TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
MEHMET DENK VE DİĞERLERİ BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2013/6264)
|
|
Karar Tarihi: 6/4/2016
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Burhan ÜSTÜN
|
Üyeler
|
:
|
Nuri
NECİPOĞLU
|
|
|
Erdal TERCAN
|
|
|
Kadir ÖZKAYA
|
|
|
Rıdvan GÜLEÇ
|
Raportör Yrd
|
:
|
Yusuf Enes
KAYA
|
Başvurucular
|
:
|
1. Mehmet
DENK
|
|
|
2. Sedat
DENK
|
|
|
3. Hidayet
DENK
|
|
|
4. Kemal
DENK
|
|
|
5. Cihan
DENK
|
|
|
6. Gülşan GÜNEŞ
|
|
|
7. Zini DENK
|
Vekili
|
:
|
Av. Ali
AYDEMİR
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, kadastro davasının makul sürede sonuçlandırılmaması
nedeniyle adil yargılanma ve mülkiyet hakkının ihlal edildiği iddialarına
ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvurular 19/8/2013 ve 16/12/2013 tarihlerinde Anayasa
Mahkemesine doğrudan yapılmıştır.Başvuru
formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesi neticesinde başvuruların
Komisyona sunulmasına engel teşkil edecek bir eksikliğinin bulunmadığı tespit
edilmiştir.
3. Birinci Bölüm Birinci Komisyon tarafından 30/9/2014 tarihinde
2013/6264 numaralı başvurunun, Birinci Bölüm Üçüncü Komisyon tarafından 29/9/2014
tarihinde 2013/9052 numaralı başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
4. Başvurucu Mehmet Denk ve Zini Denk
tarafından yapılan 2013/9052 sayılı bireysel başvuru dosyası ile Mehmet Denk,
Sedat Denk, Hidayet Denk, Kemal Denk, Cihan Denk ve Gülşan
Güneş tarafından yapılan 2013/6264 numaralı bireysel başvuru dosyası
aralarındaki hukuki ve fiili irtibat nedeniyle birleştirilmiş; incelemeye
2013/6264 sayılı bireysel başvuru dosyası üzerinden devam edilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından 5/2/2015 tarihinde, başvurunun kabul
edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlığın 3/3/2015 tarihli yazısında Anayasa
Mahkemesinin önceki kararlarına ve bu kapsamda sunulan görüşlerine atfen
başvuru hakkında görüş sunulmayacağı bildirilmiştir.
7. Anayasa Mahkemesince Merkezî Nüfus İdare Sistemi üzerinden
yapılan sorgulamada başvuruculardan Mehmet Denk’in
19/7/2015 tarihinde vefat ettiği anlaşılmıştır.
8. Vefat eden başvurucunun mirasçılarından Servet Denk, Eyyup Denk, Mekkiye Alkan, Emine
Denk, Abdulkadir Denk, Zeki Denk, Mülkiye Denk, Gülten Denk, Evin Necimoğlu, Devrim Denk, Ersin Denk, Esin Denk, İbrahim
Murat Denk murisleri Mehmet Denk tarafından yapılmış olan bireysel başvuruyu
devam ettirdiklerini ve başvuru dosyasındaki ihlal iddialarına katıldıklarını
beyan etmişlerdir.
III. OLAY VE OLGULAR
A. Olaylar
9. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili
olaylar özetle şöyledir:
10. Başvurucular Sedat Denk, Hidayet Denk, Kemal Denk, Cihan
Denk ve Gülşan Güneş'in murisi Mustafa Denk ile
başvurucular Mehmet Denk ve Zini Denk tarafından
Derik Asliye Hukuk Mahkemesinde 16/3/1954 tarihinde Ö.G. ve müşterekleri
aleyhine müdahalenin men'i davası açılmış; dava,
Mahkemenin E.1954/38 sayılı dosyasına kaydedilmiştir.
11. Derik Asliye Hukuk Mahkemesi 4/7/1956 tarihli ve E.1954/38,
K.1956/85 sayılı kararıyla davanın kabulüne karar vermiş, temyiz üzerine
Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 25/2/1957 tarihli ve E.1957/1000, K.1957/208 sayılı
ilâmıyla eksik inceleme yapıldığı gerekçesiyle İlk Derece Mahkemesi kararını
bozmuştur.
