TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
CÜNEYT KARTAL BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2013/6572)
|
|
Karar Tarihi: 20/3/2014
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Alparslan ALTAN
|
Üyeler
|
:
|
Engin YILDIRIM
|
|
|
Celal Mümtaz AKINCI
|
|
|
Muammer TOPAL
|
|
|
M. Emin KUZ
|
Raportör
|
:
|
Serhat ALTINKÖK
|
Başvurucu
|
:
|
Cüneyt KARTAL
|
Vekili
|
:
|
Av. Kutluhan KARDELEN
|
I. BAŞVURUNUN
KONUSU
1. Başvurucu, uzun bir süre tutuklu
bulundurulduğunu ve hakkında verilen kararın adil olmadığını ileri sürerek
Anayasa’nın 19. ve 36. maddelerinin ihlal edildiğini iddia etmiş ve tazminata
hükmedilmesini talep etmiştir.
II. BAŞVURU
SÜRECİ
2. Başvuru, 14/8/2013 tarihinde
Antalya 6. Ağır Ceza Mahkemesi vasıtasıyla yapılmıştır. Dilekçe ve eklerinin
idari yönden yapılan ön incelemesi neticesinde Komisyona sunulmasına engel bir
eksikliğin bulunmadığı tespit edilmiştir.
3. İkinci Bölüm Üçüncü Komisyonunca,
31/12/2013 tarihinde kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından
yapılmasına, dosyanın Bölüme gönderilmesine karar verilmiştir.
III. OLAY VE
OLGULAR
A. Olaylar
4. Başvuru formu ve eklerinde ifade
edildiği şekliyle ilgili olaylar özetle şöyledir:
5. Başvurucu hakkında Dinar Cumhuriyet
Başsavcılığınca; yağma, ruhsatsız silah ve mermileri taşımak, tehdit, hakaret,
kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçlamalarıyla 2007/1482 Soruşturma ve
2008/601 Esas numaralı iddianame hazırlanmıştır.
6. Başvurucu, cebir tehdit veya hile
kullanarak kişiyi hürriyetinden yoksun kılma ve yağma suçlarından 9/9/2009
tarihinde Dinar Ağır Ceza Mahkemesince tutuklanmıştır.
7. Başvurucunun, 06/02/2013 tarihinde
yapılan duruşmada, Dinar Ağır Ceza Mahkemesince çıkartılan 9/9/2009 tarih ve
2008/77 Esas sayılı tutuklama müzekkeresinden tahliyesine karar verilmiştir.
8. Dinar Ağır Ceza Mahkemesinin
24/5/2013 tarih ve E.2013/1, K.2013/57 sayılı kararı ile başvurucunun “ayrı ayrı birden fazla kişi ile birlikte cebir ve
tehditle kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçunu işledikleri sabit görülmekle
sanıkların mağdurlara karşı gerçekleştirdiği iddia olunan, tehdit, mala zarar
verme ve kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçları TCK’nun
42. maddesi gereğince mala zarar verme suçuna ilişkin eylemlerin hürriyetten
yoksun kılma suçunun cebir yönü ile, tehdit suçunun ise tehdit yönüyle
hürriyetten yoksun kılma suçunun ağırlaştırıcı sebebi olduğundan sanıkların
eylemleri mağdurlara karşı ayrı ayrı tek fiil kabul edilerek eylemlerine uyan TCK’nun 109/2. maddesi gereğince suçun işleniş şekli, suçun
birden fazla nitelikli halinin gerçekleşmesi, işlenmesindeki özellikler ve
ortaya çıkan zararın ve tehlikenin büyüklüğü dikkate alınarak”
neticeten 4 kez 5 yıl hapis cezası ile cezalandırılmasına ve kişiyi hürriyetinden
yoksun kılma suçu nedeni ile verilen hapis cezalarının süresi dikkate alınarak
hakkında hükmen tutuklamaya esas yakalama emri düzenlenmesine karar
verilmiştir.
