TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
NEVRUZ BOZKURT BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2013/664)
|
|
Karar Tarihi: 17/9/2013
|
R.G. Tarih- Sayı: 15/11/2013-28822
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
Başkan
|
:
|
Serruh
KALELİ
|
Üyeler
|
:
|
Nuri NECİPOĞLU
|
|
|
Hicabi
DURSUN
|
|
|
Erdal TERCAN
|
|
|
Zühtü ARSLAN
|
Raportör
|
:
|
Mustafa BAYSAL
|
Başvurucu
|
:
|
Nevruz BOZKURT
|
Vekili
|
:
|
Av. Ercan KANAR
|
I. BAŞVURUNUN
KONUSU
1. Başvurucu, yargılamanın
yenilenmesi talebinin kabul edilmemiş olması nedeniyle adil yargılanma hakkının
ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
II. BAŞVURU
SÜRECİ
2. Başvuru, 7/1/2013 tarihinde
İstanbul 11. Ağır Ceza Mahkemesi vasıtasıyla yapılmıştır. Dilekçe ve eklerinin
idari yönden yapılan ön incelemesi neticesinde belirlenen eksiklikler
tamamlatılmış ve başvurunun Komisyona sunulmasına engel bir durumun olmadığı
tespit edilmiştir.
3. Birinci Bölüm İkinci
Komisyonunca, 17/7/2013 tarihinde başvurunun karara bağlanması için Bölüm
tarafından ilke kararı alınması gerekli görüldüğünden, Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü’nün 33. maddesinin (3) numaralı fıkrası uyarınca,
kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına, dosyanın Bölüme
gönderilmesine karar verilmiştir.
III. OLAY VE
OLGULAR
A. Olaylar
4. Başvuru dilekçesindeki
ilgili olaylar özetle şöyledir:
5. Başvurucu hakkında 11/2/1999
tarih ve E.1999/137 sayılı iddianameyle devletin istiklalini tenkise, birliğini
bozmaya, devletin hâkimiyeti altında bulunan topraklardan bir kısmını devlet
idaresinden ayırmaya matuf fiil işlediği iddiasıyla 765 sayılı mülga Türk Ceza
Kanunu’nun 125. maddesi gereğince cezalandırılması talebiyle dava açılmıştır.
6. Davanın görüldüğü İstanbul 3
No’lu Devlet Güvenlik Mahkemesi (DGM), 14/5/2003
tarih ve E.1999/44, K.2003/145 sayılı kararla başvurucunun 765 sayılı Kanun’un
125., 59., 31., 33. ve 40. maddeleri uyarınca neticeten müebbet ağır hapis
cezası ile tecziyesine karar vermiş ve bu karar, Yargıtay 9. Ceza Dairesi'nin
28/3/2005 tarihli ilamı ile onanarak kesinleşmiştir.
7. Başvurucu bu hüküm konusu
yargılama sürecine ilişkin olarak, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 5., 6.,
13. ve 14. maddelerinin ihlal edildiğini ileri sürmek suretiyle 31/5/2004
tarihinde Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine başvurmuştur.
8. 27335/04 nolu bu başvuruyla ilgili
olarak AİHM, 1/3/2011 tarihinde vermiş olduğu kararda, Sözleşme’nin 6.
maddesinin, yargılamayı yapan DGM’nin bağımsız ve tarafsız olmaması nedeniyle
birinci fıkrasının; gözaltında iken avukat yardımından yararlandırılmamış
olması nedeniyle birinci fıkrasıyla bağlantılı olarak üçüncü fıkrasının c)
bendinin; savcılık görüşünün başvurucuya tebliğ edilmemiş olması nedeniyle yine
birinci fıkrasının ihlal edilmiş olduğuna karar vermiştir.
9. Başvurucu 5/4/2012 havale
tarihli dilekçe ile AİHM'in ihlal kararını gerekçe
göstermek suretiyle 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 311. maddesinin (1)
numaralı fıkrasının (f) bendi uyarınca yargılamanın yenilenmesi talebinde
bulunmuştur.
10. İstanbul 11. Ağır Ceza Mahkemesi,
5271 sayılı Kanun’un 311. ve 318. maddeleri çerçevesinde dosya üzerinden yapmış
olduğu ilk incelemede, 15/6/2012 tarih ve Dosya no.
1999/44 ve 2012/276 Değişik İş sayılı kararla, talebin kabule değer olduğuna
karar vermiş, daha sonra 1/10/2012 tarihinde ise Dosya no.2012/209, K.2012/276
sayılı kararla, yargılamanın yenilenmesi talebinin esassız olması nedeniyle
reddetmiştir.