12. Bozma kararı üzerine yapılan yargılamada Derik Asliye Hukuk
Mahkemesi, 11/5/1960 tarihli ve E.1957/47, K.1960/31 sayılı kararıyla davanın
reddine karar vermiş, temyiz üzerine Yargıtay 1. Hukuk Dairesi, 5/4/1962
tarihli ve E.1962/642, K.1962/2456 sayılı ilâmıyla İlk Derece Mahkemesi
kararını bozmuştur.
13. Bozma kararı üzerine yapılan yargılamada Derik Asliye Hukuk
Mahkemesi 3/7/1963 tarihli veE.1963/13, K.1963/54 sayılı kararıyla tekrar
davanın reddine karar vermiş, temyiz üzerine Yargıtay 1. Hukuk Dairesi
21/3/1964 tarihli ve E.1963/8159, K.1964/1674 sayılı ilâmıyla İlk Derece
Mahkemesi kararını bozmuştur.
14. Yargıtay bozma ilâmı sonrasında Derik Asliye Hukuk
Mahkemesine gelen dava hakkında Mahkeme 3/10/1967 tarihli ve E.1964/118,
K.1967/79 sayılı kararıyla dava konusu gayrimenkullerin bulunduğu Hisaraltı köyünde kadastro çalışmalarına başlandığı
gerekçesiyle görevsizlik kararı vererek dosyanın görevli Derik Tapulama
Hâkimliğine gönderilmesine karar vermiştir.
15. Derik Tapulama Hakimliği 26/3/1971 tarihli ve E.1967/183,
K.1971/28 sayılı kararıyla hâkimlerin davadan çekinmeleri nedeniyle merci
tayini için dosyanın Yargıtaya gönderilmesine karar
vermiştir.
16. Yargıtay 4. Hukuk Dairesi 25/5/1971 tarihli ve E.1971/6117,
K.1971/5049 sayılı ilâmıyla Kızıltepe Tapulama Mahkemesini davaya bakmak için
görevlendirmiştir.
17. Kızıltepe Kadastro Mahkemesi 20/3/1981 tarihli ve E.1972/73,
K.1981/61 sayılı kararı ile görevsizlik kararı vererek dosyanın görevli Mahkeme
olan Derik Tapulama Mahkemesine gönderilmesine karar vermiştir.
18. Anılan kararın temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 7. Hukuk
Dairesi 20/10/1981 tarihli ve E.1981/12486, K.1981/10739 sayılı ilamıyla İlk
Derece Mahkemesinin kararını bozmuştur.
19. Bozma ilamı üzerine dava, Kızıltepe Kadastro Mahkemesinin
1982/10 sayılı esasına kaydedilmiştir.
20. Kızıltepe Kadastro Mahkemesinin kapatılması ve dava
dosyalarının Mardin Adliyesine devredilmesinden sonra dava dosyası Mardin
Kadastro Mahkemesinin 2013/78 sayılı esasına kaydedilmiş olup yargılama hâlen
devam etmektedir.
21. Başvurucular 19/8/2013 ve 16/12/2013 tarihlerinde bireysel
başvuruda bulunmuşlardır.
B. İlgili Hukuk
22. 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri
Kanunu’nun 30. maddesi ile 21/6/1987 tarihli ve 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun
25. maddesinin birinci fıkrası, 28. maddesinin birinci fıkrası, 29. maddesinin
birinci, üçüncü ve dördüncü fıkraları, 30. maddesinin birinci ve ikinci
fıkraları, 32. maddesinin birinci fıkrası ve 36. maddesinin birinci fıkrasının
son cümlesi (Güher Ergun ve Tosun Tayfun
Ergun, B. No: 2012/12, 17/9/2013, §§ 16-22).
IV. İNCELEME VE GEREKÇE
23. Mahkemenin 6/4/2016 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucuların
İddiaları
24. Başvurucular 16/3/1954 tarihinde Derik Asliye Hukuk
Mahkemesinde müdahalenin men'i davası olarak
açtıkları ve taşınmazın bulunduğu yerde kadastro çalışmalarına başlandığı
gerekçesiyle Kadastro Mahkemesine devredilen davadaki yargılamanın hâlen devam
ettiğini ve makul sürede sonuçlandırılamadığını, bu sürede taşınmazlarını
kullanamadıklarını, taşınmazlarının gelirlerinden yararlanamadıklarını
belirterek mülkiyet ve adil yargılanma haklarının ihlal edildiğini ileri
sürmüşler ve tazminat talep etmişlerdir.
