TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
ÖZKA LASTİK VE KAUÇUK SAN. TİC. A.Ş. BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2013/6686)
|
|
Karar Tarihi: 1/12/2015
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Engin YILDIRIM
|
Üyeler
|
:
|
Alparslan ALTAN
|
|
|
Celal Mümtaz AKINCI
|
|
|
Muammer TOPAL
|
|
|
M. Emin KUZ
|
Raportör
|
:
|
Akif YILDIRIM
|
Başvurucu
|
:
|
Özka Lastik ve Kauçuk San.
Tic. A.Ş.
|
Vekili
|
:
|
Av. Ayşe Gülfem ERDİNÇ CEBE
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1.
Başvuru, idare mahkemesi kararını yerine getirmeyen kamu görevlileri hakkında
soruşturma izni verilmemesinin adil yargılanma hakkını ihlal ettiği iddiasına
ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2.
Başvuru, 21/8/2013 tarihinde Kocaeli 2. Ağır Ceza Mahkemesi vasıtasıyla
yapılmıştır. Dilekçe ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesi
neticesinde başvurunun Komisyona sunulmasına engel teşkil edecek bir
eksikliğinin bulunmadığı tespit edilmiştir.
3.
İkinci Bölüm Birinci Komisyonunca 21/10/2014 tarihinde, başvurunun kabul
edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
A. Olaylar
4.
Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve Ulusal Yargı Ağı Projesi
(UYAP) aracılığıyla erişilen bilgi ve belgeler çerçevesinde ilgili olaylar
özetle şöyledir:
5.
Başvurucu, kaçak inşaat yaptığı gerekçesiyle İzmit Belediyesi Encümen kararı
ile verilen ve tahsil edilen 142.913,31 TL idari para cezasına karşı iptal
davası açmıştır.
6.
Kocaeli 1. İdare Mahkemesi, 26/6/2012 tarihli ve E.2011/1046, K.2012/666 sayılı
kararıyla dava konusu işlemin iptaline karar vermiştir.
7.
Mahkeme kararının davalı idareye tebliğine rağmen otuz günlük yasal süresi
içinde başvurucunun ödediği miktar kendisine iade edilmemiştir.
8.
Bunun üzerine başvurucu yargı kararını yerine getirmediklerini iddia ettiği
kamu görevlileri hakkında 10/9/2012 tarihinde şikâyette bulunmuş ise de
İçişleri Bakanı’nın 28/1/2013 tarihli ve 2013/27 sayılı kararıyla bu kişiler
hakkında soruşturma izni verilmemiştir.
9.
Başvurucu, anılan Belediye aleyhine Kocaeli 4. İcra Dairesinin E.2012/11405
sayılı dosyasında 1/11/2012 tarihinde icra takibi başlatmıştır.
10.
İzmit Belediyesi tarafından tahsilatı yapılan idari para cezası 14/11/2012 ve
18/1/2013 tarihlerinde iki taksit hâlinde başvurucuya ödenmiştir.
11.
Soruşturma izni verilmemesi işlemine karşı yapılan itiraz, Danıştay 1.
Dairesinin 25/6/2013 tarihli ve E.2013/817, K.2013/899 sayılı kararıyla
reddedilmiştir.
12.
Anılan karar başvurucuya 22/7/2013 tarihinde tebliğ edilmiştir.
13.
Bireysel başvuru 21/8/2013 tarihinde yapılmıştır.
B. İlgili Hukuk
14.
6/1/1982 tarihli ve 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 28. maddesinin
ilgili kısmı şöyledir:
"
Danıştay, bölge idare mahkemeleri, idare ve vergi mahkemelerinin esasa ve
yürütmenin durdurulmasına ilişkin kararlarının icaplarına göre idare,
gecikmeksizin işlem tesis etmeye veya eylemde bulunmaya mecburdur. Bu süre
hiçbir şekilde kararın idareye tebliğinden başlayarak otuz günü geçemez..."
15.
2/12/1999 tarihli ve 4483 sayılı Memurlar ve Diğer Kamu Görevlilerinin
Yargılanması Hakkında Kanun'un 9. maddesinin ikinci ve üçüncü fıkraları
şöyledir:
"Soruşturma izni
verilmesine ilişkin karara karşı hakkında inceleme yapılan memur veya diğer
kamu görevlisi; soruşturma izni verilmemesine ilişkin karara karşı ise
Cumhuriyet başsavcılığı veya şikâyetçi itiraz yoluna gidebilir. İtiraz süresi,
yetkili merciin kararının tebliğinden itibaren on gündür.
