TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
TURGUT TAYYAR BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2013/7168)
|
|
Karar Tarihi: 15/10/2014
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Serruh
KALELİ
|
Üyeler
|
:
|
Burhan
ÜSTÜN
|
|
|
Nuri
NECİPOĞLU
|
|
|
Hicabi
DURSUN
|
|
|
Hasan
Tahsin GÖKCAN
|
Raportör
|
:
|
Seyit
Abdulhakim ŞAHİN
|
Başvurucu
|
:
|
Turgut
TAYYAR
|
Vekili
|
:
|
Av.
Mecit KOŞMAN
|
I. BAŞVURUNUN
KONUSU
1. Başvurucu, kadastro çalışmaları
sırasında Maliye Hazinesi adına tespit gören taşınmazına ilişkin tapu kaydının
iptali ile adına tescil edilmesi istemiyle açtığı davanın reddedildiğini
belirterek mülkiyet hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru, 6/9/2013 tarihinde
İstanbul Anadolu 27. Asliye Hukuk Mahkemesi vasıtasıyla yapılmıştır. Dilekçe ve
eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesi neticesinde Komisyona sunulmasına
engel bir eksikliğin bulunmadığı tespit edilmiştir.
3. Birinci Bölüm Üçüncü Komisyonunca,
18/2/2014 tarihinde başvurunun karara bağlanması için Bölüm tarafından ilke
kararı alınması gerekli görüldüğünden, Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü’nün
72. maddesinin (2) numaralı fıkrası uyarınca, kabul edilebilirlik ve esas
incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına, dosyanın Bölüme gönderilmesine
karar verilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
A. Olaylar
4. Başvuru dilekçesi ile başvuruya
konu yargılama dosyası içeriğinden tespit edilen ilgili olaylar özetle
şöyledir:
5. Başvurucu, Çanakkale ili, Bozcaada
ilçesi, Cumhuriyet Mahallesi çalışma alanında bulunan taşınmazının kadastro
çalışmaları sırasında Maliye Hazinesi adına tespit gördüğünü iddia ederek
31/5/2002 tarihinde, taşınmaza ilişkin tapu kaydının iptali ile adına tescil
edilmesi istemiyle Bozcaada Asliye Hukuk Mahkemesine dava açmıştır.
6. Mahkeme, 20/11/2002 tarih ve
E.2002/23, K.2002/52 sayılı kararı ile 10 yıllık hak düşürücü sürenin geçmiş
olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar vermiştir.
7. Başvurucunun temyizi üzerine bu
karar, Yargıtay 16. Hukuk Dairesinin 6/6/2013 tarih ve E.2013/5912, K.2013/6365
sayılı ilamıyla onanmıştır. Bu karar aleyhine karar düzeltme yoluna
gidilmemiştir.
8. Karar, 1/8/2013 tarihinde başvurucu
vekiline tebliğ edilmiştir. Bu karar aleyhine başvurucu tarafından 6/9/2013
tarihinde bireysel başvuru yoluna gidilmiştir.
B. İlgili Hukuk
9. 21/6/1987
tarih ve 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun "Kadastro
sonuçlarının ilanı" kenar başlıklı 11. maddesi şöyledir:
“ Kadastro
müdürü, kadastro tutanaklarına göre yapılan tespitlere dayanarak, askı
cetvellerini düzenler;bu cetvelleri ve pafta
örneklerini, müdüriyette ve ayrıca muhtarın çalışma yerinde 30 gün süre ile
ilan ettirir; itirazı olanların ilan süresi içinde kadastro mahkemesinde dava
açabileceklerini belirtir. Bu ilanda kadastro harçları da gösterilir.
Kadastro müdürü bu işlemleri,
kadastro ekibinin çalışma alanındaki işini bitirdiği tarihten itibaren en geç
üç ay içerisinde yapmak zorundadır.
Müdür, Genel Müdürlüğün iznini
alarak, kadastrosu henüz tamamlanmayan çalışma alanlarında mahalle bucak
merkezi ve köyde, bir ada veya mevkiden daha küçük olmamak üzere kadastro
çalışmaları sonuçlanan taşınmaz mallara ait kısmi ilanı yukarıdaki esaslara göre
yapabilir.
Bu Kanun gereğince yapılan
ilanlar, ilgili gerçek kişilere, kamu ve özel hukuk tüzelkişilerine şahsen
tebliğ edilmiş sayılır.”
9. 3402
sayılı Kanun’un "Kadastro
tutanaklarının kesinleşmesi ve hak düşürücü süre" kenar
başlıklı 12. maddesinin (3) numaralı fıkrası şöyledir:
"Bu tutanaklarda belirtilen haklara, sınırlandırma ve tespitlere
ait tutanakların kesinleştiği tarihten itibaren on yıl geçtikten sonra,
kadastrodan önceki hukuki sebeplere dayanarak itiraz olunamaz ve dava
açılamaz."
IV. İNCELEME VE GEREKÇE
10.
Mahkemenin 15/10/2014 tarihinde yapmış olduğu toplantıda, başvurucunun 6/9/2013
tarih ve 2013/7168 numaralı bireysel başvurusu incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
11. Başvurucu,
dava konusu taşınmazı 5/10/1984 tarihinde satın aldığını, 2002 yılına kadar tüm
vergilerini ödediğini, taşınmazı satmak üzere tapu dairesine gittiğinde
taşınmazın Hazine adına tespit ve tescil edildiğini öğrendiğini, tapu kaydında
ve Belediye’de adresi olduğu halde bu kayıtlara bakılmadan kimsenin okumadığı
tirajı çok düşük bir mahalli gazete ilanı ile kadastro tespit çalışmasının
sonuçlandığını, idarenin hatalı davrandığını bu sebeplerle Anayasa'nın 35.
maddesinde tanımlanan mülkiyet hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüş ve tazminat
talebinde bulunmuştur.