11. Gerekçede, “başvurucunun
savunmasının 3 No’lu Devlet Güvenlik Mahkemesince
9/7/1999 tarihinde yapılan duruşmada alındığı, mahkeme heyetinde yasal
değişikliğin yapılması nedeniyle askeri hâkimin yer almadığı, başvurucunun
dosyada bulunan delillere karşı beyanının da bu celsede saptandığı, yasal
değişiklik sonrasında başvurucu ile ilgili işlemlerin yapılması ve kararın askeri
hakim üyenin bulunmadığı heyet tarafından verilmesi nedeniyle yasalarla kurulan
ve anayasal olarak güvence altına alınan mahkemelerin bağımsızlığı ve hakimlik
teminatı esaslarına göre görev ifa eden hakimlerin oluşturduğu mahkeme
tarafından yapılan işlemler ile verilen karar nedeniyle bağımsız ve tarafsız
olmayan mahkemece verilen bir karar olduğuna ilişkin iddianın yeterli derecede doğrulanmadığı, 30/4/1999 tarihli
oturumda Cahit TEKİN'in mağdur sıfatıyla alınan
beyanında "hükümlü Orhan ÇAÇAN'ı öldürülen
babası Mehmet Şirin TEKİN'i silahla ateş etmek
suretiyle öldüren kişilerden birisi olarak açıkça ve göstererek teşhis
ettiği", daha sonra Cahit TEKİN'in 24/9/I999'da
mahkemeye dilekçe vererek yeniden ifade vermek istediğini beyan ettiği, ancak
adresini aynı dilekçede bildirmediği, bunun üzerine mahkememizce hükümlü Orhan
ÇAÇAN vekilinin de beyanları nazara alınarak Cahit TEKİN'in
yeniden dinlenmesine karar verildiği, Cahit TEKİN'in
30/4/1999 tarihli oturumda kendisinin ifade ettiği adresinden araştırılmasına
rağmen bulunamaması üzerine 11/2/2000 tarihinde önceki beyanları da nazara
alınarak yeniden dinlenmesinden vazgeçildiği, böylelikle mağdur Cahit TEKİN'in mahkemeye sunduğu 24/9/1999 tarihli dilekçesinde
ileri sürdüğü "olay sırasında Orhan ÇAÇAN'ı
görmedim, teşhis etmedim, polisle ne yazdıysa kabul ettim." biçimindeki
anlatımlarına itibar etmenin, beyanın mahkeme huzurunda alınmış olmasına göre
mümkün olmadığı, bu itibarla mahkemenin hükümlü Orhan ÇAÇAN aleyhine kurduğu
hükümde dayanak kabul edilen Cahit TEKİN'in
beyanlarının "gerçek dışı olarak kasıt veya ihmal ile alınan beyan"
kapsamında ve "yargılamanın yenilenmesini sağlayacak iddiaların yeterli
derecede doğrulandığı" biçiminde değerlendirilemeyeceği” ifade edilerek
talepte açıklanan sebeplerin duruşma açılmasına yeterli delil kuvveti
taşımadığı, yasal mevzuat değişikliği sonrası askeri hakim üye bulunmayan,
mahkemelerin bağımsızlığı ve hakimlik teminatı esaslarına göre görev ifa eden
hakimlerden oluşan mahkemenin hükmüne dayanak kabul ettiği beyanın
sakatlandığını gösterir yeni bir bulgu da gösterilmediği anlaşılmakla
yargılamanın yenilenmesi istemi esassız olması nedeniyle reddine yönelik hüküm
kurulduğu” belirtilmiştir.
12. Bu karara karşı başvurucu
İstanbul 12. Ağır Ceza Mahkemesine 30/10/2012 tarihli dilekçe ile itiraz
etmiştir.
13. İstanbul 12. Ağır Ceza
Mahkemesi 12/11/2012 tarih ve 2012/1113 Değişik iş sayılı kararıyla, "İstanbul 11. Ağır Ceza Mahkemesinin 01.10.2012 tarih,
2012/209 esas ve 2012/276 sayılı kararında usul ve yasaya aykırı bir husus
bulunmadığından " bahisle itirazın reddine karar vermiştir.
14. Karar başvurucu vekiline
6/12/2012 tarihinde tebliğ edilmiştir.
