TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
BİRİNCİ BÖLÜM
KARAR
NURAN KARLIK BAŞVURUSU
(Başvuru Numarası: 2013/729)
Karar Tarihi: 17/11/2014
Başkan
:
Serruh KALELİ
Üyeler
Nuri NECİPOĞLU
Hicabi DURSUN
Erdal TERCAN
Hasan Tahsin GÖKCAN
Raportör Yrd.
İsmail Emrah PERDECİOĞLU
Başvurucu
Nuran KARLIK
Vekili
Av. Mehmet KIZMAZ
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvurucu, 10/12/2003 tarihinde Vize Asliye Hukuk Mahkemesinde açtığı tazminat davasının halen devam ettiğini, yargılamanın makul sürede sonuçlanmadığını belirterek, adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüş ve tazminat talep etmiştir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru, 15/1/2013 tarihinde İstanbul 2. Asliye Hukuk Mahkemesi vasıtasıyla yapılmıştır. İdari yönden yapılan ön incelemede başvurunun Komisyona sunulmasına engel bir durumun bulunmadığı tespit edilmiştir.
3. Birinci Bölüm Birinci Komisyonunca, kabul edilebilirlik incelemesi Bölüm tarafından yapılmak üzere, dosyanın Bölüme gönderilmesine karar verilmiştir.
4. Bölüm tarafından 20/5/2013 tarihinde, kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
5. Başvuru konusu olay ve olgular ile başvurunun bir örneği, görüş için Adalet Bakanlığına gönderilmiştir. Adalet Bakanlığının 17/7/2013 tarihli görüşüne karşı başvurucu süresi içinde beyanda bulunmamıştır.
III. OLAY VE OLGULAR
A. Olaylar
6. Başvuru formu ve ekleri ile başvuruya konu yargılama dosyası içeriğinden tespit edilen ilgili olaylar özetle şöyledir:
7. Başvurucu, ikamet ettiği Evrenli köyünden Vize ilçesine gittiği sırada Ö. B. isimli şahıs tarafından arabaya bindirilerek cinsel saldırıya uğramıştır. Boğuşma sırasında başvurucu kanamalı bir şekilde bacağından yaralanmıştır. Maruz kaldığı cinsel saldırı sebebi ile başvurucuya 45 günlük rapor verilmiştir.
8. Maruz kaldığı cinsel saldırı sebebiyle başvurucu Cumhuriyet Savcılığına şikâyette bulunmuş ve Ö. B. hakkında 3/7/2004 tarihinde Kırklareli Ağır Ceza Mahkemesinde cebren ırza geçmeye eksik teşebbüsten dava açılmıştır.
9. Başvurucu ayrıca 10/12/2003 tarihinde Ö. B. aleyhine Vize Asliye Hukuk Mahkemesinde haksız fiile dayalı maddi ve manevi tazminat davası açmıştır. Açılan tazminat davasında ceza davasının sonuçlanması bekletici mesele olarak kabul edilmiştir.
10. Açılan ceza davası, Kırklareli Ağır Ceza Mahkemesinin 23.9.2004 tarih ve E.2003/197, K.2004/528 sayılı kararıyla anılan suçtan mahkûmiyetle sonuçlanmıştır. Söz konusu mahkûmiyet hükmü Yargıtay 14. Ceza Dairesinin 6.3.2012 tarih ve E.2011/2076, K.2012/2654 sayılı ilamıyla düzeltilerek onanmıştır.
11. Vize Asliye Hukuk Mahkemesi, başvuru tarihinde derdest olan davanın, 21/5/2013 tarih ve E.2003/356, K.2013/161 sayılı karar ile kabulüne karar vermiş, başvurucu lehine maddi ve manevi tazminata hükmetmiştir.
12. Gerekçeli karar başvurucuya 9/7/2013 tarihinde tebliğ edilmiş ve davanın taraflarınca olağan kanun yollarına başvurulmadığı anlaşılmıştır.
