Bireysel Başvuru Kararları Kullanıcı Kılavuzu English

(Murat Türk [2. B.], B. No: 2013/9133, 24/3/2016, § …)
Kararlar Bilgi Bankasında yayınlanan karar metni
editöryal düzeltmelere tabi tutulmuş olabilir.
   


 

 

 

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

MURAT TÜRK BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2013/9133)

 

Karar Tarihi: 24/3/2016

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

 

Başkan

:

Engin YILDIRIM

Üyeler

:

Serdar ÖZGÜLDÜR

 

 

Osman Alifeyyaz PAKSÜT

 

 

Recep KÖMÜRCÜ

 

 

Alparslan ALTAN

Raportör Yrd.

:

Hikmet Murat AKKAYA

Başvurucu

:

Murat TÜRK

Vekili

:

Av. Ramazan DEMİR

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru, başvurucu tarafından posta yolu ile gönderilmek istenen ve içeriğinde başvurucuya göre geçmişte yaşanan bir olayın anlatıldığı mektubun ceza infaz kurumu tarafından alıkonulması nedeniyle haberleşme ve ifade özgürlüğünün, ayrımcılık yasağı ile adil yargılanma hakkının ihlâl edildiği iddialarına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru 9/12/2013 tarihinde Anayasa Mahkemesine Bolu Cumhuriyet Başsavcılığı vasıtasıyla yapılmıştır. Başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesi neticesinde belirtilen eksiklikler tamamlatılmış ve Komisyona sunulmasına engel teşkil edecek bir eksikliğinin bulunmadığı tespit edilmiştir.

3. İkinci Bölüm Üçüncü Komisyonunca 17/6/2015 tarihinde, başvurucunun adli yardım talebinin kabul edilmesine karar verilmiştir.

4. İkinci Bölüm Üçüncü Komisyonunca 17/6/2015 tarihinde, başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.

6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüşünü tanınan ek süre içerisinde 14/8/2015 tarihinde Anayasa Mahkemesine sunmuştur.

7. Bakanlık tarafından Anayasa Mahkemesine sunulan görüş 24/8/2015 tarihinde başvurucu vekiline tebliğ edilmiştir. Başvurucu vekili, Bakanlığın görüşüne karşı beyanlarını 8/9/2015 tarihinde ibraz etmiştir.

III. OLAY VE OLGULAR

A. Olaylar

8. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili olaylar özetle şöyledir:

9. Diyarbakır 6. Ağır Ceza Mahkemesince 14/12/1999 yılında verilen kararla başvurucu otuz altı yıl hapis cezasına çarptırılmıştır.

10. Bolu F Tipi Yüksek Güvenlikli Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda hükümlü olarak bulunan başvurucunun posta yolu ile bir kişiye göndermek istediği mektup, Disiplin Kurulu Başkanlığının kararıyla alıkonulmuştur.

11. Anayasa Mahkemesi Komisyonlar Başraportörlüğünce 2/6/2015 tarihinde Cezaevi idaresinden sözkonusu mektubun onaylı suretleri talep edilmiş 5/6/2015 tarihinde mektubun onaylı suretleri gönderilmiştir.

12. Mektupta yer alan birkaç kelime dışında mektup Türkçe yazılmıştır ve üç sayfadan oluşmaktadır. Anlatılan olayların 1991 yılına ait olduğu anlaşılmaktadır. Diyarbakır ilinde bir kişinin cenazesi sırasında başvurucuya göre yaşanılan olaylar betimlenmiştir. Başvurucunun geçmişte yaşadığını iddia ettiği olaya ilişkin bu yazı, başvurucunun diliyle doğrudan anlatılmaya başlanmıştır.

13. Söz konusu yazının bazı kısımları şöyledir:

"AMED SERHILDANI

1991 yılının 10 Temmuz sabahında yüz binden fazla insan Amed İstasyon Meydanında toplanmıştık... Bir cenaze töreniydi, fakat bu yas havasını aşan halk devrimci bir coşkuyla davul zurna eşliğinde dilan tutuyor, slogan atıyor, devrim şarkıları söylüyordu.

Evet, Temmuz dört duvar arasındaki hücrelerde bir direniş geleneği başlatmıştı: ama bu topraklara özgü direniş ruhu Şeyh Said'ten bu yana bir sel gibi meydanlara ilk defa akıyordu....

Ben o vakit on beş yaşındaydım.

...

Vedat Aydın'ın cenazesi buradan araçtan indirilip camide yıkandı...

Cenaze yıkandıktan sonra kitle tekrar harekete geçti. Başı sonu gözükmeyen bu mahşeri kalabalığın ön sıralarında yeşil-sarı-kırmızı bayraklar, posterler, pankartlar ve sloganlar eşliğinde Urfa Kapı'ya doğru yürümeye başladık. Güzergah boyunca bütün cadde başları özel timler ve sivil polisler tarafından tutulmuştu. Urfa Kapı'ya yaklaştığımızda surların üstüne mevzilenmiş kar maskeli özel timler taşlarla saldırmaya başladı. Birden yükselen sloganlar ve atılan taşlardan sonra görünmez oldular. Urfa Kapısından geçiş surların aza altındaki caddeden Mardin Kapı'ya doğru ilerledik. Yolun sağ tarafındaki surları silahlı siviller ve özel timler tutmuştu;...

Mardin Kapıya elli metre kala kitle durduruldu. Bütün grup cenaze arabasının etrafını sarmıştı... Bu kısa süreli bekleyiş anında polisler kitlenin önündeki grupla pazarlık yapıyordu. Bir anda nasıl olduğunu anlayamadık. Silahlar patladı. Herkes kendini yere attı. Sağımıza solumuza vızır vızır mermi düşüyor, asfalt parçaları etrafa saçılıyordu. İçinde milletvekillerinin olduğu parti otobüsünden megafonla bir ses "Ateş etmeyin! Ateşi kesin!" diye sesleniyordu. Ateş kesilmedi, aksine taramalar daha bir arttı. Etrafımdaki birçok insan yaralanmıştı. Biraz sürünüp sonra yuvarlanarak kendimi kaldırım taşlarının kenarına ulaştırdım. Burası mermi tutmuyordu.

