logo
Bireysel Başvuru Kararları Kullanıcı Kılavuzu English

(Orhan Çaçan [2.B.], B. No: 2013/6797, 7/1/2016, § …)
Kararlar Bilgi Bankasında yayınlanan karar metni
editöryal düzeltmelere tabi tutulmuş olabilir.
   


 

 

 

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

ORHAN ÇAÇAN BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2013/6797)

 

Karar Tarihi: 7/1/2016

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Engin YILDIRIM

Üyeler

:

Serdar ÖZGÜLDÜR

 

 

Celal Mümtaz AKINCI

 

 

Muammer TOPAL

 

 

M. Emin KUZ

Raportör

:

Okan TAŞDELEN

Başvurucu

:

Orhan ÇAÇAN

Vekili

:

Av. Niyazi BULGAN

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin (AİHM) verdiği ihlal kararına rağmen yeniden yargılamaya karar verilmemesinin ve başvurucunun tahliye edilmemesinin mahkemeye erişim hakkı ile özgürlük ve güvenlik hakkını ihlal ettiği iddialarına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru 26/8/2013 tarihinde Anayasa Mahkemesine doğrudan yapılmıştır. Başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesi neticesinde başvurunun Komisyona sunulmasına engel teşkil edecek bir eksikliğinin bulunmadığı tespit edilmiştir.

3. İkinci Bölüm Üçüncü Komisyonunca 18/3/2015 tarihinde, başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

III. OLAY VE OLGULAR

A. Olaylar

4. Başvuru dilekçesi ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili olaylar özetle şöyledir:

1. Bireysel Başvuru Tarihine Kadar Geçen Sürede Yaşanan Gelişmeler

5. Başvurucu, İstanbul 3 No.lu Devlet Güvenlik Mahkemesinin 14/5/2003 tarihli kararı ile 1/3/1926 tarihli ve 765 sayılı mülga Türk Ceza Kanunu’nun 125. maddesine muhalefetten müebbet ağır hapis cezasına mahkûm edilmiştir. Bu hüküm, Yargıtay incelemesinden geçmek suretiyle kesinleşmiştir.

6. Başvurucu, mahkûmiyetiyle sonuçlanan yargılamaya ilişkin olarak AİHM’e başvurmuştur. AİHM 23/3/2010 tarihli ve 26437/04 sayılı kararında savunma hakkının kısıtlanması nedeniyle başvurucunun adil yargılanma hakkının ihlal edildiğine karar vermiştir. AİHM’in kararında “Mahkeme, dava konusu olay için en uygun düzeltmenin yeni bir yargılama yapılması olduğu kanaatini taşımaktadır.” ifadesi yer almıştır.

7. Başvurucu, AİHM’in ihlal kararına dayanarak 8/2/2011 tarihinde yargılamanın yenilenmesi için İstanbul 11. Ağır Ceza Mahkemesine başvurmuştur.

8. Mahkeme ise 31/5/2011 tarihli ve E. 2011/97, K.2011/65 sayılı kararı ile yeniden yargılamayı gerektirecek bir durumun bulunmadığını belirterek talebin reddine karar vermiştir. Başvurucu tarafından söz konusu karara itiraz edilmiştir. İstanbul 12. Ağır Ceza Mahkemesi 13/7/2011 tarihli ve 2011/836 Değişik İş sayılı kararı ile başvurucunun itirazının reddine hükmetmiştir.

9. Başvurucu 11/4/2013 tarihli ve 6459 sayılı Kanun’un 21. maddesi ile 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’na eklenen geçici 2. madde gereğince 2/5/2013 tarihinde tekrar yargılamanın yenilenmesini talep etmiştir.

10. İstanbul 11. Ağır Ceza Mahkemesi 17/5/2013 tarihli ve 2013/235 Değişik İş sayılı kararı ile AİHM’in kararına konu başvurunun 5271 sayılı Kanun’un geçici 2. maddesinin kapsamına girmediği ve yeniden yargılama konusunda daha önceden değerlendirme yapılmış olduğu gerekçesiyle başvurucunun talebini reddetmiştir.

