TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
FEVZİ KAYACAN BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2013/6066)
|
|
Karar Tarihi: 10/3/2015
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Alparslan ALTAN
|
Üyeler
|
:
|
Osman Alifeyyaz PAKSÜT
|
|
|
Recep KÖMÜRCÜ
|
|
|
Engin YILDIRIM
|
|
|
Celal Mümtaz AKINCI
|
Raportör Yrd.
|
:
|
Gökçe GÜLTEKİN
|
Başvurucu
|
:
|
Fevzi KAYACAN
|
Vekili
|
:
|
Av. Fatma Betül OKUR
|
I. BAŞVURUNUN
KONUSU
1. Başvurucu, cadde üzerine
sinyalizasyon sistemi kurulması talebiyle Konya Büyükşehir Belediyesine yaptığı
18/6/2007 tarihli başvurunun reddine dair işlemin iptali istemiyle 2/10/2007
tarihinde Konya 1. İdare Mahkemesinde açtığı davada, yargılamanın halen devam
ettiğini ve makul sürede sonuçlandırılamadığını belirterek, adil yargılanma hakkının
ihlal edildiğini ileri sürmüş ve tazminat talep etmiştir.
II. BAŞVURU
SÜRECİ
2. Başvuru, 5/8/2013 tarihinde
Konya Bölge İdare Mahkemesi vasıtasıyla yapılmıştır. İdari yönden yapılan ön incelemede başvurunun Komisyona
sunulmasına engel bir durumun bulunmadığı tespit edilmiştir.
3. İkinci Bölüm Üçüncü
Komisyonunca, 2/7/2014 tarihinde kabul edilebilirlik incelemesi Bölüm
tarafından yapılmak üzere dosyanın Bölüme gönderilmesine karar verilmiştir.
4. Bölüm Başkanı tarafından 12/9/2014
tarihinde, kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar
verilmiştir.
5. Başvuru konusu olay ve
olgular ile başvurunun bir örneği görüş için Adalet Bakanlığına gönderilmiştir.
Adalet Bakanlığının 30/9/2014 tarihli yazısında, Anayasa Mahkemesinin önceki
kararlarına ve bu kapsamda sunulan görüşlerine atfen, başvuru hakkında görüş
sunulmayacağı bildirilmiştir.
III. OLAY VE
OLGULAR
A. Olaylar
6. Başvuru formu ve eklerinde
ifade edildiği şekliyle ve UYAP aracılığıyla erişilen bilgi ve belgeler
çerçevesinde olaylar özetle şöyledir:
7. Başvurucu, cadde üzerine
sinyalizasyon sistemi kurulması istemiyle 18/6/2007 tarihinde Konya Büyükşehir
Belediyesine yaptığı başvurunun reddedilmesi üzerine söz konusu ret işleminin
iptali istemiyle 2/10/2007 tarihinde Konya 1. İdare Mahkemesinde iptal davası
açmıştır.
8. Mahkemece, 29/7/2009 tarih
ve E.2007/1372, K.2009/879 sayılı kararla; adı geçen mevkiye
sinyalizasyon sisteminin kurulması durumunda ana arter olan cadde üzerindeki
trafik yoğunluğunun artacağı ve bu durumda şehir merkezinde trafik
sıkışıklığının olacağı, trafik seyir ve güvenliğinin tehlikeye düşeceği, dava
konusu işlemde mevzuata aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine
karar verilmiştir.
9. Kararın temyizi ve
yürütmesinin durdurulması istemi üzerine, Danıştay Sekizinci Dairesinin
17/10/2012 tarih ve E.2009/9031 sayılı kararıyla 6/1/1982 tarih ve 2577 sayılı
İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 52. maddesi ile bu maddenin atıfta bulunduğu
27. maddesinde öngörülen koşulların gerçekleşmediği gerekçesiyle yürütmenin
durdurulması isteminin reddine karar verilmiş olup temyiz incelemesi halen
devam etmektedir.