...Daha kendime gelememiş, ilk şaşkınlığı üzerimden atamamışken yüzlerce polis üzerimize saldırdı. Polisleri durdurmak için taş atmaya başladık, biraz geri çekildiler.

Bu ilk saldırıda amaçlanan şey, mezarlığa bütün kitlenin değil sadece küçük bir grubun girmesiydi....

Mardin Kapı yokuşunu sessizce tırmandığımız sırada panzerler önümüzü kesti. Hepimiz durup asfalta oturduk....

... Hemen ardından yavaş yavaş yürüyüp tam da yokuşta Mardin Kapıyı zorlamışken üzerimize ateş açıldı.

...Kurşun yağmuruna tutulan kitlenin yokuş aşağı geri çekilmesi izdihama neden olmuştu.İnsanlar yaralı ya da ölü uçurumun dibinde üst üste yığılıp kalıyordu....Karartı halinde gördüğüm özel timler hareket edene ateş açıyordu.

...

...Az ötede bir evin önünden geçerken bir kadın bana sıcak tandır ekmeği, yeşil soğan ve iki tane zeytin verdi. Elimdekileri ayak üstü yiyip daracık sokaklardan Ben ü Sen'e doğru yürürken aklımda sadece dağa çıkmak vardı."

14. Mektup Okuma Komisyonuna 26/9/2013 tarihinde gelen mektup, aynı gün Disiplin Kurulu Başkanlığına sevk edilmiştir. Disiplin Kurulunun 26/9/2013 tarihli ve 2013/886-135 sayılı kararında 13/12/2004 tarihli ve 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkındaki Kanun'un 68. maddesinin üçüncü fıkrasına yer verilmiş ve şu sebeplerle mektup alıkonulmuştur:

"Mektubun içeriğinde 'terör örgütü mensuplarının örgütsel amaçlı olarak haberleşmeleri, kişi veya kuruluşları paniğe yöneltecek yalan - yanlış beyan içermesi nedeniyle' alıkonulmasına karar verilmiştir."

 15. Başvurucu bu karara karşı Bolu İnfaz Hâkimliği (İnfaz Hâkimliği) nezdinde şikâyet başvurusunda bulunmuştur. İnfaz Hâkimliği 22/10/2013 tarihli ve E.2013/1793, K.2013/1836 sayılı kararlabaşvurucunun şikâyetini reddetmiştir. Şikâyetin reddedilme gerekçesi şöyle belirtilmiştir:

"5275 Sayılı Kanunun 68/3 maddesinde kurumun asayiş ve güvenliğini tehlikeye düşüren, görevlileri hedef gösteren, terör ve çıkar amaçlı suç örgütü veya diğer suç örgütü mensuplarının haberleşmesini sağlayan, kişi veya kuruluşları paniğe yöneltecek yalan ve yanlış bilgileri, tehdit ve hakareti içeren mektup, faks ve telgraflarhükümlüye verilmez. Hükümlü tarafından yazılmış ise gönderilmez ibaresi yer aldığından;

İtiraza konu mektubun incelenmesinde, dosya kapsamıda hep birlikte değerlendirildiğinde Ceza İnfaz Kurumu Kararı usul ve yasaya uygun olduğundan itirazın reddine karar vermek gerekmiştir."

16. Başvurucu, İnfaz Hâkimliğinin kararına karşı itiraz yoluna başvurmuştur. İtirazı inceleyen Bolu Ağır Ceza Mahkemesi 11/11/2013 tarihli ve 2013/1269 Değişik İş sayılı kararıyla İnfaz Hâkimliğinin kararındaki gerekçeye atıf yaparak kararın usul ve yasaya uygun olduğundan bahisle başvurucunun itirazının reddine karar vermiştir.

17. Başvurucu 9/12/2013 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

B. İlgili Hukuk

18. 5275 sayılıKanun'un 68. maddesi şöyledir:

"(1) Hükümlü, bu maddede belirlenen kısıtlamalar dışında, kendisine gönderilen mektup, faks ve telgrafları alma ve ücretleri kendisince karşılanmak koşuluyla, gönderme hakkına sahiptir.

(2) Hükümlü tarafından gönderilen ve kendisine gelen mektup, faks ve telgraflar; mektup okuma komisyonu bulunan kurumlarda bu komisyon, olmayanlarda kurumun en üst amirince denetlenir.

(3) Kurumun asayiş ve güvenliğini tehlikeye düşüren, görevlileri hedef gösteren, terör ve çıkar amaçlı suç örgütü veya diğer suç örgütleri mensuplarının haberleşmelerine neden olan, kişi veya kuruluşları paniğe yöneltecek yalan ve yanlış bilgileri, tehdit ve hakareti içeren mektup, faks ve telgraflar hükümlüye verilmez. Hükümlü tarafından yazılmış ise gönderilmez.

(4) Hükümlü tarafından resmî makamlara veya savunması için avukatına gönderilen mektup, faks ve telgraflar denetime tâbi değildir."

19. 5275 sayılı Kanun'un 121. maddesine dayanılarak çıkarılan 6/4/2006 tarihli ve 26131 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan 20/3/2006 tarihli ve 2006/10218 sayılı Ceza İnfaz Kurumlarının Yönetimi ile Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Tüzük'ün 91. maddesinin (3) numaralı fıkrası şöyledir:

"Kurumun asayiş ve güvenliğini tehlikeye düşüren, görevlileri hedef gösteren, terör ve çıkar amaçlı suç örgütü veya diğer suç örgütleri mensuplarının örgütsel amaçlı olarak haberleşmelerine neden olan, kişi veya kuruluşları paniğe yöneltecek yalan ve yanlış bilgileri, tehdit ve hakareti içeren mektup, faks ve telgraflar hükümlüye verilmez. Hükümlü tarafından yazılmış ise gönderilmez."

20. Ceza İnfaz Kurumlarının Yönetimi ile Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Tüzük'ün 122. maddesi şöyledir:

"(1) 91 inci maddeye göre mektup alma ve gönderme hakkı kapsamında hükümlüler tarafından yazılan mektup, faks ve telgraflar, zarfı kapatılmaksızın bu işle görevlendirilen ikinci müdür başkanlığında, idare memuru ve yüksek okul mezunu iki infaz ve koruma memuru tarafından oluşturulan mektup okuma komisyonuna iletilmek üzere güvenlik ve gözetim servisi personeline verilir. Yapılan incelemeden sonra gönderilmesinde sakınca görülmeyen mektuplar üzerine "görüldü" kaşesi vurulur, zarf içerisine konularak kapatılır ve postaneye teslim edilir.

