TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
SELÇUK DURSUN BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2013/691)
|
|
Karar Tarihi: 24/6/2015
|
R.G. Tarih- Sayı: 13/8/2015-29444
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
Başkan
|
:
|
Burhan ÜSTÜN
|
Üyeler
|
:
|
Hicabi
DURSUN
|
|
|
Erdal TERCAN
|
|
|
Hasan Tahsin GÖKCAN
|
|
|
Kadir ÖZKAYA
|
Raportör
|
:
|
Akif YILDIRIM
|
Başvurucu
|
:
|
Selçuk DURSUN
|
I. BAŞVURUNUN
KONUSU
1. Başvurucu, dilekçesini
ilgili makamlara göndermeyen kamu görevlilerine yönelik şikâyeti hakkında “işleme konulmama” kararı verilmesi
nedeniyle Anayasa'nın 36. maddesinde belirtilen adil yargılanma hakkının ihlal
edildiğini ileri sürmüştür.
II. BAŞVURU
SÜRECİ
2. Başvuru, 16/1/2013 tarihinde
Anayasa Mahkemesine doğrudan yapılmıştır. Dilekçe ve eklerinin idari yönden
yapılan ön incelemesi neticesinde, başvuruda Komisyona sunulmasına engel
eksiklik bulunmadığı tespit edilmiştir.
3. Birinci Bölüm Birinci
Komisyonunca 31/10/2013 tarihinde yapılan toplantıda kabul edilebilirlik
incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına, dosyanın Bölüme gönderilmesine
karar verilmiştir.
III. OLAY VE
OLGULAR
A. Olaylar
4. Başvuru formu ve eklerinde
ifade edildiği şekliyle ve UYAP aracılığıyla erişilen bilgi ve belgeler
çerçevesinde olaylar özetle şöyledir:
5. Başvurucu, İstanbul ili,
Tuzla İlçe Emniyet Müdürlüğünde görevli bir polis memurunun saldırısına maruz
kalması üzerine anılan polis memuru hakkında Tuzla Cumhuriyet Başsavcılığına
şikâyette bulunmuştur.
6. Tuzla Cumhuriyet
Başsavcılığı, anılan şikâyet ilgili olarak 2011/768 sayılı dosyası üzerinden
soruşturma yürütmektedir.
7. Başvurucu, bu soruşturma
kapsamında istenilen bilgi ve delillerin görevli memurlarca gönderilmemesi
üzerine, Maltepe Kaymakamlığı kanalı ile İstanbul Valiliğine hitaben şikâyet
dilekçesi yazmıştır.
8. Maltepe Kaymakamlığına
22/6/2012 tarihinde verilen dilekçe incelendikten sonra, dilekçe içeriğinin “şikayet” ve “bilgi edinme” hususlarıyla ilgili olduğu
belirtilerek işlem yapılmamış; dilekçenin, 9/10/2003 tarihli ve 4982 sayılı Bilgi
Edinme Kanunu’nun 6. maddesi uyarınca doğrudan ilgili makamlara iletilmesi veya
posta yoluyla gönderilmesi gerektiği belirtilerek, dilekçe başvurucuya iade
edilmiştir. Başvurucuya hangi sebeple işlem yapılmadığına dair 25/6/2012
tarihli ve 2124 sayılı yazı ile bilgi verilmiştir.
9. Başvurucu, dilekçesinin
ilgili makamlara gönderilmemesi nedeniyle Maltepe Kaymakamı ve Kaymakamlık Yazı
İşleri Müdürünü şikâyet etmiştir.
10. İstanbul Valisi tarafından
12/09/2012 tarihli ve 217 sayılı karar ile anılan şikayet
dilekçesinin “işleme konulmamasına"
karar verilmiştir.
11. Başvurucunun anılan kararın
iptaline ilişkin talebi, İstanbul Bölge İdare Mahkemesinin 30/11/2012 tarihli
ve E.2012/699, K.2012/740 sayılı kararıyla reddedilmiştir.
12. Ret gerekçesi şöyledir:
“İstanbul Valiliği'nin 12/10/2012
tarih 498-53825 sayılı yazısı ile gönderilen ön inceleme evrakı ve Vali
tarafından verilmiş olan "şikayet dilekçesinin
işleme konulmamasına" ilişkin 12/09/2012 gün ve 217 sayılı karar, 4483 sayılı
Memurlar ve Diğer Kamu Görevlilerinin Yargılanması Hakkında Kanunun 9. maddesi
hükmü uyarınca incelenerek gereği görüşüldü:
Devlet memurları ve diğer kamu
görevlileri hakkındaki suç ihbar ve şikayetlerinin hangi hallerde işleme
konulmayacağı konusu, 4483 sayılı Memurlar ve Diğer Kamu Görevlilerinin
Yargılanması Hakkında Kanun’un 4. maddesinde düzenlenmiş olup, ciddi bulgu ve
belgelere dayanmayan, kişi ve/veya olay belirtilmeyen, soyut ve genel
nitelikteki ihbar ve şikayetlerin işleme konulmayacağı kurala bağlanmıştır.