İtiraza, 3
üncü maddenin (e), (f), g (Cumhurbaşkanınca verilen izin hariç) ve (h)
bentlerinde sayılanlar için Danıştay İkinci Dairesi, diğerleri için yetkili
merciin yargı çevresinde bulunduğu bölge idare mahkemesi bakar. İtirazlar,
öncelikle incelenir ve en geç üç ay içinde karara bağlanır. Verilen kararlar
kesindir."
IV. İNCELEME VE GEREKÇE
16. Mahkemenin
1/12/2015 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvurucunun 21/8/2013 tarihli ve
2013/6686 numaralı bireysel başvurusu incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
17. Başvurucu,
Kocaeli 1. İdare Mahkemesince lehine verilen kararı yerine getirmeyen kamu
görevlileri hakkında şikâyette bulunduğunu ancak soruşturma izni verilmediğini,
kamu görevlileri hakkında soruşturma izni verilmemesinin kamu görevlilerinin
cezasız kalması sonucunu doğurduğunu, buna ilişkin Danıştay kararının
gerekçesiz olduğunu belirterek Anayasa'nın 36., 125. ve 138. maddelerinin ihlal
edildiğini ileri sürmüştür.
B. Değerlendirme
18.
Başvuru formu ve ekleri incelendiğinde başvurunun, adil yargılanma hakkının
ihlali iddiasına yönelik olduğu görülmektedir. Başvurucu her ne kadar
Anayasa’nın 125. ve 138. maddelerinin de ihlal edildiğini ileri sürmüş ise de
bu iddiaların özü, yargı kararını yerine getirmeyen kamu görevlileri hakkında
soruşturma izni verilmemesine ilişkin kararın adil olmadığı hususu ile
ilgilidir. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki
nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi
takdir eder (Tahir Canan, B. No:
2012/969, 18/9/2013, § 16). Bu sebeple başvurucunun bütün iddiaları adil yargılanma hakkı
çerçevesinde değerlendirilmiştir.
19. Anayasa’nın
148. maddesinin üçüncü fıkrası şöyledir:
“Herkes, Anayasada güvence altına
alınmış temel hak ve özgürlüklerinden, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi
kapsamındaki herhangi birinin kamu gücü tarafından, ihlal edildiği iddiasıyla
Anayasa Mahkemesine başvurabilir. …”
20. 30/3/2011
tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında
Kanun’un “Bireysel başvuru hakkı” kenar
başlıklı 45. maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:
“Herkes, Anayasada güvence altına
alınmış temel hak ve özgürlüklerinden, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve buna
ek Türkiye’nin taraf olduğu protokoller kapsamındaki herhangi birinin kamu gücü
tarafından, ihlal edildiği iddiasıyla Anayasa Mahkemesine başvurabilir.”
21. Anılan
Anayasa ve Kanun hükümlerine göre Anayasa Mahkemesine yapılan bir bireysel
başvurunun esasının incelenebilmesi için kamu gücü tarafından ihlal edildiği
iddia edilen hakkın Anayasa’da güvence altına alınmış olmasının yanı sıra
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (Sözleşme) ve Türkiye’nin taraf olduğu ek
protokollerin kapsamına da girmesi gerekir. Bir başka ifadeyle Anayasa ve Sözleşme’nin
ortak koruma alanı dışında kalan bir hak ihlali iddiasını içeren başvurunun
kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi mümkün değildir.
22. Başvurucu,
yapmış olduğu şikâyet üzerine başlatılan inceleme sonucunda haksız ve hatalı
şekilde soruşturma izni verilmemesi ile Anayasa’nın 36. maddesinde düzenlenen
adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
23. Anayasa’nın
“Hak arama hürriyeti” kenar
başlıklı 36. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
“Herkes, meşru vasıta ve yollardan
faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve
savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir.”