13. Başvurucu, 15/1/2013 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
B. İlgili Hukuk
14. 12/1/2011 tarih ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 30. maddesi, 22/4/1926 tarih ve 818 sayılı mülga Borçlar Kanunu’nun 41. ve 47. maddeleri.
IV. İNCELEME VE GEREKÇE
15. Mahkemenin 17/11/2014 tarihinde yapmış olduğu toplantıda, başvurucunun 15/1/2013 tarih ve 2013/729 numaralı bireysel başvurusu incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
16. Başvurucu, 10/12/2003 tarihinde Vize Asliye Hukuk Mahkemesinde açtığı tazminat davasının halen devam ettiğini, davanın karmaşık nitelikte olmadığını, davayı uzatmak için hiçbir davranışta bulunmadığını, buna rağmen davanın makul bir sürede sonuçlanmadığını belirterek, adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
B. Değerlendirme
1. Kabul Edilebilirlik Yönünden
17. Başvuru formu ile eklerinin incelenmesi sonucunda, açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan başvurunun bu kısmının kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
18. Başvurucu, Vize Asliye Hukuk Mahkemesinde açtığı tazminat davasının makul sürede sonuçlanmadığını belirterek, adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
19. Adalet Bakanlığı görüşünde, başvuruya konu yargılamanın, davanın açıldığı tarih ile İlk Derece Mahkemesinin karar verdiği tarih arasında, başvuru tarihi itibarıyla dokuz yıldan uzun sürdüğü belirtilmiş ancak, bu süreçte başvurucu vekili davayı takip etmediğinden dosyasının 18/9/2009 tarihli celsede yenileninceye kadar işlemden kaldırılmasına karar verildiği, başvurucu vekilinin aynı tarihli dilekçesi ile yenileme talebinin kabul edilerek 11/12/2009 tarihine duruşma günü verildiği ifade edilmiştir. Bakanlık ayrıca yargılama sürecinde başvurucu vekili tarafından 13/2/2004 ile 12/2/2012 tarihleri arasında dokuz kez mazeret dilekçesi sunulduğunu, bu tutumun da davanın uzamasında etkili olduğunu belirtmiştir.
20. Başvurucu Adalet Bakanlığının görüşlerine karşı, süresi içinde görüş bildirmemiştir.
21. Anayasa ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (Sözleşme) ortak koruma alanı dışında kalan bir hak ihlali iddiasını içeren başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi mümkün olmayıp (B. No: 2012/1049, 26/3/2013, § 18), Sözleşme metni ile Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararlarından ortaya çıkan ve adil yargılanma hakkının somut görünümleri olan alt ilke ve haklar, Anayasa’nın 36. maddesinde yer verilen adil yargılanma hakkının da unsurlarıdır. Anayasa Mahkemesi de Anayasa’nın 36. maddesi uyarınca inceleme yaptığı bir çok kararında, ilgili hükmü Sözleşme’nin 6. maddesi ve AİHM içtihadı ışığında yorumlamak suretiyle, Sözleşme’nin lafzi içeriğinde yer alan ve AİHM içtihadıyla adil yargılanma hakkının kapsamına dâhil edilen ilke ve haklara, Anayasa’nın 36. maddesi kapsamında yer vermektedir Somut başvurunun dayanağını oluşturan makul sürede yargılanma hakkı da yukarıda belirtilen ilkeler uyarınca adil yargılanma hakkının kapsamına dâhil olup, ayrıca davaların en az giderle ve mümkün olan süratle sonuçlandırılmasının yargının görevi olduğunu belirten Anayasa’nın 141. maddesinin de Anayasa’nın bütünselliği ilkesi gereği, makul sürede yargılanma hakkının değerlendirilmesinde göz önünde bulundurulması gerektiği açıktır (B. No: 2012/13, 2/7/2013, §§ 38–39).
