TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
MURAT TÜRK BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2013/9133)
|
|
Karar Tarihi: 24/3/2016
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Engin
YILDIRIM
|
Üyeler
|
:
|
Serdar
ÖZGÜLDÜR
|
|
|
Osman Alifeyyaz PAKSÜT
|
|
|
Recep
KÖMÜRCÜ
|
|
|
Alparslan
ALTAN
|
Raportör Yrd.
|
:
|
Hikmet Murat
AKKAYA
|
Başvurucu
|
:
|
Murat TÜRK
|
Vekili
|
:
|
Av. Ramazan
DEMİR
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, başvurucu tarafından posta yolu ile gönderilmek
istenen ve içeriğinde başvurucuya göre geçmişte yaşanan bir olayın anlatıldığı
mektubun ceza infaz kurumu tarafından alıkonulması nedeniyle haberleşme ve
ifade özgürlüğünün, ayrımcılık yasağı ile adil yargılanma hakkının ihlâl edildiği
iddialarına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 9/12/2013 tarihinde Anayasa Mahkemesine Bolu
Cumhuriyet Başsavcılığı vasıtasıyla yapılmıştır. Başvuru formu ve eklerinin
idari yönden yapılan ön incelemesi neticesinde belirtilen eksiklikler tamamlatılmış
ve Komisyona sunulmasına engel teşkil edecek bir eksikliğinin
bulunmadığı tespit edilmiştir.
3. İkinci Bölüm Üçüncü Komisyonunca 17/6/2015 tarihinde,
başvurucunun adli yardım talebinin kabul edilmesine karar verilmiştir.
4. İkinci Bölüm Üçüncü Komisyonunca 17/6/2015 tarihinde,
başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar
verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve
esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüşünü tanınan ek süre içerisinde
14/8/2015 tarihinde Anayasa Mahkemesine sunmuştur.
7. Bakanlık tarafından Anayasa Mahkemesine sunulan görüş
24/8/2015 tarihinde başvurucu vekiline tebliğ edilmiştir. Başvurucu vekili,
Bakanlığın görüşüne karşı beyanlarını 8/9/2015 tarihinde ibraz etmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
A. Olaylar
8. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili
olaylar özetle şöyledir:
9. Diyarbakır 6. Ağır Ceza Mahkemesince 14/12/1999 yılında
verilen kararla başvurucu otuz altı yıl hapis cezasına çarptırılmıştır.
10. Bolu F Tipi Yüksek Güvenlikli Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda
hükümlü olarak bulunan başvurucunun posta yolu ile bir kişiye göndermek
istediği mektup, Disiplin Kurulu Başkanlığının kararıyla alıkonulmuştur.
11. Anayasa Mahkemesi Komisyonlar Başraportörlüğünce
2/6/2015 tarihinde Cezaevi idaresinden sözkonusu
mektubun onaylı suretleri talep edilmiş 5/6/2015 tarihinde mektubun onaylı suretleri
gönderilmiştir.
12. Mektupta yer alan birkaç kelime dışında mektup Türkçe
yazılmıştır ve üç sayfadan oluşmaktadır. Anlatılan olayların 1991 yılına ait
olduğu anlaşılmaktadır. Diyarbakır ilinde bir kişinin cenazesi sırasında
başvurucuya göre yaşanılan olaylar betimlenmiştir. Başvurucunun geçmişte
yaşadığını iddia ettiği olaya ilişkin bu yazı, başvurucunun diliyle doğrudan
anlatılmaya başlanmıştır.
13. Söz konusu yazının bazı kısımları şöyledir:
"AMED SERHILDANI
1991 yılının 10 Temmuz sabahında yüz binden
fazla insan Amed İstasyon Meydanında toplanmıştık...
Bir cenaze töreniydi, fakat bu yas havasını aşan halk devrimci bir coşkuyla
davul zurna eşliğinde dilan tutuyor, slogan atıyor,
devrim şarkıları söylüyordu.
Evet, Temmuz dört duvar arasındaki hücrelerde
bir direniş geleneği başlatmıştı: ama bu topraklara özgü direniş ruhu Şeyh Said'ten bu yana bir sel gibi meydanlara ilk defa akıyordu....
Ben o vakit on beş yaşındaydım.
...
Vedat Aydın'ın cenazesi buradan araçtan
indirilip camide yıkandı...
Cenaze yıkandıktan sonra kitle tekrar harekete
geçti. Başı sonu gözükmeyen bu mahşeri kalabalığın ön sıralarında
yeşil-sarı-kırmızı bayraklar, posterler, pankartlar ve sloganlar eşliğinde Urfa
Kapı'ya doğru yürümeye başladık. Güzergah
boyunca bütün cadde başları özel timler ve sivil polisler tarafından
tutulmuştu. Urfa Kapı'ya yaklaştığımızda surların
üstüne mevzilenmiş kar maskeli özel timler taşlarla saldırmaya başladı. Birden
yükselen sloganlar ve atılan taşlardan sonra görünmez oldular. Urfa Kapısından geçiş
surların aza altındaki caddeden Mardin Kapı'ya doğru
ilerledik. Yolun sağ tarafındaki surları silahlı siviller ve özel timler tutmuştu;...
Mardin Kapıya elli metre kala kitle
durduruldu. Bütün grup cenaze arabasının etrafını sarmıştı... Bu kısa süreli
bekleyiş anında polisler kitlenin önündeki grupla pazarlık yapıyordu. Bir anda
nasıl olduğunu anlayamadık. Silahlar patladı. Herkes kendini yere attı.
Sağımıza solumuza vızır vızır mermi düşüyor, asfalt parçaları etrafa
saçılıyordu. İçinde milletvekillerinin olduğu parti otobüsünden megafonla bir
ses "Ateş etmeyin! Ateşi kesin!" diye sesleniyordu. Ateş kesilmedi,
aksine taramalar daha bir arttı. Etrafımdaki birçok insan yaralanmıştı. Biraz
sürünüp sonra yuvarlanarak kendimi kaldırım taşlarının kenarına ulaştırdım.
Burası mermi tutmuyordu.
