TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
BİRİNCİ BÖLÜM
KARAR
SAİT YALÇIN BAŞVURUSU
(Başvuru Numarası: 2013/8961)
Karar Tarihi: 6/1/2016
Başkan
:
Burhan ÜSTÜN
Üyeler
Hicabi DURSUN
Erdal TERCAN
Hasan Tahsin GÖKCAN
Kadir ÖZKAYA
Raportör
Bahadır YALÇINÖZ
Başvurucu
Sait YALÇIN
Vekili
Av. Recep SELÇUK
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, vazife malullüğü aylığı bağlanmaması işleminin iptali istemiyle açılan davanın Askeri Yüksek İdare Mahkemesi (AYİM) tarafından reddedilmesi nedeniyle Anayasa'nın 2. maddesinde düzenlenen sosyal hukuk devleti ve 10. maddesinde düzenlenen eşitlik ilkeleriyle 36. maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 11/12/2013 tarihinde Edirne İdare Mahkemesi vasıtasıyla yapılmıştır. Başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesi neticesinde başvurunun Komisyona sunulmasına engel teşkil edecek bir eksikliğinin bulunmadığı tespit edilmiştir.
3. Birinci Bölüm Birinci Komisyonunca 26/5/2014 tarihinde, başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
III. OLAYLAR VE OLGULAR
A. Olaylar
4. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili olaylar özetle şöyledir:
5. Başvurucu, Tekirdağ İl Jandarma Komutanlığı emrinde askerlik hizmetini yapmakta iken 11/7/2008 tarihinde beyin kanaması geçirmiştir.
6. Başvurucu, beyin ameliyatını müteakip uzun bir tedavi sürecinin ardından Gülhane Askeri Tıp Akademisinin (GATA) 8/7/2009 tarihli sağlık kurulu raporuyla ''İntraserebral hematom operasyonlusu + Sağ hemipleji'' tanısıyla hakkında ''Askerliğe elverişli değildir.'' kararı verilerek terhis edilmiştir.
7. Başvurucu, vazife malullüğü aylığı bağlanması için idareye başvurmuş ise de 14/6/2012 tarihinde başvurusu reddedilmiştir.
8. Başvurucunun, vazife malullüğü aylığı bağlanmaması işleminin iptali istemiyle açtığı dava, AYİM Üçüncü Dairesinin 28/2/2013 tarihli ve E.2013/262, K.2013/269 sayılı kararıyla reddedilmiştir. Karar gerekçesi şöyledir:
“Dava dosyası ve tahsis dosyasındaki belgelerin incelenmesinden; Tekirdağ İl J. Komutanlığı Karargâh ve Servis BI.K.lığında askerlik hizmetini ifa ettiği sırada 11.07.2008 tarihinde geceleyin, koğuşta istirahat halde bulunduğu sırada bağırarak uyandığı ve ardından bayıldığı; hemen akabinde yapılan tıbbi müdahaleler sonrasında beyin kanaması teşhisinde bulunulan davacının uzun bir tedavi görmeyi müteakip GATA Hastanesinin 08.07.2009 tarihli ve 2441 sayılı sağlık kurulu raporu ile "İntraserebral hematom operasyonlusu + Sağ hemipleji" tanısıyla hakkında "Askerliğe elverişli değildir." kararı verildiği; davacının, vazife malûlü sayılması için yapılan başvuru sonrasında; davalı kurumun Vazife malûllüğü tespit kurulunun 14.06.2012 tarihli ve 297 sayılı kararı ile hakkında vazife malûllüğü hükümlerini uygulanmasının mümkün olmadığına karar verilmesi üzerine bu işlemin iptali istemiyle AYİM'de iş bu davanın açıldığı anlaşılmıştır.
…
Belirtilen hükümlerden de anlaşıldığı üzere muvazzaflık hizmetini yapan erlere vazife malûllüğü hükümlerinin uygulanabilmesi için, bunların silâhaltında bulundukları esnada, celp ve terhislerinde veya sevkleri sırasında vazifelerinden doğan ve vücutlarında hâsıl olan arızalar veya duçar oldukları tedavisi imkânsız hastalıklar yüzünden vazifelerini yapamayacak duruma gelmeleri gerekmektedir.
