TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
BİRİNCİ BÖLÜM
KARAR
MEHMET DENK VE DİĞERLERİ BAŞVURUSU
(Başvuru Numarası: 2013/6264)
Karar Tarihi: 6/4/2016
Başkan
:
Burhan ÜSTÜN
Üyeler
Nuri NECİPOĞLU
Erdal TERCAN
Kadir ÖZKAYA
Rıdvan GÜLEÇ
Raportör Yrd
Yusuf Enes KAYA
Başvurucular
1. Mehmet DENK
2. Sedat DENK
3. Hidayet DENK
4. Kemal DENK
5. Cihan DENK
6. Gülşan GÜNEŞ
7. Zini DENK
Vekili
Av. Ali AYDEMİR
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, kadastro davasının makul sürede sonuçlandırılmaması nedeniyle adil yargılanma ve mülkiyet hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvurular 19/8/2013 ve 16/12/2013 tarihlerinde Anayasa Mahkemesine doğrudan yapılmıştır.Başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesi neticesinde başvuruların Komisyona sunulmasına engel teşkil edecek bir eksikliğinin bulunmadığı tespit edilmiştir.
3. Birinci Bölüm Birinci Komisyon tarafından 30/9/2014 tarihinde 2013/6264 numaralı başvurunun, Birinci Bölüm Üçüncü Komisyon tarafından 29/9/2014 tarihinde 2013/9052 numaralı başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
4. Başvurucu Mehmet Denk ve Zini Denk tarafından yapılan 2013/9052 sayılı bireysel başvuru dosyası ile Mehmet Denk, Sedat Denk, Hidayet Denk, Kemal Denk, Cihan Denk ve Gülşan Güneş tarafından yapılan 2013/6264 numaralı bireysel başvuru dosyası aralarındaki hukuki ve fiili irtibat nedeniyle birleştirilmiş; incelemeye 2013/6264 sayılı bireysel başvuru dosyası üzerinden devam edilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından 5/2/2015 tarihinde, başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlığın 3/3/2015 tarihli yazısında Anayasa Mahkemesinin önceki kararlarına ve bu kapsamda sunulan görüşlerine atfen başvuru hakkında görüş sunulmayacağı bildirilmiştir.
7. Anayasa Mahkemesince Merkezî Nüfus İdare Sistemi üzerinden yapılan sorgulamada başvuruculardan Mehmet Denk’in 19/7/2015 tarihinde vefat ettiği anlaşılmıştır.
8. Vefat eden başvurucunun mirasçılarından Servet Denk, Eyyup Denk, Mekkiye Alkan, Emine Denk, Abdulkadir Denk, Zeki Denk, Mülkiye Denk, Gülten Denk, Evin Necimoğlu, Devrim Denk, Ersin Denk, Esin Denk, İbrahim Murat Denk murisleri Mehmet Denk tarafından yapılmış olan bireysel başvuruyu devam ettirdiklerini ve başvuru dosyasındaki ihlal iddialarına katıldıklarını beyan etmişlerdir.
III. OLAY VE OLGULAR
A. Olaylar
9. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili olaylar özetle şöyledir:
10. Başvurucular Sedat Denk, Hidayet Denk, Kemal Denk, Cihan Denk ve Gülşan Güneş'in murisi Mustafa Denk ile başvurucular Mehmet Denk ve Zini Denk tarafından Derik Asliye Hukuk Mahkemesinde 16/3/1954 tarihinde Ö.G. ve müşterekleri aleyhine müdahalenin men'i davası açılmış; dava, Mahkemenin E.1954/38 sayılı dosyasına kaydedilmiştir.
11. Derik Asliye Hukuk Mahkemesi 4/7/1956 tarihli ve E.1954/38, K.1956/85 sayılı kararıyla davanın kabulüne karar vermiş, temyiz üzerine Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 25/2/1957 tarihli ve E.1957/1000, K.1957/208 sayılı ilâmıyla eksik inceleme yapıldığı gerekçesiyle İlk Derece Mahkemesi kararını bozmuştur.
