TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
SAVAŞ YILDIRIM BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2013/6258)
|
|
Karar Tarihi: 10/6/2015
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Alparslan ALTAN
|
Üyeler
|
:
|
Osman Alifeyyaz PAKSÜT
|
|
|
Celal Mümtaz AKINCI
|
|
|
Muammer TOPAL
|
|
|
M. Emin KUZ
|
Raportör
|
:
|
Bahadır YALÇINÖZ
|
Başvurucu
|
:
|
Savaş YILDIRIM
|
I. BAŞVURUNUN
KONUSU
1. Başvurucu, kendisine ek
sınav hakkı tanınması için öğrenim gördüğü üniversiteye yaptığı başvurunun
reddine ilişkin işlemin iptali istemiyle açtığı davada, Anayasa’nın 36.
maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkının ve 42. maddesinde düzenlenen
eğitim hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüş, manevi tazminat talebinde
bulunmuştur.
II. BAŞVURU
SÜRECİ
2. Başvuru, 12/8/2013 tarihinde
Sivas İdare Mahkemesi vasıtasıyla yapılmıştır. Dilekçe ve eklerinin idari
yönden yapılan ön incelemesi neticesinde Komisyona sunulmasına engel bir
eksikliğin bulunmadığı tespit edilmiştir.
3. İkinci Bölüm İkinci
Komisyonunca, 11/4/2014 tarihinde başvurunun karara bağlanması için Bölüm
kararı alınması gerekli görüldüğünden, dosyanın Bölüme gönderilmesine karar
verilmiştir.
III. OLAY VE
OLGULAR
A. Olaylar
4. Başvuru formu ve eklerinde
ifade edildiği şekliyle olaylar özetle şöyledir:
5. Başvurucu, 1995 yılında
Cumhuriyet Üniversitesi Tıp Fakültesine kaydolmuş, 2008 yılında akademik
başarısızlık nedeniyle okul ile ilişiği kesilmiştir.
6. Başvurucunun, 13/2/2011
tarihli ve 6111 sayılı Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması ile Sosyal
Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ve Diğer Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun'un 173. maddesiyle
4/11/1982 tarihli ve 2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu’na eklenen geçici 58.
maddeden yararlanma talebiyle yaptığı başvuru kabul edilerek fakültenin 2.
sınıfına kaydı yapılmıştır.
7. Başvurucu, 26/8/2011 tarihli
dilekçesi ile 2547 sayılı Kanun’un 44. maddesi uyarınca tarafına ek sınav hakkı
verilmesi talebinde bulunmuştur.
8. Cumhuriyet Üniversitesi Tıp
Fakültesi Dekanlığı, 6111 sayılı Kanun'un 171. maddesiyle 2547 sayılı Kanun’un
44. maddesinin değiştirilerek eğitim süresi ile ilgili sınırlamanın
kaldırıldığı ve öğrencilerin katkı paylarını yatırdığı sürece eğitimlerine
devam edecekleri gerekçesiyle talebi 7/9/2011 tarihli ve 3233 sayılı işlemiyle
reddetmiştir.
9. Başvurucu tarafından anılan
işlemin iptali istemiyle dava açılmış, Sivas İdare Mahkemesi 21/9/2012 tarihli
ve E.2011/1796, K.2012/1008 sayılı kararıyla davanın reddine karar vermiştir.
Kararın gerekçesi şöyledir:
“Dava dosyasının incelenmesinden; Cumhuriyet Üniversitesi
Tıp Fakültesi 1995 101 082 numaralı öğrencisi olan davacının, 06.09.1995
tarihinde lisans eğitimine kaydolduğu, akademik başarısızlık nedeniyle 2008
yılında okuldan ilişiği kesildiği, 04.03.2011 tarihli dilekçeyle 6111 sayılı
Kanunun 2547 sayılı Kanuna geçici 58. maddeyi ekleyen 173. maddesinden
yararlanmak üzere başvurması üzerine, talebi uygun görülerek fakülte 2.
sınıfına intibakının yapıldığı, davacının 2547 sayılı Kanunun 44. maddesi
uyarınca tarafına ek sınav hakkı verilmesi istemli 26.08.2011 tarihli
başvurunun, davalı idarenin 07.09.2011 tarihli ve 3233 sayılı işlemiyle reddi
üzerine bakılan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.