B. Değerlendirme
1. Kabul Edilebilirlik
Yönünden
25. Başvuru formu ile eklerinin incelenmesi sonucunda açıkça
dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini
gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan başvurunun kabul
edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
a. 2013/6264 Numaralı
Bireysel Başvuru Dosyasındaki İhlal İddiaları
26. Başvurucular 16/3/1954 tarihinde Derik Asliye Hukuk
Mahkemesinde müdahalenin men'i davası olarak
açtıkları ve taşınmazın bulunduğu yerde kadastro çalışmalarına başlandığı
gerekçesiyle Kadastro Mahkemesine devredilen davadaki yargılamanın halen devam
ettiğini ve makul sürede sonuçlandırılamadığını, bu sürede taşınmazlarını
kullanamadıklarını, taşınmazlarının gelirlerinden yararlanamadıklarını
belirterek mülkiyet ve adil yargılanma haklarının ihlal edildiğini ileri
sürmüşlerdir.
27. Anayasa ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (Sözleşme)
ortak koruma alanı dışında kalan bir hak ihlali iddiasını içeren başvurunun
kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi mümkün olmayıp (Onurhan Solmaz, B. No: 2012/1049, 26/3/2013, § 18), Sözleşme metni
ile Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararlarından ortaya çıkan ve adil
yargılanma hakkının somut görünümleri olan alt ilke ve haklar, Anayasa’nın 36.
maddesinde yer verilen adil yargılanma hakkının da unsurlarıdır. Anayasa
Mahkemesi de Anayasa’nın 36. maddesi uyarınca inceleme yaptığı birçok
kararında, ilgili hükmü Sözleşme’nin 6. maddesi ve AİHM içtihadı ışığında
yorumlamak suretiyle Sözleşme’nin lâfzî içeriğinde yer alan ve AİHM içtihadıyla
adil yargılanma hakkının kapsamına dâhil edilen ilke ve haklara, Anayasa’nın
36. maddesi kapsamında yer vermektedir. Somut başvurunun dayanağını oluşturan
makul sürede yargılanma hakkı da yukarıda belirtilen ilkeler uyarınca adil
yargılanma hakkının kapsamına dâhil olup ayrıca davaların en az giderle ve
mümkün olan süratle sonuçlandırılmasının yargının görevi olduğunu belirten
Anayasa’nın 141. maddesinin de Anayasa’nın bütünselliği ilkesi gereği, makul
sürede yargılanma hakkının değerlendirilmesinde gözönünde
bulundurulması gerektiği açıktır (Güher
Ergun ve diğerleri, B. No: 2012/13, 2/7/2013, §§ 38, 39).
28. Davanın karmaşıklığı, yargılamanın kaç dereceli olduğu,
tarafların ve ilgili makamların yargılama sürecindeki tutumu ve başvurucunun
davanın hızla sonuçlandırılmasındaki menfaatinin niteliği gibi hususlar, bir
davanın süresinin makul olup olmadığının tespitinde gözönünde
bulundurulması gereken kriterlerdir (Güher
Ergun ve diğerleri, §§ 41–45).
29. Anayasa’nın 36. maddesi ve Sözleşme’nin 6. maddesi uyarınca
medeni hak ve yükümlülüklere ilişkin uyuşmazlıkların makul sürede karara
bağlanması gerekmektedir. Başvuru konusu olayda taşınmaz mülkiyeti hakkında
Derik Asliye Hukuk Mahkemesinde açılan ve görevsizlik kararı sonucu Derik
Kadastro Mahkemesine gönderilen, bu Mahkemenin kapatılması üzerine Mardin
Kadastro Mahkemesine devredilen kadastro tespitine itiraz davasında 3402 sayılı
Kanun ve 6100 sayılı Kanun’da yer alan usul hükümlerine göre yürütülen somut
yargılama faaliyetinin, medeni hak ve yükümlülükleri konu alan bir yargılama
olduğunda kuşku yoktur (Güher Ergun ve
diğerleri, § 49).
