TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
TAYİBE ÖZKANTAŞ BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2013/6314)
|
|
Karar Tarihi: 20/3/2014
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Alparslan ALTAN
|
Üyeler
|
:
|
Engin YILDIRIM
|
|
|
Celal Mümtaz AKINCI
|
|
|
Muammer TOPAL
|
|
|
M. Emin KUZ
|
Raportör
|
:
|
Murat AZAKLI
|
Başvurucu
|
:
|
Tayibe ÖZKANTAŞ
|
Vekili
|
:
|
Av. Coşkun DOĞRU
|
I. BAŞVURUNUN
KONUSU
1. Başvurucu, Milli Savunma
Bakanlığı aleyhine İzmir 3. Asliye Hukuk Mahkemesinde açtığı kamulaştırmasız el
atmaya dayalı tazminat davasının reddedildiğini ve nispi vekâlet ücretinin
tahsiline karar verildiğini belirterek, mülkiyet ve adil yargılanma haklarının
ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
II. BAŞVURU
SÜRECİ
2. Başvuru, 15/8/2013 tarihinde İzmir 9. Asliye Hukuk
Mahkemesi vasıtasıyla yapılmıştır. Dilekçe ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinde Komisyona sunulmasına engel bir eksikliğin bulunmadığı tespit
edilmiştir.
3. İkinci Bölüm Birinci Komisyonunca, 13/12/2013 tarihinde,
kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına, dosyanın Bölüme
gönderilmesine karar verilmiştir.
III. OLAY VE
OLGULAR
A. Olaylar
4. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle
olaylar özetle şöyledir:
5. a. Maliye Hazinesi, başvurucu ile diğer mirasçılar S.S.
ve L.A.’nın murisi aleyhine 23/8/1974 tarihinde İzmir
6. Asliye Hukuk Mahkemesinde açtığı davada, İzmir ilinde bulunan 212 ada 74
parsel numaralı taşınmazın Milli Savunma Bakanlığınca,
İzmir Cumaovası Havaalanı pistinin genişletilmesi
amacıyla kamulaştırıldığını ileri sürerek, taşınmazın Bakanlık adına tescilini
talep etmiştir.
b. Ziraat Bankasının 22/2/1974 tarihli yazısına göre
kamulaştırma bedeli, Bankanın muhtelif alacaklılar hesabına yatırılmıştır.
c. Mahkemece, 15/10/1974 tarih ve E. 1974/490, K.1974/529 sayılı
kararla; taşınmazın tarla niteliğinde olduğu, kamulaştırma bedelinin Ziraat
Bankası İzmir Şubesinde davalılar adına bloke edildiği gerekçesiyle 31/8/1956
tarih ve 6830 sayılı İstimlak Kanunu’nun 16. maddesi uyarınca taşınmazın Maliye
Hazinesi adına tapuya tesciline karar verilmiştir.
d. Taşınmaz, 22/4/1982 tarihinde, hükmen tescile dayalı olarak
Maliye Hazinesi adına tapuya tescil edilmiştir.
6. Başvurucu ve S.S., 16/6/2011 tarihinde Milli
Savunma Bakanlığına başvurarak, 4/11/1983 tarih ve 2942 sayılı Kamulaştırma
Kanunu’nun geçici 6. maddesi gereği taşınmazın kamulaştırma bedelinin
ödenmesini talep etmişlerdir.
7. Milli Savunma Bakanlığı, 29/7/2011
tarihinde, taşınmazın mülga 6830 sayılı Kanun’a göre Hazine adına tescil
edildiği, 2942 sayılı Kanun’un geçici 6. maddesi kapsamında
değerlendirilemeyeceği gerekçesiyle talebi reddetmiştir.
8. L.A., Milli Savunma Bakanlığı
aleyhine 4/2/2011 tarihinde İzmir 3. Asliye Hukuk Mahkemesinde açtığı tazminat
davasında, İzmir ili Gaziemir ilçesinde bulunan 212 ada 74 parsel numaralı
taşınmazın davalı tarafından havaalanı yapılmak üzere kamulaştırıldığını,
kamulaştırma kararının tebliğ edilmediğini ve kamulaştırma bedelinin ödenmediğini
ileri sürerek, kamulaştırmasız el atmaya dayalı tazminat talep etmiştir.
