logo
Bireysel Başvuru Kararları Kullanıcı Kılavuzu English

(Hadiye Melek Önder [2.B.], B. No: 2013/6247, 18/6/2014, § …)
Kararlar Bilgi Bankasında yayınlanan karar metni
editöryal düzeltmelere tabi tutulmuş olabilir.
   


 

 

 

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

HADİYE MELEK ÖNDER BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2013/6247)

 

Karar Tarihi: 18/6/2014

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Alparslan ALTAN

Üyeler

:

Serdar ÖZGÜLDÜR

 

 

Osman Alifeyyaz PAKSÜT

 

 

Recep KÖMÜRCÜ

 

 

M. Emin KUZ

Raportör

:

Murat AZAKLI

Başvurucu

:

Hadiye Melek ÖNDER

Vekili

:

Av. Rıza Hakan BAŞSORGUN

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvurucu, 14/7/2004 tarihinde Ankara 2. Asliye Ticaret Mahkemesinde açtığı alacak davasının reddedildiğini, makul sürede yargılama yapılmadığını belirterek, adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüş, tazminat talep etmiştir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru, 19/8/2013 tarihinde Anayasa Mahkemesine doğrudan yapılmıştır. Dilekçe ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinde Komisyona sunulmasına engel bir eksikliğin bulunmadığı tespit edilmiştir.

3. İkinci Bölüm İkinci Komisyonunca, 19/2/2014 tarihinde, kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına, dosyanın Bölüme gönderilmesine karar verilmiştir.

4. İkinci Bölümün 6/3/2014 tarihli ara kararı gereğince başvurunun, kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.

5. Başvuru konusu olay ve olgular ile başvurunun bir örneği görüş için Adalet Bakanlığına gönderilmiş, Adalet Bakanlığınca 21/3/2014 tarihli yazı ile görüş sunulmayacağı bildirilmiştir.

III. OLAY VE OLGULAR

A. Olaylar

6. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar özetle şöyledir:

7. Başvurucu, F.G. ve Ziraat Bankası A.Ş. aleyhine 14/7/2004 tarihinde Ankara 7. Asliye Ticaret Mahkemesinde açtığı davada; davalı banka hesabında bulunan likit fonunun, bilgisi ve talimatı dışında diğer davalı tarafından bozulduğunu, banka görevlilerinin telkini ve alacağının ödeneceği hususundaki taahhütlere güvenerek davalılar lehine noterden ibraname verdiğini, alacağının ödenmediğini ileri sürerek, ibranamenin iptalini ve likit fon bedelinin tahsilini talep etmiştir.

8. Mahkemece, 31/3/2005 tarihinde Mahkemenin görevsizliğine ve dosyanın Ankara 1. veya 2. Asliye Ticaret Mahkemesine gönderilmek üzere tevzi memurluğuna tevdiine karar verilmiş, yapılan tevzi ile dava dosyası Ankara 2. Asliye Ticaret Mahkemesi esasına kaydedilerek yargılamaya devam edilmiştir.

9. Ankara 2. Asliye Ticaret Mahkemesince 31/5/2006 tarih ve E.2005/279, K.2006/248 sayılı kararla; davacının hata veya hileye düşürüldüğünü ya da tehdit altında ibraname imzaladığını kanıtlayamadığı gibi, işlemlerin yapıldığı tarihten dava tarihine kadar 1 yıldan fazla sürenin geçtiği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

10. Temyiz üzerine, Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 19/2/2008 tarih ve E.2006/10511, K.2008/1864 sayılı ilamıyla hüküm onanmıştır.

11. Karar düzeltme istemi üzerine, Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 11/7/2008 tarih ve E.2008/7881, K.2008/9361 sayılı ilamıyla, ibranameyi geçersiz kılan hata, hile veya tehdit fillinin olup olmadığı araştırılarak sonucuna göre karar verilmesi gerektiği belirtilerek hüküm bozulmuştur.

