TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
BAYRAM ALTUNTAŞ BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2014/239)
|
|
Karar Tarihi: 15/10/2014
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Serruh
KALELİ
|
Üyeler
|
:
|
Burhan ÜSTÜN
|
|
|
Nuri NECİPOĞLU
|
|
|
Hicabi
DURSUN
|
|
|
Hasan Tahsin GÖKCAN
|
Raportör
|
:
|
Hüseyin TURAN
|
Başvurucu
|
:
|
Bayram ALTUNTAŞ
|
|
|
|
I. BAŞVURUNUN
KONUSU
1. Başvurucu, hakkında
yürütülen ceza yargılaması nedeniyle kanunda öngörülen tutukluluk süresini
doldurmasına rağmen tahliye edilmediğini belirterek anayasal haklarının ihlal
edildiğini ileri sürmüştür.
II. BAŞVURU
SÜRECİ
2. Başvuru, 3/1/2014 tarihinde
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı vasıtasıyla yapılmıştır. Dilekçe ve eklerinin
idari yönden yapılan ön incelemesi neticesinde Komisyona sunulmasına engel bir
eksikliğin bulunmadığı tespit edilmiştir.
3. Birinci Bölüm Üçüncü
Komisyonunca, 31/3/2014 tarihinde başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin
Bölüm tarafından yapılmasına, dosyanın Bölüme gönderilmesine karar verilmiştir.
4. Bölüm tarafından 12/6/2014
tarihinde kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar
verilmiştir.
5. Başvuru konusu olay ve
olgular 12/6/2014 tarihinde Adalet Bakanlığına bildirilmiştir. Adalet
Bakanlığı, 14/7/2014 tarihinde daha önceki görüşlerine atıfta bulunarak
başvuruya ilişkin ayrıca görüş sunmaya gerek görülmediğini bildirmiştir.
III. OLAY VE
OLGULAR
A. Olaylar
6. Başvuru formu ve eklerinde
ifade edildiği şekliyle olaylar özetle şöyledir:
7. Başvurucu, 20/8/2009
tarihinde "kasten öldürme"
suçunu işlediği şüphesiyle Sincan 1. Sulh Ceza Mahkemesinin 2009/167 Sorgu
sayılı kararıyla tutuklanmıştır.
8. Sincan Cumhuriyet
Başsavcılığının, 5/3/2010 tarih ve E.2010/1257 sayılı iddianamesi ile başvurucu
hakkında kamu davası açılmış ve yargılama sonucunda Sincan 1. Ağır Ceza
Mahkemesinin 26/6/2012 tarih ve E.2010/83, K.2012/307 sayılı kararı ile
başvurucunun 25 yıl hapis cezası ile cezalandırılmasına karar verilmiştir.
9. Temyiz incelemesi
neticesinde Yargıtay 1. Ceza Dairesinin 7/11/2013 tarih ve E.2013/3084,
K.2013/6001 sayılı kararı ile haksız tahrikle ilgili hükmün uygulanmaması ve
koşullu salıverilmeye kadar velayet hakkından yoksun bırakmaya ilişkin karar
verilmesi gerektiği gözetilmeden karar verildiği gerekçesiyle başvurucu
hakkındaki mahkumiyet hükmünün bozulmasına karar
verilmiştir.
10. Bozma sonrası yargılama
kapsamında, Sincan 1. Ağır Ceza Mahkemesinin 2013/319 Esas sayılı dosyasında
3/12/2013 tarihinde başvurucunun tutuklu olarak yargılanmasına karar verilmiş,
aynı şekilde 26/12/2013 tarihinde başvurucunun tutukluluk halinin devamına
karar verilmiştir.
11. Başvurucu 3/1/2014 tarihinde
bireysel başvuruda bulunmuştur.
12. Sincan (Ankara Batı) 1. Ağır
Ceza Mahkemesi, 14/5/2014 tarih ve E.2013/319, K.2014/189 sayılı kararı ile
başvurucunun haksız tahrikle adam öldürme suçundan 15 yıl hapis cezası ile
cezalandırılmasına karar vermiştir.
13. Başvurucu, 16/5/2014
tarihinde hakkında verilen kararı temyiz etmiştir.
B. İlgili
Hukuk
14. 26/9/2004 tarih ve 5237
sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 81. ve 29. maddeleri.
15. 12/1/2011 tarih ve 6100
sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 11/4/2013 tarih ve 6459 sayılı Kanun’la
değişik 334., 336. ve 339. maddeleri
16. 4/12/2004 tarih ve 5271
sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 100. maddesi şöyledir:
(1) Kuvvetli suç
şüphesinin varlığını gösteren olguların ve bir tutuklama nedeninin bulunması
halinde, şüpheli veya sanık hakkında tutuklama kararı verilebilir. İşin önemi,
verilmesi beklenen ceza veya güvenlik tedbiri ile ölçülü olmaması halinde,
tutuklama kararı verilemez.
