TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
TURAN DAL BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2013/5964)
|
|
Karar Tarihi: 6/1/2016
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Burhan ÜSTÜN
|
Üyeler
|
:
|
Hicabi DURSUN
|
|
|
Erdal TERCAN
|
|
|
Hasan Tahsin GÖKCAN
|
|
|
Kadir ÖZKAYA
|
Raportör
|
:
|
Bahadır YALÇINÖZ
|
Başvurucu
|
:
|
Turan DAL
|
I.
BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, aile hekimliği
sözleşmesinin sonlandırılması işleminin iptali istemiyle açılan davanın
reddedilmesi nedeniyle yaşam hakkının, mülkiyet hakkının ve adil yargılama
hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.
II. BAŞVURU
SÜRECİ
2. Başvuru 1/8/2013
tarihinde Karşıyaka 2. Asliye Hukuk Mahkemesi vasıtasıyla yapılmıştır. Başvuru
formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesi neticesinde başvurunun
Komisyona sunulmasına engel teşkil edecek bir eksikliğinin bulunmadığı tespit
edilmiştir.
3. Birinci Bölüm İkinci
Komisyonunca 31/3/2014 tarihinde, başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin
Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
III. OLAY
VE OLGULAR
A. Olaylar
4. Başvuru formu ve
eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili olaylar özetle şöyledir:
5. Karşıyaka 23 No.lu Aile
Sağlığı Merkezinde aile hekimi olarak görev yapmakta iken aynı birimde görev
yapan başka bir aile hekimi ile birbirlerine hakaret ettikleri ve bu durumun
meslek ilkelerine aykırı olduğu gerekçesiyle İzmir Valiliğinin 7/10/2008 olur
tarihli yazısı ile başvurucu hakkında ihtar işlemi uygulanmıştır.
6. Karşıyaka 23 No.lu Aile
Sağlığı Merkezi yakınındaki iki eczanede 17/10/2008 tarihinde yapılan denetimde
başvurucuya ait imzasız reçetelerin bulunduğunun tespit edilmesi üzerine bu
durumun da meslek ilkelerine aykırı olduğu gerekçesiyle İzmir Valiliğinin
17/12/2008 olur tarihli yazısı ile başvurucuya yeniden ihtar işlemi
uygulanmıştır.
7. Aynı yıl içinde iki defa
meslek ilkelerine aykırı davranmak eylemini gerçekleştirdiği gerekçesiyle
9/1/2009 tarihli işlemle başvurucunun aile hekimliği sözleşmesi
sonlandırılmıştır.
8. Başvurucu tarafından bu
işlemin iptali ve yürütmesinin durdurulması istemiyle açılan davada İzmir 2.
İdare Mahkemesi 11/3/2009 tarihli ve E.2009/88 sayılı kararıyla yürütmenin
durdurulması talebinin reddine karar vermiştir.
9. Bu karara karşı
başvurucunun yaptığı itiraz üzerine İzmir Bölge İdare Mahkemesi 8/4/2009
tarihli ve Y.D. İtiraz No: 2009/490 sayılı kararıyla itiraz talebini kabul
ederek sözleşmenin sonlandırılmasına ilişkin işlemin yürütmesinin
durdurulmasına karar vermiştir. Karar gerekçesi şöyledir:
“… 7.10.2008 günlü, 6568 sayılı İzmir Valiliği
işlemiyle ihtar olunmasının dayanağı soruşturma raporunun incelenmesinden,
davacının aynı yerde görevli meslektaşına hakaret etme fiilini işlediği ve bu
fiilin "meslek ilkelerine" aykırılık teşkil ettiği sonucuna
varıldığından, söz konusu işlemde hukuka aykırılık görülmemiştir.