...Daha kendime gelememiş, ilk şaşkınlığı
üzerimden atamamışken yüzlerce polis üzerimize saldırdı. Polisleri durdurmak
için taş atmaya başladık, biraz geri çekildiler.
Bu ilk saldırıda amaçlanan şey, mezarlığa
bütün kitlenin değil sadece küçük bir grubun girmesiydi....
Mardin Kapı yokuşunu sessizce tırmandığımız
sırada panzerler önümüzü kesti. Hepimiz durup asfalta oturduk....
... Hemen ardından yavaş yavaş yürüyüp tam da
yokuşta Mardin Kapıyı zorlamışken üzerimize ateş açıldı.
...Kurşun yağmuruna tutulan kitlenin yokuş
aşağı geri çekilmesi izdihama neden olmuştu.İnsanlar
yaralı ya da ölü uçurumun dibinde üst üste yığılıp kalıyordu....Karartı halinde
gördüğüm özel timler hareket edene ateş açıyordu.
...
...Az ötede bir evin önünden geçerken bir
kadın bana sıcak tandır ekmeği, yeşil soğan ve iki tane zeytin verdi.
Elimdekileri ayak üstü yiyip daracık sokaklardan Ben ü
Sen'e doğru yürürken aklımda sadece dağa çıkmak vardı."
14. Mektup Okuma Komisyonuna 26/9/2013 tarihinde gelen mektup,
aynı gün Disiplin Kurulu Başkanlığına sevk edilmiştir. Disiplin Kurulunun
26/9/2013 tarihli ve 2013/886-135 sayılı kararında 13/12/2004 tarihli ve 5275
sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkındaki Kanun'un 68. maddesinin
üçüncü fıkrasına yer verilmiş ve şu sebeplerle mektup alıkonulmuştur:
"Mektubun içeriğinde
'terör örgütü mensuplarının örgütsel amaçlı olarak haberleşmeleri, kişi veya
kuruluşları paniğe yöneltecek yalan - yanlış beyan
içermesi nedeniyle' alıkonulmasına karar verilmiştir."
15. Başvurucu bu karara
karşı Bolu İnfaz Hâkimliği (İnfaz Hâkimliği) nezdinde şikâyet başvurusunda
bulunmuştur. İnfaz Hâkimliği 22/10/2013 tarihli ve E.2013/1793, K.2013/1836
sayılı kararlabaşvurucunun şikâyetini reddetmiştir.
Şikâyetin reddedilme gerekçesi şöyle belirtilmiştir:
"5275 Sayılı Kanunun 68/3 maddesinde kurumun asayiş ve güvenliğini
tehlikeye düşüren, görevlileri hedef gösteren, terör ve çıkar amaçlı suç örgütü
veya diğer suç örgütü mensuplarının haberleşmesini sağlayan, kişi veya
kuruluşları paniğe yöneltecek yalan ve yanlış bilgileri, tehdit ve hakareti
içeren mektup, faks ve telgraflarhükümlüye verilmez.
Hükümlü tarafından yazılmış ise gönderilmez ibaresi yer aldığından;
İtiraza konu mektubun incelenmesinde, dosya kapsamıda hep birlikte değerlendirildiğinde Ceza İnfaz
Kurumu Kararı usul ve yasaya uygun olduğundan itirazın reddine karar vermek
gerekmiştir."
16. Başvurucu, İnfaz Hâkimliğinin kararına karşı itiraz yoluna
başvurmuştur. İtirazı inceleyen Bolu Ağır Ceza Mahkemesi 11/11/2013 tarihli ve
2013/1269 Değişik İş sayılı kararıyla İnfaz Hâkimliğinin kararındaki gerekçeye
atıf yaparak kararın usul ve yasaya uygun olduğundan bahisle başvurucunun
itirazının reddine karar vermiştir.
17. Başvurucu 9/12/2013 tarihinde bireysel başvuruda
bulunmuştur.
B. İlgili Hukuk
18. 5275 sayılıKanun'un 68. maddesi
şöyledir:
"(1) Hükümlü, bu maddede belirlenen
kısıtlamalar dışında, kendisine gönderilen mektup, faks ve telgrafları alma ve
ücretleri kendisince karşılanmak koşuluyla, gönderme hakkına sahiptir.
(2) Hükümlü tarafından gönderilen ve kendisine
gelen mektup, faks ve telgraflar; mektup okuma komisyonu bulunan kurumlarda bu
komisyon, olmayanlarda kurumun en üst amirince denetlenir.
(3) Kurumun asayiş ve güvenliğini tehlikeye
düşüren, görevlileri hedef gösteren, terör ve çıkar amaçlı suç örgütü veya
diğer suç örgütleri mensuplarının haberleşmelerine neden olan, kişi veya
kuruluşları paniğe yöneltecek yalan ve yanlış bilgileri, tehdit ve hakareti
içeren mektup, faks ve telgraflar hükümlüye verilmez. Hükümlü tarafından
yazılmış ise gönderilmez.
(4) Hükümlü tarafından resmî makamlara veya
savunması için avukatına gönderilen mektup, faks ve telgraflar denetime tâbi
değildir."
19. 5275 sayılı Kanun'un 121. maddesine dayanılarak çıkarılan
6/4/2006 tarihli ve 26131 sayılı Resmî Gazete'de
yayımlanan 20/3/2006 tarihli ve 2006/10218 sayılı Ceza İnfaz Kurumlarının
Yönetimi ile Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Tüzük'ün
91. maddesinin (3) numaralı fıkrası şöyledir:
"Kurumun asayiş ve güvenliğini tehlikeye
düşüren, görevlileri hedef gösteren, terör ve çıkar amaçlı suç örgütü veya
diğer suç örgütleri mensuplarının örgütsel amaçlı olarak haberleşmelerine neden
olan, kişi veya kuruluşları paniğe yöneltecek yalan ve yanlış bilgileri, tehdit
ve hakareti içeren mektup, faks ve telgraflar hükümlüye verilmez. Hükümlü
tarafından yazılmış ise gönderilmez."