11. İstanbul 12. Ağır Ceza Mahkemesi 20/6/2013 tarihli ve 2013/374 Değişik İş sayılı kararı ile ret kararını usule aykırı bulmuştur. Mahkeme, talebin süresinde yapıldığının tespit edilmesi hâlinde 5271 sayılı Kanun’un 320. maddesi gereğince yargılama yapıp karar verilmek üzere dosyanın İstanbul 11. Ağır Ceza Mahkemesine gönderilmesine kesin olarak karar vermiştir.

12. İstanbul 11. Ağır Ceza Mahkemesi 29/7/2013 tarihinde, İstanbul 12. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından verilen 2013/374 Değişik İş sayılı kararına karşı kanun yararına bozma yoluna gidilmesini talep etmiştir.

13. Başvurucu 26/8/2013 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

2. Bireysel Başvuru Tarihinden Sonra Yaşanan Gelişmeler

14. Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğünün 30/9/2013 tarihli yazısında İstanbul 11. Ağır Ceza Mahkemesinin talebiyle ilgili olarak kanun yararına bozma yoluna başvurulmayacağı bildirilmiştir.

15. İstanbul 11. Ağır Ceza Mahkemesi 24/9/2013 tarihli tensip kararı ile başvurucunun yeniden yargılama talebinin duruşmalı olarak incelenmesine karar vermiştir.

16. Mahkeme 21/11/2013 tarihli ilk duruşma ile yargılamaya başlamıştır. Başvurucunun infazın durdurulması ve tahliye talebi, dosya kapsamı ve delillerin bu aşamadaki durumu dikkate alınarak yerinde görülmediğinden reddedilmiştir. Mahkeme, ifadesi başvurucunun mahkûmiyetine esas alınan mağdur C.T.nin tekrar dinlenilmesine karar vermiştir.

17. İstanbul 11. Ağır Ceza Mahkemesi 19/2/2014 tarihli ikinci duruşmada mağdur C.T.yi dinlemiş, başvurucunun infazın durdurulmasına ilişkin taleplerini aynı gerekçelerle reddetmiştir.

18. Başvurucu ret kararına 25/2/2014 tarihinde itiraz etmişse de Mahkeme bu konuda bir karar vermeden 12/3/2014 tarihli kararı ile dosyanın görevli İstanbul Ağır Ceza Mahkemesine gönderilmesine karar vermiştir.

19. Dosya, İstanbul 6. Ağır Ceza Mahkemesinin 2014/221 sayılı esasına kaydedilmiştir.

20. Başvurucu 28/3/2014 ve 15/5/2014 tarihli dilekçeleriyle tahliyesini talep etmiştir.

21. Başvurucu 28/3/2014 tarihli talebinin üzerinden kırk beş gün geçmesine rağmen henüz bir karar verilmediğini belirterek Anayasa Mahkemesine ek beyanda bulunmuş ve şikâyetçi olmuştur.

22. İstanbul 6. Ağır Ceza Mahkemesi 1/7/2014 tarihinde itirazın reddine karar vermiştir. Başvurucu tarafından söz konusu karara itiraz edilmiş ancak İstanbul 7. Ağır Ceza Mahkemesi 10/7/2014 tarihli ve 2014/662 Değişik İş sayılı kararıyla ret kararını uygun bularak itirazı reddetmiştir.

23. İstanbul 6. Ağır Ceza Mahkemesi 19/9/2014 tarihinde yargılamanın yenilenmesi üzerine görülmeye başlayan davanın, hükmü veren Mahkemece sürdürülmesi gerektiğini belirterek görevsizlik kararı vermiştir.