30. Medeni hak ve yükümlülüklerle ilgili uyuşmazlıklara ilişkin
makul süre değerlendirmesinde sürenin başlangıcı kural olarak uyuşmazlığı
karara bağlayacak yargılama sürecinin işletilmeye başlandığı tarihtir, başka
bir deyişle davanın ikame edildiği tarih olup somut başvuru açısından bu tarih
16/3/1954'tür.
31. Başvuruya konu dava; başvurucular Sedat Denk, Hidayet Denk, Kemal
Denk, Cihan Denk ve Gülşan Güneş’in miras
bırakanlarından intikalle takip etmekte oldukları bir uyuşmazlık olup bu
yönüyle makul süre değerlendirmesi bakımından dikkate alınacak sürenin
başlangıç anı, mirasçıların yargılamaya katıldıkları an değil, somut olayda
muris açısından değerlendirmeye esas alınan sürenin başlangıç anıdır (Gülseren Erdal ve diğerleri, B. No:
2013/1115, 5/12/2013, § 51).
32. Sürenin bitiş tarihi ise çoğu zaman icra aşamasını da
kapsayacak şekilde yargılamanın sona erme tarihidir. Ancak devam eden
yargılamalara ilişkin makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği iddiasını
içeren başvuruların yargılama faaliyetinin devamı sırasında da yapılabilmesi
olanağı bulunduğundan değerlendirmeye esas alınacak sürenin bitiş anı başvurunun
karara bağlandığı tarihtir (Güher Ergun ve diğerleri,§
52).
33. Başvuruya konu yargılama sürecinin incelenmesinden
başvurucular Sedat Denk, Hidayet Denk, Kemal Denk, Cihan Denk ve Gülşan Güneş'in murisi Mustafa Denk ile başvurucular Mehmet
Denk ve Zini Denk tarafından Derik Asliye Hukuk
Mahkemesinde 16/3/1954 tarihinde Ö.G. ve müşterekleri aleyhine müdahalenin men'i davası açıldığı; bu davanın, Mahkemenin E.1954/38
sayılı dosyasına kaydedildiği, yapılan yargılamada davanın kabulüne karar
verildiği, bu kararın temyiz incelemesi sonucunda bozulduğu, bozma üzerine
yapılan yargılamada davanın reddine karar verildiği, bu kararın da temyiz
incelemesi sonucunda bozulduğu anlaşılmıştır. Yargıtay bozma kararı sonrası
Derik Asliye Hukuk Mahkemesine gelen dava hakkında, dava konusu
gayrimenkullerin bulunduğu Hisaraltı köyünde kadastro
çalışmalarına başlandığı gerekçesiyle Mahkemenin görevsizliğine ve dosyanın
görevli Derik Tapulama Hâkimliğine gönderilmesine karar verildiği, davanın
Derik Tapulama Mahkemesinin E.1967/183 sayılı dosyasına kaydedildiği,
Mahkemenin 26/3/1971 tarihli ilâmı ile hâkimlerin davadan çekinmeleri nedeniyle
merci tayini için dosyanın Yargıtaya gönderilmesine
karar verildiği, Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin davaya bakmak için Kızıltepe
Tapulama Mahkemesini görevlendirdiği, yapılan yargılama sonunda Kızıltepe
Tapulama Mahkemesinin görevsizlik kararı vererek dosyayı Derik Tapulama
Mahkemesine gönderdiği, yapılan temyiz incelemesi sonucunda İlk Derece
Mahkemesinin kararının bozulduğu ve davanın Kızıltepe Kadastro Mahkemesinin
E.1982/10 sayılı dosyasına kaydedildiği belirlenmiştir. Mahkemece Derik
Tapulama Mahkemesine keşif yapılması konusunda talimatlar yazıldığı ancak bu
talimatların yerine getirilmediği, yapılan duruşmalarda talimat cevaplarının
beklendiği ve dosya kapsamında henüz keşif yapılamadığı anlaşılmıştır.
Kızıltepe Kadastro Mahkemesinin kapatılması üzerine dosyanın Mardin Kadastro
Mahkemesine devredildiği ve yargılamanın hâlen devam ettiği belirlenmiştir.
