TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
BİRİNCİ BÖLÜM
KARAR
ALİ KEDERLİ BAŞVURUSU
(Başvuru Numarası: 2014/16355)
Karar Tarihi: 30/12/2014
R.G. Tarih- Sayı: 07/05//2015-29348
Başkan
:
Serruh KALELİ
Üyeler
Hicabi DURSUN
Erdal TERCAN
Zühtü ARSLAN
Hasan Tahsin GÖKCAN
Raportör
Muharrem İlhan KOÇ
Başvurucu
Ali KEDERLİ
Vekili
Av. Bijen YARİ
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvurucu, kanunda öngörülen azami tutukluluk süresinin aşılması nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliğini düzenleyen Anayasa’nın 19. maddesinin ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 10/10/2014 tarihinde İstanbul Anadolu 24. Asliye Hukuk Mahkemesi aracılığıyla yapılmıştır. Dilekçe ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesi neticesinde Komisyona sunulmasına engel bir eksikliğin bulunmadığı tespit edilmiştir.
3. Birinci Bölüm İkinci Komisyonunca, 11/11/2014 tarihinde kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına, dosyanın Bölüme gönderilmesine karar verilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
A. Olaylar
4. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar özetle şöyledir:
5. Başvurucu, kasten öldürme suçunu işlediği iddiasıyla 15/12/2008 tarihinde gözaltına alınmış ve Tuzla Sulh Ceza Mahkemesinin 17/12/2008 tarihli kararıyla tutuklanmıştır.
6. Kartal Cumhuriyet Başsavcılığının 8/7/2009 tarih ve E.2009/12007 sayılı iddianamesiyle başvurucu hakkında "kasten adam öldürmek ve 6136 sayılı Kanun'a muhalefet" suçlarını işlediği iddiasıyla kamu davası açılmıştır. Başvurucu ile birlikte yedi sanık dava kapsamında yargılanmaktadır.
7. İstanbul Anadolu 1. Ağır Ceza Mahkemesinin 4/12/2012 tarih ve E.2009/299, K.2012/581 sayılı kararı ile başvurucunun isnat edilen suçlardan toplam on beş yıl on ay hapis ve 500 TL adli para cezasıyla cezalandırılmasına ve tutukluluk halinin devamına karar verilmiştir.
8. Temyiz aşamasında Yargıtay 1. Ceza Dairesi 10/7/2014 tarih ve E.2014/2339, K.2014/3689 sayılı ilamıyla, “Gerekçeli karar başlığında mağdur olarak gösterilen ve 05.11.2009 tahinde kamu davasına katılmasına karar verilen S. K.' nin, 5271 sayılı CMK'nun 260.maddesi uyarınca hükmü temyize yetkisi bulunduğundan, katılan S.'a, yokluğunda verilen 04.12.2012 tarihli kararın tebliği ile tebligatı gösteren belge ve verilirse temyiz dilekçesi ile bu durumda düzenlenecek ek tebliğnameyle birlikte Dairemize iadesi için incelenmeksizin mahkemesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına tevdiine” karar vermiştir.
9. Yargıtay 1. Ceza Dairesince belirtilen eksikliğin giderilmesinden sonra dava dosyası yeniden temyiz incelemesi için Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilmiştir.
10. Başvurucu, tutukluluğun Kanunda öngörülen azami süreyi geçtiğini belirterek tahliye talebinde bulunmuştur. Bu talep İstanbul Anadolu 1. Ağır Ceza Mahkemesinin 8/8/2014 tarihli kararıyla reddedilmiştir.
11. Bu karara yapılan itiraz İstanbul Anadolu 2. Ağır Ceza Mahkemesinin 2/9/2014 tarih ve 2014/1864 Değişik İş sayılı kararıyla reddedilmiştir.
12. İtirazın reddine ilişkin karar 10/10/2014 tarihinde tebliğ edilmiştir.
13. Başvurucu hakkındaki dava temyiz aşamasındadır.
B. İlgili Hukuk
14. 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 81. maddesi şöyledir:
“Bir insanı kasten öldüren kişi, müebbet hapis cezası ile cezalandırılır.”
