TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
TEKNO GAYRIMENKUL YATIRIM SAN. TİC. LTD. ŞTİ. BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2013/62)
|
|
Karar Tarihi: 16/9/2015
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Alparslan ALTAN
|
Üyeler
|
:
|
Engin YILDIRIM
|
|
|
Celal Mümtaz AKINCI
|
|
|
Muammer TOPAL
|
|
|
M. Emin KUZ
|
Raportör
|
:
|
Yunus HEPER
|
Başvurucu
|
:
|
Tekno
Gayrımenkul Yatırım San. Tic. Ltd. Şti
|
Vekili
|
:
|
Av. Hüsnü Nedim YÜKSEL
|
I. BAŞVURUNUN
KONUSU
1. Başvuru, mahallî düzeyde
yayın yapan Yeni Zonguldak gazetesinde (Gazete) çıkan köşe yazısına (basın
açıklamalarına) karşı cevap ve düzeltme (tekzip) talebinin reddedilmesi
nedeniyle itibarın korunması hakkının ihlal edildiği iddiaları hakkındadır.
II. BAŞVURU
SÜRECİ
2. Başvuru, 26/12/2012
tarihinde Anayasa Mahkemesine doğrudan yapılmıştır. Dilekçe ve eklerinin idari
yönden yapılan ön incelemesi neticesinde başvuruda, Komisyona sunulmasına engel
teşkil edecek bir eksikliğin bulunmadığı tespit edilmiştir.
3. İkinci Bölüm İkinci
Komisyonunca, kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına,
dosyanın Bölüme gönderilmesine karar verilmiştir.
III. OLAY VE
OLGULAR
A. Olaylar
4. Başvuru formu ve eklerinde
belirtilen olaylar özetle şöyledir:
5. Yeni Zonguldak gazetesinin
29/8/2012 tarihli nüshasında “Siyaset
Günlüğü” isimli köşede “eski
terminal arsası 5,5 milyona satılıyor. TEB, Murat Yüksel'in Lebiderya Loft konutlarını yapmak için Kozlu Belediyesinden satın
aldığı terminal arsasını kredi alacağından dolayı 5,5 milyona satmaya hazırlanıyor”
başlıklı yazı yayımlanmıştır.
6. Başvurucunun cevap ve
düzeltme yazısının yayımlanması için yaptığı başvuru, Zonguldak 3. Sulh Ceza
Mahkemesinin 23/10/2012 tarihli kararıyla reddedilmiştir. Kararın gerekçesinin
ilgili bölümü şöyledir:
“Taleple ilgili
değerlendirmede, 5187 sayılı Kanun'un 14. maddesi uyarınca cevap ve düzeltme
üzerinde haberin gerçekliğine yönelik incelemesini objektif ölçülere dayanması,
ilgilisince gerçeğe aykırı sayılmasını değil basının haber vermek hakkının
sınırlanmasına yol açmayacak biçimde görünürdeki gerçeğe uygun olup olmadığını
asıl alması maddi gerçeğini araştırmak durumunda olmadığı için ortada görünen
durumu ve tarafların iddialarını kanıtlamak için sundukları belgeleri
değerlendirmek suretiyle sonuca ulaşması cevap ve düzeltme sistemimizin
benimsediği yöntem olmasına göre gazete sorumlu yazı işleri müdürü Ö. Ç.'nin 29/8/2012 günlü üçüncü sayfadaki köşesinde 'eski
terminal arsası 5,5 milyona satılıyor. TEB, Murat Yüksel'in Lebiderya Loft konutlarını yapmak için Kozlu Belediyesinden satın
aldığı terminal arsasını kredi alacağından dolayı 5,5 milyona satmaya
hazırlanıyor' başlıklı yazının toplumu bilgilendirme amacı taşıdığı kişilerin
şeref ve haysiyetini ihlal edici özellikte olmadığı sonucuna varılmakla talebin
reddine karar verilip...”