12. Bozma kararı üzerine yapılan yargılamada Derik Asliye Hukuk Mahkemesi, 11/5/1960 tarihli ve E.1957/47, K.1960/31 sayılı kararıyla davanın reddine karar vermiş, temyiz üzerine Yargıtay 1. Hukuk Dairesi, 5/4/1962 tarihli ve E.1962/642, K.1962/2456 sayılı ilâmıyla İlk Derece Mahkemesi kararını bozmuştur.
13. Bozma kararı üzerine yapılan yargılamada Derik Asliye Hukuk Mahkemesi 3/7/1963 tarihli veE.1963/13, K.1963/54 sayılı kararıyla tekrar davanın reddine karar vermiş, temyiz üzerine Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 21/3/1964 tarihli ve E.1963/8159, K.1964/1674 sayılı ilâmıyla İlk Derece Mahkemesi kararını bozmuştur.
14. Yargıtay bozma ilâmı sonrasında Derik Asliye Hukuk Mahkemesine gelen dava hakkında Mahkeme 3/10/1967 tarihli ve E.1964/118, K.1967/79 sayılı kararıyla dava konusu gayrimenkullerin bulunduğu Hisaraltı köyünde kadastro çalışmalarına başlandığı gerekçesiyle görevsizlik kararı vererek dosyanın görevli Derik Tapulama Hâkimliğine gönderilmesine karar vermiştir.
15. Derik Tapulama Hakimliği 26/3/1971 tarihli ve E.1967/183, K.1971/28 sayılı kararıyla hâkimlerin davadan çekinmeleri nedeniyle merci tayini için dosyanın Yargıtaya gönderilmesine karar vermiştir.
16. Yargıtay 4. Hukuk Dairesi 25/5/1971 tarihli ve E.1971/6117, K.1971/5049 sayılı ilâmıyla Kızıltepe Tapulama Mahkemesini davaya bakmak için görevlendirmiştir.
17. Kızıltepe Kadastro Mahkemesi 20/3/1981 tarihli ve E.1972/73, K.1981/61 sayılı kararı ile görevsizlik kararı vererek dosyanın görevli Mahkeme olan Derik Tapulama Mahkemesine gönderilmesine karar vermiştir.
18. Anılan kararın temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 7. Hukuk Dairesi 20/10/1981 tarihli ve E.1981/12486, K.1981/10739 sayılı ilamıyla İlk Derece Mahkemesinin kararını bozmuştur.
19. Bozma ilamı üzerine dava, Kızıltepe Kadastro Mahkemesinin 1982/10 sayılı esasına kaydedilmiştir.
20. Kızıltepe Kadastro Mahkemesinin kapatılması ve dava dosyalarının Mardin Adliyesine devredilmesinden sonra dava dosyası Mardin Kadastro Mahkemesinin 2013/78 sayılı esasına kaydedilmiş olup yargılama hâlen devam etmektedir.
21. Başvurucular 19/8/2013 ve 16/12/2013 tarihlerinde bireysel başvuruda bulunmuşlardır.
B. İlgili Hukuk
22. 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 30. maddesi ile 21/6/1987 tarihli ve 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 25. maddesinin birinci fıkrası, 28. maddesinin birinci fıkrası, 29. maddesinin birinci, üçüncü ve dördüncü fıkraları, 30. maddesinin birinci ve ikinci fıkraları, 32. maddesinin birinci fıkrası ve 36. maddesinin birinci fıkrasının son cümlesi (Güher Ergun ve Tosun Tayfun Ergun, B. No: 2012/12, 17/9/2013, §§ 16-22).
IV. İNCELEME VE GEREKÇE
23. Mahkemenin 6/4/2016 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucuların İddiaları
24. Başvurucular 16/3/1954 tarihinde Derik Asliye Hukuk Mahkemesinde müdahalenin men'i davası olarak açtıkları ve taşınmazın bulunduğu yerde kadastro çalışmalarına başlandığı gerekçesiyle Kadastro Mahkemesine devredilen davadaki yargılamanın hâlen devam ettiğini ve makul sürede sonuçlandırılamadığını, bu sürede taşınmazlarını kullanamadıklarını, taşınmazlarının gelirlerinden yararlanamadıklarını belirterek mülkiyet ve adil yargılanma haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüşler ve tazminat talep etmişlerdir.