B. Değerlendirme
12.
30/3/2011 tarih ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama
Usulleri Hakkında Kanun’un “Bireysel başvuru
usulü” kenar başlıklı 47. maddesinin (5) numaralı fıkrası şöyledir:
“Bireysel başvurunun, başvuru yollarının tüketildiği tarihten; başvuru
yolu öngörülmemişse ihlalin öğrenildiği tarihten itibaren otuz gün içinde
yapılması gerekir. Haklı bir mazereti nedeniyle süresi içinde başvuramayanlar,
mazeretin kalktığı tarihten itibaren onbeş gün içinde
ve mazeretlerini belgeleyen delillerle birlikte başvurabilirler. Mahkeme,
öncelikle başvurucunun mazeretinin geçerli görülüp görülmediğini inceleyerek
talebi kabul veya reddeder.”
13. Anayasa
Mahkemesi İçtüzüğü’ nün “Başvuru süresi ve
mazeret” kenar başlıklı 64. maddesinin (1) numaralı fıkrası
şöyledir:
“Bireysel başvurunun, başvuru yollarının tüketildiği tarihten, başvuru
yolu öngörülmemişse ihlalin öğrenildiği tarihten itibaren otuz gün içinde
yapılması gerekir."
14. Bireysel
başvurunun ön şartlarından birisi de başvuru süresidir. Süre, başvurunun her
aşamasında dikkate alınması gereken bir usul hükmüdür.
15. Bireysel
başvuruların, 6216 sayılı Kanun'un 47. maddesinin (5) numaralı fıkrası ile İçtüzük'ün 64. maddesinin (1) numaralı fıkrası uyarınca,
başvuru yollarının tüketildiği tarihten, başvuru yolu öngörülmemiş ise ihlalin
öğrenildiği tarihten itibaren otuz gün içinde Anayasa Mahkemesine doğrudan veya
diğer mahkemeler yahut yurt dışı temsilcilikler vasıtasıyla yapılması
gerekmektedir.
16. Bununla
beraber İçtüzük’ün 64. maddesinin (2) numaralı
fıkrası uyarınca, mücbir sebep veya ağır hastalık gibi “haklı mazeret” nedeniyle otuz gün içinde
başvuru yapılamadığı takdirde, bu durumu tevsik eden belgeler ile birlikte
mazeretin kalktığı tarihten itibaren onbeş gün
içerisinde de bireysel başvuru yapma imkânı bulunmaktadır.
17. Hangi
hâllerin haklı mazeret olduğunun önceden belirlenmesi mümkün değildir. Bu
nedenle Mahkemenin, ileri sürülen mazeretin haklı olup olmadığını her
başvuruda, olayın özelliklerini dikkate alarak değerlendirmesi gerekir.
18. Somut
olayda, başvurucu vekiline, Yargıtay 16. Hukuk Dairesinin 6/6/2013 tarih ve
E.2013/5912, K.2013/6365 sayılı ilamı, 1/8/2013 tarihinde tebliğ edilmiştir.
Adli tatilin hangi mahkemelerde uygulanacağı ilgili usul kanunlarında
belirtilmiştir. 6216 sayılı Kanun ve Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü'nde
Anayasa Mahkemesinin adli tatile tabi olduğu yönünde bir hüküm bulunmadığı
dikkate alındığında, Mahkemenin adli tatil süresi içerisinde de yargısal
faaliyetlerine devam ettiği sabittir. Bu husus ayrıca Anayasa Mahkemesi Genel
Sekreterliği tarafından Mahkemeye ait resmi internet sitesinden kamuoyuna
duyurulmuştur. Bu sebeple bireysel başvuru
açısından adli tatil hükümlerinin süre hesabında dikkate alınmasına hukuken
olanak bulunmamaktadır.
19. Başvuru
yollarını tüketen Yargıtay 16. Hukuk Dairesinin 6/6/2013 tarih ve E.2013/5912,
K.2013/6365 sayılı ilamının adli tatilin ilk günü olan 1/8/2013 tarihinde
tebliğ edilmiş olması bireysel başvuru yapmasını engeller nitelikte bir husus değildir
ve haklı mazeret olarak değerlendirilemez. Aksi bir düşünce, bireysel başvuruda
kural altına alınan otuz günlük başvuru süresinin mevzuata aykırı olarak
uzayabileceği sonucunu doğurur.
20. Başvurucunun
avukatına nihai karar 1/8/2013 tarihinde tebliğ edilmiş olup, bu tarihten
itibaren en son 2/9/2013 pazartesi gününe kadar
başvuru yapılması gerekirken, 6/9/2013 tarihinde yapılan başvuruda süre aşımı
bulunduğu sonucuna varılmaktadır.
21. Açıklanan
nedenlerle, başvuru yollarının tüketildiği tarihten itibaren otuz gün içinde
yapılmayan bireysel başvurunun diğer kabul edilebilirlik şartları yönünden
incelenmeksizin “süre aşımı”
nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Başvurunun, “süre
aşımı” nedeniyle KABUL EDİLEMEZ
OLDUĞUNA, yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde bırakılmasına,
15/10/2014 tarihinde OY BİRLİĞİYLE
karar verildi.