Davacının maluliyetine neden olan söz konusu rahatsızlığa neden olabilecek somut bir olaya ilişkin bilgi ve belge bulunmamakta, yalnızca davacının 11.07.2008 tarihinde, 06:00-09:00 saatleri arasında tutuğu nöbet dönüşünde düşerek başından yaralandığına dair soyut iddiası mevcuttur.
Dosyada mevcut nöbet çizelgesinden davacının 11.07.2008 Cuma günü saat 06.00-09.00 saatleri arasında nöbetçi olduğu anlaşılmakla birlikte, Tekirdağ Devlet Hastanesi Acil Polikliniği poliklinik defteri 56390 sıra numarasında 11.07.2008 tarih ve saat 04:47 kaydının bulunduğu, Gülhane Askeri Tıp Akademisi Haydarpaşa Eğitim Hastanesi Komutanlığına ait Acil Servis Servislere Hasta Gönderme Formunda 11.07.2008 tarih ve 08:20 saatlerinin bulunduğu, ayrıca Klinik Laboratuar Sonuç Raporlarında Acil Serviste yapılan tetkik tarihi 11.07.2008 tarih ve saat 08:27 ve 08:51 olduğu görülmektedir. Yani davacı 11.07.2008 tarihindeki 06:00-09:00 nöbetine hiç gitmemiş o saatlerde rahatsızlığı nedeniyle hastaneye kaldırılmış ve Acil Serviste tedavi altına alınmıştır. Dolayısıyla davacının rahatsızlığının vazifenin sebep ve tesiri ile ortaya çıktığına ilişkin bilgi ve belge bulunmamaktadır.
Tüm bu açıklamalar birlikte değerlendirildiğinde davacının maluliyetinin oluşumunda askerlik görevinin sebep ve tesirinin bulunmadığı, davacı hakkında tesis edilen işlemde hukuka aykırılık olmadığı değerlendirildiğinden, davanın reddine karar verilmiştir.”
9. Bu karara yapılan karar düzeltme istemi de aynı Dairenin 14/11/2013 tarihli ve E.2013/1431, K.2013/1346 sayılı kararıyla reddedilmiş ve başvurucuya 218 TL para cezası verilmiştir.
10. Karar 28/11/2013 tarihinde başvurucuya tebliğ edilmiştir.
11. Başvurucu 11/12/2013 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
B. İlgili Hukuk
12. 8/6/1949 tarihli ve 5434 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanunu'nun mülga 44. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
"Her ne sebep ve suretle olursa olsun vücutlarında hasıl olan arızalar veya düçar oldukları tedavisi imkansız hastalıklar yüzünden vazifelerini yapamıyacak duruma giren iştirakçilere (Malül) denir ve haklarında bu kanunun malüllüğe ait hükümleri uygulanır."
13. 5434 sayılı Kanun'un mülga 45. maddesi şöyledir:
"44 üncü maddede yazılı malüllük;
a) İştirakçilerin vazifelerini yaptıkları sırada vazifelerinden doğmuş olursa;
b) Vazifeleri dışında kurumların verdiği her hangi bir kuruma ait başka işleri yaparken, bu işlerden doğmuş olursa;
c) Kurumların menfaatini korumak maksadiyle bir iş yaparken o işten doğmuş olursa (Maksadın ilgili kurumlarca kabul edilmesi şartiyle);
ç) Fabrika, atelye ve benzeri işyerlerinde, işe başlamadan evvel iş sırasında veya işi bitirdikten sonra, o işyerinde husule gelen ve yine o işyerinin mahiyetinden veya çalışma konusundan ileri gelen kazadan doğmuş olursa;
Buna (Vazife malüllüğü) ve bunlara uğrıyanlara da (Vazife malülü) denir."
IV. İNCELEME VE GEREKÇE
14. Mahkemenin 6/1/2015 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
15. Başvurucu; askerlik görevinin ifası sırasında düşmeye bağlı olarak beyin kanaması geçirdiğini, askerlik öncesinde ve sekiz aylık askerlik süresi boyunca herhangi bir sağlık problemi bulunmadığını, maluliyetine neden olan olayın tutanağa bağlanmamasının, adli ve idari tahkikat yapılmamasının kendi kusuru olmayıp idarenin sorumluluğunu gerektirdiğini, zorunlu askerlik görevi sırasında ortaya çıkan ve kişinin kendisine zarar veren eylemleri dışındaki tüm olaylarda devletin sorumluluğunun var olması gerektiğini, Yargıtay tarafından işle ilgili seyahat sırasında meydana gelen kalp krizi dahi iş kazası sayılırken AYİM tarafından askerlik hizmeti sırasında vuku bulan rahatsızlığı için farklı karar verilmesinin eşitlik ilkesiyle sosyal hukuk devleti ilkesini, karar düzeltme yoluna başvurulması nedeniyle para cezası verilmesinin ise adil yargılanma hakkını ihlal ettiğini ileri sürmüştür.