(2) Aşağıdaki hallerde bir tutuklama nedeni var sayılabilir:
a) Şüpheli veya sanığın kaçması, saklanması veya kaçacağı şüphesini
uyandıran somut olgular varsa.
b) Şüpheli veya sanığın davranışları;
1. Delilleri yok etme, gizleme veya değiştirme,
2. Tanık, mağdur veya başkaları üzerinde baskı yapılması
girişiminde bulunma,
Hususlarında kuvvetli şüphe oluşturuyorsa.
(3) Aşağıdaki suçların işlendiği hususunda kuvvetli şüphe
sebeplerinin varlığı halinde, tutuklama nedeni var sayılabilir:
a) 26.9.2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk
Ceza Kanununda yer alan;
…
2. Kasten öldürme (madde 81, 82, 83),
…
(4) (Değişik: 2/7/2012-6352/96 md.)
Sadece adlî para cezasını gerektiren veya hapis cezasının üst sınırı iki yıldan
fazla olmayan suçlarda tutuklama kararı verilemez.”
17. Aynı Kanun’un 102.
maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:
“Ağır ceza mahkemesinin görevine giren işlerde, tutukluluk
süresi en çok iki yıldır. Bu süre, zorunlu hallerde, gerekçesi gösterilerek
uzatılabilir; uzatma süresi toplam üç yılı geçemez.”
IV. İNCELEME VE GEREKÇE
18. Mahkemenin 15/10/2014
tarihinde yapmış olduğu toplantıda, başvurucunun 3/1/2014 tarih ve 2014/239
numaralı bireysel başvurusu incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun
İddiaları
19. Başvurucu, 20/8/2009
tarihinde tutuklandığını, 26/6/2012 tarihinde ceza aldığını, kararı temyiz
ettiğini ve kararın bozulduğunu, davasının halen devam ettiğini, tutukluluk
süresinin 5 yılı aştığını belirterek Anayasa’nın 19. maddesinin ihlal
edildiğini iddia etmiş, Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 102. maddesi gereğince
tahliye edilmesini ve hakkında maddi ve manevi tazminata karar verilmesini
istemiş, ayrıca adli yardım talebinde bulunmuştur
B. Değerlendirme
20. Başvurucu, tutukluluğun uzun
sürmesi nedeniyle Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 102. maddesi gereğince
tutukluluğun sonlandırılmasını istemiş, bu nedenle başvurucunun iddiası kanuni
tutukluluk süresinin aşılıp aşılmadığı kapsamında değerlendirilmiştir.
1. Adli Yardım
Talebi Yönünden
21. Anayasa Mahkemesinin
17/9/2013 tarih ve B. No: 2012/1181 sayılı kararında belirtilen adli yardım
talebinin değerlendirilmesine ilişkin ilkeler temelinde somut olayda, hükümlü
olarak ceza infaz kurumunda bulunan başvurucunun, sosyal güvenlik kapsamında
bir geliri, adına kayıtlı taşıtı veya taşınmaz malı olmadığı, geçimini önemli
ölçüde zor duruma düşürmeksizin yargılama giderlerini ödeme gücünden yoksun
olduğu sunduğu belgelerden anlaşılmaktadır. Dolayısıyla açıkça dayanaktan
yoksun olmayan başvurucunun adli yardım talebinin kabulü gerekir.
2. Kabul
Edilebilirlik Yönünden
22. Başvurucu, uzun tutukluluk
süresinin sonlandırılmaması nedeniyle haklarının ihlal edildiğini ileri
sürmüştür.
23. Başvurucunun kanuni
tutukluluk süresinin aşıldığına ilişkin şikâyetinin Anayasa’nın 19. maddesinin
üçüncü fıkrası açısından değerlendirilmesi gerekir.
24. Anayasa’nın 19. maddesinin
ilgili fıkrası şöyledir:
“Herkes, kişi hürriyeti ve güvenliğine sahiptir.
Şekil ve şartları
kanunda gösterilen:
…
Suçluluğu hakkında
kuvvetli belirti bulunan kişiler, ancak kaçmalarını, delillerin yok edilmesini
veya değiştirilmesini önlemek maksadıyla veya bunlar gibi tutuklamayı zorunlu
kılan ve kanunda gösterilen diğer hallerde hâkim kararıyla tutuklanabilir.
Hâkim kararı olmadan yakalama, ancak suçüstü halinde veya gecikmesinde sakınca
bulunan hallerde yapılabilir; bunun şartlarını kanun gösterir.
…
Tutuklanan kişilerin, makul süre içinde yargılanmayı ve
soruşturma veya kovuşturma sırasında serbest bırakılmayı isteme hakları vardır.
Serbest bırakılma ilgilinin yargılama süresince duruşmada hazır bulunmasını
veya hükmün yerine getirilmesini sağlamak için bir güvenceye bağlanabilir.
