TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
AYLA DÜNDAR BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2013/6047)
|
|
Karar Tarihi: 23/1/2014
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Serruh
KALELİ
|
Üyeler
|
:
|
Mehmet ERTEN
|
|
|
Zehra Ayla PERKTAŞ
|
|
|
Burhan ÜSTÜN
|
|
|
Nuri NECİPOĞLU
|
Raportör
|
:
|
Murat AZAKLI
|
Başvurucu
|
:
|
Ayla DÜNDAR
|
Vekili
|
:
|
Av. Aytekin EROL
|
I. BAŞVURUNUN
KONUSU
1. Başvurucu, Ankara 7. Asliye Hukuk Mahkemesinde açtığı
boşanma davası sonunda verilen kararın uzun süre sonra kesinleştirildiğini
belirterek, anayasal haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
II. BAŞVURU
SÜRECİ
2. Başvuru, 12/8/2013 tarihinde Anayasa Mahkemesine doğrudan
yapılmıştır. Dilekçe ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinde
Komisyona sunulmasına engel bir eksikliğin bulunmadığı tespit edilmiştir.
3. Birinci Bölüm Birinci Komisyonunca, 26/11/2013 tarihinde,
Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü’nün 33. maddesinin (3)
numaralı fıkrası uyarınca kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından
yapılmasına, dosyanın Bölüme gönderilmesine karar verilmiştir.
III. OLAY VE
OLGULAR
A. Olaylar
4. Başvuru dilekçesindeki ilgili olaylar özetle şöyledir:
5. Başvurucu, 25/10/1999 tarihinde İran uyruklu Rahim Pouladzadeh ile evlenmiştir.
6. Başvurucu, 13/10/2000 tarihinde Ankara 7. Asliye Hukuk
Mahkemesinde boşanma davası açmıştır.
7. Mahkemece, 21/5/2002 tarih ve E.2000/698, K.2002/345
sayılı ilamla, “tarafların evlendikten sonra
bir araya gelmedikleri, gönül birliğinin oluşmadığı, nesli devam ettirme amaçlı
olarak evlilik birliğinin yürütülmediği” gerekçesiyle başvurucu ile
Rahim Pouladzadeh’in boşanmalarına karar verilmiştir.
8. Anılan karar Mahkemece, Basın İlan Kurumunun 30/6/2012
tarih ve A067082 numaralı faturasından anlaşıldığı üzere 27/6/2012 tarihinde
ilan yoluyla tebliğ edilmiş, ilan metnine, “7201 sayılı Kanun’un ilgili
maddeleri gereğince iş bu karar özetinin tebliği, ilanın tebliğinden itibaren 7
gün sonra kararın tebliğ edilmiş sayılacağı, tebliğ tarihinden itibaren 15 gün
içinde kararın temyiz edilmemesi halinde mahkeme kararının adı geçen davalılar
yönünden kesinleşeceği, karar özeti yerine geçerli olmak üzere ilanen tebliğ
olunur” şeklinde yazı yazıldığı belirlenmiştir.
9. Başvurucunun 5/4/2013 tarihli dilekçesi ile yaptığı talep
üzerine, 8/4/2013 tarihinde karar kesinleştirilmiştir.
10. Karar, 22/4/2013 tarihinde başvurucunun nüfus kaydına
işlenmiştir.
11. Başvurucu, kesinleşme tarihini 11/7/2013 tarihinde
öğrendiğini bildirmiştir.
B. İlgili Hukuk
12. 12/1/2011 tarih ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri
Kanunu'nun geçici 3. maddesinin (2) numaralı fıkrası, 18/6/1927 tarih ve 1086
sayılı mülga Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 26/9/2004 tarih ve 5236 sayılı
Kanun ile yapılan değişiklikten önceki hâliyle 427. ve 440. maddeleri.
13. 11/2/1959 tarih ve 7201 sayılı Tebligat Kanunu’nun “İlanen tebligat” başlıklı 28. maddesi
şöyledir:
“Adresi meçhul olanlara tebligat ilanen
yapılır.
Yukarıki maddeler
mucibince tebligat yapılamıyan ve ikametgahı, meskeni
veya iş yeri de bulunamıyan kimsenin adresi meçhul
sayılır.
