TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
BİRİNCİ BÖLÜM
KARAR
F.Ö. BAŞVURUSU
(Başvuru Numarası: 2013/5895)
Karar Tarihi: 19/11/2014
GİZLİLİK TALEBİ KABUL
Başkan
:
Serruh KALELİ
Üyeler
Nuri NECİPOĞLU
Hicabi DURSUN
Erdal TERCAN
Hasan Tahsin GÖKCAN
Raportör
Şebnem NEBİOĞLU ÖNER
Başvurucu
F. Ö.
Vekili
Av. İshak Şadi ÇARSANCAKLI
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvurucu, yaptığı bir tıbbı muayene sırasında hastasına cinsel tacizde bulunduğu yönünde hakkında birtakım basın yayın organlarında çıkan haber ve yayınlar ile yaptığı tekzip ve yayınların durdurulması yönündeki taleplerinin yargısal makamlar tarafından reddedilmesi suretiyle, Anayasa’nın 36. ve 38. maddelerinde tanımlanan haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüş, ihlalin tespitiyle tekzip metinlerinin yayınlanmasına ve uğradığı maddi ve manevi zararın tazminine karar verilmesini talep etmiştir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru, 24/7/2013 tarihinde İstanbul 7. Ağır Ceza Mahkemesi vasıtasıyla yapılmıştır. İdari yönden yapılan ön incelemede başvurunun Komisyona sunulmasına engel bir durumun bulunmadığı tespit edilmiştir.
3. Birinci Bölümün İkinci Komisyonunca, kabul edilebilirlik incelemesi Bölüm tarafından yapılmak üzere dosyanın Bölüme gönderilmesine karar verilmiştir.
4. Bölüm tarafından 11/7/2014 tarihinde, kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
5. Başvuru konusu olay ve olgular ile başvurunun bir örneği görüş için Adalet Bakanlığına gönderilmiştir. Adalet Bakanlığının 14/8/2014 tarihli yazısı 28/8/2014 tarihinde başvurucu vekiline tebliğ edilmiş, başvurucu vekili tarafından Adalet Bakanlığı görüşüne karşı beyanda bulunulmamıştır.
III. OLAY VE OLGULAR
A. Olaylar
6. Başvuru formu ve ekleri kapsamında tespit edilen ilgili olaylar özetle şöyledir:
7. Başvurucu hakkında birtakım basın yayın organlarında, yaptığı bir tıbbi muayene sırasında hastasına cinsel tacizde bulunduğu yönünde haberler yayınlanmıştır.
8. Başvurucu tarafından, 2/5/2013 tarihinde ilgili yayın organlarına haberin yayınının durdurulması ve tekzibi hakkında ihtarname gönderilmiştir.
9. Başvurucu tarafından 16/5/2013 tarihinde İstanbul 34. Sulh Ceza Mahkemesinin 2013/268-269 ve 270 Değişik İş sayılı dosyaları üzerinde, düzeltme ve cevap haklarının kullanılması ile kişilik haklarının ağır ihlali nedeniyle yayınların kaldırılması talebinde bulunulmuştur.
10. İstanbul 34. Sulh Ceza Mahkemesi tarafından belirtilen Değişik İş sayılı dosyalar üzerinden, 21/5/2013 tarihli kararlar ile, başvurucunun talepleri reddedilmiştir.
11. Başvurucu tarafından belirtilen ret kararlarına karşı İstanbul 2. Asliye Ceza Mahkemesinin 2013/244–245 ve 246 Değişik İş sayılı dosyaları üzerinde yapılan itirazlar, Mahkemenin 10/6/2013 tarihli kararlarıyla reddedilmiştir.