9. Başvurucu ve S.S., Milli Savunma
Bakanlığı aleyhine 15/8/2011 tarihinde İzmir 6. Asliye Hukuk Mahkemesinde
açtıkları tazminat davasında, İzmir ili Gaziemir ilçesinde bulunan 212 ada 74
parsel numaralı taşınmazın davalı tarafından havaalanı yapılmak üzere
kamulaştırıldığını, kamulaştırma kararının tebliğ edilmediğini ve kamulaştırma
bedelinin ödenmediğini ileri sürerek, kamulaştırmasız el atmaya dayalı 10.000
TL tazminatın ödenmesini talep etmişlerdir.
10. İzmir 6. Asliye Hukuk Mahkemesince, 1/3/2012 tarih ve
E.2011/463, K.2012/80 sayılı ilamla, dava dosyasının İzmir 3. Asliye Hukuk
Mahkemesindeki dava dosyası ile birleştirilmesine karar verilmiştir.
11. Davalı İdare, kamulaştırma kararının başvuruculara tebliğ
edildiğini ve kesinleştiğini, kamulaştırma bedelinin ödendiğini, İzmir 6.
Asliye Hukuk Mahkemesinin E.1974/490, K.1974/529 sayılı kararıyla taşınmazın
Hazine adına tescil edildiğini ileri sürerek, davanın reddini istemiştir.
12. Başvurucu, 1/6/2012 tarihli ıslah dilekçesi ile dava
değerini artırarak 206.221,55 TL’nin tahsilini talep etmiştir.
13. İzmir 3. Asliye Hukuk Mahkemesince, 17/12/2012 tarih ve
E.2011/58, K.2012/489 sayılı kararla; kamulaştırma bedelinin 22/02/1974
tarihinde başvurucunun murisi adına bankaya yatırıldığı, İzmir 6. Asliye Hukuk
Mahkemesinin 15/10/1974 tarih ve E.1974/490, K.1974/529 sayılı, taşınmazın
Hazine adına tescil kararı doğrultusunda 22/04/1982 tarihinde Hazine adına
tescilin gerçekleştirildiği, bedelin yatırılma tarihi ve tescil tarihinden
itibaren öncelikle muris tarafından bedelin alınmadığına ilişkin herhangi bir
iddianın olmadığı, murisin ölümünden uzun zaman geçtikten sonra başvurucunun
2011 yılında talepte bulunduğu, kamulaştırma bedelinin Bankaya yatırıldığının
anlaşıldığı ancak belgeleri saklama süresinin dolmuş olması nedeniyle ödemenin
ilgilisine yapılamaması halinin davayı ispatlamadığı, bu hususun davanın kabulü
için tek başına yeterli olmadığı gerekçesiyle asıl ve birleşen davanın reddine,
birleşen davada davalı kendisini vekille temsil ettirdiğinden 16.823 TL vekalet
ücretinin davacılardan müştereken ve müteselsilen
alınıp davalıya verilmesine karar verilmiştir.
14. Temyiz üzerine, Yargıtay 18. Hukuk Dairesinin 25/3/2013
tarih ve E.2013/2349, K.2013/4758 sayılı ilamıyla hüküm onanmıştır.
15. Karar düzeltme istemi, aynı Dairenin 17/6/2013 tarih ve
E.2013/8629, K.2013/10428 sayılı kararıyla reddedilmiştir.
16. Karar, 16/7/2013 tarihinde başvurucuya tebliğ edilmiştir.
B. İlgili Hukuk
17. 2942 sayılı Kanun’un,
24/5/2013 tarih ve 6487 sayılı Bazı Kanunlar ile 375 Sayılı Kanun Hükmünde
Kararnamede Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun’un 21. maddesi ile yapılan
değişiklikten önceki geçici 6. maddesinin birinci ve ikinci fıkraları şöyledir:
“Kamulaştırma işlemleri
tamamlanmamış veya kamulaştırması hiç yapılmamış olmasına rağmen 9/10/1956
tarihi ile 4/11/1983 tarihi arasında fiilen kamu hizmetine ayrılan veya kamu
yararına ilişkin bir ihtiyaca tahsis edilerek üzerinde tesis yapılan taşınmazlara
veya kaynaklara kısmen veya tamamen veyahut irtifak hakkı tesis etmek suretiyle
malikin rızası olmaksızın fiili olarak el konulması sebebiyle, malik tarafından
ilgili idareden tazminat talebinde bulunulması halinde, öncelikle uzlaşma
yoluna gidilmesi esastır.
