TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
İKİNCİ BÖLÜM
KARAR
MEHMET REŞİT ARSLAN BAŞVURUSU (6)
(Başvuru Numarası: 2013/6222)
Karar Tarihi: 21/4/2016
Başkan
:
Engin YILDIRIM
Üyeler
Serdar ÖZGÜLDÜR
Osman Alifeyyaz PAKSÜT
Recep KÖMÜRCÜ
Alparslan ALTAN
Raportör
Şermin BİRTANE
Başvurucu
Mehmet Reşit ARSLAN
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, Anayasa Mahkemesine gönderilmek üzere idareye verilen dilekçenin işleme konulmamasınedeniyle haberleşme hürriyetinin ve mahkemeye erişim hakkınınihlal edildiği iddialarına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 5/8/2013 tarihinde Kırıkkale Cumhuriyet Başsavcılığı vasıtasıyla yapılmıştır. Başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesi neticesinde başvurunun Komisyona sunulmasına engel teşkil edecek bir eksikliğinin bulunmadığı tespit edilmiştir.
3. Başvurucunun aynı mahiyette 12/8/2013 tarihli ve 2013/6493, 14/10/2013 tarihli ve 2013/6680 numaralı başvurularının hukuki ve fiili irtibat nedeniyle işbu başvuru dosyasında birleştirilmesine karar verilmiştir.
4. İkinci Bölüm İkinci Komisyonunca 21/4/2014 tarihinde, başvurucunun adli yardım talebinin kabulüne karar verilmiştir.
5. İkinci Bölüm İkinci Komisyonunca 21/4/2014 tarihinde, başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
6. Bölüm Başkanı tarafından 5/9/2014 tarihinde, başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
7. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüşünü 6/11/2014 tarihinde Anayasa Mahkemesine sunmuştur.
8. Bakanlık tarafından Anayasa Mahkemesine sunulan görüş 12/11/2014 tarihinde başvurucuya tebliğ edilmiştir. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı beyanlarını 28/11/2014 tarihinde ibraz etmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
A. Olaylar
9. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili olaylar özetle şöyledir:
10. Başvurucu, devletin egemenliği altında bulunan topraklardan bir kısmını devlet idaresinden ayırmaya çalışmak suçu nedeniyle (kapatılan) İstanbul 3. Devlet Güvenlik Mahkemesinin kararı ile Ankara 1 No.lu F Tipi Yüksek Güvenlikli Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda hükümlü olarak bulunmaktadır.
11. Başvurucu, Kırıkkale F Tipi Yüksek Güvenlikli Ceza İnfaz Kurumunda hükümlü olarak bulunduğu sırada kamu kurumlarına yazdığı dilekçelerin işleme konulmayarak ilgili yerlere gönderilmediğinden bahisle 21/5/2013 ve 22/5/2013 tarihli dilekçeleri ile Kırıkkale İnfaz Hâkimliğine şikâyette bulunmuştur. Diğer taraftan başvurucunun vasisi de 10/6/2013 tarihli dilekçesi ile aynı konuda Kırıkkale İnfaz Hâkimliğine başvurmuştur.
12. Başvurucunun vasisi 31/5/2013 tarihli dilekçesi ile anılan şikâyet ile ilgili olarak Kırıkkale Cumhuriyet Başsavcılığına da suç duyurusunda bulunmuştur.
13. Başvurucu söz konusu dilekçelerde, Anayasa Mahkemesine 2/5/2013 tarihinde yaptığı başvuruya ilişkin olarak 9/5/2013 tarihinde hükümlü M.D.nin tanıklığına ilişkin beyanını içeren belgeyi sabah sayımına gelen görevlilere teslim ettiğini ancak bu teslime dair idare tarafından herhangi bir kayıt tutulmadığını, anılan 9/5/2013 tarihli belgenin Anayasa Mahkemesine gönderilmediğini, bir sayfalık telefon görüşmesi belgesinin fotokopisini çektirmesine izin verilmeyerek belgenin kendisine iade edildiğini, öğrenim amaçlı yararlandığı bilgisayarın yazıcısı ve ders sayfaları ile ilgili bağlantı sorununun bulunduğunu ve bu sorunun Kurum tarafından giderilmediğini belirterek ilgililer hakkında soruşturma açılmasını talep etmiştir.