B. Değerlendirme
1. Kabul Edilebilirlik Yönünden
25. Başvuru formu ile eklerinin incelenmesi sonucunda açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
a. 2013/6264 Numaralı Bireysel Başvuru Dosyasındaki İhlal İddiaları
26. Başvurucular 16/3/1954 tarihinde Derik Asliye Hukuk Mahkemesinde müdahalenin men'i davası olarak açtıkları ve taşınmazın bulunduğu yerde kadastro çalışmalarına başlandığı gerekçesiyle Kadastro Mahkemesine devredilen davadaki yargılamanın halen devam ettiğini ve makul sürede sonuçlandırılamadığını, bu sürede taşınmazlarını kullanamadıklarını, taşınmazlarının gelirlerinden yararlanamadıklarını belirterek mülkiyet ve adil yargılanma haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüşlerdir.
27. Anayasa ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (Sözleşme) ortak koruma alanı dışında kalan bir hak ihlali iddiasını içeren başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi mümkün olmayıp (Onurhan Solmaz, B. No: 2012/1049, 26/3/2013, § 18), Sözleşme metni ile Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararlarından ortaya çıkan ve adil yargılanma hakkının somut görünümleri olan alt ilke ve haklar, Anayasa’nın 36. maddesinde yer verilen adil yargılanma hakkının da unsurlarıdır. Anayasa Mahkemesi de Anayasa’nın 36. maddesi uyarınca inceleme yaptığı birçok kararında, ilgili hükmü Sözleşme’nin 6. maddesi ve AİHM içtihadı ışığında yorumlamak suretiyle Sözleşme’nin lâfzî içeriğinde yer alan ve AİHM içtihadıyla adil yargılanma hakkının kapsamına dâhil edilen ilke ve haklara, Anayasa’nın 36. maddesi kapsamında yer vermektedir. Somut başvurunun dayanağını oluşturan makul sürede yargılanma hakkı da yukarıda belirtilen ilkeler uyarınca adil yargılanma hakkının kapsamına dâhil olup ayrıca davaların en az giderle ve mümkün olan süratle sonuçlandırılmasının yargının görevi olduğunu belirten Anayasa’nın 141. maddesinin de Anayasa’nın bütünselliği ilkesi gereği, makul sürede yargılanma hakkının değerlendirilmesinde gözönünde bulundurulması gerektiği açıktır (Güher Ergun ve diğerleri, B. No: 2012/13, 2/7/2013, §§ 38, 39).
28. Davanın karmaşıklığı, yargılamanın kaç dereceli olduğu, tarafların ve ilgili makamların yargılama sürecindeki tutumu ve başvurucunun davanın hızla sonuçlandırılmasındaki menfaatinin niteliği gibi hususlar, bir davanın süresinin makul olup olmadığının tespitinde gözönünde bulundurulması gereken kriterlerdir (Güher Ergun ve diğerleri, §§ 41–45).
29. Anayasa’nın 36. maddesi ve Sözleşme’nin 6. maddesi uyarınca medeni hak ve yükümlülüklere ilişkin uyuşmazlıkların makul sürede karara bağlanması gerekmektedir. Başvuru konusu olayda taşınmaz mülkiyeti hakkında Derik Asliye Hukuk Mahkemesinde açılan ve görevsizlik kararı sonucu Derik Kadastro Mahkemesine gönderilen, bu Mahkemenin kapatılması üzerine Mardin Kadastro Mahkemesine devredilen kadastro tespitine itiraz davasında 3402 sayılı Kanun ve 6100 sayılı Kanun’da yer alan usul hükümlerine göre yürütülen somut yargılama faaliyetinin, medeni hak ve yükümlülükleri konu alan bir yargılama olduğunda kuşku yoktur (Güher Ergun ve diğerleri, § 49).