12. Karar 24/6/2013 tarihinde tebliğ edilmiş, 24/7/2013 tarihinde bireysel başvuruda bulunulmuştur.
B. İlgili Hukuk
13. 9/6/2004 tarih ve 5157 sayılı Basın Kanunu’nun “Düzeltme ve cevap” kenar başlıklı 14. maddesinin birinci, dördüncü ve beşinci fıkraları şöyledir:
“Süreli yayınlarda kişilerin şeref ve haysiyetini ihlâl edici veya kişilerle ilgili gerçeğe aykırı yayım yapılması halinde, bundan zarar gören kişinin yayım tarihinden itibaren iki ay içinde göndereceği suç unsuru içermeyen, üçüncü kişilerin hukuken korunan menfaatlerine aykırı olmayan düzeltme ve cevap yazısını; sorumlu müdür hiçbir düzeltme ve ekleme yapmaksızın, günlük süreli yayınlarda yazıyı aldığı tarihten itibaren en geç üç gün içinde, diğer süreli yayınlarda yazıyı aldığı tarihten itibaren üç günden sonraki ilk nüshada, ilgili yayının yer aldığı sayfa ve sütunlarda, aynı puntolarla ve aynı şekilde yayımlamak zorundadır.
...
Düzeltme ve cevabın birinci fıkrada belirlenen süreler içinde yayımlanmaması halinde yayım için tanınan sürenin bitiminden itibaren, birinci fıkra hükümlerine aykırı şekilde yayımlanması halinde ise yayım tarihinden itibaren onbeş gün içinde cevap ve düzeltme talep eden kişi, bulunduğu yer sulh ceza hâkiminden yayımın yapılmasına veya bu Kanun hükümlerine uygun olarak yapılmasına karar verilmesini isteyebilir. Sulh ceza hâkimi bu istemi üç gün içerisinde, duruşma yapmaksızın, karara bağlar.
Sulh ceza hâkiminin kararına karşı acele itiraz yoluna gidilebilir. Yetkili makam üç gün içinde itirazı inceleyerek karar verir. Yetkili makamın kararı kesindir..”
14. 4/5/2007 tarih ve 5651 sayılı İnternet Ortamında Yapılan Yayınların Düzenlenmesi ve Bu Yayınlar Yoluyla İşlenen Suçlarla Mücadele Edilmesi Hakkında Kanun’un “Özel hayatın gizliliği nedeniyle içeriğe erişimin engellenmesi” kenar başlıklı 9. maddesinin (5) numaralı fıkrası şöyledir:
“Erişimin engellenmesini talep eden kişiler, internet ortamında yapılan yayın içeriği nedeniyle özel hayatın gizliliğinin ihlal edildiğinden bahisle erişimin engellenmesi talebini talepte bulunduğu saatten itibaren yirmi dört saat içinde sulh ceza hâkiminin kararına sunar. Hâkim, internet ortamında yapılan yayın içeriği nedeniyle özel hayatın gizliliğinin ihlal edilip edilmediğini değerlendirerek vereceği kararını en geç kırk sekiz saat içinde açıklar ve doğrudan Başkanlığa gönderir; aksi hâlde, erişimin engellenmesi tedbiri kendiliğinden kalkar.”
IV. İNCELEME VE GEREKÇE
15. Mahkemenin 19/11/2014 tarihinde yapmış olduğu toplantıda, başvurucunun 24/7/2013 tarih ve 2013/5895 numaralı bireysel başvurusu incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
16. Başvurucu, hakkında birtakım basın yayın organlarında, yaptığı bir tıbbi muayene sırasında hastasına cinsel tacizde bulunduğu yönünde haber ve yayınlar yapıldığını, bu yayınlara ilişkin olarak yaptığı tekzip taleplerinin yargısal makamlar tarafından reddedildiğini, belirtilen maddi olay nedeniyle yürütülen ceza soruşturması neticesinde hakkında iddianame tanzim edilmesine ve olayın bir haber konusu olmasında kamu yararı olduğunun düşünülebilmesine rağmen, haberin içerik biçimlendirmesi ve sunuluş şeklinin kamuoyu nezdinde isnat edilen eylemi kesin olarak işlemiş bulunduğu intibaı yaratmak suretiyle masumiyet karinesine ölçüsüz bir şekilde zarar verdiğini, yapılan yayınlarda özellikle isminin tamamının, soyadının baş harfinin ve çalıştığı hastane ile bölümün açıkça yer aldığını, belirtilen hususlar beyan edilmek suretiyle hukuki koruma talep edilen yargısal makamlarca bu hususlar nazara alınmaksızın ve gerekçe gösterilmeksizin taleplerinin reddedildiğini, masumiyet karinesinin ihlaline yargısal makamlarca göz yumularak iştirak edildiğini ve bu suretle Anayasa’nın 36. ve 38. maddelerinde tanımlanan haklarının ihlal edildiğini iddia etmiştir.
