TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
NEVZAT ETİZ BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2013/7134)
|
|
Karar Tarihi: 6/10/2015
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Burhan ÜSTÜN
|
Üyeler
|
:
|
Serruh
KALELİ
|
|
|
Hicabi
DURSUN
|
|
|
Kadir ÖZKAYA
|
|
|
Rıdvan GÜLEÇ
|
Raportör
|
:
|
Hüseyin TURAN
|
Başvurucu
|
:
|
Nevzat ETİZ
|
Vekili
|
:
|
Av. İlhan GÜNGÖR
|
I. BAŞVURUNUN
KONUSU
1. Başvuru, somut gerekçelere
dayandırılmadan uzun süre tutuklu olarak yargılanma nedeniyle kişi özgürlüğü ve
güvenliği hakkının ihlal edilmesi iddialarına ilişkindir.
II. BAŞVURU
SÜRECİ
2. Başvuru, 11/9/2013 tarihinde
Adana 7. Ağır Ceza Mahkemesi vasıtasıyla yapılmıştır. Dilekçe ve eklerinin
idari yönden yapılan ön incelemesi neticesinde başvurunun Komisyona sunulmasına
engel teşkil edecek bir eksikliğinin bulunmadığı tespit edilmiştir.
3. Birinci Bölüm Üçüncü
Komisyonunca 18/4/2014 tarihinde, kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
4. Bölüm Başkanı tarafından
12/6/2014 tarihinde başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin
birlikte yapılmasına ve başvuru belgesinin bir örneğinin görüş için Adalet
Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmesine karar verilmiştir.
5. Başvuru konusu olay ve
olgular 12/6/2014 tarihinde Bakanlığa bildirilmiştir. Bakanlık, 9/7/2014
tarihli yazısında Anayasa Mahkemesinin önceki kararlarına ve bu kapsamda
sunulan görüşlerine atfen başvuru hakkında görüş sunmayacağını bildirmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
A. Olaylar
6. Başvuru formu ve eklerinde
ifade edildiği şekliyle olaylar özetle şöyledir:
7. Başvurucu, silahlı terör
örgütü üyesi olma suçunu işlediği iddiasıyla Mersin 3. Sulh Ceza Mahkemesinin
6/9/2011 tarihli ve 2011/226 sayılı kararıyla tutuklanmıştır.
8. Mahkemenin tutuklama
gerekçesi şu şekildedir:
“…Üzerine atılı Silahlı Terör Örgütüne Üye Olma
suçundan şüphelinin üzerine atılı suçun vasıf ve mahiyeti, mevcut delil durumu,
CMK.100/1 maddesi uyarınca, kuvvetli suç şüphesinin varlığının bulunması,
sanığın kaçması ve saklanması ve delillerin yok edilmesi ihtimalinin ayrıca
şüphelinin üzerine atılı suçun CMK.100/3-7 maddesinde yer alan suçlardan da
olması dikkate alınarak şüphelinin CMK 100/1-2-a-b/1, 100/3-7, 100/11 ve 101.
maddeleri gereğince tutuklanmasına karar verilmiştir. ”
9. Başvurucu hakkında Adana
Cumhuriyet Başsavcılığı (250. madde ile görevli) tarafından “PKK terör örgütü adına suç işlemek, tehlikeli maddeleri izinsiz olarak bulundurmak ve
genel güvenliği kasten tehlikeye sokmak” suçlarını işlediği iddiasıyla
kamu davası açılmıştır.
10. Diğer şüphelilerle birlikte
başvurucu hakkında kamu davasının açılma nedenleri iddianamede şu şekilde yer
almıştır:
“… terör örgütünün amaç, eylem ve talimatları
doğrultusunda Mersin ilinde örgütsel faaliyet yürütmek, örgüte katılımları
organize etmek, gençleri provoke ederek yönlendirmek amacıyla APOCU GENÇLİK
İNSİYATİFİ isimli eylem gurubu oluşturdukları ve oluşum içerisinde sorumlu
düzeyde görev aldıkları, PKK/KONGRA- GEL terör örgütü liderinin avukatları aracılığıyla
27 Temmuz 2011 tarihinde yaptığı eylem çağrıları doğrultusunda 4/9/2011 günü
saat 01:00 sıralarında Güneş Mahallesindeki ….. sayılı adrese yönelik kiralık araçlar kullanılarak bombalı
saldırı eylemini gerçekleştirdiklerinin anlaşıldığı… ”
11. Adana 7. Ağır Ceza
Mahkemesinin E.2011/183 sayılı dosyasında 10/11/2011 tarihinde tensiben yapılan incelemesinde başvurucunun “mevcut delil durumu, atılı suçun vasıf ve mahiyeti,
kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren olguların bulunması, tutuklu kalınan
süre” dikkate alınarak tutukluluk hâlinin devamına karar
verilmiştir.