24. Yargılamaya, İstanbul 11. Ağır Ceza Mahkemesinin E.2014/276 sayılı dosyası üzerinden devam edilmektedir.

B. İlgili Hukuk

25. 5271 sayılı Kanun’un “Karar” kenar başlıklı 271. maddesinin (4) numaralı fıkrası şöyledir:

(4) Merciin, itiraz üzerine verdiği kararları kesindir; ancak ilk defa merci tarafından verilen tutuklama kararlarına karşı itiraz yoluna gidilebilir.

26. 5271 sayılı Kanun’un “İnfazın geri bırakılması veya durdurulması” kenar başlıklı 312. maddesi şöyledir:

(1) Yargılamanın yenilenmesi istemi hükmün infazını ertelemez. Ancak mahkeme, infazın geri bırakılmasına veya durdurulmasına karar verebilir.

27. 5271 sayılı Kanun’un “Delillerin toplanması” kenar başlıklı 320. maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:

(1) Mahkeme, yargılamanın yenilenmesi istemini yerinde bulursa delillerin toplanması için bir naip hâkimi veya istinabe olunan mahkemeyi görevlendirebileceği gibi; kendisi de bu hususları yerine getirebilir.

28. 5271 sayılı Kanun’un “Yeniden duruşma sonucunda verilecek hüküm” kenar başlıklı 323. maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:

(1) Yeniden yapılacak duruşma sonucunda mahkeme, önceki hükmü onaylar veya hükmün iptali ile dava hakkında yeniden hüküm verir.

IV. İNCELEME VE GEREKÇE

29. Mahkemenin 7/1/2016 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

B. Başvurucunun İddiaları

30. Başvurucu; AİHM’in ihlal kararına ve İstanbul 12. Ağır Ceza Mahkemesinin itiraz üzerine verdiği karara rağmen İstanbul 11. Ağır Ceza Mahkemesinin yargılamanın yenilenmesine karar vermediğini ve kanun yararına bozma yoluna başvurduğunu, bu nedenle etkili bir başvuru yolunun söz konusu olmadığını belirterek Anayasa’nın 2. ve 40. maddelerinde tanımlanan hukuk devleti ilkesinin ve etkili başvuru hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür. Başvurucu; ayrıca yargılamanın yenilenmesi hâlinde cezasının infazının durdurulmasına karar verilmesi gerektiği, tutukluluk süresi beş yıl olmakla birlikte kendisinin on dört yıldır cezaevinde tutulduğu, 28/3/2015 tarihli tahliye taleplerine ilişkin olarak kırk beş gündür herhangi bir karar verilmediği gerekçesiyle Anayasa’nın 19. maddesinde düzenlenen kişi özgürlüğü güvenliği hakkının ihlal edildiğini iddia etmiştir. Başvurucu bu gerekçelere dayanarak cezasının infazının tedbiren durdurulması ve adil bir tazminata hükmedilmesi talebinde bulunmuştur.

A. Değerlendirme

31. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvuru formu ve ekleri incelendiğinde başvurucunun iddialarının asıl olarak mahkemeye erişim hakkı ile özgürlük ve güvenlik hakkına yönelik olduğu değerlendirildiğinden sadece bu haklar yönünden incelenmesi gerekmektedir.

1. Mahkemeye Erişim Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

32. Başvurucu, AİHM’in ve İstanbul 12. Ağır Ceza Mahkemesinin kararlarına rağmen yargılamanın yenilenmesine karar verilmemesinden şikâyet etmektedir.

33. Anayasa’nın “Görev ve yetkileri” kenar başlıklı 148. maddesinin üçüncü fıkrasının ilgili kısmı şöyledir:

Herkes, Anayasada güvence altına alınmış temel hak ve özgürlüklerinden, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi kapsamındaki herhangi birinin kamu gücü tarafından, ihlal edildiği iddiasıyla Anayasa Mahkemesine başvurabilir. ...

34. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un “Bireysel başvuru hakkı” kenar başlıklı 45. maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:

(1) Herkes, Anayasada güvence altına alınmış temel hak ve özgürlüklerinden, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve buna ek Türkiye'nin taraf olduğu protokoller kapsamındaki herhangi birinin kamu gücü tarafından, ihlal edildiği iddiasıyla Anayasa Mahkemesine başvurabilir.

35. 6216 sayılı Kanun’un “Bireysel başvuru hakkına sahip olanlar” kenar başlıklı 46. maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:

(1) Bireysel başvuru ancak ihlale yol açtığı ileri sürülen işlem, eylem ya da ihmal nedeniyle güncel ve kişisel bir hakkı doğrudan etkilenenler tarafından yapılabilir.

36. 6216 sayılı Kanun’un “Bireysel başvuru hakkına sahip olanlar” başlıklı 46. maddesinde kimlerin bireysel başvuru yapabileceği sayılmıştır. Anılan maddenin (1) numaralı fıkrasına göre bir kişinin Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunabilmesi için üç temel ön koşulun birlikte bulunması gerekmektedir. Bu ön koşullar, başvurucunun kamu gücünün eylem veya işleminden ya da ihmalinden dolayı “güncel bir hakkının ihlal edildiği iddiasında” bulunması, iddia edilen ihlalden kişinin “kişisel olarak” ve “doğrudan” etkilenmiş olması ve bunların sonucunda başvurucunun “mağdur” olduğunu iddia etmesi gerekir (Fetih Ahmet Özer, B. No: 2013/6179, 20/3/2014, § 24).

37. Bir başvurunun kabul edilebilmesi için başvurucunun sadece mağdur olduğunu ileri sürmesi yeterli olmayıp ihlalden doğrudan etkilendiğini yani mağdur olduğunu göstermesi veya mağdur olduğu konusunda Anayasa Mahkemesini ikna etmesi gerekir. Bu itibarla mağdur olduğu zannı veya şüphesi de mağdurluk statüsünün varlığı için yeterli değildir (Ayşe Hülya Potur, B. No: 2013/8479, 6/6/2014, § 24).

38. Somut olayda İstanbul 11. Ağır Ceza Mahkemesi 17/5/2013 tarihli kararıyla başvurucunun yargılamanın yenilenmesi talebini reddetmiştir. Bununla birlikte İstanbul 12. Ağır Ceza Mahkemesinin itiraz üzerine verdiği kararla ret kararı kesin biçimde kaldırılmış; yargılama yapıldıktan sonra 5271 sayılı Kanun’un 323. maddesinin (1) fıkrası gereği önceki hükmü onamak ya da yeni bir hüküm kurulmak üzere dosyayı Mahkemesine geri göndermiştir. 5271 sayıl Kanun’un 271. maddesinin (4) numaralı fıkrası uyarınca itiraz üzerine verilen karara uyulması gerektiğinden İstanbul 11. Ağır Ceza Mahkemesinin davaya bakmaya başlaması, yargılamanın yenilenmesi faaliyeti olarak görülmelidir. Nitekim Mahkeme, duruşma açarak mağduru dinlemiştir. İstanbul 6. Ağır Ceza Mahkemesinin 19/9/2014 tarihinde verdiği görevsizlik kararında da yeniden görülmeye başlayan davanın hükmü veren mahkemece sürdürülmesi gerektiğinden bahsedilmektedir.

39. Dolayısıyla başvurucunun yargılamanın yenilenmesi talebi kabul edilmiş ve dava tekrar açılmıştır. İstanbul 11. Ağır Ceza Mahkemesi, kanun yararına bozma yoluna gidilmesi talebinde bulunmuş ise de Adalet Bakanlığı (Bakanlık) tarafından bu hususta karar verilmesini beklemeksizin itiraz üzerine verilen karar doğrultusunda dosyayı yeniden ele almıştır. Ayrıca Mahkemenin yapmış olduğu kanun yararına bozulma talebi, yargılamanın yeniden reddedildiği yönünde değerlendirilemez.