Olayda, Maltepe Kaymakamlığı'nda
görevli Maltepe Kaymakamı A. O. ve Maltepe Yazı İşleri Müdürü M. K. hakkında;
müştekinin 22.06.2012 tarihinde Maltepe Kaymakamlığına dilekçe verdiği,
Kaymakamlıkça dilekçesi alınarak incelendiği, dilekçesinin incelenmesi
sonucunda, dilekçenin içeriğinin Valilik Makamı ve Tuzla Kaymakamı şikayeti ile
bilgi edinme hususlarıyla ilgili olduğu, bu nedenle işlem yapılmadığı ve niçin
işlem yapılmadığına dair müştekiye 25.06.2012 tarih ve 2124 sayılı yazı ile
bilgi verildiği, müşteki ile ilgili olarak yapılan işlemlerde yasal hususlara
uyulduğu, kanunlara ve mevzuata uygun olarak işlem yapıldığı, iddia edilen
hususlar sübuta ermediğinden ciddi bulgu ve belgelere dayanmayan, soyut ve
genel nitelikteki ihbar ve şikayetin işleme konulmamasına ilişkin kararın
yöntem ve yasaya uygun bulunması nedeniyle onanmasına, dosyanın İstanbul
Valiliği'ne gönderilmesine, kararın İstanbul Valiliği tarafından ilgililere tebliğine,
30/11/2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.”
13. Anılan karar başvurucuya
4/1/2013 tarihinde tebliğ edilmiştir.
14. Bireysel başvuru 16/1/2013
tarihinde yapılmıştır.
B. İlgili Hukuk
15. 4982 sayılı Kanun’un “Başvuru usulü” kenar başlıklı 6. maddesi
şöyledir:
" Bilgi edinme
başvurusu, başvuru sahibinin adı ve soyadı, imzası, oturma yeri veya iş
adresini, başvuru sahibi tüzel kişi ise tüzel kişinin unvanı ve adresi ile
yetkili kişinin imzasını ve yetki belgesini içeren dilekçe ile istenen bilgi veya belgenin bulunduğu kurum veya kuruluşa
yapılır. Bu başvuru, kişinin kimliğinin ve imzasının veya yazının
kimden neşet ettiğinin tespitine yarayacak başka bilgilerin yasal olarak
belirlenebilir olması kaydıyla elektronik ortamda veya diğer iletişim
araçlarıyla da yapılabilir.
Dilekçede, istenen
bilgi veya belgeler açıkça belirtilir. "
16. 2/12/1999 tarihli ve 4483
sayılı Memurlar ve Diğer Kamu Görevlilerinin Yargılanması Hakkında Kanun'un 4.
maddesinin üçüncü ve dördüncü fıkraları şöyledir:
"Bu Kanuna göre memurlar
ve diğer kamu görevlileri hakkında yapılacak ihbar ve şikâyetlerin soyut ve
genel nitelikte olmaması, ihbar veya şikâyetlerde kişi veya olay belirtilmesi,
iddiaların ciddî bulgu ve belgelere dayanması, ihbar veya şikâyet dilekçesinde
dilekçe sahibinin doğru ad, soyad ve imzası ile iş
veya ikametgâh adresinin bulunması zorunludur.
Üçüncü
fıkradaki şartları taşımayan ihbar ve şikâyetler Cumhuriyet başsavcıları ve
izin vermeye yetkili merciler tarafından işleme
konulmaz ve durum, ihbar veya şikâyette bulunana bildirilir. Ancak
iddiaların, sıhhati şüpheye mahal vermeyecek belgelerle ortaya konulmuş olması
halinde ad, soyad ve imza ile iş veya ikametgâh
adresinin doğruluğu şartı aranmaz. Başsavcılar ve yetkili merciler ihbarcı veya
şikâyetçinin kimlik bilgilerini gizli tutmak zorundadır."
