TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
FARİS KORKMAZ BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2013/6995)
|
|
Karar Tarihi: 8/9/2015
|
R.G. Tarih- Sayı: 27/10/2015-29515
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
Başkan
|
:
|
Alparslan ALTAN
|
Üyeler
|
:
|
Serdar ÖZGÜLDÜR
|
|
|
Osman Alifeyyaz PAKSÜT
|
|
|
Recep KÖMÜRCÜ
|
|
|
Celal Mümtaz AKINCI
|
Raportör
|
:
|
Akif YILDIRIM
|
Başvurucu
|
:
|
Faris
KORKMAZ
|
Vekili
|
:
|
Av. Arslan TEMEL
|
I. BAŞVURUNUN
KONUSU
1. Başvuru, yakın akrabalar
arası yapılan telefon görüşmelerinin kayda alınması nedeniyle özel hayata saygı
hakkının, bu kayıtların dava dosyasından çıkartılmasına yönelik talebin
reddedilmesi nedeniyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddiaları
hakkındadır.
II. BAŞVURU
SÜRECİ
2. Başvuru, 16/9/2013 tarihinde
Anayasa Mahkemesine doğrudan yapılmıştır. Dilekçe ve eklerinin idari yönden
yapılan ön incelemesi neticesinde belirlenen eksiklikler tamamlatılmış ve
başvuruda, Komisyona sunulmasına engel teşkil edecek bir eksikliğin bulunmadığı
tespit edilmiştir.
3. İkinci Bölüm Üçüncü
Komisyonunca 31/3/2014 tarihinde, kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına, dosyanın Bölüme gönderilmesine karar verilmiştir.
4. Bölüm Başkanı tarafından
5/9/2014 tarihinde, başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin
birlikte yapılmasına ve başvuru belgelerinin bir örneğinin görüş için Adalet
Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmesine karar verilmiştir.
5. Bakanlık tarafından Anayasa
Mahkemesine sunulan görüş, başvurucuya 6/11/2014 tarihinde bildirilmiş; başvurucu,
Bakanlığın görüşüne 2/12/2014 tarihinde karşı beyanda bulunmuştur.
III. OLAY VE
OLGULAR
A. Olaylar
6. Başvuru formu ve UYAP
aracılığıyla erişilen bilgi ve belgeler çerçevesinde olaylar özetle şöyledir:
7. Uyuşturucu madde ticareti
suçu dolayısıyla yapılan soruşturmada, hâkim kararıyla başvurucunun
telekomünikasyon yoluyla iletişimi (telefon görüşmeleri) dinlenmiştir.
8. Başvurucu, yakın akrabaları
ve diğer sanıklar hakkında uyuşturucu madde ticareti yapma ve örgüte üye olma
suçlarını işledikleri iddiasıyla İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığının E.2012/632
sayılı iddianamesiyle İstanbul 23. Ağır Ceza Mahkemesine dava açılmıştır.
9. Başvurucu, İstanbul 23. Ağır
Ceza Mahkemesinin E.2012/81 sayılı dosyası kapsamında, uyuşturucu madde
ticareti yapma ve örgüte üye olma suçlarından yapılan yargılamanın 10/1/2013
tarihli ilk celsesinde, yakın akrabalar arası yapılan telefon kayıtlarının dava
dosyasından çıkartılması talebinde bulunmuştur. Talep, telefon görüşmelerinin
sanıklar arasında gerçekleştiği gerekçesiyle aynı celsede reddedilmiştir.
10. Başvurucunun itirazı
üzerine, İstanbul 22. Ağır Ceza Mahkemesinin 14/3/2013 tarihli ve 2013/26
Değişik İş sayılı kararında "... bu ara
kararın usul ve esasa uygun olduğu dolayısıyla itirazın yerinde olmadığı ...
" gerekçesiyle itirazın reddine karar verilmiştir.