(2) Resmî makamlara veya savunması için avukatına gönderilenler hakkında 91 inci maddenin dördüncü fıkrası hükmü uygulanır.

(3) Hükümlülere gönderilen ve açılıp incelendikten sonra verilmesinde sakınca olmadığı anlaşılan mektup, faks ve telgraflar zarfları ile birlikte verilir."

21. Ceza İnfaz Kurumlarının Yönetimi ile Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Tüzük'ün 123. maddesi şöyledir:

"(1) Mektup okuma komisyonunca, mahalline gönderilmesi veya hükümlüye verilmesi sakıncalı görülen mektuplar, en geç yirmidört saat içinde disiplin kuruluna verilir. Mektubun disiplin kurulu tarafından kısmen veya tamamen sakıncalı görülmesi hâlinde, mektup aslı çizilmeden veya yok edilmeden şikâyet ve itiraz süresinin sonuna kadar muhafaza edilir. Mektubun kısmen sakıncalı görülmesi hâlinde, aslı idarede tutularak fotokopisinde sakıncalı görülen kısımlar okunmayacak şekilde çizilerek disiplin kurulu kararı ile birlikte ilgilisine tebliğ edilir. Mektubun tamamının sakıncalı görülmesi hâlinde, sadece disiplin kurulu kararı tebliğ edilir. Tebliğ tarihinden itibaren infaz hâkimliğine başvuru için gereken süre beklenir. Bu süre içinde infaz hâkimliğine başvurulmamış ise, disiplin kurulu kararı yerine getirilir. İnfaz hâkimliğine başvurulmuş ise, infaz hâkimliği kararının tebliğinden itibaren itiraz süresi beklenir. İnfaz hâkimliği kararına itiraz edilmemiş ise bu karara göre, itiraz edilmiş ise mahkemenin kararına göre işlem yapılır.

(2) Hükümlüye yapılacak tebligatta, tebliğ tarihinden itibaren onbeş gün içinde infaz hâkimliğine şikâyet hakkının kullanılmaması veya infaz hâkimliği kararına karşı tebliğ tarihinden itibaren bir hafta içinde ağır ceza mahkemesine itiraz edilmemesi hâlinde, disiplin kurulu kararının kesinleşerek mektubun sakıncalı görülen kısımlarının okunmayacak şekilde çizilerek verileceği veya tamamı sakıncalı görülen mektubun verilmeyeceği bildirilir.

(3) Kısmen veya tamamen sakıncalı görülen mektuplar, iç hukuk veya uluslararası hukuk yollarına başvuru yapılması durumunda kullanılmak üzere idarece saklanır.

IV. İNCELEME VE GEREKÇE

22. Mahkemenin 24/3/2016 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Başvurucunun İddiaları

23. Başvurucu; roman, öykü, deneme türü edebî yazılar yazmakta olduğunu, yazılarının çeşitli gazete ve dergilerde yayımlandığını, çocuk yaşta katıldığı bir cenaze törenini anlattığını, bu yazının da daha önce çeşitli gazetelerde ve dergilerde yayımlandığını, tanıklığını anlattığı yazıda hiçbir suç unsurunun bulunmadığını, tarihsel bir yazı olduğu için herhangi bir sınırlama koyulamayacağını, buna rağmen sınırlamada "ölçülülük" ilkesine de aykırı davranıldığını, yazıyı 90'lı yılları anlatan bir kitap çalışması için gönderdiğini, kitaba alınmamasının manevi anlamda mağduriyet doğurduğunu, disiplin kurulunun kendisini hâkim yerine koyarak Anayasa'da yer alan henüz yayımlanmayan bir kitaba el koyduğunu, söz konusu belgenin mektup olarak değerlendirilmemesi gerektiğini, dergi yazısı formatında yazıldığını, yaşanmış bir olayın Disiplin Kurulu kararında yer alan gerekçelerle engellenmesinin yasalarda verilen yetkilerin aşmasına sebebiyet verdiğini, söz konusu yazının kendisine verilmesi için tedbir kararı alınmasını isteyerek Anayasanın 10., 13., 17., 22., 25. ve 26. maddelerinin ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

B. Değerlendirme

1. Kabul Edilebilirlik Yönünden

24. Başvuru formu ve eklerinin incelenmesi neticesinde başvurucunun iddialarının özü, göndermek istediği mektubun Cezaevi idaresince sakıncalı görülerek alıkonulması nedeniyle haberleşme hürriyetinin kısıtlanması hakkındadır. Bu sebeple başvurucunun bütün iddiaları haberleşme hürriyeti kapsamında değerlendirilmiştir. Nitekim Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) de haberleşme alanında ifade özgürlüğünün Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (AİHS/Sözleşme) 8. maddesi ile güvence altına alındığını hatırlatmaktadır (Silver ve diğerleri/Birleşik Krallık, B. No: 5947/72…, 25/3/1983, § 107; Fazıl Ahmet Tamer/Türkiye, B. No: 6289/02, 5/12/2006, § 33; Ahmet Temiz, B. No: 2013/1822, § 23).

25. Başvurucunun, göndermek istediği mektubun sakıncalı olduğuna karar verilmesi nedeniyle anayasal haklarının ihlal edildiğine ilişkin şikâyetleri açıkça dayanaktan yoksun değildir. Ayrıca başka bir kabul edilemezlik nedeni de bulunmadığından başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

2. Esas Yönünden

a. Başvurucu ve Bakanlık Görüşleri

26. Başvurucu, gönderilmek istenen mektubun Cezaevi idaresince Anayasa'da güvence altına alınan haklara aykırı bir şekilde gönderilmediğini, şikâyet ve itiraz yollarından da sonuç alamadığını, hapishanede olması düşünülerek yayımlanıp yayımlanmayacağı da henüz netleşmeyen el yazısına el konulduğunu belirterek söz konusu yazının kendisine verilmesini, maddi ve manevi tazminat isteminin kabul edilmesini talep etmiştir.

