logo
Bireysel Başvuru Kararları Kullanıcı Kılavuzu English

(Nusret Yumrutaş, B. No: 2013/6355, 19/11/2015, § …)
Kararlar Bilgi Bankasında yayınlanan karar metni
editöryal düzeltmelere tabi tutulmuş olabilir.
   


 

 

 

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

NUSRET YUMRUTAŞ BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2013/6355)

 

Karar Tarihi: 19/11/2015

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Engin YILDIRIM

Üyeler

:

Recep KÖMÜRCÜ

 

 

Alparslan ALTAN

 

 

Celal Mümtaz AKINCI

 

 

Muammer TOPAL

Raportör

:

Bahadır YALÇINÖZ

Başvurucu

:

Nusret YUMRUTAŞ

Vekili

:

Av. Mehmet Ali ÇAVUŞ

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru, ödeme emirlerinin iptali istemiyle açılan davada verilen karar nedeniyle Anayasa’nın 36. maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru, 15/8/2013 tarihinde İzmir Bölge İdare Mahkemesi vasıtasıyla yapılmıştır. Dilekçe ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesi neticesinde belirlenen eksiklikler tamamlatılmış ve başvurunun Komisyona sunulmasına engel teşkil edecek bir eksikliğinin bulunmadığı tespit edilmiştir.

3. Komisyonun 14/10/2014 tarihli kararıyla aynı başvurucuya ait 2013/6356 başvuru numaralı dosyanın 2013/6355 numaralı dosya ile birleştirilmesine, incelemenin 2013/6355 numaralı dosya üzerinden sürdürülmesine ve belirtilen dosyanın kapatılmasına karar verilmiştir.

4. İkinci Bölüm Birinci Komisyonunca 31/10/2014 tarihinde, başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

5. Bölüm Başkanı tarafından 19/6/2015 tarihinde, başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.

6. Adalet Bakanlığına (Bakanlık) başvuru konusu olay ve olgular bildirilmiştir. Bakanlığın 15/7/2015 tarihli yazısında başvuru hakkında görüş sunulmayacağı beyan edilmiştir.

III. OLAY VE OLGULAR

A. Olaylar

7. Başvuru dilekçesi ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili olaylar özetle şöyledir:

8. A.M. Muhasebe Ltd. Şti.nin vergi borçlarının bu Şirketten tahsil edilememesi üzerine Şirket ortağı olduğundan bahisle başvurucu adına ödeme emirleri düzenlenmiştir.

9. Başvurucu söz konusu Şirketin ortağı olmadığını ve bununla ilgili Ticaret Mahkemesinde dava açtığını belirterek ödeme emirlerinin iptali istemiyle İzmir 4. Vergi Mahkemesinde dava açmıştır.

10. İzmir 4. Vergi Mahkemesi 12/1/2009 tarihli ve E.2009/805, K.2009/29 sayılı ve E.2009/809, K.2009/33 sayılı kararlarıyla davaları reddetmiştir. Kararların gerekçesi şöyledir:

Türk Ticaret Kanununun temsil hükümlerini taşıyan 534. maddesinde; aksi mukavelede belirtilmedikçe şirketlerin birlikte yahut bir mümessil vasıtasıyla üçüncü şahıslara karşı yaptıkları işlemlerden müteselsilen sorumlu oldukları ifade edilmiştir. Bu haliyle Ticaret Sicil Memurluğunun 12.04.2007 sayılı yazısından anlaşıldığı üzere davacının ortak olması ve müdür olarak ortaklardan birisinin atanmaması karşısında Yasanın 534. maddesi gereği her iki ortağında anılan şirketin kanuni temsilcisi sayılacağı yasa gereğidir.