11. Başvurucu hakkındaki dava
devam etmekte iken 21/2/2014 tarihli ve 6526 sayılı Terörle Mücadele Kanunu ve
Ceza Muhakemesi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun,
6/3/2014 tarihinde yürürlüğe girmiş; 12/4/1991 tarihli ve 3713 sayılı Terörle
Mücadele Kanunu’nun (TMK) 10. maddesi uyarınca görevlendirilen ağır ceza
mahkemeleri kapatılmıştır.
12. 3713 sayılı Kanun’un 10.
maddesi uyarınca görevlendirilmiş olan (kapatılan) İstanbul 23. Ağır Ceza
Mahkemesi, dosyayı İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesine göndermiştir. Yargılama
henüz sonuçlanmamış, Mahkemenin 2014/100 esasına kayıtlı olup derdest olarak
yürütülmektedir.
13. Bireysel başvuru 16/9/2013
tarihinde yapılmıştır.
B. İlgili
Hukuk
14. 26/9/2004 tarihli ve 5237
sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 188. maddesinin (3) ve (4) numaralı fıkraları
şöyledir:
“(3)Uyuşturucu
veya uyarıcı maddeleri ruhsatsız veya ruhsata aykırı olarak ülke içinde satan,
satışa arz eden, başkalarına veren, sevk eden, nakleden, depolayan, satın alan,
kabul eden, bulunduran kişi, on yıldan az olmamak üzere hapis ve yirmibin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır.
(Ek cümle: 18/6/2014 – 6545/66 md.) Ancak, uyuşturucu
veya uyarıcı madde verilen veya satılan kişinin çocuk olması hâlinde, veren
veya satan kişiye verilecek hapis cezası on beş yıldan az olamaz.
(4) Uyuşturucu veya
uyarıcı maddenin eroin, kokain, morfin veya bazmorfin
olması hâlinde, yukarıdaki fıkralara göre verilecek ceza yarı oranında
artırılır.”
15. Yargıtay Ceza Genel
Kurulunun 19/2/2013 tarihli ve E.2011/5.MD-137, K.2013/58 sayılı kararı
şöyledir:
“… Şüpheli ya da sanıkların, birlikte suç işleme şüphesi bulunmayan
tanıklıktan çekinebilecek kişilerle yaptıkları görüşmelerin kanuni delil
olmadığı konusunda herhangi bir tereddüt bulunmamaktadır. Bu konuda sorun,
akrabalık ilişkilerinin sağladığı kolaylıklardan yararlanarak şüpheli ya da
sanıkların birlikte suç işleme kuşkusu altında bulunan kişilerle yaptıkları
iletişimin dinlenmesi ve kayda alınmasında doğmaktadır.
…. CMK'nun 135/2. maddesi hükmünün birlikte suç işleme şüphesi
altında bulunan kişileri kapsamayacağı, tanıklıktan
çekinme hakkına sahip kişinin suça katıldığı daha önceden başka delillerle
belirlenmiş ise artık bu noktada CMK'nun 135/2.
maddesi kapsamına giren bir dinleme ve kayıt yasağından söz edilemeyeceği,
çünkü konuşması kayıt altına alınan kişinin,
tanıklıktan çekinme hakkına sahip kişi sıfatını o kayıttan önce kaybettiği
kabul edilmektedir.
…
Bu
açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu ele alındığında;
Sanık
A. K. ile yeğeni olan sanık M. K. ve kardeşi olan sanık H. K. arasında yapılan
ve mahkeme kararıyla dinlenilmesi ve kayda alınmasına karar verilen telefon
konuşmaları, bu kişilerin suça katıldıklarının daha önceden başka delillerle
belirlenmesi ve bunlar hakkında da mahkeme kararıyla iletişimin tespiti ve
kayda alınmasına karar verilmiş olması nedeniyle kanuni delil olarak
kullanılabileceğinin kabulü gerekmektedir. Aksi halde; tanıklıktan çekinme
hakkına sahip kişilerin, aynı suçu birlikte işlemelerinin kanun koyucu
tarafından himaye edildiği sonucuna ulaşılır ki bunun kabulü de mümkün
değildir…”
16. 17/12/2004 tarihli ve 5271
sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun "Tanıklıktan
çekinme" kenar başlıklı 45. maddesi şöyledir:
"(1)
Aşağıdaki kimseler tanıklıktan çekinebilir:
…
c)
Şüpheli veya sanığın kan hısımlığından veya kayın hısımlığından üstsoy veya
altsoyu.