30. Medeni hak ve yükümlülüklerle ilgili uyuşmazlıklara ilişkin makul süre değerlendirmesinde sürenin başlangıcı kural olarak uyuşmazlığı karara bağlayacak yargılama sürecinin işletilmeye başlandığı tarihtir, başka bir deyişle davanın ikame edildiği tarih olup somut başvuru açısından bu tarih 16/3/1954'tür.
31. Başvuruya konu dava; başvurucular Sedat Denk, Hidayet Denk, Kemal Denk, Cihan Denk ve Gülşan Güneş’in miras bırakanlarından intikalle takip etmekte oldukları bir uyuşmazlık olup bu yönüyle makul süre değerlendirmesi bakımından dikkate alınacak sürenin başlangıç anı, mirasçıların yargılamaya katıldıkları an değil, somut olayda muris açısından değerlendirmeye esas alınan sürenin başlangıç anıdır (Gülseren Erdal ve diğerleri, B. No: 2013/1115, 5/12/2013, § 51).
32. Sürenin bitiş tarihi ise çoğu zaman icra aşamasını da kapsayacak şekilde yargılamanın sona erme tarihidir. Ancak devam eden yargılamalara ilişkin makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği iddiasını içeren başvuruların yargılama faaliyetinin devamı sırasında da yapılabilmesi olanağı bulunduğundan değerlendirmeye esas alınacak sürenin bitiş anı başvurunun karara bağlandığı tarihtir (Güher Ergun ve diğerleri,§ 52).
33. Başvuruya konu yargılama sürecinin incelenmesinden başvurucular Sedat Denk, Hidayet Denk, Kemal Denk, Cihan Denk ve Gülşan Güneş'in murisi Mustafa Denk ile başvurucular Mehmet Denk ve Zini Denk tarafından Derik Asliye Hukuk Mahkemesinde 16/3/1954 tarihinde Ö.G. ve müşterekleri aleyhine müdahalenin men'i davası açıldığı; bu davanın, Mahkemenin E.1954/38 sayılı dosyasına kaydedildiği, yapılan yargılamada davanın kabulüne karar verildiği, bu kararın temyiz incelemesi sonucunda bozulduğu, bozma üzerine yapılan yargılamada davanın reddine karar verildiği, bu kararın da temyiz incelemesi sonucunda bozulduğu anlaşılmıştır. Yargıtay bozma kararı sonrası Derik Asliye Hukuk Mahkemesine gelen dava hakkında, dava konusu gayrimenkullerin bulunduğu Hisaraltı köyünde kadastro çalışmalarına başlandığı gerekçesiyle Mahkemenin görevsizliğine ve dosyanın görevli Derik Tapulama Hâkimliğine gönderilmesine karar verildiği, davanın Derik Tapulama Mahkemesinin E.1967/183 sayılı dosyasına kaydedildiği, Mahkemenin 26/3/1971 tarihli ilâmı ile hâkimlerin davadan çekinmeleri nedeniyle merci tayini için dosyanın Yargıtaya gönderilmesine karar verildiği, Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin davaya bakmak için Kızıltepe Tapulama Mahkemesini görevlendirdiği, yapılan yargılama sonunda Kızıltepe Tapulama Mahkemesinin görevsizlik kararı vererek dosyayı Derik Tapulama Mahkemesine gönderdiği, yapılan temyiz incelemesi sonucunda İlk Derece Mahkemesinin kararının bozulduğu ve davanın Kızıltepe Kadastro Mahkemesinin E.1982/10 sayılı dosyasına kaydedildiği belirlenmiştir. Mahkemece Derik Tapulama Mahkemesine keşif yapılması konusunda talimatlar yazıldığı ancak bu talimatların yerine getirilmediği, yapılan duruşmalarda talimat cevaplarının beklendiği ve dosya kapsamında henüz keşif yapılamadığı anlaşılmıştır. Kızıltepe Kadastro Mahkemesinin kapatılması üzerine dosyanın Mardin Kadastro Mahkemesine devredildiği ve yargılamanın hâlen devam ettiği belirlenmiştir.