Olayda; davacının 1995 yılında başladığı eğitimden akademik
başarısızlık nedeniyle 2008 yılında ilişiğinin kesilmesi sonrası 6111 sayılı
Kanunun 173. maddesinden yararlanarak Cumhuriyet Üniversitesi Tıp Fakültesi 2.
sınıfına intibakının yapıldığı, aynı Kanunun 131. maddesiyle değiştirilmeden önce
2547 sayılı Kanunun 44. maddesinde düzenlenen ek sınav hakkının değişiklik
sonrası madde metninde yer almadığı, bunun yerine ilgili döneme ait öğrenci
katkı payı ve öğrenim ücretlerini ödeme koşuluyla öğrenimlerine devam etmek
için kayıt yaptırılabileceği düzenlemesine yer verildiği, azami öğrenim
süreleri sonrası öğrencilerin ilişikleri kesilmesi öncesi son bir şans
niteliğindeki ek sınav uygulamasının da bu şekilde son bulduğu görülmektedir.
Diğer taraftan; 6111 sayılı Kanunun uygulamasını gösteren YÖK
Genel Kurulu'nun 07.07.2011 tarihli ve 15 sayılı kararının 2547 sayılı Kanunun
171. maddesi kapsamında, değişiklik öncesi 44. madde ile verilen sınav
haklarının kullanılmasına ilişkin B/1 maddesindeki düzenleme uyarınca davacının
geçmişten gelen ek sınav hakkı bulunmadığı ve bu suretle mevcut uygulamaya
dahil olduğu sonucuna varılmaktadır.
Bu durumda; 6111 Kanun uyarınca fakülte 2. sınıfa intibakı
yapılan davacının aynı Kanunla değişik 2547 sayılı Kanunun 44. maddesinde ek
sınav hakkının düzenlenmemesi ve geçmişten gelen sınav hakkının
bulunmaması nedeniyle tesis edilen işlemde hukuka aykırılık bulunmamaktadır.”
10. Başvurucu tarafından bu
karara yapılan itiraz Sivas Bölge İdare Mahkemesinin 14/3/2013 tarihli ve
E.2013/55, K.2013/95 sayılı kararıyla reddedilmiştir.
11. Bu karara karşı yapılan
karar düzeltme talebi de aynı Mahkemenin 24/6/2013 tarihli ve E.2013/260,
K.2013/257 sayılı kararıyla reddedilmiş ve karar başvurucuya 9/7/2013 tarihinde
tebliğ edilmiştir.
12. Başvurucu tarafından
12/8/2013 tarihinde bireysel başvuru yapılmıştır.
B. İlgili
Hukuk
13. 2547 sayılı Kanun’un 44.
maddesinin (c) bendi şöyledir:
“Bir yıl süreli yabancı dil hazırlık sınıfı hariç, kayıt
olduğu programa ilişkin derslerin verildiği dönemden başlamak üzere, her dönem
için kayıt yaptırıp yaptırmadığına bakılmaksızın önlisans
programlarını azami dört yıl, lisans programlarını azami yedi yıl, lisans ve
yüksek lisans derecesini birlikte veren programları azami dokuz yıl, yüksek
lisans programını azami üç yıl, doktora programını ise azami altı yıl içinde
başarı ile tamamlayarak mezun olamayanlar, bu Kanunun 46 ncı
maddesinde belirtilen koşullara göre ilgili döneme ait öğrenci katkı payı veya
öğrenim ücretlerini ödemek koşulu ile öğrenimlerine devam etmek için kayıt
yaptırabilir. Bu durumda, ders ve sınavlara katılma ile tez hazırlama hariç,
öğrencilere tanınan diğer haklardan yararlandırılmaksızın öğrencilik statüleri
devam eder.”