20. Ceza İnfaz Kurumlarının Yönetimi ile Ceza ve Güvenlik
Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Tüzük'ün 122. maddesi
şöyledir:
"(1) 91 inci maddeye göre mektup alma ve
gönderme hakkı kapsamında hükümlüler tarafından yazılan mektup, faks ve
telgraflar, zarfı kapatılmaksızın bu işle görevlendirilen ikinci müdür
başkanlığında, idare memuru ve yüksek okul mezunu iki infaz ve koruma memuru
tarafından oluşturulan mektup okuma komisyonuna iletilmek üzere güvenlik ve
gözetim servisi personeline verilir. Yapılan incelemeden sonra gönderilmesinde
sakınca görülmeyen mektuplar üzerine "görüldü" kaşesi vurulur, zarf
içerisine konularak kapatılır ve postaneye teslim edilir.
(2) Resmî makamlara veya savunması için
avukatına gönderilenler hakkında 91 inci maddenin dördüncü fıkrası hükmü
uygulanır.
(3) Hükümlülere gönderilen ve açılıp
incelendikten sonra verilmesinde sakınca olmadığı anlaşılan mektup, faks ve
telgraflar zarfları ile birlikte verilir."
21. Ceza İnfaz Kurumlarının Yönetimi ile Ceza ve Güvenlik
Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Tüzük'ün 123. maddesi
şöyledir:
"(1) Mektup okuma komisyonunca, mahalline
gönderilmesi veya hükümlüye verilmesi sakıncalı görülen mektuplar, en geç yirmidört saat içinde disiplin kuruluna verilir. Mektubun
disiplin kurulu tarafından kısmen veya tamamen sakıncalı görülmesi hâlinde,
mektup aslı çizilmeden veya yok edilmeden şikâyet ve itiraz süresinin sonuna
kadar muhafaza edilir. Mektubun kısmen sakıncalı görülmesi hâlinde, aslı
idarede tutularak fotokopisinde sakıncalı görülen kısımlar okunmayacak şekilde
çizilerek disiplin kurulu kararı ile birlikte ilgilisine tebliğ edilir.
Mektubun tamamının sakıncalı görülmesi hâlinde, sadece disiplin kurulu kararı
tebliğ edilir. Tebliğ tarihinden itibaren infaz hâkimliğine başvuru için
gereken süre beklenir. Bu süre içinde infaz hâkimliğine başvurulmamış ise,
disiplin kurulu kararı yerine getirilir. İnfaz hâkimliğine başvurulmuş ise,
infaz hâkimliği kararının tebliğinden itibaren itiraz süresi beklenir. İnfaz
hâkimliği kararına itiraz edilmemiş ise bu karara göre, itiraz edilmiş ise
mahkemenin kararına göre işlem yapılır.
(2) Hükümlüye yapılacak tebligatta, tebliğ
tarihinden itibaren onbeş gün içinde infaz
hâkimliğine şikâyet hakkının kullanılmaması veya infaz hâkimliği kararına karşı
tebliğ tarihinden itibaren bir hafta içinde ağır ceza mahkemesine itiraz
edilmemesi hâlinde, disiplin kurulu kararının kesinleşerek mektubun sakıncalı görülen
kısımlarının okunmayacak şekilde çizilerek verileceği veya tamamı sakıncalı
görülen mektubun verilmeyeceği bildirilir.
(3) Kısmen veya tamamen sakıncalı görülen
mektuplar, iç hukuk veya uluslararası hukuk yollarına başvuru yapılması
durumunda kullanılmak üzere idarece saklanır.
IV. İNCELEME VE GEREKÇE
22. Mahkemenin 24/3/2016 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
23. Başvurucu; roman, öykü, deneme türü edebî yazılar yazmakta
olduğunu, yazılarının çeşitli gazete ve dergilerde yayımlandığını, çocuk yaşta
katıldığı bir cenaze törenini anlattığını, bu yazının da daha önce çeşitli
gazetelerde ve dergilerde yayımlandığını, tanıklığını anlattığı yazıda hiçbir
suç unsurunun bulunmadığını, tarihsel bir yazı olduğu için herhangi bir
sınırlama koyulamayacağını, buna rağmen sınırlamada "ölçülülük" ilkesine de aykırı
davranıldığını, yazıyı 90'lı yılları anlatan bir kitap çalışması için
gönderdiğini, kitaba alınmamasının manevi anlamda mağduriyet doğurduğunu,
disiplin kurulunun kendisini hâkim yerine koyarak Anayasa'da yer alan henüz
yayımlanmayan bir kitaba el koyduğunu, söz konusu belgenin mektup olarak
değerlendirilmemesi gerektiğini, dergi yazısı formatında yazıldığını, yaşanmış
bir olayın Disiplin Kurulu kararında yer alan gerekçelerle engellenmesinin
yasalarda verilen yetkilerin aşmasına sebebiyet verdiğini, söz konusu yazının
kendisine verilmesi için tedbir kararı alınmasını isteyerek Anayasanın 10.,
13., 17., 22., 25. ve 26. maddelerinin ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
B. Değerlendirme
1. Kabul Edilebilirlik
Yönünden
24. Başvuru formu ve eklerinin incelenmesi neticesinde
başvurucunun iddialarının özü, göndermek istediği mektubun Cezaevi idaresince
sakıncalı görülerek alıkonulması nedeniyle haberleşme hürriyetinin kısıtlanması
hakkındadır. Bu sebeple başvurucunun bütün iddiaları haberleşme hürriyeti
kapsamında değerlendirilmiştir. Nitekim Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM)
de haberleşme alanında ifade özgürlüğünün Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin
(AİHS/Sözleşme) 8. maddesi ile güvence altına alındığını hatırlatmaktadır (Silver ve diğerleri/Birleşik Krallık, B.
No: 5947/72…, 25/3/1983, § 107; Fazıl Ahmet
Tamer/Türkiye, B. No: 6289/02, 5/12/2006, § 33; Ahmet Temiz, B. No: 2013/1822, § 23).