27. Bakanlık görüşünde AİHM'in haberleşme hürriyetine ve adil yargılanma hakkına ilişkin içtihatları genel olarak hatırlatılmış, başvurucunun iddialarının değerlendirilmesinde bu hususların da gözönünde tutulabileceği bildirilmiştir.

28. Başvurucu; Bakanlık görüşüne karşı beyanında, daha önce ayrıntılı olarak açıkladığı iddia ve taleplerini tekrar ettiğini, sınırlama rejiminde devreye girecek bir başka güvencenin "ölçülülük" olduğunu, ifadelerin bağlamlarından koparılmaması gerektiğini, metnin bütünüyle ele alınması gerektiğini, gerek idarenin gerekse de mahkemelerin demokratik bir toplumda gerekliliği konusunda herhangi bir gerekçe sunamadıklarını ifade ederek talebini yinelemiştir.

b. Genel İlkeler

29. Anayasa Mahkemesinin Ahmet Temiz (§§ 28-34) kararındahükümlü ve tutukluların gönderdiği veya kendilerine gönderilen mektuplara cezaevi idareleri tarafından yapılan müdahalelere ilişkin genel ilkeler belirtilmiştir.

c. İlkelerin Olaya Uygulanması

i. Müdahalenin Varlığı

30. Somut olayda Ceza İnfaz Kurumu Disiplin Kurulu kararıyla başvurucunun mektubu sakıncalı olduğu değerlendirmesiyle alıkonulmuştur. Dolayısıyla anılan işlem ile kamu makamları tarafından başvurucunun haberleşme hürriyetine bir müdahalede bulunulmuştur.

ii. Müdahalenin İhlal Oluşturup Oluşturmadığı

31. Yukarıda anılan müdahale, Anayasa’nın 22. maddesinin ikinci fıkrasında belirtilen haklı sebeplerden bir veya daha fazlasına dayanmadığı, Anayasa’nın 13. maddesinde belirtilen koşulları yerine getirmediği müddetçe Anayasa’nın 22. maddesinin ihlalini teşkil edecektir. Bu nedenle sınırlamanın; Anayasa’nın 13. maddesinde öngörülen öze dokunmama, Anayasa’nın ilgili maddesinde belirtilmiş olma, kanunlar tarafından öngörülme,Anayasa’nın sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve laik Cumhuriyet’in gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olmama koşullarına uygun olup olmadığının belirlenmesi gerekir (Ahmet Temiz, § 36).

Kanunilik

32. Anayasa Mahkemesinin Ahmet Temiz (§§ 37-46) kararında hükümlü ve tutukluların gönderdiği veya kendilerine gönderilen mektuplara cezaevi idareleri tarafından yapılan müdahalelerin "kanunilik" ölçütünü karşıladığı sonucuna varılmıştır. Somut olayda bu sonuçtan ayrılmayı gerektiren bir durum bulunmamaktadır.

Meşru Amaç

33. Anayasa Mahkemesinin Ahmet Temiz (§§ 47-50) kararında hükümlü ve tutukluların gönderdiği veya kendilerine gönderilen mektuplara cezaevi idareleri tarafından yapılan müdahalelerde "meşru amaç" ilkesine ilişkin genel ilkelere yer verilmiştir.

34. 5275 sayılı Kanun’un 68. maddesinin (3) numaralı fıkrasında “Kurumun asayiş ve güvenliğini tehlikeye düşüren, görevlileri hedef gösteren, terör ve çıkar amaçlı suç örgütü veya diğer suç örgütleri mensuplarının haberleşmelerine neden olan, kişi veya kuruluşları paniğe yöneltecek yalan ve yanlış bilgileri, tehdit ve hakareti içeren mektup, faks ve telgrafların” hükümlüye verilmeyeceği, hükümlü tarafından yazılmış ise gönderilmeyeceği düzenlenmiştir. Burada belirtilen sebeplerin, Anayasa’nın 22. maddesinin ikinci fıkrasında sayılmış olan kamu düzeni ve suç işlenmesinin önlenmesi genel amacı çerçevesinde cezaevinde güvenliğin ve disiplinin sağlanmasını hedeflediği söylenebilir.

35. Somut olayda Disiplin Kurulu Başkanlığınca başvurucunun göndermek istediği mektubun sakıncalı bulunarak reddedilme sebebi, anılan mektubun içeriğinde terör örgütü mensuplarının örgütsel amaçlı olarak haberleşmeleri ve kişi veya kuruluşları paniğe yöneltecek ifadeler taşıması gösterilmiştir.

36. Bu kapsamda başvurucunun mektuplarının, cezaevi disiplin kurulunca denetlenmesi suretiyle haberleşme hürriyetine yapılan müdahalenin; kamu düzeninin korunması, suç işlenmesinin önlenmesi ile cezaevlerinde asayiş ve güvenliğin sağlanması amaçlarını taşıdığı, bunun da Anayasa'nın haberleşme hürriyetine ilişkin 22. maddesinin ikinci fıkrası kapsamında meşru bir amaç olduğu sonucuna varılmıştır.

Demokratik Toplum Düzeninde Gerekli Olma ve Ölçülülük

37. Bakanlık görüşünde haberleşme hürriyetine ilişkin olarak müdahalenin demokratik bir toplumda gerekli ve orantılı olup olmadığının belirlenmesi açısından gözönünde bulundurulmak üzere mektuplarla ilgili AİHM'in içtihatları belirtilmiştir.

38. Başvurucu; Bakanlık görüşüne karşı beyanında mektubun bütünlüklü yapısına bakıldığında çocukluğundaki bir cenaze anısını içeren makale niteliğinde bir yazı olduğunu, yaşanılmış acıların artık tarihte kaldığını ama unutulmaması gerektiğini belirterek yapılan müdahalenin demokratik toplumda gerekli olmadığını, söz ve açıklamalarda kullanılan ifadelerin hangi bağlamda yazıldıklarının dikkate alınması gerektiğini, ölçülülük ilkesine de aykırı olduğunu belirtmiştir.