…”
25. Anayasa’nın 19. maddesinde
özgürlük ve güvenlik hakkı güvence altına alınmış ve hiçbir bireyin
özgürlüğünden keyfi bir biçimde yoksun bırakılamayacağı belirtilmiştir. 19.
maddenin birinci fıkrasında herkesin kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkına sahip
olduğu, ikinci ve üçüncü fıkralarında ise bireylerin bu haktan şekil ve
şartları kanunda gösterilen bazı istisnai durumlarda mahrum edilebileceği kuralı
yer almaktadır.
26. Buna göre, kişinin özgürlük
ve güvenlik hakkının kısıtlanması ancak Anayasa’nın 19. maddesi kapsamında
belirlenen durumlardan birinin varlığı halinde söz konusu olabilir. Bir bireyin
özgürlük ve güvenlik hakkının kısıtlanacağı durumlar sınırlı olarak
sayılmıştır. Bu çerçevede 19. maddenin üçüncü fıkrasına göre suçluluğu hakkında
kuvvetli belirti bulunan kişiler ancak kaçmalarını, delillerin yok edilmesini
ve değiştirilmesini önlemek maksadıyla hâkim kararıyla tutuklanabilir. Tutuklamanın
kanunda öngörülen şekil ve şartlara uygun olması gerekir.
27. 5271 sayılı Kanun’un 102.
maddesinin (2) numaralı fıkrasında ağır ceza mahkemesinin görevine giren
işlerde tutukluluk süresinin en çok iki yıl olduğu ve bu sürenin zorunlu
hallerde gerekçesi gösterilerek uzatılabileceği ancak uzatma süresinin toplam
üç yılı geçemeyeceği belirtilmiş olup, madde metninde uzatma süreleri dâhil
toplam tutukluluk süresinin azami 5 yıl olabileceği öngörülmektedir (bkz: Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 12/4/2011 tarih ve
E.2011/1-51, K.2011/42 sayılı kararı).
28. Bu sürenin hesabında ilk
derece mahkemesi önünde yargılama aşamasında geçen sürelerin dikkate alınması
gerekir. Zira kişi yargılanmakta olduğu davada ilk derece mahkemesi kararıyla
mahkûm edilmişse, bu kişinin hukuki durumu “bir
suç isnadına bağlı olarak tutuklu” olma kapsamından çıkmakta ve
tutmanın nedeni ilk derece mahkemesince verilen hükme bağlı olarak tutma haline
dönüşmektedir. Nitekim AİHM, mahkûmiyet kararı sonrası tutulma halini tutukluluk
olarak nitelendirmemekte ve temyiz aşamasında geçen süreyi tutukluluk süresinin
hesabında dikkate almamaktadır Aynı yaklaşım Yargıtay Ceza Genel Kurulunca da
benimsenmiş ve temyizde geçen sürenin tutukluluk süresine dâhil edilmeyeceğine
hükmedilmiştir. (B. No: 2012/338, 2/7/2013, § 41)
29. Somut olayda başvurucu
20/8/2009 tarihinde tutuklanmış ve hakkında ilk derece mahkemesince 26/6/2012
tarihinde mahkumiyet kararı verilmiştir. Bu karar
Yargıtay 1. Ceza Dairesi tarafından 7/11/2013 tarihinde bozulmuştur. Bozma
sonrası yapılan yargılama neticesinde ilk derece mahkemesi 14/5/2014 tarihinde
yeniden mahkumiyete hükmetmiş ve bu karar başvurucu tarafından temyiz
edilmiştir. Başvurucu hakkındaki dava halen derdesttir. Buna göre temyiz
aşamasında geçen süre hariç ilk derece mahkemesi önünde yargılanırken bireysel
başvurunun yapıldığı 3/1/2014 tarihi itibarıyla başvurucunun tutuklu kaldığı
süre 3 yıl 1aydır.
30. Buna göre başvurucunun
toplam tutukluluk süresinin Ceza Muhakemesi Kanun’un 102. maddesinde öngörülen
azami tutukluluk süresini aşmadığı anlaşıldığından başvurunun “açıkça dayanaktan yoksun olması”
nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan
gerekçelerle;
A. Başvurucunun yargılama giderlerini
ödeme gücünden yoksun olması ve talebinin
açıkça dayanaktan yoksun olmaması nedeniyle adli yardım talebinin
KABULÜNE,
B.
Başvurucunun, “Kanunda öngörülen azami
tutukluluk süresinin aşıldığı” iddiasının “açıkça dayanaktan yoksun olması” nedeniyle KABUL EDİLEMEZ
OLDUĞUNA,
C. Başvurucunun başvuru harcı ödemekten muaf tutulmasına,
15/10/2014
tarihinde OY BİRLİĞİYLE karar
verildi.