TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
NEZİHE ÇOKSÜER VE DİĞERLERİ
BAŞVURUSU (4)
|
(Başvuru Numarası: 2013/7287)
|
|
Karar Tarihi: 22/6/2015
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Alparslan ALTAN
|
Üyeler
|
:
|
Serdar ÖZGÜLDÜR
|
|
|
Celal Mümtaz AKINCI
|
|
|
Muammer TOPAL
|
|
|
M. Emin KUZ
|
Raportör Yrd.
|
:
|
Yusuf Enes KAYA
|
Başvurucular
|
:
|
Nezihe ÇOKSÜER
|
|
|
Meliha ESEN
|
|
|
Perihan KIRMIZI
|
|
|
Adnan GÖKALP
|
|
|
Yüksel SUBATAN
|
|
|
Harbiye GÖKALP
|
|
|
Aytan DEMİR
|
|
|
Havla ÖNEN
|
Vekilleri
|
:
|
Av. Ali AYDEMİR
|
I. BAŞVURUNUN
KONUSU
1. Başvurucular, 30/11/1967 tarihinde murisleri tarafından
Derik Tapulama Hâkimliğinde açılan kadastro tespitine itiraz davasının halen
devam ettiğini, yargılamanın makul sürede sonuçlandırılamadığını, bu sürede
taşınmazlarını kullanamadıklarını, taşınmazlarının gelirlerinden
yararlanamadıklarını belirterek, mülkiyet ve adil yargılanma haklarının ihlal
edildiğini ileri sürmüşler, tazminat talep etmişlerdir.
II. BAŞVURU
SÜRECİ
2. Başvuru, 27/9/2013 tarihinde Anayasa Mahkemesine doğrudan
yapılmıştır. Dilekçe ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesi
neticesinde Komisyona sunulmasına engel eksiklik bulunmadığı tespit edilmiştir.
3. İkinci Bölüm Üçüncü Komisyonunca, 25/7/2014 tarihinde,
kabul edilebilirlik incelemesi Bölüm tarafından yapılmak üzere, dosyanın Bölüme
gönderilmesine karar verilmiştir.
4. Bölüm Başkanı tarafından 1/12/2014
tarihinde, kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar
verilmiştir.
5. Başvuru konusu olay ve olgular ile başvurunun bir örneği
görüş için Adalet Bakanlığına gönderilmiştir. Adalet Bakanlığının 29/12/2014
tarihli yazısında, Anayasa Mahkemesinin önceki kararlarına ve bu kapsamda
sunulan görüşlerine atfen, başvuru hakkında görüş sunulmayacağı bildirilmiştir.
III. OLAY VE
OLGULAR
A. Olaylar
6. Başvuru formu ve ekleri ile başvuruya konu yargılama
dosyası içeriğinden tespit edilen ilgili olaylar özetle şöyledir:
7. Mardin ili Derik ilçesi Hisaraltı
köyünde 1967 yılında yapılan kadastro çalışmaları esnasında 109 parsel numaralı
taşınmaz, Ş.Ş. ve arkadaşları adına tespit görmüş, başvurucuların murislerinin
tespite yaptığı itiraz Mardin Tapulama Müdürlüğü tarafından reddedilmiş, bu
karardan sonra başvurucuların murisleri, Derik Tapulama Hâkimliğinde 30/11/1967
tarihinde Ş.Ş. ve arkadaşları aleyhine kadastro tespitine itiraz davası
açmışlardır.
8. Derik Tapulama Hâkimliği, 26/3/1971 tarih ve E.1967/190,
K.1971/71 sayılı karar ile hâkimlerin davadan çekinmeleri nedeniyle merci
tayini için dosyanın Yargıtaya gönderilmesine karar
vermiştir.
9. Yargıtay 4. Hukuk Dairesi, 25/5/1971 tarih, E.1971/6079,
K.1971/5135 sayılı ilâmıyla Kızıltepe Tapulama Mahkemesini davaya bakmak için
görevlendirilmiştir.