B. Değerlendirme
17. Başvurucu tarafından Anayasa’nın 36. ve 38. maddelerinde tanımlanan haklarının ihlal edildiğini iddia edilmiş olmakla beraber, ihlal iddialarının mahiyeti gereği Anayasa’nın 36. maddesi kapsamında değerlendirme yapılması uygun görülmüştür.
1. Kabul Edilebilirlik Yönünden
18. Başvuru formu ile eklerinin incelenmesi sonucunda, açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
19. Başvurucu, hakkında birtakım basın yayın organlarında, yaptığı bir tıbbi muayene sırasında hastasına cinsel tacizde bulunduğu yönünde çıkan haber ve yayınlar nedeniyle yaptığı tekzip taleplerinin yargısal makamlar tarafından gerekçe gösterilmeksizin reddedildiğini, yapılan yayınlarda özellikle isminin tamamının, soyadının baş harfinin ve çalıştığı hastane ile bölümün açıkça yer aldığını, belirtilen hususlar beyan edilmek suretiyle hukuki koruma talep edilen yargısal makamlarca bu hususlar nazara alınmaksızın, temel iddiaları karşılanmaksızın ve ret gerekçeleri ayrıntılı olarak açıklanmaksızın verilen kararlar nedeniyle, masumiyet karinesinin ihlaline yargısal makamlarca göz yumularak iştirak edildiğini iddia etmiş olup, ihlal iddialarının mahiyeti gereği Anayasa’nın 36. maddesi kapsamında güvence altına alının gerekçeli karar hakkı yönünden değerlendirme yapılması uygun görülmüştür.
20. Adalet Bakanlığı görüş yazısında, başvurucunun adil yargılanma hakkı kapsamındaki iddialarının gerekçeli karar hakkı ile delillerin değerlendirilmesi, hukuk kurallarının uygulanması ve derece mahkemelerinin uyuşmazlığa getirdiği çözümün adil olmaması hususlarına ilişkin olduğu belirtilmekle birlikte, Anayasa Mahkemesinin önceki kararlarına ve bu kapsamda sunulan görüşlerine atfen, başvurunun bu bölümü hakkında görüş sunulmayacağı bildirilmiştir.
21. Anayasa'nın "Hak arama hürriyeti" kenar başlıklı 36. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
“Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir.”
22. Anayasa'nın 141. maddesinin üçüncü fıkrası şöyledir:
"Bütün mahkemelerin her türlü kararları gerekçeli olarak yazılır."
23. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ile Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarından ortaya çıkan ve adil yargılanma hakkının somut görünümleri olan alt ilke ve haklar, Anayasa'nın 36. maddesinde yer verilen adil yargılanma hakkının da unsurlarıdır. Anayasa Mahkemesi Anayasa'nın 36. maddesi uyarınca inceleme yaptığı birçok kararında, ilgili hükmü Sözleşme'nin 6. maddesi ve AİHM içtihadı ışığında yorumlamak suretiyle, gerek Sözleşme'nin lafzi içeriğinde yer alan gerekse Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi içtihadıyla adil yargılanma hakkının koruma alanına dâhil edilen ilke ve hakları, Anayasa'nın 36. maddesi kapsamında kabul etmektedir (Bkz. B. No: 2012/13, 2/7/2013, § 38).
24. Gerekçeli karar hakkı da adil yargılanma hakkının somut görünümlerinden biri olup, bütün mahkemelerin her türlü kararlarının gerekçeli olarak yazılacağını belirten Anayasanın 141. maddesinin de, Anayasa’nın bütünselliği ilkesi gereği, gerekçeli karar hakkının değerlendirilmesinde göz önünde bulundurulması gerektiği açıktır (B. No. 2013/1213, 4/12/2013, § 25).