34. İlgili yargılama evrakının incelenmesinden başvuruya konu yargılama sürecinin kısmen Asliye Hukuk kısmen Kadastro Mahkemesi önünde sürdüğü görülmekle 3402 sayılı Kanun’da yer alan özel usul hükümleri ile medeni hak ve yükümlülüklere ilişkin uyuşmazlıkları konu alan yargılama faaliyetleri için geçerli genel usule ilişkin hükümleri içeren 6100 sayılı Kanun’a tabi bir yargılama faaliyetinin söz konusu olduğu ve 3402 sayılı Kanun’da yer alan özel usul hükümleri ile 6100 sayılı Kanun’un 30. maddesinin, uyuşmazlıkların makul sürede çözümlenmesi gerekliliğini ortaya koyduğu anlaşılmaktadır (bkz. § 20).
35. Kadastro Mahkemesi ve 6100 sayılı Kanun’un öngördüğü yargılama usullerine tabi mahkemeler nezdindeki yargılamaların makul sürede tamamlanmadığı yönündeki iddialar, daha önce bireysel başvuru konusu yapılmış ve Anayasa Mahkemesi tarafından özellikle yargılamada sürati temin etmeye hizmet eden özel usul hükümlerinin dikkate alınmadığı gözönünde bulundurularak makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği yönünde kararlar verilmiştir (Güher Ergun ve diğerleri, §§ 54-64; Güher Ergun ve Tosun Tayfun Ergun, §§ 53-62; Gülseren Erdal ve diğerleri, §§ 60-67; Haydar İzgi, B. No: 2012/673, 19/12/2013, §§ 37-43).
36. Başvuruya konu davanın taraf sayısı ve mahiyeti nedeniyle icrası gereken usul işlemlerinin niteliği başvuruya konu yargılamanın karmaşık niteliğinin bulunduğunu ortaya koymakla birlikte davaya bütün olarak bakıldığında 3402 sayılı Kanun’da yer alan usul hükümlerine tabi bir yargılama sürecine ilişkin somut başvuru açısından farklı bir karar verilmesini gerektirecek bir yön bulunmadığı ve başvurucular açısından altmış bir yılı aşkın bir süredir devam eden yargılama sürecinde makul olmayan bir gecikmenin olduğu sonucuna varılmıştır.
37. Açıklanan nedenlerle başvurucuların Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede yargılanma haklarının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
38. Başvurucular uzun süren yargılama nedeniyle taşınmazlarını kullanamadıklarını belirterek Anayasa’nın 35. maddesinde tanımlanan mülkiyet haklarının ihlal edildiğini iddia etmiş olup başvurucuların makul sürede yargılanma haklarının ihlal edildiği yönünde yukarıda yer verilen tespitler ışığında mülkiyet haklarının ihlal edildiği yönündeki iddialarının ayrıca değerlendirilmesine gerek görülmemiştir.
b. 2013/9052 Numaralı Bireysel Başvuru Dosyasındaki İhlal iddiaları
i. Başvurucu Mehmet Denk Yönünden
39. Başvurucu 16/3/1954 tarihinde Derik Asliye Hukuk Mahkemesinde müdahalenin men'i davası olarak açtıkları ve taşınmazın bulunduğu yerde kadastro çalışmalarına başlandığı gerekçesiyle Kadastro Mahkemesine devredilen davadaki yargılamanın hâlen devam ettiğini ve makul sürede sonuçlandırılamadığını, bu sürede taşınmazlarını kullanamadığını, taşınmazının gelirlerinden yararlanamadığını belirterek mülkiyet ve adil yargılanma haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
40. Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü'nün "Bireysel başvuru formu ve ekleri" başlıklı 59. maddesinin (5) numaralı fıkrası şöyledir:
"Başvurucuların, adreslerinde veya başvuruyla ilgili koşullarda herhangi bir değişiklik meydana geldiğinde bunu Mahkemeye bildirmeleri zorunludur."
41. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un “Başvuru hakkının kötüye kullanılması” kenar başlıklı 51. maddesi şöyledir:
“Bireysel başvuru hakkını açıkça kötüye kullandığı tespit edilen başvurucular aleyhine, yargılama giderlerinin dışında, ayrıca ikibin Türk Lirasından fazla olmamak üzere disiplin para cezasına hükmedilebilir.”