d)
Şüpheli veya sanığın üçüncü derece dahil kan veya ikinci derece dahil kayın
hısımları.
…”
17. 5271 sayılı Kanun’un 135. maddesinin, 6526 sayılı Kanun’un 12. maddesi ile değiştirilmesinden önceki hâli
şöyledir:
“(1) Bir suç dolayısıyla yapılan soruşturma ve kovuşturmada, suç
işlendiğine ilişkin kuvvetli şüphe sebeplerinin varlığı ve başka suretle delil
elde edilmesi imkânının bulunmaması durumunda, hâkim veya gecikmesinde sakınca
bulunan hallerde Cumhuriyet savcısının kararıyla şüpheli veya sanığın
telekomünikasyon yoluyla iletişimi tespit edilebilir, dinlenebilir, kayda
alınabilir ve sinyal bilgileri değerlendirilebilir. Cumhuriyet savcısı kararını
derhâl hâkimin onayına sunar ve hâkim, kararını en geç yirmidört
saat içinde verir. Sürenin dolması veya hâkim tarafından aksine karar verilmesi
halinde tedbir Cumhuriyet savcısı tarafından derhâl kaldırılır.
(2)
Şüpheli veya sanığın tanıklıktan çekinebilecek kişilerle arasındaki iletişimi
kayda alınamaz. Kayda alma gerçekleştikten sonra bu durumun anlaşılması
hâlinde, alınan kayıtlar derhâl yok edilir
(3)
Birinci fıkra hükmüne göre verilen kararda, yüklenen suçun türü, hakkında
tedbir uygulanacak kişinin kimliği, iletişim aracının türü, telefon numarası
veya iletişim bağlantısını tespite imkân veren kodu, tedbirin türü, kapsamı ve
süresi belirtilir. Tedbir kararı en çok üç ay için verilebilir; bu süre, bir
defa daha uzatılabilir. (Ek cümle: 25/05/2005-5353 S.K./17.mad) Ancak, örgütün
faaliyeti çerçevesinde işlenen suçlarla ilgili olarak gerekli görülmesi
halinde, hâkim bir aydan fazla olmamak üzere sürenin müteaddit defalar
uzatılmasına karar verebilir.
…
(5) Bu
Madde hükümlerine göre alınan karar ve yapılan işlemler, tedbir süresince gizli
tutulur.
(6) Bu
Madde kapsamında dinleme, kayda alma ve sinyal bilgilerinin değerlendirilmesine
ilişkin hükümler ancak aşağıda sayılan suçlarla ilgili olarak uygulanabilir:
a) Türk Ceza Kanununda yer alan;
…
6.
Uyuşturucu veya uyarıcı madde imal ve ticareti (Madde 188),
…”
18. 5271 sayılı Kanun’un 137. maddesi şöyledir:
“(1) 135 inci maddeye göre verilecek karar gereğince Cumhuriyet savcısı
veya görevlendireceği adlî kolluk görevlisi, telekomünikasyon hizmeti veren
kurum ve kuruluşların yetkililerinden iletişimin tespiti, dinlenmesi veya kayda
alınması işlemlerinin yapılmasını ve bu amaçla cihazların yerleştirilmesini
yazılı olarak istediğinde, bu istem derhâl yerine getirilir; yerine
getirilmemesi hâlinde zor kullanılabilir. İşlemin başladığı ve bitirildiği
tarih ve saat ile işlemi yapanın kimliği bir tutanakla saptanır.
