TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
HALİL İBRAHİM DOĞANAY BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2013/6296)
|
|
Karar Tarihi: 10/3/2015
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Alparslan ALTAN
|
Üyeler
|
:
|
Osman Alifeyyaz PAKSÜT
|
|
|
Recep KÖMÜRCÜ
|
|
|
Engin YILDIRIM
|
|
|
Celal Mümtaz AKINCI
|
Raportör Yrd.
|
:
|
Gökçe GÜLTEKİN
|
Başvurucu
|
:
|
Halil İbrahim DOĞANAY
|
I. BAŞVURUNUN
KONUSU
1. Başvurucu, Devlet Su İşleri
(DSİ) Genel Müdürlüğüne araştırmacı olarak atanmasına ilişkin idari işlemin
iptaline dair Ankara 11. İdare Mahkemesinin 23/2/2007 tarihli kararına göre
hakkında işlem tesis edilmediğini ileri sürerek emsali sözleşmeli daire
başkanına ödenen maaş ve diğer parasal haklardan oluşan zararının tazmini
istemiyle 9/5/2008 tarihinde Ankara 2. İdare Mahkemesinde açtığı tam yargı
davasında hukuka aykırı karar verildiğini, sonradan yürürlüğe konulan
özelleştirme kanunları ile yargı kararlarının uygulanamaz hale getirildiğini
belirterek, adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüş ve tazminat
talep etmiştir.
II. BAŞVURU
SÜRECİ
2. Başvuru, 19/8/2013 tarihinde
Anayasa Mahkemesine doğrudan yapılmıştır. İdari yönden yapılan ön incelemede
başvurunun Komisyona sunulmasına engel bir durumun bulunmadığı tespit edilmiştir.
3. İkinci Bölüm Birinci
Komisyonunca 24/11/2014 tarihinde, kabul edilebilirlik incelemesi Bölüm
tarafından yapılmak üzere dosyanın Bölüme gönderilmesine karar verilmiştir.
III. OLAY VE
OLGULAR
A. Olaylar
4. Başvuru formu ve eklerinde
ifade edildiği şekliyle ve UYAP aracılığıyla erişilen bilgi ve belgeler
çerçevesinde olaylar özetle şöyledir:
5. Başvurucu, Ziraat Bankası
A.Ş. Genel Müdürlüğü Su Ürünleri Kredileri Müdürlüğünde müdür olarak görev
yapmakta iken İdarenin 15/10/1998 tarihli işlemi ile müşavirlik görevine
atanmış, söz konusu atama işleminin iptali istemiyle açtığı davada Ankara 6.
İdare Mahkemesinin 27/5/1999 tarihli kararıyla davanın kabulüne karar verilmesi
sonucunda 13/8/1999 tarihinde Su Ürünleri Kredileri Müdürlüğü görevine iade
edilmiştir.
6. Başvurucu bu görevde iken
Ziraat Bankası A.Ş. Yönetim Kurulunun 15/2/2000 tarih ve 2000/94 sayılı Su
Ürünleri Kredileri Müdürlüğü ile Özel Tarımsal Krediler Müdürlüğü adı altında
faaliyetlerini sürdürmekte olan birimlerin "Özel
Nitelikli Tarımsal Krediler Müdürlüğü" adı altında
birleştirilmesi kararı üzerine 18/2/2000 tarihinde yeniden Genel Müdürlük
emrine müşavir olarak atanmış, anılan işleme karşı Ankara 3. İdare Mahkemesinde
iptal davası açmıştır.
7. Mahkemenin 8/12/2000 tarihli
kararı ile davanın reddine karar verilmiş, temyiz üzerine Danıştay Beşinci
Dairesinin 8/5/2003 tarihli ilâmıyla karar bozulmuş, bozmaya uyularak yapılan
yargılama sonucunda Ankara 3. İdare Mahkemesinin 20/4/2004 tarihli kararı ile
dava konusu idari işlemin iptaline karar verilmiştir. Temyiz üzerine Danıştay
Beşinci Dairesinin 16/3/2005 tarihli ilâmıyla İlk Derece Mahkemesinin kararı
onanmıştır. Söz konusu karar gereğince başvurucu 29/7/2004 tarihinde Ziraat
Bankası Genel Müdürlüğünde Daire Başkanı olarak yeniden göreve başlatılmıştır.