40. Bu itibarla başvurucunun talebi üzerine yeniden yargılamaya başlanılmış olduğundan başvurucunun mağdur sıfatının bulunmadığı anlaşılmıştır.

41. Açıklanan nedenlerle başvurucunun mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiği şikâyetinin kişi bakımından yetkisizlik nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

2. Kişi Özgürlüğü ve Güvenliği Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

42. Başvurucu; yeniden yargılamaya karar verilmesi hâlinde tahliyesinin gerekeceğinden, tahliye talebinin bir sonuca bağlanmadığından ve tutukluluğunun uzun sürdüğünden şikâyet etmektedir.

43. Anayasa’nın “Kişi hürriyeti ve güvenliğikenar başlıklı 19. maddesinin ilgili kısımları şöyledir:

Herkes, kişi hürriyeti ve güvenliğine sahiptir.

Şekil ve şartları kanunda gösterilen:

Mahkemelerce verilmiş hürriyeti kısıtlayıcı cezaların ve güvenlik tedbirlerinin yerine getirilmesi; … halleri dışında kimse hürriyetinden yoksun bırakılamaz.

...

44. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (Sözleşme) “Özgürlük ve güvenlik hakkıkenar başlıklı 5. maddesinin (1) numaralı fıkrasının ilgili kısımları şöyledir:

(1) Herkes özgürlük ve güvenlik hakkına sahiptir. Aşağıda belirtilen haller dışında ve yasanın öngördüğü usule uygun olmadan hiç kimse özgürlüğünden yoksun bırakılamaz:

a) Kişinin, yetkili bir mahkeme tarafından verilmiş mahkûmiyet kararı sonrasında yasaya uygun olarak tutulması;

45. Anayasa'nın 19. maddesinin birinci fıkrasında herkesin kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkına sahip olduğu, ikinci ve üçüncü fıkralarında ise bireylerin bu haktan şekil ve şartları kanunda gösterilen bazı istisnai durumlarda mahrum edilebileceği kuralı yer almaktadır (Hamit Kaya, B. No: 2012/338, 2/7/2013, § 38). “Mahkemelerce verilmiş hürriyeti kısıtlayıcı cezaların yerine getirilmesiamacıyla kişilerin hürriyetinden yoksun bırakılması, maddenin ikinci fıkrasında sayılan hâllerden birisidir. Sözleşme’nin 5. maddesinin birinci fıkrasının (a) bendinde de benzer bir düzenlemeye yer verilmiştir.

46. Sözleşme’ye göre özgürlüğe getirilen sınırlamanın meşru kabul edilebilmesi için mahkûmiyet kararı sonrası “tutmahâli veya hapsedilmenin “yetkili mahkemekararına dayalı ve hukuka (kanuna) uygun olması şartları aranmaktadır. Kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkı yönünden “tutmahâli, geniş anlamda kullanılmakta olup gözaltı, tutuklama, mahkûmiyet sonrası tutukluluk ve hükümlülük hâllerini içine almaktadır. Sözleşme maddesindeki “yetkili mahkemevurgusu; kişinin özgürlüğünden yoksun bırakılması sonucunu doğuran ceza veya güvenlik tedbiri uygulama konusunda kanun gereği yetkilendirilmiş, yürütme organı ve taraflardan bağımsız ve yeterli güvencelere sahip yargısal organı ifade etmektedir. Bunlara ek olarak böyle bir makamda tutmanın hukukiliğini ve yerindeliğini denetleme ve gerekirse kişiyi salıverme yetkisinin bulunması da aranmaktadır (Günay Okan, B. No: 2013/8114, 17/9/2014, § 18).

47. Anayasa'nın 19. maddesinin ikinci fıkrası ve Sözleşme'nin 5. maddesinin (1) numaralı fırkasının (a) bendi kapsamına, mahkemelerce verilmiş mahkûmiyet hükmünün yerine getirilmesi hâllerinde ortaya çıkan özgürlükten yoksun bırakma hâlleri dâhil ise de anılan kurallar, mahkûmiyet kararının değil; tutmanın hukuka uygun olmasını güvence altına almaktadır. Ancak bu güvence kapsamında, kişi hakkında hükmedilen hapis cezasının yerindeliği veya orantılılığı incelemeye tabi tutulamaz (Günay Okan, § 18).