IV. İNCELEME VE GEREKÇE
17. Mahkemenin 24/6/2015
tarihinde yapmış olduğu toplantıda, başvurucunun 6/1/2013 tarihli ve 2013/691
numaralı bireysel başvurusu incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun
İddiaları
18. Başvurucu, İstanbul ili,
Tuzla İlçe Emniyet Müdürlüğünde görevli bir polis memurunun saldırısına maruz
kalması üzerine anılan polis memuru hakkında Cumhuriyet Başsavcılığına
şikâyette bulunduğunu, bu soruşturma kapsamında istenilen bilgi ve delillerin
görevli memurlarca gönderilmemesi üzerine bu memurları şikâyet ettiğine dair
Maltepe Kaymakamlığı kanalı ile İstanbul Valiliğine hitaben yazdığı
dilekçesinin Maltepe Kaymakamlığı Yazı İşleri Müdürü tarafından keyfi olarak ve
gerekçe gösterilmeksizin kabul edilmediğini, dilekçenin kabul edilmemesi
sebebiyle aşağılandığını ve kişilik haklarına tecavüz edildiğini, yazı işleri
müdürü hakkında yaptığı şikâyetin işleme konulmadığını, işleme konulmama
kararına karşı açtığı iptal davasının reddine ilişkin yargı kararında ise
yeterli bir gerekçeye yer verilmediğini belirterek, Anayasa'nın 36.
maddesindeki adil yargılanma hakkı ile 74. maddesindeki dilekçe ve bilgi edinme
hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
B. Değerlendirme
19. Başvuru formu ve ekleri incelendiğinde,
başvurucu her ne kadar Anayasa’nın 74. maddesinin de ihlal edildiğini ileri
sürmüş ise de, bu iddiaların özü, söz konusu kararın
adil olmadığı hususu ile ilgilidir. Diğer yandan başvurucu, aşağılandığını ve
kişilik haklarına da tecavüz edildiğini iddia etmiş ise de,
manevi varlığının korunması hakkının ihlal edildiğine ilişkin somut olay ve
olgulara dayalı bir açıklama ve kanıtlamada bulunulmadığı görülmektedir. Olayların
başvurucu tarafından yapılan hukuki tavsifiyle bağlı olmayan Anayasa Mahkemesi,
başvurucunun iddialarını adil yargılanma hakkı çerçevesinde değerlendirmiştir.
20. Anayasa’nın 148. maddesinin üçüncü
fıkrası şöyledir:
“Herkes, Anayasada güvence altına
alınmış temel hak ve özgürlüklerinden, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi
kapsamındaki herhangi birinin kamu gücü tarafından, ihlal edildiği iddiasıyla
Anayasa Mahkemesine başvurabilir. …”
21. 30/3/2011 tarih ve 6216 sayılı Anayasa
Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un “Bireysel başvuru hakkı” kenar başlıklı
45. maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:
“Herkes, Anayasada güvence altına
alınmış temel hak ve özgürlüklerinden, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve buna
ek Türkiye’nin taraf olduğu protokoller kapsamındaki herhangi birinin kamu gücü
tarafından, ihlal edildiği iddiasıyla Anayasa Mahkemesine başvurabilir.”
22. 6216 sayılı Kanun’un “Bireysel başvuru hakkına sahip olanlar” kenar
başlıklı 46. maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:
“Bireysel başvuru ancak ihlale
yol açtığı ileri sürülen işlem, eylem ya da ihmal nedeniyle güncel ve kişisel
bir hakkı doğrudan etkilenenler tarafından yapılabilir.”
23. Anılan Anayasa ve Kanun hükümlerine
göre, Anayasa Mahkemesine yapılan bir bireysel başvurunun esasının
incelenebilmesi için, kamu gücü tarafından ihlal edildiği iddia edilen hakkın
Anayasa’da güvence altına alınmış olmasının yanı sıra Avrupa İnsan Hakları
Sözleşmesi (Sözleşme) ve Türkiye’nin taraf olduğu ek protokollerinin kapsamına
da girmesi gerekir. Bir başka ifadeyle, Anayasa ve Sözleşme’nin ortak koruma
alanı dışında kalan bir hak ihlali iddiasını içeren başvurunun kabul edilebilir
olduğuna karar verilmesi mümkün değildir.
24. 4483 sayılı Kanun’un 4. maddesine göre,
ön incelemeye tabi suçlar yönünden, memurlar ve diğer kamu görevlileri hakkında
yapılan ihbar ve şikâyetlerdeki iddiaların ciddî bulgu ve belgelere dayanması
gerekir. Bu şartları taşımayan ihbar ve şikâyetler Cumhuriyet başsavcıları ve
izin vermeye yetkili merciler tarafından işleme konulmaz ve durum, ihbar veya
şikâyette bulunana bildirilir.
25. Başvurucu, yapmış olduğu şikâyet üzerine
haksız ve hatalı şekilde işleme konulmama kararı verilmesi ile Anayasa’nın 36.
maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri
sürmüştür.
26. Anayasa’nın “Hak arama hürriyeti” kenar başlıklı 36. maddesinin birinci
fıkrası şöyledir:
“Herkes, meşru vasıta ve yollardan
faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve
savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir.”