12. Derece Mahkemesince “yapılacak işlemler, mevcut duruşma günleri ve işin
kapsamı dikkate alınarak tutuklu sanığın tutukluluk durumunun” 9/12/2011
ve 6/1/2012 tarihlerinde dosya üzerinden incelenmesine karar verilmiştir.
13. Mahkemenin 25/1/2012 tarihli
celsesinde “üzerine atılı suçların niteliği,
mevcut kanıt durumu, kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren olguların
bulunması ve tutuklu kalınan süre” gerekçeleriyle başvurucunun
tutukluluk hâlinin devamına karar verilmiştir.
14. Başvurucunun tahliye
talepleri sırasıyla 9/4/2012, 16/7/2012 ve 14/11/2012 tarihli celselerde
reddedilmiş ve tutukluluk hâlinin devamına karar verilmiştir.
15. Mahkemenin 7/9/2012 tarihli
tutukluluk incelemesinde “müşteki ifadeleri,
5/9/2011 tarihli şüpheli Ö.E.’ye ait Tina Roje adlı facebook sayfasının inceleme ve çözüm tutunağı,
fotoğraf inceleme tutanağı ve tespit tutanağı, olay yeri inceleme raporu ve tüm
dosya kapsamında bulunan deliller, sanığın üzerine atılı suçları işlediği
hususunda kuvvetli suç şüphesi oluşturduğu, adli kontrol hükümlerinin yetersiz
kalacağı, sanığın tutuklulukta geçirdiği süre dikkate alındığında uygulanan
tedbirin orantılı olduğu” gerekçeleriyle başvurucunun tutukluluk
hâlinin devamına karar verilmiştir.
16. Başvurucu, 17/7/2013 tarihli
celsede “üzerine atılı suçların niteliği,
mevcut kanıt durumu, hakkında kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren
olguların bulunması, tanık beyanında sanık aleyhinde verilen bilgiler, bu
kapsamda bir kısım delilin henüz toplanmamış olması ve tutuklu kalınan süre”
gerekçeleriyle verilen tutukluluk hâlinin devamına ilişkin karara karşı Adana
6. Ağır Ceza Mahkemesinde itiraz etmiştir.
17. Adana 6. Ağır Ceza
Mahkemesi, 31/7/2013 tarihli ve 2013/453 Değişik İş sayılı kararında “üzerine atılı suçun CMK 100 ve devamı maddesi
kapsamında olması, dosya kapsamı, kanıt durumu, atılı suçu işlediğine dair
kuvvetli suç şüphesinin bulunması, ifade tutanakları, delillerin henüz tam
olarak toplanmamış olması ve tutuklu kaldığı süre dikkate alındığında Adli
Kontrol Hükümlerinin yetersiz kaldığı, tutuklama tedbirinin suç ve cezaya göre
ölçülü olduğu” gerekçesiyle itirazın reddine karar vermiştir.
18. Bu karar başvurucuya
12/8/2013 tarihinde tebliğ edilmiştir.
19. Başvurucu 11/9/2013
tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
20. UYAP üzerinden edinilen
bilgiye göre Adana 7. Ağır Ceza Mahkemesinin, 6/3/2014 tarihinde yürürlüğe
giren 6526 sayılı Terörle Mücadele Kanunu ve Ceza Muhakemesi Kanunu ile Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un 1. maddesiyle kapatılması
neticesinde dosya Mersin 1. Ağır Ceza Mahkemesine devredilmiştir.
21. Mersin 1. Ağır Ceza
Mahkemesi, 29/5/2014 tarihinde savunmanın alınmış olmasını ve tutuklulukta
geçen süreyi dikkate alarak başvurucunun tahliyesine karar vermiştir.