48. Somut olayda başvurucu, Yargıtay incelemesinden geçerek kesinleşen İstanbul 3 No.lu Devlet Güvenlik Mahkemesinin 14/5/2003 tarihli kararı uyarınca hükümlü olarak cezasını çekmekte iken 23/3/2010 tarihli ve 26437/04 sayılı ihlal kararına dayanarak yeniden yargılanma talebinde bulunmuştur.

49. İstanbul 11. ve 6. Ağır Ceza Mahkemeleri, yeniden yargılama süresinde başvurucunun tahliye taleplerini reddetmiş ve infazın devamına karar vermiştir. Başvurucu, infazın devamı kararına itiraz etmiş ancak itirazına ilişkin İstanbul 11. Ağır Ceza Mahkemesinin bir karar vermemesi üzerine bu kez davayı devralan İstanbul 6. Ağır Ceza Mahkemesine 28/3/2014 tarihinde dilekçe vermiştir. Mahkeme 1/7/2014 tarihinde itirazın reddine karar vermiş, ret kararına yapılan itiraz da İstanbul 7. Ağır Ceza Mahkemesinin 10/7/2014 tarihli kararı ile uygun bulmuştur.

50. Görüldüğü üzere başvurucunun yeniden yargılama incelemesi süresince tahliye edilmemesine yani “tutulma”sına yetkili mahkeme olan İstanbul 6. ve 11. Ağır Ceza Mahkemeleri tarafından ve yeniden yargılama yapılan dosya kapsamında karar verilmiştir.

51. Anayasa’nın 2. maddesinde yer alan hukuk devletinin temel ilkelerinden biri “belirlilik”tir. Bu ilkeye göre yasal düzenlemelerin hem kişiler hem de idare yönünden herhangi bir duraksamaya ve kuşkuya yer vermeyecek şekilde açık, net, anlaşılır ve uygulanabilir olması, ayrıca kamu otoritelerinin keyfî uygulamalarına karşı koruyucu birtakım güvenceler içermesi gereklidir. Belirlilik ilkesi, hukuksal güvenlikle bağlantılı olup birey belirli bir kesinlik içinde hangi somut eylem ve olguya hangi hukuksal yaptırımın veya sonucun bağlandığını, bunların kamu otoritesine hangi müdahale yetkisini sağladığını kanundan öğrenebilme imkânına sahip olmalıdır. Birey, ancak bu durumda kendisine düşen yükümlülükleri öngörüp davranışlarını düzenleyebilir. Hukuk güvenliği; kuralların öngörülebilir olmasını, bireylerin tüm eylem ve işlemlerinde devlete güven duyabilmesini, devletin de kanuni düzenlemelerde bu güven duygusunu zedeleyici yöntemlerden kaçınmasını gerekli kılar (Günay Okan, § 22; AYM, E.2009/51, K.2010/73, 20/5/2010 ve AYM, E.2011/18, K.2012/53, 11/4/2012).