22. Davanın karmaşıklığı, yargılamanın kaç dereceli olduğu, tarafların ve ilgili makamların yargılama sürecindeki tutumu ve başvurucunun davanın hızla sonuçlandırılmasındaki menfaatinin niteliği gibi hususlar, bir davanın süresinin makul olup olmadığının tespitinde göz önünde bulundurulması gereken kriterlerdir (B. No: 2012/13, 2/7/2013, §§ 41–45).
23. Anayasa’nın 36. maddesi ve Sözleşme’nin 6. maddesi uyarınca, medeni hak ve yükümlülüklere ilişkin uyuşmazlıkların makul sürede karara bağlanması gerekmektedir. Başvuru konusu olayda, haksız fiile dayalı tazminat davasında, 18/6/1927 tarih ve 1086 sayılı mülga Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu ve 6100 sayılı Kanun’da yer alan usul hükümlerine göre yürütülen somut yargılama faaliyetinin, medeni hak ve yükümlülükleri konu alan bir yargılama olduğunda kuşku yoktur (B. No: 2012/13, 2/7/2013, § 49).
24. Medeni hak ve yükümlülüklerle ilgili uyuşmazlıklara ilişkin makul süre değerlendirmesinde, sürenin başlangıcı kural olarak, uyuşmazlığı karara bağlayacak yargılama sürecinin işletilmeye başlandığı, başka bir deyişle davanın ikame edildiği tarih olup, bu tarih somut başvuru açısından 10/12/2003 tarihidir.
25. Sürenin bitiş tarihi ise, yargılamanın sona erme tarihidir (B. No: 2012/13, 2/7/2013, § 52). Somut başvuru açısından bu tarih, davanın taraflarınca olağan kanun yollarına başvurulmayan İlk Derece Mahkemesi kararının verildiği 21/5/2013 tarihidir.
26. Başvuruya konu yargılama sürecinin incelenmesinde, başvurucunun, 10/12/2003 tarihinde Vize Asliye Hukuk Mahkemesinde açtığı tazminat davasında, davalının eylemleri sonucu yaralandığını iddia ederek maddi ve manevi tazminat talep ettiği görülmüştür. Mahkemece uzun süre, ceza davasının sonuçlanması beklenmiştir.
27. Kırklareli Ağır Ceza Mahkemesinin E.2003/197 sayılı dosyasında verilen kararın Yargıtay 14. Ceza Dairesinin 6/3/2012 tarihli ilamı ile onanması üzerine, Vize Asliye Hukuk Mahkemesi 17/7/2012 tarihli oturumda dosyanın incelemeye alınmasına, duruşmanın 16/10/2012 tarihine bırakılmasına karar vermiş, 16/10/2012 tarihli oturumda ise maddi tazminat hesabı için dosya bilirkişiye gönderilmiştir.
28. Dava dosyasının bilirkişiden dönmesi üzerine 21/5/2013 tarihli oturumda davanın kabulüne karar verilmiştir. Bu karar 9/7/2013 tarihinde başvurucuya ve davalıya tebliğ edilmiş olup temyiz talebinde bulunulmamıştır.
29. Yargılama sürecinde başvurucular vekilinin bir duruşmaya gelmediği ve dava dosyasının işlemden kaldırıldığı, yenileme talebi üzerine davanın kaldığı yerden devamına karar verildiği anlaşılmıştır. Bunun dışında, başvurucu vekilinin mazeret bildirdiği farklı duruşmaların bulunduğu ancak, anılan duruşmalarda Ağır Ceza Mahkemesindeki dava dosyasının sonuçlanması beklenildiği için başvurucunun davanın uzamasına sebebiyet vermediği belirlenmiştir.
