TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
DURSUN SAKAR BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2013/6799)
|
|
Karar Tarihi: 5/11/2014
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Serruh KALELİ
|
Üyeler
|
:
|
Nuri NECİPOĞLU
|
|
|
Hicabi DURSUN
|
|
|
Erdal TERCAN
|
|
|
Hasan Tahsin GÖKCAN
|
Raportör
|
:
|
Muharrem İlhan KOÇ
|
Başvurucu
|
:
|
Dursun SAKAR
|
Vekili
|
:
|
Av. Nazmi KÜÇÜKOSMANOĞLU
|
I. BAŞVURUNUN
KONUSU
1. Başvurucu,
tutukluluğun kanunda öngörülen azami süreyi aşması ve makul sürede yargılamanın
sonuçlandırılmaması nedeniyle Anayasa’nın 19. ve 38. maddelerinin ihlal
edildiğini ileri sürmüştür.
II. BAŞVURU
SÜRECİ
2. Başvuru, 19/7/2013
tarihinde Kocaeli 1. Ağır Ceza Mahkemesi aracılığıyla yapılmıştır. Dilekçe ve
eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesi neticesinde Komisyona sunulmasına
engel bir eksikliğin bulunmadığı tespit edilmiştir.
3. Birinci Bölüm Birinci
Komisyonunca, 16/1/2014 tarihinde başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin
Bölüm tarafından yapılmasına, dosyanın Bölüme gönderilmesine karar verilmiştir.
4. Bölüm Başkanı
24/7/2014 tarihinde kabul edilebilirlik ve esas hakkındaki incelemenin birlikte
yapılmasına karar vermiştir.
5. Başvuru konusu olay
ve olgular 24/7/2014 tarihinde Adalet Bakanlığına bildirilmiştir. Adalet
Bakanlığı benzer başvurulara ilişkin önceki görüşlerine atıf yaparak görüş
sunulmasına gerek görülmediğini bildirmiştir.
III. OLAY VE
OLGULAR
A. Olaylar
6. Başvuru formu ve
eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar özetle şöyledir:
7. Başvurucu Kocaeli
Cumhuriyet Başsavcılığınca yürütülen soruşturma kapsamında ekonomik çıkar elde
etmek için kurulmuş suç örgütüne üye olmak, birden fazla kişiyi öldürmek
suçlarından 12/4/2006 tarihinde gözaltına alınmış ve Kocaeli 3. Sulh Ceza
Mahkemesince 15/4/2006 tarihinde 2006/209 sayılı kararla tutuklanmıştır.
8. Başvurucunun da
aralarında olduğu 20 sanık hakkında, suç örgütü faaliyeti kapsamında işlendiği
iddia edilen suçlarla ilgili olarak İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığının
11/8/2006 tarihli iddianamesiyle (CMK 250. maddeyle görevli) İstanbul 10. Ağır
Ceza Mahkemesinin 2006/231 Esas sayılı dosyasında kamu davası açılmıştır.
9. Başvurucu vekili
tutukluluğun 7 yıldır devam ettiğini belirterek 2/1/2013 tarihinde İstanbul 10.
Ağır Ceza Mahkemesinin 2006/231 E. sayılı dosyasında verilen tutukluluğun
devamına ilişkin karara itiraz etmiştir.
10. İstanbul 11. Ağır
Ceza Mahkemesinin 17/1/2013 tarih ve 2013/23 Değişik iş sayılı kararıyla
tutukluluğun devamına ilişkin karara yapılan itiraz reddedilmiştir.