25. Mahkeme kararlarının gerekçeli olması, kanun yoluna başvurma olanağını etkili kullanabilmek ve mahkemelere güveni sağlamak açısından, hem tarafların hem kamunun menfaatini ilgilendirmekte olup, kararın gerekçesi hakkında bilgi sahibi olunmaması, kanun yoluna müracaat imkânını da işlevsiz hale getirecektir. Bu nedenle mahkeme kararlarının dayanaklarının yeteri kadar açık bir biçimde gösterilmesi zorunludur (B. No. 2013/1780, 20/3/2014, § 67).
26. Mahkeme kararlarının gerekçeli olması adil yargılanma hakkının unsurlarından birisi olmakla beraber, bu hak yargılamada ileri sürülen her türlü iddia ve savunmaya ayrıntılı şekilde yanıt verilmesi şeklinde anlaşılamaz. Bu nedenle, gerekçe gösterme zorunluluğunun kapsamı kararın niteliğine göre değişebilir. Bununla birlikte başvurucunun ayrı ve açık bir yanıt verilmesini gerektiren usul veya esasa dair iddialarının cevapsız bırakılmış olması bir hak ihlaline neden olacaktır. Bunun yanı sıra, kanun yolu mahkemelerince verilen karar gerekçelerinin ayrıntılı olmaması da bu hakkın ihlal edildiği şeklinde yorumlanmamalıdır. Kanun yolu mahkemelerince verilen bu tür kararların, ilk derece mahkemesi kararlarında yer verilen gerekçelerin kabul edilmiş olduğu şeklinde yorumlanması uygun olup, bu durumda, üst dereceli mahkeme tarafından önceki mahkeme kararının gerekçesinin benimsendiği kabul edilmelidir (B. No. 2013/1213, 4/12/2013, § 26).
27. Belirtilen hususların yanı sıra, somut başvuruya ilişkin yargısal süreç açısından, 5157 sayılı Kanun’da sulh ceza hâkiminin istemi üç gün içinde duruşma yapmaksızın karara bağlayacağı, sulh ceza hâkiminin kararına karşı acele itiraz yoluna gidilebileceği ve yetkili makamın söz konusu itirazı üç gün içinde inceleyerek karara bağlaması gerektiği, benzer şekilde 5651 sayılı Kanun’da hâkimin, internet ortamında yapılan yayın içeriği nedeniyle özel hayatın gizliliğinin ihlal edilip edilmediğini değerlendirerek vereceği kararını en geç kırk sekiz saat içinde açıklayacağı hususunda düzenleyici sürelere yer verildiği görülmektedir (Bkz. §§ 13-14). Ancak belirtilen düzenleyici sürelerin, söz konusu hukuki mekanizmaya başvurmuş olan kişilerin temel iddialarının Mahkemece değerlendirilerek karara bağlanması imkânını ortadan kaldıracak şekilde yorumlanması mümkün değildir.
28. Başvuru konusu olayda, başvurucu tarafından İstanbul 34. Sulh Ceza Mahkemesinin 2013/268-269 ve 270 Değişik İş sayılı dosyaları üzerinde, 5157 sayılı Kanun’un 14. maddesi ile 5651 sayılı Kanun’un 9. maddesi uyarınca, düzeltme ve cevap haklarının kullanılması ile kişilik haklarının ağır ihlali nedeniyle yayınların kaldırılması talebinde bulunulduğu, söz konusu başvuru içeriklerinde özellikle, belirtilen maddi olay nedeniyle yürütülen ceza soruşturması neticesinde hakkında iddianame tanzim edilmesine ve olayın bir haber konusu olmasında kamu yararı olduğunun düşünülebilmesine rağmen, haberin içerik biçimlendirmesi ve sunuluş şeklinin kamuoyu nezdinde isnat edilen eylemi kesin olarak işlemiş bulunduğu intibaı yarattığı ve yapılan yayınlarda özellikle isminin tamamının, soyadının baş harfinin ve çalıştığı hastane ile bölümün açıkça yer aldığı beyan edilmek suretiyle hukuki koruma talep edildiği görülmektedir.