14. Kırıkkale İnfaz Hâkimliğinin 21/5/2013 tarihli dilekçeye dair 17/6/2013 tarihli; E.2013/389, K.2013/448 sayılı ve 22/5/2013 tarihli dilekçeye dair 17/6/2013 tarihli ve E.2013/390, K.2013/449 sayılı kararları ile başvurucunun yazdığı dilekçelerin suç duyurusu mahiyetinde olduğu gerekçesiyle anılan dilekçe ve eklerinin Kırıkkale Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilmesine karar verilmiştir.
15. Başvurucunun anılan kararlara yönelik itirazları, Kırıkkale Ağır Ceza Mahkemesinin 4/7/2013 tarihli ve 2013/758 Değişik İş; 10/7/2013 tarihli ve 2013/790 Değişik İş sayılı kararları ile reddedilmiştir.
16. 4/7/2013 tarihli karar 16/7/2013, 10/7/2013 tarihli karar ise 16/7/2013 tarihlerinde başvurucuya tebliğ edilmiştir.
17. Başvurucunun vasisinin 31/5/2013 tarihli dilekçesi kapsamında Kırıkkale Cumhuriyet Başsavcılığınca adli soruşturma başlatılmış ve soruşturma sonucunda 20/6/2013 tarihli ve K.2013/2969 sayılı kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verilmiştir. Kararın gerekçesinin ilgili kısmı şöyledir:
“...müştekiler, Mehmet Reşit Arslan'ın 9/5/2013 tarihli Anayasa Mahkemesine hitaben yazmış olduğu dilekçesinin kurum tarafından gönderilmediğini, öğrenim amaçlı yararlandığı bilgisayarın yazıcısının ve ders sayfaları ile ilgili bağlantı sorununun bulunduğunu ve kurum tarafından giderilmediğini, istediği belgelerden fotokopi çektirmesine izin verilmediği, çeşitli tarihlerde istediği dilekçe kayıtlarının verilmediğini,...talep etmişler ise de,
Kırıkkale F Tipi Yüksek Güvenlikli Kapalı Ceza İnfaz Kurumundan iddialara ilişkin belge ve kamera kayıtları istenmiş, gelen kayıtlara göre hükümlünün 25/2/2013 tarihinden yazıya cevap verildiği tarih olan 10/6/2013 tarihine kadar tek başına odada barındırıldığı, 12/6/2013 tarihli kurum yazısında hükümlünün Anayasa Mahkemesine gönderdiği 22 adet dilekçesinin bulunduğu, yine iddia ettiği tarihlere yakın olarak 2/5/2013, 6/5/2013, 7/5/2013 ve 8/5/2013 tarihlerinde Anayasa Mahkemesine hitaben dilekçeler yazdığı ve Anayasa Mahkemesine gönderildiğinin görüldüğü gibi, hükümlünün iddia ettiği 9/5/2013 tarihinde sabah sayımına gelen kurum görevlilerine dilekçe verdiği, ancak verilen dilekçenin 9/5/2013 tarihli emanet para birimine verilen dilekçe olduğu, verilen dilekçenin Anayasa Mahkemesine hitaben yazılmış ... dilekçesi olduğuna dair delil bulunmadığı, hükümlü uzaktan eğitimden yararlanamadığını iddia etmiş ise de, gelen kurum yazısındaki not ortalaması ve dilekçesinde belirttiği kurum öğretmeninin, kurum görevlisinin ve teknik personelin beyanları birlikte değerlendirildiğinde uzun zamandır uzaktan eğitimden yararlanamadığına dair delil bulunmadığı, hükümlünün dilekçelerinin fotokopilerinin çoğaltılmadığı iddiasına ilişkin olarak da hükümlüye istemiş olduğu fotokopilerin İş Yurdu Müdürlüğü bünyesinde bulunan fotokopi aracılığı ile çoğaltılıp kendisine teslim edildiğinin bildirildiği ve ayrıca talep ettiği belgelerin 'aslı gibidir' onayı yapıldıktan sonra kendisine teslim edildiğinin bildirildiği, ...hükümlülerin eşyalarının kayıtsız olarak alınmasının söz konusu olmadığının bildirildiği görülmekle, kurum yazısı ve ekindeki belgeler, tanık beyanları, izlenen kamera ve DVD görüntüleri, soruşturma evrakı ile birlikte değerlendirildiğinde, başvurucunun iddialarının soyut olduğu, kurum görevlilerinin soruşturmayı gerektiren eylemlerinin bulunmadığı …”
18. Anılan kovuşturmaya yer olmadığına dair karara yönelik itirazı inceleyen Ankara 5. Ağır Ceza Mahkemesinin 16/7/2013 tarihli ve 2013/573 Değişik İş sayılı kararı ile itirazın reddine karar verilmiştir.