Her ne kadar davacı tarafından, Ticaret Sicil Memurluğundaki belgelerin geçersiz olduğu, ortak olmadığının tespiti amacıyla Karşıyaka Asliye Ticaret Mahkemesinde dava açıldığı belirtilmiş ise de Mahkememizce 12.11.2008 günü yapılan ara karar ile anılan Mahkemeden davacının açmış olduğu davanın neticesi sorulmuş olup Mahkemeden gelen ara kararı cevabından dosyanın 25.09.2007 tarihinden itibaren tarafların üç aylık süre içinde yenileme talebinde bulunmaması nedeniyle “davanın açılmamış sayılmasına” karar verildiği anlaşıldığından davacının bu iddiası yerinde görülmemiştir.

Bu durumda, borcun doğduğu dönemde kanuni temsilci olan davacı adına düzenlenip tebliğ edilen ödeme emirlerinde, Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun ile Vergi Usul Kanunu’nun yukarıda sözü edilen hükümlerine aykırılık görülmemiştir.”

11. Başvurucu, kararları temyiz etmiş; daha sonra Danıştaya verdiği dilekçesinde İzmir Asliye 1. Ticaret Mahkemesinin 30/12/2009 tarihli ve E.2008/694, K.2009/704 sayılı kararıyla Şirket ortağı olmadığı hususunun tespit edildiğini belirterek Vergi Mahkemesi kararlarının bozulmasını istemiştir.

12. Danıştay Üçüncü Dairesi 27/9/2011 tarihli ve E.2009/1621, K.2011/5225 sayılı ve E.2009/1652, K.2011/5226 sayılı kararlarıyla temyiz istemini reddetmiştir. Kararların gerekçesi şöyledir:

“Dayandığı hukuki ve kanuni nedenlerle gerekçesi yukarıda açıklanan Vergi Mahkemesi kararı, aynı gerekçe ve nedenlerle Dairemizce de uygun görülmüş olup, temyiz istemine ilişkin dilekçede ileri sürülen iddialar sözü geçen kararın bozulmasını sağlayacak durumda bulunmadığından, temyiz isteminin reddine ve kararın onanmasına ...”

13. Başvurucu, karar düzeltme taleplerinde de Şirket ortağı olmadığına ilişkin Mahkeme kararının bulunduğunu, aynı Şirket ile ilgili adına düzenlenen ödeme emirlerine karşı açtığı ve tek hâkimli görülen davalar hakkında yaptığı itiraz üzerine İzmir Bölge İdare Mahkemesinin kabul kararları verdiği hususlarını ileri sürmüş ise de aynı Dairenin 4/6/2013 tarihli ve E.2012/378, K.2013/2509 sayılı ve E.2012/379, K.2013/2518 sayılı kararlarıyla bu talep reddedilmiş; söz konusu kararlar başvurucu vekiline 18/7/2013 tarihinde tebliğ edilmiştir.

14. Başvurucu 15/8/2013 tarihinde bireysel başvuru yapmıştır.

15. Öte yandan İzmir Asliye 1. Ticaret Mahkemesinin 30/12/2009 tarihli ve E.2008/694, K.2009/704 sayılı -temyiz edilmemek suretiyle kesinleşen- kararının gerekçesinin ilgili kısmı şöyledir:

“... Sonuç olarak davanın kabulü ile davacının davalı şirkette ortak olmadığının tespitine ve 26/6/1997 tarihli sermaye artırımına ilişkin şirket ortaklarınca alınan karar altındaki imzanın davacıya ait olmadığının tespitine ve bu kararın davacı yönünden iptaline ...”

B. İlgili Hukuk

16. 4/1/1961 tarihli ve 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 10. maddesi şöyledir:

“Tüzel kişilerle küçüklerin ve kısıtlıların, Vakıflar ve cemaatlar gibi tüzel kişiliği olmıyan teşekküllerin mükellef veya vergi sorumlusu olmaları halinde bunlara düşen ödevler kanuni temsilcileri, tüzel kişiliği olmayan teşekkülleri idare edenler ve varsa bunların temsilcileri tarafından yerine getirilir.