34. İlgili yargılama evrakının incelenmesinden başvuruya konu
yargılama sürecinin kısmen Asliye Hukuk kısmen Kadastro Mahkemesi önünde
sürdüğü görülmekle 3402 sayılı Kanun’da yer alan özel usul hükümleri ile medeni
hak ve yükümlülüklere ilişkin uyuşmazlıkları konu alan yargılama faaliyetleri için
geçerli genel usule ilişkin hükümleri içeren 6100 sayılı Kanun’a tabi bir
yargılama faaliyetinin söz konusu olduğu ve 3402 sayılı Kanun’da yer alan özel
usul hükümleri ile 6100 sayılı Kanun’un 30. maddesinin, uyuşmazlıkların makul
sürede çözümlenmesi gerekliliğini ortaya koyduğu anlaşılmaktadır (bkz. § 20).
35. Kadastro Mahkemesi ve 6100 sayılı Kanun’un öngördüğü
yargılama usullerine tabi mahkemeler nezdindeki yargılamaların makul sürede
tamamlanmadığı yönündeki iddialar, daha önce bireysel başvuru konusu yapılmış
ve Anayasa Mahkemesi tarafından özellikle yargılamada sürati temin etmeye
hizmet eden özel usul hükümlerinin dikkate alınmadığı gözönünde
bulundurularak makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği yönünde kararlar
verilmiştir (Güher Ergun ve diğerleri,
§§ 54-64; Güher Ergun ve Tosun Tayfun Ergun,
§§ 53-62; Gülseren Erdal ve diğerleri,
§§ 60-67; Haydar İzgi, B. No:
2012/673, 19/12/2013, §§ 37-43).
36. Başvuruya konu davanın taraf sayısı ve mahiyeti nedeniyle
icrası gereken usul işlemlerinin niteliği başvuruya konu yargılamanın karmaşık
niteliğinin bulunduğunu ortaya koymakla birlikte davaya bütün olarak
bakıldığında 3402 sayılı Kanun’da yer alan usul hükümlerine tabi bir yargılama
sürecine ilişkin somut başvuru açısından farklı bir karar verilmesini
gerektirecek bir yön bulunmadığı ve başvurucular açısından altmış bir yılı
aşkın bir süredir devam eden yargılama sürecinde makul olmayan bir gecikmenin
olduğu sonucuna varılmıştır.
37. Açıklanan nedenlerle başvurucuların Anayasa’nın 36. maddesinde
güvence altına alınan makul sürede yargılanma haklarının ihlal edildiğine karar
verilmesi gerekir.
38. Başvurucular uzun süren yargılama nedeniyle taşınmazlarını
kullanamadıklarını belirterek Anayasa’nın 35. maddesinde tanımlanan mülkiyet
haklarının ihlal edildiğini iddia etmiş olup başvurucuların makul sürede
yargılanma haklarının ihlal edildiği yönünde yukarıda yer verilen tespitler
ışığında mülkiyet haklarının ihlal edildiği yönündeki iddialarının ayrıca
değerlendirilmesine gerek görülmemiştir.
b. 2013/9052 Numaralı Bireysel Başvuru
Dosyasındaki İhlal iddiaları
i. Başvurucu Mehmet Denk Yönünden
39. Başvurucu 16/3/1954 tarihinde Derik Asliye Hukuk
Mahkemesinde müdahalenin men'i davası olarak
açtıkları ve taşınmazın bulunduğu yerde kadastro çalışmalarına başlandığı
gerekçesiyle Kadastro Mahkemesine devredilen davadaki yargılamanın hâlen devam
ettiğini ve makul sürede sonuçlandırılamadığını, bu sürede taşınmazlarını
kullanamadığını, taşınmazının gelirlerinden yararlanamadığını belirterek mülkiyet
ve adil yargılanma haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
40. Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü'nün "Bireysel başvuru formu ve ekleri"
başlıklı 59. maddesinin (5) numaralı fıkrası şöyledir:
"Başvurucuların, adreslerinde veya
başvuruyla ilgili koşullarda herhangi bir değişiklik meydana geldiğinde bunu
Mahkemeye bildirmeleri zorunludur."
41. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un “Başvuru hakkının kötüye kullanılması” kenar başlıklı 51.
maddesi şöyledir:
“Bireysel başvuru hakkını açıkça kötüye
kullandığı tespit edilen başvurucular aleyhine, yargılama giderlerinin dışında,
ayrıca ikibin Türk Lirasından fazla olmamak üzere
disiplin para cezasına hükmedilebilir.”