10. Başvurucu, 5/8/2013
tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
B. İlgili
Hukuk
11. 6/1/1982 tarih ve 2577
sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun "Kapsam
ve Nitelik" başlıklı 1.
maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:
“(2)
Danıştay, bölge idare mahkemeleri, idare mahkemeleri ve vergi mahkemelerinde
yazılı yargılama usulü uygulanır ve inceleme evrak üzerinde yapılır.”
12. 2577 sayılı Kanun'un "Dilekçeler Üzerine İlk İnceleme" kenar
başlıklı 14. maddesinin (3) ve
(4) numaralı fıkraları şöyledir:
“(3)
(Değişik: 5/4/1990 – 3622/5 md.) Dilekçeler, Danıştayda daire başkanının görevlendireceği bir tetkik hakimi, idare ve vergi mahkemelerinde ise mahkeme başkanı
veya görevlendireceği bir üye tarafından:
a) Görev ve yetki,
b) İdari merci tecavüzü,
c) Ehliyet,
d) İdari davaya konu olacak kesin ve yürütülmesi gereken bir
işlem olup olmadığı,
e) Süre aşımı,
f) Husumet,
g) 3 ve 5 inci maddelere uygun olup olmadıkları,
Yönlerinden sırasıyla incelenir.
(4) (Değişik:
5/4/1990 – 3622/5 md.) Dilekçeler bu yönlerden kanuna
aykırı görülürse durum; görevli daire veya mahkemeye bir rapor ile bildirilir.
Tek hakimle çözümlenecek dava dilekçeleri için rapor düzenlenmez ve 15 inci
madde hükümleri ilgili hakim tarafından uygulanır. 3 üncü fıkraya göre yapılacak inceleme ve bu fıkra ile 5
inci fıkraya göre yapılacak işlemler dilekçenin alındığı tarihten itibaren en
geç onbeş gün içinde sonuçlandırılır.”
13. 2577 sayılı Kanun'un "Dosyaların İncelenmesi" kenar
başlıklı 20. maddesinin (5)
numaralı fıkrası şöyledir:
“(5) (Değişik:
5/4/1990 – 3622/8 md.) Danıştay, bölge idare, idare
ve vergi mahkemelerinde dosyalar, bu Kanun ve diğer kanunlarda belirtilen
öncelik veya ivedilik durumları ile Danıştay için Başkanlar Kurulunca; (1)
diğer mahkemeler için Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulunca konu itibariyle
tespit edilip Resmi Gazete'de
ilan edilecek öncelikli işler göz önünde bulundurulmak suretiyle geliş
tarihlerine göre incelenir ve tekemmül ettikleri sıra dahilinde bir karara
bağlanır. Bunların dışında kalan dosyalar ise tekemmül ettikleri sıraya göre ve
tekemmül tarihinden itibaren en geç altı ay içinde sonuçlandırılır.”
14. 2577 sayılı Kanun'un "Yürütmenin Durdurulması" kenar başlıklı
27. maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:
(1)
(Değişik: 10/6/1994 – 4001/12 md.) 1. Danıştayda veya idari mahkemelerde dava açılması dava
edilen idari işlemin yürütülmesini durdurmaz.
(2) (Değişik:
2/7/2012 – 6352/57 md.) Danıştay veya idari
mahkemeler, idari işlemin uygulanması halinde telafisi güç veya imkânsız
zararların doğması ve idari işlemin açıkça hukuka aykırı olması şartlarının
birlikte gerçekleşmesi durumunda, davalı idarenin savunması alındıktan veya
savunma süresi geçtikten sonra gerekçe göstererek yürütmenin durdurulmasına
karar verebilirler. Uygulanmakla etkisi tükenecek olan idari işlemlerin
yürütülmesi, savunma alındıktan sonra yeniden karar verilmek üzere, idarenin
savunması alınmaksızın da durdurulabilir. (Ek cümle: 21/2/2014-6526/17 md.) Ancak, kamu görevlileri hakkında tesis edilen atama,
naklen atama, görev ve unvan değişikliği, geçici veya sürekli görevlendirmelere
ilişkin idari işlemler, uygulanmakla etkisi tükenecek olan idari işlemlerden sayılmaz.Yürütmenin durdurulması
kararlarında idari işlemin hangi gerekçelerle hukuka açıkça aykırı olduğu ve
işlemin uygulanması halinde doğacak telafisi güç veya imkânsız zararların neler
olduğunun belirtilmesi zorunludur. Sadece ilgili kanun hükmünün iptali
istemiyle Anayasa Mahkemesine başvurulduğu gerekçesiyle yürütmenin durdurulması
kararı verilemez.