9. Başvurucu, hakkında hükmen
tutuklamaya esas yakalama emrine itiraz etmiş ve itiraz Isparta Ağır Ceza
Mahkemesinin 24/6/2013 tarih ve 2013/901 Değişik İş sayılı kararı ile
reddedilmiştir. Başvurucu ret kararını 17/7/2013 tarihinde öğrendiğini beyan
etmiştir.
10. UYAP sistemi üzerinden edinilen
bilgiye göre başvurucu hakkındaki dava temyiz aşamasında derdesttir.
B. İlgili
Hukuk
11. 26/9/2004 tarih ve 5237 sayılı Türk
Ceza Kanunu’nun 42. maddesi şöyledir:
“Biri diğerinin unsurunu veya ağırlaştırıcı nedenini
oluşturması dolayısıyla tek fiil sayılan suça bileşik suç denir. Bu tür
suçlarda içtima hükümleri uygulanmaz.”
12. 5237 sayılı Kanun’un 109.
maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:
“Kişi, fiili işlemek için veya işlediği sırada cebir,
tehdit veya hile kullanırsa, iki yıldan yedi yıla kadar hapis cezasına
hükmolunur.”
IV. İNCELEME VE
GEREKÇE
13. Mahkemenin 20/3/2014 tarihinde
yapmış olduğu toplantıda, başvurucunun 2013/6572 tarih ve 2013/6572 numaralı
bireysel başvurusu incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun
İddiaları
14. Başvurucu, uzun bir süre tutuklu
bulundurulduğunu ve hakkında verilen kararın adil olmadığını ileri sürerek
Anayasa’nın 19. ve 36. maddelerinin ihlal edildiğini iddia etmiş ve tazminata
hükmedilmesini talep etmiştir.
B. Değerlendirme
1. Kişi Özgürlüğü ve Güvenliği Hakkı
Yönünden
15. Başvurucu, uzun bir süre tutuklu
bulundurulduğunu ileri sürmüştür.
16. Anayasa’nın 19. maddesinin birinci
fıkrasında herkesin kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkına sahip olduğu ilke
olarak konulduktan sonra, ikinci ve üçüncü fıkralarında şekil ve şartları
kanunda gösterilmek şartıyla kişilerin özgürlüğünden mahrum bırakılabileceği
durumlar sınırlı olarak sayılmıştır. Dolayısıyla kişinin özgürlük ve güvenlik
hakkının kısıtlanması ancak Anayasa’nın anılan maddesi kapsamında belirlenen
durumlardan herhangi birinin varlığı halinde söz konusu olabilir (B. No:
2012/1137, 2/7/2013, § 42).
17. Anayasa’nın 19. maddesi kapsamında
özgürlükten yoksun bırakma kavramı, bir kimsenin kısıtlı bir alanda ihmal
edilemeyecek bir süre için tutulması ve bu kişinin söz konusu tutmaya rıza
göstermemiş olması şeklinde ifade edilebilecek iki unsuru içermektedir.
Dolayısıyla tutuklu olan bir kişinin serbest bırakılmasıyla birlikte
özgürlüğünden mahrumiyet hali son bulmaktadır.
18. Somut olayda 9/9/2009 tarihinde
tutuklanan başvurucu 6/2/2013 tarihinde tahliye edilmiştir. Bu tarih itibariyle
başvurucunun özgürlüğünden mahrumiyet hali son bulmuştur. Derece mahkemesi
başvurucu hakkında 24/5/2013 tarihinde mahkumiyet
kararı vermiştir. Başvurucu, Anayasa Mahkemesine 14/8/2013 tarihinde
başvurmuştur.
19. 30/3/2011 tarih ve 6216 sayılı
Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un “Bireysel başvuru usulü” kenar başlıklı 47.
maddesinin (5) numaralı fıkrası şöyledir:
“Bireysel başvurunun, başvuru
yollarının tüketildiği tarihten; başvuru yolu öngörülmemişse ihlalin
öğrenildiği tarihten itibaren otuz gün içinde yapılması gerekir.…”
20. Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü’nün “Başvuru
süresi ve mazeret” başlıklı 64. maddesinin (1) numaralı fıkrası
şöyledir:
“Bireysel başvurunun, başvuru yollarının
tüketildiği ve buna ilişkin kararın kesinleştiği tarihten, başvuru yolu
öngörülmemişse ihlalin öğrenildiği tarihten itibaren otuz gün içinde yapılması
gerekir.”