B. İlgili
Hukuk
22. 26/9/2004 tarihli ve 5237
sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 314. maddesi şöyledir:
“(1) Bu kısmın dördüncü ve beşinci bölümlerinde yer alan
suçları işlemek amacıyla, silahlı örgüt kuran veya yöneten kişi, on yıldan onbeş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
(2) Birinci fıkrada tanımlanan örgüte üye olanlara, beş
yıldan on yıla kadar hapis cezası verilir.”
23. 5237 sayılı Kanun’un 170.
maddesi şöyledir:
(1) Kişilerin hayatı, sağlığı veya malvarlığı
bakımından tehlikeli olacak biçimde ya da kişilerde korku, kaygı veya panik
yaratabilecek tarzda;
a) Yangın çıkaran,
b) Bina çökmesine, toprak kaymasına, çığ
düşmesine, sel veya taşkına neden olan,
c) Silahla ateş eden veya patlayıcı madde
kullanan,
Kişi, altı aydan üç yıla kadar hapis cezası
ile cezalandırılır.
(2) Yangın, bina çökmesi, toprak kayması, çığ
düşmesi, sel veya taşkın tehlikesine neden olan kişi, üç aydan bir yıla kadar
hapis veya adlî para cezası ile cezalandırılır.
24. 5237 sayılı Kanun’un 174.
maddesi şöyledir:
(1) Yetkili makamlardan gerekli izni almaksızın, patlayıcı,
yakıcı, aşındırıcı, yaralayıcı, boğucu, zehirleyici, sürekli hastalığa yol
açıcı nükleer, radyoaktif, kimyasal, biyolojik maddeyi imal, ithal veya ihraç
eden, ülke içinde bir yerden diğer bir yere nakleden, muhafaza eden, satan,
satın alan veya işleyen kişi, üç yıldan sekiz yıla kadar hapis ve beşbin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır.
Yetkili makamların izni olmaksızın, bu fıkra kapsamına giren maddelerin
imalinde, işlenmesinde veya kullanılmasında gerekli olan malzeme ve teçhizatı
ihraç eden kişi de aynı ceza ile cezalandırılır.
(2) Bu fiillerin suç işlemek için teşkil edilmiş bir örgütün
faaliyeti çerçevesinde işlenmesi halinde, verilecek ceza yarı oranında
artırılır.
25. 12/4/1991 tarihli ve 3713
sayılı Terörle Mücadele Kanunu’nun 5. maddesi şöyledir:
“3 ve 4 üncü maddelerde yazılı
suçları işleyenler hakkında ilgili kanunlara göre tayin edilecek hapis cezaları
veya adlî para cezaları yarı oranında artırılarak hükmolunur. Bu suretle tayin
olunacak cezalarda, gerek o fiil için, gerek her nevi
ceza için muayyen olan cezanın yukarı sınırı aşılabilir. Ancak, müebbet hapis
cezası yerine, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına hükmolunur.”
26. 4/12/2004 tarihli ve 5271
sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 100. maddesi şöyledir:
“(1) Kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren olguların ve
bir tutuklama nedeninin bulunması halinde, şüpheli veya sanık hakkında
tutuklama kararı verilebilir. İşin önemi, verilmesi beklenen ceza veya güvenlik
tedbiri ile ölçülü olmaması halinde, tutuklama kararı verilemez.
(2) Aşağıdaki hallerde bir tutuklama nedeni var sayılabilir:
a) Şüpheli veya sanığın kaçması, saklanması veya kaçacağı
şüphesini uyandıran somut olgular varsa.
b) Şüpheli veya sanığın davranışları;
1. Delilleri yok etme, gizleme veya değiştirme,
2. Tanık, mağdur veya başkaları üzerinde baskı yapılması
girişiminde bulunma,
Hususlarında kuvvetli şüphe oluşturuyorsa.
(3) Aşağıdaki suçların işlendiği hususunda kuvvetli şüphe
sebeplerinin varlığı halinde, tutuklama nedeni var sayılabilir:
a) 26.9.2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk
Ceza Kanununda yer alan;
…
11. Anayasal Düzene ve Bu Düzenin İşleyişine Karşı Suçlar
(madde 309, 310, 311, 312, 313, 314, 315),
...”