IV. İNCELEME VE
GEREKÇE
14. Mahkemenin 10/6/2015 tarihinde
yapmış olduğu toplantıda, başvurucunun 12/8/2013 tarihli ve 2013/6258 numaralı
bireysel başvurusu incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun
İddiaları
15. Başvurucu, ek sınav hakkı
verilmesi talebinin reddedilmesinin hukuka aykırı olduğunu, Yükseköğretim
Kurulunun kendi durumundakiler için ek sınav hakkı verilmesine yönelik
genelgesinin bulunduğunu, Dekanlık makamının yetki gaspı yaparak işlem tesis
ettiğini, yargılama süreci devam ederken 6/1/1982 tarihli ve 2577 sayılı İdari
Yargılama Usulü Kanunu’nda değişiklik yapılarak dava konusu yargılamaya ilişkin
temyiz yolunun kaldırıldığını ve bölge idare mahkemesine itiraz hakkı
tanındığını, karar düzeltme kararında Anayasa Mahkemesine yapılacak bireysel
başvuru süresi hakkında bilgi verilmediğini belirterek, Anayasa’nın 36.
maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkının ve 42. maddesinde düzenlenen
eğitim hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüş, manevi tazminat talebinde
bulunmuştur.
B. Değerlendirme
16. Başvurucu, temyiz yolunun
kaldırılması ile bireysel başvuruya ilişkin sürenin belirtilmemesi nedenleriyle
adil yargılanma hakkının ve ek sınav hakkı tanınmamasından dolayı eğitim
hakkının ihlal edildiğinden şikâyet etmektedir. Başvurucunun şikâyetlerinin iki
ayrı başlık halinde değerlendirilmesi gerekmiştir.
1. Adil
Yargılanma Hakkının İhlal Edildiği İddiası
17. Başvurucu, yargılama süreci
devam ederken 2577 sayılı Kanun’da değişiklik yapılarak dava konusu yargılamaya
ilişkin temyiz yolunun kaldırıldığını ve bölge idare mahkemesine itiraz hakkı
tanındığını, karar düzeltme kararında Anayasa Mahkemesine yapılacak bireysel
başvuru süresi hakkında bilgi verilmediğini belirterek, Anayasa’nın 36.
maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri
sürmüştür.
18. 30/11/2011 tarihli ve 6216
sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un “Bireysel başvuru usulü” kenar başlıklı 47.
maddesinin (3) numaralı fıkrası şöyledir:
“Başvuru dilekçesinde başvurucunun ve varsa temsilcisinin
kimlik ve adres bilgilerinin, işlem, eylem ya da ihmal nedeniyle ihlal edildiği
ileri sürülen hak ve özgürlüğün ve dayanılan Anayasa hükümlerinin, ihlal
gerekçelerinin, başvuru yollarının tüketilmesine ilişkin aşamaların, başvuru
yollarının tüketildiği, başvuru yolu öngörülmemişse ihlalin öğrenildiği tarih
ile varsa uğranılan zararın belirtilmesi gerekir. Başvuru dilekçesine,
dayanılan deliller ile ihlale neden olduğu ileri sürülen işlem veya kararların
aslı ya da örneğinin ve harcın ödendiğine dair belgenin eklenmesi şarttır.”
19. 6216 sayılı Kanun’un “Bireysel başvuruların kabul edilebilirlik şartları ve
incelenmesi” kenar başlıklı 48. maddesinin (1) ve (2) numaralı
fıkraları şöyledir:
“(1)Bireysel başvuru hakkında kabul
edilebilirlik kararı verilebilmesi için 45 ila 47 nci
maddelerde öngörülen şartların taşınması gerekir.