15. 5237 sayılı Kanun’un 29. maddesi şöyledir:
“Haksız bir fiilin meydana getirdiği hiddet veya şiddetli elemin etkisi altında suç işleyen kimseye, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası yerine onsekiz yıldan yirmidört yıla ve müebbet hapis cezası yerine oniki yıldan onsekiz yıla kadar hapis cezası verilir. Diğer hallerde verilecek cezanın dörtte birinden dörtte üçüne kadarı indirilir.”
16. 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Kanun’un 102. maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:
“Ağır ceza mahkemesinin görevine giren işlerde, tutukluluk süresi en çok iki yıldır. Bu süre, zorunlu hallerde, gerekçesi gösterilerek uzatılabilir; uzatma süresi toplam üç yılı geçemez.”
IV. İNCELEME VE GEREKÇE
17. Mahkemenin 30/12/2014 tarihinde yapmış olduğu toplantıda, başvurucunun 10/10/2014 tarih ve 2014/16355 numaralı bireysel başvurusu incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
18. Başvurucu beş yılı aşkın bir süredir tutuklu olduğunu, azami tutukluluk süresinin aşılmasına rağmen serbest bırakılmadığını belirterek Anayasa’nın 19. maddesinin ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
B. Değerlendirme
19. Anayasa’nın 19. maddesinin ilgili kısımları şöyledir:
“Herkes, kişi hürriyeti ve güvenliğine sahiptir.
Şekil ve şartları kanunda gösterilen:
Mahkemelerce verilmiş hürriyeti kısıtlayıcı cezaların ve güvenlik tedbirlerinin yerine getirilmesi; bir mahkeme kararının veya kanunda öngörülen bir yükümlülüğün gereği olarak ilgilinin yakalanması veya tutuklanması; bir küçüğün gözetim altında ıslahı veya yetkili merci önüne çıkarılması için verilen bir kararın yerine getirilmesi; toplum için tehlike teşkil eden bir akıl hastası, uyuşturucu madde veya alkol tutkunu, bir serseri veya hastalık yayabilecek bir kişinin bir müessesede tedavi, eğitim veya ıslahı için kanunda belirtilen esaslara uygun olarak alınan tedbirin yerine getirilmesi; usulüne aykırı şekilde ülkeye girmek isteyen veya giren, ya da hakkında sınır dışı etme yahut geri verme kararı verilen bir kişinin yakalanması veya tutuklanması; halleri dışında kimse hürriyetinden yoksun bırakılamaz.
Suçluluğu hakkında kuvvetli belirti bulunan kişiler, ancak kaçmalarını, delillerin yok edilmesini veya değiştirilmesini önlemek maksadıyla veya bunlar gibi tutuklamayı zorunlu kılan ve kanunda gösterilen diğer hallerde hâkim kararıyla tutuklanabilir. Hâkim kararı olmadan yakalama, ancak suçüstü halinde veya gecikmesinde sakınca bulunan hallerde yapılabilir; bunun şartlarını kanun gösterir.
…”
20. 6216 sayılı Kanun’un “Bireysel başvuru usulü” kenar başlıklı 47. maddesinin (5) numaralı fıkrası şöyledir:
“Bireysel başvurunun, başvuru yollarının tüketildiği tarihten; başvuru yolu öngörülmemişse ihlalin öğrenildiği tarihten itibaren otuz gün içinde yapılması gerekir. …”
21. Kişi hürriyeti ve güvenliğine ilişkin sınırlamaların, kanunda belirtilen esas ve usule uygunluğunu sağlama yükümlülüğü ilke olarak idari organlara ve derece mahkemelerine aittir. İdare organları ve mahkemeler esas ve usule ilişkin hukuk kurallarına uymakla yükümlüdürler. Anayasa’nın 19. maddesinin amacı bireyi keyfi bir şekilde özgürlüğünden alıkoymaya karşı korumak olup, maddede öngörülen istisnai hâllerde kişi özgürlüğüne getirilecek sınırlamaların maddenin amacına uygun olması ve keyfi uygulamaya yol açmaması gerekir. Bu nedenle Anayasa’nın 19. maddesinin üçüncü fıkrasında yer alan hürriyetten yoksun bırakmanın şekil ve şartlarının kanunda gösterilmesi kuralı gereğince, başvurucunun tutukluluk durumunun “kanuni” dayanağının bulunup bulunmadığının Anayasa Mahkemesince incelenmesi gerekir (B. No: 2012/239, 2/7/2013, § 45).