11. Bu tarihten sonra
28/3/2013 ve 28/5/2013 tarihlerinde duruşma yapılarak, “mağdur beyanları, raporlar ve tutanaklar göz önünde
bulunduğunda kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren olgular, suçlara öngörülen
cezaların alt ve üst sınırlarına göre kaçma şüphesinin varlığını gösteren
olgular ve atılı suçların CMK 100/3 maddesinde gösterilmesi tutukluma
nedenlerinin bulunduğu, ayrıca tutuklama nedenlerine göre de adli kontrol
hükümlerinin uygulanması yetersiz kalacağı ve tutuklama tedbirinin ölçülü
olduğu anlaşılmakla; yine CMK.nun 102. maddesinde
Ağır Ceza Mahkemesinin görevine giren işlerde tutuklu süresinin en çok 2 yıl
olduğu, bu sürenin zorunlu hallerde gerekçesi gösterilmek suretiyle 3 yıl daha
uzatılabileceği, diğer suçlarda tutuklama süresinin 1 yıl olduğu, zorunlu
hallerde 6 ay daha uzatılabileceği düzenlendiği, sanıklara atılı suçlar gerek
765 Sayılı gerek 5237 Sayılı TCK'nunlarında bağımsız
olarak düzenlenmiş, her biri subutu halinde ayrı
cezayı gerektirdiği, Ceza Muhakemesi Kanununa göre her suç ayrı bir kamu
davasına konu olup, kişisel, hukuki ve fiili bağlantılar nedeniyle kamu
davalarının birleştirilerek görülmesi mümkün bulunduğu, dosyamızda da sanıklara
atılı suçlar fiili, kişisel ve hukuki bağlantı nedeniyle birlikte kamu davasına
konu edilmiş ve aynı dosyada da yargılamaları sürdürüldüğü, davaların
birleştirilmesi halinde de suçlar bağımsızlıklarını koruduğundan her suç için
tutukluluk süresinin bağımsız olarak değerlendirilmesi gerektiği kabul edilerek
bu nedenle sanıkların birden çok Ağır Ceza Mahkemesinin görevine giren
suçlardan tutuklanmış olmaları ve kamu davasının kapsamı, sanık sayısı dikkate
alınarak yargılamanın alacağı zaman nedeniyle kanunda belirtilen tutukluluk
sürelerinin uzatılmasında zorunluluk bulunması, her suç yönünden gerekli olan
tutukluluk sürelerinin dolmamış olması” gerekçesiyle tutukluluk
halinin devamına karar verilmiştir. 16/7/2013 tarihli duruşmada 26/6/2013
tarihinde dosya üzerinden tutukluluk incelemesi yapıldığı belirtilerek yeni bir
karar verilmemiştir.
12. Başvurucu 19/7/2013
tarihinde Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunmuştur.
13. İstanbul 10. Ağır
Ceza Mahkemesinin 8/11/2013 tarihli kararıyla başvurucunun 5237 sayılı Türk
Ceza Kanunu’nun 81/1, 82/1 (a), 220/2-3 maddeleri ve 6136 sayılı Kanun’un 13.
maddesi kapsamında toplam 35 yıl 19 ay 30 gün hapis ve 375 TL adli para
cezasıyla cezalandırılmasına karar verilmiştir.
B. İlgili
Hukuk
14. 26/9/2004 tarih ve 5237
sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 81., 82. ve 220. maddeleri, 6136 sayılı Kanun’un
13. maddesi.
15. 4/12/2004 tarih ve
5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 102. maddesi.
16. 5271 sayılı Kanun’un
104. maddesinin (1) ve (2) numaralı fıkraları şöyledir:
“(1) Soruşturma ve kovuşturma evrelerinin her
aşamasında şüpheli veya sanık salıverilmesini isteyebilir.
(2) Şüpheli veya sanığın tutukluluk hâlinin
devamına veya salıverilmesine hâkim veya mahkemece karar verilir. Ret kararına
itiraz edilebilir.”
IV. İNCELEME VE
GEREKÇE
17. Mahkemenin 5/11/2014
tarihinde yapmış olduğu toplantıda, başvurucunun 19/7/2013 tarih ve 2013/6799
numaralı bireysel başvurusu incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun
İddiaları
18. Tutukluluğun azami
süreyi aşması ve makul sürede yargılamanın sonuçlandırılmaması nedeniyle kişi
hürriyeti ve güvenliği ile adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri
sürmüş ve uzun tutukluluk nedeniyle hak ihlalinin tespitine karar verilmesini
talep etmiştir.
B. Değerlendirme
19. Başvurucunun
şikâyetinin özü, kanunda öngörülen azami tutukluluk süresi aşılmasına rağmen
tutukluluk halinin devamına karar verilmesidir. Tutuklu olarak devam eden
yargılamanın makul sürede sonuçlandırılmaması nedeniyle adil yargılanma
hakkının da ihlal edildiği ifade edilmiş ise de,
başvuru formunun sonuç ve talep kısmında uzun tutukluluk nedeniyle hak ihlaline
karar verilmesi talep edildiğinden, incelemenin kanuni tutukluluk süresinin
aşılması iddiası çerçevesinde kişi hürriyeti ve güvenliği kapsamında yapılması
gerekir.
20. 6216 sayılı Anayasa
Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un “Bireysel başvuru hakkı” kenar başlıklı
45. maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:
“İhlale neden olduğu ileri sürülen işlem,
eylem ya da ihmal için kanunda öngörülmüş idari ve yargısal başvuru yollarının
tamamının bireysel başvuru yapılmadan önce tüketilmiş olması gerekir.”