29. İlgili mevzuat hükümlerinde de, yetkili yargısal makamlar tarafından, yapılan yayın içeriği nedeniyle özel hayatın gizliliğinin ihlal edilip edilmediğinin değerlendirilerek karar verilmesi gerektiğinin belirtilmiş olmasına rağmen, mahkemece belirtilen esaslar üzerinden verilen 21/5/2013 tarihli kararlarda, başvurucu hakkında başvuruya konu olay nedeniyle kamu davası açılmış olduğu, yargılamanın alenî olduğu ve basın özgürlüğü kapsamında konunun ilgili basın yayın kuruluşlarınca yorum katılmaksızın haber yapıldığı, haberin yanlış çıkması durumunda dahi hak ihlali kastı ile hareket etmeyen gazetecinin bundan sorumlu tutulmayacağı belirtilerek ve başvuruya konu yayın içeriğine dair somut tespit ve değerlendirmede bulunulmaksızın tekzip talebinin reddedildiği, belirtilen ret kararlarına karşı yapılan itirazların da İstanbul 2. Asliye Ceza Mahkemesinin 2013/244-245 ve 246 Değişik İş sayılı dosyaları üzerinde değerlendirilerek, Mahkemenin 10/6/2013 tarihli kararlarıyla, İstanbul 34. Sulh Ceza Mahkemesinin 2013/268-269 ve 270 Değişik İş sayılı karar gerekçeleri benimsenmek suretiyle reddedildiği, bu kapsamda Sulh Ceza Mahkemesinin karar gerekçelerini benimsediği anlaşılan itiraz merciince kararlarda ayrıntılı gerekçeye yer verilmediği ve söz konusu yargısal kararlarda, başvurucunun yapılan yayın içeriği nedeniyle kişilik haklarının ihlal edildiğine ilişkin temel iddialarının değerlendirilerek karşılanmadığı anlaşılmaktadır.
30. Açıklanan nedenlerle, başvurucunun Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
3. 6216 Sayılı Kanun’un 50. Maddesi Yönünden
31. Başvurucu, ihlalin tespitiyle tekzip metinlerinin yayınlanmasına ve uğradığı 1.500,00 TL maddi, 100.000,00 TL manevi zararın tazminine karar verilmesini talep etmiştir.
32. 6216 sayılı Kanun’un “Kararlar” kenar başlıklı 50. maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:
“Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir.”
33. Mevcut başvuruda Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan gerekçeli karar hakkının ihlal edildiği tespit edilmiş olmakla, ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere dosyanın ilgili Mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerekir.
34. Başvurucu tarafından tazminat talebinde bulunulmuş olmakla beraber, yeniden yargılama yapmak üzere dosyanın ilgili Mahkemesine gönderilmesine karar verilmesinin başvurucunun ihlal iddiası açısından yeterli bir tazmin oluşturduğu anlaşıldığından, başvurucunun maddi ve manevi tazminat talebinin reddine karar verilmesi gerekir.
35. Başvurucu tarafından yapılan ve dosyadaki belgeler uyarınca tespit edilen 198,35 harç ve 1.500,00 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 1.698,35 TL yargılama giderinin başvurucuya ödenmesine karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Başvurunun KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa’nın 36. maddesi kapsamında güvence altına alınan gerekçeli karar hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. İhlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere dosyanın ilgili Mahkemesine gönderilmesine,
D. Başvurucunun tazminata ilişkin taleplerinin REDDİNE,
E. Başvurucu tarafından yapılan 198,35 harç ve 1.500,00 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 1.698,35 TL yargılama giderinin BAŞVURUCUYA ÖDENMESİNE,
F. Ödemenin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına; ödemede gecikme olması halinde, bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal faiz uygulanmasına,
19/11/2014 tarihinde OY BİRLİĞİYLE karar verildi.