TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
SALMAN ACELECİ BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2013/73)
|
|
Karar Tarihi: 30/12/2014
|
R.G. Tarih-Sayı: 28/3/2015-29309
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
Başkan
|
:
|
Alparslan ALTAN
|
Üyeler
|
:
|
Serdar ÖZGÜLDÜR
|
|
|
Osman Alifeyyaz PAKSÜT
|
|
|
Muammer TOPAL
|
|
|
M. Emin KUZ
|
Raportör
|
:
|
Hüseyin TURAN
|
Başvurucu
|
:
|
Salman ACELECİ
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvurucu, Suriye’de yakalanarak Türkiye’ye iade edilmesi
sonrasında hakkında Türkiye’de verilen cezadan Suriye’de gözaltında kaldığı
sürenin mahsup edilmediğini ileri sürerek Anayasa’nın 2. ve 19. maddelerinde
belirtilen kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkının ihlal edildiğini iddia
etmiştir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru, 20/12/2012 tarihinde Gaziantep 6. Ağır Ceza
Mahkemesi vasıtası ile yapılmıştır. İdari yönden yapılan ön incelemede
başvurunun Komisyona sunulmasına engel bir durumun bulunmadığı tespit
edilmiştir.
3. İkinci Bölüm İkinci Komisyonunca, 29/3/2013 tarihinde
kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına, dosyanın Bölüme
gönderilmesine karar verilmiştir.
4. Bölüm tarafından 20/5/2013 tarihinde kabul edilebilirlik
ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
5. Başvuru konusu olay ve olgular 22/5/2013 tarihinde Adalet
Bakanlığına bildirilmiştir. Adalet Bakanlığı, görüşünü 19/7/2013 tarihinde
Anayasa Mahkemesine sunmuştur.
6. Adalet Bakanlığı tarafından Anayasa Mahkemesine sunulan
görüş başvurucuya 26/7/2013 tarihinde bildirilmiştir. Başvurucu Bakanlık
görüşüne karşı beyanlarını 30/7/2013 tarihinde Anayasa Mahkemesine sunmuştur.
III. OLAY VE OLGULAR
A. Olaylar
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle
olaylar özetle şöyledir:
8. Başvurucu 1974 doğumlu olup Adana/Ceyhan Yarı Açık
Cezaevinde hükümlüdür.
9. PKK-KONGRAGEL terör örgütü üyesi olma şüphesiyle aranan
başvurucu Suriye’de yakalanarak 31/7/2008 tarihinde Türkiye’ye teslim edilmiş
ve Hatay 1. Sulh Ceza Mahkemesinin 1/8/2008 tarihli kararı ile cezaevine
konulmuştur.
10. Başvurucu hakkında, Adana Cumhuriyet Başsavcılığı
tarafından yürütülen soruşturma sonrasında, 26/9/2004 tarih ve 5237 sayılı Türk
Ceza Kanunu’nun 314. maddesinin (2) numaralı fıkrası ve 12/4/1991 tarih ve 3713
sayılı Terörle Mücadele Kanunu’nun 5. maddesi gereğince cezalandırılması
istemiyle iddianame düzenlenmiştir.
11. Adana 7. Ağır Ceza Mahkemesinin 26/1/2009 tarih ve
E.2008/230, K.2009/11 sayılı kararıyla başvurucunun 6 yıl 3 ay hapis cezası ile
cezalandırılmasına karar verilmiştir.
12. Başvurucu, Suriye güvenlik güçleri tarafından Türkiye’ye
iade edilmeden önce 11/2/2008-31/7/2008 tarihleri arasında Suriye’de cezaevinde
tutulduğunu belirterek bu sürenin kendisine verilen cezadan mahsup edilmesini,
Mahkemeden talep etmiştir. Mahkeme, bu hususun infaz safhasında Cumhuriyet
Savcılığınca dikkate alınması gerektiği şeklinde karar vermiştir.
13. Başvurucu, 9/8/2012 tarihli dilekçe ile Suriye’de
cezaevinde tutulduğu sürenin kendisine verilen cezadan mahsup edilmesini Adana
Cumhuriyet Başsavcılığından talep etmiş ve talep dilekçesi Savcılıkça Adana 7.
Ağır Ceza Mahkemesine gönderilmiştir.
14. Başvurucunun talebi, Adana 7. Ağır Ceza Mahkemesinin
13/8/2012 tarih ve 2012/740 Değişik İş sayılı kararında; “Adana İlamat ve infaz
bürosunun 9/8/2012 tarih ve 2009/1-4241 sayılı yazısı ekleri ve dilekçenin
tetkikinden sanığın yurt dışında kaldığına dair herhangi bir bilgi ve belgenin
bulunmadığı” gerekçesiyle reddedilmiştir.