39. Anayasa Mahkemesinin Ahmet Temiz (§§ 58-68) kararında hükümlü ve tutukluların gönderdiği veya kendilerine gönderilen mektuplara cezaevi idareleri tarafından yapılan müdahalelerde demokratik toplum düzeninde gereklilik ve ölçülülük ilkesi yönünden genel ilkelere yer verilmiştir.

40. Başvurucu 1/3/1926 tarihli ve 765 sayılı mülga Türk Ceza Kanunu'nun 125. ve 59. maddelerine göre otuz altı yıl hapis cezası almıştır.

41. Somut olayda, başvurucunun yaklaşık 25 yıl önce cenazesinde bulunduğu kişi "devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü bozma amacını taşıma ve bu yolda faaliyette bulunma" iddiasıyla kapatılması istenen ve Anayasa Mahkemesinin 14/7/1993 tarihindekapatılmasına karar verdiği Halkın Emek Partisinin Diyarbakır il başkanıydı.

42. Başvurucu, vefat eden kişinin kamu hizmetini yürüten kişiler tarafından önce işkenceye uğratıldığı daha sonra bu kişiler tarafından öldürüldüğünü iddia etmektedir. Bu kapsamda başvurucu, cenaze töreni sırasında ve sonrasında yaşamış olduğunu iddia ettiği olayları kaleme almış ve bu yazıyı bir arkadaşına yollamak istemiştir.

43. Disiplin Kurulu kararına bakıldığında mektubun alıkonulma sebebi olarak mektubun içeriğinde Kanun'un 68/3. maddesi kapsamında sakıncalı olacak ifadelerin bulunduğu gösterilmiştir ve bu çerçevede bunların;

i. terör örgütü mensuplarının örgütsel amaçlı olarak haberleşmeleri,

ii. kişi veya kuruluşları paniğe yöneltecek yalan - yanlış beyan içermesi

olduğu tespit edilmiş, bu kapsamda söz konusu mektup gönderilmemiştir.

44. Cezaevinde tutulmanın kaçınılmaz sonucu olarak suçun önlenmesi ve disiplinin temini gibi cezaevinde güvenliğin sağlanmasına yönelik kabul edilebilir makul gerekliliklerin olması durumunda hükümlü ve tutukluların sahip oldukları haklar sınırlandırılabilir (Turan Günana, B. No: 2013/3550, 19/11/2014, § 35). Bu manada başvuruya konu mektubun içeriği dikkate alındığında cezaevi idaresinin mektubun alıkonulmasına ilişkin gerekçeleri herhangi bir mahkeme kararında olması gereken gerekçe kadar detaylı olmayabilir. Nitekim cezaevlerinden gönderilmek istenen mektupların sayıca fazla olması, mektupları okuyup değerlendirme imkanının zaman yönünden kısıtlılığı gibi hususlar dikkate alındığında kanuna aykırı olduğu bariz olan mektuplar hakkında detaylı bir gerekçe sunulmaması tek başına ilgili gerekçenin yeterli olmadığı sonucuna ulaştırmayacaktır.

45. Bu kapsamda Disiplin Kurulu kararından "mektubun içeriğinde" yer alan bir kısım ifadelerin Kanun'un emrettiği hususlara aykırı olduğu anlaşılmaktadır. Mektubun içeriği dikkate alındığında ise başvurucunun iletmek istediği ifadelerin nihai gayesi son cümlede yer alan"Elimdekileri ayak üstü yiyip daracık sokaklardan Ben ü Sen'e doğru yürürken aklımda sadece dağa çıkmak vardı." ifadesiyle özetlenebilir. Mektubun başlığı da gözönüne alındığında mektubun şiddete teşvik edici ve şiddeti meşru gösterecek bir şekilde kaleme alındığı görülmektedir. Ayrıca mektup tarihe ait bir olayın kendi bakış açısından aktarılması olsa da bu aktarım kolluk kuvvetlerine karşı şiddetli bir öfke uyandırmakla kalmamakta aynı zamanda mektubu okuyanları neticede silahlı bir örgütün dağ kadrosuna katılmaya, şiddeti araç olarak kullanan bir örgütün elemanı olmaya itmektedir.

46. Buna göre başvurucunun iddialarının, haberleşme hürriyetine yönelik kısıtlamanın Anayasa’nın 22. maddesi anlamında demokratik toplumda kamu düzeninin korunması ve suç işlenmesinin önlenmesi için ihtiyaç duyulan demokratik toplum düzenin gereklerine aykırı olduğu düşünülemez.

47. Bu kapsamda başvuruya konu mektubun içeriğinde yer alan ifadelere yönelik olarak yapılan müdahalede, mektuba özgükabul edilebilir makul gerekliliklerin somut verilere dayanılarak ortaya konulduğu sonucuna varılmıştır. Ayrıca mektubun gönderilme saiki dikkate alındığında başvurucunun göndermek istediği mektuba tamamen el konulması suretiyle haberleşme hürriyetine yapılan müdahalenin amaçlanan hedefler açısından aşırı dolayısıyla orantısızolduğu söylenemez.

47. Bu sebeplerle başvurucunun Anayasa'nın 22. maddesinde güvence altına alınan haberleşme hürriyetinin ihlal edilmediğine karar verilmesi gerekir. Engin YILDIRIM ve Alparslan ALTAN bu görüşe katılmamıştır.

V. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Haberleşme hürriyetinin ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA OYBİRLİĞİYLE,

B. Anayasa’nın 22. maddesinde güvence altına alınan haberleşme hürriyetinin İHLAL EDİLMEDİĞİNE Engin YILDIRIM ve Alparslan ALTAN'ın karşıoyu ve OYÇOKLUĞUYLA,

C. Geçici olarak muaf tutulan 198,35 TL harçtan ibaret yargılama giderinin başvurucudan TAHSİLİNE OYBİRLİĞİYLE,

D. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE OYBİRLİĞİYLE

24/3/2016 tarihinde karar verildi.

 

 

 

KARŞIOY GEREKÇESİ

1. Bolu F Tipi Yüksek Güvenlikli Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda hükümlü olarak bulunan başvurucunun, posta yolu ile bir kişiye göndermek istediği ve bir derginin adres olarak belirtildiği mektup, Disiplin Kurulu Başkanlığının kararıyla alıkonulmuştur. Mektupta, 1991 yılında Diyarbakır HEP il başkanı Vedat Aydın’ın cenazesi sırasında başvurucuya göre yaşanılan olaylar başvurucunun diliyle doğrudan anlatılmıştır.