25. Başvurucunun, göndermek istediği mektubun sakıncalı olduğuna
karar verilmesi nedeniyle anayasal haklarının ihlal edildiğine ilişkin
şikâyetleri açıkça dayanaktan yoksun değildir. Ayrıca başka bir kabul
edilemezlik nedeni de bulunmadığından başvurunun kabul edilebilir olduğuna
karar verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
a. Başvurucu ve Bakanlık Görüşleri
26. Başvurucu, gönderilmek istenen mektubun Cezaevi idaresince
Anayasa'da güvence altına alınan haklara aykırı bir şekilde gönderilmediğini,
şikâyet ve itiraz yollarından da sonuç alamadığını, hapishanede olması
düşünülerek yayımlanıp yayımlanmayacağı da henüz netleşmeyen el yazısına el
konulduğunu belirterek söz konusu yazının kendisine verilmesini, maddi ve
manevi tazminat isteminin kabul edilmesini talep etmiştir.
27. Bakanlık görüşünde AİHM'in
haberleşme hürriyetine ve adil yargılanma hakkına ilişkin içtihatları genel
olarak hatırlatılmış, başvurucunun iddialarının değerlendirilmesinde bu
hususların da gözönünde tutulabileceği
bildirilmiştir.
28. Başvurucu; Bakanlık görüşüne karşı beyanında, daha önce
ayrıntılı olarak açıkladığı iddia ve taleplerini tekrar ettiğini, sınırlama
rejiminde devreye girecek bir başka güvencenin "ölçülülük" olduğunu, ifadelerin bağlamlarından
koparılmaması gerektiğini, metnin bütünüyle ele alınması gerektiğini,
gerek idarenin gerekse de mahkemelerin demokratik bir toplumda gerekliliği
konusunda herhangi bir gerekçe sunamadıklarını ifade ederek talebini
yinelemiştir.
b. Genel İlkeler
29. Anayasa Mahkemesinin Ahmet
Temiz (§§ 28-34) kararındahükümlü ve
tutukluların gönderdiği veya kendilerine gönderilen mektuplara cezaevi
idareleri tarafından yapılan müdahalelere ilişkin genel ilkeler belirtilmiştir.
c. İlkelerin Olaya Uygulanması
i. Müdahalenin Varlığı
30. Somut olayda Ceza İnfaz Kurumu Disiplin Kurulu kararıyla
başvurucunun mektubu sakıncalı olduğu değerlendirmesiyle alıkonulmuştur.
Dolayısıyla anılan işlem ile kamu makamları tarafından başvurucunun haberleşme
hürriyetine bir müdahalede bulunulmuştur.
ii. Müdahalenin İhlal Oluşturup Oluşturmadığı
31. Yukarıda anılan müdahale, Anayasa’nın 22. maddesinin ikinci
fıkrasında belirtilen haklı sebeplerden bir veya daha fazlasına dayanmadığı,
Anayasa’nın 13. maddesinde belirtilen koşulları yerine getirmediği müddetçe
Anayasa’nın 22. maddesinin ihlalini teşkil edecektir. Bu nedenle sınırlamanın;
Anayasa’nın 13. maddesinde öngörülen öze dokunmama, Anayasa’nın ilgili
maddesinde belirtilmiş olma, kanunlar tarafından öngörülme,Anayasa’nın sözüne ve ruhuna, demokratik
toplum düzeninin ve laik Cumhuriyet’in gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı
olmama koşullarına uygun olup olmadığının belirlenmesi gerekir (Ahmet Temiz, § 36).
Kanunilik
32. Anayasa Mahkemesinin Ahmet
Temiz (§§ 37-46) kararında hükümlü ve tutukluların gönderdiği veya
kendilerine gönderilen mektuplara cezaevi idareleri tarafından yapılan
müdahalelerin "kanunilik"
ölçütünü karşıladığı sonucuna varılmıştır. Somut olayda bu sonuçtan ayrılmayı
gerektiren bir durum bulunmamaktadır.
Meşru Amaç
33. Anayasa Mahkemesinin Ahmet
Temiz (§§ 47-50) kararında hükümlü ve tutukluların gönderdiği veya
kendilerine gönderilen mektuplara cezaevi idareleri tarafından yapılan
müdahalelerde "meşru amaç"
ilkesine ilişkin genel ilkelere yer verilmiştir.
34. 5275 sayılı Kanun’un 68. maddesinin (3) numaralı fıkrasında
“Kurumun asayiş ve güvenliğini tehlikeye
düşüren, görevlileri hedef gösteren, terör ve çıkar amaçlı suç örgütü veya
diğer suç örgütleri mensuplarının haberleşmelerine neden olan, kişi veya
kuruluşları paniğe yöneltecek yalan ve yanlış bilgileri, tehdit ve hakareti
içeren mektup, faks ve telgrafların” hükümlüye verilmeyeceği,
hükümlü tarafından yazılmış ise gönderilmeyeceği düzenlenmiştir. Burada
belirtilen sebeplerin, Anayasa’nın 22. maddesinin ikinci fıkrasında sayılmış
olan kamu düzeni ve suç işlenmesinin önlenmesi genel amacı çerçevesinde
cezaevinde güvenliğin ve disiplinin sağlanmasını hedeflediği söylenebilir.
35. Somut olayda Disiplin Kurulu Başkanlığınca başvurucunun
göndermek istediği mektubun sakıncalı bulunarak reddedilme sebebi, anılan
mektubun içeriğinde terör örgütü mensuplarının örgütsel amaçlı olarak
haberleşmeleri ve kişi veya kuruluşları paniğe yöneltecek ifadeler taşıması
gösterilmiştir.
36. Bu kapsamda başvurucunun mektuplarının, cezaevi disiplin
kurulunca denetlenmesi suretiyle haberleşme hürriyetine yapılan müdahalenin;
kamu düzeninin korunması, suç işlenmesinin önlenmesi ile cezaevlerinde asayiş
ve güvenliğin sağlanması amaçlarını taşıdığı, bunun da Anayasa'nın haberleşme
hürriyetine ilişkin 22. maddesinin ikinci fıkrası kapsamında meşru bir amaç
olduğu sonucuna varılmıştır.
Demokratik Toplum Düzeninde Gerekli Olma ve
Ölçülülük
37. Bakanlık görüşünde haberleşme hürriyetine ilişkin olarak
müdahalenin demokratik bir toplumda gerekli ve orantılı olup olmadığının
belirlenmesi açısından gözönünde bulundurulmak üzere
mektuplarla ilgili AİHM'in içtihatları
belirtilmiştir.