8. Başvurucu, 15/11/2000 tarih
ve 4603 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Ziraat Bankası, Türkiye Halk Bankası Anonim
Şirketi ve Türkiye Emlak Bankası Anonim Şirketi Hakkında Kanun'un 3/7/2001
tarihinde yürürlüğe giren 4684 sayılı Kanun'la değişik geçici 1. maddesinin 3.
fıkrası uyarınca 24/11/1994 tarih ve 4046 sayılı Kanun'un 22. maddesine göre
istihdam fazlası personel olarak bildirilmiş, Devlet Personel Başkanlığının
17/7/2002 tarihli işlemi ile DSİ Genel Müdürlüğüne araştırmacı olarak
atanmıştır.
9. Bu işleme karşı açılan
davada, Ankara 11. İdare Mahkemesinin 16/4/2003 tarihli kararı ile davanın
reddine karar verilmiş, kararın temyizi üzerine Danıştay Beşinci Dairesinin
8/6/2005 tarihli ilâmı ile davacının eski görev yeri olan Ziraat Bankasında
Daire Başkanlığı kadrosunda görev yapanların araştırmacı kadrosuna atamasının
yapılamayacağı belirtilerek karar bozulmuştur. Bozmaya uyularak yapılan
yargılama sonucunda Ankara 11. İdare Mahkemesinin 23/2/2007 tarihli kararıyla
başvurucunun DSİ Genel Müdürlüğü emrine araştırmacı olarak atanması işlemi
iptal edilmiştir.
10. Ankara 11. İdare
Mahkemesinin 23/7/2007 tarihli iptal kararı üzerine başvurucu, Devlet Personel
Başkanlığı tarafından unvan ve kariyerine uygun bir göreve yeniden ataması
yapılıncaya kadar 17/7/2007 tarihinde istihdam fazlası personel kapsamında
Ziraat Bankası Genel Müdürlüğü Daire Başkanı olarak görevine iade edilmiştir.
Devlet Personel Başkanlığı tarafından başvurucunun DSİ Genel Müdürlüğüne
müşavir olarak atandığının Ziraat Bankasına bildirilmesi üzerine 21/1/2008
tarihi itibarıyla Banka ile yeniden ilişiği kesilmiştir.
11. Bu arada başvurucu, 4603
sayılı Kanun'un 16/7/2004 tarih ve 5230 sayılı Kanun'la değişik geçici 6.
maddesinin son fıkrası uyarınca 4046 sayılı Kanunun 22. maddesine göre Ziraat
Bankası A.Ş. Yönetim Kurulunun 21/9/2004 tarihli kararı ile yeniden istihdam
fazlası personel olarak bildirilmiş, Devlet Personel Başkanlığı tarafından
Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığına araştırmacı olarak atanmış, 1/3/2005
tarihinde Ziraat Bankası ile ilişiği kesilmiştir. Başvurucu anılan işlemin ve
4046 sayılı Kanun Çerçevesinde Nakledilecek Personel Hakkında Tebliğ'in 7.
maddesinin 3. cümlesinde yer alan ibarenin iptali istemiyle Danıştay Beşinci
Dairesinde dava açmıştır. Danıştay Beşinci Dairesinin 6/4/2007 tarihli kararı
ile dava konusu işlemlerin hukuka uygun olduğu belirtilerek davanın reddine
karar verilmiş, söz konusu karar Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunun
22/12/2011 tarihli ilâmıyla onanmıştır.