Yukarıda yazılı olanların bu ödevleri yerine getirmemeleri yüzünden mükelleflerin veya vergi sorumlularının varlığından tamamen veya kısmen alınmayan vergi ve buna bağlı alacaklar, kanuni ödevleri yerine getirmeyenlerin varlıklarından alınır. Bu hüküm Türkiye'de bulunmayan mükelleflerin Türkiye'deki temsilcileri hakkında da uygulanır.

 Temsilciler veya teşekkülü idare edenler bu suretle ödedikleri vergiler için asıl mükelleflere rücu edebilirler.

Tüzel kişilerin tasfiye haline girmiş veya tasfiye edilmiş olmaları, kanuni temsilcilerin tasfiyeye giriş tarihinden önceki zamanlara ait sorumluluklarını da kaldırmaz.”

17. 21/7/1953 tarihli ve 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun’un 1. maddesi şöyledir:

“Devlete, vilayet hususi idarelerine ve belediyelere ait vergi, resim, harç, ceza tahkik ve takiplerine ait muhakeme masrafı, vergi cezası, para cezası gibi asli, gecikme zammı, faiz gibi fer'i amme alacakları ve aynı idarelerin akitten, haksız fiil ve haksız iktisaptan doğanlar dışında kalan ve amme hizmetleri tatbikatından mütevellit olan diğer alacakları ile; bunların takip masrafları hakkında bu kanun hükümleri tatbik olunur.

Türk Ceza Kanununun para cezalarının tahsil şekli ve hapse tahvili hakkındaki hükümleri mahfuzdur.”

18. Aynı Kanun’un 58. maddesinin birinci fıkrası ise şöyledir:

“Kendisine ödeme emri tebliğ olunan şahıs, böyle bir borcu olmadığı veya kısmen ödediği veya zamanaşımına uğradığı hakkında tebliğ tarihinden itibaren 7 gün içinde alacaklı tahsil dairesine ait itiraz işlerine bakan vergi itiraz komisyonu nezdinde itirazda bulunabilir. İtirazın şekli, incelenmesi ve itiraz incelemelerinin iadesi hususlarında Vergi Usul Kanunu hükümleri tatbik olunur.”

IV. İNCELEME VE GEREKÇE

19. Mahkemenin 19/11/2015 tarihinde yapmış olduğu toplantıda, başvurucunun 15/8/2013 tarihli ve 2013/6355 numaralı bireysel başvurusu incelenerek gereği düşünüldü:

A. Başvurucunun İddiaları

20. Başvurucu; ortağı olmadığı Şirketin vergi borçlarından sorumlu tutulmasının hukuka aykırı olduğunu, ortağı olmadığı hususunun İzmir Asliye 1. Ticaret Mahkemesinin kesinleşen kararı ile ortaya konulduğunu, bu kararın Danıştay tarafından dikkate alınmadığını, temyiz kararının gerekçesinde bu hususa değinilmediğini oysa aynı karara istinaden İzmir Bölge İdare Mahkemesinin itiraz yoluyla baktığı dosyalarda lehe karar verdiğini belirterek Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

B. Değerlendirme

1. Kabul Edilebilirlik Yönünden

21. Başvurucunun adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkin başvurusunun, açıkça dayanaktan yoksun olmaması ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir nedenin de bulunmaması nedeniyle kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

2. Esas Yönünden

22. Başvuru konusunun, yargılama aşamasında ileri sürülen ve esasa etkili hususların karşılanmamasına ilişkin olması nedeniyle başvuru, gerekçeli karar hakkı yönünden incelenecektir.

23. Anayasa’nın “Hak arama hürriyeti” kenar başlıklı 36. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:

“Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir.”

24. Anayasa’nın “Duruşmaların açık ve kararların gerekçeli olması” kenar başlıklı 141. maddesinin üçüncü fıkrası şöyledir:

“Bütün mahkemelerin her türlü kararları gerekçeli olarak yazılır.”

25. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (Sözleşme) “Adil yargılanma hakkı” kenar başlıklı 6. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:

“Herkes medeni hak ve yükümlülükleri ile ilgili uyuşmazlıklar ya da cezai alanda kendisine yöneltilen suçlamalar konusunda karar verecek olan, kanunla kurulmuş bağımsız ve tarafsız bir mahkeme tarafından davasının makul bir süre içinde, hakkaniyete uygun ve açık olarak görülmesini isteme hakkına sahiptir.”