38. Başvurucu; Bakanlık görüşüne karşı beyanında mektubun
bütünlüklü yapısına bakıldığında çocukluğundaki bir cenaze anısını içeren
makale niteliğinde bir yazı olduğunu, yaşanılmış acıların artık tarihte
kaldığını ama unutulmaması gerektiğini belirterek yapılan müdahalenin
demokratik toplumda gerekli olmadığını, söz ve açıklamalarda kullanılan
ifadelerin hangi bağlamda yazıldıklarının dikkate alınması gerektiğini, ölçülülük
ilkesine de aykırı olduğunu belirtmiştir.
39. Anayasa Mahkemesinin Ahmet
Temiz (§§ 58-68) kararında hükümlü ve tutukluların gönderdiği veya
kendilerine gönderilen mektuplara cezaevi idareleri tarafından yapılan
müdahalelerde demokratik toplum düzeninde gereklilik ve ölçülülük ilkesi
yönünden genel ilkelere yer verilmiştir.
40. Başvurucu 1/3/1926 tarihli ve 765 sayılı mülga Türk Ceza
Kanunu'nun 125. ve 59. maddelerine göre otuz altı yıl hapis cezası almıştır.
41. Somut olayda, başvurucunun yaklaşık 25 yıl önce cenazesinde
bulunduğu kişi "devletin ülkesi ve
milletiyle bölünmez bütünlüğünü bozma amacını taşıma ve bu yolda faaliyette
bulunma" iddiasıyla kapatılması istenen ve Anayasa Mahkemesinin
14/7/1993 tarihindekapatılmasına karar verdiği Halkın
Emek Partisinin Diyarbakır il başkanıydı.
42. Başvurucu, vefat eden kişinin kamu hizmetini yürüten kişiler
tarafından önce işkenceye uğratıldığı daha sonra bu kişiler tarafından
öldürüldüğünü iddia etmektedir. Bu kapsamda başvurucu, cenaze töreni sırasında
ve sonrasında yaşamış olduğunu iddia ettiği olayları kaleme almış ve bu yazıyı
bir arkadaşına yollamak istemiştir.
43. Disiplin Kurulu kararına bakıldığında mektubun alıkonulma
sebebi olarak mektubun içeriğinde Kanun'un 68/3. maddesi kapsamında sakıncalı
olacak ifadelerin bulunduğu gösterilmiştir ve bu çerçevede bunların;
i. terör örgütü
mensuplarının örgütsel amaçlı olarak haberleşmeleri,
ii. kişi veya kuruluşları paniğe yöneltecek yalan - yanlış beyan içermesi
olduğu tespit edilmiş, bu kapsamda söz
konusu mektup gönderilmemiştir.
44. Cezaevinde tutulmanın kaçınılmaz sonucu olarak suçun
önlenmesi ve disiplinin temini gibi cezaevinde güvenliğin sağlanmasına yönelik
kabul edilebilir makul gerekliliklerin olması durumunda hükümlü ve tutukluların
sahip oldukları haklar sınırlandırılabilir (Turan
Günana, B. No: 2013/3550, 19/11/2014, §
35). Bu manada başvuruya konu mektubun içeriği dikkate alındığında cezaevi
idaresinin mektubun alıkonulmasına ilişkin gerekçeleri herhangi bir mahkeme
kararında olması gereken gerekçe kadar detaylı olmayabilir. Nitekim
cezaevlerinden gönderilmek istenen mektupların sayıca fazla olması, mektupları
okuyup değerlendirme imkanının zaman yönünden kısıtlılığı gibi hususlar dikkate
alındığında kanuna aykırı olduğu bariz olan mektuplar hakkında detaylı bir
gerekçe sunulmaması tek başına ilgili gerekçenin yeterli olmadığı sonucuna
ulaştırmayacaktır.
45. Bu kapsamda Disiplin Kurulu kararından "mektubun içeriğinde" yer alan bir
kısım ifadelerin Kanun'un emrettiği hususlara aykırı olduğu anlaşılmaktadır.
Mektubun içeriği dikkate alındığında ise başvurucunun iletmek istediği
ifadelerin nihai gayesi son cümlede yer alan"Elimdekileri ayak üstü yiyip daracık sokaklardan Ben ü Sen'e doğru yürürken aklımda sadece dağa çıkmak
vardı." ifadesiyle özetlenebilir. Mektubun başlığı da gözönüne alındığında mektubun şiddete teşvik edici ve
şiddeti meşru gösterecek bir şekilde kaleme alındığı görülmektedir. Ayrıca
mektup tarihe ait bir olayın kendi bakış açısından aktarılması olsa da bu
aktarım kolluk kuvvetlerine karşı şiddetli bir öfke uyandırmakla kalmamakta
aynı zamanda mektubu okuyanları neticede silahlı bir örgütün dağ kadrosuna
katılmaya, şiddeti araç olarak kullanan bir örgütün elemanı olmaya itmektedir.
46. Buna göre başvurucunun iddialarının, haberleşme hürriyetine
yönelik kısıtlamanın Anayasa’nın 22. maddesi anlamında demokratik toplumda kamu
düzeninin korunması ve suç işlenmesinin önlenmesi için ihtiyaç duyulan
demokratik toplum düzenin gereklerine aykırı olduğu düşünülemez.
47. Bu kapsamda başvuruya konu mektubun içeriğinde yer alan
ifadelere yönelik olarak yapılan müdahalede, mektuba özgükabul
edilebilir makul gerekliliklerin somut verilere dayanılarak ortaya konulduğu
sonucuna varılmıştır. Ayrıca mektubun gönderilme saiki
dikkate alındığında başvurucunun göndermek istediği mektuba tamamen el
konulması suretiyle haberleşme hürriyetine yapılan müdahalenin amaçlanan
hedefler açısından aşırı dolayısıyla orantısızolduğu
söylenemez.
47. Bu sebeplerle başvurucunun Anayasa'nın 22. maddesinde
güvence altına alınan haberleşme hürriyetinin ihlal edilmediğine karar
verilmesi gerekir. Engin YILDIRIM ve Alparslan ALTAN bu görüşe katılmamıştır.
V. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Haberleşme hürriyetinin ihlal edildiğine ilişkin iddianın
KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA OYBİRLİĞİYLE,
B. Anayasa’nın 22. maddesinde güvence altına alınan haberleşme
hürriyetinin İHLAL EDİLMEDİĞİNE Engin YILDIRIM ve Alparslan ALTAN'ın
karşıoyu ve OYÇOKLUĞUYLA,
C. Geçici olarak muaf tutulan 198,35 TL harçtan ibaret yargılama
giderinin başvurucudan TAHSİLİNE OYBİRLİĞİYLE,
D. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE
OYBİRLİĞİYLE
24/3/2016 tarihinde karar verildi.
KARŞIOY GEREKÇESİ
1. Bolu F Tipi Yüksek Güvenlikli Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda
hükümlü olarak bulunan başvurucunun, posta yolu ile bir kişiye göndermek
istediği ve bir derginin adres olarak belirtildiği mektup, Disiplin Kurulu
Başkanlığının kararıyla alıkonulmuştur. Mektupta, 1991 yılında Diyarbakır HEP il
başkanı Vedat Aydın’ın cenazesi sırasında başvurucuya göre yaşanılan olaylar
başvurucunun diliyle doğrudan anlatılmıştır.
2. Mektup Okuma Komisyonu mektubu ve birlikte gönderilmek
istenen kartpostalı Disiplin Kuruluna göndermiş ve bu kurulun kararıyla mektup
ve kartpostal alıkonulmuştur. Kurul, kararını 5275 Sayılı
Kanunun 68/3 maddesine dayandırarak, mektubun “terör örgütü
mensuplarının örgütsel amaçlı olarak haberleşmeleri, kişi veya kuruluşları
paniğe yöneltecek yalan- yanlış beyan içermesi nedeniyle” alıkonulduğunu
belirtmiştir.
3. Somut olayda İnfaz Kurumu Disiplin Kurulu kararıyla
başvurucunun mektubu sakıncalı olduğu değerlendirmesiyle alıkonulmuştur.
Dolayısıyla anılan işlem ile kamu makamları tarafından başvurucunun haberleşme
hürriyetine bir müdahalede bulunulmuştur.
4. Yukarıda anılan müdahale, Anayasa’nın 22. maddesinin ikinci
fıkrasında belirtilen haklı sebeplerden bir veya daha fazlasına dayanmadığı,
Anayasa’nın 13. maddesinde belirtilen koşulları yerine getirmediği müddetçe
Anayasa’nın 22. maddesinin ihlalini teşkil edecektir. Bu nedenle sınırlamanın;
Anayasa’nın 13. maddesinde öngörülen öze dokunmama, Anayasa’nın ilgili
maddesinde belirtilmiş olma, kanunlar tarafından öngörülme,Anayasa’nın sözüne ve ruhuna, demokratik
toplum düzeninin ve laik Cumhuriyet’in gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı
olmama koşullarına uygun olup olmadığının belirlenmesi gerekir (Ahmet Temiz, §
36).
5. Başvurucunun haberleşme hürriyetine yapılan müdahale
kanunilik ölçütünü karşılamaktadır.
6. Başvurucunun mektup v kartpostalının, cezaevi disiplin
kurulunca denetlenmesi suretiyle haberleşme hürriyetine yapılan müdahalenin;
kamu düzeninin korunması, suç işlenmesinin önlenmesi ile cezaevlerinde asayiş
ve güvenliğin sağlanması amaçlarını taşıdığı, bunun da Anayasa'nın haberleşme
hürriyetine ilişkin 22. maddesinin ikinci fıkrası kapsamında meşru bir amaç
taşıdığı açıktır.
7. Başvurucu, Vedat Aydın’ın kamu hizmetini yürüten kişiler
tarafından önce işkenceye uğratıldığı daha sonra bu kişiler tarafından infaz
edildiğini iddia etmektedir. Bu kapsamda başvurucu, arkadaşının hazırlamış
olduğu bir kitaba katkı sunmak adına cenaze töreni sırasında ve sonrasında
yaşamış olduğunu iddia ettiği olayları kaleme almış ve bu yazıyı arkadaşına
mektup suretinde yollamak istemiştir.
8. Cezaevinde tutulmanın kaçınılmaz sonucu olarak suçun
önlenmesi ve disiplinin temini gibi cezaevinde güvenliğin sağlanmasına yönelik
kabul edilebilir makul gerekliliklerin olması durumunda hükümlü ve tutukluların
sahip oldukları haklar sınırlandırılabilir (Turan Günana,
B. No: 2013/3550, 19/11/2014, § 35). Disiplin Kurulu kararına bakıldığında
mektubun alıkonulma sebebi olarak sadece mektubun içeriğinde Kanun'un 68/3.
maddesi kapsamında sakıncalı olacak ifadelerin bulunduğu gösterilmiş ancak bu
durumun yeterli bir şekilde ve somut olarak gerekçelendirilmesi kanımca
yapılmamıştır. Dolayısıyla başvurucunun hangi sözlerinin kişi veya kuruluşları
paniğe yöneltecek yalan-yanlış beyan içerdiği ve terör örgütü mensuplarının
örgütsel amaçlı olarak haberleşmelerine sebebiyet verdiği açıklanmalıydı.
9. Kabul etmek gerekir ki "kişi veya kuruluşları paniğe
yöneltecek yalan - yanlış beyan içermesi"
sebebiyle bir mektubun tamamen ya da kısmen sakıncalı olarak gönderilmemesine
karar verilebilir. Ancak yaklaşık 25 yıl önce gerçekleştiği iddia edilen bir
olay kapsamında kişi veya kuruluşları paniğe sevk edecek niteliğe sahip olduğu
düşünülen bir mektup ile güncel konulara ilişkin bir mektubun değerlendirilmesi
aynı şekilde olmamalıdır.