42. İlgili düzenleme vasıtasıyla genel hukuk teorisinde bir kamu düzeni kuralı olarak ele alınan ve genel olarak bir hakkın açıkça öngörüldüğü amaç dışında ve başkalarını zarara sokacak şekilde kullanılmasının hukuk düzenince himaye edilmeyeceğini ifade eden hakkın kötüye kullanılmasının, bireysel başvuru alanında özel olarak ele alındığı görülmektedir. Bu bağlamda bireysel başvuru usulünün amacına açıkça aykırı olan ve Mahkemenin başvuruyu gereği gibi değerlendirmesini engelleyen davranışların, başvuru hakkının kötüye kullanılması olarak değerlendirilmesi mümkündür (S.Ö., B. No: 2013/7087, 18/9/2014, § 28).
43. Bu kapsamda özellikle Mahkemeyi yanıltmak amacıyla kasten gerçek olmayan maddi vakıalara dayanılması veya bu nitelikte bilgi ve belge sunulması, başvurunun değerlendirilmesi noktasında esaslı olan bir unsur hakkında bilgi verilmemesi, başvurunun değerlendirilmesi sürecinde vuku bulan ve söz konusu değerlendirmeyi etkileyecek nitelikte yeni ve önemli gelişmeler hakkında Mahkemenin bilgilendirilmemesi suretiyle başvuru hakkında doğru bir kanaat oluşturulmasının engellenmesi, medeni ve meşru eleştiri sınırları saklı kalmak kaydıyla bireysel başvuru amacıyla bağdaşmayacak surette hakaret, tehdit veya tahrik edici bir üslup kullanılması ile söz konusu başvuru yolu kapsamında ihlalin tespiti ile ihlal ve sonuçlarının ortadan kaldırılmasına ilişkin amaçla bağdaşmayacak surette içeriksiz bir başvuruda bulunulması durumunda başvuru hakkının kötüye kullanıldığı kabul edilebilecektir (S.Ö., § 29).
44. Somut başvuru açısından başvurucu Mehmet Denk’in hem 2013/6264 sayılı bireysel başvuru dosyasında hem de 2013/9052 sayılı bireysel başvuru dosyasında başvurucu olarak yer aldığı tespit edilmiştir. Anılan bireysel başvuru dosyaları, başvurulara konu olan davaların aynı olduğu gerekçesiyle birleştirilmiştir (bkz. § 4). Dolayısıyla başvurucu Mehmet Denk, hukuki sebepleri ve maddi olayları aynı olan bir konuda hem 19/8/2013 tarihinde hem de 16/12/2013 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuş, söz konusu başvurular yapıldıktan sonra mükerrer tazminat ödenmesine yol açabilecek bu hususa ilişkin olarak Mahkememize herhangi bir bilgilendirmede bulunmamıştır.
45. Açıklanan nedenle başvurucunun; başvurunun değerlendirilmesi noktasında esaslı olan bir unsur hakkında bilgi vermediği, bu süreçte vuku bulan ve söz konusu değerlendirmeyi etkileyecek nitelikte yeni ve önemli gelişmeler hakkında Mahkemeyi bilgilendirmemek suretiyle başvuru hakkında doğru bir kanaat oluşturulmasını engellediği anlaşıldığından başvurunun başvuru hakkının kötüye kullanımı nedeniyle reddine karar verilmesi gerekir. Başvuru hakkını kötüye kullanan kişi ölmüş olduğu için disiplin para cezasına hükmedilmesi gerekli görülmemiştir.