26. Yapılan yargılama sırasında tanık dinletme hakkı da dâhil olmak üzere delillerin ibrazı ve değerlendirilmesi, adil yargılanma hakkının unsurlarından biri olarak görülen silahların eşitliği ilkesi kapsamında kabul edilmekte olup bu hak ve gerekçeli karar hakkı da makul sürede yargılanma hakkı gibi adil yargılanma hakkının somut görünümleridir. Anayasa Mahkemesi de Anayasa’nın 36. maddesi uyarınca inceleme yaptığı birçok kararında ilgili hükmü, Sözleşme’nin 6. maddesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) içtihadı ışığında yorumlamak suretiyle Sözleşme’nin lafzi içeriğinde yer alan ve AİHM içtihadıyla adil yargılanma hakkının kapsamına dâhil edilen gerekçeli karar hakkı ve silahların eşitliği ilkesi gibi ilke ve haklara Anayasa’nın 36. maddesi kapsamında yer vermektedir (Güher Ergun ve diğerleri, B. No: 2012/13, 2/7/2013, § 38). Ayrıca hakkaniyete uygun yargılamanın bir unsuru olan gerekçeli karar hakkı, Anayasa’nın 141. maddesinin üçüncü fıkrasında yer verilen “Bütün mahkemelerin her türlü kararları gerekçeli olarak yazılır.” hükmüyle mahkemelerin uyması gereken bir yükümlülük olarak düzenlenmiştir.

27. Mahkeme kararlarının gerekçeli olması adil yargılanma hakkının unsurlarından biri olmakla beraber bu hak, yargılamada ileri sürülen her türlü iddia ve savunmaya ayrıntılı şekilde yanıt verilmesi şeklinde anlaşılamaz. Bu nedenle gerekçe gösterme zorunluluğunun kapsamı, kararın niteliğine göre değişebilir. Bununla birlikte başvurucunun ayrı ve açık bir yanıt verilmesini gerektiren usul veya esasa dair iddialarının cevapsız bırakılmış olması, bir hak ihlaline neden olacaktır (Muhittin Kaya ve Muhittin Kaya İnşaat Taahhüt Madencilik Gıda Turizm Pazarlama Sanayi ve Ticaret Ltd. Şti., B. No: 2013/1213, 4/12/2013, § 26).

28. Kanun yolu mahkemelerince verilen karar gerekçelerinin ayrıntılı olmaması, ilk derece mahkemesi kararlarında yer verilen gerekçelerin onama kararlarında kabul edilmiş olduğu şeklinde yorumlanmakla beraber başvurucularca dile getirilmesine rağmen ilk derece mahkemesinin de tartışmadığı esaslı hususlara ilişkin temyiz başvurularında başvurucuların usule ilişkin haklarının ihlal edildiğine yönelik somut şikâyetlerinin tartışılmaması gerekçeli karar hakkının ihlali olarak görülebilir (Faik Gümüş, B. No: 2012/603, 20/2/2014, § 49).

29. Somut olayda A.M. Muhasebe Ltd. Şti.nin kaçakçılığa iştirak ettiğinden bahisle rapor tanzim edildiği, sahte fatura kullanma ve düzenleme fiillerine iştirak sebebi ile vergi kaybının üç katı tutarındaki iştirak cezasının kesildiği, söz konusu cezaya ilişkin ihbarnamenin tebliğ edildiği, tebligata rağmen herhangi bir ödeme yapılmaması üzerine Şirket adına düzenlenen ödeme emirlerinin de tebliğ edildiği, ödeme yapılmaması ve Ticaret Sicil Memurluğunca yapılan araştırma sonucunda Şirket ortaklarının başvurucu ve A.D. olduğunun Vergi Dairesi Müdürlüğüne bildirilmesi, Şirket üzerinde mal varlığı tespit edilmemesi nedeniyle Şirket borçlarının tahsili amacıyla başvurucu hakkında ödeme emirleri düzenlendiği anlaşılmıştır.