7. Zonguldak 2. Asliye Ceza
Mahkemesi 26/11/2012 tarihli kararıyla söz konusu yazıda kişilerin şeref ve
haysiyetini ihlal edici söz ve ifadelerin bulunmadığı, yazının tamamen haber
yapma ve eleştiri sınırları içerisinde kaldığı, kararın usul ve kanuna uygun
olduğu gerekçesiyle başvurucunun itirazını reddetmiştir. Bu karar, başvurucu
vekiline 2/1/2013 tarihinde tebliğ edilmiştir.
8. Anayasa Mahkemesine bireysel
başvuru 26/12/2012 tarihinde yapılmıştır.
B. İlgili
Hukuk
9. 9/6/2004 tarihli ve 5187
sayılı Basın Kanunu’nun “Düzeltme ve cevap”
kenar başlıklı 14. maddesinin birinci, dördüncü ve beşinci fıkraları ile “Düzeltme ve cevabın yayımlanmaması” kenar
başlıklı 18. maddesi
IV. İNCELEME VE
GEREKÇE
10. Mahkemenin 16/9/2015
tarihinde yapmış olduğu toplantıda, başvurucunun 26/12/2014 tarihli ve 2013/62
numaralı bireysel başvurusu incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun
İddiası
11. Başvurucu, iftira ve hakaret
içeren, gerçek dışı ifadelerden oluşan köşe yazısına ilişkin tekzip yayımlatma
talebinin reddedildiğini, ticari itibarının sarsıldığını belirterek Anayasa’nın
32., 36. ve 141. maddelerinde tanımlanan haklarının ihlal edildiğini ileri
sürmüştür.
B. Değerlendirme
12. Başvurucunun ihlal
iddialarının özü, söz konusu gazete haberinin, itibarına müdahale
oluşturduğudur. Bu sebeple şikâyetlerin bir bütün olarak Anayasa’nın 17.
maddesinin birinci fıkrası kapsamında değerlendirilmesi uygun görülmüştür.
13. Başvuru konusu olaya benzer
olaylarda uygulanacak ilkeler Anayasa Mahkemesi Genel Kurulu tarafından Ahmet Çinko ve Erkan Çelik kararında (B.
No: 2013/6237, 2/7/2015, §§ 35-57) ortaya konulmuştur.
14. Cevap ve düzeltme hakkı, bir
kişinin saygınlığına, onuruna, şeref ve itibarına müdahale eden veya gerçeğe
aykırı olan bir yayın yapılması durumunda aleyhine yayın yapılan kimsenin bu
yayına cevap verme ve düzeltmeyi isteme hakkıdır. Bu hak ile kişiler, yayın
organlarının, kendisinin saygınlığına, onuruna, şeref ve itibarına verdiği
zararlara karşı aynı yayın organını kullanarak kendini korumaktadır (Ahmet Çinko ve Erkan Çelik, §§ 43, 44).
15. Hukuk sistemimizde cevap ve
düzeltme hakkının, başvurudaki gibi 5187 sayılı Kanun’un 14. maddesindeki usule
uyarak sulh ceza hâkimliklerine başvurmak suretiyle veya hukuk mahkemelerinde
açılacak çekişmeli dava yolu ile kullanılabilmesi mümkündür.
16. 5187 sayılı Kanun’un 14.
maddesinde düzenlenen cevap ve düzeltme yolu, ceza hukukuna özgü bir çekişmesiz
yargılama faaliyeti olup sulh ceza hâkimi talep sahibinin sunduğu evrak
üzerinden inceleme yapmakta dolayısıyla ilgili yayın organı ve sorumlular
yapılan başvurudan haberdar olmamaktadırlar. Dahası aleyhlerine cevap ve
düzeltme talep edilen ilgililer, duruşma açılmayacağı için çekişmeli davalar
gibi duruşmada hazır bulunamamakta, kendilerini savunamamakta, hâkimin kararını
etkilemek amacıyla sunulan delil, mütalaa ve görüşler hakkında bilgi sahibi
olamamakta ve bunlar hakkında yorum yapamamaktadırlar (Ahmet Çinko ve Erkan Çelik, § 50).