22. Devam eden tutukluluğun hukuka aykırı olduğu iddiasıyla yapılan bireysel başvurularda şikâyetlerin temel amacı, tutukluluğun hukuka aykırı olduğunun ya da devamını haklı kılan sebep veya sebeplerin bulunmadığının tespitidir. Bu tespit yapıldığı takdirde buna bağlı olarak ilgilinin tutukluluk halinin devamına gerekçe olarak gösterilen hukuki sebeplerin varlığı sona erecek ve böylece kişinin serbest kalmasının yolu açılabilecektir. Dolayısıyla belirtilen nedenlerle ve serbest bırakılmayı temin edebilecek bir karar alma amacıyla yapılacak bireysel başvurular, olağan kanun yolları tüketilmek şartıyla, tutukluluk hali devam ettiği sürece yapılabilir (B. No: 2012/726, 2/7/2013, § 30).
23. Ancak kişi hakkında ilk derece mahkemesinde hüküm verilmiş ise bireysel başvuru açısından talep, “bir suç isnadına bağlı olarak tutukluluğun” hukuka aykırılığının tespitiyle sınırlı kalacaktır (B. No: 2014/912, 6/3/2014, § 48).
24. Kişi serbest bırakılmadan yargılanmakta olduğu davada ilk derece mahkemesi kararıyla mahkûm olmuşsa, mahkûmiyet tarihi itibarıyla tutukluluk hali sona erer. Çünkü bu durumda kişinin hukuki durumu “bir suç isnadına bağlı olarak tutuklu” olma kapsamından çıkmaktadır. Bireysel başvuru incelemesi açısından, tutuklamanın şartları ile mahkûmiyete hükmedilmesi arasındaki esaslı fark bunu gerektirir. Zira mahkûmiyete karar verilmiş olmakla, isnat olunan suçun işlendiği, bundan failin sorumlu olduğunun sübuta erdiği kabul edilmekte ve bu nedenle sanık hakkında hürriyeti bağlayıcı cezaya hükmedilmektedir. Mahkûmiyetle birlikte kişinin kuvvetli suç şüphesi ve bir tutuklama nedenine bağlı olarak tutukluluk hali sona ermektedir. Bu açıdan mahkûmiyet kararının kesinleşmiş olması ayrıca gerekmez. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) ve Yargıtay, mahkûmiyet kararı sonrası tutulma halini tutukluluk olarak nitelendirmemektedir. (B. No: 2014/912, 6/3/2014, § 49).
25. “Bir suç isnadına bağlı olarak” tutuklulukta geçen sürenin başlangıcı, başvurucunun ilk kez yakalanıp gözaltına alındığı durumlarda bu tarih, doğrudan tutuklandığı durumlarda ise tutuklama tarihidir. Sürenin sonu ise kural olarak kişinin serbest bırakıldığı ya da ilk derece mahkemesince hüküm verildiği tarihtir (B. No: 2012/1137, 2/7/2013, § 66).
26. Bu kapsamda “bir suç isnadına bağlı olarak tutuklu olma” durumunda, kanuni tutukluluk süresinin aşıldığı şikâyetiyle yapılacak bireysel başvurunun ilk derece yargılaması devam ederken tutukluluğun devamına karar verilen her aşamada, başvuru yolları tüketildikten sonra ve serbest bırakılma dışında, nihayet bu durumun ortadan kalktığı mahkûmiyet kararından itibaren süresi içinde yapılması gerekir (B. No: 2013/5267, 7/3/2014, § 28).