(3) (Ek: 2/7/2012 –
6352/57 md.) Dava dilekçesi ve eklerinden yürütmenin
durdurulması isteminin yerinde olmadığı anlaşılırsa, davalı idarenin savunması
alınmaksızın istem reddedilebilir.
(4) Vergi
mahkemelerinde, vergi uyuşmazlıklarından doğan davaların açılması, tarh edilen
vergi, resim ve harçlar ile benzeri mali yükümlerin ve bunların zam ve
cezalarının dava konusu edilen bölümünün tahsil işlemlerini durdurur. Ancak,
26. maddenin 3 üncü fıkrasına göre işlemden kaldırılan
vergi davası dosyalarında tahsil işlemi devam eder. Bu şekilde işlemden
kaldırılan dosyanın yeniden işleme konulması ile ihtirazi
kayıtla verilen beyannameler üzerine yapılan işlemlerle tahsilat işlemlerinden
dolayı açılan davalar, tahsil işlemini durdurmaz. Bunlar hakkında yürütmenin durdurulması
istenebilir.
(5) Yürütmenin
durdurulması istemli davalarda 16 ncı
maddede yazılı süreler kısaltılabileceği gibi, tebliğin memur eliyle
yapılmasına da karar verilebilir.
(6) Yürütmenin
durdurulması kararları teminat karşılığında verilir; ancak, durumun gereklerine
göre teminat aranmayabilir. Taraflar arasında teminata ilişkin olarak çıkan
anlaşmazlıklar, yürütmenin durdurulması hakkında karar veren daire, mahkeme
veya hakim tarafından çözümlenir. İdareden ve adli
yardımdan faydalanan kimselerden teminat alınmaz.
(7) Yürütmenin
durdurulması istemleri hakkında verilen kararlar; Danıştay dava dairelerince
verilmişse konusuna göre İdari veya Vergi Dava Daireleri Kurullarına, bölge
idare mahkemesi kararlarına karşı en yakın bölge idare mahkemesine, idare ve
vergi mahkemeleri ile tek hakim tarafından verilen kararlara karşı bölge idare
mahkemesine, çalışmaya ara verme süresi içinde ise idare ve vergi mahkemeleri
tarafından verilen kararlara en yakın nöbetçi mahkemeye veya kararı veren
hakimin katılmadığı nöbetçi mahkemeye, kararın tebliğini izleyen günden
itibaren yedi gün içinde bir defaya mahsus olmak üzere itiraz edilebilir.
İtiraz edilen merciler, dosyanın kendisine gelişinden itibaren yedi gün içinde
karar vermek zorundadır. İtiraz üzerine verilen kararlar kesindir.
(8) Yürütmenin
durdurulması kararı verilen dava dosyaları öncelikle incelenir ve karara
bağlanır.
(9) (Ek: 2/7/2012 –
6352/57 md.) Yürütmenin durdurulmasına dair verilen
kararlar on beş gün içinde yazılır ve imzalanır.
(10) (Ek: 2/7/2012 –
6352/57 md.) Aynı sebeplere dayanılarak ikinci kez
yürütmenin durdurulması isteminde bulunulamaz.”
15. 2577 sayılı Kanun'un "Temyiz ve İstinaf İstemlerinde Yürütmenin
Durdurulması" kenar başlıklı
52. maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:
“(1)
(Değişik: 5/4/1990–3622/21 md.) Temyiz veya istinaf
yoluna başvurulmuş olması, hakim, mahkeme veya
Danıştay kararlarının yürütülmesini durdurmaz. Ancak, bu kararların teminat
karşılığında yürütülmesinin durdurulmasına temyiz istemini incelemeye yetkili
Danıştay dava dairesi, kurulu veya istinaf başvurusunu incelemeye yetkili bölge
idare mahkemesince karar verilebilir. (Ek Cümle: 10/6/1994 -
4001/22 md.) Davanın reddine ilişkin kararlara karşı
temyiz ya da istinaf yoluna başvurulması halinde, dava konusu işlem hakkında
yürütmenin durdurulması kararı verilebilmesi 27. maddede öngörülen koşulun
varlığına bağlıdır.”
