TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
EMİN BEÇET BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2013/70)
|
|
Karar Tarihi: 17/9/2014
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Serruh KALELİ
|
Üyeler
|
:
|
Zehra Ayla PERKTAŞ
|
|
|
Burhan ÜSTÜN
|
|
|
Nuri NECİPOĞLU
|
|
|
Hasan Tahsin GÖKCAN
|
Raportör
|
:
|
Muharrem İlhan KOÇ
|
Başvurucu
|
:
|
Emin BEÇET
|
Vekili
|
:
|
Av. Ziya FIRAT
|
I. BAŞVURUNUN
KONUSU
1. Başvurucu, yasadığı örgüt
üyesi olduğu suçlamasıyla yargılandığı davada 8/1/2010 tarihinden beri tutuklu olması
ve mahkumiyet kararıyla birlikte tutukluluk halinin
devamına karar verilmesi nedeniyle adil yargılanma hakkı, kişi hürriyeti ve
güvenliği ile eşitlik ilkesinin ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
II. BAŞVURU
SÜRECİ
2. Başvuru, 20/12/2012
tarihinde Gaziantep 6. Ağır Ceza Mahkemesi aracılığıyla yapılmıştır. Dilekçe ve
eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesi neticesinde Komisyona sunulmasına
engel bir eksikliğin bulunmadığı tespit edilmiştir.
3. Birinci Bölüm İkinci
Komisyonunca, 31/12/2013 tarihinde kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına, dosyanın Bölüme gönderilmesine karar verilmiştir.
4. Başvuru konusu olay ve
olgular 19/6/2014 tarihinde Adalet Bakanlığına bildirilmiştir. Adalet Bakanlığı
benzer başvurulara ilişkin önceki görüşlerine atıf yaparak ayrıca görüş
sunulmasına gerek görülmediğini bildirmiştir.
III. OLAY VE
OLGULAR
A. Olaylar
5. Başvuru formu ve eklerinde
ifade edildiği şekliyle olaylar özetle şöyledir:
6. Başvurucu, yasadığı örgüt
(PKK-KCK) üyesi olduğu suçlamasıyla Gaziantep 5. Sulh Ceza Mahkemesinin 2010/12
sayılı kararıyla 8/1/2010 tarihinde tutuklanmıştır.
7. Başvurucu hakkında anılan
suçla ilgili olarak Adana 8. Ağır Ceza Mahkemesinin 2010/128 esas sayılı
dosyasında kamu davası açılmıştır.
8. Adana 8. Ağır Ceza
Mahkemesinin 28/9/2012 tarih ve E.2010/128, K.2012/158 sayılı kararıyla
başvurucu 10 yıl hapis cezasına mahkum edilmiş ve
tutukluluk halinin devamına karar verilmiştir.
9. Başvurucunun mahkûmiyet
kararıyla birlikte verilen tutukluluk halinin devamına ilişkin karara itirazı,
Adana 6. Ağır Ceza Mahkemesinin 7/11/2012 tarih ve 2012/895 Değişik İş sayılı
kararıyla reddedilmiştir. Bu karar başvurucuya 21/12/2012 tarihinde tebliğ edilmiştir.
10. Başvurucu 20/12/2012
tarihinde Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunmuştur.
11. Başvurucu hakkındaki mahkumiyet kararı Yargıtay 9. Ceza Dairesinin 27/11/2013
tarihli ilamıyla onanmıştır.
B. İlgili
Hukuk
12. 26/9/2004 tarih ve 5237
sayılı Türk Ceza Kanunu’nun “Silahlı örgüt”
kenar başlıklı 314. maddesi şöyledir:
(1) Bu kısmın dördüncü ve beşinci bölümlerinde yer alan
suçları işlemek amacıyla, silahlı örgüt kuran veya yöneten kişi, on yıldan onbeş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
(2) Birinci fıkrada tanımlanan örgüte üye olanlara, beş
yıldan on yıla kadar hapis cezası verilir.
(3) Suç işlemek amacıyla örgüt kurma suçuna ilişkin diğer
hükümler, bu suç açısından aynen uygulanır.”
13. 4/12/2004 tarih ve 5271
sayılı Kanun’un 141. maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:
“(1) Suç soruşturması veya kovuşturması sırasında;
a) Kanunlarda
belirtilen koşullar dışında yakalanan, tutuklanan veya tutukluluğunun devamına
karar verilen,
…
d) Kanuna uygun olarak
tutuklandığı hâlde makul sürede yargılama mercii huzuruna çıkarılmayan ve bu
süre içinde hakkında hüküm verilmeyen,
…
Kişiler, maddî ve manevî her türlü zararlarını, Devletten
isteyebilirler.”