12. Mahkemece bozma kararına uyularak yapılan yargılama sonunda, 10/3/2010 tarih ve E.2008/530, K.2010/114 sayılı kararla; noterde düzenlenen ibranameyi geçersiz kılan hata, hile veya tehdit fillinin mevcut olmadığı, iradeyi fesada uğratacak herhangi bir neden bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

13. Temyiz üzerine, Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 30/10/2012 tarih ve E.2010/12480, K.2012/16864 sayılı ilamıyla hüküm onanmıştır.

14. Karar düzeltme istemi, aynı Dairenin 13/6/2013 tarih ve E.2013/4826, K.2013/12432 sayılı ilamıyla reddedilmiştir.

15. Karar, 18/7/2013 tarihinde başvurucuya tebliğ edilmiştir.

16. Başvurucu, 19/8/2013 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

B. İlgili Hukuk

17. 12/1/2011 tarih ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun “Usul ekonomisi ilkesi” kenar başlıklı 30. maddesi şöyledir:

“Hâkim, yargılamanın makul süre içinde ve düzenli bir biçimde yürütülmesini ve gereksiz gider yapılmamasını sağlamakla yükümlüdür.”

18. 22/4/1926 tarih ve 818 sayılı mülga Borçlar Kanunu’nun 23. maddesi şöyledir:

“Akit yapılırken esaslı bir hataya duçar olan taraf, o akit ile ilzam olunamaz.”

19. 818 sayılı mülga Kanun’un 28. maddesi şöyledir:

“Diğer tarafın hilesiyle akit icrasına mecbur olan tarafın hatası esaslı olmasa bile, o akit ile ilzam olunmaz.

Üçüncü bir şahsın hilsine düçar olan tarafın yaptığı akit lüzum ifade eder. Şu kadar ki diğer taraf bu hileye vakıf bulunur veya vakıf olması lazım gelirse o akit lazım olmaz.”

IV. İNCELEME VE GEREKÇE

20. Mahkemenin 18/6/2014 tarihinde yapmış olduğu toplantıda, başvurucunun 19/8/2013 tarih ve 2013/6247 numaralı bireysel başvurusu incelenip gereği düşünüldü:

A. Başvurucunun İddiaları

21. Başvurucu, Ziraat Bankası A.Ş.'de bulunan hesabındaki likit fonlarının banka görevlisinin fiili sonucu, bilgi ve talimatı olmaksızın bozulduğunu, banka görevlisinin ve müfettişinin telkinleri ve alacağının ödeneceği taahhüdü üzerine ibraname düzenlediğini, alacaklarının ödenmediğini, ibranamenin iradesine aykırı olarak düzenlendiğini, hata ve tehdit ile ibraname alındığını, tüm bunlara rağmen 14/7/2004 tarihinde Ankara 2. Asliye Ticaret Mahkemesinde açtığı davanın reddedildiğini, Mahkemece Yargıtay bozma kararının yerine getirilmediğini, bankacı yerine, banka hukuk müşavirliğinden emekli olan bilirkişiden rapor alındığını, raporun hukuki mütalaa şeklinde olduğunu, makul sürede yargılama yapılmadığını belirterek, adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüş, tazminat talep etmiştir.

B. Değerlendirme

22. Başvuru dilekçesi ve ekleri incelendiğinde, başvurucunun Ankara 2. Asliye Ticaret Mahkemesinde açtığı davada delillerin eksik ve hatalı değerlendirilmesi sonucu davanın reddedildiğini belirterek, adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürdüğü anlaşılmıştır. Başvurucunun yargılamanın sonucunun adil olmadığı ve makul sürede yargılama yapılmadığı yönündeki iddiaları ayrı ayrı incelenmiştir.

1. Kabul Edilebilirlik Yönünden

a. Yargılamanın Sonucunun Adil Olmadığı İddiası Yönünden

23. Anayasa’nın 148. maddesinin dördüncü fıkrası şöyledir:

“Bireysel başvuruda, kanun yolunda gözetilmesi gereken hususlarda inceleme yapılamaz.”