42. İlgili düzenleme vasıtasıyla genel hukuk teorisinde bir kamu
düzeni kuralı olarak ele alınan ve genel olarak bir hakkın açıkça öngörüldüğü
amaç dışında ve başkalarını zarara sokacak şekilde kullanılmasının hukuk
düzenince himaye edilmeyeceğini ifade eden hakkın kötüye kullanılmasının,
bireysel başvuru alanında özel olarak ele alındığı görülmektedir. Bu bağlamda
bireysel başvuru usulünün amacına açıkça aykırı olan ve Mahkemenin başvuruyu
gereği gibi değerlendirmesini engelleyen davranışların, başvuru hakkının kötüye
kullanılması olarak değerlendirilmesi mümkündür (S.Ö., B. No: 2013/7087, 18/9/2014, § 28).
43. Bu kapsamda özellikle Mahkemeyi yanıltmak amacıyla kasten
gerçek olmayan maddi vakıalara dayanılması veya bu nitelikte bilgi ve belge
sunulması, başvurunun değerlendirilmesi noktasında esaslı olan bir unsur
hakkında bilgi verilmemesi, başvurunun değerlendirilmesi sürecinde vuku bulan
ve söz konusu değerlendirmeyi etkileyecek nitelikte yeni ve önemli gelişmeler
hakkında Mahkemenin bilgilendirilmemesi suretiyle başvuru hakkında doğru bir
kanaat oluşturulmasının engellenmesi, medeni ve meşru eleştiri sınırları saklı
kalmak kaydıyla bireysel başvuru amacıyla bağdaşmayacak surette hakaret, tehdit
veya tahrik edici bir üslup kullanılması ile söz konusu başvuru yolu kapsamında
ihlalin tespiti ile ihlal ve sonuçlarının ortadan kaldırılmasına ilişkin amaçla
bağdaşmayacak surette içeriksiz bir başvuruda bulunulması durumunda başvuru
hakkının kötüye kullanıldığı kabul edilebilecektir (S.Ö., § 29).
44. Somut başvuru açısından başvurucu Mehmet Denk’in
hem 2013/6264 sayılı bireysel başvuru dosyasında hem de 2013/9052 sayılı
bireysel başvuru dosyasında başvurucu olarak yer aldığı tespit edilmiştir.
Anılan bireysel başvuru dosyaları, başvurulara konu olan davaların aynı olduğu
gerekçesiyle birleştirilmiştir (bkz. § 4). Dolayısıyla başvurucu Mehmet Denk,
hukuki sebepleri ve maddi olayları aynı olan bir konuda hem 19/8/2013 tarihinde
hem de 16/12/2013 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuş, söz konusu başvurular
yapıldıktan sonra mükerrer tazminat ödenmesine yol açabilecek bu hususa ilişkin
olarak Mahkememize herhangi bir bilgilendirmede bulunmamıştır.
45. Açıklanan nedenle başvurucunun; başvurunun değerlendirilmesi
noktasında esaslı olan bir unsur hakkında bilgi vermediği, bu süreçte vuku
bulan ve söz konusu değerlendirmeyi etkileyecek nitelikte yeni ve önemli
gelişmeler hakkında Mahkemeyi bilgilendirmemek suretiyle başvuru hakkında doğru
bir kanaat oluşturulmasını engellediği anlaşıldığından başvurunun başvuru hakkının kötüye kullanımı
nedeniyle reddine karar verilmesi gerekir. Başvuru hakkını kötüye kullanan kişi
ölmüş olduğu için disiplin para cezasına hükmedilmesi gerekli görülmemiştir.
ii. Başvurucu Zini
Denk Yönünden
46. Başvurucu 16/3/1954 tarihinde Derik Asliye Hukuk Mahkemesinde
müdahalenin meni davası olarak açtıkları ve taşınmazın bulunduğu yerde kadastro
çalışmalarına başlandığı gerekçesiyle Kadastro Mahkemesine devredilen davadaki
yargılamanın hâlen devam ettiğini ve makul sürede sonuçlandırılamadığını, bu
sürede taşınmazlarını kullanamadığını, taşınmazının gelirlerinden
yararlanamadığını belirterek mülkiyet ve adil yargılanma haklarının ihlal
edildiğini ileri sürmüştür.