10. Anayasa Mahkemesinin yerleşik içtihatları uyarınca
"Demokrasiler, temel hak ve özgürlüklerin en geniş ölçüde sağlanıp güvence
altına alındığı rejimlerdir. Temel hak ve özgürlüklerin özüne dokunup tümüyle
kullanılamaz hale getiren sınırlamalar, demokratik toplum düzeni gerekleriyle
uyum içinde sayılamaz. Bu nedenle, temel hak ve özgürlükler, istisnaî olarak ve
ancak özüne dokunmamak koşuluyla demokratik toplum düzeninin sürekliliği için
zorunlu olduğu ölçüde ve ancak yasayla sınırlandırılabilirler." (AYM,
E.2006/142, K.2008/148, 24/9/2008). Başka bir ifadeyle yapılan sınırlama hak ve
özgürlüğün özüne dokunarak kullanılmasını durduruyor veya aşırı derecede
güçleştiriyorsa etkisiz hâle getiriyorsa veya ölçülülük ilkesine aykırı olarak
sınırlama aracı ile amacı arasındaki denge bozuluyorsa demokratik toplum
düzenine aykırı olacaktır (AYM, E.2009/59, K.2011/69, 28/4/2011; AYM,
E.2006/142, K.2008/148, 17/4/2008; Fatih Taş, B. No: 2013/1461, 12/11/2014, §§
92, 93).
11. Bu kapsamda başvuruya konu mektubun içeriğinde yer alan
ifadelere yönelik olarak yapılan müdahalede, mektuba özgü kabul edilebilir
makul gerekliliklerin somut verilere dayanılarak ortaya konulmadığı sonucuna
ulaşılmıştır. Başvurucunun göndermek istediği mektuba ve kartpostala el
konulması suretiyle haberleşme hürriyetine yapılan müdahalenin amaçlanan
hedefler açısından aşırı, dolayısıyla orantısız olduğu ve bu bağlamda
demokratik bir toplumda gerekli ve ölçülülük ilkesine uygun olmadığı kanaatine
varılmıştır.
Belirtilen gerekçelerle başvurucunun Anayasa'nın 22. maddesinde
güvence altına alınan haberleşme hürriyetinin ihlal edildiği düşüncesiyle
çoğunluk kararına muhalif kalınmıştır.
KARŞIOY GEREKÇESİ
1. Başvuru, başvurucu tarafından posta yolu ile gönderilmek
istenen ve içeriğinde başvurucuya göre geçmişte yaşanılan bir olayın
anlatıldığı mektubun ceza infaz kurumu tarafından alıkonulması nedeniyle
haberleşme ve ifade özgürlüğünün, ayrımcılık yasağı ile adil yargılanma
hakkının ihlâl edildiği iddialarına ilişkindir.
2. Çoğunluk görüşüyle, mektubun gönderilme saiki
dikkate alındığında, başvurucunun göndermek istediği mektuba tamamen el
konulması suretiyle haberleşme hürriyetine yapılan müdahalenin amaçlanan
hedefler açısından aşırı ve orantısız olduğunun söylenemeyeceği gerekçesiyle
başvurucunun Anayasa'nın 22. maddesinde güvence altına alınan haberleşme
hürriyetinin ihlal edilmediği yönünde karar verilmiştir.
3. Başvuruya konu olayda Disiplin Kurulu Başkanlığınca
başvurucunun göndermek istediği mektubun sakıncalı bulunarak reddedilme sebebi,
anılan mektubun içeriğinde terör örgütü mensuplarının örgütsel amaçlı olarak
haberleşmeleri ve kişi veya kuruluşları paniğe yöneltecek ifadeler taşıması
gösterilmiştir.
4. Başvurucu, bir arkadaşının hazırlamakta olduğu bir kitaba
katkı sağlamak amacıyla yaklaşık 25 yıl önce vefat eden Halkın Emek Partisi
Diyarbakır İl Başkanının cenaze töreni sırasında ve sonrasında yaşamış olduğunu
iddia ettiği olayları kaleme almış ve bu yazıyı arkadaşına yollamak istemiştir.
5. 26/9/2013 tarihinde Mektup Okuma Komisyonuna gelen mektupla
ilgili olarak Disiplin Kurulunca yapılan inceleme sonucunda 26/9/2013 tarihli
ve 2013/886-135 sayılı kararla, mektubun “terör örgütü mensuplarının örgütsel
amaçlı olarak haberleşmeleri, kişi veya kuruluşları paniğe yöneltecek yalan - yanlış beyan içermesi nedeniyle” alıkonulmasına
karar verilmiştir.
6. Başvurucu bu karara karşı Bolu İnfaz Hâkimliğine şikâyette
bulunmuş, İnfaz Hâkimliği 22/10/2013 tarihli ve E.2013/1793, K.2013/1836 sayılı
kararla, 5275 sayılı Kanunun 68/3 maddesinde kurumun asayiş ve güvenliğini
tehlikeye düşüren, görevlileri hedef gösteren, terör ve çıkar amaçlı suç örgütü
veya diğer suç örgütü mensuplarının haberleşmesini sağlayan, kişi veya
kuruluşları paniğe yöneltecek yalan ve yanlış bilgileri, tehdit ve hakareti
içeren mektup, faks ve telgrafların hükümlüye verilmeyeceği ve hükümlü
tarafından yazılmış ise gönderilmeyeceğine ilişkin hükme atıfta bulunarak
itiraza konu mektubun incelenmesinde, dosya kapsamı ile birlikte
değerlendirildiğinde Ceza İnfaz Kurumu kararının usul ve yasaya uygun bulunduğu
gerekçesiyle itirazın reddine karar vermiştir.