24. 30/3/2011 tarih ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 48. maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:

“Mahkeme, … açıkça dayanaktan yoksun başvuruların kabul edilemezliğine karar verebilir.”

25. 6216 sayılı Kanun’un 48. maddesinin (2) numaralı fıkrasında açıkça dayanaktan yoksun başvuruların Mahkemece kabul edilemezliğine karar verilebileceği belirtilmiştir. Anayasa’nın 148. maddesinin dördüncü fıkrasında ise açıkça dayanaktan yoksun başvurular kapsamında değerlendirilen kanun yolunda gözetilmesi gereken hususlara ilişkin şikâyetlerin bireysel başvuruda incelenemeyeceği kurala bağlanmıştır.

26. Anılan kurallar uyarınca, ilke olarak derece mahkemeleri önünde dava konusu yapılmış maddi olay ve olguların kanıtlanması, delillerin değerlendirilmesi, hukuk kurallarının yorumlanması ve uygulanması ile derece mahkemelerince uyuşmazlıkla ilgili varılan sonucun esas yönünden adil olup olmaması bireysel başvuru incelemesine konu olamaz. Bunun tek istisnası, derece mahkemelerinin tespit ve sonuçlarının adaleti ve sağduyuyu hiçe sayan tarzda bariz takdir hatası içermesi ve bu durumun kendiliğinden bireysel başvuru kapsamındaki hak ve özgürlükleri ihlal etmiş olmasıdır. Bu çerçevede, kanun yolu şikâyeti niteliğindeki başvurular, bariz takdir hatası bulunmadıkça Anayasa Mahkemesince incelenemez (B. No: 2012/1027, 12/2/2013, § 26).

27. Başvuru konusu olayda başvurucu, Ziraat Bankası A.Ş.'de bulunan hesabındaki likit fonlarının banka görevlisinin fiili sonucu, bilgi ve talimatı olmaksızın bozulduğunu, banka görevlisinin ve müfettişinin telkinleri ve alacağının ödeneceği taahhüdü üzerine ibraname düzenlediğini, alacaklarının ödenmediğini, hata ve tehdit ile ibraname alındığını, tüm bunlara rağmen açtığı davanın reddedildiğini, Mahkemece Yargıtay bozma kararının yerine getirilmediğini, bankacı yerine, banka hukuk müşavirliğinden emekli olan bilirkişiden rapor alındığını, raporun hukuki mütalaa şeklinde olduğunu belirterek, adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

28. Başvurucu tarafından Ankara 2. Asliye Ticaret Mahkemesinde açılan davada tarafların tüm delilleri toplanmış, başvurucunun tanıkları dinlenmiş, ilgili Banka tarafından düzenlenen soruşturma ve müfettiş raporları ile Ankara 30. Noterliğinde başvurucu tarafından düzenlenen ibraname incelenmiş ve bilirkişi raporu alınarak, başvurucunun Noterde düzenlediği ibranameyi geçersiz kılacak hata, hile ve ikrah fiilinin mevcut olmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Yargıtay tarafından da bu inceleme ve gerekçe doğrultusunda hüküm onanmıştır. Davanın reddedilme gerekçesi dikkate alındığında, bankacı yerine, banka hukuk müşavirliğinden emekli bilirkişiden rapor alınmasının başvurucunun haklarını ihlal ettiğinden de söz edilemez.

29. Başvurucunun iddiaları incelendiğinde, iddiaların özünün derece mahkemesi tarafından delillerin değerlendirilmesinde ve hukuk kurallarının yorumlanmasında isabet olmadığına ve esas itibarıyla yargılamanın sonucuna ilişkin olduğu anlaşılmaktadır.