14. 5271 sayılı Kanun’un 142.
maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:
“Karar veya hükümlerin kesinleştiğinin ilgilisine
tebliğinden itibaren üç ay ve her hâlde karar veya
hükümlerin kesinleşme tarihini izleyen bir yıl içinde tazminat isteminde
bulunulabilir.”
IV. İNCELEME VE
GEREKÇE
15. Mahkemenin 17/9/2014
tarihinde yapmış olduğu toplantıda, başvurucunun 20/12/2012 tarih ve 2013/70
numaralı bireysel başvurusu incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun
İddiaları
16. Başvurucu, yasadışı örgüt üyeliği
suçunu işlediği iddiasıyla yargılandığı davada 8/1/2010 tarihinden itibaren
tutuklu olduğunu, gerekçesiz kararlarla tutukluluğun devamına karar
verildiğini, suç vasfının değişmesi ve beraat etme ihtimalinin bulunduğunu
belirterek, mahkumiyet kararıyla birlikte tutukluluk
halinin devamına karar verilmesi nedeniyle adil yargılanma hakkı ile kişi
hürriyeti ve güvenliğinin ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
B. Değerlendirme
17. Şikâyetin özü ilk derece
yargılamasında devam eden tutukluluk ve hükümle birlikte tutukluluğun devamına
karar verilmesidir. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan
hukuki nitelendirmesi ile bağlı değildir (B. No: 2012/695, 12/2/2013, § 15). Bu
nedenle başvurunun kişi hürriyeti ve güvenliği kapsamında incelenmesi gerektiği
sonucuna varılmıştır.
18. Anayasa’nın 19. maddesinin yedinci fıkrası şöyledir:
“Herkes, kişi hürriyeti ve güvenliğine sahiptir.
Şekil ve şartları
kanunda gösterilen:
…
Suçluluğu hakkında kuvvetli belirti bulunan kişiler, ancak
kaçmalarını, delillerin yok edilmesini veya değiştirilmesini önlemek maksadıyla
veya bunlar gibi tutuklamayı zorunlu kılan ve kanunda gösterilen diğer hallerde
hâkim kararıyla tutuklanabilir. Hâkim kararı olmadan yakalama, ancak suçüstü
halinde veya gecikmesinde sakınca bulunan hallerde yapılabilir; bunun
şartlarını kanun gösterir.
…
Tutuklanan kişilerin, makul süre içinde yargılanmayı ve
soruşturma veya kovuşturma sırasında serbest bırakılmayı isteme hakları vardır.
Serbest bırakılma ilgilinin yargılama süresince duruşmada hazır bulunmasını
veya hükmün yerine getirilmesini sağlamak için bir güvenceye bağlanabilir.
19. Anayasa’nın 148. maddesinin üçüncü
fıkrası şöyledir:
“Herkes, Anayasada güvence altına alınmış temel hak ve
özgürlüklerinden, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi kapsamındaki herhangi birinin
kamu gücü tarafından, ihlal edildiği iddiasıyla Anayasa Mahkemesine
başvurabilir.”
20. 30/3/2011 tarih ve 6216 sayılı Anayasa
Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un “Bireysel başvuru hakkı” kenar başlıklı
45. maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:
“Herkes, Anayasada güvence altına alınmış temel hak ve
özgürlüklerinden, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve buna ek Türkiye’nin taraf
olduğu protokoller kapsamındaki herhangi birinin kamu gücü tarafından, ihlal
edildiği iddiasıyla Anayasa Mahkemesine başvurabilir.”
21. 30/3/2011 tarih ve 6216 sayılı Anayasa
Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un “Bireysel başvuru hakkı” kenar başlıklı
45. maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:
“İhlale neden olduğu ileri sürülen işlem, eylem ya da ihmal
için kanunda öngörülmüş idari ve yargısal başvuru yollarının tamamının bireysel
başvuru yapılmadan önce tüketilmiş olması gerekir.”
22. Devam eden tutukluluğun
hukuka aykırı olduğu iddiasıyla yapılan bireysel başvurularda şikâyetlerin
temel amacı, tutukluluğun hukuka aykırı olduğunun ya da devamını haklı kılan
sebep veya sebeplerin bulunmadığının tespitidir. Bu tespit yapıldığı takdirde
buna bağlı olarak ilgilinin tutukluluk halinin devamına gerekçe olarak
gösterilen hukuki sebeplerin varlığı sona erecek ve böylece kişinin serbest
kalmasının yolu açılabilecektir. Dolayısıyla belirtilen nedenlerle ve serbest
bırakılmayı temin edebilecek bir karar alma amacıyla yapılacak bireysel
başvuruların, olağan kanun yolları tüketilmek şartıyla, tutukluluk hali devam
ettiği sürece yapılabilmesi mümkündür (B. No: 2012/726, 2/7/2013, § 30).