24. Sözleşme’nin
“Adil yargılanma hakkı” kenar
başlıklı 6. maddesi şöyledir:
“Herkes medeni hak ve
yükümlülükleri ile ilgili uyuşmazlıklar ya da cezai alanda kendisine yöneltilen
suçlamalar konusunda karar verecek olan, kanunla kurulmuş bağımsız ve tarafsız
bir mahkeme tarafından davasının makul bir süre içinde, hakkaniyete uygun ve
açık olarak görülmesini istemek hakkına sahiptir. …”
25. Anayasa’nın
36. maddesinin birinci fıkrasında herkesin meşru vasıta ve yollardan
faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve
savunma ile adil yargılanma hakkına sahip olduğu belirtilmiştir. Anayasa’da
adil yargılanma hakkının kapsamı düzenlenmediğinden bu hakkın kapsam ve
içeriğinin, Sözleşme’nin “Adil yargılanma
hakkı” kenar başlıklı 6. maddesi çerçevesinde belirlenmesi gerekir (Güher
Ergun ve diğerleri, B. No: 2012/13, 2/7/2013, § 38).
26. Sözleşme’nin
adil yargılanma hakkını düzenleyen 6. maddesinde adil yargılanmaya ilişkin hak
ve ilkelerin “medeni hak ve yükümlülükler
ile ilgili uyuşmazlıkların” ve bir
“suç isnadının” esasının karara bağlanması esnasında geçerli olduğu
belirtilerek hakkın kapsamı bu konularla sınırlandırılmıştır. Hak arama
hürriyetinin ihlal edildiği gerekçesiyle bireysel başvuruda bulunabilmek için
başvurucunun ya medeni hak ve yükümlülükleriyle ilgili bir uyuşmazlığın tarafı
olması ya da başvurucuya yönelik bir suç isnadı hakkında karar verilmiş olması
gerektiği anlaşılmaktadır. Dolayısıyla bahsedilen hâller dışında kalan adil
yargılanma hakkının ihlali iddiasına dayanan başvurular, Anayasa ve Sözleşme
kapsamı dışında kalacağından bireysel başvuruya konu olamaz (Onurhan Solmaz, B. No: 2012/1049,
26/3/2013, § 23).
27. Avrupa
İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) içtihatlarına göre bir ceza davasında üçüncü
kişilerin suçlanması veya cezalandırılmasını talep eden mağdur, suçtan zarar
gören, şikâyetçi veya katılan sıfatını haiz kişiler Sözleşme’nin 6. maddesinin
koruma alanı dışında kalmaktadır. Bu kuralın istisnaları, ceza davasında medeni
hak talebine imkân veren bir sistemin benimsenmiş olması veya ceza davası
sonucunda verilen kararın hukuk davası açısından etkili ya da bağlayıcı olması
hâlleridir (Perez/Fransa, 47287/99, 12/2/2004, § 70).
28. 4/12/2004
tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun yürürlüğe girmesi ile ceza
muhakemesinde şahsi hak iddiasında bulunma imkânı ortadan kalkmıştır.
Dolayısıyla başvurucunun ceza muhakemesi sürecinde medeni haklarını ileri sürme
imkânı bulunmamaktadır. Ayrıca soruşturma izni verilmemesi kararının etkileri
ceza muhakemesi süreci ile sınırlı olup kararın, hukuk mahkemeleri açısından
bağlayıcı bir etkisi bulunmamaktadır.
29. Başvurucu,
suç işlediğini düşündüğü bir üçüncü kişi hakkında soruşturma açılmasını
sağlamak amacıyla suç duyurusunda bulunmuş olup talebi üçüncü kişinin
cezalandırılmasıyla sınırlıdır. Başvurucu, üçüncü kişinin fiili nedeniyle
medeni haklarına yönelik bir müdahalenin bulunduğunu düşünüyor ve buna ilişkin
zararının giderilmesini istiyorsa hukuk mahkemeleri önünde dava açma imkânı
vardır (Adnan Oktar (2), B. No: 2013/514, 2/10/2013, § 24).
30. Sonuç
itibarıyla başvurucunun Anayasa’nın 36. maddesine dayanan ihlal iddiasının
konusu, Anayasa’da güvence altına alınmış ve Sözleşme kapsamında olan temel hak
ve özgürlüklerin koruma alanı dışında kalmaktadır.
31. Açıklanan
nedenlerle başvuru konusu ihlal iddialarının Anayasa ve Sözleşme’nin ortak
koruma alanı dışında kaldığı anlaşıldığından başvurunun, diğer kabul
edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin konu bakımından yetkisizlik nedeniyle kabul edilemez
olduğuna karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan
gerekçelerle;
A.
Başvurunun konu bakımından yetkisizlik
nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B.
Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde bırakılmasına
1/12/2015
tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.