19. Ret kararı, başvurucuya 29/7/2013 tarihinde tebliğ edilmiştir. Başvurucu, 5/8/2013 tarihinde bireysel başvuru yapmıştır.
20. Başvurucunun yukarıda belirtilen 22/5/213 tarihli dilekçesi kapsamında Kırıkkale Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından 2013/5136 sayılı soruşturma kapsamında ayrı bir adli soruşturma başlatılmış ve 21/5/2013 ve 22/5/2013 tarihli dilekçelerle ilgili olarak "aynı iddialarla ilgili olarak Cumhuriyet Başsavcılığımızın 20/6/2013 tarih ve K.2013/2969 sayılı kararı ile soruşturma yapılarak kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verildiği" gerekçesiyle 21/6/2013 tarihli ve K.2013/3014 sayılı kararla kovuşturmaya yer olmadığına karar verilmiştir.
21. Anılan karara yönelik itirazı inceleyen Ankara 8. Ağır Ceza Mahkemesinin 17/7/2013 tarihli ve 2013/632 Değişik İş sayılı kararı ile reddedilmiş olup bu karar başvurucuya 19/8/2013 tarihinde tebliğ edilmiştir.
22. Başvurucunun 2/5/2013 tarihli ve 2013/3085 sayılı bireysel başvurusu, Cezaevi idaresi tutumunu konu alan şikâyet dilekçesi niteliğindeki faksının idarece sakıncalı bulunarak gönderilmemesine karar verilmesi işlemi ile ilgilidir. Anayasa Mahkemesinin 6/10/2015 tarihli ve 2013/3085 sayılı kararıyla başvurucunun Ağır Ceza Mahkemesine yapmış olduğu itirazın kabul edilerek bahse konu faksların gönderilmesine karar verilmiş olduğundan, bu durumda hükümlünün talebi yerine getirilerek gönderilmesini istediği faksların ilgililerine gönderilmesine karar verilmiş olduğundan başvurucunun haberleşme hakkının ihlal edildiğine yönelik iddialarının -karşılıksız kaldığı gerekçesiyle- açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmiştir.
23. Başvurucu 2013 ile 2016 yılları arasında Anayasa Mahkemesine otuz bireysel başvuruda bulunmuştur.
B. İlgili Hukuk
24. 13/12/2004 tarihli ve 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun'un 68. maddesi şöyledir:
“Hükümlü, bu maddede belirlenen kısıtlamalar dışında, kendisine gönderilen mektup, faks ve telgrafları alma ve ücretleri kendisince karşılanmak koşuluyla, gönderme hakkına sahiptir.
(2) Hükümlü tarafından gönderilen ve kendisine gelen mektup, faks ve telgraflar; mektup okuma komisyonu bulunan kurumlarda bu komisyon, olmayanlarda kurumun en üst amirince denetlenir.
(3) Kurumun asayiş ve güvenliğini tehlikeye düşüren, görevlileri hedef gösteren, terör ve çıkar amaçlı suç örgütü veya diğer suç örgütleri mensuplarının haberleşmelerine neden olan, kişi veya kuruluşları paniğe yöneltecek yalan ve yanlış bilgileri, tehdit ve hakareti içeren mektup, faks ve telgraflar hükümlüye verilmez. Hükümlü tarafından yazılmış ise gönderilmez.
(4) Hükümlü tarafından resmî makamlara veya savunması için avukatına gönderilen mektup, faks ve telgraflar denetime tâbi değildir.”
25. 5275 sayılı Kanun’un 121. maddesine dayanılarak çıkarılan, 6/4/2006 tarihli ve 26131 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan 20/3/2006 tarihli ve 2006/10218 sayılı Ceza İnfaz Kurumlarının Yönetimi ile Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Tüzük'ün (Tüzük) 91. maddesinin (3) numaralı fıkrası şöyledir:
“Kurumun asayiş ve güvenliğini tehlikeye düşüren, görevlileri hedef gösteren, terör ve çıkar amaçlı suç örgütü veya diğer suç örgütleri mensuplarının örgütsel amaçlı olarak haberleşmelerine neden olan, kişi veya kuruluşları paniğe yöneltecek yalan ve yanlış bilgileri, tehdit ve hakareti içeren mektup, faks ve telgraflar hükümlüye verilmez. Hükümlü tarafından yazılmış ise gönderilmez.”