23. Ancak başvurucu hakkında ilk
derece mahkemesinde mahkûmiyet kararı verilmiş ise, bireysel başvuru açısından
talep hukuka aykırılığın tespiti ve tazminatla sınırlı kalacaktır (B. No:
2012/726, 2/7/2013, § 31).
24. Kişi serbest bırakılmadan
yargılandığı davada ilk derece mahkemesinin kararıyla mahkûm olmuşsa,
mahkûmiyet tarihi itibarıyla tutukluluk hali sona erer. Çünkü bu durumda
kişinin hukuki durumu “suç isnadına bağlı
olarak tutuklu” olma kapsamından çıkmaktadır. Zira mahkûmiyete karar
verilmiş olmakla, isnat olunan suçun işlendiği, bundan sanığın sorumlu
olduğunun sübuta erdiği kabul edilmekte ve bu nedenle sanık hakkında cezaya
hükmedilmektedir. Mahkûmiyetle birlikte kişinin kuvvetli suç şüphesi ve bir
tutuklama nedenine bağlı olarak tutukluluk hali sona ermektedir. Bu açıdan
mahkûmiyet kararının kesinleşmiş olması ayrıca gerekmez. Nitekim gerek Avrupa
İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), gerekse Yargıtay, mahkûmiyet kararı sonrası
tutulma halini tutukluluk olarak nitelendirmemektedir. (B. No: 2013/5267,
7/3/2014, § 26).
25. Suç vasfına veya suçun
sübutuna ilişkin nedenlerle kanun incelemesi sonunda hükmün bozulması ihtimali,
mahkûmiyete bağlı tutmanın bu sebeplere bağlı olarak hukuki olup olmadığının
bireysel başvuru kapsamında incelenmesine imkân vermez. Mahkûmiyet kararı ile
özgürlükten yoksun bırakılma arasında illiyet bağının varlığı, kural olarak
tutmanın hukukiliği bakımından yeterlidir.
26. Tutukluluk hâli sona
erdikten sonra tutuklama süresinin makul olmadığını iddia eden başvurucunun,
devam eden tutukluluk hâlinden farklı olarak, iddia edilen ihlalin tespitini ve
tazminat ödenmesini sağlayabilecek bir hukuk yolu mevcut ise bu yolu tüketmesi
gerekir (B. No: 2012/338, 2/7/2013, § 46).
27. Bu çerçevede 5271 sayılı
Kanun’un 141. ve 142. maddelerinde öngörülen tazminat yolunun başvurucunun
şikâyetleri açısından tüketilmesi gereken bir yol olup olmadığının incelenmesi
gerekir.
28. 5271 sayılı Kanun’un 141.
maddesinin (1) numaralı fıkrasının (d) bendinde, makul sürede hakkında hüküm
verilmeyen bir tutuklu için tazminat talebinde bulunabilme imkânı
tanınmaktadır. Bu yol bir yandan başvurucunun maruz kaldığı tutukluluk
süresinin makul olup olmadığının tespiti, diğer yandan da uğradığı zararın
tazmini imkânını sağlamaktadır. Bu nedenle, 5271 sayılı Kanun’un 141. maddesi
ile öngörülen hukuk yolu başvurucunun şikâyetleri açısından erişilebilir ve
elverişli bir çözüm olanağı ve makul ölçüde bir başarı imkânı sunmaktadır (B.
No: 2012/338, 2/7/2013, § 48).
29. Somut olayda başvurucu isnat
edilen suç nedeniyle 8/1/2010 tarihinde tutuklanmıştır. Yargılama sonunda
28/9/2012 tarihli kararla başvurucunun 10 yıl hapis cezasına mahkumiyetine
karar verilmiş ve bu karar 27/11/2013 tarihinde kesinleşmiştir.
30. Başvurucu, hakkındaki
mahkûmiyet hükmünün kesinleştiği tarihten itibaren 5271 sayılı Kanun’un 141.
maddesine dayanarak süresi içinde tazminat talebinde bulunma imkânına sahiptir.
Mahkumiyet kararının kesinleşmesiyle birlikte
tutukluluk sürecine ilişkin olarak sadece tazminat talebinde bulunabileceği
dikkate alındığında, bu talep yönünden etkin ve erişilebilir bir çözüm imkânı
sunan hukuk yolu tüketilmeksizin bireysel başvuruların incelenmesi, bireysel
başvuru yolunun ikincilliği ilkesi gereği mümkün değildir (B. No: 2012/338,
2/7/2013, § 49).
31. Açıklanan nedenlerle,
başvurunun, diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin “başvuru yollarının tüketilmemiş olması”
nedeniyle kabul edilemezliğine karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle başvurucunun “kişi
özgürlüğü ve güvenliğinin” ihlal edildiğine ilişkin başvurusunun “başvuru yollarının tüketilmemiş olması”
nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA, yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde
bırakılmasına, 17/9/2014 tarihinde OY
BİRLİĞİYLE karar verildi.