…
İdare ve malik arasında uzlaşma sağlanamadığı
takdirde, uzlaşmazlık tutanağının tanzim edildiği veya ikinci fıkradaki sürenin
uzlaşmaya davet olmaksızın sona erdiği tarihten itibaren üç ay içerisinde malik
tarafından sadece tazminat davası açılabilir. Dava açılması halinde, fiilen el
konulan taşınmazın veya üzerinde tesis edilen irtifak hakkının müracaat tarihindeki
değeri, ikinci fıkranın birinci cümlesindeki esaslara göre mahkemece tespit ve
taşınmazın veya hakkın idare adına tesciline veya terkinine ve malike tazminat
ödenmesine hükmedilir. Tescile veya terkine ilişkin hüküm kesin olup tarafların
hükmedilen tazminata ilişkin temyiz hakkı saklıdır.”
18. 2942 sayılı Kanun’un,
24/5/2013 tarih ve 6487 sayılı Kanun’un 21. maddesi ile yapılan değişiklikten
sonraki geçici 6. maddesinin birinci, altıncı ve yedinci fıkraları şöyledir:
“Kamulaştırma işlemleri tamamlanmamış veya kamulaştırması
hiç yapılmamış olmasına rağmen 9/10/1956 tarihi ile 4/11/1983 tarihi arasında
fiilen kamu hizmetine ayrılan veya kamu yararına ilişkin bir ihtiyaca tahsis
edilerek üzerinde tesis yapılan taşınmazlara veya kaynaklara kısmen veya
tamamen veyahut irtifak hakkı tesis etmek suretiyle malikin rızası olmaksızın
fiili olarak el konulması sebebiyle, mülkiyet hakkından doğan talepler, bedel
talep edilmesi hâlinde bedel tespiti ve diğer işlemler bu madde hükümlerine
göre yapılır. Bu maddeye göre yapılacak işlemlerde öncelikle uzlaşma usulünün
uygulanması dava şartıdır.
….
İdare ve malik arasında uzlaşma sağlanamadığı takdirde,
uzlaşmazlık tutanağının tanzim edildiği tarihten itibaren üç ay içinde malik
veya idare tarafından bedel tespiti davası açılabilir. Dava açılması hâlinde,
fiilen el konulan taşınmazın veya üzerinde tesis edilen irtifak hakkının dava
tarihindeki değeri, ikinci fıkranın birinci cümlesindeki esaslara göre
mahkemece bu Kanunun 15 inci maddesine göre bilirkişi incelemesi yapılmak
suretiyle tespit ve taşınmazın veya hakkın idare adına tesciline veya terkinine
hükmedilir. Tespit edilen bedel, bu maddenin sekizinci fıkrasına göre idarece
ödenir. Tescile veya terkine ilişkin hüküm kesin olup tarafların hükmedilen
bedele ilişkin temyiz hakkı saklıdır.
Bu madde kapsamında açılan davalarda mahkeme ve icra
harçları ile her türlü vekalet ücretleri bedel tespiti davalarında öngörülen
şekilde maktu olarak belirlenir.”
IV. İNCELEME VE
GEREKÇE
19. Mahkemenin 20/3/2014 tarihinde yapmış olduğu toplantıda,
başvurucunun 15/8/2013 tarih ve 2013/6314 numaralı bireysel başvurusu incelenip
gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
20. Başvurucu, murisi adına tapuya tescilli 212 ada 74 parsel
numaralı taşınmazın 1974 yılında kamulaştırıldığını, kamulaştırma kararının
tebliğ edilmediğini ve kamulaştırma bedelinin ödenmediğini, 16/6/2011 tarihinde
Milli Savunma Bakanlığına başvurarak 2942 sayılı Kanun’un geçici 6. maddesi
gereği taşınmazın bedelinin ödenmesini talep ettiğini, bu talebin reddedilmesi
üzerine dava açtığını, Mahkemece kamulaştırma tarihinden itibaren uzun süre
geçtiği, kamulaştırma bedelinin ödenmediğinin başvurucu tarafından ispat
edilemediği gerekçesiyle davanın reddine karar verildiğini, hükmün Yargıtay
tarafından onandığını, kamulaştırma bedelinin ödendiğini İdarenin ispatlaması
gerektiği halde ispat yükünün Mahkemece kendisine yüklendiğini, 2942 sayılı
Kanun’un geçici 6. maddesi gereği dava sonunda maktu vekâlet ücretine
hükmedilmesi gerektiği halde, nispi vekâlet ücretinin tahsiline karar
verildiğini, bedel ödenmeksizin taşınmaza el konulduğunu belirterek,
Anayasa’nın 35. ve 36. maddelerinde güvence altına alınan mülkiyet ve adil
yargılanma haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
B. Değerlendirme
21. Başvuru dilekçesi ve ekleri incelendiğinde, başvurucunun,
Milli Savunma Bakanlığı aleyhine açtığı davanın
reddedilmesinin mülkiyet ve adil yargılanma haklarını ihlal ettiğini ileri
sürdüğü anlaşılmıştır. Anayasa Mahkemesi, başvurucunun ihlal iddialarına
ilişkin nitelendirmesi ile bağlı olmayıp hukuki nitelendirmeyi bizzat yapar.