IV. İNCELEME VE
GEREKÇE
16. Mahkemenin 10/3/2015 tarihinde
yapmış olduğu toplantıda, başvurucunun 5/8/2013 tarih ve 2013/6066 numaralı
bireysel başvurusu incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun
İddiaları
17. Başvurucu, cadde üzerine
sinyalizasyon sistemi kurulmasına ilişkin Konya Büyükşehir Belediyesine yaptığı
18/6/2007 tarihli başvurunun reddedilmesi üzerine ret işleminin iptali
istemiyle 2/10/2007 tarihinde Konya 1. İdare Mahkemesinde açtığı davada,
yargılamanın halen devam ettiğini ve makul sürede sonuçlandırılamadığını
belirterek, adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
B. Değerlendirme
1. Kabul Edilebilirlik Yönünden
18. Başvuru formu ile eklerinin
incelenmesi sonucunda, açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul
edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı
anlaşılan başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
19. Başvurucu, Konya Büyükşehir
Belediyesine yaptığı 18/6/2007 tarihli başvurunun reddedilmesi üzerine
2/10/2007 tarihinde Konya 1. İdare Mahkemesinde açtığı iptal davasında
yargılamanın halen devam ettiğini ve makul sürede tamamlanmadığını, Anayasa’nın
36. maddesinde tanımlanan adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini iddia
etmiştir.
20. Anayasa ve Avrupa İnsan
Hakları Sözleşmesi’nin (Sözleşme) ortak koruma alanı dışında kalan bir hak
ihlali iddiasını içeren başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi
mümkün olmayıp (B. No: 2012/1049, 26/3/2013, § 18), Sözleşme metni ile Avrupa
İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararlarından ortaya çıkan ve adil yargılanma
hakkının somut görünümleri olan alt ilke ve haklar, Anayasa’nın 36. maddesinde
yer verilen adil yargılanma hakkının da unsurlarıdır. Anayasa Mahkemesi de
Anayasa’nın 36. maddesi uyarınca inceleme yaptığı birçok kararında, ilgili
hükmü Sözleşme’nin 6. maddesi ve AİHM içtihadı ışığında yorumlamak suretiyle,
Sözleşme’nin lafzi içeriğinde yer alan ve AİHM içtihadıyla adil yargılanma
hakkının kapsamına dâhil edilen ilke ve haklara, Anayasa’nın 36. maddesi
kapsamında yer vermektedir. Somut başvurunun dayanağını oluşturan makul sürede
yargılanma hakkı da yukarıda belirtilen ilkeler uyarınca adil yargılanma
hakkının kapsamına dâhil olup, ayrıca davaların en az giderle ve mümkün olan
süratle sonuçlandırılmasının yargının görevi olduğunu belirten Anayasa’nın 141.
maddesinin de Anayasa’nın bütünselliği ilkesi gereği, makul sürede yargılanma
hakkının değerlendirilmesinde göz önünde bulundurulması gerektiği açıktır (B.
No: 2012/13, 2/7/2013, §§ 38–39).
21. Davanın karmaşıklığı, yargılamanın
kaç dereceli olduğu, tarafların ve ilgili makamların yargılama sürecindeki
tutumu ve başvurucunun davanın hızla sonuçlandırılmasındaki menfaatinin
niteliği gibi hususlar, bir davanın süresinin makul olup olmadığının tespitinde
göz önünde bulundurulması gereken kriterlerdir (B. No: 2012/13, 2/7/2013, §§
41–45).