27. Somut olayda başvurucu, isnat edilen suçlar nedeniyle 15/12/2008 tarihinde gözaltına alınmış ve daha sonra tutuklanmıştır. Tutuklu olarak devam eden yargılamada mahkûmiyet kararının açıklandığı 4/12/2012 tarihinde tutukluluk hali bu anlamda sona ermiştir.
28. Başvurucunun 4/12/2012 tarihine kadar “bir suç isnadına bağlı olarak” özgürlüğünden yoksun bırakıldığı, bu tarihten sonra özgürlükten yoksun bırakmanın “mahkûmiyete” dayandığı anlaşılmaktadır.
29. Yargıtay 1. Ceza Dairesinin 10/7/2014 tarihli kararıyla dava dosyası, “kamu davasına katılmasına karar verilen S.K.'a, kararın tebliği ile tebligatı gösteren belge ve verilirse temyiz dilekçesi ile bu durumda düzenlenecek ek tebliğnameyle birlikte iadesi için” ilk derece mahkemesine gönderilmiştir. Bu nedenle esası incelenmeyen ve mahkûmiyetle ilgili bir karar verilmeyen dava kapsamındaki eksiklik İlk Derece Mahkemesince giderildikten sonra dosya yeniden Yargıtay’a gönderilmiştir.
30. Mahkûmiyet sonrasında sanığın tekrar “bir suç isnadına bağlı” olarak özgürlüğünden yoksun bırakıldığını kabul etmek için, diğer bir ifadeyle sanığın ilk derece yargılamasında yeniden “tutuklu” statüsünde olduğunu söyleyebilmek için temyiz incelemesi sonunda mahkûmiyet kararının bozulması ve davayla ilgili yeni bir hüküm verilmesi amacıyla ilk derece mahkemesinde yargılama yapılması gerekir. Yargıtay Dairesince temyiz sürecinde hükümle ilgili bir karar verilmeden, tespit edilen eksikliğin giderilmesi amacıyla dava dosyasının mahkemesine gönderilmesi sanığın özgürlüğünden yoksun bırakılmasını yeniden “bir suç isnadına bağlı” hale getirmez.
31. Tespit edilen eksikliğin giderilmesi amacıyla dava dosyası mahkemesine gönderildiği için mahkûmiyet kararı ortadan kalkmadığı gibi, ilk derece mahkemesinde bu nedenle davayla ilgili yargısal nitelikte bir faaliyet de yapılmamıştır. Bu süreçten sonra başvurucu ve diğer sanıklar hakkında verilmiş olan ve hukuki varlığını koruyan 4/12/2012 tarihli hükmün temyiz incelemesi yapılmak üzere dosya yeniden temyiz merciine gönderilmiştir.
32. Bu kapsamda başvurucunun tahliye talebinin reddine ilişkin İstanbul Anadolu 1. Ağır Ceza Mahkemesinin 8/8/2014 tarihli kararının ve yapılan itirazın reddine ilişkin 2/9/2014 tarihli kararın “mahkumiyete bağlı tutma” üzerinde bir etkisi bulunmamaktadır.
33. Bireysel başvurunun kabul edilebilirlik şartlarından biri başvuru süresidir. Süre, başvurunun her aşamasında dikkate alınması gereken bir usul şartıdır.
34. Bireysel başvuruların, 6216 sayılı Kanun'un 47. maddesinin (5) numaralı fıkrası uyarınca, başvuru yollarının tüketildiği tarihten, başvuru yolu öngörülmemiş ise ihlalin öğrenildiği tarihten itibaren otuz gün içinde yapılması gerekmektedir.
35. Bu belirlemeler karşısında, tutuklulukla ilgili şikayetleri içeren başvurunun ilk derece mahkemesinin nihai kararını verdiği 4/12/2012 tarihinden veya hükmen tutukluluğa itiraz edilmişse bu yolun tüketildiği tarihten itibaren otuz gün içinde yapılması gerekirken 10/10/2014 tarihinde yapılan bireysel başvuruda süre aşımı olduğu sonucuna varılmıştır.
V. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle, başvurunun “süre aşımı” nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA, yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde bırakılmasına, 30/12/2014 tarihinde OY BİRLİĞİYLE karar verildi.