30. Başvurucu, yargılama sürecinde karşı tarafın sunduğu deliller ve görüşlerden bilgi sahibi olamadığına, kendi delillerini ve iddialarını sunma olanağı bulamadığına, karşı tarafça sunulan delillere ve iddialara etkili bir şekilde itiraz etme fırsatı bulamadığına ya da uyuşmazlığın çözüme kavuşturulmasıyla ilgili iddialarının derece mahkemesi tarafından dinlenmediğine ilişkin bir bilgi ya da kanıt sunmadığı gibi Mahkemenin kararında bariz takdir hatası oluşturan herhangi bir durum da tespit edilememiştir.

31. Açıklanan nedenlerle, başvurucu tarafından ileri sürülen iddiaların kanun yolu şikâyeti niteliğinde olduğu ve derece mahkemesi kararının bariz bir takdir hatası içermediği anlaşıldığından, başvurunun, diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin “açıkça dayanaktan yoksun olması” nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

b. Yargılamanın Makul Sürede Tamamlanmadığı İddiası Yönünden

32. Başvurucunun yargılamanın uzunluğuyla ilgili şikâyeti açıkça dayanaktan yoksun olmadığı gibi bu şikâyet için diğer kabul edilemezlik nedenlerinden herhangi biri de bulunmamaktadır. Bu nedenle, başvurunun bu bölümüne ilişkin olarak kabul edilebilirlik kararı verilmesi gerekir.

2. Esas Yönünden

33. Başvurucu, 14/7/2004 tarihinde Ankara 2. Asliye Ticaret Mahkemesinde açtığı davanın makul sürede tamamlanmadığını belirterek, Anayasa’nın 36. maddesinde tanımlanan adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini iddia etmiştir.

34. Anayasa’nın 148. maddesinin üçüncü fıkrası ile 6216 sayılı Kanun’un 45. maddesinin (1) numaralı fıkrası hükümlerine göre, Anayasa Mahkemesine yapılan bir bireysel başvurunun esasının incelenebilmesi için, kamu gücü tarafından müdahale edildiği iddia edilen hakkın Anayasa’da güvence altına alınmış olmasının yanı sıra Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (AİHS) ve Türkiye’nin taraf olduğu ek protokollerinin kapsamına da girmesi gerekir. Bir başka ifadeyle, Anayasa ve Sözleşme’nin ortak koruma alanı dışında kalan bir hak ihlali iddiasını içeren başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi mümkün değildir (B. No: 2012/1049, 26/3/2013, § 18).

35. Anayasa’nın “Hak arama hürriyeti” kenar başlıklı 36. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:

“Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir.”

36. Anayasa’nın “Duruşmaların açık ve kararların gerekçeli olması” kenar başlıklı 141. maddesinin dördüncü fıkrası şöyledir:

“Davaların en az giderle ve mümkün olan süratle sonuçlandırılması, yargının görevidir.”

37. Sözleşme’nin “Adil yargılanma hakkı” kenar başlıklı 6. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:

“Herkes medeni hak ve yükümlülükleri ile ilgili uyuşmazlıklar ya da cezai alanda kendisine yöneltilen suçlamalar konusunda karar verecek olan, kanunla kurulmuş bağımsız ve tarafsız bir mahkeme tarafından davasının makul bir süre içinde, hakkaniyete uygun ve açık olarak görülmesini isteme hakkına sahiptir.”

38. Sözleşme metni ile AİHM kararlarından ortaya çıkan ve adil yargılanma hakkının somut görünümleri olan alt ilke ve haklar, Anayasa’nın 36. maddesinde yer verilen adil yargılanma hakkının da unsurlarıdır. Anayasa Mahkemesi de Anayasa’nın 36. maddesi uyarınca inceleme yaptığı birçok kararında, ilgili hükmü Sözleşme’nin 6. maddesi ve AİHM içtihadı ışığında yorumlamak suretiyle, gerek Sözleşme’nin lafzi içeriğinde yer alan gerek AİHM içtihadıyla adil yargılanma hakkının kapsamına dâhil edilen ilke ve haklara, Anayasa’nın 36. maddesi kapsamında yer vermektedir (B. No: 2012/13, 2/7/2013, § 38).