27. 5271 sayılı Kanun’un 101.
maddesi şöyledir:
“(1) Soruşturma evresinde şüphelinin tutuklanmasına Cumhuriyet
savcısının istemi üzerine sulh ceza hâkimi tarafından, kovuşturma evresinde
sanığın tutuklanmasına Cumhuriyet savcısının istemi üzerine veya re’sen mahkemece karar verilir. Bu istemlerde mutlaka
gerekçe gösterilir ve adlî kontrol uygulamasının yetersiz kalacağını belirten
hukukî ve fiilî nedenlere yer verilir.
(2) Tutuklamaya, tutuklamanın devamına veya bu husustaki bir
tahliye isteminin reddine ilişkin kararlarda;
a) Kuvvetli suç şüphesini,
b) Tutuklama nedenlerinin varlığını,
c) Tutuklama tedbirinin ölçülü olduğunu,
gösteren deliller somut olgularla gerekçelendirilerek
açıkça gösterilir. Kararın içeriği şüpheli veya sanığa sözlü olarak bildirilir,
ayrıca bir örneği yazılmak suretiyle kendilerine verilir ve bu husus kararda
belirtilir.
(3) Tutuklama istenildiğinde, şüpheli veya sanık, kendisinin
seçeceği veya baro tarafından görevlendirilecek bir müdafiin
yardımından yararlanır.
(4) Tutuklama kararı verilmezse, şüpheli veya sanık derhâl
serbest bırakılır.
(5) Bu madde ile 100 üncü madde
gereğince verilen kararlara itiraz edilebilir.”
28. 5271 sayılı Kanun’un 102.
maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:
“Ağır ceza mahkemesinin görevine giren işlerde, tutukluluk
süresi en çok iki yıldır. Bu süre, zorunlu hallerde, gerekçesi gösterilerek
uzatılabilir; uzatma süresi toplam üç yılı geçemez.”
IV. İNCELEME VE GEREKÇE
29. Mahkemenin 6/10/2015
tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvurucunun 11/9/2013 tarihli ve 2013/7134
numaralı bireysel başvurusu incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun
İddiaları
30. Başvurucu, hukuka aykırı
olarak ve somut gerekçelere dayanmadan soyut ifadelerle tutukluluk hâlinin
devamına karar verildiğini belirterek Anayasa’nın 19. maddesinin ihlal
edildiğini iddia etmiş ve tazminat talebinde bulunmuştur.
B. Değerlendirme
31. Başvurucunun şikâyeti, tutukluğunun devamına ilişkin
kararların gerekçelerinin yeterli olmaması ile ilgilidir. Bu nedenle
başvurunun, tutukluluk süresinin makul olmadığı kapsamında Anayasa’nın 19.
maddesinin yedinci fıkrası çerçevesinde incelenmesi gerektiği sonucuna
varılmıştır.
1. Kabul Edilebilirlik Yönünden
32. Başvurucunun tutukluluk
süresinin makul süreyi aştığı şikâyetinin açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve
başka bir kabul edilemezlik nedeni de bulunmadığından kabul edilebilir olduğuna
karar verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
33. Anayasa’nın 19. maddesinin yedinci fıkrası şöyledir:
“Tutuklanan kişilerin, makul süre içinde yargılanmayı ve
soruşturma veya kovuşturma sırasında serbest bırakılmayı isteme hakları vardır.
Serbest bırakılma ilgilinin yargılama süresince duruşmada hazır bulunmasını
veya hükmün yerine getirilmesini sağlamak için bir güvenceye bağlanabilir.”
34. Anayasa’nın 19. maddesinin
yedinci fıkrasında bir ceza soruşturması kapsamında tutuklanan kişilerin,
yargılamanın makul sürede bitirilmesini ve soruşturma veya kovuşturma sırasında
serbest bırakılmayı isteme hakları güvence altına alınmıştır.
35. Tutukluluk süresinin makul
olup olmadığı konusunun genel bir ilke çerçevesinde değerlendirilmesi mümkün
değildir. Bir sanığın tutuklu olarak bulundurulduğu sürenin makul olup olmadığı
her davanın kendi özelliklerine göre değerlendirilmelidir. Tutukluluğun devamı
ancak masumiyet karinesine rağmen Anayasa’nın 19. maddesinde güvence altına
alınan kişi hürriyeti ve güvenliği hakkından daha ağır basan gerçek bir kamu
yararının mevcut olması durumunda haklı bulunabilir (Murat Narman, B. No: 2012/1137, 2/7/2013, § 61).