26. Anılan Tüzük'ün 122. maddesi şöyledir:
“(1) 91 inci maddeye göre mektup alma ve gönderme hakkı kapsamında hükümlüler tarafından yazılan mektup, faks ve telgraflar, zarfı kapatılmaksızın bu işle görevlendirilen ikinci müdür başkanlığında, idare memuru ve yüksek okul mezunu iki infaz ve koruma memuru tarafından oluşturulan mektup okuma komisyonuna iletilmek üzere güvenlik ve gözetim servisi personeline verilir. Yapılan incelemeden sonra gönderilmesinde sakınca görülmeyen mektuplar üzerine "görüldü" kaşesi vurulur, zarf içerisine konularak kapatılır ve postaneye teslim edilir.
(2) Resmî makamlara veya savunması için avukatına gönderilenler hakkında 91 inci maddenin dördüncü fıkrası hükmü uygulanır.
(3) Hükümlülere gönderilen ve açılıp incelendikten sonra verilmesinde sakınca olmadığı anlaşılan mektup, faks ve telgraflar zarfları ile birlikte verilir.”
27. Söz konusu Tüzük'ün 123. maddesi şöyledir:
"(1) Mektup okuma komisyonunca, mahalline gönderilmesi veya hükümlüye verilmesi sakıncalı görülen mektuplar, en geç yirmidört saat içinde disiplin kuruluna verilir. Mektubun disiplin kurulu tarafından kısmen veya tamamen sakıncalı görülmesi hâlinde, mektup aslı çizilmeden veya yok edilmeden şikâyet ve itiraz süresinin sonuna kadar muhafaza edilir. Mektubun kısmen sakıncalı görülmesi hâlinde, aslı idarede tutularak fotokopisinde sakıncalı görülen kısımlar okunmayacak şekilde çizilerek disiplin kurulu kararı ile birlikte ilgilisine tebliğ edilir. Mektubun tamamının sakıncalı görülmesi hâlinde, sadece disiplin kurulu kararı tebliğ edilir. Tebliğ tarihinden itibaren infaz hâkimliğine başvuru için gereken süre beklenir. Bu süre içinde infaz hâkimliğine başvurulmamış ise, disiplin kurulu kararı yerine getirilir. İnfaz hâkimliğine başvurulmuş ise, infaz hâkimliği kararının tebliğinden itibaren itiraz süresi beklenir. İnfaz hâkimliği kararına itiraz edilmemiş ise bu karara göre, itiraz edilmiş ise mahkemenin kararına göre işlem yapılır.
(2) Hükümlüye yapılacak tebligatta, tebliğ tarihinden itibaren onbeş gün içinde infaz hâkimliğine şikâyet hakkının kullanılmaması veya infaz hâkimliği kararına karşı tebliğ tarihinden itibaren bir hafta içinde ağır ceza mahkemesine itiraz edilmemesi hâlinde, disiplin kurulu kararının kesinleşerek mektubun sakıncalı görülen kısımlarının okunmayacak şekilde çizilerek verileceği veya tamamı sakıncalı görülen mektubun verilmeyeceği bildirilir.
(3) Kısmen veya tamamen sakıncalı görülen mektuplar, iç hukuk veya uluslararası hukuk yollarına başvuru yapılması durumunda kullanılmak üzere idarece saklanır.”
IV. İNCELEME VE GEREKÇE
28. Mahkemenin 21/4/2016 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
29. Başvurucu; hükümlü olarak bulunduğu Kırıkkale F Tipi Yüksek Güvenlikli Ceza İnfaz Kurumunda siyasi kimliği nedeniyle idare tarafından engel ve kısıtlamalara maruz kalmasının bir sonucu olarak yazdığı dilekçelerin idare tarafından işleme konmadığını ve buna ilişkin yaptığı itirazların sonuçsuz kaldığını, şikâyetlerinin İnfaz Hâkimliğince yeterince incelenmediğini, ayrımcılığa maruz kaldığını belirterek Anayasa'nın 10., 17., 36. ve 38. maddelerinin ihlal edildiğini ileri sürmüş; yeniden soruşturma açılması ve tazminata hükmedilmesi talebinde bulunmuştur.
B. Değerlendirme
30. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16).
31. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin (Sözleşme) 34. maddesinin son cümlesi uyarınca kamu makamlarınca bireysel başvuru hakkının kullanılmasının engellenmesi yasaklanmıştır. Anayasa'da bu maddeye karşılık gelen herhangi bir düzenleme bulunmamakla birlikte Anayasa'nın 36. maddesi, herkesin meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma hakkına sahip olduğunu belirtmek suretiyle mahkemeye başvurma hakkını açıkça düzenlemektedir Buna göre kişilerin kamu makamlarının herhangi bir baskısına maruz kalmadan Anayasa Mahkemesi ile serbest bir şekilde iletişimde bulunabilmeleri, adil yargılanma hakkının unsurlarından olan mahkemeye erişim hakkının gereğidir. Bunun yanı sıra kişilerin hukuka aykırı biçimde hiçbir engellemeye maruz kalmadan bireysel başvuru yapabilmeleri, Anayasa tarafından sağlanan bireysel başvuru sisteminin etkin işletimi açısından da son derece önemlidir.
32. Bu nedenle başvurucunun Anayasa Mahkemesine gönderilmek üzere idareye verdiği dilekçenin işleme konmayarak gönderilmediği iddiası, Anayasa'nın 22. maddesinde düzenlenen haberleşme hürriyeti ile birlikte Anayasa'nın 36. maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkının güvencelerinden olan mahkemeye erişim hakkı kapsamında incelenmiştir.
33. Başvurucu; Anayasa Mahkemesine 2/5/2013 tarihinde yaptığı başvuruya ilişkin olarak 9/5/2013 tarihinde hükümlü M.D.nin tanıklığına ilişkin beyanını içeren belgeyi sabah sayımına gelen görevlilere teslim ettiğini ancak bu teslime dair idare tarafından herhangi bir kayıt tutulmadığını, anılan 9/5/2013 tarihli belgenin Anayasa Mahkemesine gönderilmediğini, bu şekilde haberleşme hürriyetinin ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
34. Bakanlık görüşünde başvurucunun Anayasa Mahkemesine yazdığı dilekçelerin gönderilmiş olduğu, 9/5/2013 tarihli dilekçesinin ise emanet para birimine yazdığı dilekçe olduğu, bu nedenle başvurucunun bu iddiasına ilişkin somut bir olgu ve tespit bulunmadığı bildirilmiştir.
35. Başvurucu Bakanlık görüşüne cevabında önceki iddialarını tekrar etmiştir.
36. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) haberleşme özgürlüğüne ilişkin şikâyetleri Sözleşme’nin 8. maddesi çerçevesinde incelemektedir. Bununla birlikte Sözleşme’nin 8. maddesine karşılık Anayasa’da tek bir madde bulunmamaktadır. Başvurucunun iddialarına esas olan haberleşme özgürlüğü Anayasa’nın 22. maddesinde düzenlenmiştir.
37. Anayasa’nın 22. maddesinde herkesin haberleşme özgürlüğüne sahip olduğu ve haberleşmenin gizliliğinin esas olduğu hüküm altına alınmıştır. Sözleşme’nin 8. maddesinde de herkesin haberleşmesine saygı gösterilmesini isteme hakkına sahip olduğu belirtilmiştir. Anayasa ve Sözleşme’nin ortak koruma alanı, haberleşme özgürlüğünün yanı sıra -içeriği ve biçimi ne olursa olsun- haberleşmenin gizliliğini de güvence altına almaktadır. Haberleşme kapsamında bireylerin karşılıklı ve toplu olarak sözlü, yazılı ve görsel iletişimlerine konu olan ifadelerinin gizliliğinin sağlanması gerekir. Posta, elektronik posta, telefon, faks ve internet aracılığıyla yapılan haberleşme faaliyetlerinin, haberleşme özgürlüğü ve haberleşmenin gizliliği kapsamında değerlendirilmesi gerekir (Mehmet Koray Eryaşa, B. No: 2013/6693, 16/4/2015, § 49).
38. Kamu makamlarının, bireyin haberleşme özgürlüğüne ve haberleşmesinin gizliliğine keyfî şekilde müdahale etmelerinin önlenmesi Anayasa ve Sözleşme ile sağlanan güvenceler kapsamında yer almaktadır. Haberleşmenin içeriğinin denetlenmesi, haberleşmenin gizliliğine ve dolayısıyla haberleşme özgürlüğüne yönelik ağır bir müdahale oluşturur. Bununla birlikte haberleşme özgürlüğü, mutlak nitelikte olmayıp meşru birtakım sınırlamalara tabidir. Bu kapsamdaki özel sınırlama ölçütleri, Anayasa’nın 22. maddesinin ikinci fıkrasında ve Sözleşme’nin 8. maddesinin (2) numaralı fıkrasında sayılmıştır (Mehmet Koray Eryaşa, § 50).
