TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
SALİH REİS BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2013/6461)
|
|
Karar Tarihi: 26/2/2015
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan y.
|
:
|
Burhan ÜSTÜN
|
Üyeler
|
:
|
Nuri NECİPOĞLU
|
|
|
Hicabi
DURSUN
|
|
|
Erdal TERCAN
|
|
|
Hasan Tahsin GÖKCAN
|
Raportör
|
:
|
Muharrem İlhan KOÇ
|
Başvurucu
|
:
|
Salih REİS
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvurucu, hakkında açılan
dava kapsamında suç eşyasını kabul etmekten mahkûmiyetine karar verilmesinin
adil yargılanma hakkını ihlal ettiğini ileri sürmüştür.
II. BAŞVURU
SÜRECİ
2. Başvuru, 15/8/2013 tarihinde
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı aracılığıyla yapılmıştır. Dilekçe ve eklerinin
idari yönden yapılan ön incelemesi neticesinde Komisyona sunulmasına engel bir
eksikliğin bulunmadığı tespit edilmiştir.
3. Birinci Bölüm üçüncü
Komisyonu 21/3/2014 tarihinde kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına, dosyanın Bölüme gönderilmesine karar vermiştir.
III. OLAY VE
OLGULAR
A. Olaylar
4. Başvuru formu ve eklerinde
ifade edildiği şekliyle ilgili olaylar özetle şöyledir:
5. 1/9/2005 tarihinde park
halinde olduğu sırada çalınan araç 23/9/2005 tarihinde sahte plaka takılmış
olarak başvurucu tarafından kullanıldığı sırada ele geçirilmiştir.
6. Hırsızlık suçu isnat edilen
başvurucu, bakım amacıyla iş yerine bırakılan aracı bırakan kişinin bilgisi
dâhilinde kullanmakta olduğunu, suçlamayı kabul etmediğini soruşturma
aşamasında beyan etmiştir.
7. Bu olayla ilgili olarak
başvurucu hakkında konut dokunulmazlığını ihlal ve hırsızlık suçlarından Fatih
6. Asliye Ceza Mahkemesinin E.2006/1363sayılı dosyasında kamu davası
açılmıştır.
8. Başvurucu 7/5/2009 tarihli
duruşmada, kaporta boya dükkânı bulunduğunu, aracı çalıntı olduğunu bilmeden S.
T. isimli kişiden bakım amacıyla teslim aldığını ve bu kişinin rızasıyla
kullandığını beyan etmiştir.
9. Başvurucu aynı duruşmada,
aracı teslim aldığı kişinin ismini Cumhuriyet savcılığında hatırladığı şekliyle
ifade ettiğini, sonrasında bilgileri kontrol ederek doğru ismi bildirdiğini
beyan etmiştir.
10. İddia makamı, “sanığın evinde yapılan aramada sahte olduğu
belirtilen ruhsatlar tüm dosya kapsamıyla sanığın suça konu asıl “34 DF…”
plakalı “34 ZA …” sahte plakalı aracı suç eşyası olduğunu bilerek aldığı ve
kullandığı sonucuna varıldığından eylemine uyan TCK 165/1 maddesi gereğince
cezalandırılmasına karar verilmesi” yönünde mütalaa bildirmiştir.
11. Fatih 6. Asliye Ceza
Mahkemesi 7/5/2009 tarih ve E.2006/1363, K.2009/320 sayılı kararıyla, “yapılan yargılama toplanan deliller itibariyle
(…)sanık hakkında müştekinin önce evine girip aracının anahtarını alıp akabinde
yola park halinde bulunan 34 DF …plakalı aracını çalmaktan dolayı dava
açılmışsa da, sanığın aracı çalan kişi olduğunun sübuta ermediği, ancak
1/9/2005 tarihinde çalınan aracın sanık tarafından kullanırken 23/9/2005 tarihinde
farklı bir plakayla yakalandığı, sanığın tespit edilen eyleminin hırsızlık
suçunu değil ve fakat TCK 165/1 maddesinde yazılı olan suç eşyasının kabul
edilmesi suçunu oluşturduğu” gerekçesiyle, başvurucu suç eşyasını
kabul etmek suçundan 2 yıl hapis ve 12.000 TL adli para cezasına mahkum
edilmiştir.
12. Bu karar Yargıtay 13. Ceza
Dairesinin 29/5/2013 tarih ve E.2012/5984, K.2013/16482 sayılı ilamıyla
onanmıştır.
13. İlk derece mahkemesince
16/7/2013 tarihinde kesinleştirme işlemi yapılmıştır.
14. Başvurucu 15/8/2013
tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
B. İlgili
Hukuk
15. 26/9/2004 tarih ve 5237
sayılı Türk Ceza Kanunu’nun olay tarihindeki haliyle 165. maddesinin (1)
numaralı fıkrası şöyledir:
“Bir suçun
işlenmesiyle elde edilen eşyayı satın alan veya kabul eden kişi, altı aydan üç
yıla kadar hapis ve bin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır.”