(2)135
inci maddeye göre verilen karar gereğince tutulan kayıtlar, Cumhuriyet
Savcılığınca görevlendirilen kişiler tarafından çözülerek metin hâline
getirilir. Yabancı dildeki kayıtlar, tercüman aracılığı ile Türkçe'ye
çevrilir.
(3)135
inci maddeye göre verilen kararın uygulanması sırasında şüpheli hakkında
kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verilmesi ya da aynı maddenin birinci
fıkrasına göre hâkim onayının alınamaması halinde, bunun uygulanmasına
Cumhuriyet savcısı tarafından derhâl son verilir. Bu durumda, yapılan tespit
veya dinlemeye ilişkin kayıtlar Cumhuriyet savcısının denetimi altında en geç
on gün içinde yok edilerek, durum bir tutanakla tespit edilir.
(4)Tespit ve dinlemeye ilişkin kayıtların yok edilmesi
halinde soruşturma evresinin bitiminden itibaren, en geç onbeş
gün içinde, Cumhuriyet Başsavcılığı, tedbirin nedeni, kapsamı, süresi ve sonucu
hakkında ilgilisine yazılı olarak bilgi verir.”
IV. İNCELEME VE
GEREKÇE
19. Mahkemenin 8/9/2015
tarihinde yapmış olduğu toplantıda, başvurucunun 16/9/2013 tarihli ve 2013/6995
numaralı bireysel başvurusu incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun
İddiaları
20. Başvurucu, yargılandığı ceza
davasında, tanıklıktan çekinebilecek kişilerle yapılan görüşmelerin kayda
alınması hukuken mümkün olmamasına rağmen oğlu, kardeşi ve yeğenleriyle yaptığı
görüşme kayıtlarının, iddia makamı tarafından iddianameye esas alındığını,
delil olarak değerlendirildiğini, bu kayıtların yok edilmesi için derhâl dava
dosyasından çıkartılması gerektiğini, bu yönde yaptığı başvurusunun
reddedildiğini, bu kayıtların kanuni dayanak olmadan özel hayatı (haberleşme
özgürlüğü) ihlal edilerek elde edildiğini belirterek Anayasa'nın 19., 20., 22.,
36. ve 38. maddelerinde tanımlanan haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
B. Değerlendirme
21. Başvurucu, Anayasa'nın 19.
ve 38. maddelerinde belirtilen haklarının da ihlal edildiğini ileri sürmüş ise de başvuru formu ve ekleri
incelendiğinde başvurucunun iddialarının özünün, yargılamaya hukuka aykırı
deliller üzerinden davam edildiği ve özel hayata saygı gösterilmeden delil
toplandığı hususu ile ilgilidir. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu
tarafından yapılan hukuki tavsifi ile bağlı değildir. Bu sebeple başvurucunun
iddiaları, adil yargılanma hakkı ile özel yaşama ve haberleşmeye saygı hakları
çerçevesinde değerlendirilmiştir.
1. Adil Yargılanma Hakkının İhlali İddiası
22. Başvurucu, hakkındaki
yargılamanın adil yürütülmediğini, tanıklıktan çekinebilecek kişilerle yapılan
görüşmelerin iddianameye esas alındığını, dosyadan çıkartılmadığını iddia
etmiştir.
23. Anayasa’nın 148. maddesinin
üçüncü fıkrasının ilgili kısmı şöyledir:
“... Başvuruda
bulunabilmek için olağan kanun yollarının tüketilmiş olması şarttır.”
24. 30/3/2011 tarihli ve 6216
sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un “Bireysel başvuru hakkı” kenar başlıklı
45. maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:
“İhlale neden olduğu
ileri sürülen işlem, eylem ya da ihmal için kanunda öngörülmüş idari ve
yargısal başvuru
yollarının
tamamının bireysel başvuru
yapılmadan önce tüketilmiş olması gerekir.”