39. Sözleşme'nin 34. maddesinin son cümlesi uyarınca kamu makamlarınca bireysel başvuru hakkının kullanılmasının engellenmesi yasaklanmıştır. Anayasa'da bu maddeye karşılık gelen herhangi bir düzenleme bulunmamakla birlikte Anayasa'nın 36. maddesi herkesin, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma hakkına sahip olduğunu belirtmek suretiyle Sözleşme'den farklı olarak mahkemeye başvurma hakkını açıkça düzenlemektedir. Dolayısıyla kişilerin kamu makamlarının herhangi bir baskısına maruz kalmadan Anayasa Mahkemesi ile serbest bir şekilde iletişimde bulunabilmesi adil yargılanma hakkının unsurlarından olan mahkemeye erişim hakkı kapsamında güvenceye alınmıştır.
40. Sözleşme'nin 6. maddesi mahkemeye başvurma hakkını açıkça düzenlenmemekle beraber AİHM tarafından mahkemeye başvurma hakkının hukukun temel prensibi olduğu, mahkemeye başvurma hakkı olmaksızın hakkaniyete uygun, aleni bir yargılamadan söz edilemeyeceği ve adil yargılanma hakkının içerdiği güvencelerden yararlanmanın olanaksız hâle geleceği kabul edilmektedir (Golder/Birleşik Krallık, B. No: 4451/70, 21/2/1975, § 35). Bununla birlikte AİHM, mahkemeye erişim hakkının mutlak bir hak olarak görülemeyeceğini belirterek bu hakka yönelik sınırlamaların meşru bir amaç gütmesi, hakkın özünü zedeleyecek şekilde olmaması ve güdülen amaçla orantılı olması şartlarını aramaktadır (Ashingdane/Birleşik Krallık, B. No: 8225/78, 28/5/1985, § 57).
41. Anayasa Mahkemesi de AİHM içtihadına paralel şekilde mahkemeye başvurma hakkının adil yargılanma hakkının ön koşulu olduğunu ifade etmektedir (AYM, E. 2010/41, K. 2012/19, 9/2/2012; Tahir Gökatalay, B. No: 2013/1780, 20/3/2014, § 37).
42. Mahkemeye erişim hakkı, bir uyuşmazlığı mahkeme önüne taşıyabilmeyi ve uyuşmazlığın etkili bir şekilde karara bağlanmasını talep edebilmeyi ifade etmekte olup kişinin mahkemeye başvurmasını engelleyen veya mahkeme kararını anlamsız hâle getiren, bir başka ifadeyle mahkeme kararını önemli ölçüde etkisizleştiren sınırlamalar mahkemeye erişim hakkını ihlal edebilir (Özkan Şen, B. No: 2012/791, 7/11/201 § 52).
43. Ayrıca kişilerin baskı, caydırma vehukuka aykırı engellemelere maruz kalmadan bireysel başvuru yapabilmeleri Anayasa tarafından sağlanan bireysel başvuru sisteminin etkin işletimi açısından da hayati derecede önemlidir.
44. Anayasa tarafından sağlanan bireysel başvuru sisteminin etkin şekilde uygulanmasının sağlanması ve mahkemeye erişim hakkı kapsamında bireylerin ve yasal temsilcilerinin kamu makamlarının herhangi bir baskısına maruz kalmadan, şikâyetlerini geri çekme ya da değiştirme konusunda hiçbir etki altında bulunmadan Anayasa Mahkemesi ile serbest ve özgür bir biçimde iletişimde bulunabilmesi gerekmektedir.
45. Kamu makamlarının, kişilerin Anayasa Mahkemesiyle iletişim kurmalarını engelleyici ve Anayasa Mahkemesine başvuru yolunu kullanmamalarına yönelik kişileri zorlamak, sorguya çekmek, cesaretini kırmak, caydırmak veya ikna etmek gibi doğrudan veya dolaylı işlem ve uygulamaları, mahkemeye erişim hakkına yönelik ağır bir müdahale oluşturur (Benzer yöndeki AİHM kararı için bkz. Fedotova/Rusya, B. No:73225/01, 13/4/2006, §§ 48, 49; Tanrıkulu/Türkiye [BD], B. No: 23763/94, 8/7/1999, §§ 130, 131; Kopanitsyn/Rusya, B. No: 43231/04,12/3/2015, §§ 41-43).