30. Başvurucu tarafından ödeme emirlerinin kaldırılması istemiyle açılan davalarda İlk Derece Mahkemesi, Ticaret Sicil Memurluğundaki belgelerin geçersiz olduğu hakkında Karşıyaka Asliye Ticaret Mahkemesinde açılan davada ilgili Mahkemenin davanın açılmamış sayılmasına karar verdiğini, 13/1/2011 tarihli ve 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 534. maddesi uyarınca başvurucunun kanuni temsilci sıfatıyla borçtan sorumlu olduğu gerekçesiyle davaların reddine karar vermiştir.

31. Başvurucunun kararlara karşı yaptığı temyiz incelemesi devam etmekte iken İzmir 1. Asliye Ticaret Mahkemesi 30/12/2009 tarihli kararı ile başvurucunun ilgili Şirketin ortağı olmadığı, sermaye artırımına ilişkin Şirket ortaklarınca alınan karardaki imzanın başvurucuya ait olmadığının tespitine ve kararın başvurucu yönünden iptaline karar vermiştir. Başvurucu bu karar üzerine temyiz incelemesindeki dosyalarına bu durumu bildirir ek beyanlarını sunmuş; bunun yanında aynı beyanları, miktarı itibarıyla tek hâkim sınırında bulunan ve itiraz edilmek suretiyle İzmir Bölge İdare Mahkemesinde inceleme aşamasındaki dosyalara da eklemiştir.

32. Danıştay Üçüncü Dairesi, İlk Derece Mahkemesi kararına atıf yapmak suretiyle belirtilen iddialar hakkında bir değerlendirme yapmaksızın onama kararı vermiştir. Başvurucu karar düzeltme dilekçesinde, İzmir Bölge İdare Mahkemesince başvurucunun Şirket ortağı olmadığı için borçtan sorumlu tutulamayacağına ve bu nedenle ödeme emirlerinin hukuka aykırı olduğu gerekçesiyle kaldırılmasına ilişkin kararları da sunmuş, Danıştay Üçüncü Dairesi yine başvurucunun anılan iddialarını değerlendirmeden karar düzeltme talebinin reddine karar vermiştir.

33. 6/1/1982 tarihli ve 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun başvuruya konu yargılama devam ederken yürürlükte bulunan 49. maddesinde Danıştayın; görev ve yetki dışında bir işe bakılmış olması, hukuka aykırı karar verilmesi veya usul hükümlerine uyulmamış olunması sebeplerinden dolayı ilk derece mahkemesi kararlarını bozacağı, yine aynı Kanun’un 54. maddesinde kararın esasına etkisi olan iddia ve itirazların kararda karşılanmamış olması, kararda birbirine aykırı hükümler bulunması, kararın usul ve kanuna aykırı bulunması, hükmün esasını etkileyen belgelerde hile ve sahtekârlığın ortaya çıkmış olması durumlarında kararın düzeltilmesi talebinde bulunulacağı kural altına alınmıştır (Münür Ata, B. No: 2014/4958, 22/1/2015, § 43).

34. Görüldüğü üzere başvurucu hakkında vergi borcu olan Şirketin ortağı olduğu gerekçesiyle Şirketin borçlarının tahsiline ilişkin ödeme emirleri düzenlenmiş, başvurucunun Şirket ortağı olmadığı yönünde açılan davalarda -Karşıyaka Asliye Ticaret Mahkemesi davanın açılmamış sayılmasına karar vermiş ise de- İzmir 1. Asliye Ticaret Mahkemesi başvurucunun Şirket ortağı olmadığı yönünde karar vermiş, İzmir Bölge İdare Mahkemesi bu nedenlerle başvurucu hakkında düzenlenen ve tek hâkim sınırında kaldığı için itiraz yoluyla baktığı davalar hakkında başvurucu lehine kararlar vermiş, başvurucu bu durumu temyiz aşamasında ek beyan ile, karar düzeltme aşamasında ise talep dilekçesinde belirtmesine karşın Danıştay Üçüncü Dairesi temyiz ve karar düzeltme kararlarında bu iddialar hakkında bir açıklamaya yer vermeksizin anılan talepleri reddetmiştir.