15. Başvurucu karara 16/11/1012 tarihinde itiraz etmiş,
itiraz “hükümlünün Suriye’de gözaltında ve
tutuklu bulunduğuna dair herhangi bir belgeye rastlanmadığı”
gerekçesiyle Adana 8. Ağır Ceza Mahkemesinin 21/11/2012 tarih ve 2012/1005
Değişik İş sayılı kararıyla reddedilmiştir.
16. Mahkemenin ret kararı başvurucuya 5/12/2012 tarihinde
tebliğ edilmiştir.
17. Başvurucu, 20/12/2012 tarihinde Anayasa Mahkemesine
bireysel başvuruda bulunmuştur.
18. Başvurucunun, Ceyhan İnfaz Hâkimliği’nin
31/1/2013 tarihli kararıyla tahliyesine karar verilmiştir.
B. İlgili Hukuk
19. 5237 sayılı Kanun'un 63. maddesi şöyledir:
“Hüküm kesinleşmeden önce gerçekleşen ve şahsî
hürriyeti sınırlama sonucunu doğuran bütün hâller nedeniyle geçirilmiş süreler,
hükmolunan hapis cezasından indirilir.”
IV. İNCELEME VE GEREKÇE
20. Mahkemenin 30/12/2014 tarihinde yapmış olduğu toplantıda,
başvurucunun 20/12/2012 tarih ve 2013/73 numaralı bireysel başvurusu incelenip
gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
21. Başvurucu, Suriye’de yakalanarak Türkiye’ye iade edilmesi
sonrasında hakkında Türkiye’de verilen cezadan Suriye’de gözaltında kaldığı
sürenin mahsup edilmediğini, Adana Cumhuriyet Başsavcılığının Suriye’de tutuklu
kalıp kalmadığı konusunda herhangi bir araştırma yapmaksızın talebini
reddetmesinin Türk Ceza Hukuku’nun temel ilkelerinden olan “re’sen araştırma” ilkesini zedelediğini ileri sürerek Anayasa’nın
2. ve 19. maddesinin ihlal edildiğini iddia etmiştir.
B. Değerlendirme
22. Anayasa Mahkemesi, hükümlülerin, ceza infaz kurumlarında
kalacağı süreyi doğrudan veya dolaylı olarak etkileyen durumların Anayasa’nın
19. maddesinde tanımlanan kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı kapsamında
değerlendirilmesi gerektiğini kabul etmiştir (Bkz. B.No: 2013/4682, 17/9/2014; B.No:
2014/1711, 23/7/2014; B.No: 2013/8114, 17/9/2014).
Başvurucunun şikâyet biçimi dikkate alındığında, iddialarının özü, yabancı
ülkede gözaltında kaldığı sürenin Türkiye’de verilen cezadan mahsup edilmemesi
nedeniyle haksız olarak cezaevinde tutulmasına ilişkin olduğundan başvurucunun bütün iddiaları kişi özgürlüğü ve
güvenliği hakkı çerçevesinde değerlendirilmiştir.
23. Adalet Bakanlığı görüşünde, başvurucunun mahsup talebi
yerine getirilmediği için yasaların öngördüğü sürelerin dışında hürriyetinden
mahrum bırakıldığına ilişkin şikâyetiyle ilgili somut bilgi ve belge ibraz
edememesi nedeniyle yetkili makamlar tarafından talebinin incelenip reddine
karar verildiği, somut başvurunun incelenmesinde bu hususların göz önünde
tutulması gerektiği ve takdirin Anayasa Mahkemesine ait olduğu ifade
edilmiştir.
24. Başvurucu, Adalet Bakanlığının bu görüşlerine
katılmadığını belirtmiştir.
25. Anayasa’nın 19. maddesi şöyledir:
“Herkes, kişi hürriyeti ve güvenliğine
sahiptir.
Şekil ve şartları kanunda gösterilen:
Mahkemelerce verilmiş hürriyeti kısıtlayıcı
cezaların ve güvenlik tedbirlerinin yerine getirilmesi; … halleri dışında kimse
hürriyetinden yoksun bırakılamaz.”
26. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (Sözleşme) 5. maddesinin
birinci fıkrası şöyledir:
“1. Herkes özgürlük ve güvenlik hakkına
sahiptir. Aşağıda belirtilen haller dışında ve yasanın öngördüğü usule uygun
olmadan hiç kimse özgürlüğünden yoksun bırakılamaz:
(a) Kişinin, yetkili bir mahkeme tarafından
verilmiş mahkûmiyet kararı sonrasında yasaya uygun olarak tutulması;
…”
27. Anayasa'nın 19. maddesinin birinci fıkrasında herkesin
kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkına sahip olduğu ilke olarak ortaya konduktan
sonra, ikinci ve üçüncü fıkralarında şekil ve şartları kanunda gösterilmek
şartıyla kişilerin özgürlüğünden mahrum bırakılabileceği durumlar sınırlı
olarak sayılmıştır. Dolayısıyla kişinin özgürlük ve güvenlik hakkının
kısıtlanması ancak Anayasa'nın anılan maddesi kapsamında belirlenen durumlardan
herhangi birinin varlığı halinde söz konusu olabilir (B.No: 2012/1137, 2/7/2013, § 42).