36. Bir davada tutukluluğun
belli bir süreyi aşmamasını sağlamak, öncelikle derece mahkemelerinin
görevidir. Bu amaçla yukarıda belirtilen kamu yararı gereğini etkileyen tüm
olayların derece mahkemeleri tarafından incelenmesi ve serbest bırakılma
taleplerine ilişkin kararlarda bu olgu ve olayların ortaya konması gerekir (Murat Narman, § 62).
37. Devam eden tutukluluğun
hukuka aykırı olduğu iddiasıyla yapılan bireysel başvurularda şikâyetlerin
temel amacı, tutukluluğun hukuka aykırı olduğunun ya da devamını haklı kılan
sebep veya sebeplerin bulunmadığının tespitidir. Bu tespit yapıldığı takdirde
buna bağlı olarak ilgilinin tutukluluk hâlinin devamına gerekçe olarak
gösterilen hukuki sebeplerin varlığı sona erecek ve böylece kişinin serbest
kalmasının yolu açılabilecektir. Bu amaçla yapılan bir başvuruda itirazın,
kanun yolunda çelişmeli yargılama ve/veya silahların eşitliği gibi ilkelere
uygun olarak bir inceleme yapılıp yapılmadığı da dikkate alınacaktır.
Dolayısıyla belirtilen nedenlerle ve serbest bırakılmayı temin edebilecek bir
karar alma amacıyla yapılacak bireysel başvuruların, olağan kanun yolları
tüketilmek şartıyla tutukluluk hâli devam ettiği sürece yapılabilmesi mümkündür
(Korcan Pulatsü, B. No:
2012/726, 2/7/2013, § 30).
38. Tutuklama tedbirine; kişilerin
suçluluğu hakkında kuvvetli belirti bulunmasının yanı sıra bu kişilerin
kaçmalarını, delillerin yok edilmesini veya değiştirilmesini önlemek maksadıyla
başvurulabilir. Başlangıçtaki bu tutuklama nedenleri belli bir süreye kadar
tutukluluğun devamı için yeterli görülebilirse de bu süre geçtikten sonra
uzatmaya ilişkin kararlarda tutuklama nedenlerinin devam ettiğinin
gerekçeleriyle birlikte gösterilmesi gerekir. Bu gerekçeler “ilgili” ve “yeterli” görüldüğü takdirde yargılama sürecinin özenli
yürütülüp yürütülmediği de incelenmelidir. Davanın karmaşıklığı, organize
suçlara dair olup olmadığı veya sanık sayısı gibi faktörler sürecin işleyişinde
gösterilen özenin değerlendirilmesinde dikkate alınır. Tüm bu unsurların
birlikte değerlendirilmesiyle sürenin makul olup olmadığı konusunda bir sonuca
ulaşılabilir (Savaş Çetinkaya, B.
No: 2012/1303, 21/11/2013, § 53).
39. Dolayısıyla Anayasa’nın 19.
maddesinin yedinci fıkrasının ihlal edilip edilmediğinin değerlendirmesinde
esas olarak serbest bırakılma taleplerine ilişkin kararların gerekçelerine
bakılmalı ve tutuklu bulunan kişiler tarafından yapılan tutukluluğa itiraz
başvurularında sunulan belgeler çerçevesinde kararların yeterince
gerekçelendirilmiş olup olmadığı göz önüne alınmalıdır Öte yandan hukuka uygun
olarak tutuklanan bir kişinin, suç işlediği yönünde kuvvetli belirti ve
tutuklama nedeninin varlığı devam ettiği sürece ilke olarak belli bir süreye
kadar tutukluluk hâlinin makul kabul edilmesi gerekir (Murat Narman, §§ 63, 64).
40. Makul sürenin
hesaplanmasında sürenin başlangıcı; başvurucunun ilk kez yakalanıp gözaltına
alındığı durumlarda bu tarih, doğrudan tutuklandığı durumlarda ise tutuklanma
tarihidir. Sürenin sonu ise kural olarak kişinin serbest bırakıldığı ya da ilk
derece mahkemesince hüküm verildiği tarihtir (Savaş
Çetinkaya, § 56).