27. Sözleşme’nin “Adil yargılanma hakkı” kenar başlıklı 6. maddesi şöyledir:
“Herkes medeni hak ve
yükümlülükleri ile ilgili uyuşmazlıklar ya da cezai alanda kendisine yöneltilen
suçlamalar konusunda karar verecek olan, kanunla kurulmuş bağımsız ve tarafsız
bir mahkeme tarafından davasının makul bir süre içinde, hakkaniyete uygun ve
açık olarak görülmesini istemek hakkına sahiptir. …”
28. Anayasa’nın 36. maddesinin birinci
fıkrasında herkesin meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı
mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma
hakkına sahip olduğu belirtilmiştir. Anayasa’da adil yargılanma hakkının
kapsamı düzenlenmediğinden bu hakkın kapsam ve içeriğinin, Sözleşme’nin “Adil yargılanma hakkı” kenar başlıklı 6.
maddesi çerçevesinde belirlenmesi gerekir (Güher Ergun ve diğerleri, B. No: 2012/13, 2/7/2013, § 38).
29. Sözleşme’nin adil yargılanma hakkını
düzenleyen 6. maddesinde adil yargılanmaya ilişkin hak ve ilkelerin “medeni hak ve yükümlülükler ile ilgili
uyuşmazlıkların” ve bir “suç
isnadının” esasının karara bağlanması esnasında geçerli olduğu
belirtilerek hakkın kapsamı bu konularla sınırlandırılmıştır. Hak arama
hürriyetinin ihlal edildiği gerekçesiyle bireysel başvuruda bulunabilmek için,
başvurucunun ya medeni hak ve yükümlülükleriyle ilgili bir uyuşmazlığın tarafı
olması ya da başvurucuya yönelik bir suç isnadı hakkında karar verilmiş olması
gerektiği anlaşılmaktadır. Dolayısıyla bahsedilen hâller dışında kalan adil
yargılanma hakkının ihlali iddiasına dayanan başvurular Anayasa ve Sözleşme
kapsamı dışında kalacağından, bireysel başvuruya konu olamaz (Onurhan Solmaz, B. No: 2012/1049, 26/3/2012, § 23).
30. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi
içtihatlarına göre, bir ceza davasında üçüncü kişilerin suçlanması veya
cezalandırılmasını talep eden mağdur, suçtan zarar gören, şikâyetçi veya
katılan sıfatını haiz kişiler, Sözleşme’nin 6. maddesinin koruma alanı dışında
kalmaktadır. Bu kuralın istisnaları, ceza davasında medeni hak talebine imkân
veren bir sistemin benimsenmiş olması veya ceza davası sonucunda verilen
kararın hukuk davası açısından etkili ya da bağlayıcı olması hâlleridir (Perez/Fransa, 47287/99, 12/2/2004, § 70).
31. 4/12/2004 tarih ve 5271 sayılı Ceza
Muhakemesi Kanunu’nun yürürlüğe girmesi ile ceza muhakemesinde şahsi hak
iddiasında bulunma imkânı ortadan kalkmıştır. Dolayısıyla başvurucunun ceza
muhakemesi sürecinde medeni haklarını ileri sürme imkânı bulunmamaktadır.
Ayrıca işleme konulmama kararının etkileri ceza muhakemesi süreci ile sınırlı
olup hukuk mahkemeleri açısından bağlayıcı bir etkisi bulunmamaktadır.
32. Başvurucu, suç işlediğini düşündüğü bir
üçüncü kişi hakkında soruşturma açılmasını sağlamak amacıyla şikâyette bulunmuş
olup, talebi üçüncü kişinin cezalandırılmasıyla sınırlıdır. Başvurucu, üçüncü
kişinin fiili nedeniyle medeni haklarına yönelik bir müdahalenin bulunduğunu
düşünüyor ve buna ilişkin zararının giderilmesini istiyorsa, hukuk mahkemeleri
önünde dava açma imkânı vardır (Adnan Oktar
(2), B. No: 2013/514, 2/10/2013, § 24).
33. Başvurucu, suç işlediğini düşündüğü
kişiler hakkında soruşturma açılmasını sağlamak amacıyla şikâyette bulunmuş
olup, başvurucunun Anayasa’nın 36. maddesine dayanan ihlal iddiasının konusu,
Anayasa’da güvence altına alınmış ve Sözleşme kapsamında olan temel hak ve
özgürlüklerin koruma alanı dışında kalmaktadır.
34. Açıklanan nedenlerle, başvuru konusu
ihlal iddialarının Anayasa ve Sözleşme’nin ortak koruma alanı dışında kaldığı
anlaşıldığından başvurunun, diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden
incelenmeksizin “konu bakımından
yetkisizlik” nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi
gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan
gerekçelerle,
A. Başvurunun “konu bakımından
yetkisizlik” nedeniyle KABUL
EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde bırakılmasına,
24/6/2015
tarihinde OY BİRLİĞİYLE karar verildi.