7.10.2008
günlü, 6568 sayılı İzmir Valiliği işlemiyle ihtar olunmasının dayanağı
soruşturma raporunun incelenmesinden ise, olayda, davacının, reçetelerin
düzenlendiği tarihte izinli olan bir Aile Hekimine ait imzasız 17 adet
bilgisayar çıktı reçete ile kendisine ait 4 adet imzasız bilgisayar çıktı
reçeteyi, söz konusu eczanelere bizzat verdiği veya imzasız reçetelerin bilgisi
dahilinde menfaat temini amacıyla verildiği yolunda bir tespit olmadığı,
soruşturmacı tarafından, davacının, görev mahallinde kurumlarca belirlenen usul
ve esasları yerine getirmemekten dolayı, 657 Sayılı Devlet Memuru Kanununun
125/B-a maddesi uyarınca kınama cezası ile tecziyesinin teklif edildiği,
dolayısıyla, davacının doktorluk mesleği ilkelerine aykırı olarak
değerlendirilebilecek bir davranışının olmadığı anlaşıldığından, belirtilen
soruşturma neticesinde davacıya verilen yazılı ihtarda hukuki isabet
bulunmamaktadır.
Bu
durumda, davacıya yıl içinde verilen iki ihtardan bir tanesinin hukuka aykırı
olması nedeniyle, aile hekimliği sözleşmesinin sona erdirilmesi koşulu
gerçekleşmediğinden, aksi yönde tesis edilen dava konusu işlemde hukuka uyarlık
yoktur.”
10. İzmir 2. İdare Mahkemesi
15/7/2009 tarihli ve E.2009/88, K.2009/1133 sayılı oyçokluğu kararıyla davanın
reddine karar vermiştir. Karar gerekçesi şöyledir:
"Aile
Hekimliği Pilot Uygulaması Kapsamında Sağlık Bakanlığınca Çalıştırılan
Personele Yapılacak Ödemeler ve Sözleşme Şartları Hakkında Yönetmeliğin 16.
maddesinin ikinci fıkrasında; “Yıl içinde, aşağıda aynı bentteki fiillerin iki
defa, farklı bentlerdeki fiillerin üç defa işlenmesi halinde sözleşme, ilgili
vali tarafından sona erdirilir.” hükmüne yer verilmiş, aynı maddenin c)bendinde; meslek ilkelerine aykırı davranmak eylemi
düzenlenmiştir.
Dava
dosyanın incelenmesinden; Karşıyaka 23 Nolu Aile
Sağlığı Merkezinde “Doktor” olarak görev yapan davacının, aynı birimde görev
yapan başka bir aile hekimi ile karşılıklı olarak bir birlerine hakaret
ettiklerinin belirlenmesi üzerine 07.10.2008 tarih ve 6568 sayılı işlem ile
yazılı olarak ihtar edildiği, 23 Nolu Sevim Yıldırım
Aile Sağlığı Merkezi yakınındaki ve… Eczanelerinde 17.10.2008 tarihinde yapılan
denetimde davacıya ait 4 adet ve diğer görevli doktor N. U. N.'a
ait 17 adet imzasız reçetenin var olduğunun saptanması üzerine 17.12.2008 tarih
ve 8106 sayılı yazılı ihtar işleminin düzenlenmesi sonunda davaya konu işlemin
tesis edildiği anlaşılmıştır.
Davacının,
ilgili eczanelerde bulunduğu belirlenen 4 adet reçetenin hemşireler tarafından
düzenlenmesine izin vermesi, gerekli denetim ve gözetim görevini yerine
getirmemesi, meslek ilkelerine aykırı tutumdur.
Bu duruma
göre, anılan mevzuat hükümleri uyarınca, bir yıl içerisinde iki kez meslek
ilkelerine aykırı davrandığı için yazılı olarak ihtar olunan davacı hakkında
aile hekimliği sözleşmesinin feshedilmesine yönelik olarak tesis edilen dava
konusu işlemde hukuka ve mevzuata aykırılık bulunmadığı hükmüne varılmıştır.”
11. Karşıoy
gerekçesi ise şöyledir:
“Davacının
4 adet bilgisayar çıktısı ve imzasız reçeteyi bizzat ilgili eczanelere verdiği
yolunda herhangi bir tespitin var olmaması, davacının savunmasında da
belirtildiği üzere bu reçetelerin henüz imzalanmadan ilgili eczanelere hastalar
tarafından götürülmesini denetlemeye sorumlu tutulmasının olanaklı bulunmaması
ve esasen bu nitelikteki reçetelerin de ilgililer tarafından resmi evrak olarak
kabul edilerek ödemeye esas alınmasının söz konusu olamayacak olması
karşısında; davacıya atılı eylemi meslek ilkelerine aykırı davranmak şeklinde
kabule hukuken olanak bulunmadığı ve bu gerekçe ile dava konusu işlemin
iptaline hükmedilmesinin gerektiği görüşü ile aksi yöndeki çoğunluk kararına
katılmıyorum.”