10. Kızıltepe Kadastro Mahkemesi, 20/3/1981 tarih ve
E.1972/62, K.1981/55 sayılı kararı ile Mahkemenin görevsizliğine, dosyanın
görevli Mahkeme olan Derik Kadastro Mahkemesine gönderilmesine karar vermiştir.
11. Anılan kararın temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 7. Hukuk
Dairesi, 20/10/1981 tarih ve E.1981/12550, K.1981/10612 sayılı ilâmıyla İlk
Derece Mahkemesinin kararını bozmuştur.
12. Bozma ilamı üzerine dava, Kızıltepe Kadastro Mahkemesinin
E.1982/14 sayılı dosyasına kaydedilmiştir.
13. Kızıltepe Kadastro Mahkemesinin kapatılması ve dava
dosyalarının Mardin Adliyesine devredilmesinden sonra dava dosyası, Mardin
Kadastro Mahkemesinin E.2013/82 sayılı dosyasına kaydedilmiş olup, yargılama
hâlen devam etmektedir.
14. Başvurucular, 27/9/2013 tarihinde bireysel başvuruda
bulunmuşlardır.
B. İlgili Hukuk
15. 12/1/2011 tarih ve 6100
sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 30. maddesi ile 21/6/1987 tarih ve 3402
sayılı Kadastro Kanunu’nun 25. maddesinin birinci fıkrası, 28. maddesinin
birinci fıkrası, 29. maddesinin birinci, üçüncü ve dördüncü fıkraları, 30.
maddesinin birinci ve ikinci fıkraları, 32. maddesinin birinci fıkrası ve 36.
maddesinin birinci fıkrasının son cümlesi (Bkz. B. No: 2012/12, 17/9/2013, §§
16-22).
IV. İNCELEME VE
GEREKÇE
16. Mahkemenin 22/6/2015 tarihinde yapmış olduğu toplantıda,
başvurucuların 27/9/2013 tarih ve 2013/7287 numaralı bireysel başvuruları
incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucuların İddiaları
17. Başvurucular, 30/11/1967 tarihinde murisleri tarafından
Derik Tapulama Hâkimliğinde açılan kadastro tespitine itiraz davasının Mardin
Kadastro Mahkemesinde halen devam ettiğini, yargılamanın makul sürede
sonuçlandırılamadığını, bu sürede taşınmazlarını kullanamadıklarını,
taşınmazlarının gelirlerinden yararlanamadıklarını belirterek, mülkiyet ve adil
yargılanma haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüşlerdir.
B. Değerlendirme
1. Kabul Edilebilirlik Yönünden
18. Başvuru formu ve eklerinin incelenmesi sonucunda açıkça
dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini
gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan başvurunun kabul
edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
19. Başvurucular, 30/11/1967 tarihinde murisleri tarafından
Derik Tapulama Hâkimliğinde açılan kadastro tespitine itiraz davasının Mardin
Kadastro Mahkemesinde halen devam ettiğini, yargılamanın makul sürede
sonuçlandırılamadığını, bu sürede taşınmazlarını kullanamadıklarını,
taşınmazlarının gelirlerinden yararlanamadıklarını belirterek, mülkiyet ve adil
yargılanma haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüşlerdir.
20. Anayasa ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (Sözleşme)
ortak koruma alanı dışında kalan bir hak ihlali iddiasını içeren başvurunun
kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi mümkün olmayıp (B. No: 2012/1049, 26/3/2013, § 18), Sözleşme metni
ile Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararlarından ortaya çıkan ve adil
yargılanma hakkının somut görünümleri olan alt ilke ve haklar, Anayasa’nın 36.