B. İlgili
Hukuk
15. 4/12/2004 tarih ve 5271
sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 311. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (f)
bendi ile (2) numaralı fıkrası şöyledir:
“(1) Kesinleşen bir hükümle sonuçlanmış bir dava, aşağıda
yazılı hâllerde hükümlü lehine olarak yargılamanın yenilenmesi yoluyla tekrar
görülür:
…
f) Ceza hükmünün, İnsan Haklarını ve Ana Hürriyetleri
Korumaya Dair Sözleşmenin veya eki protokollerin ihlâli suretiyle verildiğinin
ve hükmün bu aykırılığa dayandığının, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin
kesinleşmiş kararıyla tespit edilmiş olması. Bu hâlde yargılamanın yenilenmesi,
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararının kesinleştiği tarihten itibaren bir yıl
içinde istenebilir.
(2) Birinci fıkranın (f) bendi hükümleri, 4.2.2003
tarihinde Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin kesinleşmiş kararları ile, 4.2.2003
tarihinden sonra Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine yapılan başvurular üzerine
verilecek kararlar hakkında uygulanır.”
16. Anılan Kanun’un 319. ve 321.
maddeleri şöyledir:
“Madde 319 – (1) Yargılamanın yenilenmesi istemi, kanunda
belirlenen şekilde yapılmamış veya yargılamanın yenilenmesini gerektirecek
yasal hiçbir neden gösterilmemiş veya bunu doğrulayacak deliller açıklanmamış
ise, bu istem kabule değer görülmeyerek reddedilir.
(2) Aksi hâlde yargılamanın yenilenmesi istemi, bir diyeceği
varsa yedi gün içinde bildirmek üzere Cumhuriyet savcısı ve ilgili tarafa
tebliğ olunur.
(3) Bu madde gereğince verilen kararlara itiraz edilebilir.
Madde 321 – (1) Yargılamanın yenilenmesi isteminde ileri
sürülen iddialar, yeterli derecede doğrulanmaz veya 311 inci maddenin birinci
fıkrasının (a) ve (b) bentleri ile 314 üncü maddesinin
birinci fıkrasının (a) bendinde yazılı hâllerde işin durumuna göre bunların
önce verilmiş olan hükme hiçbir etkisi olmadığı anlaşılırsa, yargılamanın
yenilenmesi istemi esassız olması nedeniyle duruşma yapılmaksızın reddedilir.
(2) Aksi hâlde mahkeme, yargılamanın yenilenmesine ve
duruşmanın açılmasına karar verir.
(3) Bu madde gereğince verilen kararlara karşı itiraz yoluna
gidilebilir.”
IV. İNCELEME VE
GEREKÇE
17. Mahkemenin 17/9/2013
tarihinde yapmış olduğu toplantıda, başvurucunun 7/1/2013 tarih ve 2013/664
numaralı bireysel başvurusu incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun
İddiaları
18. Başvurucu, hakkında verilen
yargılamanın yenilenmesi isteminin reddine ilişkin kararın gerekçesiz olduğunu,
itiraz üzerine İstanbul 12. Ağır Ceza Mahkemesince verilen kararın da
gerekçesiz olduğu ve itirazının duruşmasız bir şekilde reddedildiğini, böylece
adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini, uygulamada AİHM’in
ihlal kararı sonrası yargılamanın yenilenmesine karar verildiğine dair örnekler
bulunmasına rağmen kendi talebinin reddedilmesinin eşitlik ilkesine aykırı
olduğunu belirterek Anayasa’nın 2., 10., 36. ve 141. maddeleriyle AİHS’nin 1.,
6., 13. ve 14. maddelerinde tanımlanan haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüş
ve maddi ve manevi zararların tazmini ile ücretler ve masrafların kamu
tarafından ödenmesine karar verilmesini talep etmiştir.
B. Değerlendirme
19. 30/3/2011 tarih ve 6216
sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un “Bireysel başvuruların kabul edilebilirlik şartları
ve incelenmesi” kenar başlıklı 48. maddesinin (2) numaralı fıkrası
şöyledir:
“Mahkeme,… açıkça dayanaktan yoksun
başvuruların kabul edilemezliğine karar verebilir.”
20. Anılan kanuni düzenlemeden
de anlaşıldığı üzere Anayasa Mahkemesi, açıkça dayanaktan yoksun başvuruların
kabul edilemez olduğuna karar verebilir. Başvurucunun ihlal iddialarını
kanıtlayamadığı, iddialarının salt kanun yolunda gözetilmesi gereken hususlara
ilişkin olduğu, karmaşık veya zorlama şikâyetlerden ibaret olan ya da temel
haklara yönelik bir müdahalenin olmadığı veya müdahalenin meşru olduğu açık
olan başvurular açıkça dayanaktan yoksun kabul edilebilir (B. No: 2012/665, §
20, 13/6/2013).