17. Cevap ve düzeltme yolu
çekişmesiz bir yargı yolu olduğu, başka bir deyişle yargılamada karşı taraf
bulunmadığı için karardan etkilenecek basın organının temsilcileri ile sorumlu
kişiler silahların eşitliği ilkesinden faydalanamamakta, davacının iddiaları
karşısında deliller de dâhil olmak üzere savunmalarını ortaya koymak için makul
ve kabul edilebilir olanaklara sahip olamamaktadırlar. Cevap ve düzeltme yolu
çekişmesiz bir yargı yolu olduğu için bu konuda verilen kararlar, basın yolu
ile kişilik hakkının ihlali nedeniyle açılan diğer ceza veya hukuk davalarında
da bir kesin hüküm teşkil etmemektedir (Ahmet
Çinko ve Erkan Çelik, §§ 50, 51).
18. Cevap ve düzeltme hakkının
kullanılmasının yollarından biri olan ve somut başvuruda kullanılmış bulunan
5187 sayılı Kanun’un 14. maddesinde düzenlenen sulh ceza hâkimliklerindeki
çekişmesiz yargı yolu, karardan etkilenecek olanlara yargılanma hukukunun usule
ilişkin güvencelerinin kullandırılamadığı dolayısıyla çatışan haklar arasında
dengelemenin yapılmasının zorlaştığı bir yoldur.
19. Tekzip kararı, bir haberin
gerçek dışı olduğunu açıklama ve maddi gerçeği kamuya bildirme işlevine
sahiptir. Çekişmesiz bir dava sonucunda bu kararı verebilmek ancak hukuka
aykırılığın ve gerçek dışılığın çok belirgin olduğu ve zararın süratle
giderilmesinin zaruri olduğu hâllerde mümkündür. Bu sebeple bireyin şeref ve
itibarının korunması için hukuk düzenindeki diğer yollara göre (Örnek olarak
sayılan bazı hukuki yollar için bkz. Ahmet
Çinko ve Erkan Çelik, § 42) oldukça dar bir alanda etkili bir yol
olduğu kabul edilmelidir (Ahmet Çinko ve
Erkan Çelik, § 61).
20. Başvurucu, gerçek dışı haber
ile hukuka aykırı olarak itibarına yapılan müdahalenin 5187 sayılı Kanun’un 14.
maddesi uyarınca çekişmeli bir yargılama yapılmadan, gecikmeksizin ve süratle
bertaraf edilmesi gerekliliğini ortaya koyabilmiş değildir. Somut başvuruya
konu ihlal iddiasında, diğer ceza veya hukuk yollarının daha yüksek başarı
şansı sunabilecek, kullanılabilir ve etkili başvuru yolları olduğu
anlaşılmaktadır.
21. Somut başvuruda, Anayasa
Mahkemesine bireysel başvuruda bulunabilmek için tüm başvuru yollarının
tüketilmesi koşulunun yerine getirildiği söylenemez.
22. Açıklanan nedenlerle
başvurunun “başvuru yollarının tüketilmemesi”
nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
23. Alparslan ALTAN ve Celal
Mümtaz AKINCI bu görüşe katılmamışlardır.
V. HÜKÜM
Açıklanan
gerekçelerle;
A. Başvurunun, “başvuru yollarının tüketilmemiş olması”
nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA, Alparslan ALTAN ile Celal Mümtaz AKINCI’nın karşıoyları ve
OYÇOKLUĞUYLA,
B. Yargılama giderlerinin
başvurucu üzerinde bırakılmasına
16/9/2015 tarihinde karar
verildi.
KARŞIOY GEREKÇESİ
1. Başvurucu, iftira ve hakaret
içeren, gerçek dışı ifadelerden oluşan köşe yazısına ilişkin tekzip yayımlatma
talebinin reddedildiğini, ticari itibarının sarsıldığını belirterek Anayasa’nın
32., 36. ve 141. maddelerinde tanımlanan haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
2. Mahkememiz çoğunluğu
tarafından, basın ve yayın organlarınca yapılan bir yayın nedeniyle şeref ve
itibar hakkına hukuka aykırı olarak gerçekleştirilen müdahalelerde mağdurun
asıl gayesinin zararının telafi edilmesi olduğu kabul edilerek benzer
uyuşmazlıklar açısından, koşullara göre diğer ceza veya hukuk yollarının daha
yüksek başarı şansı sunabilecek, kullanılabilir ve etkili başvuru yolları
olduğunun anlaşıldığı, başvurucuların ortaya çıktığını iddia ettikleri zararın
giderimi için uyuşmazlığın esasına dair ve somut başvuru açısından koşullara
göre sulh ceza hâkimliklerinin görevinde bulunan cevap ve düzeltme yolu
dışındaki daha etkili diğer koruma yollarına başvurmadıkları, bu durumda
Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunabilmek için tüm başvuru yollarının
tüketilmesi koşulunun yerine getirildiğinin söylenemeyeceği gerekçesiyle
başvurunun kabul edilemez olduğuna karar verilmiştir.