ii. Başvurucu Zini Denk Yönünden
46. Başvurucu 16/3/1954 tarihinde Derik Asliye Hukuk Mahkemesinde müdahalenin meni davası olarak açtıkları ve taşınmazın bulunduğu yerde kadastro çalışmalarına başlandığı gerekçesiyle Kadastro Mahkemesine devredilen davadaki yargılamanın hâlen devam ettiğini ve makul sürede sonuçlandırılamadığını, bu sürede taşınmazlarını kullanamadığını, taşınmazının gelirlerinden yararlanamadığını belirterek mülkiyet ve adil yargılanma haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
47. Yukarıda 2013/6264 sayılı bireysel başvuru dosyası açısından yapılan değerlendirmeler ışığında başvuruya konu davanın taraf sayısı ve mahiyeti nedeniyle icrası gereken usul işlemlerinin niteliği, başvuruya konu yargılamanın karmaşık niteliğinin bulunduğunu ortaya koymakla birlikte davaya bütün olarak bakıldığında 3402 sayılı Kanun’da yer alan usul hükümlerine tabi bir yargılama sürecine ilişkin somut başvuru açısından farklı bir karar verilmesini gerektirecek bir yön bulunmadığı ve başvurucu açısından altmış bir yılı aşkın bir süredir devam eden yargılama sürecinde makul olmayan bir gecikmenin olduğu sonucuna varılmıştır.
48. Açıklanan nedenlerle başvurucunun Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede yargılanma haklarının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
49. Başvurucu uzun süren yargılama nedeniyle taşınmazını kullanamadığını belirterek Anayasa’nın 35. maddesinde tanımlanan mülkiyet hakkının ihlal edildiğini iddia etmiştir. Yukarıda makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddiaların değerlendirilmesinde yer verilen tespitler ışığında başvurucunun mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddiasının ayrıca değerlendirilmesine gerek görülmemiştir.
3. 6216 Sayılı Kanun'un 50. Maddesi Yönünden
50. 6216 sayılı Kanun'un “Kararlar” kenar başlıklı 50. maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:
“Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir.”
51. Başvurucular Mehmet Denk ve Zini Denk maruz kaldıkları zarar karşılığı olarak toplam 250.000 TL maddi, 300.000 TL manevi tazminat; başvurucular Mehmet Denk, Sedat Denk, Hidayet Denk, Kemal Denk, Cihan Denk ve Gülşan Güneş maruz kaldıkları zarar karşılığı olarak toplam 500.000 TL maddi, 300.000 TL manevi tazminat talep etmişlerdir.
52. Başvuruda adil yargılanma hakkının ihlal edildiği sonucuna varılmıştır.
53. Başvurucuların tarafı oldukları uyuşmazlığa ilişkin altmış bir yılı aşkın bir süredir devam eden yargılama süresi dikkate alındığında yargılama faaliyetinin uzunluğu sebebiyle yalnızca ihlal tespitiyle giderilemeyecek olan manevi zararları karşılığında başvurucu Zini Denk’e net 26.000 TL; başvurucu Mehmet Denk’in başvuruyu devam ettiren mirasçıları Servet Denk, Eyyup Denk, Mekkiye Alkan, Emine Denk, Abdulkadir Denk, Zeki Denk, Mülkiye Denk’in her birine ayrı ayrı net 3.500 TL; Gülten Denk, Evin Necimoğlu, Devrim Denk, Ersin Denk, Esin Denk, İbrahim Murat Denk’in her birine ayrı ayrı net 600 TL; başvurucular Sedat Denk, Hidayet Denk, Kemal Denk, Cihan Denk ve Gülşan Güneş’in her birine ayrı ayrı net 2.400 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesi gerekir.
54. Başvurucular tarafından maddi tazminat talebinde bulunulmuş olmakla beraber tespit edilen ihlal ile iddia edilen maddi zarar arasında illiyet bağı bulunmadığı anlaşıldığından başvurucuların maddi tazminat taleplerinin reddine karar verilmesi gerekir.
55. 2013/9052 numaralı bireysel başvuru dosyasındaki başvurucular Mehmet Denk ve Zini Denk tarafından yapılan ve dosyadaki belgelerden 198,35 TL harçtan oluşan yargılama giderinin başvurucu Zini Denk’e ödenmesine, başvurucu Mehmet Denk tarafından yapılan yargılama giderinin kendi üzerinde bırakılmasına karar verilmesi gerekir.