41. Adana 7. Ağır Ceza
Mahkemesinin tutukluluğun devamına ilişkin kararlarında gerekçe olarak “suçun niteliği, kanıt durumu, dosya içeriği, atılı
suçun yasada öngörülen ceza miktarı ve tutuklu kalınan süre” hususlarının
yer aldığı görülmektedir.
42. Başvuru dosyasının
incelenmesinden, Adana 7. Ağır Ceza Mahkemesinde tutuklu olarak yürütülen
yargılamada bireysel başvuru yapıldığı tarihe kadar toplam yirmi iki celse
duruşma yapıldığı, bu duruşmalarda sanıklardan biri hakkında yaş durumunun
tespiti için yazışmaların yapıldığı ve bunun sonucunun beklendiği, delillerin
toplanması, müşteki ve tanıkların dinlenmesi için duruşmaların ertelendiği
tespit edilmiştir.
43. Kişinin suç işlediği yönünde
kuvvetli belirtilerin ve tutuklama nedenlerinin varlığı devam ettiği sürece
ilke olarak tutukluluk belli bir süreye kadar makul kabul edilebilir (Savaş Çetinkaya, § 53). Somut olayda
başvurucunun, özgürlüğünden mahrum bırakıldığı 6/9/2011 tarihi ile tutukluluğun
devamına ilişkin karara itirazın reddedildiği 31/7/2013 tarihi arasında tutuklu
kaldığı süre 1 yıl 10 ay 25 gün, itirazın reddi ile serbest bırakıldığı
29/5/2014 tarihi arasında geçen süre ise 9 ay 28 gündür. Bu durumda makul süre
açısından dikkate alınması gereken tutukluluk süresi 2 yıl 8 ay 25 gündür
44. Başvurucunun silahlı terör
örgütüne üye olma, tehlikeli maddeleri izinsiz olarak bulundurma ve genel
güvenliği kasten tehlikeye sokma suçlarından tutuklanması ve mahkemece atılı
suçu işlediğine dair kuvvetli suç şüphesinin varlığı, sanığa verilmesi muhtemel
ceza miktarı dikkate alındığında tutuklamanın ölçülü olması, kaçma şüphesinin
bulunması, tutuklulukta geçirilen süre ve adli kontrol hükümlerinin yetersiz
kalacağı dikkate alınarak tutukluluğun devamına karar verilmiştir.
45. Mahkemece verilen
tutukluluğun devamına ilişkin kararların gerekçeleri incelendiğinde bu
gerekçelerin tutukluluğun devamının hukuka uygunluğunu ve meşruluğunu haklı
gösterecek özen ve içerikte olduğu görülmektedir. Somut olayda başvurucuya isnat
edilen suçun niteliği, isnat edilen suçla ilgili kuvvetli şüphenin varlığını
objektif olarak ortaya koyan deliller ve tutukluluğun devamına ilişkin
gerekçeler ile tutukluluk süresi dikkate alındığında tutukluluk hâlinin
devamına ilişkin gerekçelerin ilgili ve yeterli olmadığı söylenemez.
Dolayısıyla başvurucunun özgürlüğünden yoksun bırakıldığı 2 yıl 8 aylık 25
günlük süre somut davanın koşullarında makuldür.
46. Başvurucunun tutukluluk
hâlinin devam ettiği ilk derece yargılaması sürecinde tutukluluk nedeniyle
yargılamanın yürütülmesinde gösterilmesi gereken özel hassasiyetin yargılama
makamınca gösterilmediği sonucuna varılması için bir neden de bulunmamaktadır.
47. Açıklanan nedenlerden dolayı
hukuka aykırı olarak ve somut gerekçelere dayanmadan soyut ifadelerle
tutukluluk hâlinin devamına karar verildiği şikâyet bakımından Anayasa’nın 19.
maddesinin yedinci fıkrasının ihlal
edilmediğine karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan
gerekçelerle;
A. Başvurucunun tutukluluk
süresinin makul olmadığı şikâyetinin KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa’nın 19. maddesinin
7. fıkrasının İHLAL EDİLMEDİĞİNE,
C. Yargılama giderlerinin
başvurucu üzerinde bırakılmasına
6/10/2015
tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.