3. Yeni Zonguldak gazetesinin
29/8/2012 tarihli nüshasında “Siyaset
Günlüğü” isimli köşede “eski
terminal arsası 5,5 milyona satılıyor. TEB, Murat Yüksel'in Lebiderya Loft konutlarını yapmak için Kozlu Belediyesinden satın
aldığı terminal arsasını kredi alacağından dolayı 5,5 milyona satmaya
hazırlanıyor” başlıklı yazı yayımlanmış, başvurucunun cevap ve
düzeltme yazısının yayımlanması için yaptığı başvuru, Zonguldak 3. Sulh Ceza
Mahkemesinin 23/10/2012 tarihli kararıyla reddedilmiştir. Zonguldak 2. Asliye
Ceza Mahkemesi 26/11/2012 tarihli kararıyla söz konusu yazıda kişilerin şeref
ve haysiyetini ihlal edici söz ve ifadelerin bulunmadığı, yazının tamamen haber
yapma ve eleştiri sınırları içerisinde kaldığı, kararın usul ve kanuna uygun
olduğu gerekçesiyle başvurucunun itirazını reddetmiştir.
4. Başvurucuların iddiaları
çoğunluk tarafından da Anayasa’nın 17. maddesinde düzenlenen kişi
dokunulmazlığı ve maddi ve manevi varlığını koruyup geliştirme hakkı kapsamında
incelenmiştir. Yapılan değerlendirmede sulh ceza mahkemelerinin yetkisinde
bulunan cevap ve düzeltme yolunun başvuruya konu basın açıklamaları nedeniyle
şeref ve itibar hakkının korunmadığı yönündeki şikâyetler açısından makul bir
başarı şansı sunabilecek ve bir çözüm sağlayabilecek nitelikte, kullanılabilir
ve etkili bir başvuru yolu olup olmadığının tespit edilmesi gerektiği belirtilerek
somut olayda kişi dokunulmazlığı ve maddi ve manevi varlığını koruyup
geliştirme hakkını koruyucu diğer ceza ve hukuk yollarının daha etkili olduğu
düşüncesiyle başvuru yollarının tüketilmediği sonucuna varılmıştır.
5. Anayasa’nın 17. maddesinde
düzenlenen kişi dokunulmazlığı ve maddi ve manevi varlığını koruyup geliştirme
hakkını korumak üzere Medeni Kanun, Borçlar Kanunu, Ceza Kanunu, Ceza
Muhakemesi Kanunu gibi temel kanunlarda kişilerin başvurabileceği genel
nitelikte kanun yolları düzenlenmiştir.
6. Anayasa’nın 32. maddesinde
düzenlenen düzeltme ve cevap hakkı da kişi dokunulmazlığı ve maddi ve manevi
varlığını koruyup geliştirme hakkını güvenceye alma amacıyla Anayasa’da özel
olarak düzenlenen bir hukuki yoldur. Bu anlamda Anayasa’nın 32. ve Basın
Kanunu’nun 14. maddelerinde ayrıntılı olarak düzenlenmiş bulunan bu hak kişi
dokunulmazlığı ve maddi ve manevi varlığını koruyup geliştirme hakkını hızlı
bir şekilde ve farklı bir yolla koruyan istisnai nitelikte bir başvuru yolu
olarak ortaya çıkmaktadır.