21. Başvurucu, AİHM’in ihlal kararı üzerine yapmış olduğu yargılamanın
yenilenmesi isteminin reddedildiğini, ret kararıyla buna itiraz üzerine verilen
kararın gerekçesiz olduğunu, itiraz incelemesinin duruşmasız yapıldığını bu
nedenlerle anayasal haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
22. Başvurucu ihlal kararının
kesinleşmesi sonrası süresinde yargılamanın yenilenmesi talebinde bulunmuş,
fakat bu talep, daha önce verilen kararı değiştirmeyi gerektirecek yeterli bir
sebep bulunmadığından Mahkemece duruşma açılmaksızın istemin esassız olması
gerekçesiyle reddedilmiştir. Başvurunun Anayasa’nın 36. maddesinde düzenlenen
adil yargılanma hakkı çerçevesinde incelenmesi gerekir.
23. Anayasa’nın “Hak arama hürriyeti” kenar başlıklı 36.
maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
“Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak
suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile
adil yargılanma hakkına sahiptir.”
24. Anayasa’da adil yargılanma
hakkının kapsamı düzenlenmediğinden bu hakkın kapsam ve içeriğinin, AİHS’nin “Adil yargılanma hakkı” kenar başlıklı 6.
maddesi çerçevesinde belirlenmesi gerekir (B. No: 2012/1049, 26/3/2013, § 22).
AİHS’nin “Adil yargılanma hakkı”
kenar başlıklı 6. maddesi şöyledir:
“1. Herkes medeni hak ve
yükümlülükleri ile ilgili uyuşmazlıklar ya da cezai alanda kendisine yöneltilen
suçlamalar konusunda karar verecek olan, kanunla kurulmuş bağımsız ve tarafsız
bir mahkeme tarafından davasının makul bir süre içinde, hakkaniyete uygun ve
açık olarak görülmesini istemek hakkına sahiptir.
25. AİHS’nin 6. maddesinde adil
yargılanma hakkının kapsamı medeni haklara ilişkin bir uyuşmazlığın karara
bağlanması ile ceza alanındaki bir suç isnadı konularıyla sınırlandırılmıştır.
Ancak, Anayasa Mahkemesi dosya kapsamında yer alan olay ve olgular ışığında
başvuru konusu şikayetin hukukî nitelemesini ve
Anayasa’nın 36. maddesi uyarınca adil yargılanma hakkının kapsamını belirleme
yetkisine sahip olup, yargılamanın yenilenmesini de bu kapsamda
değerlendirmiştir.
26. Başvurucu öncelikle
yargılamanın yenilenmesi talebinin reddine ilişkin karar ile bu karara karşı
yaptığı itirazın gerekçesiz olarak verildiğini ileri sürmüştür.
27. Anayasa’nın 141. maddesinin
üçüncü fıkrası şöyledir:
“Bütün mahkemelerin her türlü
kararları gerekçeli olarak yazılır.”
28. Anayasa’nın 36. maddesinin
birinci fıkrasında, herkesin yargı organlarına davacı veya davalı olarak
başvurabilme ve bunun doğal sonucu olarak da iddia, savunma ve adil yargılanma
hakkı güvence altına alınmıştır. Maddeyle güvence altına alınan hak arama
özgürlüğü, kendisi bir temel hak niteliği taşımasının ötesinde, diğer temel hak
ve özgürlüklerden gereken şekilde yararlanılmasını ve bunların korunmasını
sağlayan en etkili güvencelerden birisidir. Bu bağlamda Anayasa’nın, bütün
mahkemelerin her türlü kararlarının gerekçeli olarak yazılmasını ifade eden
141. maddesinin de, hak arama hürriyetinin kapsamının
belirlenmesinde gözetilmesi gerektiği açıktır. (B. No: 2013/307, 16/5/2013, §
30).