(2) Mahkeme, … açıkça dayanaktan yoksun başvuruların kabul
edilemezliğine karar verebilir.”
20. Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü’nün bireysel başvuruların içeriğini düzenleyen “Bireysel başvuru formu ve ekleri” başlıklı
59. maddesinin ilgili bölümü şöyledir:
“…
(2) Başvuru formunda aşağıdaki hususlar yer alır:
…
ç) Kamu gücünün ihlale neden olduğu iddia
edilen işlem, eylem ya da ihmaline dair olayların tarih sırasına göre özeti.
d) Bireysel başvuru kapsamındaki haklardan hangisinin hangi
nedenle ihlal edildiği ve buna ilişkin gerekçeler ve delillere ait özlü
açıklamalar.
e) Başvurucunun güncel ve kişisel bir temel hakkının
doğrudan zedelendiği iddiasının dayanakları.
…
h) Başvurucunun talepleri.
…”
21. İçtüzüğün “Formun ve eklerinin hazırlanmasına ilişkin ilkeler”
başlıklı 60. maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:
“Başvuru formu, İçtüzüğün 59 uncu maddesine uygun olarak
düzenlenir ve aynı maddede belirtilen belgeler ya da onaylı örnekleri başvuru
formuna eklenir.”
22. 6216 sayılı Kanun’un 47.
maddesinin (3) numaralı, 48. maddesinin (1) ve (2) numaralı fıkraları ile
İçtüzüğün 59. maddesinin ilgili fıkraları uyarınca Anayasa Mahkemesine başvuru
konusu olaylarla ilgili delilleri sunmak suretiyle olaylar hakkındaki
iddialarını ve dayanılan Anayasa hükmünün kendilerine göre ihlal edildiğine
dair açıklamalarda bulunarak iddialarını kanıtlamak başvurucuya düşer (Veli Özdemir, B. No: 2013/276, 9/1/2014, §
19).
23. Başvurucunun, kamu gücünün işlem, eylem ya da
ihmali nedeniyle ihlal edildiğini ileri sürdüğü hak ve özgürlük ile dayanılan
Anayasa hükümlerini, ihlal gerekçelerini, dayanılan deliller ile ihlale neden
olduğu ileri sürülen işlem veya kararların neler olduğunu başvuru dilekçesinde
belirtmesi şarttır. Başvuru dilekçesinde kamu gücünün ihlale neden olduğu iddia
edilen işlem, eylem ya da ihmaline dair olayların tarih sırasına göre özeti
yapılmalı; bireysel başvuru kapsamındaki hak ve özgürlüklerden hangisinin hangi
nedenle ihlal edildiği ve buna ilişkin gerekçeler ve deliller açıklanmalıdır (Veli Özdemir, § 20).
24. Yukarıda belirtilen koşullar
yerine getirilmediği takdirde Anayasa Mahkemesi başvuruyu açıkça dayanaktan
yoksun olduğu gerekçesiyle kabul edilemez bulabilir. İddiaların dayanaktan
yoksun olmadığı konusunda Anayasa Mahkemesinin ikna edilmesi, başvurucu
tarafından ileri sürülen iddiaların niteliğine bağlıdır. Başvurucunun
başlangıçta, başvuru hakkında kabul edilemezlik kararı verilmesini önlemek için
başvuru formu ve eklerinde iddialarını destekleyici belgeleri sunması, kamu
gücünün ihlale neden olduğunu iddia ettiği hak ve özgürlüklere ilişkin gerekli
açıklamaları yapması zorunludur (Veli
Özdemir, § 23).
25. Somut olayda başvurucu,
yargılama devam ederken 2577 sayılı Kanun’da yapılan değişiklikle açtığı davaya
ilişkin olarak kanun yolu incelemesinin temyiz yerine itiraz yolu olarak
düzenlenmesinin ve Sivas Bölge İdare Mahkemesinin karar düzeltme kararında
bireysel başvuru için Anayasa Mahkemesine başvuru süresinin gösterilmemesinin
adil yargılanma hakkına aykırı olduğunu ileri sürmüştür.