28. Anayasa’nın 19. maddesinde tanımlanan kişi hürriyeti ve
güvenliği hakkının ilk istisnası “Mahkemelerce
verilmiş hürriyeti kısıtlayıcı cezaların ve güvenlik tedbirlerinin yerine
getirilmesi” olarak belirlenmiştir. Bu kapsamda yargı organlarınca
verilecek mahkûmiyet kararlarının sonucu olarak hapis cezası veya güvenlik
tedbirlerinin uygulanması halinde kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlali
kabul edilmeyecektir. Diğer taraftan “suç şüphesine bağlı
tutma” kapsamında olan durumdan farklı olarak anılan istisna “bir mahkûmiyet kararına bağlı olarak tutmayı” ifade
etmektedir. (Benzer kararlar için bkz. B.No: 2012/338, 2/7/2013, § 41, B.No:
2014/912, 6/3/2014, § 70). Sözleşme’ye göre,
özgürlüğe getirilen sınırlamanın meşru kabul edilebilmesi için mahkûmiyet
kararı sonrası “tutma” hali veya
hapsedilmenin, “yetkili mahkeme” kararına dayalı ve hukuka
(kanuna) uygun olması şartları aranmaktadır. Kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkı
yönünden “tutma” hali, geniş
anlamda kullanılmakta olup gözaltı, tutuklama, mahkûmiyet sonrası tutukluluk ve
hükümlülük hallerini içine almaktadır. Sözleşme maddesindeki “yetkili mahkeme” vurgusu, kişinin
özgürlüğünden yoksun bırakılması sonucunu doğuran ceza veya güvenlik tedbiri
uygulama konusunda kanun gereği yetkilendirilmiş, yürütme organı ve taraflardan
bağımsız ve yeterli güvencelere sahip yargısal organı ifade etmektedir (B.No: 2013/8114, 17/9/2014, § 18; benzer AİHM kararları
için bkz. De Wilde,
Ooms And Versyp/Belçika, B. No: 2832/66, 2835/66,
2899/66, 18/6/1971, § 78; Engel ve
Diğerleri/Hollanda, B. No: 5100/71, 5101/71, 5102/71, 5354/72,
5370/72, 8/6/1976, § 68). Anayasa’nın 19. maddesinin ikinci fıkrası ve
Sözleşme’nin 5. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (a) bendi kapsamına,
mahkemelerce verilmiş mahkûmiyet hükmünün yerine getirilmesi hallerinde ortaya
çıkan özgürlükten yoksun bırakma halleri dâhil ise de anılan kurallar,
mahkûmiyet kararının değil, tutmanın hukuka uygun olmasını güvence altına
almaktadır. Dolayısıyla bu güvence kapsamında, kişi hakkında hükmedilen hapis
cezasının yerindeliği veya orantılılığı incelemeye tabi tutulamaz (B.No: 2013/8114, 17/9/2014, § 18).
29. Bir mahkûmiyet kararının infazına ilişkin olarak Anayasa’nın
19. maddesi ve Sözleşme’nin 5. maddesi açık bir hüküm içermemektedir. Bununla
birlikte herkesin, kişi hürriyeti ve güvenliği hakkına sahip olması ve bu hakka
getirilebilecek sınırlamaların ayrıntılı olarak madde metinlerinde
belirtilmesi, “keyfi bir biçimde”
bu haktan kimsenin mahrum bırakılmamasını amaçlamaktadır. Yetkili bir mahkeme
tarafından verilen bir mahkûmiyet kararının infazının sağlanması ve ceza infaz
kurumunda tutma süresi de bu hak kapsamında değerlendirilmelidir. Ceza
mahkemelerinin kararına uygun hareket edilmesi de hakkın korunması açısından
bir zorunluluktur. Dolayısıyla hükümlülerin ceza infaz kurumunda kalacakları
sürenin mahkûmiyet kararına ve ilgili yasal mevzuata uygun olması Anayasa’nın
19. maddesinin üçüncü fıkrasının birinci cümlesi ve Sözleşme’nin 5. maddesinin
birinci fıkrasının (a) bendi kapsamında güvence altına alınmıştır (B.No: 2014/1711, 23/7/2014, § 32).