İhlal iddiaları, yargılama sürecinde delillerin değerlendirilmesi ve
yorumlanması ile dava sonucunda verilen kararın hakkaniyete uygun olup
olmadığına yönelik olup, bu iddialar da adil yargılanma hakkı kapsamında
değerlendirilmiştir. Ancak başvurucunun, davanın reddedilmesine yönelik ihlal
iddiası ile nispi vekâlet ücretine yönelik ihlal iddiası ayrı ayrı
değerlendirilmiştir.
1. Davanın Reddedilmesi Nedeniyle Adil
Yargılanma Hakkının İhlali İddiası
22. Anayasa’nın 148. maddesinin dördüncü fıkrası şöyledir:
“Bireysel başvuruda, kanun yolunda gözetilmesi gereken
hususlarda inceleme yapılamaz.”
23. 30/3/2011 tarih ve 6216
sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un
48. maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:
“Mahkeme, … açıkça dayanaktan yoksun başvuruların kabul
edilemezliğine karar verebilir.”
24. 6216 sayılı Kanun’un 48.
maddesinin (2) numaralı fıkrasında açıkça dayanaktan yoksun başvuruların
Mahkemece kabul edilemezliğine karar verilebileceği belirtilmiştir. Anayasa’nın
148. maddesinin dördüncü fıkrasında ise açıkça dayanaktan yoksun başvurular
kapsamında değerlendirilen kanun yolunda gözetilmesi gereken hususlara ilişkin
şikâyetlerin bireysel başvuruda incelenemeyeceği kurala bağlanmıştır.
25. Anılan kurallar uyarınca,
ilke olarak derece mahkemeleri önünde dava konusu yapılmış maddi olay ve
olguların kanıtlanması, delillerin değerlendirilmesi, hukuk kurallarının
yorumlanması ve uygulanması ile derece mahkemelerince uyuşmazlıkla ilgili
varılan sonucun esas yönünden adil olup olmaması bireysel başvuru incelemesine
konu olamaz. Bunun tek istisnası, derece mahkemelerinin tespit ve sonuçlarının
adaleti ve sağduyuyu hiçe sayan tarzda bariz takdir hatası veya açık keyfilik
içermesi ve bu durumun kendiliğinden bireysel başvuru kapsamındaki hak ve
özgürlükleri ihlal etmiş olmasıdır. Bu çerçevede, kanun yolu şikâyeti
niteliğindeki başvurular, bariz takdir hatası veya açık keyfilik bulunmadıkça
Anayasa Mahkemesince incelenemez (B. No: 2012/1027, 12/2/2013, § 26).
26. Başvuru konusu olayda
başvurucu, murisi adına tapuya tescilli taşınmazın 1974 yılında
kamulaştırıldığını, kamulaştırma kararının tebliğ edilmediğini ve kamulaştırma
bedelinin ödenmediğini, taşınmazın bedelinin ödenmesi talebiyle açtığı davanın,
kamulaştırma bedelinin ödenmediğinin ispat edilemediği gerekçesiyle
reddedildiğini, kamulaştırma bedelinin ödendiğini İdarenin ispatlaması
gerektiği halde ispat yükünün Mahkemece kendisine yüklendiğini belirterek, adil
yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
27. Maliye Hazinesi tarafından
başvurucunun murisi aleyhine 23/8/1974 tarihinde İzmir 6. Asliye Hukuk
Mahkemesinde açılan davada; taşınmazın Milli Savunma
Bakanlığınca kamulaştırıldığı iddiasıyla taşınmazın İdare adına tescili talep
edilmiştir. Mahkemece, 15/10/1974 tarihli kararla; kamulaştırma bedelinin
Ziraat Bankası İzmir Şubesine davalılar adına bloke edildiği gerekçesiyle
taşınmazın Hazine adına tapuya tesciline karar verilmiştir.