2. Mektup Okuma Komisyonu mektubu ve birlikte gönderilmek istenen kartpostalı Disiplin Kuruluna göndermiş ve bu kurulun kararıyla mektup ve kartpostal alıkonulmuştur. Kurul, kararını 5275 Sayılı Kanunun 68/3 maddesine dayandırarak, mektubun “terör örgütü mensuplarının örgütsel amaçlı olarak haberleşmeleri, kişi veya kuruluşları paniğe yöneltecek yalan- yanlış beyan içermesi nedeniyle” alıkonulduğunu belirtmiştir.

3. Somut olayda İnfaz Kurumu Disiplin Kurulu kararıyla başvurucunun mektubu sakıncalı olduğu değerlendirmesiyle alıkonulmuştur. Dolayısıyla anılan işlem ile kamu makamları tarafından başvurucunun haberleşme hürriyetine bir müdahalede bulunulmuştur.

4. Yukarıda anılan müdahale, Anayasa’nın 22. maddesinin ikinci fıkrasında belirtilen haklı sebeplerden bir veya daha fazlasına dayanmadığı, Anayasa’nın 13. maddesinde belirtilen koşulları yerine getirmediği müddetçe Anayasa’nın 22. maddesinin ihlalini teşkil edecektir. Bu nedenle sınırlamanın; Anayasa’nın 13. maddesinde öngörülen öze dokunmama, Anayasa’nın ilgili maddesinde belirtilmiş olma, kanunlar tarafından öngörülme,Anayasa’nın sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve laik Cumhuriyet’in gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olmama koşullarına uygun olup olmadığının belirlenmesi gerekir (Ahmet Temiz, § 36).

5. Başvurucunun haberleşme hürriyetine yapılan müdahale kanunilik ölçütünü karşılamaktadır.

6. Başvurucunun mektup v kartpostalının, cezaevi disiplin kurulunca denetlenmesi suretiyle haberleşme hürriyetine yapılan müdahalenin; kamu düzeninin korunması, suç işlenmesinin önlenmesi ile cezaevlerinde asayiş ve güvenliğin sağlanması amaçlarını taşıdığı, bunun da Anayasa'nın haberleşme hürriyetine ilişkin 22. maddesinin ikinci fıkrası kapsamında meşru bir amaç taşıdığı açıktır.

7. Başvurucu, Vedat Aydın’ın kamu hizmetini yürüten kişiler tarafından önce işkenceye uğratıldığı daha sonra bu kişiler tarafından infaz edildiğini iddia etmektedir. Bu kapsamda başvurucu, arkadaşının hazırlamış olduğu bir kitaba katkı sunmak adına cenaze töreni sırasında ve sonrasında yaşamış olduğunu iddia ettiği olayları kaleme almış ve bu yazıyı arkadaşına mektup suretinde yollamak istemiştir.

8. Cezaevinde tutulmanın kaçınılmaz sonucu olarak suçun önlenmesi ve disiplinin temini gibi cezaevinde güvenliğin sağlanmasına yönelik kabul edilebilir makul gerekliliklerin olması durumunda hükümlü ve tutukluların sahip oldukları haklar sınırlandırılabilir (Turan Günana, B. No: 2013/3550, 19/11/2014, § 35). Disiplin Kurulu kararına bakıldığında mektubun alıkonulma sebebi olarak sadece mektubun içeriğinde Kanun'un 68/3. maddesi kapsamında sakıncalı olacak ifadelerin bulunduğu gösterilmiş ancak bu durumun yeterli bir şekilde ve somut olarak gerekçelendirilmesi kanımca yapılmamıştır. Dolayısıyla başvurucunun hangi sözlerinin kişi veya kuruluşları paniğe yöneltecek yalan-yanlış beyan içerdiği ve terör örgütü mensuplarının örgütsel amaçlı olarak haberleşmelerine sebebiyet verdiği açıklanmalıydı.

9. Kabul etmek gerekir ki "kişi veya kuruluşları paniğe yöneltecek yalan - yanlış beyan içermesi" sebebiyle bir mektubun tamamen ya da kısmen sakıncalı olarak gönderilmemesine karar verilebilir. Ancak yaklaşık 25 yıl önce gerçekleştiği iddia edilen bir olay kapsamında kişi veya kuruluşları paniğe sevk edecek niteliğe sahip olduğu düşünülen bir mektup ile güncel konulara ilişkin bir mektubun değerlendirilmesi aynı şekilde olmamalıdır.

10. Anayasa Mahkemesinin yerleşik içtihatları uyarınca "Demokrasiler, temel hak ve özgürlüklerin en geniş ölçüde sağlanıp güvence altına alındığı rejimlerdir. Temel hak ve özgürlüklerin özüne dokunup tümüyle kullanılamaz hale getiren sınırlamalar, demokratik toplum düzeni gerekleriyle uyum içinde sayılamaz. Bu nedenle, temel hak ve özgürlükler, istisnaî olarak ve ancak özüne dokunmamak koşuluyla demokratik toplum düzeninin sürekliliği için zorunlu olduğu ölçüde ve ancak yasayla sınırlandırılabilirler." (AYM, E.2006/142, K.2008/148, 24/9/2008). Başka bir ifadeyle yapılan sınırlama hak ve özgürlüğün özüne dokunarak kullanılmasını durduruyor veya aşırı derecede güçleştiriyorsa etkisiz hâle getiriyorsa veya ölçülülük ilkesine aykırı olarak sınırlama aracı ile amacı arasındaki denge bozuluyorsa demokratik toplum düzenine aykırı olacaktır (AYM, E.2009/59, K.2011/69, 28/4/2011; AYM, E.2006/142, K.2008/148, 17/4/2008; Fatih Taş, B. No: 2013/1461, 12/11/2014, §§ 92, 93).