30. Anayasa’nın 19. maddesinin ikinci fıkrası gereğince,
kural olarak tutma hali, mahkûmiyet kararına bağlı olmalıdır. Avrupa İnsan
Hakları Mahkemesine (AİHM) göre Sözleşme’nin 5. maddesinin (1) numaralı
fıkrasının (a) bendinde geçen “mahkûmiyet
kararı sonrasında” ibaresi ile kastedilen, sadece “tutma”nın
zaman bakımından mahkûmiyet kararından sonra olması değil, aynı zamanda
mahkûmiyet nedeniyle olmasıdır (Bkz. B.No: 2013/8114,
17/9/2014, § 19; Van Droogenbroeck/Belçika,
B. No: 7906/77, 24/6/1982; Weeks/Birleşik Krallık, B. No: 9787/82,
2/3/1987, § 42; Stafford/Birleşik Krallığı, [BD], B. No: 46295/99,
§ 64; M./Almanya, B. No:
19359/04, 17/12/2009, § 88).
31. Yukarıda yapılan açıklamalar çerçevesinde başvurucu,
Suriye’de yakalanarak Türkiye’ye iade edilmesi sonrasında hakkında Türkiye’de
terör örgütüne üye olmak suçundan verilen cezadan Suriye’de gözaltında kaldığı
sürenin mahsup edilmesi talebinin Adana Cumhuriyet Başsavcılığınca reddedilmesi
kararının yanlış olduğunu belirterek mahsup işleminin yapılması gerektiğini
ileri sürmüş, tedbiren infazın durdurularak
cezaevinden salıverilmesini talep etmiştir.
32. 30/3/2011 tarih ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 'Bireysel başvuruların kabul edilebilirlik şartları ve incelenmesi'
kenar başlıklı 48. maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:
“Mahkeme, ... açıkça dayanaktan yoksun başvuruların
kabul edilemezliğine karar verebilir.”
33. 6216 sayılı Kanun'un 48. maddesinin (2) numaralı
fıkrasında açıkça dayanaktan yoksun başvuruların Mahkemece kabul edilemezliğine
karar verilebileceği belirtilmiştir. Bu bağlamda başvurucunun ihlal iddialarını
kanıtlayamadığı, temel haklara yönelik bir müdahalenin olmadığı veya
müdahalenin meşru olduğu açık olan başvurular ile karmaşık veya zorlama
şikâyetlerden ibaret başvurular açıkça dayanaktan yoksun kabul edilebilir (B.
No: 2012/1334, 17/9/2013, § 24).
34. Anayasa Mahkemesine yapılan bireysel başvurularda
başvurucuların başvurularını titizlikle hazırlama ve takip etme yükümlülükleri
vardır. Bu yükümlülüğün bir gereği olarak başvurucu, Anayasa hükmünün ihlal
edildiğine ilişkin açıklamalarda bulunmak suretiyle iddialarını kanıtlamak
zorundadır. Başvurucu tarafından soyut şekilde anayasal haklarının ihlal
edildiğinin ileri sürülmesi iddiaların ispatlandığı anlamına gelmez. Anayasa
Mahkemesine bireysel başvuru yolu, Anayasa’ya aykırılığın soyut biçimde ileri
sürülmesini sağlayan bir yol olarak düzenlenmemiştir (B. No: 2014/1397,
30/6/2014, § 27).
35. Somut olayda başvurucu Suriye güvenlik güçleri tarafından
Türkiye’ye iade edilmeden önce 11/2/2008 ila 31/7/2008 tarihlerinde Suriye’de
cezaevinde tutulduğunu belirterek bu sürenin kendisine verilen cezadan mahsup
edilmesini talep etmiştir. Başvurucu, Suriye’de özgürlüğünden yoksun
bırakılmasının Türkiye’de yargılandığı ve ceza aldığı suç nedeniyle olup
olmadığını ve bu yoksun bırakılmanın hangi ceza evinde gerçekleştiğini ilk
derece mahkemesi önünde de, infaz aşamasında ve
bireysel başvurunun yapıldığı Anayasa Mahkemesi önünde de kanıtlayamamıştır.
36. Açıklanan nedenlerle, başvurucu tarafından ileri sürülen
ihlal iddialarının başvurucu tarafından kanıtlanamamış olması nedeniyle,
başvurunun, diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin “açıkça dayanaktan yoksun olması” nedeniyle
kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan
gerekçelerle başvurunun, “açıkça dayanaktan
yoksun olması” nedeniyle KABUL
EDİLEMEZ OLDUĞUNA, yargılama
giderlerinin başvurucu üzerinde bırakılmasına, 30/12/2014 tarihinde OY BİRLİĞİYLE karar verildi.