52. Kanunilik şartı, hak ve özgürlüklere yönelik sınırlamaların yalnızca şeklî olarak kanunla düzenlenmesi ile sınırlı olmayıp bunların içerik olarak da belirli bir amacı gerçekleştirmeye elverişli olmalarına ilişkin gerekliliği de ifade etmektedir. Bu açıdan kanun metni bireylerin -gerektiğinde hukuki yardım almak suretiyle- hangi somut eylem ve olguya hangi hukuksal yaptırımın veya sonucun bağlandığını belli bir açıklık ve kesinlikte öngörebilmelerine imkân verecek düzeyde kaleme alınmış olmalıdır. Dolayısıyla uygulanması öncesinde kanun, muhtemel etki ve sonuçlarına dair yeterli derecede öngörülebilir olmalıdır. Bununla birlikte kanun metninin tüm sonuç ve etkileri göstermesi her zaman beklenemeyeceğinden aranan açıklığın ölçüsü; söz konusu metnin içeriği, düzenlemeyi hedeflediği alan ile hitap ettiği kitlenin statü ve büyüklüğü gibi faktörler dikkate alınarak belirlenebilir. Bu özelliklere sahip bir kanunun aynı zamanda kolaylıkla erişilebilir nitelikte olması gerekir (Günay Okan, § 23; AYM, E.2011/62, K.2012/2, 12/1/2012).

53. Somut olay bakımından 5271 sayılı Kanun’un 312. maddesinin incelenmesi gerekmektedir. Anılan hükümde, yeniden yargılama talebinin cezanın infazını durdurmayacağı fakat ilgili Mahkemenin infazın geri bırakılması veya durdurulması yönünde bir karar alabileceği herhangi bir tereddüde yer bırakılmayacak açıklıkta ifade edilmektedir. Dolayısıyla yeniden yargılama hâlinde salıverilmeye ilişkin söz konusu düzenlemenin belirli, kesin, erişilebilir ve öngörülebilir nitelikte olduğu açıktır (Tülin Soyhan, B. No: 2013/2212, 25/3/2015, § 36).

54. Diğer yandan İstanbul 6. Ağır Ceza Mahkemesinin, başvurucunun 28/3/2014 tarihinde infazın devamı kararına karşı vermiş olduğu dilekçesini 1/7/2014 tarihinde karara bağlamış olması -her ne kadar bir gecikmeyi gösterse de- başvurucunun hukuka uygun tutulması bağlamında ayrı bir incelemeyi gerektirmemektedir. Yargılamanın yenilenmesiyle birlikte dava yeniden görülmeye başlanmasının infaz yönünden doğrudan bir sonuç doğurması öngörülmemiştir.

55. Bu itibarla başvurucu hakkında verilen infazın devamı kararı, Anayasa’nın 19. maddesinin ikinci fıkrası çerçevesinde hukuka uygun bir tutma mahiyetinde olup kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkına yönelik bir ihlal oluşturmadığı açık olduğundan başvurunun bu kısmının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

V. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. 1. Mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kişi bakımından yetkisizlik nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

2. Özgürlük ve güvenlik hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA,

C. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE

7/1/2016 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.

I. KARAR KİMLİK BİLGİLERİ

Kararı Veren Birim İkinci Bölüm
Karar Türü (Başvuru Sonucu) Kabul Edilemezlik vd.
Künye
(Orhan Çaçan [2.B.], B. No: 2013/6797, 7/1/2016, § …)
   
Başvuru Adı ORHAN ÇAÇAN
Başvuru No 2013/6797
Başvuru Tarihi 6/9/2013
Karar Tarihi 7/1/2016

II. BAŞVURU KONUSU


Başvuru, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin (AİHM) verdiği ihlal kararına rağmen yeniden yargılamaya karar verilmemesinin ve başvurucunun tahliye edilmemesinin mahkemeye erişim hakkı ile özgürlük ve güvenlik hakkını ihlal ettiği iddialarına ilişkindir.

III. İNCELEME SONUÇLARI


Hak Müdahale İddiası Sonuç Giderim
Adil yargılanma hakkı (Suç İsnadı) Mahkemeye erişim hakkı Kişi Bakımından Yetkisizlik
Kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkı Mahkumiyete bağlı tutma Açıkça Dayanaktan Yoksunluk

IV. İLGİLİ HUKUK



Mevzuat Türü Mevzuat Tarihi/Numarası - İsmi Madde Numarası
Kanun 5271 Ceza Muhakemesi Kanunu 271
312
320
323
  • pdf
  • word
  • whatsapp
  • yazdir
T.C. Anayasa Mahkemesi