22. Anayasa’nın 36. maddesi ve
Sözleşme’nin 6. maddesi uyarınca, medeni hak ve yükümlülüklere ilişkin
uyuşmazlıkların makul sürede karara bağlanması gerekir. Hukuk sisteminde yer
alan mevzuat hükümleri gereğince “kamu
hukuku” alanına dâhil olan, ancak sonucu itibarıyla özel nitelikteki
haklar ve yükümlülükler üzerinde belirleyici olan uyuşmazlıkları konu alan
davalar da Anayasa’nın 36. maddesi ve Sözleşme’nin 6. maddesinin koruması kapsamına
girmektedir. Bu anlamda, belirtilen düzenlemelerde yer verilen güvenceler,
başvurucunun haklarına zarar verdiği iddia edilen idari bir kararın iptali
talebiyle açılan davalara da uygulanacaktır. Başvuruya konu davanın, cadde
üzerine sinyalizasyon sistemi kurulmasına ilişkin Konya Büyükşehir Belediyesine
yapılan başvurunun reddedilmesi üzerine ret işleminin iptali istemini konu alan
bir uyuşmazlık olduğu görülmekle, somut yargılama faaliyetinin, medeni hak ve
yükümlülükleri konu alan bir yargılama olduğunda kuşku yoktur (B. No:
2012/1198, 7/11/2013, § 44).
23. Medeni hak ve
yükümlülüklerle ilgili uyuşmazlıklara ilişkin makul süre değerlendirmesinde,
sürenin başlangıcı kural olarak, uyuşmazlığı karara bağlayacak yargılama
sürecinin işletilmeye başlandığı, başka bir deyişle davanın ikame edildiği
tarihtir. Ancak idari yargıda dava açılabilmesi için öncelikle idari makamlara
başvurulmasının zorunlu olduğu durumlar ile idari davaya konu olabilecek bir
işlem veya eylemin yapılmasını sağlamak amacıyla idari makamlara yapılan
başvurular üzerine açılan davalar bakımından sürenin başlangıcı idareye başvuru
tarihi olup, somut başvuru açısından bu tarih,
18/6/2007 tarihidir.
24. Sürenin bitiş tarihi ise,
çoğu zaman icra aşamasını da kapsayacak şekilde yargılamanın sona erme
tarihidir. Ancak devam eden yargılamalara ilişkin makul sürede yargılanma
hakkının ihlal edildiği iddiasını içeren başvuruların yargılama faaliyetinin
devamı sırasında da yapılabilmesi olanağı bulunduğundan, değerlendirmeye esas
alınacak sürenin bitiş anı bireysel başvurunun karara bağlandığı tarihtir (B.
No: 2012/13, 2/7/2013, § 52).
25. Başvuruya konu yargılama
sürecinin incelenmesinde, idari yargıda açılan ve cadde üzerine sinyalizasyon
sistemi kurulması talebiyle 18/6/2007 tarihinde Konya Büyükşehir Belediyesine
yapılan başvurunun reddedilmesine ilişkin idari işlemin iptali istemini konu
alan davada 7/5/2008 tarihli ara kararla keşif ve bilirkişi incelemesi
yapılmasına karar verildiği, 26/3/2009 tarihinde keşfin yapıldığı, bilirkişi
raporunun 28/5/2009 tarihinde Mahkemeye sunulduğu, Mahkemece 29/7/2009
tarihinde davanın reddedildiği görülmektedir. Kararın temyizi ve yürütmesinin
durdurulması istemi üzerine, Danıştay Sekizinci Dairesince 17/10/2012 tarihinde
kararın yürütmesinin durdurulması isteminin reddine karar verildiği, temyiz
incelemesinin halen devam ettiği anlaşılmaktadır.
26. İlgili yargılama evrakının
incelenmesinden, başvuruya konu yargılama sürecinin idari yargı makamları
nezdinde sürdüğü görülmekle, 2577 sayılı Kanun’da yer alan usul hükümlerine
tabi bir yargılama faaliyetinin söz konusu olduğu ve idari yargı alanına dâhil
uyuşmazlıkları konu alan yargılama faaliyetleri için geçerli genel usuli hükümler içeren 2577 sayılı Kanun’un muhtelif
maddelerinin, uyuşmazlıkların makul sürede çözümlenmesi gerekliliğini ortaya
koyduğu anlaşılmaktadır (§§ 11-15).