7. Yayın yoluyla kamuoyunda
oluşan olumsuz kanaati giderebilecek veya etkisini azaltabilecek en hızlı ve
etkili yöntem cevap ve düzeltme hakkının kullanımıdır. Zira, diğer dava
yollarına başvurulması halinde yayın tarihi ile verilecek mahkeme kararı
arasında uzun zaman geçmesi nedeniyle bu yollar kişi aleyhine kamuoyunda oluşan
olumsuz kanaati gidermekte veya etkisini azaltmakta yetersiz kalmaktadır. Bu
yönüyle cevap ve düzeltme hakkının korunması açısından öngörülen cevap ve düzeltme
talebinde bulunma yolu düzenlendiği alan bakımından etkili bir başvuru yolu ve
kamuoyunda oluşan izlenimin etkisini azaltmanın en etkili ve hızlı yöntemidir.
Düzeltme ve cevap hakkının temelinde de bireylere diğer başvuru yollarına
nazaran daha hızlı ve etkin bir koruma sağlama düşüncesi bulunmaktadır.
8. İfade özgürlüğünün belirli
sınırlamalara tabi tutulabileceği, bu sınırlama şartlarından birinin de “başkalarının şöhret veya haklarını”
korumak olduğu dikkate alındığında, cevap ve düzeltme hakkının bu sınırlama
kapsamında olduğu kabul edilmelidir. (benzer
değerlendirmeler için bkz. Melnychuk/Ukrayna, B. No. 28743/03, 05/07/2005,
§ 2). Haber ve bilgilerin farklı kaynaklardan alınması ile haber ve bilgi
çoğulculuğunu ve dolayısıyla toplumun doğru bilgilendirilmesini sağlama
fonksiyonu da bulunmaktadır (bkz. Ediciones Tiempo S.A./İspanya, B. No. 13010/87, 12/7/1989;
Melnychuk/ Ukrayna, B. No. 28743/03, 05/07/2005, § 2). O
halde cevap ve düzeltme hakkı, aynı zamanda, bireyin ifade özgürlüğünün bir
parçasıdır ve bu hakkın kullanılmasını sağlamanın, devletin ifade özgürlüğü
kapsamında pozitif edim yükümlülüğü olduğu kabul edilmektedir.
9. Devletin ifade hürriyeti
alanındaki pozitif yükümlülüğü elbette kişilere veya kurumlara fikirlerini
duyurmak için medyaya erişimde sınırsız bir hak tanınmasını gerektirmez. AİHM’e göre kural olarak gazeteler ve diğer medya
kuruluşları, özel kişilerden gelen mektup, makale ve yorumları yayınlayıp
yayınlamama konusunda editoryal özerklikten
faydalanmalıdır. Bununla beraber çok istisnai koşullarda meşru olarak bir
gazeteden, hakaret davası neticesinde verilmiş bir yargı kararının
yayınlanması, bir özür yazısı ya da tekzip metninin yayınlanması istenebilir.
İşte devletin pozitif yükümlülükleri kapsamında kişilerin medyada kendilerini
ifade etme hakkını garanti altına alması gerekebilir. Devlet, kitle iletişim
araçlarına erişim talebinin reddedilmesi ile ilgili şartları bireyin ifade
özgürlüğüne orantısız müdahale oluşturacak ölçüde bir keyfiliğe bırakmamalı ve
söz konusu reddedilmeye karşı yerel makamlar önünde itirazı olanaklı kılacak
düzenlemeleri yapmalıdır (Melnychuk/ Ukrayna, B. No. 28743/03, 05/07/2005, § 2).
10. Nitekim anılan kararda atıf
yapılan Avrupa Konseyi kararları da bu hususu belirtmektedir. AK Bakanlar
Komitesinin cevap hakkına ilişkin (74) 26 sayılı Kararında kişilere haklarında
yayınlar konusunda kısa bir sürede düzeltme imkanının aynı değerdeki bir
yazıyla sağlanması gerektiğini, kişinin ayrıca yayınlara karşı etkili bir
başvuru yoluna sahip olması gerektiğini ifade etmektedir. AK Parlamenter
Meclisi 1215 (1993) sayılı Tavsiye Kararına göre, medya konusundaki yasal
düzenlemelerin, bilgilerin tarafsız bir şekilde aktarılması, çoğulcu fikir yapısını,
cinsiyet eşitliğini ve iddialara maruz kalan her vatandaşa cevap hakkını
içerecek şekilde kaleme alınması gerekir. AK Bakanlar Komitesinin cevap hakkına
ilişkin (2004) 16 sayılı Tavsiye Kararında kişisel hakları etkileyen ve kişiler
hakkında gerçeğe aykırı beyanlar içeren yayınlar hakkında ilgililere cevap
hakkı ya da ona eşdeğerde bir başvuru yolunun tanınması gerekir. Eğer düzeltme
metni hiç ya da gerektiği şekilde yayınlanmaz ise buna karşı yazının yayınlanıp
yayınlanmamasına karar verecek bir mahkeme ya da bağımsız ve tarafsızlık
güvencelerine sahip bir makama itiraz yolunun öngörülmesi gerekir.