28. Başvurucu tarafından İzmir
6. Asliye Hukuk Mahkemesinde Milli Savunma Bakanlığı
aleyhine açılan kamulaştırmasız el atmaya dayalı tazminat davasında Mahkemece
birleştirme kararı verildikten sonra, İzmir 3. Asliye Hukuk Mahkemesince,
17/12/2012 tarihli kararla davanın reddine karar verilmiştir. Mahkemece,
kamulaştırma bedelinin 22/02/1974 tarihinde başvurucunun murisi adına bankaya
yatırıldığı, İzmir 6. Asliye Hukuk Mahkemesinin 15/10/1974 tarihli tescil
kararı doğrultusunda taşınmazın 22/04/1982 tarihinde Hazine adına tescil
edildiği, bedelin yatırılma tarihi ve tescil tarihinden itibaren muris
tarafından bedelin alınmadığına ilişkin herhangi bir iddianın olmadığı, murisin
ölümünden uzun zaman geçtikten sonra başvurucunun talepte bulunduğu, bankanın
belgeleri saklama süresinin dolmuş olması nedeniyle ödemenin ilgilisine
yapılamaması halinin davayı ispatlamadığı, bu hususun davanın kabulü için tek
başına yeterli olmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Mahkemece, başvurucunun iddiaları, İzmir 6. Asliye Hukuk Mahkemesinin
15/10/1974 tarihli kararı ve taşınmazın anılan karar doğrultusunda 22/4/1982
tarihinde Maliye Hazinesi adına tapuya tescil edildiği dikkate alınarak
başvurucunun, iddialarını ispatlayamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
29. Mahkemenin gerekçesi ve
başvurucunun iddiaları incelendiğinde, iddiaların özünün derece Mahkemesi
tarafından delillerin değerlendirilmesinde ve hukuk kurallarının
yorumlanmasında isabet olmadığına ve esas itibarıyla yargılamanın sonucuna ilişkin
olduğu anlaşılmaktadır.
30. Başvurucu, yargılama
sürecinde karşı tarafın sunduğu deliller ve görüşlerden bilgi sahibi
olamadığına, kendi delillerini ve iddialarını sunma olanağı bulamadığına, karşı
tarafça sunulan delillere ve iddialara etkili bir şekilde itiraz etme fırsatı
bulamadığına ya da uyuşmazlığın çözüme kavuşturulmasıyla ilgili iddialarının
derece Mahkemesi tarafından dinlenmediğine ilişkin bir bilgi ya da kanıt
sunmadığı gibi Mahkemenin kararında bariz takdir hatası veya açık keyfilik oluşturan
herhangi bir durum da tespit edilememiştir.
31. Öte yandan başvurucunun
mülkiyet hakkının ihlali iddiası, esasında Mahkemece verilen kararın sonucuna
bağlı olduğu, Mahkemece yargılama sürecinde ve kararda anayasal hakkın ihlali
niteliğinde sorun görülmediği anlaşılmıştır. Dolayısıyla başvurucunun mülkiyet
hakkının ihlali iddiası yönünden ayrıca bir değerlendirme yapılmamış ve bu
iddia adil yargılanma hakkının ihlali iddiası kapsamında değerlendirilmiştir.
32. Açıklanan nedenlerle,
başvurucu tarafından ileri sürülen iddiaların kanun yolu şikâyeti niteliğinde
olduğu, derece Mahkemesi kararlarının bariz takdir hatası veya açık keyfilik de
içermediği anlaşıldığından, başvurunun, diğer kabul edilebilirlik koşulları
yönünden incelenmeksizin “açıkça dayanaktan
yoksun olması” nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi
gerekir.
2. Nispi
Vekâlet Ücretine Hükmedilmesi Nedeniyle Adil Yargılanma Hakkının İhlali İddiası
33. Anayasa’nın 148. maddesinin
üçüncü fıkrası şöyledir:
“…Başvuruda bulunabilmek için olağan kanun yollarının
tüketilmiş olması şarttır.”
34. 6216 sayılı Kanun’un 45.
maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:
“İhlale neden olduğu ileri sürülen işlem, eylem ya da ihmal
için kanunda öngörülmüş idari ve yargısal başvuru yollarının tamamının bireysel
başvuru yapılmadan önce tüketilmiş olması gerekir.”