B. Değerlendirme
16. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun şikâyetlerinin, adil yargılanma hakkı çerçevesinde yargılamanın sonucu itibarıyla adil olmadığı ve mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiği iddiaları kapsamında incelenmesi gerektiği değerlendirilmiştir.
1. Yargılamanın Sonucu İtibarıyla Adil Olmadığına İlişkin İddia
17. Başvurucu, davanın reddedilmesinin adil yargılanma hakkını ihlal ettiğini ileri sürmüştür.
18. Anayasa’nın 148. maddesinin dördüncü fıkrası şöyledir:
“Bireysel başvuruda, kanun yolunda gözetilmesi gereken hususlarda inceleme yapılamaz.”
19. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 48. maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:
“Mahkeme, … açıkça dayanaktan yoksun başvuruların kabul edilemezliğine karar verebilir.”
20. 6216 sayılı Kanun’un 49. maddesinin (6) numaralı fıkrası şöyledir:
“Bölümlerin, bir mahkeme kararına karşı yapılan bireysel başvurulara ilişkin incelemeleri, bir temel hakkın ihlal edilip edilmediği ve bu ihlalin nasıl ortadan kaldırılacağının belirlenmesi ile sınırlıdır. Bölümlerce kanun yolunda gözetilmesi gereken hususlarda inceleme yapılamaz.”
21. 6216 sayılı Kanun’un 48. maddesinin (2) numaralı fıkrasında açıkça dayanaktan yoksun başvuruların Mahkemece kabul edilemezliğine karar verilebileceği belirtilmiştir. Anayasa’nın 148. maddesinin dördüncü fıkrasında ise açıkça dayanaktan yoksun başvurular kapsamında değerlendirilen kanun yolunda gözetilmesi gereken hususlara ilişkin şikâyetlerin bireysel başvuruda incelenemeyeceği kurala bağlanmıştır.
22. Anılan kurallar uyarınca ilke olarak derece mahkemeleri önünde dava konusu yapılmış maddi olay ve olguların kanıtlanması, delillerin değerlendirilmesi, hukuk kurallarının yorumlanması ve uygulanması ile derece mahkemelerince uyuşmazlıkla ilgili varılan sonucun esas yönünden adil olup olmaması bireysel başvuru incelemesine konu olamaz. Bunun tek istisnası, derece mahkemelerinin tespit ve sonuçlarının adaleti ve sağduyuyu hiçe sayan tarzda bariz takdir hatası veya açık keyfîlik içermesi ve bu durumun kendiliğinden bireysel başvuru kapsamındaki hak ve özgürlükleri ihlal etmiş olmasıdır. Bu çerçevede kanun yolu şikâyeti niteliğindeki başvurular derece mahkemesi kararları bariz takdir hatası veya açık keyfîlik içermedikçe Anayasa Mahkemesince esas yönünden incelenemez (Necati Gündüz ve Recep Gündüz, B. No: 2012/1027, 12/2/2013, § 26).
23. Başvurucu; askerlik görevinin ifası sırasında düşmeye bağlı olarak beyin kanaması geçirdiğini, askerlik öncesinde ve sekiz aylık askerlik süresi boyunca herhangi bir sağlık problemi bulunmadığını, maluliyetine neden olan olayın tutanağa bağlanmamasının, adli ve idari tahkikat yapılmamasının kendi kusuru olmayıp idarenin sorumluluğunu gerektirdiğini, zorunlu askerlik görevi sırasında ortaya çıkan ve kişinin kendisine zarar veren eylemleri dışındaki tüm olaylarda devletin sorumluluğunun var olması gerektiğini ileri sürmüştür.