12. Başvurucu, anılan kararı
temyiz etmiş; Danıştay Beşinci Dairesi 30/12/2011 tarihli ve E.2009/6951, K.2011/8437
sayılı kararıyla İlk Derece Mahkemesi kararını onamıştır.
13. Başvurucunun karar
düzeltme talebi de aynı Dairenin 24/4/2013 tarihli ve E.2012/3220, K.2013/3463
sayılı kararıyla reddedilmiş ve karar 8/7/2013 tarihinde başvurucuya tebliğ
edilmiştir.
14. Başvurucu 1/8/2013
tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
B. İlgili
Hukuk
15. 24/11/2004 tarihli 5258
sayılı Aile Hekimliği Kanunu’nun 8. maddesinin ikinci fıkrası şöyledir:
“Aile
hekimi ve aile sağlığı elemanlarıyla yapılacak sözleşmede yer alacak hususlar
ve bu Kanunda belirlenen esaslar çerçevesinde bunlara yapılacak ödeme tutarları
ile bu ücretlerden indirim oran ve şartları, sözleşmenin feshini gerektiren
nedenler, Maliye Bakanlığının uygun görüşü alınarak, Sağlık Bakanlığının
teklifi üzerine Bakanlar Kurulunca çıkarılacak yönetmelikle düzenlenir.”
16. 12/8/2005 tarihli ve
25904 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğü
giren dava konusu uyuşmazlığa konu işlemin tesis edildiği tarih itibarıyla
yürürlükte bulunan Aile Hekimliği Pilot Uygulaması Kapsamında Sağlık
Bakanlığınca Çalıştırılan Personele Yapılacak Ödemeler ve Sözleşme Şartları
Hakkında Yönetmelik’in 16. maddesinin ikinci fıkrası şöyledir:
“Yıl
içinde, aşağıda aynı bentteki fiillerin iki defa, farklı bentlerdeki fiillerin
üç defa işlenmesi halinde sözleşme, ilgili vali tarafından sona erdirilir.
…
c) Meslek
ilkelerine aykırı davranmak,
…
e) Görevin
yerine getirilmesi için gereken belgeleri usulüne uygun düzenlememek ve bu
eksiklikleri 7 günden az olmamak üzere verilen sürede gidermemek,
…”
IV.
İNCELEME VE GEREKÇE
17. Mahkemenin 6/1/2016
tarihinde yapmış olduğu toplantıda, başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A.
Başvurucunun İddiaları
18. Başvurucu; iki ayrı
ihtar işlemine konu eylemlerin Mahkemece ayrı ayrı tartışılmadığını, ikinci
eylemine konu olayın Aile Hekimliği Pilot Uygulaması Kapsamında Sağlık
Bakanlığınca Çalıştırılan Personele Yapılacak Ödemeler ve Sözleşme Şartları
Hakkında Yönetmelik’in 16. maddesinin ikinci fıkrasının (e) bendi kapsamında
değerlendirilmesi gerektiğini, buna ilişkin itirazların Derece Mahkemesi ve
Danıştay Dairesince karşılanmadığını, yargılamanın ve varılan sonucun hukuka
aykırı olduğunu, sözleşmesinin sonlandırılması nedeniyle mülkiyet ve yaşam
hakkına müdahale edildiğini belirterek Anayasa’nın 17., 35. ve 36. maddelerinde
düzenlenen hakların ihlal edildiğini ileri sürmüş ve tazminat talebinde
bulunmuştur.
B.