29. Yargılamanın yenilenmesi
talebini inceleyen İstanbul 11. Ağır Ceza Mahkemesi başvurucunun talebini
temelsiz bularak reddetmiş ve niçin temelsiz bulduğunu kararında açıklamıştır
(Bkz. § 12). Bu karara karşı yapılan itirazı inceleyen İstanbul 12. Ağır Ceza
Mahkemesi de “kararda usul ve yasaya aykırı
bir husus bulunmadığından” bahisle itirazı reddetmiştir. İstanbul
11. Ağır Ceza Mahkemesi red kararında, hükme ulaşmayı
sağlayan olay, bunların sebepleri ve sonuca götüren nedensellik kurgusu
değerlendirmelerinin yeterli açıklıkta yapıldığı ve gerekçeye temel
oluşturduğu, itirazı inceleyen İstanbul 12. Ağır Ceza Mahkemesinin kararında
ise detaylı bir açıklama bulunmamakla birlikte İstanbul 11. Ağır Ceza
Mahkemesinin kararına dayanak gerekçelerin yeterli bulunduğu anlaşılmaktadır.
Açıklanan nedenlerle gerekçeli karar hakkı yönünden bir ihlalin olmadığı açık
olduğundan başvurucunun bu yöndeki iddiası “açıkça
dayanaktan yoksun” bulunmuştur.
30. Ayrıca başvurucu itiraz
incelemesinin duruşmasız olarak yapılması nedeniyle adil yargılanma hakkının
ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
31. Anayasa’nın 141. maddesinin
birinci fıkrası şöyledir:
“Mahkemelerde duruşmalar herkese açıktır.
Duruşmaların bir kısmının veya tamamının kapalı yapılmasına ancak genel ahlâkın
veya kamu güvenliğinin kesin olarak gerekli kıldığı hallerde karar
verilebilir.”
32. Anayasa’nın 36. maddesinde
güvence altına alınan adil yargılanma hakkının temel unsurlarından birisi de
Anayasa’nın 141. maddesinde düzenlenen yargılamanın açık ve duruşmalı yapılması
ilkesidir. Yargılamanın açıklığı ilkesinin amacı adli mekanizmanın işleyişini
kamu denetimine açarak yargılama faaliyetinin saydamlığını güvence altına almak
ve yargılamada keyfiliği önlemektir. Bu yönüyle hukuk devletinin en önemli
gerçekleştirme araçlarından birisini oluşturur. Özellikle ceza davalarında
yargılamanın duruşmalı ve aleni yapılması silahların eşitliği ilkesinin ve
savunma haklarının güvencesini oluşturur. Ancak bu her türlü yargılamanın
mutlaka duruşmalı yapılması zorunluluğu anlamına gelmez. Adil yargılama
ilkelerine uyulmak şartıyla usul ekonomisi ve iş yükünün azaltılması gibi
amaçlarla bazı yargılamaların duruşmadan istisna tutulması ve duruşma
yapılmaksızın karara bağlanması anayasal hakların ihlalini oluşturmaz.
Özellikle ilk derece mahkemeleri önünde duruşmalı yargılama yapılıp karar
verildikten sonra kanun yolu incelemesinin tarafların iddia veya savunmaları
yazılı olarak alındıktan sonra dosya üzerinden yapılması halinde adil
yargılanma hakkının ihlalinden söz edilemez.
33. Somut olayda başvurucunun, yazılı olarak mahkemeye sunduğu
yargılamanın yenilenmesi talebini değerlendiren ve mahkemesince “esassız
olması” gerekçesiyle reddedilen karar aleyhine yaptığı itirazı inceleyen İstanbul
12. Ağır Ceza Mahkemesinin de duruşma yapmaksızın dosya üzerinden inceleme
yaparak karar vermiş olmasının adil yargılanma hakkını ihlal ettiğini ileri
sürdüğü anlaşılmaktadır. Yargılamanın yenilenmesi olağanüstü bir kanun yolu
olup bu yolun hangi hallerde açılacağı 5271 sayılı Kanun’un 311. maddesinde
açıkça düzenlenmiş ve aynı Kanun’un 321. maddesinde yeniden yargılanma
talebinin esassız olması halinde talebin duruşmasız olarak reddedileceği hükme
bağlanmıştır. Bireyin suç işleyip işlemediğiyle ilişkili olamayan böyle bir
incelemenin duruşma açılmadan yapılmış olması nedeniyle adil yargılanma
hakkının ihlal edilmediği sonucuna ulaşılmıştır.
34. Açıklanan nedenlerle,
başvurunun bu kısmının bir ihlalin olmadığı açık olduğundan “açıkça dayanaktan yoksun olması” nedeniyle
kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Başvurunun,
“açıkça dayanaktan yoksun olması” nedeniyle
KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA, yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde
bırakılmasına, 17/9/2013 tarihinde OY
BİRLİĞİYLE karar verildi.