maddesinde yer verilen adil yargılanma hakkının da unsurlarıdır. Anayasa
Mahkemesi de Anayasa’nın 36. maddesi uyarınca inceleme yaptığı bir çok kararında, ilgili hükmü Sözleşme’nin 6. maddesi ve
AİHM içtihadı ışığında yorumlamak suretiyle, Sözleşme’nin lafzi içeriğinde yer
alan ve AİHM içtihadıyla adil yargılanma hakkının kapsamına dâhil edilen ilke
ve haklara, Anayasa’nın 36. maddesi kapsamında yer vermektedir. Somut
başvurunun dayanağını oluşturan makul sürede yargılanma hakkı da yukarıda belirtilen
ilkeler uyarınca adil yargılanma hakkının kapsamına dâhil olup, ayrıca
davaların en az giderle ve mümkün olan süratle sonuçlandırılmasının yargının
görevi olduğunu belirten Anayasa’nın 141. maddesinin de Anayasa’nın
bütünselliği ilkesi gereği, makul sürede yargılanma hakkının
değerlendirilmesinde göz önünde bulundurulması gerektiği açıktır (B. No:
2012/13, 2/7/2013, §§ 38–39).
21. Davanın karmaşıklığı, yargılamanın kaç dereceli olduğu,
tarafların ve ilgili makamların yargılama sürecindeki tutumu ve başvurucunun
davanın hızla sonuçlandırılmasındaki menfaatinin niteliği gibi hususlar, bir
davanın süresinin makul olup olmadığının tespitinde göz önünde bulundurulması
gereken kriterlerdir (B. No: 2012/13, 2/7/2013, §§ 41–45).
22. Anayasa’nın 36. maddesi ve Sözleşme’nin
6. maddesi uyarınca, medeni hak ve yükümlülüklere ilişkin uyuşmazlıkların makul
sürede karara bağlanması gerekmektedir. Başvuru konusu olayda taşınmaz
mülkiyeti hakkında Derik Tapulama Mahkemesinde açılan ve Mardin Kadastro Mahkemesine
devredilen kadastro tespitine itiraz davasında, 3402 sayılı Kanun ve 6100
sayılı Kanun’da yer alan usul hükümlerine göre yürütülen somut yargılama
faaliyetinin, medeni hak ve yükümlülükleri konu alan bir yargılama olduğunda
kuşku yoktur (B. No: 2012/13, 2/7/2013, § 49).
23. Medeni hak ve yükümlülüklerle ilgili uyuşmazlıklara
ilişkin makul süre değerlendirmesinde, sürenin başlangıcı kural olarak,
uyuşmazlığı karara bağlayacak yargılama sürecinin işletilmeye başlandığı, başka
bir deyişle davanın ikame edildiği tarih olup, somut başvuru açısından bu tarih 30/11/1967 tarihidir.
24. Başvuruya konu dava, başvurucuların miras bırakanlarından
intikalle takip etmekte oldukları bir uyuşmazlık olup, bu yönüyle makul süre
değerlendirmesi bakımından dikkate alınacak sürenin başlangıç anı, mirasçıların
yargılamaya katıldıkları an değil, somut olayda muris açısından değerlendirmeye
esas alınan sürenin başlangıç anıdır (B. No: 2013/1115, 5/12/2013, § 51).
25. Sürenin bitiş tarihi ise, çoğu zaman icra aşamasını da
kapsayacak şekilde yargılamanın sona erme tarihidir. Ancak devam eden
yargılamalara ilişkin makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği iddiasını
içeren başvuruların yargılama faaliyetinin devamı sırasında da yapılabilmesi
olanağı bulunduğundan, değerlendirmeye esas alınacak sürenin bitiş anı
başvurunun karara bağlandığı tarihtir (B. No: 2012/13, 2/7/2013, § 52).