25. Anılan Anayasa ve Kanun
hükümleri uyarınca Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru, "ikincil nitelikte bir kanun yolu"
olup bu yola başvurulmadan önce kural olarak olağan kanun yollarının tüketilmiş
olması şarttır.
26. Temel hak ve özgürlüklere
saygı, devletin tüm organlarının uyması gereken bir ilke olup bu ilkeye uygun
davranılmadığı takdirde, ortaya çıkan ihlale karşı öncelikle yetkili idari
mercilere ve derece mahkemelerine başvurulmalıdır.
27. Bireysel başvurunun ikincil
niteliği gereği başvurucunun, temel hak ve özgürlüklerin ihlal edildiği iddialarını
öncelikle yetkili idari mercilere ve derece mahkemelerine usulüne uygun olarak
iletmesi, bu konuda sahip olduğu bilgi ve kanıtları zamanında bu mercilere
sunması, aynı zamanda bu süreçte dava ve başvurusunu takip etmek için gerekli
özeni göstermiş olması gerekir. Bu şekilde olağan denetim mekanizmaları önünde
ileri sürülüp takip edilmeyen temel hak ve özgürlüklerin ihlaline ilişkin
iddialar, Anayasa Mahkemesi önünde bireysel başvuru konusu yapılamaz (Ayşe Zıraman ve Cennet
Yeşilyurt, B. No: 2012/403, 26/3/2013, § 17).
28. Başvurucu hakkında yapılan
yargılama İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesinin E.2014/100 sayılı dosyasında
derdesttir. Dolayısıyla başvurucunun adil yargılanma hakkının ihlal edildiği
iddiasının, yargılamanın henüz sonuçlanmamış olması nedeniyle derece
mahkemeleri önünde ileri sürülme imkânı bulunduğundan yargılama süreci sona
ermeden Anayasa Mahkemesince incelenmesi, bireysel başvuru yolunun ikincilliği
ilkesi gereği mümkün değildir. Diğer bir ifadeyle başvurucunun, delillerin
değerlendirilmesine dair adil
yargılanma hakkı kapsamındaki iddiaları yönünden başvuru yollarının tüketilmediği görülmektedir.
29. Açıklanan nedenlerle,
başvurunun bu kısmının diğer kabul edilebilirlik şartları yönünden incelenmeksizin
"başvuru yollarının tüketilmemiş
olması" nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi
gerekir.
2. Özel Yaşama ve Haberleşmeye Saygı Haklarının İhlal
Edildiği İddiası
30. Başvurucu; Savcılığın,
mahkûmiyetini talep etmesi için esas aldığı telefon dinlemelerinin hukuki
dayanağının olmadığını ve bu durumun Anayasa’nın 20. ve 22. maddeleri ile
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (Sözleşme) 8. maddesine aykırı olduğunu
iddia etmiştir.
31. Bakanlık görüşünde, birtakım
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararlarına atıf yaptıktan sonra, telefon
görüşme kayıtlarının dosyadan çıkartılması talep edilen kişilerin aynı dosyada
aynı suç isnadıyla yargılandıkları, Yargıtay uygulamasına göre 5271 sayılı
Kanun’un 135. maddesinin (2) numaralı fıkrasının aynı suç şüphesi altında
bulunan kişileri kapsamadığı, bu hususların başvurucunun adil yargılanma hakkı
ile özel yaşama ve haberleşmeye saygı haklarının ihlal edildiğine ilişkin
iddiaları incelenirken göz önüne alınması gerektiği belirtilmiştir.
32. Başvurucu, Bakanlığa sunduğu
karşı cevabında başvuru formunda belirttiği iddialarını tekrarlamıştır.