11. AİHM, benzer nitelikte bazı
başvurularda Türk Hükümetinin ceza davası açmadığından başvurunun başvuru
yollarının tüketilmemiş olması nedeniyle kabul edilemez bulunması gerektiği
yönündeki itirazı üzerinde durmamıştır (Ramazan
Yıldırım/Türkiye, B. No: 4300/05, 18/5/2010). Aynı şekilde hükümetin
tazminat davası açılmadığından kabul edilemezlik itirazı da üzerinde durulmaya
değer görülmemiştir (Adnan Oktar/Türkiye,
B. No: 42876/05, 10/5/2011). Bu iki kararda da kabul edilemezlik kararı
verilmiş ise de, başvurucuların cevap ve düzeltme
yolundan sonra tazminat veya ceza davası açma yoluna gitmemiş olmaları
nedeniyle başvuru yollarının tüketilmemiş olduğuna yönelik bir sonuca
varılmamıştır.
12. AİHM, Nazif Yavuz/Türkiye
(B. No: 34687/07, 18/11/2014) kararında başvurucunun kendisi hakkında basında
çıkan haberlerle alakalı olarak gazetelere bir tekzip metni yayınlamak üzere
gönderme dahil hiçbir girişimde bulunmadığını belirterek başvuru yollarının
tüketilmemiş olması nedeniyle kabul edilemezlik kararı vermiştir. Gerekçede
ilgilinin yazının sorumlularına karşı tazminat davası açabileceğini veya cevap
ve düzeltme hakkının kullanılması yani tekzip metninin yayınlanması için
mahkemelere başvurabileceğini, ancak başvurucunun bu başvuru yollarını
tüketmemiş olduğu ifade edilmiştir (§ 37). Buna göre başvurucu kendisi
açısından hangi yolu daha tatmin edici olarak değerlendirir ise o yolu
kullandıktan sonra başvuru yapabilecektir. Bu yaklaşım AİHM’in
başvuru yollarının tüketilmesi açısından benimsediği etkili başvuru yollarından
birinin tüketilmesinin yeterli olduğunu kabul eden genel yaklaşımına da
uygundur.
13. AİHM’e göre ihlalin giderimi
bakımından potansiyel olarak etkili iç hukuk yolu birden fazla ise başvurucunun
bu yollardan sadece birisine başvurması yeterli olup, bu yollardan hangisine
başvuracağı konusundaki tercih de başvurucuya kalmıştır (Karakó/Macaristan, B. No: 39311/05, 28/4/2009) Mahkeme bir hukuk
yolu tüketilmiş ise, aynı amaca matuf diğer hukuk yolunu tüketmenin gerekli
olmadığı düşüncesindedir. Öte yandan dikkat çekilmesi gereken bir husus, kendi
amaç ve talebi açısından en uygun hukuk yolunu seçmek konusunda başvurucunun
tercih hakkına sahip olduğudur (Ruža Jelıčıć/Bosna Hersek (k.k.), B. No: 41183/02, 15/11/2005). Eğer ulusal hukuk,
hukukun farklı alanlarında yani ceza ve medeni hukuk alanında birden fazla
hukuk yolu düzenlemişse, Sözleşme’yi ihlal iddiası
açısından bu hukuk yollarından sadece biri aracılığıyla sonuç almak isteyen bir
başvurucunun, esas olarak aynı amaca sahip diğer başvuru yollarını tüketmesi
gerekli değildir (Jasıńskı/Polonya, B. No: 72976/01, 6/12/2007, §
27).