11. Bu kapsamda başvuruya konu mektubun içeriğinde yer alan ifadelere yönelik olarak yapılan müdahalede, mektuba özgü kabul edilebilir makul gerekliliklerin somut verilere dayanılarak ortaya konulmadığı sonucuna ulaşılmıştır. Başvurucunun göndermek istediği mektuba ve kartpostala el konulması suretiyle haberleşme hürriyetine yapılan müdahalenin amaçlanan hedefler açısından aşırı, dolayısıyla orantısız olduğu ve bu bağlamda demokratik bir toplumda gerekli ve ölçülülük ilkesine uygun olmadığı kanaatine varılmıştır.

Belirtilen gerekçelerle başvurucunun Anayasa'nın 22. maddesinde güvence altına alınan haberleşme hürriyetinin ihlal edildiği düşüncesiyle çoğunluk kararına muhalif kalınmıştır.

 

 

 

 

 

Başkan

Engin YILDIRIM

 

 

 

 

KARŞIOY GEREKÇESİ

1. Başvuru, başvurucu tarafından posta yolu ile gönderilmek istenen ve içeriğinde başvurucuya göre geçmişte yaşanılan bir olayın anlatıldığı mektubun ceza infaz kurumu tarafından alıkonulması nedeniyle haberleşme ve ifade özgürlüğünün, ayrımcılık yasağı ile adil yargılanma hakkının ihlâl edildiği iddialarına ilişkindir.

2. Çoğunluk görüşüyle, mektubun gönderilme saiki dikkate alındığında, başvurucunun göndermek istediği mektuba tamamen el konulması suretiyle haberleşme hürriyetine yapılan müdahalenin amaçlanan hedefler açısından aşırı ve orantısız olduğunun söylenemeyeceği gerekçesiyle başvurucunun Anayasa'nın 22. maddesinde güvence altına alınan haberleşme hürriyetinin ihlal edilmediği yönünde karar verilmiştir.

3. Başvuruya konu olayda Disiplin Kurulu Başkanlığınca başvurucunun göndermek istediği mektubun sakıncalı bulunarak reddedilme sebebi, anılan mektubun içeriğinde terör örgütü mensuplarının örgütsel amaçlı olarak haberleşmeleri ve kişi veya kuruluşları paniğe yöneltecek ifadeler taşıması gösterilmiştir.

4. Başvurucu, bir arkadaşının hazırlamakta olduğu bir kitaba katkı sağlamak amacıyla yaklaşık 25 yıl önce vefat eden Halkın Emek Partisi Diyarbakır İl Başkanının cenaze töreni sırasında ve sonrasında yaşamış olduğunu iddia ettiği olayları kaleme almış ve bu yazıyı arkadaşına yollamak istemiştir.

5. 26/9/2013 tarihinde Mektup Okuma Komisyonuna gelen mektupla ilgili olarak Disiplin Kurulunca yapılan inceleme sonucunda 26/9/2013 tarihli ve 2013/886-135 sayılı kararla, mektubun “terör örgütü mensuplarının örgütsel amaçlı olarak haberleşmeleri, kişi veya kuruluşları paniğe yöneltecek yalan - yanlış beyan içermesi nedeniyle” alıkonulmasına karar verilmiştir.

6. Başvurucu bu karara karşı Bolu İnfaz Hâkimliğine şikâyette bulunmuş, İnfaz Hâkimliği 22/10/2013 tarihli ve E.2013/1793, K.2013/1836 sayılı kararla, 5275 sayılı Kanunun 68/3 maddesinde kurumun asayiş ve güvenliğini tehlikeye düşüren, görevlileri hedef gösteren, terör ve çıkar amaçlı suç örgütü veya diğer suç örgütü mensuplarının haberleşmesini sağlayan, kişi veya kuruluşları paniğe yöneltecek yalan ve yanlış bilgileri, tehdit ve hakareti içeren mektup, faks ve telgrafların hükümlüye verilmeyeceği ve hükümlü tarafından yazılmış ise gönderilmeyeceğine ilişkin hükme atıfta bulunarak itiraza konu mektubun incelenmesinde, dosya kapsamı ile birlikte değerlendirildiğinde Ceza İnfaz Kurumu kararının usul ve yasaya uygun bulunduğu gerekçesiyle itirazın reddine karar vermiştir.

7. Anayasa Mahkemesinin yerleşik içtihatlarında vurgulandığı üzere, "Demokrasiler, temel hak ve özgürlüklerin en geniş ölçüde sağlanıp güvence altına alındığı rejimlerdir. Temel hak ve özgürlüklerin özüne dokunup tümüyle kullanılamaz hale getiren sınırlamalar, demokratik toplum düzeni gerekleriyle uyum içinde sayılamaz. Bu nedenle, temel hak ve özgürlükler, istisnaî olarak ve ancak özüne dokunmamak koşuluyla demokratik toplum düzeninin sürekliliği için zorunlu olduğu ölçüde ve ancak yasayla sınırlandırılabilirler." (AYM, E.2006/142, K.2008/148, 24/9/2008). Başka bir ifadeyle yapılan sınırlama hak ve özgürlüğün özüne dokunarak kullanılmasını durduruyor veya aşırı derecede güçleştiriyorsa etkisiz hâle getiriyorsa veya ölçülülük ilkesine aykırı olarak sınırlama aracı ile amacı arasındaki denge bozuluyorsa demokratik toplum düzenine aykırı olacaktır (AYM, E.2009/59, K.2011/69, 28/4/2011; AYM, E.2006/142, K.2008/148, 17/4/2008; Fatih Taş, B. No: 2013/1461, 12/11/2014, §§ 92, 93)

8. Mektup gönderme ve almanın ceza infaz kurumlarında bulunan ve statülerinden dolayı birçok temel hak ve özgürlükten mahrum bırakılan hükümlü ve tutukluların dış dünya ile en önemli bağlantıları olduğu gerçeği göz ardı edilemez. Bu nedenle hükümlü ve tutukluların dış dünyayla birtakım sınırlamalara tabi olsa da iletişim sürdürmelerinin sağlanması gerekir. Bununla birlikte hükümlü ve tutukluların haberleşmelerini düzenleyen mevzuat çerçevesinde suç işlenmesinin önlenmesi, kamu düzeninin ve cezaevi güvenliğinin korunması gibi makul gerekçelerle ihlal etme riski ve örgütsel yazışmaların denetlenmesi ve gerektiğinde engellenmesi demokratik bir toplumda gerekli bir müdahale olarak kabul edilebilir. Ancak bu müdahale gerçekleştirilirken müdahale edilen alanın hükümlü ve tutuklunun haberleşme hürriyeti ile ilgili olduğu göz önünde tutulmalı, temel hak ve özgürlüklerin sınırlandırılmasına yönelik başta 13. madde olmak üzere diğer anayasal kurallara uygun davranılmalıdır. Cezaevi yetkili kurullarının verdiği kararları denetleyen yargı makamlarının konuyu mevzuata uygunluk yanında temel hakların sınırlandırılması açısından da değerlendirmeleri gerekir.