24. AYİM Üçüncü Dairesi ise başvurucunun 11/7/2008 tarihinde 06.00-09.00 saatlerinde nöbetçi olduğuna ilişkin kayıt bulunmakla birlikte Tekirdağ Devlet Hastanesi Acil Polikliniği defterinde 11/7/2008 saat 04.47’de ve Gülhane Askeri Tıp Akademisi Haydarpaşa Eğitim Hastanesi Komutanlığına ait acil servis formunda 11/7/2008 saat 08.20’de kayıtların bulunduğu, ayrıca klinik laboratuvar sonuç raporlarında acil servisteki tetkik işlemelerinin 11/7/2008 tarihinde saat 08.27 ve 08.51’de yapıldığının görüldüğü, bu duruma göre başvurucunun 11/7/2008 tarihindeki 06.00-09.00 nöbetine hiç gitmediği, bu saatlerde rahatsızlığı nedeniyle hastaneye kaldırıldığı ve acil serviste tedavi altına alındığının anlaşıldığı ve başvurucunun rahatsızlığının vazifenin sebep ve tesiri ile ortaya çıktığına ilişkin bilgi ve belge bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar vermiştir (bkz. § 8).
25. Adil yargılanma hakkı bireylere dava sonucunda verilen kararın değil, yargılama sürecinin ve usulünün adil olup olmadığını denetletme imkânı verir. Bu nedenle bireysel başvuruda adil yargılanmaya ilişkin şikâyetlerin incelenebilmesi için başvurucunun yargılama sürecinde haklarına saygı gösterilmediği, bu çerçevede yargılama sürecinde karşı tarafın sunduğu deliller ve görüşler hakkında bilgi sahibi olamadığı veya bunlara etkili bir şekilde itiraz etme fırsatı bulamadığı, kendi delillerini ve iddialarını sunamadığı ya da uyuşmazlığın çözüme kavuşturulmasıyla ilgili iddialarının derece mahkemesi tarafından dinlenmediği veya kararın gerekçesiz olduğu gibi mahkeme kararının oluşumuna sebep olan unsurlardan değerlendirmeye alınmamış eksiklik, ihmal ya da açık keyfîliğe ilişkin bir bilgi ya da belge sunmuş olması gerekir (Nadi Karakoç, B. No: 2013/2767, 2/10/2013, § 22).
26. Mahkemenin gerekçesi ve başvurucunun iddiaları incelendiğinde davanın konusunun, başvurucunun askerde geçirdiği rahatsızlığın askerlik hizmetinden kaynaklanıp kaynaklanmamasına yönelik olduğu, bu kapsamda iddiaların özünün Derece Mahkemesi tarafından delillerin ve mevzuatın değerlendirilmesinde ve yorumlanmasında isabet olmadığına ve esas itibarıyla yargılamanın sonucunun hukuka aykırılık teşkil ettiğine ilişkin olduğu anlaşılmaktadır.
27. Açıklanan nedenlerle başvurucu tarafından ileri sürülen iddiaların kanun yolu şikâyeti niteliğinde olduğu, Derece Mahkemesi kararının bariz takdir hatası veya açık keyfîlik de içermediği anlaşıldığından başvurunun bu kısmının diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Karar Düzeltme Talebinin Reddedilmesi Sonucunda Verilen Para Cezasının Mahkemeye Erişim Hakkını İhlal Ettiğine İlişkin İddia
28. Başvurucu, karar düzeltme talebiyle yaptığı başvurunun reddedilmesi üzerine aleyhine para cezasına hükmedilmiş olmasının mahkemeye erişim hakkını ihlal ettiğini ileri sürmüştür.
29. Anılan şikâyet konusu daha önce bireysel başvuruya konu olmuş ve Anayasa Mahkemesince, hükmolunan bu miktarın, gözetilen meşru amaç ile korunmak istenen hak açısından orantılı olduğu ve başvurucu üzerinde ağır bir yük oluşturmadığı dolayısıyla söz konusu yaptırımın mahkemeye erişim hakkına bir engel teşkil etmediği kabul edilerek bu iddiaların açıkça dayanaktan yoksun olduğuna karar verilmiştir (Mustafa Kemal Sungur, B. No: 2013/2507, 6/3/2014, §§ 36-42; Serkan Acar, B. No: 2013/1613, 2/10/2013, §§ 38, 39; benzer yöndeki AİHM kararları için bkz. Maillard/Fransa, B. No: 35009/02, 6/12/2005, §§ 35, 37; Topaloğlu/Türkiye, B. No: 38388/04, 3/7/2012; Dalar/Türkiye, B. No: 35957/05, 21/2/2012, § 52). Somut başvuru açısından farklı karar verilmesini gerektiren bir yön bulunmadığından başvurunun bu kısmının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Başvurunun açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA
6/1/2016 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.