46. Başvurucu; Anayasa Mahkemesine gönderilmek üzere 9/5/2013 tarihinde görevlilere teslim ettiği belgenin gönderilmediğini, şikâyetlerinin İnfaz Hâkimliğince yeterince incelenmediğini ileri sürmüştür.
47. Başvurucu 9/5/2013 tarihli belgenin Anayasa Mahkemesine 2/5/2013 tarihinde yaptığı başvuruya ilişkin olduğunu belirtmektedir. Başvurucunun söz konusu 2/5/2013 tarihli ve 2013/3085 sayılı bireysel başvurusu, göndermek istediği faksının idarece sakıncalı bulunarak gönderilmemesine karar verilmesi işlemi ile ilgilidir. Anayasa Mahkemesinin konuya ilişkin 6/10/2015 tarihli ve 2013/3085 sayılı kararında, bireysel başvuru yapılmadan önceki tarihte başvurucunun Ağır Ceza Mahkemesine yapmış olduğu itirazı kabul edilerek göndermek istediği faksların gönderilmesine karar verilmiş olduğu tespit edilmiştir.
48. Somut olayda Kırıkkale İnfaz Hâkimliği, başvurucunun 21/5/2013 ve 22/5/2013 tarihli şikâyetlerinin suç duyurusu mahiyetinde olduğu gerekçesiyle anılan dilekçeler ve eklerinin yetkili makam olan Kırıkkale Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilmesine karar vermiştir. Başvurucunun söz konusu iddialarını inceleyen Kırıkkale Cumhuriyet Başsavcılığınca verilen 20/6/2013 tarihli ve K.2013/2969 sayılı kararda, kurum yazısı ve ekindeki belgeler, tanık beyanları, izlenen kamera ve DVD görüntüleri dikkate alınarak başvurucunun iddia ettiği tarihlere yakın olarak 2/5/2013, 6/5/2013, 7/5/2013 ve 8/5/2013 tarihlerinde Anayasa Mahkemesine hitaben dilekçeler yazdığı ve Anayasa Mahkemesine gönderildiğinin görüldüğü, 9/5/2013 tarihinde sabah sayımına gelen Kurum görevlilerine dilekçe verdiği ancak verilen dilekçenin 9/5/2013 tarihli emanet para birimine verilen dilekçe olduğunun anlaşıldığı gerekçesine yer verilmiştir. Başvurucu, bireysel başvurusunda söz konusu dilekçenin Anayasa Mahkemesine hitaben yazılmış bir dilekçe olduğunu kanıtlayacak herhangi bir delil sunmamıştır. Başvurucunun 2013 ile 2016 yılları arasında Anayasa Mahkemesine otuz bireysel başvuruda bulunduğu anlaşılmış olup dilekçelerinin gönderilmemesinin söz konusu olmadığı 9/5/2013 tarihli dilekçesinin Anayasa Mahkemesine gönderilmediği yönündeki iddiayı ispata yarayan herhangi bir somut bulgu ve tespit olmadığı anlaşılmıştır. Kırıkkale Cumhuriyet Başsavcılığının söz konusu kararında kamera kayıtları, tanık beyanları, diğer bilgi ve belgeler incelenerek başvurucunun 9/5/2013 tarihli dilekçesinin emanet para birimine verilen dilekçe olduğunun tespit edilmiş olması, bu hususun aksini ortaya koyan bir delil ve bulgunun mevcut olmaması karşısında kararın hakkaniyetsizlik veya keyfîlik içermediği sonucuna varılmıştır.
49. Açıklanan nedenlerle başvurucunun mahkemeye erişim hakkı ile haberleşme hürriyetine yönelik bir ihlalin olmadığı açık olduğundan başvurunun açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Haberleşme hürriyetinin ihlal edildiğine ilişkin iddiaların açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddiaların açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Adli yardım talebinin kabulü nedeniyle geçici olarak muaf tutulan 198,35 TL harçtan ibaret yargılama giderinin 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 339. maddesinin (1) numaralı fıkrası uyarınca başvurucudan TAHSİLİNE 21/4/2016 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.