39. Somut başvurunun dayanağını oluşturan makul sürede yargılanma hakkı da yukarıda belirtilen ilkeler uyarınca adil yargılanma hakkının kapsamına dâhil olup, ayrıca davaların en az giderle ve mümkün olan süratle sonuçlandırılmasının yargının görevi olduğunu belirten Anayasa’nın 141. maddesinin de, Anayasa’nın bütünselliği ilkesi gereği, makul sürede yargılanma hakkının değerlendirilmesinde göz önünde bulundurulması gerektiği açıktır.

40. Anayasa’nın 36. maddesi ve Sözleşme’nin 6. maddesi uyarınca, medeni hak ve yükümlülükler ile cezai alanda yöneltilen suçlamalara ilişkin uyuşmazlıkların makul sürede karara bağlanması gerekmektedir. Başvuru konusu olayda başvurucunun açtığı alacak davasında, 1086 sayılı mülga Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu ile 6100 sayılı Kanun’da yer verilen usul hükümlerine göre yürütülen somut yargılama faaliyetinin, medeni hak ve yükümlülükleri konu alan bir yargılama olduğunda kuşku bulunmamaktadır.

41. Makul sürede yargılanma hakkının amacı, tarafların uzun süren yargılama faaliyeti nedeniyle maruz kalacakları maddi ve manevi baskı ile sıkıntılardan korunması ile adaletin gerektiği şekilde temini ve hukuka olan inancın muhafazası olup, hukuki uyuşmazlığın çözümünde gerekli özenin gösterilmesi gereği de yargılama faaliyetinde göz ardı edilemeyeceğinden, yargılama süresinin makul olup olmadığının her bir başvuru açısından münferiden değerlendirilmesi gerekir (B. No:2012/13, 2/7/2013, § 40).

42. Davanın karmaşıklığı, yargılamanın kaç dereceli olduğu, tarafların ve ilgili makamların yargılama sürecindeki tutumu ve başvurucunun davanın hızla sonuçlandırılmasındaki menfaatinin niteliği gibi hususlar, bir davanın süresinin makul olup olmadığının tespitinde göz önünde bulundurulması gereken kriterlerdir (B. No: 2012/13, 2/7/2013, §§ 41–45).

43. Ancak, belirtilen kriterlerden hiçbiri makul süre değerlendirmesinde tek başına belirleyici değildir. Yargılama sürecindeki tüm gecikmelerin ayrı ayrı tespiti ile bu kriterlerin toplam etkisi değerlendirilmek suretiyle, hangi unsurun yargılamanın gecikmesi açısından daha etkili olduğu saptanmalıdır (B. No: 2012/13, 2/7/2013, § 46).

44. Yargılama faaliyetinin makul sürede gerçekleşip gerçekleşmediğinin saptanması için, öncelikle uyuşmazlığın türüne göre değişebilen, başlangıç ve bitiş tarihlerinin belirlenmesi gereklidir.

45. Medeni hak ve yükümlülüklerle ilgili uyuşmazlıklara ilişkin makul süre değerlendirmesinde, sürenin başlangıcı kural olarak, uyuşmazlığı karara bağlayacak yargılama sürecinin işletilmeye başlandığı, başka bir deyişle davanın ikame edildiği tarihtir. Sürenin bitiş tarihi ise, çoğu zaman icra aşamasını da kapsayacak şekilde yargılamanın sona erme tarihidir (B. No: 2012/13, 2/7/2013, § 52).

46. Davanın ikame edildiği tarih ile Anayasa Mahkemesinin bireysel başvuruların incelenmesi hususundaki zaman bakımından yetkisinin başladığı tarihin farklı olması halinde, dikkate alınacak süre, 23/9/2012 tarihinden sonra geçen süre değil, uyuşmazlığın başlangıç tarihinden itibaren geçen süredir (B. No: 2012/13, 2/7/2013, § 51).