56. 2013/6264 numaralı bireysel başvuru dosyasındaki başvurucular Mehmet Denk (mirasçılarına) , Sedat Denk, Hidayet Denk, Kemal Denk, Cihan Denk ve Gülşan Güneş tarafından yapılan ve dosyadaki belgelerden 198,35 TL harçtan oluşan yargılama giderinin başvuruculara müştereken ödenmesine karar verilmesi gerekir.
57. Başvurucuların vekille temsil edildikleri dikkat alınarak 1.800 TL vekâlet ücretinin başvurucu Mehmet Denk’in mirasçıları ve diğer başvurucuların tamamına müştereken ödenmesine karar verilmesi gerekir.
58. Başvuruya konu yargılamanın başvurucular açısından altmış bir yılı aşkın bir süredir devam ettiği ve bu hususun makul sürede yargılanma hakkını ihlal ettiği gözetilerek anayasal bir hakkın ihlal edildiği açık olan bir yargılama dosyasında hukuka, adalete ve mahkemeye güven ilkesinin gördüğü zararın devam etmesinin önlenmesi amacıyla yargılamanın mümkün olan en kısa sürede sonuçlandırılmasını teminen kararın bir örneğinin ilgili Mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. 2013/6264 numaralı bireysel başvuru dosyasındaki başvurucular Mehmet Denk, Sedat Denk, Hidayet Denk, Kemal Denk, Cihan Denk ve Gülşan Güneş’in makul sürede yargılanma haklarının ihlal edildiğine ilişkin iddialarının KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
2. 2013/9052 numaralı bireysel başvuru dosyasındaki başvurucu Zini Denk’in makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddiasının KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. 1. 2013/6264 numaralı bireysel başvuru dosyasındaki başvurucular Mehmet Denk, Sedat Denk, Hidayet Denk, Kemal Denk, Cihan Denk ve Gülşan Güneş’in Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede yargılanma haklarının İHLAL EDİLDİĞİNE,
2. 2013/9052 numaralı bireysel başvuru dosyasındaki başvurucu Zini Denk’in Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede yargılanma hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. 2013/9052 numaralı bireysel başvuru dosyasındaki başvurucu Mehmet Denk’in başvurusunun başvuru hakkının kötüye kullanımı nedeniyle REDDİNE,
D. Başvurucu Zini Denk’e net 26.000 TL, başvurucu Mehmet Denk’in başvuruyu devam ettiren mirasçıları Servet Denk, Eyyup Denk, Mekkiye Alkan, Emine Denk, Abdulkadir Denk, Zeki Denk, Mülkiye Denk’in her birine net 3.500 TL; Gülten Denk, Evin Necimoğlu, Devrim Denk, Ersin Denk, Esin Denk, İbrahim Murat Denk’in her birine net 600 TL; başvurucular Sedat Denk, Hidayet Denk, Kemal Denk, Cihan Denk ve Gülşan Güneş’in her birine net 2.400 TL manevi TAZMİNAT ÖDENMESİNE, başvurucuların tazminata ilişkin diğer taleplerinin REDDİNE,
E. 198,35 TL harçtan oluşan yargılama giderinin başvurucu Zini Denk’e ÖDENMESİNE, başvurucu Mehmet Denk tarafından yapılan yargılama giderinin kendi üzerinde BIRAKILMASINA,
F. 198,35 TL harçtan oluşan yargılama giderinin Mehmet Denk (mirasçılarına), Sedat Denk, Hidayet Denk, Kemal Denk, Cihan Denk, Gülşan Güneş isimli BAŞVURUCULARA MÜŞTEREKEN ÖDENMESİNE,
G. Başvurucuların vekille temsil edildikleri dikkate alınarak 1.800 TL vekâlet ücretinin başvurucu Mehmet Denk’in mirasçıları ve diğer başvurucuların tamamına MÜŞTEREKEN ÖDENMESİNE,
H. Ödemelerin, kararın tebliğini takiben başvurucuların Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
I. Kararın bir örneğinin Mardin Kadastro Mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
İ. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığa GÖNDERİLMESİNE
6/4/2016 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.