33. Özel hayat geniş bir kavram
olup kapsayıcı bir tanımının yapılması oldukça zordur. Bu kapsamda korunan
hukuki değer esasen kişisel bağımsızlık olup bu koruma, herkesin istenmeyen
bütün müdahalelerden uzak, kendine özel bir ortamda yaşama hakkına sahip
olduğuna işaret etmekle birlikte özel hayat kavramının; herkesin, kişisel
yaşamını istediği şekilde sürdürme ve dış dünyayı bu alandan uzak tutma kavramına
indirgenemeyeceği açıktır (Benzer yöndeki AİHM kararı için bkz. Özpınar/Türkiye, B. No. 20999/04, 19/10/2010, §
45).
34. Başvurucu tarafından, telefon
görüşmelerinin dinlenmesine ilişkin olarak özel hayata ve haberleşmeye saygı
haklarının kamu gücü tarafından ihlal edildiği ileri sürülmüş olup anılan hak
Anayasa'nın 20. ve 22. maddeleri ile Sözleşme’nin 8. maddesinde yer alan özel
hayata ve haberleşmeye saygı hakları kapsamındadır. Nitekim AİHM de telefon
görüşmelerinin dinlenmesine ilişkin tedbirin Sözleşme’nin 8. maddesi
bağlamında, başvurucuların ‘haberleşme” ve
‘özel hayat’ haklarına hukuki
alanda müdahale niteliğinde olduğunu belirtmektedir (Klass ve diğerleri/Almanya, B. No: 5029/71, 6/9/1978,
§ 41; Malone/Birleşik Krallık, B. No: 8691/79,
2/8/1984, § 64).
35. Somut olayda, uyuşturucu
madde ticareti suçu dolayısıyla yapılan soruşturmada, 5271 sayılı Kanun’un 135.
maddesine istinaden Sulh Ceza Mahkemesince verilen karar uyarınca başvurucu
hakkında telekomünikasyon yoluyla iletişimin denetlenmesi tedbiri uygulanmış ve
bu yolla başvurucunun telefon görüşmeleri dinlenmiştir.
36. Başvurucu; İstanbul 22. Ağır
Ceza Mahkemesinde, uyuşturucu veya uyarıcı madde ticareti yapma veya sağlama,
suç işlemek amacıyla örgüt kurma suçundan yargılanmaktadır. Başvurucunun yakın
akrabaları olan ve telefon konuşma kayıtlarının dava dosyasından çıkarılması
talep edilen kişiler de (oğlu A. K., kardeşi S. K., yeğenleri İ. K., N.K., S.
K.) aynı dava dosyasında ve aynı suç isnadı ile yargılanmaktadır. Diğer bir
ifadeyle, yargılama süreci devam eden telefon dinlemeleriyle ilgili olarak
henüz hukuki bir kesinlik ortaya çıkmamıştır. Telefon dinlemeleri gerçekleşmiş
olmakla birlikte, bunların hukukiliği ve kesin sonuçlarının derece mahkemeleri
tarafından yapılacak yargılama sonucunda ortaya çıkacağı anlaşılmaktadır.
37. Bu durumda, aynı dava
sürecine ilişkin iddiaların farklı düzlemlerde hem Anayasa Mahkemesince hem de
derece mahkemeleri tarafından yargısal incelemeye tabi tutulması, Anayasa
Mahkemesinin bireysel başvurudaki ikincil nitelikteki rolüne uygun
olmayacağından başvurucunun, özel yaşama ve haberleşmeye saygı haklarının ihlal
edildiği yönündeki iddialarının da öncelikle derece mahkemelerince incelenmesi
gerekmektedir.
38. Açıklanan gerekçelerle, başvurunun bu kısmının “başvuru yollarının tüketilmemesi” nedeniyle
kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan
gerekçelerle;
A. Başvurunun, “başvuru yollarının
tüketilmemiş olması” nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde bırakılmasına,
8/9/2015
tarihinde OY BİRLİĞİYLE karar verildi.