26. Başvuruya konu yargılama sürecinin incelenmesinden,
başvurucuların murisi tarafından davalı Ş.Ş. ve arkadaşları aleyhine kadastro
tespitine itiraz davası açıldığı, davanın Derik Tapulama Mahkemesinin
E.1967/190 sayılı dosyasına kaydedildiği, Mahkemenin 26/3/1971 tarihli ilâmı
ile hâkimlerin davadan çekinmeleri nedeniyle merci tayini için dosyanın Yargıtaya gönderilmesine karar verildiği, Yargıtay 4. Hukuk
Dairesinin davaya bakmak için Kızıltepe Tapulama Mahkemesini görevlendirdiği,
Kızıltepe Tapulama Mahkemesinin 20/3/1981 tarihli kararıyla kararı ile
Mahkemenin görevsizliğine ve dosyanın görevli Mahkeme olan Derik Kadastro Mahkemesine
gönderilmesine karar verdiği, anılan kararın temyiz incelemesi sonucunda
bozulduğu, bozma üzerine davanın Mahkemenin E.1982/14 sayılı dosyasına
kaydedildiği belirlenmiştir. Mahkemece, Derik Tapulama Mahkemesine keşif
yapılması konusunda talimatlar yazıldığı, ancak bu talimatların yerine
getirilmediği, yapılan duruşmalarda talimat cevaplarının beklendiği ve dosya
kapsamında henüz keşif yapılamadığı anlaşılmıştır. Kızıltepe Kadastro
Mahkemesinin kapatılması üzerine dosyanın Mardin Kadastro Mahkemesine
devredildiği ve yargılamanın halen devam ettiği belirlenmiştir.
27. İlgili yargılama evrakının incelenmesinden, başvuruya
konu yargılamanın kadastro mahkemesi önünde sürdüğü görülmekle, 3402 sayılı
Kanun’da yer alan özel usul hükümleri ile medeni hak ve yükümlülüklere ilişkin
uyuşmazlıkları konu alan yargılama faaliyetleri için geçerli genel usuli hükümler içeren 6100 sayılı Kanun’a tabi bir
yargılama faaliyetinin söz konusu olduğu ve 3402 sayılı Kanun’da yer alan özel
usul hükümleri ile 6100 sayılı Kanun’un 30. maddesinin, uyuşmazlıkların makul
sürede çözümlenmesi gerekliliğini ortaya koyduğu anlaşılmaktadır (§ 15).
28. Kadastro mahkemesi nezdindeki yargılamaların makul sürede
tamamlanmadığı yönündeki iddialar daha önce bireysel başvuru konusu yapılmış ve
Anayasa Mahkemesi tarafından, özellikle 3402 sayılı Kanun’da yer alan ve
yargılamada sürati temin etmeye hizmet eden özel usul hükümlerinin nazara
alınmadığı göz önünde bulundurularak makul sürede yargılanma hakkının ihlal
edildiği yönünde kararlar verilmiştir (B. No: 2012/13, 2/7/2013, §§ 54-64; B.
No: 2012/12, 17/9/2013, §§ 53-62; B. No: 2013/1115, 5/12/2013, §§ 60-67;
2012/673, 19/12/2013, §§ 37-43).
29. Başvuruya konu davanın taraf sayısı ve mahiyeti nedeniyle
icrası gereken usul işlemlerinin niteliği başvuruya konu yargılamanın karmaşık
nitelikte olduğunu ortaya koymakla birlikte davaya bütün olarak bakıldığında,
3402 sayılı Kanun’da yer alan usul hükümlerine tabi bir yargılama sürecine
ilişkin somut başvuru açısından farklı bir karar verilmesini gerektirecek bir
yön bulunmadığı ve kırk yedi yılı aşkın bir süredir devam eden yargılama
sürecinde makul olmayan bir gecikmenin olduğu sonucuna varılmıştır.
30. Açıklanan nedenlerle, başvurucuların Anayasa’nın 36.
maddesinde güvence altına alınan makul sürede yargılanma haklarının ihlal
edildiğine karar verilmesi gerekir.
31. Başvurucular uzun süren yargılama nedeniyle
taşınmazlarını kullanamadıklarını, taşınmazlarının gelirlerinden
yararlanamadıklarını belirterek, Anayasa’nın 35. maddesinde tanımlanan mülkiyet
haklarının ihlal edildiğini iddia etmiş olup, başvurucuların makul sürede
yargılanma haklarının ihlal edildiği yönünde yukarıda yer verilen tespitler
ışığında, mülkiyet haklarının ihlal edildiği yönündeki iddialarının ayrıca
değerlendirilmesine gerek görülmemiştir.