IV. İNCELEME VE GEREKÇE
16. Mahkemenin 26/2/2015
tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvurucunun 15/8/2013 tarih ve 2013/6461
numaralı bireysel başvurusu incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun
İddiaları
17. Başvurucu polis kontrolü
sırasında bakım amacıyla kendisine bırakılan aracın çalıntı olduğunu
öğrendiğini, aracı bırakan kişiyi mahkemeye bildirmesine karşın bu kişinin
dinlenmediğini ve mahkûmiyetine karar verildiğini belirterek, adil yargılanma
hakkına ilişkin Anayasa’nın 36. maddesinin ihlal edildiğini ileri sürmüş ve
yeniden yargılamaya karar verilmesini talep etmiştir.
B. Değerlendirme
18. 30/3/2011 tarih ve 6216
sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un
48. maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:
“Mahkeme, … açıkça dayanaktan yoksun başvuruların kabul
edilemezliğine karar verebilir.”
19. 6216 sayılı Kanun’un 48.
maddesinin (2) numaralı fıkrasında açıkça dayanaktan yoksun başvuruların
Mahkemece kabul edilemezliğine karar verilebileceği belirtilmiştir. Anayasa’nın
148. maddesinin dördüncü fıkrasında ise açıkça dayanaktan yoksun başvurular
kapsamında değerlendirilen kanun yolunda gözetilmesi gereken hususlara ilişkin
şikâyetlerin bireysel başvuruda incelenemeyeceği kurala bağlanmıştır.
20. Yargılama makamları
taraflarca ileri sürülen iddiaları ve gösterdikleri delilleri gereği gibi
incelemek zorundadır. Bununla birlikte, belirli bir davaya ilişkin olarak
delilleri değerlendirme ve gösterilmek istenen delilin davayla ilgili olup
olmadığına karar verme yetkisi esasen derece mahkemelerine aittir Mevcut
yargılamada geçerli olan delil sunma ve inceleme yöntemlerinin adil yargılanma
hakkına uygun olup olmadığını denetlemek Anayasa Mahkemesi’nin görevi
kapsamında olmayıp, Anayasa Mahkemesi’nin görevi başvuru konusu yargılamanın
bir bütün olarak adil olup olmadığının değerlendirilmesidir. Genel anlamda
hakkaniyete uygun bir yargılamanın yürütülebilmesi için silahların eşitliği ve
çelişmeli yargılama ilkeleri ışığında, taraflara iddialarını sunmak hususunda
uygun olanakların sağlanması şarttır. Taraflara tanık delili de dahil olmak
üzere delillerini sunma ve inceletme noktasında da uygun imkanların tanınması
gerekir. Bu anlamda, delillere ilişkin dengesizlik veya hakkaniyetsizlik
iddialarının da yargılamanın bütünü ışığında değerlendirilmesi gerekir. (B. No:
2013/99, 20/3/2014, § 46).
21. Mahkemeler, adil yargılanma
hakkına uygun olmak koşuluyla, somut davadaki maddi gerçeğin ortaya çıkmasına
yardımcı olmayacağını değerlendirdiği savunma tanıklarının dinlenmesi talebini
reddedebilirler (B. No: 2013/7800, 18/6/2014, § 76).
22. Tanıkların dinlenmek üzere
çağırılmasının uygun olup olmadığının değerlendirilmesi kural olarak derece
mahkemelerinin takdir yetkisi dâhilindedir. Dolayısıyla bir sanığın bazı
tanıkları dinletemediğinden şikâyet etmesi yeterli olmayıp, ayrıca bu
tanıkların dinlenmesinin niçin önemli olduğunu ve gerçeğin ortaya çıkması için
niçin gerekli olduğunu açıklamak suretiyle tanık dinletme talebini
desteklemelidir (B. No: 2013/99, 20/3/2014, § 54).
23. Somut olayda ilk derece
mahkemesi, başvurucunun sahte plakalı olarak suça konu aracı kullanırken
yakalanması, başvurucunun aracı teslim eden kişiyle ilgili aşamalardaki farklı
beyanları ile başvurucunun evinde ele geçen sahte ruhsat belgelerinden oluşan
ve duruşmada tartışılan dosya kapsamını esas alarak mahkûmiyet kararı
vermiştir.
24. Suça konu aracı başvurucuya teslim
ettiği savunulan kişinin davaya katılma yönünde bir talebi olmamış ve bu kişi
dinlenilmek üzere duruşmaya getirilmemiştir. İlk derece mahkemesi maddi gerçeğin ortaya
çıkmasına yardımcı olmayacağını değerlendirdiği tanığı duruşmaya davet
etmemiştir.
25. Sonuç olarak mahkûmiyet kararının,
gösterilmek istenen tanık beyanı dışındaki maddi olay ve olgulara ilişkin
delillere dayandığı görülmektedir.
26. Açıklanan nedenlerle,
başvurunun diğer kabul edilebilirlik şartları yönünden incelenmeksizin “açıkça dayanaktan yoksun olması”
nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan
gerekçelerle;
A. Başvurunun “açıkça dayanaktan
yoksun olması” nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderinin başvurucu üzerinde bırakılmasına,
26/2/2015
tarihinde OY BİRLİĞİYLE karar
verildi.