12. Başvurucu, T.C. Ziraat
Bankası Genel Müdürlüğünde müşavir olarak görev yapmakta iken istihdam fazlası
personel olarak 4046 sayılı Özelleştirme Uygulamaları Hakkında Kanun uyarınca
DSİ Genel Müdürlüğü emrine araştırmacı olarak atanmasına ilişkin 2/7/2002
tarihli işlemin iptaline dair Ankara 11. İdare Mahkemesinin 23/2/2007 tarihli
kararına göre hakkında işlem tesis edilmediğini ileri sürerek emsali sözleşmeli
daire başkanına ödenen maaş ve diğer parasal haklardan oluşan maddi ve manevi
zararının tazmini istemiyle 9/5/2008 tarihinde Ankara 2. İdare Mahkemesinde tam
yargı davası açmıştır.
13. Ankara 2.İdare Mahkemesinin
20/4/2011 tarih ve E.2008/800, K.2011/539 sayılı kararıyla, davanın reddine
karar verilmiştir. Kararın ilgili kısımları şöyledir:
"Bakılan davada,
davacı tarafından Ankara 11. İdare Mahkemesinin 23/2/2007 tarih ve E.2007/75,
K.2007/283 sayılı kararına göre işlem tesis edilmemesi nedeniyle uğranıldığı
iddia olunan emsali sözleşmeli Daire Başkanına ödenen maaş ve diğer parasal
haklardan oluşan 95.000,00 TL maddi ve yargı kararına uyulmaması nedeniyle
duyulan elem ve üzüntüye karşılık 10.000,00 TL manevi olmak üzere toplam
105.000,00 TL tazminatın davanın açıldığı tarihten itibaren yasal faiziyle
birlikte tazminine karar verilmesi isteminde bulunulduğu, maddi tazminatın
dayanağı olarak; Bankada özel hukuk hükümleri statüsüne göre çalıştırılan aynı
unvanda emsali sözleşmeli daire başkanlarına sağlanan maaş, ikramiye, temettü,
tahsis edilen sivil plakalı araç için her ay ödenen benzin parası, yemek
bedeli, temsil ödeneği, ev ve cep telefonu tahsisatı, gazete parası ile
bilinmeyen diğer her türlü ilave ödemelerden oluşan parasal alacak toplamından
bugüne kadar tarafına yapılmış ödemelerin düşülmesinden sonra geriye kalan
miktarın gösterildiği anlaşılmaktadır.
….
Olayda, davacının,
davalı idarede 399 sayılı KHK hükümlerine göre görev yapması, kendisinin İş
Kanunu hükümlerine göre sözleşme imzalamamış olması, 18/10/2001 tarih ve 10641
sayılı işlem ile istihdam fazlası personel olarak isminin Devlet Personel
Başkanlığına bildirilmesi işlemine karşı süresi içinde dava açılmamış olması
nedenleriyle ancak kendi iradesi ile geçilebilen ve davalı İdare ile aralarında
özel hukuk ilişkisi kurulması ile ulaşılan sözleşmeli Daire Başkanı maaşının
ödenmesine hukuken olanak bulunmamaktadır.
Bu durumda, davacı
tarafından talep edilen maddi tazminat isteminin kabulüne olanak
bulunmamaktadır.
…
Dava konusu olayda,
davacı tarafından, hakkında verilen yargı kararlarının uygulanmasından davalı
idarelerce kaçınıldığı iddia edilmekte ise de; yapılan incelemede, Ankara 11.
İdare Mahkemesinin 23/2/2007 tarih ve E.2007/75, K.2007/283 sayılı kararına
uygun olarak işlem tesis edilerek kararın davalı idarelerce yerine getirildiği,
davacı açısından davalı idareyi manevi tazminatla yükümlü tutabilecek nitelikte
hizmet kusuru bulunmadığı anlaşıldığından, dayanağı bulunmayan manevi tazminat
isteminin reddi gerekmektedir. “
14. Kararın temyizi üzerine,
Danıştay Beşinci Dairesinin 3/10/2012 tarih ve E.2011/4815, K.2012/5632 sayılı
ilâmıyla hüküm onanmıştır.
15. Karar düzeltme talebi, aynı
Dairenin, 28/5/2013 tarih ve E.2013/623, K.2013/4375 sayılı ilâmıyla
reddedilmiştir.
16. Karar, başvurucuya 18/7/2013
tarihinde tebliğ edilmiştir.