47. Yukarıda 2013/6264 sayılı bireysel başvuru dosyası açısından
yapılan değerlendirmeler ışığında başvuruya konu davanın taraf sayısı ve
mahiyeti nedeniyle icrası gereken usul işlemlerinin niteliği, başvuruya konu
yargılamanın karmaşık niteliğinin bulunduğunu ortaya koymakla birlikte davaya
bütün olarak bakıldığında 3402 sayılı Kanun’da yer alan usul hükümlerine tabi
bir yargılama sürecine ilişkin somut başvuru açısından farklı bir karar
verilmesini gerektirecek bir yön bulunmadığı ve başvurucu açısından altmış bir
yılı aşkın bir süredir devam eden yargılama sürecinde makul olmayan bir
gecikmenin olduğu sonucuna varılmıştır.
48. Açıklanan nedenlerle başvurucunun Anayasa’nın 36. maddesinde
güvence altına alınan makul sürede yargılanma haklarının ihlal edildiğine karar
verilmesi gerekir.
49. Başvurucu uzun süren yargılama nedeniyle taşınmazını kullanamadığını
belirterek Anayasa’nın 35. maddesinde tanımlanan mülkiyet hakkının ihlal
edildiğini iddia etmiştir. Yukarıda makul sürede yargılanma hakkının ihlal
edildiğine ilişkin iddiaların değerlendirilmesinde yer verilen tespitler
ışığında başvurucunun mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddiasının
ayrıca değerlendirilmesine gerek görülmemiştir.
3. 6216 Sayılı Kanun'un
50. Maddesi Yönünden
50. 6216 sayılı Kanun'un “Kararlar”
kenar başlıklı 50. maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:
“Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından
kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama
yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında
hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya
genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama
yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı
ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar
verir.”
51. Başvurucular Mehmet Denk ve Zini
Denk maruz kaldıkları zarar karşılığı olarak toplam 250.000 TL maddi, 300.000
TL manevi tazminat; başvurucular Mehmet Denk, Sedat Denk, Hidayet Denk, Kemal
Denk, Cihan Denk ve Gülşan Güneş maruz kaldıkları
zarar karşılığı olarak toplam 500.000 TL maddi, 300.000 TL manevi tazminat
talep etmişlerdir.
52. Başvuruda adil yargılanma hakkının ihlal edildiği sonucuna
varılmıştır.
53. Başvurucuların tarafı oldukları uyuşmazlığa ilişkin altmış
bir yılı aşkın bir süredir devam eden yargılama süresi dikkate alındığında
yargılama faaliyetinin uzunluğu sebebiyle yalnızca ihlal tespitiyle
giderilemeyecek olan manevi zararları karşılığında başvurucu Zini Denk’e net 26.000 TL;
başvurucu Mehmet Denk’in başvuruyu devam ettiren
mirasçıları Servet Denk, Eyyup Denk, Mekkiye Alkan, Emine Denk, Abdulkadir Denk, Zeki Denk,
Mülkiye Denk’in her birine ayrı ayrı net 3.500 TL;
Gülten Denk, Evin Necimoğlu, Devrim Denk, Ersin Denk,
Esin Denk, İbrahim Murat Denk’in her birine ayrı ayrı
net 600 TL; başvurucular Sedat Denk, Hidayet Denk, Kemal Denk, Cihan Denk ve Gülşan Güneş’in her birine ayrı ayrı net 2.400 TL manevi
tazminat ödenmesine karar verilmesi gerekir.
54. Başvurucular tarafından maddi tazminat talebinde bulunulmuş
olmakla beraber tespit edilen ihlal ile iddia edilen maddi zarar arasında
illiyet bağı bulunmadığı anlaşıldığından başvurucuların maddi tazminat
taleplerinin reddine karar verilmesi gerekir.
55. 2013/9052 numaralı bireysel başvuru dosyasındaki
başvurucular Mehmet Denk ve Zini Denk tarafından
yapılan ve dosyadaki belgelerden 198,35 TL harçtan oluşan yargılama giderinin
başvurucu Zini Denk’e
ödenmesine, başvurucu Mehmet Denk tarafından yapılan yargılama giderinin kendi
üzerinde bırakılmasına karar verilmesi gerekir.