14. Cevap ve düzeltme ile elde
edilmek istenen sonuç çoğu zaman kişilik haklarını koruyan diğer hukuk
yollarından farklı olarak değerlendirilebilir. Kural olarak başvurucunun cevap
ve düzeltme hakkını kullanmadaki amacı, doğru olmadığını iddia ettiği haber
veya bilginin kısa sürede düzeltilip doğrusunun yayınlanmasıdır. Diğer hukuk
yollarında ise uğranılan zararın giderilmesi veya sorumluların cezalandırılması
amaçlanır. Düzeltme ve cevap hakkının kullanılması kişiliği koruyan diğer
yollara başvurulmasına engel olmadığı gibi bu yollar birbirinin alternatifi de
değildir. Bu bağlamda cevap ve düzeltme hakkı ile diğer hukuki yollar aynı
hukuki değeri korumadıklarından birbirleri için başvuru yollarının
tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemezlik sebebi olmamalıdırlar.
15. Çoğunluk kararında da
belirtildiği gibi cevap ve düzeltme hakkının, aleyhine yayın yapılan kimseye,
aynı yayın organını kullanarak saygınlığına, onuruna, şeref ve itibarına
müdahale eden veya gerçeğe aykırı olan bir yayının yapılması durumunda
iddialara cevap verme ve düzeltmeyi isteme imkânı veren anayasal bir hak olduğu
göz önünde bulundurulmalıdır. Nitekim Anayasa’nın “Düzeltme ve cevap hakkı” kenar başlıklı 32. maddesinin
birinci fıkrasında “Düzeltme ve cevap hakkı,
ancak kişilerin haysiyet ve şereflerine dokunulması veya kendileriyle ilgili
gerçeğe aykırı yayınlar yapılması hallerinde tanınır ve kanunla düzenlenir.”
denilmiştir.
16. Cevap ve düzeltme hakkı, bir
kişinin saygınlığına, onuruna, şeref ve itibarına müdahale eden veya gerçeğe
aykırı olan bir yayının yapılması durumunda aleyhine yayın yapılan kimsenin bu
yayına cevap vermek ve düzeltmeyi istemek hakkıdır. Bu hak ile bir kişi,
kendisinin saygınlığına, onuruna, şeref ve itibarına medyanın verdiği zararlara
karşı kendini korumaktadır (bkz. Ediciones Tiempo S.A./İspanya, B. No: 13010/87,
12/7/1989).
17. 5187 sayılı Basın Kanunu’nun
14. maddesine göre cevap ve düzeltme hakkı sadece basılmış eserler için ve
bunlar arasında sadece süreli yayınlar için kabul edilmiş bir haktır. Basın
açısından ise cevap ve düzeltme hakkı, basın özgürlüğünün kötüye kullanılmasına
karşı başvurulan ve klasik yargılama faaliyetlerinden daha kısa sürede netice
alınmasını sağlayan bir tür tedbirdir. Süreli yayındaki bir yazının kötü
tesirleri nasıl geniş bir alana süratle yayılıyorsa, cevap ve düzeltmeyle bunun
giderilmesinin de aynı geniş alanda ve süratle gerçekleşmesi sağlanarak
kişilerin korunması amaçlanmaktadır.
18. Özellikle sosyal ve görsel
medyanın hızının inanılmaz boyutlara ulaştığı günümüzde daha kısa sürede netice
alınmasını gerekli kılan hallerde Anayasa’nın 32. ve Basın Kanunu’nun 14.
maddelerine uygun olarak cevap ve düzeltme haklarını kullanmak amacıyla gerekli
başvuru yollarını tüketmiş olan başvurucuları diğer genel nitelikteki yollara
başvurmaya zorlamak bireysel başvurular açısından cevap ve düzeltme hakkını
anlamsız hale getirecek bir yaklaşımdır. Tazminat ve ceza davalarının
sonuçlanma süreleri gözetildiğinde verilecek kararın başvurucular açısından
etkili olacağını söylemek mümkün görünmemektedir. Cevap ve düzeltme hakkı
kullanılarak daha kısa sürede netice alınmasını gerekli kılan hallerde
başvurucuların yöneltildiği diğer dava yollarında geçecek süreler ihlali daha
da ağırlaştıracaktır.