17. Başvurucu, 19/8/2013
tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
B. İlgili
Hukuk
18. 6/1/1982 tarih ve 2577
sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 1. maddesinin (2) numaralı fıkrası, 2.
maddesinin (1) numaralı fıkrasının (b) bendi, 28. maddesi.
IV. İNCELEME VE
GEREKÇE
19. Mahkemenin 10/3/2015
tarihinde yapmış olduğu toplantıda, başvurucunun 19/8/2013 tarih ve 2013/6296
numaralı bireysel başvurusu incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun
İddiaları
20. Başvurucu, DSİ Genel
Müdürlüğüne araştırmacı olarak atanmasına ilişkin 2/7/2002 tarihli işlemin
iptaline dair Ankara 11. İdare Mahkemesinin 23/2/2007 tarihli kararına göre
hakkında işlem tesis edilmediğini ileri sürerek emsali sözleşmeli daire
başkanına ödenen maaş ve diğer parasal haklardan oluşan zararının tazmini
istemiyle 9/5/2008 tarihinde Ankara 2. İdare Mahkemesinde açtığı tam yargı
davasında hukuka aykırı karar verildiğini, sonradan yürürlüğe konulan
özelleştirme kanunları ile yargı kararlarının etkisiz hale getirildiğini
belirterek, adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
B. Değerlendirme
21. Başvuru dilekçesi ve ekleri
incelendiğinde, başvurucunun, 9/5/2008 tarihinde Ankara 2. İdare Mahkemesinde
açtığı tam yargı davasında hukuka aykırı karar verildiğini, sonradan yürürlüğe
konulan özelleştirme kanunları ile yargı kararlarının etkisiz hale
getirildiğini ileri sürdüğü anlaşılmıştır. Anayasa Mahkemesi, başvurucunun
ihlal iddialarına ilişkin nitelendirmesi ile bağlı olmayıp hukuki
nitelendirmeyi bizzat yapar Anılan ihlal iddiaları, delillerin değerlendirilmesi, hukuk
kurallarının yorumlanması ile Mahkemece verilen kararın adil olup olmamasına
ilişkin olduğundan, bu iddiaların tamamı yargılamanın sonucu itibarıyla adil
olmadığı iddiası kapsamında nitelendirilmiştir.
22. Anayasa’nın 36. maddesinin
birinci fıkrası şöyledir:
“Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı
mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma
hakkına sahiptir.”
23. Anayasa’nın 148. maddesinin dördüncü fıkrası şöyledir:
“Bireysel başvuruda, kanun yolunda gözetilmesi gereken hususlarda
inceleme yapılamaz.”
24. 30/3/2011 tarih ve 6216 sayılı
Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 48.
maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:
“Mahkeme, … açıkça dayanaktan yoksun başvuruların kabul edilemezliğine
karar verebilir.”
25. 6216 sayılı Kanun’un 48. maddesinin
(2) numaralı fıkrasında açıkça dayanaktan yoksun başvuruların Mahkemece kabul
edilemezliğine karar verilebileceği belirtilmiştir. Anayasa’nın 148. maddesinin
dördüncü fıkrasında ise açıkça dayanaktan yoksun başvurular kapsamında
değerlendirilen kanun yolunda gözetilmesi gereken hususlara ilişkin
şikâyetlerin bireysel başvuruda incelenemeyeceği kurala bağlanmıştır.
26. Anılan kurallar uyarınca,
ilke olarak derece mahkemeleri önünde dava konusu yapılmış maddi olay ve
olguların kanıtlanması, delillerin değerlendirilmesi, hukuk kurallarının
yorumlanması ve uygulanması ile derece mahkemelerince uyuşmazlıkla ilgili
varılan sonucun esas yönünden adil olup olmaması bireysel başvuru incelemesine
konu olamaz. Bunun tek istisnası, derece mahkemelerinin tespit ve sonuçlarının
adaleti ve sağduyuyu hiçe sayan tarzda açık bir takdir hatası içermesi ve bu
durumun kendiliğinden bireysel başvuru kapsamındaki hak ve özgürlükleri ihlal
etmiş olmasıdır. Bu çerçevede, kanun yolu şikâyeti niteliğindeki başvurular
açıkça keyfilik bulunmadıkça Anayasa Mahkemesince incelenemez (B. No:
2012/1027, 12/2/2013, § 26).