Değerlendirme
19. Anayasa Mahkemesi,
olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp
olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, §
16). Başvurucunun yaşam hakkı ve mülkiyet hakkının ihlal edildiği
şikâyetlerinin özü esas olarak sözleşmenin sonlandırılması işleminden
kaynaklanması ve sonuç itibarıyla çalışma hakkına ilişkin olması nedeniyle
Anayasa’nın 48. ve 49. maddelerinde yer alan çalışma özgürlüğü ve çalışma hakkı
açısından incelenmiştir. Başvurucunun diğer şikâyetlerinin ise yargılamaya
ilişkin olmaları nedeniyle adil yargılanma hakkı açısından incelenmesi uygun
görülmüştür.
1. Çalışma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
20. Başvurucu, verilen ihtar
cezalarının ardından aile hekimliği sözleşmesinin sonlandırılması nedeniyle
çalışma hakkının ihlal edildiğini iddia etmiştir.
21. Anılan Anayasa ve Kanun
hükümlerine göre Anayasa Mahkemesine yapılan bir bireysel başvurunun esasının
incelenebilmesi için kamu gücü tarafından ihlal edildiği iddia edilen hakkın
Anayasa'da güvence altına alınmış olmasının yanı sıra Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi
(Sözleşme) ve Türkiye’nin taraf olduğu ek protokollerin kapsamına da girmesi
gerekir. Bir başka ifadeyle Anayasa ve Sözleşme'nin ortak koruma alanı dışında
kalan bir hak ihlali iddiasını içeren başvurunun kabul edilebilir olduğuna
karar verilmesi mümkün değildir (Onurhan Solmaz,
B. No: 2012/1049, 26/3/2013, § 18).
22. Bireyin dilediği alanda
çalışma özgürlüğü ve çalışma hakkı Anayasa’nın 48. ve 49. maddelerinde güvence
altına alınmış olmakla birlikte Sözleşme’de
düzenlenen haklardan değildir. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) de kamu
hizmetine girme ya da dilediği kamu görevinde çalışma hakkının Sözleşme’de ya da protokollerinde korunan bir hak
olmadığını açıkça ifade etmektedir (Serkan
Acar, B. No: 2013/1613, 2/10/2013, § 24).
23. Açıklanan nedenlerle
başvurucunun iddiasına konu çalışma hakkı, Anayasa ve Sözleşme ve buna ek
Türkiye’nin taraf olduğu protokollerin ortak koruma alanına girmediğinden
başvurunun bu kısmının diğer kabul edilebilirlik şartları yönünden
incelenmeksizin konu bakımından yetkisizlik
nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir
2. Davanın
Reddinin Adil Yargılanma Hakkını İhlal Ettiğine İlişkin İddia
24. Başvurucu, açtığı
davanın reddedilmesinin adil yargılanma hakkını ihlal ettiğini ileri sürmüştür.
25. Anayasa’nın 148.
maddesinin dördüncü fıkrası şöyledir:
“Bireysel başvuruda, kanun yolunda gözetilmesi gereken
hususlarda inceleme yapılamaz.”
26. 30/3/2011 tarihli ve
6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında
Kanun’un 48. maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:
“Mahkeme, … açıkça dayanaktan yoksun başvuruların kabul
edilemezliğine karar verebilir.”
27. 6216 sayılı Kanun’un 49.
maddesinin (6) numaralı fıkrası şöyledir:
“Bölümlerin, bir mahkeme kararına karşı yapılan bireysel
başvurulara ilişkin incelemeleri, bir temel hakkın ihlal edilip edilmediği ve
bu ihlalin nasıl ortadan kaldırılacağının belirlenmesi ile sınırlıdır.
Bölümlerce kanun yolunda gözetilmesi gereken hususlarda inceleme yapılamaz.”
28. 6216 sayılı Kanun’un 48.
maddesinin (2) numaralı fıkrasında açıkça dayanaktan yoksun başvuruların
Mahkemece kabul edilemezliğine karar verilebileceği belirtilmiştir. Anayasa’nın
148. maddesinin dördüncü fıkrasında ise açıkça dayanaktan yoksun başvurular
kapsamında değerlendirilen kanun yolunda gözetilmesi gereken hususlara ilişkin
şikâyetlerin bireysel başvuruda incelenemeyeceği kurala bağlanmıştır.