30. Somut davada Mahkemece, Kırklareli Ağır Ceza Mahkemesi dava dosyasının akıbetinin uzun süre beklenildiği anlaşılmıştır. Yargılama faaliyetinin süresine ilişkin değerlendirmede göz önünde bulundurulması gereken husus, sadece ilgili yargı makamlarının tutumu değil, Devletin kamu gücü kullanan tüm organlarına atfedilebilir bir gecikme olup olmadığıdır. Bu kapsamda hukuk davasında beklenmesine karar verilen ceza davasının uzun sürmesi de Devletin kamu gücü kullanan organlarına atfedilebilir bir gecikmedir. Zira Anayasa'nın 36. maddesi ile Sözleşme'nin 6. maddesi, hukuk sisteminin, mahkemelerin davaları makul bir süre içinde karara bağlama yükümlülüğü de dâhil olmak üzere adil yargılama koşullarını yerine getirebilecek biçimde düzenlenmesi sorumluluğunu yüklemektedir (B. No: 2012/650, 5/12/2013, §49). Belirtilen ceza davası sonucunun beklenilmesi noktasındaki takdir ilgili usul hükümleri uyarınca Derece Mahkemesine ait olmakla beraber, ceza davası akıbetinin uzun süre beklenilmesi somut yargılama süresi üzerinde etkili olmuştur.
31. 6100 sayılı Kanun’un öngördüğü yargılama usullerine tabi mahkemeler nezdindeki yargılamaların makul sürede tamamlanmadığı yönündeki iddialar daha önce bireysel başvuru konusu yapılmış ve Anayasa Mahkemesi tarafından, özellikle yargılamada sürati temin etmeye hizmet eden özel usul hükümlerinin nazara alınmadığı göz önünde bulundurularak makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği yönünde karar verilmiştir (B. No: 2012/13, 2/7/2013, §§ 34-64).
32. Başvurunun değerlendirilmesi neticesinde, başvuruya konu tazminat davasının, hukuki meselenin çözümündeki güçlük, maddi olayların karmaşıklığı, delillerin toplanmasında karşılaşılan engeller, taraf sayısı gibi kriterler dikkate alındığında karmaşık olmaktan uzak olduğu anlaşılmıştır. Başvurucunun tutum ve davranışlarıyla ve usuli haklarını kullanırken özensiz davranmasıyla yargılamanın uzamasına önemli ölçüde sebep olduğu da söylenemez. Dolayısıyla somut başvuru açısından farklı bir karar verilmesini gerektirecek bir yön bulunmadığı ve 9 yıl 5 ayı aşkın yargılama sürecinde makul olmayan bir gecikmenin olduğu sonucuna varılmıştır.
33. Açıklanan nedenlerle, başvurucunun Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
3. 6216 Sayılı Kanun’un 50. Maddesi Yönünden
34. Başvurucu, makul sürede yargılama yapılmadığı için 300.000,00 TL tazminata hükmedilmesini talep etmiştir.
35. 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un “Kararlar” kenar başlıklı 50. maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:
“Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir.”
36. Başvurucunun tarafı olduğu uyuşmazlığa ilişkin 9 yıl 5 ayı aşkın yargılama süresi nazara alındığında, yargılama faaliyetinin uzunluğu sebebiyle, yalnızca ihlal tespitiyle giderilemeyecek olan manevi zararları karşılığında başvurucuya net 13.000,00 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesi gerekir.
37. Başvurucu tarafından yapılan ve dosyadaki belgeler uyarınca tespit edilen 198,35 TL harç ve 1.500,00 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 1.698,35 TL yargılama giderinin başvurucuya ödenmesine karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Başvurucunun,
1. Makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği yönündeki iddiasının KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
2. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede yargılanma hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
B. Başvurucuya net 13.000,00 TL manevi TAZMİNAT ÖDENMESİNE, başvurucunun tazminata ilişkin diğer taleplerinin REDDİNE,
C. Başvurucu tarafından yapılan 198,35 TL harç ve 1.500,00 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 1.698,35 TL yargılama giderinin BAŞVURUCUYA ÖDENMESİNE,
D. Ödemelerin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına; ödemede gecikme olması halinde, bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal faiz uygulanmasına,
17/11/2014 tarihinde OY BİRLİĞİYLE karar verildi.