27. Başvuru konusu olayda,
başvurucu DSİ Genel Müdürlüğüne araştırmacı olarak atanmasına ilişkin 2/7/2002
tarihli işlemin iptaline dair Ankara 11. İdare Mahkemesinin 23/2/2007 tarihli
kararına göre hakkında işlem tesis edilmediğini ileri sürerek Ankara 2. İdare
Mahkemesinde tam yargı davası açmış, yoksun kaldığı mali hakların ödenmesini ve
manevi tazminata hükmedilmesini talep etmiştir. Mahkemenin 20/4/2011 tarihli
kararıyla, başvurucunun davalı İdarede 399 sayılı Kanun Hükmünde
Kararname (KHK) hükümlerine göre görev yaptığı, maddi tazminat isteminin
dayanağı olarak Bankada özel hukuk hükümleri statüsünde çalıştırılan aynı
unvanda emsali sözleşmeli daire başkanlarına sağlanan ödemeleri esas aldığı,
davalı İdare ile başvurucu arasında özel hukuk ilişkisi kurulması ile ulaşılan
sözleşmeli daire başkanı maaşının başvurucuya ödenmesine hukuken olanak
bulunmadığı gerekçesiyle maddi tazminat isteminin reddine karar verilmiştir.
Başvurucunun, Ankara 11. İdare Mahkemesinin 23/2/2007 tarihli kararına uygun
olarak hakkında işlem tesis edilmemesi nedeniyle uğradığı manevi zararın
tazmini istemi ile ilgili olarak ise Mahkemece yapılan incelemelere göre davalı
İdarelerce Ankara 11. İdare Mahkemesinin ilgili kararının yerine getirildiği
belirtilerek manevi tazminat isteminin reddine karar verilmiştir. Danıştay
Beşinci Dairesinin 3/10/2012 tarihli ilâmıyla karar onanmış, karar düzeltme
istemi, aynı Dairenin 28/5/2013 tarihli ilâmıyla reddedilmiştir.
28. Mahkemenin gerekçesi ve
başvurucunun iddiaları incelendiğinde, iddiaların özünün Derece Mahkemesi
tarafından delillerin değerlendirilmesinde ve hukuk kurallarının yorumlanmasında
isabet olmadığına ve esas itibarıyla yargılamanın sonucuna ilişkin olduğu
anlaşılmaktadır.
29. Başvurucu, yargılama
sürecinde karşı tarafın sunduğu deliller ve görüşlerden bilgi sahibi
olamadığına, kendi delillerini ve iddialarını sunma olanağı bulamadığına, karşı
tarafça sunulan delillere ve iddialara etkili bir şekilde itiraz etme fırsatı
bulamadığına ya da uyuşmazlığın çözüme kavuşturulmasıyla ilgili iddialarının
Derece Mahkemesi tarafından dinlenmediğine ilişkin bir bilgi ya da kanıt
sunmadığı gibi Mahkemenin kararında bariz takdir hatası veya açık keyfilik
oluşturan herhangi bir durum da tespit edilememiştir.
30. Açıklanan nedenlerle,
başvurucu tarafından ileri sürülen iddiaların kanun yolu şikâyeti niteliğinde
olduğu, Derece Mahkemesi kararlarının bariz takdir hatası veya açık keyfilik de
içermediği anlaşıldığından, başvurunun bu kısmının, diğer kabul edilebilirlik
koşulları yönünden incelenmeksizin “açıkça
dayanaktan yoksun olması” nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar
verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan
gerekçelerle;
A. Başvurucunun, yargılamanın sonucu itibarıyla adil olmadığı
yönündeki iddiasının "açıkça dayanaktan yoksun olması"
nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde bırakılmasına,
10/3/2015
tarihinde OY BİRLİĞİYLE karar
verildi.