56. 2013/6264 numaralı bireysel başvuru dosyasındaki
başvurucular Mehmet Denk (mirasçılarına) , Sedat Denk,
Hidayet Denk, Kemal Denk, Cihan Denk ve Gülşan Güneş
tarafından yapılan ve dosyadaki belgelerden 198,35 TL harçtan oluşan yargılama
giderinin başvuruculara müştereken ödenmesine karar verilmesi gerekir.
57. Başvurucuların vekille temsil edildikleri dikkat alınarak
1.800 TL vekâlet ücretinin başvurucu Mehmet Denk’in
mirasçıları ve diğer başvurucuların tamamına müştereken ödenmesine karar
verilmesi gerekir.
58. Başvuruya konu yargılamanın başvurucular açısından altmış
bir yılı aşkın bir süredir devam ettiği ve bu hususun makul sürede yargılanma
hakkını ihlal ettiği gözetilerek anayasal bir hakkın ihlal edildiği açık olan
bir yargılama dosyasında hukuka, adalete ve mahkemeye güven ilkesinin gördüğü
zararın devam etmesinin önlenmesi amacıyla yargılamanın mümkün olan en kısa
sürede sonuçlandırılmasını teminen kararın bir
örneğinin ilgili Mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. 2013/6264 numaralı bireysel başvuru dosyasındaki
başvurucular Mehmet Denk, Sedat Denk, Hidayet Denk, Kemal Denk, Cihan Denk ve Gülşan Güneş’in makul sürede yargılanma haklarının ihlal
edildiğine ilişkin iddialarının KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
2. 2013/9052 numaralı bireysel başvuru dosyasındaki başvurucu Zini Denk’in makul sürede
yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddiasının KABUL EDİLEBİLİR
OLDUĞUNA,
B. 1. 2013/6264 numaralı bireysel başvuru dosyasındaki
başvurucular Mehmet Denk, Sedat Denk, Hidayet Denk, Kemal Denk, Cihan Denk ve Gülşan Güneş’in Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına
alınan makul sürede yargılanma haklarının İHLAL EDİLDİĞİNE,
2. 2013/9052 numaralı bireysel başvuru dosyasındaki başvurucu Zini Denk’in Anayasa’nın 36.
maddesinde güvence altına alınan makul sürede yargılanma hakkının İHLAL
EDİLDİĞİNE,
C. 2013/9052 numaralı bireysel başvuru dosyasındaki başvurucu
Mehmet Denk’in başvurusunun başvuru hakkının kötüye kullanımı
nedeniyle REDDİNE,
D. Başvurucu Zini Denk’e
net 26.000 TL, başvurucu Mehmet Denk’in başvuruyu
devam ettiren mirasçıları Servet Denk, Eyyup Denk, Mekkiye Alkan, Emine Denk, Abdulkadir Denk, Zeki Denk,
Mülkiye Denk’in her birine net 3.500 TL; Gülten Denk,
Evin Necimoğlu, Devrim Denk, Ersin Denk, Esin Denk,
İbrahim Murat Denk’in her birine net 600 TL;
başvurucular Sedat Denk, Hidayet Denk, Kemal Denk, Cihan Denk ve Gülşan Güneş’in her birine net 2.400 TL manevi TAZMİNAT
ÖDENMESİNE, başvurucuların tazminata ilişkin diğer taleplerinin REDDİNE,
E. 198,35 TL harçtan oluşan yargılama giderinin başvurucu Zini Denk’e ÖDENMESİNE, başvurucu
Mehmet Denk tarafından yapılan yargılama giderinin kendi üzerinde
BIRAKILMASINA,
F. 198,35 TL harçtan oluşan yargılama giderinin Mehmet Denk
(mirasçılarına), Sedat Denk, Hidayet Denk, Kemal Denk, Cihan Denk, Gülşan Güneş isimli BAŞVURUCULARA MÜŞTEREKEN ÖDENMESİNE,
G. Başvurucuların vekille temsil edildikleri dikkate alınarak
1.800 TL vekâlet ücretinin başvurucu Mehmet Denk’in
mirasçıları ve diğer başvurucuların tamamına MÜŞTEREKEN ÖDENMESİNE,
H. Ödemelerin, kararın tebliğini takiben başvurucuların Maliye
Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede
gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar
geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
I. Kararın bir örneğinin Mardin Kadastro Mahkemesine
GÖNDERİLMESİNE,
İ. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığa GÖNDERİLMESİNE
6/4/2016 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.