21. Bireysel başvuruların, 6216 sayılı
Kanun’un 47. maddesinin (5) numaralı fıkrası ile İçtüzük’ün
64. maddesinin (1) numaralı fıkrası uyarınca, başvuru yollarının tüketildiği
tarihten, başvuru yolu öngörülmemiş ise ihlalin öğrenildiği tarihten itibaren
otuz gün içinde Anayasa Mahkemesine doğrudan veya diğer mahkemeler yahut yurt
dışı temsilcilikler vasıtasıyla yapılması gerekmektedir.
22. Derece mahkemesince hüküm
verilmeden önce tutukluluk hali sona eren bir kişinin, en geç tahliye edildiği
tarihten itibaren otuz günlük yasal süresi içinde Anayasa Mahkemesine bireysel
başvuruda bulunarak tutuklulukla ilgili şikâyetlerini ileri sürmesi
gerekmektedir. Başvurucunun, derece mahkemesince mahkûmiyet kararı verilmeden
önce serbest bırakıldığı anlaşılmaktadır. Başvuru, başvurucunun tahliye
edilmesinden itibaren otuz günlük yasal süresi içinde yapılmamıştır.
23. Açıklanan nedenlerle, “Kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkı”nın ihlal edildiğine
yönelik iddiaların “süre aşımı”
nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Adil
Yargılanma Hakkı Yönünden
24. Başvurucu, derece mahkemesince
verilen kararın adil olmadığını ileri sürmüştür.
25. 6216 sayılı Kanun’un 45. maddesinin
(2) numaralı fıkrası şöyledir:
“İhlale neden olduğu ileri
sürülen işlem, eylem ya da ihmal için kanunda öngörülmüş idari ve yargısal
başvuru yollarının tamamının bireysel başvuru yapılmadan önce tüketilmiş olması
gerekir.”
26. Bu hüküm uyarınca Anayasa
Mahkemesine bireysel başvuruda bulunmak için ihlale neden olduğu iddia edilen
işlem veya eylem için idari ve yargısal başvuru yollarının tamamının tüketilmiş
olması gerekir.
27. Temel hak ve özgürlüklere saygı,
devletin tüm organlarının uyması gereken bir ilke olup bu ilkeye uygun
davranılmadığı takdirde ortaya çıkan ihlale karşı öncelikle yetkili idari
mercilere ve derece mahkemelerine başvurulmalıdır. Anayasa Mahkemesine bireysel
başvuru, ikincil nitelikte bir kanun yoludur. Temel hak ve özgürlüklerin ihlal
edildiği iddialarının öncelikle genel yargı mercilerinde olağan kanun yolları
ile çözüme kavuşturulması esastır. Bireysel başvuru yoluna, iddia edilen hak
ihlallerinin bu olağan denetim mekanizması içinde giderilememesi durumunda
başvurulabilir (B. No: 2012/946, 26/3/2013, §§ 17-18). Başvurucu hakkındaki
dava derdest olup, temyiz aşamasındadır. Bu şikâyet bakımından başvuru yolları
henüz tüketilmemiştir.
28. Açıklanan nedenlerle, “Adil yargılanma hakkı”nın ihlal edildiğine
yönelik iddiaların “başvuru yollarının
tüketilmemiş olması” nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar
verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan
gerekçelerle;
A. Başvurunun,
1. “Kişi özgürlüğü ve
güvenliği hakkı”nın
ihlal edildiğine yönelik iddiaların “süre
aşımı”,
2. “Adil yargılanma hakkı”nın
ihlal edildiğine yönelik iddiaların “başvuru yollarının tüketilmemiş olması”
nedenleriyle KABUL
EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde bırakılmasına,
20/3/2014 tarihinde OY
BİRLİĞİYLE karar verildi.