47. Başvuru konusu yargılamanın, Anayasa Mahkemesinin zaman bakımından yetkisinin başlangıcını teşkil eden 23/9/2012 tarihinden önce başlamış olduğu, başvuru tarihinde yargılamanın sona erdiği anlaşılmakla, somut başvuruya ilişkin olarak yapılacak makul süre değerlendirmesinde dikkate alınacak sürenin başlangıcı 14/7/2004 tarihidir.

48. 6100 sayılı Kanun’un 30. maddesinde uyuşmazlıkların makul sürede çözümlenmesi gerektiği belirtilmiş olup, başvuruya konu yargılama faaliyetinin yazılı yargılama usulüne tabi olduğu anlaşılmaktadır.

49. Başvuruya konu yargılama sürecinin incelenmesinde, yargılamanın konusunun, irade sakatlığı nedeniyle ibranamenin iptali ile fon bedelinin tahsili istemine ilişkin olduğu anlaşılmıştır. Başvurucu tarafından 14/7/2004 tarihinde Ankara 7. Asliye Ticaret Mahkemesinde açılan davada, Mahkemece tarafların delilleri toplanmış ve 31/3/2005 tarihinde mahkemenin görevsizliğine karar verilmiştir. 19/7/2005 tarihinde dava dosyası Ankara 2. Asliye Ticaret Mahkemesi esasına kaydedilmiştir. Anılan Mahkeme, davalı F.G. hakkında Ankara 2. Ağır Ceza Mahkemesindeki dava dosyasını incelemiş ve 31/5/2006 tarihinde davanın reddine karar vermiştir. Hükmün Yargıtay tarafından bozulması üzerine, Mahkemece bozma kararına uyularak tarafların tanıkları dinlenmiş, teftiş raporları incelenmiş, bankacı ve hukukçu bilirkişilerden rapor alınmasına karar verilmiştir. Bilirkişi raporunun gelmesinden ve tarafların itirazları değerlendirildikten sonra 10/3/2010 tarihinde davanın reddine karar verilmiştir. Başvurucunun temyizi üzerine Yargıtay 11. Hukuk Dairesince, 30/10/2012 tarihinde hüküm onanmış, karar düzeltme isteminin reddedildiği 13/6/2013 tarihinde hüküm kesinleşmiştir.

50. Başvurunun değerlendirilmesi neticesinde, başvuruya konu alacak davası; hukuki meselenin çözümündeki güçlük, maddi olayların karmaşıklığı, delillerin toplanmasında karşılaşılan engeller, taraf sayısı gibi kriterler dikkate alındığında karmaşık olmaktan uzaktır. Mahkemece, yargılama süresince yaklaşık üç buçuk ay aralıklarla duruşmalar yapıldığı belirlenmiştir. Yargılama sırasında başvurucu vekilinin mazeret bildirerek katılmadığı duruşmanın bulunmadığı anlaşılmıştır. Bu kapsamda, başvurucunun tutum ve davranışlarıyla ve usuli haklarını kullanırken özensiz davranmasıyla yargılamanın uzamasına önemli ölçüde sebep olduğu da söylenemez.

51. 6100 sayılı Kanun’un öngördüğü yargılama usullerine tabi mahkemeler nezdindeki yargılamaların makul sürede tamamlanmadığı yönündeki iddialar daha önce bireysel başvuru konusu yapılmış ve Anayasa Mahkemesi tarafından, özellikle yargılamada sürati temin etmeye hizmet eden özel usul hükümlerinin nazara alınmadığı göz önünde bulundurularak makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği yönünde karar verilmiş olup (B. No: 2012/13, 2/7/2013, §§ 54-64), davaya bütün olarak bakıldığında, somut başvuru açısından farklı bir karar verilmesini gerektirecek bir yön bulunmadığı ve söz konusu yaklaşık dokuz yıllık yargılama sürecinde makul olmayan bir gecikmenin olduğu sonucuna varılmıştır.