29. Anılan kurallar uyarınca
ilke olarak derece mahkemeleri önünde dava konusu yapılmış maddi olay ve
olguların kanıtlanması, delillerin değerlendirilmesi, hukuk kurallarının
yorumlanması ve uygulanması ile derece mahkemelerince uyuşmazlıkla ilgili
varılan sonucun esas yönünden adil olup olmaması bireysel başvuru incelemesine
konu olamaz. Bunun tek istisnası, derece mahkemelerinin tespit ve sonuçlarının
adaleti ve sağduyuyu hiçe sayan tarzda bariz takdir hatası veya açık keyfîlik içermesi ve bu durumun kendiliğinden bireysel
başvuru kapsamındaki hak ve özgürlükleri ihlal etmiş olmasıdır. Bu çerçevede,
kanun yolu şikâyeti niteliğindeki başvurular, derece mahkemesi kararları bariz
takdir hatası veya açık keyfîlik içermedikçe Anayasa
Mahkemesince esas yönünden incelenemez (Necati
Gündüz ve Recep Gündüz, B. No: 2012/1027, 12/2/2013, § 26).
30. Derece mahkemeleri
nezdindeki yargılamalarda izlenilen delil kuralları ve bunların yorumlanması
kural olarak belirtilen hususların değerlendirilmesi açısından daha elverişli
konumda olan söz konusu mahkemelere aittir. Bununla birlikte delillerin
incelenme ve değerlendirilme yönteminin açık bir hakkaniyetsizlik veya keyfîlik ihtiva etmesi veya bu değerlendirmelerin “silahların eşitliği” ve “çelişmeli yargılama”
ilkeleri gözetilerek yapılmaması durumunda adil yargılanma hakkının
gereklerine uygun bir delil değerlendirilmesinden söz edilemez (Turgay Coşkun, B. No: 2013/1286,
16/4/2015, § 44).
31. Sözleşme’nin 6. maddesinde davada kullanılan delillerin ispat güçleri ile
ilgili bir düzenleme bulunmamakla birlikte AİHM de delillerin kabul
edilebilirliği ile ilgili olarak somut davada kullanılan delillerin “silahların
eşitliği” ve “çelişmeli yargılama” ilkeleri gözetilerek tartışılıp
tartışılmadığını ya da söz konusu delillerin yargılamanın bir bütün olarak adil olup olmamasına etkisini değerlendirmekte (Tamminen/Finlandiya, B. No: 40847/98, 15/6/2004,
§§ 40-41; Barberà, Messegué ve Jabardo/İspanya,
B. No: 10590/83, 6/12/1988, §§ 68, 81-89) ve birçok kararında Sözleşme’nin 6.
Maddesinin, adil yargılanma hakkını güvence altına almakla beraber öncelikli
olarak ulusal hukuk bağlamında düzenlenmesi gereken bir konu olan delillerin
kabul edilebilirliğine ilişkin bir kural ortaya koymadığını belirtmektedir (Schenk/İsviçre, B. No: 10862/84, 12/7/1988, §§
45, 46; Desde/Türkiye, B. No: 23909/03, 1/2/2011, §
124).
32. Başvurucu; iki ayrı
ihtar işlemine konu eylemlerin ayrı ayrı tartışılmadığını, ikinci eylemine konu
olayın Aile Hekimliği Pilot Uygulaması Kapsamında Sağlık Bakanlığınca
Çalıştırılan Personele Yapılacak Ödemeler ve Sözleşme Şartları Hakkında
Yönetmelik’in 16. maddesinin ikinci fıkrasının (e) bendi kapsamında
değerlendirilmesi gerektiğini, buna ilişkin itirazların Derece Mahkemesince ve
Danıştay Dairesince karşılanmadığını, yargılamanın ve varılan sonucun hukuka
aykırı olduğunu belirterek, adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri
sürmüştür.
33. Somut olayda İlk Derece
Mahkemesi başvurucunun, ilgili eczanelerde bulunduğu belirlenen dört adet
reçetenin hemşireler tarafından düzenlenmesine izin vermesinin, gerekli denetim
ve gözetim görevini yerine getirmemesinin meslek ilkelerine aykırı bir tutum
olduğu tespitini yapmış; anılan mevzuat hükümleri uyarınca bir yıl içerisinde
iki kez meslek ilkelerine aykırı davrandığı için yazılı olarak ihtar olunan
başvurucunun aile hekimliği sözleşmesinin sonlandırılmasına yönelik olarak
tesis edilen dava konusu işlemde hukuka ve mevzuata aykırılık bulunmadığı
gerekçesiyle davanın reddine karar vermiştir.