26. Başvurucu, kanun yolu
incelemesine ilişkin olarak yapılan değişikliğin hangi sebeplerle adil
yargılanma hakkına aykırı olduğunu, buna ilişkin gerekçeler ile delillere ait
açıklamaları başvuru dilekçesinde göstermemiş, gerekli açıklamaları
yapmamıştır.
27. Diğer yandan başvurucunun,
karar düzeltme talebinin reddine ilişkin kararın kendisine tebliğinden itibaren
süresi içinde Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru yaptığı göz önüne
alındığında, kararda bireysel başvuru süresinin gösterilmemiş olmasının hak
ihlaline neden olduğu iddiası somut olarak değerlendirilebilecek bir iddia
niteliğinde değildir.
28. Anayasa Mahkemesine yapılan
bireysel başvurularda, başvuruların titizlikle hazırlanma ve takip edilme
yükümlülüğü vardır. Bu yükümlülüğün bir gereği olarak başvurucu, Anayasa
hükmünün ihlal edildiğine ilişkin açıklamalarda bulunmak suretiyle iddialarını
kanıtlamak zorundadır. Başvurucu tarafından soyut şekilde anayasal haklarının
ihlal edildiğinin ileri sürülmesi iddiaların ispatlandığı anlamına gelmez.
Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru yolu, Anayasa’ya aykırılığın soyut biçimde
ileri sürülmesini sağlayan bir yol olarak düzenlenmemiştir (İrfan Sarı, B. No: 2014/1397, 30/6/2014,
§ 27).
29. Somut başvuruda başvurucu yukarıda sayılan
koşulları yerine getirmeyerek iddialarını temellendirmediğinden başvurusunun
esasının incelenmesi imkânı bulunmamaktadır (Benzer yönde değerlendirmeler için
bkz. Ünal Yıldırım, B.No:2013/6776, 5/11/2014, § 29).
30. Açıklanan nedenlerle, başvurucu tarafından
ileri sürülen ihlal iddialarının kanıtlanamamış olması nedeniyle, başvurunun bu
kısmının, diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin “açıkça dayanaktan yoksun olması” nedeniyle
kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Eğitim
Hakkının İhlal Edildiği İddiası
31. Başvurucu, tarafına ek sınav
hakkı verilmemesi nedeniyle eğitim hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
32. Anayasa’nın 148. maddesinin
üçüncü ve 6216 sayılı Kanun’un 45. maddesinin (1) numaralı fıkraları gereğince,
Anayasa Mahkemesine yapılan bir bireysel başvurunun esasının incelenebilmesi
için, kamu gücü tarafından müdahale edildiği iddia edilen hakkın Anayasa’da
güvence altına alınmış olmasının yanı sıra Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi
(Sözleşme) ve Türkiye’nin taraf olduğu ek protokollerinin kapsamına da girmesi
gerekir. Bir başka ifadeyle, Anayasa ve Sözleşme’nin ortak koruma alanı dışında
kalan bir hak ihlali iddiasını içeren başvurunun kabul edilebilir olduğuna
karar verilmesi mümkün değildir (Onurhan Solmaz,
B. No: 2012/1049, 26/3/2013, § 18).
33. Anayasa’nın 13. maddesi
şöyledir:
“Temel hak ve hürriyetler, özlerine dokunulmaksızın yalnızca
Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak
kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, Anayasanın sözüne ve ruhuna,
demokratik toplum düzeninin ve laik Cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük
ilkesine aykırı olamaz.”
34. Anayasa’nın 42. maddesinin
birinci fırkası şöyledir:
“Kimse, eğitim ve öğrenim hakkından yoksun bırakılamaz.
Öğrenim hakkının kapsamı kanunla tesbit edilir ve
düzenlenir.”