9. Cezaevinde tutulmanın kaçınılmaz sonucu olarak suçun önlenmesi ve disiplinin temini gibi cezaevinde güvenliğin sağlanmasına yönelik kabul edilebilir makul gerekliliklerin olması durumunda hükümlü ve tutukluların sahip oldukları haklar sınırlandırılabilir (Turan Günana, B. No: 2013/3550, 19/11/2014, § 35). Bu kapsamda mektubun tamamında ya da mektup içeriğinin bir kısmında yer alan ifadelerin, 5275 sayılı Kanun'un 68. maddesinde yer verilen sebeplerden en az birisinin olduğunun yeterli bir şekilde, özellikle cezaevi idareleri tarafından gerekçelendirilmesi gerekmektedir. Dolayısıyla mektupta yer alan hangi beyanların kişi veya kuruluşları paniğe yöneltecek yalan-yanlış beyan içerdiği ve terör örgütü mensuplarının örgütsel amaçlı olarak haberleşmelerine sebebiyet verdiği açıklanmalıdır.

10. Kanun maddesinde geçen ibarelerin tekrarından ibaret gerekçelerle bireylerin temel hak ve özgürlüklerinin kısıtlanmasına imkân verilmesi, bu hak ve özgürlükleri ortadan kaldırmaya ve içini boşaltmaya yönelik uygulamaların önünü açacaktır. Bu nedenle, zaten öznel durum ve statüleri itibariyle birçok temel hak ve özgürlükten yoksun bulunan ve çok sınırlı bir alanda hak ve özgürlüklerini kullanabilen hükümlü ve tutuklular karşısında çok geniş bir alanda kamu gücü ve yetkiler kullanan cezaevi ve infaz makamlarının temel hak ve özgürlüklere yönelik müdahalelerinin sınırlandırılması gerekir.

11. Eldeki işte başvurucunun yazıda anlattığı husus bir cenaze töreninde yaşanan olaylara ilişkin kişisel gözlemlerinden ibarettir. Anlatımlar içerisinde geçen birkaç cümle katı bir yorumla sakıncalı olarak görülebilirse de, Disiplin Kurulu ve bunu denetleyen mahkeme kararlarında mektubun içeriğiyle ilgili somut ve yeterli değerlendirme yapılmadığı gibi, mektubun tümüyle alıkonulması yerine sakıncalı olan kısımların çıkarılarak gönderilmesine yönelik İnfaz Tüzüğünün 123. maddesi hükmünün neden uygulanmadığına ilişkin bir açıklamaya da yer verilmemiştir. Kurul ve Mahkeme kararlarında kanundaki ibareler tekrarlanarak, somut olay ve durumla ilgili olmayan gerekçeyle mektubun alıkonulmasına karar verilmiştir.

12. İnfaz Hâkimliği ise "dosya kapsamıda hep birlikte değerlendirildiğinde" şeklindeki gerekçeyle Disiplin Kurulu kararına karşı yapılan şikâyette yeni bir gerekçe göstermiştir. Bununla beraber İnfaz Hâkimliğinin kararından tam olarak neyin kastedildiği anlaşılamamaktadır.

13. Ayrıca belirtmek gerekir ki "kişi veya kuruluşları paniğe yöneltecek yalan - yanlış beyan içermesi" sebebiyle bir mektubun tamamen ya da kısmen sakıncalı bulunarak gönderilmemesine karar verilebilir. Ancak yaklaşık 25 yıl önce gerçekleştiği iddia edilen bir olay kapsamında kişi veya kuruluşları paniğe sevk edecek niteliğe sahip olduğu düşünülen bir mektup ile güncel konulara ilişkin bir mektubun değerlendirilmesi aynı şekilde olmamalıdır.

14. Açıklanan nedenlerle başvurucunun 22. maddesinde güvence altına alınan haberleşme hürriyetinin ihlal edildiğine karar verilmesi gerektiğini düşündüğümden çoğunluğun aksi yöndeki kararına katılmadım.

 

 

 

 

 

Üye

Alparslan ALTAN

 

 

I. KARAR KİMLİK BİLGİLERİ

Kararı Veren Birim İkinci Bölüm
Karar Türü (Başvuru Sonucu) Esas (İhlal Olmadığı)
Künye
(Murat Türk [2. B.], B. No: 2013/9133, 24/3/2016, § …)
   
Başvuru Adı MURAT TÜRK
Başvuru No 2013/9133
Başvuru Tarihi 9/12/2013
Karar Tarihi 24/3/2016

II. BAŞVURU KONUSU


Başvuru, başvurucu tarafından posta yolu ile gönderilmek istenen ve içeriğinde başvurucuya göre geçmişte yaşanan bir olayın anlatıldığı mektubun ceza infaz kurumu tarafından alıkonulması nedeniyle haberleşme ve ifade özgürlüğünün, ayrımcılık yasağı ile adil yargılanma hakkının ihlâl edildiği iddialarına ilişkindir.

III. İNCELEME SONUÇLARI


Hak Müdahale İddiası Sonuç Giderim
Özel hayatın ve aile hayatının korunması hakkı Haberleşme-Sakıncalı mektup İhlal Olmadığı

IV. İLGİLİ HUKUK



Mevzuat Türü Mevzuat Tarihi/Numarası - İsmi Madde Numarası
Kanun 5275 Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun 68
121
Tüzük 6/4/2006 Ceza İnfaz Kurumlarının Yönetimi ile Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Tüzük 91
122
123
  • pdf
  • udf
  • word
  • whatsapp
  • yazdir
T.C. Anayasa Mahkemesi