35. Bu durumda başvurucunun Şirket ortağı olmadığı yönünde verilen İzmir 1. Asliye Ticaret Mahkemesi kararı gerekçe gösterilerek yapılan kanun yolu taleplerindeki iddianın ciddi olduğu ve İlk Derece Mahkemesi tarafından bu karar değerlendirilmediği için ayrıca değerlendirilmesi gerektiği hâlde Danıştay Üçüncü Dairesince ayrı bir değerlendirme yapılmayarak İlk Derece Mahkemesi kararına atıf yapılmak suretiyle taleplerin reddedildiği oysa bu iddianın atıf yapılmak suretiyle karşılanacak iddia niteliğinde olmadığı, temyiz merciince bu iddianın açık bir şekilde kararlarında değerlendirilip karşılanmadığı görülmektedir. Yargılama süreci bir bütün olarak değerlendirildiğinde başvurucunun gerekçeli karar hakkının ihlal edildiği sonucuna varılmıştır.

36. Açıklanan nedenlerle başvurucunun Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.

3. 6216 Sayılı Kanun’un 50. Maddesi Yönünden

37. Başvurucu, anayasal haklarının ihlal edildiğini belirterek ihlalin ortadan kaldırılması yönünde karar verilmesini talep etmektedir.

38. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un “Kararlar” kenar başlıklı 50. maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:

“Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir.”

39. Başvuru konusu olayda tespit edilen ihlal, adil yargılanma hakkının unsurlarından olan gerekçeli karar hakkının ihlal edilmesinden kaynaklandığından ve ihlalin yeniden yargılama yapılarak ortadan kaldırılmasında hukuki yarar bulunduğundan 6216 sayılı Kanun’un 50. maddesinin (2) numaralı fıkrası gereğince ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere kararın bir örneğinin ilgili Mahkemeye gönderilmesine karar verilmesi gerekir.

40. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 198,35 harç ve 1.500 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 1.698,35 TL yargılama giderinin başvurucuya ödenmesine karar verilmesi gerekir.

V. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

B. Gerekçeli karar hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,

C. İhlal ve ihlalin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere kararın bir örneğinin İzmir 4. Vergi Mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,

D. 198,35 harç ve 1.500 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 1.698,35 TL yargılama giderinin BAŞVURUCUYA ÖDENMESİNE,

E. Ödemelerin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal faiz uygulanmasına

19/11/2015 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.

I. KARAR KİMLİK BİLGİLERİ

Kararı Veren Birim İkinci Bölüm
Karar Türü (Başvuru Sonucu) Esas (İhlal)
Künye
(Nusret Yumrutaş, B. No: 2013/6355, 19/11/2015, § …)
   
Başvuru Adı NUSRET YUMRUTAŞ
Başvuru No 2013/6355
Başvuru Tarihi 15/8/2013
Karar Tarihi 19/11/2015
Birleşen Başvurular 2013/6356

II. BAŞVURU KONUSU


Başvuru, ödeme emirlerinin iptali istemiyle açılan davada verilen karar nedeniyle Anayasa’nın 36. maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

III. İNCELEME SONUÇLARI


Hak Müdahale İddiası Sonuç Giderim
Adil yargılanma hakkı (Medeni Hak ve Yükümlülükler) Gerekçeli karar hakkı (idare) İhlal Yeniden yargılama

IV. İLGİLİ HUKUK



Mevzuat Türü Mevzuat Tarihi/Numarası - İsmi Madde Numarası
Kanun 213 Vergi Usul Kanunu 10
6183 Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun 1
58
  • pdf
  • word
  • whatsapp
  • yazdir
T.C. Anayasa Mahkemesi