35. Türkiye’nin de taraf olduğu Sözleşme’ye Ek 1 No.lu Protokol’ün 2. maddesi şöyledir:
“Hiç kimse eğitim hakkından yoksun bırakılamaz. Devlet,
eğitim ve öğretim alanında yükleneceği görevlerin yerine getirilmesinde, ana ve
babanın bu eğitim ve öğretimin kendi dini ve felsefi inançlarına göre
yapılmasını sağlama haklarına saygı gösterir.”
36. Görüldüğü üzere, Anayasa ve
1 No.lu Protokol’de düzenlenen eğitim hakkının, “belirli bir zamanda var olan eğitim kurumlarına erişim hakkı”nı
güvence altına aldığı ve herhangi bir ayrıma gidilmeksizin, kamu ve özel eğitim
kurumları ile ilk, orta ve yüksek öğrenim seviyelerini kapsadığı
anlaşılmaktadır (Hikmet Balabanoğlu,
B. No: 2012/1334, 17/9/2013, § 28; benzer yöndeki AİHM
kararları için bkz. Kjeldsen, Busk Madsen
ve Pedersen/Danimarka, B. No: 5926/72, 7/12/1976, § 50; Leyla Şahin/Türkiye, B. No: 44774/98, 10/11/2005, §§ 134-136). Bu nedenle,
başvurucunun eğitim hakkının ihlal edildiği iddiasının, Anayasa Mahkemesinin
konu bakımından yetkisi kapsamında yer aldığı anlaşılmaktadır.
37. 6216 sayılı Kanun’un 48.
maddesinin (2) numaralı fıkrasına göre Mahkemece açıkça dayanaktan yoksun
başvuruların kabul edilemez olduğuna karar verilebilir. Başvurucunun ihlal
iddialarını kanıtlayamadığı, iddialarının salt kanun yolunda gözetilmesi gereken
hususlara ilişkin olduğu, temel haklara yönelik bir müdahalenin olmadığı veya
müdahalenin meşru olduğu açık olan başvurular ile karmaşık veya zorlama
şikâyetlerden ibaret başvurular açıkça dayanaktan yoksun kabul edilebilir (Kürşat Eyol, B.
No: 2012/665, 13/6/2013, § 20).
38. Anayasa’da yer alan eğitim
ve öğrenim hakkı, kamu otoritelerine bireyin eğitim ve öğrenim almasını
engellememe negatif ödevini yüklemekle birlikte, bütün bireylere her alanda
eğitim ve öğrenim sağlaması şeklinde pozitif bir ödev yüklememektedir. Bu
doğrultuda devletin, yükseköğrenim görmek isteyen herkese, bunu sağlama
şeklinde pozitif bir ödevi de bulunmamaktadır (Hikmet
Balabanoğlu, § 29).
39. Halen tıp fakültesinde
eğitimine devam eden başvurucu, tarafına ek sınav hakkı verilmemesinin eğitim
hakkını ihlal ettiğini iddia etmektedir.
40. Bu aşamada incelenmesi
gereken husus eğitim hakkının kullanımına veya haktan yararlanılmasına kamu
gücünün işlem, eylem veya ihmali nedeniyle doğrudan bir müdahalenin söz konusu
olup olmadığıdır. Eğer doğrudan bir müdahalenin varlığı tespit edilirse bu
müdahalenin Anayasa’nın 13. ve 42. maddelerinde öngörülen şartlara uygun olup
olmadığı değerlendirilmeli; bu çerçevede müdahalenin hukuki dayanağının ve
meşru bir amacının olup olmadığı hususları ile ölçülü ve demokratik bir
toplumda gerekli olup olmadığı hususlarının tartışılarak ihlal iddiası hakkında
bir sonuca varılması gerekir (Ünal Yıldırım,
§ 40).