Adresin meçhul olması halinde keyfiyet tebliğ
memuru tarafından mahalle veya köy muhtarına şerh verdirilmek suretiyle tesbit edilir. (Değişik
ikinci cümle: 19/3/2003-4829/9 md.) Bununla
beraber tebliği çıkaran merci, muhatabın adresini resmî veya hususi müessese ve
dairelerden gerekli gördüklerine sorar ve zabıta vasıtasıyla tahkik ve tespit
ettirir.
Yabancı memleketlerde oturanlara ilanen
tebligat yapılmasını icabettiren ahvalde tebliği
çıkaran merci, tebliğ olunacak evrak ile ilan suretlerini yabancı memlekette
bulunan kimsenin malüm adresine ayrıca iadeli
taahhütlü mektupla gönderir ve posta makbuzunu dosyasına koyar.”
14. 7201 sayılı Kanun’un “İlanen
tebligatta tebliğ tarihi” başlıklı 31. maddesi şöyledir:
“İlanen tebliğ, son ilan tarihinden itibaren
yedi gün sonra yapılmış sayılır. İlanen tebliğe karar veren merci, icabına göre
daha uzun bir müddet tayin edebilir. Ancak, bu süre 15 günü geçemez.”
IV. İNCELEME VE
GEREKÇE
15. Mahkemenin 23/1/2014
tarihinde yapmış olduğu toplantıda, başvurucunun 12/8/2013 tarih ve 2013/6047
numaralı bireysel başvurusu incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun
İddiaları
16. Başvurucu, Ankara 7. Asliye
Hukuk Mahkemesinde açtığı boşanma davasının makul bir süre olan iki yıl içinde
sonuçlandırıldığını, ancak kararın 11 yıl sonra kesinleştirildiğini, toplam 13
yıl boyunca evlenemediğini ve aile kuramadığını, bu süre içinde eşi İran
uyruklu bir şahıs olarak göründüğü için serbest dolaşım hakkının
kısıtlandığını, yabancı ülkede eğitim yapmasına engel olunduğunu, savunma
sanayi alanında çalıştığı işyerinden eşinin İran uyruklu olması nedeniyle
çıkarıldığını, makul sürede karar kesinleştirilseydi işini kaybetmeyeceğini,
Mahkemece, kararın davalıya, İran Devletinde tebliğ edilmeye çalışıldığını, bu
durumun kararın kesinleşme sürecini uzattığını, ilanen tebligat usulünün çok
geç uygulandığını, kesinleşme şerhli hükmün tebliğ edilmediğini, kesinleşmiş kararı
11/7/2013 tarihinde elde edebildiğini, kesinleşme sürecinin uzun sürdüğünü
belirterek, Anayasa’nın 36. maddesinde tanımlanan adil yargılanma hakkının ihlal
edildiğini ileri sürmüş, tazminat ödenmesini talep etmiştir.
B. Değerlendirme
17. 30/3/2011 tarih ve 6216 sayılı
Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un geçici 1.
maddesinin (8) numaralı fıkrası şöyledir:
“Mahkeme, 23/9/2012 tarihinden sonra
kesinleşen nihai işlem ve kararlar aleyhine yapılacak bireysel başvuruları
inceler.”
18. Anılan Kanun hükmü uyarınca Anayasa Mahkemesinin zaman
bakımından yetkisinin başlangıcı 23/9/2012 tarihi olup, Mahkeme, ancak bu
tarihten sonra kesinleşen nihai işlem ve kararlar aleyhine yapılan bireysel
başvuruları inceleyebilir. Niteliği itibarıyla kamu düzenine ilişkin olan bu
başvuru şartını taşımayan bireysel başvuruların incelenebilmesi mümkün
değildir.
19. Anayasa Mahkemesinin zaman bakımından yetkisi için kesin
bir tarihin belirlenmesi ve Mahkemenin yetkisinin geriye yürür şekilde
uygulanmaması hukuk güvenliği ilkesinin bir gereğidir (B. No: 2012/51,
25/12/2012, § 18).
20. Hukuk davalarında olağan kanun yolları temyiz ve karar
düzeltme yoludur. Temyiz yolu açık olan bir hükmün kesinleşmesi, temyiz istemi
sonunda verilen ret kararıyla veya temyiz yoluna başvurulmamışsa mahkemece
verilen kararın tebliği tarihinde gerçekleşir.