35. Anılan Anayasa ve Kanun
hükümleri uyarınca Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru, “ikincil nitelikte bir kanun yolu” olup bu
yola başvurulmadan önce kural olarak olağan kanun yollarının tüketilmiş olması
şarttır.
36. Temel hak ve özgürlüklere
saygı, devletin tüm organlarının uyması gereken bir ilke olup bu ilkeye uygun
davranılmadığı takdirde, ortaya çıkan ihlale karşı öncelikle yetkili idari
mercilere ve derece mahkemelerine başvurulmalıdır.
37. Bireysel başvurunun ikincil
niteliği gereği, başvurucunun, temel hak ve özgürlüklerin ihlal edildiği
iddialarını öncelikle yetkili idari mercilere ve derece mahkemelerine usulüne
uygun olarak iletmesi, bu konuda sahip olduğu bilgi ve kanıtları zamanında bu
mercilere sunması, aynı zamanda bu süreçte dava ve başvurusunu takip etmek için
gerekli özeni göstermiş olması gerekir. Bu şekilde olağan denetim mekanizmaları
önünde ileri sürülüp takip edilmeyen temel hak ve özgürlüklerin ihlaline
ilişkin iddialar, Anayasa Mahkemesi önünde bireysel başvuru konusu yapılamaz
(B. No: 2012/946, 26/3/2013, § 19).
38. Bireysel
başvurunun ikincil niteliğinin bir sonucu olarak olağan kanun yollarında ve genel mahkemeler önünde dayanılmayan iddialar Anayasa
Mahkemesi önünde şikâyet konusu edilemeyeceği gibi genel mahkemelere sunulmayan
yeni bilgi ve belgeler de Anayasa Mahkemesine sunulamaz (B. No:
2012/946, 26/3/2013, § 20).
39. Başvuru konusu olayda,
başvurucu, İzmir 3. Asliye Hukuk Mahkemesince davanın reddedildiğini, 2942
sayılı Kanun’un geçici 6. maddesi gereği dava sonunda maktu vekâlet ücretine
hükmedilmesi gerektiği halde, nispi vekâlet ücretinin tahsiline karar
verildiğini belirterek, adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri
sürmüştür.
40. Başvurucunun, İzmir 6.
Asliye Hukuk Mahkemesinde açtığı dava, İzmir 3. Asliye Hukuk Mahkemesi dava
dosyası ile birleştirilmiştir. 3. Asliye Hukuk Mahkemesince, 17/12/2012
tarihinde davanın reddine ve dava değerine göre hesaplanan 16.283 TL vekalet
ücretinin başvurucudan tahsiline karar verilmiştir. Başvurucu, anılan kararı
14/1/2013 tarihinde temyiz ederek esas yönünden kararın bozulmasını talep
etmiş, vekâlet ücreti yönünden temyiz talebinde bulunmamıştır. Yargıtay 18.
Hukuk Dairesince kararın onanması üzerine başvurucu tarafından 19/4/2013
tarihinde, esas yönünden kararın bozulması amacıyla karar düzeltme isteminde
bulunulmuş, vekâlet ücreti yönünden kararın bozulması talep edilmemiştir.
Yargıtay 18. Hukuk Dairesince de 17/6/2013 tarihinde karar düzeltme isteminin
reddine karar verilmiştir.
41. Başvurucu bu şekilde, Anayasa
Mahkemesi önünde ileri sürdüğü ihlal iddialarını, temyiz ve karar düzeltme
olağan kanun yollarını kullanarak ileri sürmediği için, hukuk sisteminde
düzenlenen başvuru yollarını usulünce tüketmemiştir.
42. Açıklanan nedenlerle, hukuk
sisteminde düzenlenen başvuru yolları usulüne uygun olarak tüketilmeden temel
hak ve özgürlüklerin ihlal edildiği iddiasının bireysel başvuru konusu
yapıldığı anlaşıldığından, başvurunun, diğer kabul edilebilirlik koşulları
yönünden incelenmeksizin “başvuru yollarının
tüketilmemiş olması” nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar
verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Başvurunun;
1. Davanın reddedilmesi nedeniyle adil yargılanma hakkının
ihlali iddiası yönünden “açıkça dayanaktan yoksun olması”,
2. Nispi vekâlet ücretine
hükmedilmesi nedeniyle adil yargılanma hakkının ihlali iddiası yönünden “başvuru
yollarının tüketilmemiş olması”,
nedenleriyle KABUL
EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde bırakılmasına,
20/3/2014 tarihinde OY BİRLİĞİYLE karar
verildi.