19. Başvurucunun kendisi
hakkında kamuoyunda oluşan olumsuz imajı kısa sürede cevap ve düzeltme yoluyla
tamir etmeyi amaçladığı, ayrıca ve açıkça tazminat veya sorumluların
cezalandırılmasını hiçbir şekilde istemediği, yalnızca ve derhal cevap ve
düzeltme hakkını kullanmak istediği durumlarda veya düzeltme ve cevap hakkının
kullanılmasına konu yayında tazminatı veya cezalandırmayı gerektirmeyecek
beyanların kullanıldığı hallerde cevap ve düzeltme hakkını öngören başvuru
yolunun en etkili yol olduğu kuşkusuzdur.
20. Bu nedenle başvurucunun
şikayetleri ve talepleri ile somut olayın özellikleri dikkate alınarak
başvurucunun cevap ve düzeltmeden ziyade sorumluların cezalandırılmasını
ve/veya uğradığı zararlar nedeniyle tazminata karar verilmesini istediği
durumlarda cezalandırma ve tazminat bakımından etkili diğer hukuk yollarına
başvurması gerektiği söylenebilir. Ancak, cevap ve düzeltme hakkının
kullanımına ilişkin başvuru yolunu etkisiz bir yol olarak nitelendirmek Anayasa
ve Basın Kanunu’nun açık düzenlemelerine aykırı olacağı gibi bireysel
başvurunun amacıyla da bağdaşmaz.
21. Nitekim eldeki işe konu
olayda da, başvurucunun sıfatı, cevap ve düzeltme
talebini reddeden mahkemenin gerekçesi dikkate alındığında başvurucu Şirketin
düzeltme ve cevap hakkını kullanmaya yönelik başvuru yolu dışında tüketilmesi
öngörülen diğer başvuru yollarından herhangi bir sonuç alması olanağı da çok
fazla görünmemektedir.
22. Eldeki işte başvurucu vekili
açıkça, yerel ölçekte yayın yapan bir gazetede çıkan haberlerde başvurucu
Şirket aleyhine gerçek dışı, yalan, iftira ve hakaret içeren haberler
yayınlanması üzerine bu haberlerle ilgili olarak hazırladıkları tekzip metninin
yayınlanması için Basın Kanunu’nun 14. maddesi uyarınca gazetenin sorumlu yazı
işleri müdürlüğüne bildirimde bulunmalarına rağmen bu metnin yayınlanmaması
üzerine aynı amaçla yargıya müracaat ettiklerini, ancak derece mahkemelerince
taleplerinin yetersiz gerekçelerle ve hukuka aykırı olarak reddedildiğini,
anılan karara karşı yaptıkları itirazın da kesin olarak reddedildiğini, böylece
Anayasa’nın 32., 40. ve 141. maddelerinde tanımlanan haklarının ihlal
edildiğini ileri sürmüştür.
23. Başvurucunun başvuru
dilekçesinde ileri sürdüğü iddialar ve talepleri dikkate alındığında başvuru
tamamen cevap ve düzeltme hakkının kullanımına ilişkin bulunmaktadır. Başvurucu
bu konuda bizatihi Anayasa’nın 32. maddesiyle de düzenlenmiş bulunan etkili
başvuru yolunu tüketerek bireysel başvuruyu gerçekleştirmiştir. Bu durumda amaç
ve talepleri bakımından etkili bir başvuru yolunu tüketmiş olan başvurucuyu
sonuç alamayacağı başka başvuru yollarına gitmeye zorlamak bireysel başvurunun
amacı ile bağdaşmayacağı gibi başvurucunun hak arama hürriyetine de bir
müdahale oluşturacaktır.
24. Belirtilen gerekçelerle
başvurunun kabul edilerek esasının incelenmesi gerektiği düşüncesinde
olduğumuzdan, çoğunluğun “başvuru yollarının
tüketilmemesi” nedeniyle kabul edilemez olduğuna yönelik görüşüne
katılmadık.
Başkan
Alparslan
ALTAN
|
Üye
Celal
Mümtaz AKINCI
|