34. Diğer taraftan başvurucu
yargılamaya konu dava dilekçesinde, birinci ihtara konu olan ve meslektaşı ile
aralarında geçen olay nedeniyle meslek ilkelerine aykırı hareket ettiğini kabul
etmiş; kanun yolu başvurularına ait dilekçelerde ise ilk ihtara yönelik
herhangi bir itirazda bulunmamıştır.
35. Adil yargılanma hakkı
bireylere dava sonucunda verilen kararın değil, yargılama sürecinin ve usulünün
adil olup olmadığını denetletme imkânı verir. Bu nedenle bireysel başvuruda
adil yargılanmaya ilişkin şikâyetlerin incelenebilmesi için başvurucunun
yargılama sürecinde haklarına saygı gösterilmediği, bu çerçevede yargılama
sürecinde karşı tarafın sunduğu deliller ve görüşlerden bilgi sahibi olamadığı
veya bunlara etkili bir şekilde itiraz etme fırsatı bulamadığı, kendi
delillerini ve iddialarını sunamadığı ya da uyuşmazlığın çözüme
kavuşturulmasıyla ilgili iddialarının derece mahkemesi tarafından dinlenmediği
veya kararın gerekçesiz olduğu gibi mahkeme kararının oluşumuna sebep olan
unsurlardan değerlendirmeye alınmamış eksiklik, ihmal ya da açık keyfîliğe ilişkin bir bilgi ya da belge sunmuş olması
gerekir (Nadi Karakoç, B. No:
2013/2767, 2/10/2013, § 22).
36. Somut olayda başvuruya
konu yargılamanın ihtar işlemlerinin iptaline yönelik olmadığı, ihtar
işlemlerine yönelik bir dava açma yolu bulunmasına karşın başvurucu tarafından,
anılan işlemlerin iptali istemiyle herhangi bir davanın açılmamış olduğu, bunun
yanında sözleşmenin sonlandırılmasına ilişkin işlemin iptali istemiyle açılan
davada başvurucu tarafından ilk ihtara konu eylemin kabul edildiği ve
yargılamayı yapan İlk Derece Mahkemesince dava dosyasında bulunan deliller
gözetilerek yargılamanın yapıldığı, ikinci ihtarın hukuka uyun olup olmadığın
değerlendirilerek reçetelerinin hemşireler tarafından düzenlenmesine izin
verilmesinin, gerekli denetim ve gözetim görevini yerine getirilmemesi
nedeniyle meslek ilkelerine aykırı bir tutum olduğu sonucuna varıldığı görülmektedir.
37. Başvurucu, yargılama
sürecinde karşı tarafın sunduğu deliller ve görüşler hakkında bilgi sahibi
olamadığına, kendi delillerini ve iddialarını sunma olanağı bulamadığına, karşı
tarafça sunulan delillere ve iddialara etkili bir şekilde itiraz etme fırsatı
bulamadığına ya da uyuşmazlığın çözüme kavuşturulmasıyla ilgili iddialarının
derece mahkemesi tarafından dinlenmediğine veya kararın gerekçesiz olduğuna
ilişkin bir bilgi ya da kanıt sunmadığı gibi Mahkemenin kararında bariz takdir
hatası veya açık keyfîlik oluşturan herhangi bir
durum da tespit edilmemiştir.
38. Açıklanan nedenlerle
başvurucu tarafından ileri sürülen iddiaların kanun yolu şikâyeti niteliğinde
olduğu, Derece Mahkemesi kararının bariz takdir hatası veya açık keyfîlik de içermediği anlaşıldığından başvurunun bu
kısmının diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle
kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan
gerekçelerle;
A. 1. Çalışma hakkının ihlal
edildiğine ilişkin iddianın konu bakımından
yetkisizlik nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Yargılamanın sonucu
itibarıyla adil olmadığına ilişkin iddianın açıkça
dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama
giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA,
C. Kararın
bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE
6/1/2016
tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.