52. Açıklanan nedenlerle, başvurucunun Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.

 3. 6216 Sayılı Kanun’un 50. Maddesi Yönünden

53. Başvurucu, adil yargılanma hakkının ihlali nedeniyle likit fon bedelinin ödenmesini ve 100.000,00 TL manevi tazminatın tahsilini talep etmiştir.

54. 6216 sayılı Kanun’un “Kararlar” kenar başlıklı 50. maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:

“Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir.”

55. Başvurucu tarafından likit fon bedelinin ödenmesi talebinde bulunulmuş olup bu talep, maddi tazminat istemi olarak değerlendirilmiştir. Mevcut başvuruda makul sürede yargılama yapılmaması nedeniyle Anayasa’nın 36. maddesinin ihlal edildiği tespit edilmiş olmakla beraber, tespit edilen ihlalle iddia edilen maddi zarar arasında illiyet bağı bulunmadığı anlaşıldığından, başvurucunun maddi tazminat talebinin reddine karar verilmesi gerekir.

56. Başvurucunun tarafı olduğu uyuşmazlığa ilişkin yaklaşık dokuz yıllık yargılama süresi nazara alındığında, yargılama faaliyetinin uzunluğu sebebiyle, yalnızca ihlal tespitiyle giderilemeyecek olan manevi zararı karşılığında başvurucuya takdiren 6.650,00 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesi gerekir.

57. Başvurucu tarafından yapılan ve dosyadaki belgeler uyarınca tespit edilen 198,35 TL harç ve 1.500,00 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 1.698,35 TL yargılama giderinin başvurucuya ödenmesine karar verilmesi gerekir.

V. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Başvurucunun,

1. Makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği yönündeki iddiasının KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

2. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede yargılanma hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,

B. Başvurucuya 6.650,00 TL manevi TAZMİNAT ÖDENMESİNE

C. Başvurucunun tazminata ilişkin diğer taleplerinin REDDİNE,

D. Başvurucu tarafından yapılan 198,35 TL harç ve 1.500,00 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 1.698,35 TL yargılama giderinin BAŞVURUCUYA ÖDENMESİNE,

I.E. Ödemelerin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına; ödemede gecikme olması halinde, bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal faiz uygulanmasına,

II.               18/6/2014 tarihinde OY BİRLİĞİYLE karar verildi.

I. KARAR KİMLİK BİLGİLERİ

Kararı Veren Birim İkinci Bölüm
Karar Türü (Başvuru Sonucu) Esas (İhlal)
Künye
(Hadiye Melek Önder [2.B.], B. No: 2013/6247, 18/6/2014, § …)
   
Başvuru Adı HADİYE MELEK ÖNDER
Başvuru No 2013/6247
Başvuru Tarihi 19/8/2013
Karar Tarihi 18/6/2014

II. BAŞVURU KONUSU


Başvurucu, 14/7/2004 tarihinde Ankara 2. Asliye Ticaret Mahkemesinde açtığı alacak davasının reddedildiğini, makul sürede yargılama yapılmadığını belirterek, adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüş, tazminat talep etmiştir.

III. İNCELEME SONUÇLARI


Hak Müdahale İddiası Sonuç Giderim
Adil yargılanma hakkı (Medeni Hak ve Yükümlülükler) Makul sürede yargılanma hakkı (hukuk) İhlal Manevi tazminat
Hakkaniyete uygun yargılanma hakkı (bariz takdir hatası, içtihat farklılığı vs.-hukuk) Açıkça Dayanaktan Yoksunluk
Kanun yolu şikâyeti (hukuk) Açıkça Dayanaktan Yoksunluk

IV. İLGİLİ HUKUK



Mevzuat Türü Mevzuat Tarihi/Numarası - İsmi Madde Numarası
Kanun 6100 Hukuk Muhakemeleri Kanunu 30
818 Borçlar Kanunu 23
28
  • pdf
  • word
  • whatsapp
  • yazdir
T.C. Anayasa Mahkemesi