3. 6216 Sayılı Kanun’un 50. Maddesi Yönünden
32. Başvurucular, maruz kaldıkları zarar karşılığı olarak
ayrı ayrı 300.000,00 TL manevi ve toplam 250.000,00 TL maddi tazminata
hükmedilmesini talep etmişlerdir.
33. 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama
Usulleri Hakkında Kanun'un “Kararlar”
kenar başlıklı 50. maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:
“Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa,
ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapmak üzere
dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar
bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya genel
mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla
yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve
sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir.”
34. Başvurucuların tarafı oldukları uyuşmazlığa ilişkin kırk
yedi yılı aşkın bir süredir devam eden yargılama süresi nazara alındığında,
yargılama faaliyetinin uzunluğu sebebiyle, yalnızca ihlal tespitiyle
giderilemeyecek olan manevi zararları karşılığında başvurucular Harbiye Gökalp,
Aytan Demir ve Nezihe Çoksüer’in her birine net
4.150,00 TL, başvurucular Adnan Gökalp, Yüksel Subatan
ve Havla Önen’in her birine net 1.000,00 TL, başvurucular Meliha Esen ve
Perihan Kırmızı’nın her birine net 500,00 TL manevi tazminat ödenmesine karar
verilmesi gerekir.
35. Başvurucular tarafından maddi tazminat talebinde
bulunulmuş olmakla beraber, tespit edilen ihlal ile iddia edilen maddi zarar
arasında illiyet bağı bulunmadığı anlaşıldığından, başvurucuların maddi
tazminat taleplerinin reddine karar verilmesi gerekir.
36. Başvurucular tarafından yapılan ve dosyadaki belgeler
uyarınca tespit edilen 198,35 TL harç ve 1.500,00 TL vekâlet ücretinden oluşan
toplam 1.698,35 TL yargılama giderinin başvuruculara müştereken ödenmesine
karar verilmesi gerekir.
37. Başvuruya konu yargılamanın kırk yedi yılı aşkın bir
süredir devam ettiği ve bu hususun makul sürede yargılanma hakkını ihlal ettiği
gözetilerek, anayasal bir hakkın ihlal edildiği açık olan bir yargılama
dosyasında, hukuka, adalete ve mahkemeye güven ilkesinin gördüğü zararın devam
etmesinin önlenmesi amacıyla, yargılamanın mümkün olan en kısa sürede
sonuçlandırılmasını teminen, kararın bir örneğinin
ilgili Mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan
gerekçelerle;
A. Başvurucuların,
1. Makul sürede yargılanma haklarının ihlal
edildiği yönündeki iddialarının KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
2. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına
alınan makul sürede yargılanma haklarının İHLAL EDİLDİĞİNE,
B. Başvurucular Harbiye Gökalp, Aytan Demir ve Nezihe Çoksüer’in her birine net 4.150,00 TL, başvurucular Adnan
Gökalp, Yüksel Subatan ve Havla Önen’in her birine
net 1.000,00 TL, başvurucular Meliha Esen ve Perihan Kırmızı’nın her birine net
500,00 TL manevi TAZMİNAT ÖDENMESİNE, başvurucuların tazminata ilişkin diğer
taleplerinin REDDİNE,
C. Başvurucular tarafından
yapılan 198,35 TL harç ve 1.500,00 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 1.698,35
TL yargılama giderinin BAŞVURUCULARA MÜŞTEREKEN ÖDENMESİNE,
D. Ödemelerin, kararın
tebliğini takiben başvurucuların Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren
dört ay içinde yapılmasına; ödemede gecikme olması halinde, bu sürenin sona
erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal faiz uygulanmasına,
E. Kararın bir örneğinin
Mardin Kadastro Mahkemesine gönderilmesine,
22/6/2015 tarihinde OY BİRLİĞİYLE karar verildi.