27. Hukuk sistemimizde idari
yargı alanında yer alan uyuşmazlıklara ilişkin dava sürelerinin makul yargılama
süresini aştığı yönündeki tespitlere, AİHM kararlarında yer verilmiş olup,
özellikle idari yargı alanındaki yapısal sorunlar ve Danıştay nezdinde temyiz
ve karar düzeltme incelemelerinde geçirilen uzun yargılama sürelerinin ihlal
kararlarına temel oluşturduğu anlaşılmaktadır. Bu kapsamda idari yargı makamları
nezdindeki yargılamaların makul sürede tamamlanmadığı yönündeki iddialar daha
önce bireysel başvuru konusu yapılmış ve Anayasa Mahkemesi tarafından,
özellikle 2577 sayılı Kanun’da yer alan usul hükümleri de göz önünde
bulundurularak makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği yönünde karar
verilmiştir (B. No: 2012/1198, 7/11/2013, § § 54-60).
28. Başvuruya konu davaya bir
bütün olarak bakıldığında, 2577 sayılı Kanun’da yer alan usul hükümlerine tabi
bir yargılama sürecine ilişkin somut başvuru açısından farklı bir karar
verilmesini gerektirecek bir yön bulunmadığı ve söz konusu sekiz yıldır devam
eden yargılama sürecinde makul olmayan bir gecikmenin olduğu sonucuna
varılmıştır.
29. Açıklanan nedenlerle,
başvurucunun Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede
yargılanma hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
3. 6216 Sayılı Kanun’un 50. Maddesi Yönünden
30. Başvurucu, yargılamanın
makul sürede sonuçlandırılmaması nedeniyle 10.000,00 TL manevi tazminata
hükmedilmesini talep etmiştir.
31. 6216 sayılı Anayasa
Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un “Kararlar” kenar başlıklı 50. maddesinin
(2) numaralı fıkrası şöyledir:
“Tespit edilen ihlal
bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak
için yeniden yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden
yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine
tazminata hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu
gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa
Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan
kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir.”
32. Başvurucunun tarafı olduğu
uyuşmazlığa ilişkin sekiz yıldır devam eden yargılama süresi nazara
alındığında, yargılama faaliyetinin uzunluğu sebebiyle, yalnızca ihlal
tespitiyle giderilemeyecek olan manevi zararı karşılığında başvurucuya takdiren net 5.850,00 TL manevi tazminat ödenmesine karar
verilmesi gerekir.
33. Başvurucu tarafından yapılan
ve dosyadaki belgeler uyarınca tespit edilen 198,35 TL harç ve 1.500,00 TL
vekâlet ücretinden oluşan 1.698,35 TL yargılama giderinin başvurucuya
ödenmesine karar verilmesi gerekir.
34. Başvuruya konu yargılamanın
sekiz yıldır devam ettiği ve bu hususun makul sürede yargılanma hakkını ihlal
ettiği gözetilerek, anayasal bir hakkın ihlal edildiği açık olan bir yargılama
dosyasında, hukuka, adalete ve mahkemeye güven ilkesinin gördüğü zararın devam
etmesinin önlenmesi amacıyla, yargılamanın mümkün olan en kısa sürede
sonuçlandırılmasını teminen, kararın bir örneğinin
ilgili Mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan
gerekçelerle;
A. Başvurucunun,
1.
Makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği yönündeki iddiasının KABUL
EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
2.
Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede yargılanma
hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
B. Başvurucuya net 5.850,00 TL manevi TAZMİNAT ÖDENMESİNE,
başvurucunun tazminata ilişkin diğer taleplerinin REDDİNE,
C. Başvurucu tarafından yapılan 198,35 TL harç ve 1.500,00 TL
vekâlet ücretinden oluşan 1.698,35 TL yargılama giderinin BAŞVURUCUYA
ÖDENMESİNE,
D. Ödemelerin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Maliye
Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına; ödemede
gecikme olması halinde, bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar
geçen süre için yasal faiz uygulanmasına,
E. Kararın bir örneğinin ilgili Derece Mahkemesine gönderilmesine,
10/3/2015
tarihinde OY BİRLİĞİYLE karar
verildi.