21. 6216 sayılı Kanun’un “Bireysel
başvuru usulü” kenar başlıklı 47. maddesinin (5) numaralı fıkrası
şöyledir:
“Bireysel başvurunun, başvuru yollarının tüketildiği
tarihten; başvuru yolu öngörülmemişse ihlalin öğrenildiği tarihten itibaren
otuz gün içinde yapılması gerekir. …”.
22. Anayasa Mahkemesine
bireysel başvuru, ikincil nitelikte bir hukuk yoludur. Bu nedenle, kanunlarda
yer alan idari ve yargısal başvuru yollarının bireysel başvurudan önce
tüketilmiş olması gerekir (B. No: 2012/363, 5/3/2013, § 17).
23. Devam eden
tutukluluğun hukuka aykırı olduğu iddiasıyla yapılan bireysel başvurularda şikâyetlerin
temel amacı, tutukluluğun hukuka aykırı olduğunun ya da devamını haklı kılan
sebep veya sebeplerin bulunmadığının tespitidir. Bu tespit yapıldığı takdirde
buna bağlı olarak ilgilinin tutukluluk halinin devamına gerekçe olarak
gösterilen hukuki sebeplerin varlığı sona erecek ve böylece kişinin serbest
kalmasının yolu açılabilecektir. Dolayısıyla belirtilen nedenlerle ve serbest
bırakılmayı temin edebilecek bir karar alma amacıyla yapılacak bireysel
başvuruların, olağan kanun yolları tüketilmek şartıyla, tutukluluk hali devam
ettiği sürece yapılabilmesi mümkündür (B. No: 2012/726, 2/7/2013, § 30).
24. “Bir
suç isnadına bağlı olarak” tutuklulukta geçen sürenin başlangıcı, başvurucunun ilk kez
yakalanıp gözaltına alındığı durumlarda bu tarih, doğrudan tutuklandığı
durumlarda ise tutuklama tarihidir. Sürenin sonu ise kural olarak kişinin
serbest bırakıldığı ya da ilk derece mahkemesince hüküm verildiği tarihtir (B.
No: 2012/1137, 2/7/2013, § 66).
25. Bu kapsamda “bir suç isnadına bağlı olarak tutuklu olma” durumunda,
tutukluluk süresinin kanuni süreyi veya makul süreyi aştığı iddiasıyla
yapılacak bireysel başvurunun ilk derece yargılaması devam ederken tutukluluğun
devamına karar verilen her aşamada başvuru yolları tüketildikten sonra veya serbest
bırakılmadan itibaren başvuru süresi içinde yapılması gerekir (B. No:
2013/5267, 7/3/2014, § 28).
26. Somut olayda, başvuru
formunda ihlal iddiasına dayanak karar olarak yargılamanın yürütüldüğü İstanbul
10. Ağır Ceza Mahkemesinin 2006/231 Esas sayılı dosyasında verilen 16/7/2013
tarihli duruşma ara kararı gösterilmiş, sonrasında eksiklik giderilmesi
bildirimi üzerine sunulan başvuru formunda 17/1/2013 tarihli kararla başvuru
yollarının tüketildiği yazılmıştır. Başvurucu vekili bu kararın 7/10/2013
tarihinde tebliğ edildiğini/öğrenildiğini belirtmektedir.
27. Tutukluluğun devamına
ilişkin karara karşı itiraz kanun yoluna başvuru üzerine verilen ve başvurucu
tarafından sunulan karar İstanbul 11. Ağır Ceza Mahkemesinin 17/1/2013 tarih ve
2013/23 Değişik İş sayılı kararıdır. Bu karardan sonra ve bireysel başvuru
öncesinde gerçekleşen üç duruşmada da tutukluluk halinin devamına karar
verilmiş olmasına karşın, bunlara itiraz edildiğine dair bir bilgi ve belge
sunulmamıştır.
28. İlk derece yargılaması
devam ederken tutukluluğun devamına karar verilen her aşamada başvuru yolları
tüketildikten sonra bireysel başvuru yapılabileceği dikkate alındığında,
tutukluluğun devamı kararına itiraz üzerine verilen 17/1/2013 tarihli karar
yönünden süre aşımı olduğu; bireysel başvuruda ilk olarak belirtilen ve
incelemeye esas alınan 16/7/2013 tarihli duruşmada verilen karar yönünden ise
olağan başvuru yollarının tüketilmediği sonucuna varılmaktadır.
29. Açıklanan nedenlerle,
başvuru konusu karara ilişkin olağan kanun yolu olan itiraz yoluna
başvurulmadığından, başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle başvurunun kabul
edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle, başvurunun “başvuru yollarının tüketilmemiş olması” nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA, yargılama
giderlerinin başvurucu üzerinde bırakılmasına, 5/11/2014 günü OY BİRLİĞİYLE karar verildi.