41. Başvuru konusu olayda, tıp
fakültesi öğrencisi olan ve 9 yılı aşkın bir süredir fakülte eğitimine devam
eden başvurucu, 2547 sayılı Kanun’un 47. maddesi uyarınca tarafına ek sınav
hakkı verilmesi talebinde bulunmuş, ilgili fakülte dekanlığı talep tarihinden
önce anılan maddede 6111 sayılı Kanun ile değişikliğe gidilmesi sonucunda
eğitim süresi ile ilgili sınırlamanın kaldırıldığı, artık öğrencilerin katkı
paylarını yatırdığı sürece eğitimlerine devam edebileceği hususlarını
belirtilerek, ek sınav hakkı talebinin reddine yönelik işlem tesis etmiştir.
42. Eğitimin toplum için
taşıdığı öneme karşın, eğitim hakkı mutlak ve sınırsız bir hak değildir.
Niteliği gereği devlet tarafından düzenleme yapılmasını gerektirdiğinden,
eğitim hakkının bazı kısıtlamalara tabi tutulması da doğaldır. Şüphesiz eğitim
kurumlarını düzenleyen kurallar, toplumun ihtiyaç ve kaynakları ile eğitimin
farklı düzeylerine has özelliklere göre, zaman ve mekân içinde değişiklik
gösterebilir. Bu nedenle, devletler bu konuda yapacakları düzenleme ve
uygulamalarda belli bir takdir alanına sahiptirler. Devletin bu takdir alanı,
eğitim kurumunun seviyesi yükseldikçe artmakta, buna karşılık bu eğitimin birey
ve toplum bakımından önemine bağlı olarak azalmaktadır (Ponomaryovi/Bulgaristan, 5335/05, 21/6/2011, § 50).
Nitekim Anayasa’nın 42. maddesi ilköğretimin, zorunlu ve devlet okullarında
ücretsiz olarak verilmesini öngörürken, öğrenim hakkının kapsamının kanunla
belirleneceğini kabul etmektedir (Yüksel
Baran, B. No: 2012/782, 26/6/2014, § 37).
43. 6111 sayılı Kanun’un 170.
maddesi ile 2547 sayılı Kanun’un 44. maddesinde yapılan değişiklik sonrası
üniversite eğitim süresine ilişkin olarak sınırlama kaldırılmış ve bunun yerine
katkı paylarının ödenmesi şartıyla kişilerin eğitim hayatlarına süre sınırı olmaksızın
devam etme imkânı getirilmiştir. Bu düzenlemeye paralel olarak, süre sınırı
nedeniyle öğrencilere tanınan bir imkân olan ek sınav hakkına gerek olmadığı
için yapılan kanuni düzenlemede bu hususa yer verilmemiştir (Ünal Yıldırım, § 43).
44. Sonuç itibarıyla, başvurucu
hakkında tesis edilen işlem ile başvurucunun eğitim hakkını kullanmasına kamu
gücünün işlem, eylem veya ihmali nedeniyle doğrudan bir müdahalenin söz konusu
olmadığı, başvurucunun katkı payını yatırdığı süre boyunca eğitim hakkını
kullanabileceği anlaşılmaktadır.
45. Açıklanan nedenlerle,
başvurucunun eğitim hakkının ihlali iddialarına ilişkin olarak doğrudan bir
müdahalenin olmadığı açık olduğundan, başvurunun bu kısmının diğer kabul
edilebilirlik şartları yönünden incelenmeksizin “açıkça dayanaktan yoksun olması” nedeniyle kabul edilemez
olduğuna karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan
gerekçelerle;
A. Başvurucunun,
1.
Adil yargılanma hakkının ihlal edildiği yönündeki iddiasının “açıkça dayanaktan yoksun olması”,
2.
Eğitim hakkının ihlal edildiği yönündeki iddiasının “açıkça dayanaktan yoksun olması”,
nedenleriyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde bırakılmasına,
10/6/2015
tarihinde OY BİRLİĞİYLE karar
verildi.