21. Başvuru konusu olayda,
başvurucu, Ankara 7. Asliye Hukuk Mahkemesince verilen kararın davalıya tebliğ
edilemediğini, Mahkemece ilanen tebligat usulünün çok geç uygulandığını,
kararın 11 yıl sonra kesinleştirildiğini belirterek, adil yargılanma hakkının
ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
22. Başvurucu tarafından, eşi
aleyhine, 13/10/2000 tarihinde açılan boşanma davası sonunda 21/5/2002 tarihli
kararla tarafların boşanmalarına karar verilmiştir. Başvurucu, yargılama
sürecinin makul olduğunu belirterek, kararın kesinleşmesinin 11 yıl sonra
gerçekleştirilmesinin adil yargılanma hakkını ihlal ettiğini ileri sürmüştür.
Başvuruya konu boşanma davasının davalısı İran uyrukludur. Mahkemece, kararın
tebliği için 7201 sayılı Kanun’da belirtilen usuller uygulanmış, Adalet
Bakanlığı Uluslararası Hukuk ve Dış İlişkiler Genel Müdürlüğü aracılığıyla
davalının İran Devletindeki adresine tebligat yapılmak istenmiştir. Bu usulle
kararın tebliğ edilememesi üzerine, 27/6/2012 tarihinde karar, ilanen tebliğ
edilmiştir. Başvurucunun 5/4/2013 tarihinde Mahkemeye yaptığı başvuru üzerine
Mahkemece, “Yapılan tüm araştırmalar ve
yazışmalar sonucu davalıya mahkememiz kararının tebliğ imkanının bulunmadığı
anlaşılmış olup, tebliğ imkansızlığı nedeniyle, anılan kararın kesinleşmesine
karar verilmesi gerekmiş ve Mahkememiz kararının 8/4/2013 tarihi itibarıyla
kesinleşmesine karar verilmesinin uygun olduğu sonucuna varılmış olmakla, karar
dairesince kesinleşme hükümlerine göre ilgili Nüfus Müdürlüğünce gerekli
işlemlerin yapılması için karardan yeterince suretinin gönderilmesine karar
verilmiştir. 8/4/2013” şeklinde kararın arkasına şerh düşülerek
hükmün kesinleştirildiği anlaşılmıştır. Kesinleşmiş karar, başvurucunun nüfus
kaydına işlenmesi için Yenimahalle Nüfus Müdürlüğüne gönderilmiş ve anılan
Müdürlük tarafından 22/4/2013 tarihinde başvurucunun nüfus kaydına işlenmiştir.
23. Başvurucu, kararın kesinleştirilmesinin karar tarihinden
uzun süre sonra gerçekleştirildiğini ileri sürmüşse de karar, Basın İlan
Kurumunun faturasından anlaşıldığı üzere 27/6/2012 tarihinde ilanen tebliğ
edilmiş ve ilan tarihinden itibaren 7. günün sonunda tebliğ edilmiş sayılacağı
ilanda belirtilmiştir. İlanen tebliğ tarihinden sonra karar temyiz
edilmemiştir. Dolayısıyla 27/6/2012 tarihli ilandan sonra 7. günün sonunda
4/7/2012 tarihinde karar hukuken kesinleşmiştir. Her ne kadar Mahkemece,
başvurucunun talebi üzerine karar 8/4/2013 tarihinde kesinleştirilmişse de bu
kesinleşme şerhi tespit hükmündedir. Kararın 4/7/2012 tarihinde kesinleştiği
hususunu değiştirmez. Kesinleşme şerhli kararın tebliğ edilmesi hukuk
sisteminde düzenlenmediği için Mahkemece kesinleşme şerhinin başvurucuya tebliğ
zorunluluğu da bulunmamaktadır.
24. Mahkemece verilen kararın 27/6/2012 tarihinde ilanen
tebliğ edilmesinden sonra olağan kanun yollarına başvurulmaması üzerine,
4/7/2012 tarihinde hüküm kesinleştiği için başvuru, zaman bakımından Anayasa
Mahkemesinin yetkisi dışında kalmaktadır.
25. Açıklanan nedenlerle, başvuru konusu kararın 23/9/2012
tarihinden önce kesinleşmiş olduğu anlaşıldığından başvurunun, diğer kabul
edilebilirlik şartları yönünden incelenmeksizin “zaman bakımından yetkisizlik” nedeniyle kabul edilemez olduğuna
karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
Başvurunun, “zaman
bakımından yetkisizlik” nedeniyle
KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA, yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde
bırakılmasına, 23/1/2013 tarihinde
OY BİRLİĞİYLE karar verildi.