7. Anayasa Mahkemesinin yerleşik içtihatlarında vurgulandığı
üzere, "Demokrasiler, temel hak ve özgürlüklerin en geniş ölçüde sağlanıp
güvence altına alındığı rejimlerdir. Temel hak ve özgürlüklerin özüne dokunup
tümüyle kullanılamaz hale getiren sınırlamalar, demokratik toplum düzeni
gerekleriyle uyum içinde sayılamaz. Bu nedenle, temel hak ve özgürlükler,
istisnaî olarak ve ancak özüne dokunmamak koşuluyla demokratik toplum düzeninin
sürekliliği için zorunlu olduğu ölçüde ve ancak yasayla
sınırlandırılabilirler." (AYM, E.2006/142, K.2008/148, 24/9/2008). Başka
bir ifadeyle yapılan sınırlama hak ve özgürlüğün özüne dokunarak kullanılmasını
durduruyor veya aşırı derecede güçleştiriyorsa etkisiz hâle getiriyorsa veya
ölçülülük ilkesine aykırı olarak sınırlama aracı ile amacı arasındaki denge
bozuluyorsa demokratik toplum düzenine aykırı olacaktır (AYM, E.2009/59,
K.2011/69, 28/4/2011; AYM, E.2006/142, K.2008/148, 17/4/2008; Fatih Taş, B. No:
2013/1461, 12/11/2014, §§ 92, 93)
8. Mektup gönderme ve almanın ceza infaz kurumlarında bulunan ve
statülerinden dolayı birçok temel hak ve özgürlükten mahrum bırakılan hükümlü
ve tutukluların dış dünya ile en önemli bağlantıları olduğu gerçeği göz ardı
edilemez. Bu nedenle hükümlü ve tutukluların dış dünyayla birtakım
sınırlamalara tabi olsa da iletişim sürdürmelerinin sağlanması gerekir. Bununla
birlikte hükümlü ve tutukluların haberleşmelerini düzenleyen mevzuat
çerçevesinde suç işlenmesinin önlenmesi, kamu düzeninin ve cezaevi güvenliğinin
korunması gibi makul gerekçelerle ihlal etme riski ve örgütsel yazışmaların
denetlenmesi ve gerektiğinde engellenmesi demokratik bir toplumda gerekli bir
müdahale olarak kabul edilebilir. Ancak bu müdahale gerçekleştirilirken
müdahale edilen alanın hükümlü ve tutuklunun haberleşme hürriyeti ile ilgili
olduğu göz önünde tutulmalı, temel hak ve özgürlüklerin sınırlandırılmasına
yönelik başta 13. madde olmak üzere diğer anayasal kurallara uygun
davranılmalıdır. Cezaevi yetkili kurullarının verdiği kararları denetleyen
yargı makamlarının konuyu mevzuata uygunluk yanında temel hakların
sınırlandırılması açısından da değerlendirmeleri gerekir.
9. Cezaevinde tutulmanın kaçınılmaz sonucu olarak suçun
önlenmesi ve disiplinin temini gibi cezaevinde güvenliğin sağlanmasına yönelik
kabul edilebilir makul gerekliliklerin olması durumunda hükümlü ve tutukluların
sahip oldukları haklar sınırlandırılabilir (Turan Günana,
B. No: 2013/3550, 19/11/2014, § 35). Bu kapsamda mektubun tamamında ya da
mektup içeriğinin bir kısmında yer alan ifadelerin, 5275 sayılı Kanun'un 68.
maddesinde yer verilen sebeplerden en az birisinin olduğunun yeterli bir
şekilde, özellikle cezaevi idareleri tarafından gerekçelendirilmesi
gerekmektedir. Dolayısıyla mektupta yer alan hangi beyanların kişi veya
kuruluşları paniğe yöneltecek yalan-yanlış beyan içerdiği ve terör örgütü
mensuplarının örgütsel amaçlı olarak haberleşmelerine sebebiyet verdiği
açıklanmalıdır.
10. Kanun maddesinde geçen ibarelerin tekrarından ibaret
gerekçelerle bireylerin temel hak ve özgürlüklerinin kısıtlanmasına imkân
verilmesi, bu hak ve özgürlükleri ortadan kaldırmaya ve içini boşaltmaya
yönelik uygulamaların önünü açacaktır. Bu nedenle, zaten öznel durum ve
statüleri itibariyle birçok temel hak ve özgürlükten yoksun bulunan ve çok
sınırlı bir alanda hak ve özgürlüklerini kullanabilen hükümlü ve tutuklular
karşısında çok geniş bir alanda kamu gücü ve yetkiler kullanan cezaevi ve infaz
makamlarının temel hak ve özgürlüklere yönelik müdahalelerinin
sınırlandırılması gerekir.
11. Eldeki işte başvurucunun yazıda anlattığı husus bir cenaze
töreninde yaşanan olaylara ilişkin kişisel gözlemlerinden ibarettir. Anlatımlar
içerisinde geçen birkaç cümle katı bir yorumla sakıncalı olarak görülebilirse de, Disiplin Kurulu ve bunu denetleyen mahkeme kararlarında
mektubun içeriğiyle ilgili somut ve yeterli değerlendirme yapılmadığı gibi,
mektubun tümüyle alıkonulması yerine sakıncalı olan kısımların çıkarılarak
gönderilmesine yönelik İnfaz Tüzüğünün 123. maddesi hükmünün neden
uygulanmadığına ilişkin bir açıklamaya da yer verilmemiştir. Kurul ve Mahkeme
kararlarında kanundaki ibareler tekrarlanarak, somut olay ve durumla ilgili
olmayan gerekçeyle mektubun alıkonulmasına karar verilmiştir.
12. İnfaz Hâkimliği ise "dosya kapsamıda
hep birlikte değerlendirildiğinde" şeklindeki gerekçeyle Disiplin Kurulu
kararına karşı yapılan şikâyette yeni bir gerekçe göstermiştir. Bununla beraber
İnfaz Hâkimliğinin kararından tam olarak neyin kastedildiği anlaşılamamaktadır.
13. Ayrıca belirtmek gerekir ki "kişi veya kuruluşları
paniğe yöneltecek yalan - yanlış beyan içermesi"
sebebiyle bir mektubun tamamen ya da kısmen sakıncalı bulunarak
gönderilmemesine karar verilebilir. Ancak yaklaşık 25 yıl önce gerçekleştiği
iddia edilen bir olay kapsamında kişi veya kuruluşları paniğe sevk edecek
niteliğe sahip olduğu düşünülen bir mektup ile güncel konulara ilişkin bir
mektubun değerlendirilmesi aynı şekilde olmamalıdır.
14. Açıklanan nedenlerle başvurucunun 22. maddesinde güvence
altına alınan haberleşme hürriyetinin ihlal edildiğine karar verilmesi
gerektiğini düşündüğümden çoğunluğun aksi yöndeki kararına katılmadım.