TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
ADNAN AKDEMİR VE HÜLYA AKDEMİR
BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2013/7309)
|
|
Karar Tarihi: 30/6/2014
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Serruh
KALELİ
|
Üyeler
|
:
|
Zehra Ayla PERKTAŞ
|
|
|
Burhan ÜSTÜN
|
|
|
Erdal TERCAN
|
|
|
Zühtü ARSLAN
|
Raportör
|
:
|
Murat AZAKLI
|
Başvurucular
|
:
|
1. Adnan AKDEMİR
|
|
|
2. Hülya AKDEMİR
|
Vekilleri
|
:
|
Av. Cafer AKPINAR
|
I. BAŞVURUNUN
KONUSU
1. Başvurucular, 10/10/2005 tarihinde Bakırköy 2. Asliye
Hukuk Mahkemesinde açtıkları tazminat davasının kısmen reddedildiğini, makul
sürede yargılama yapılmadığını belirterek, adil yargılanma haklarının ihlal
edildiğini ileri sürmüşler ve tazminat talep etmişlerdir.
II. BAŞVURU
SÜRECİ
2. Başvuru, 20/9/2013 tarihinde Bakırköy 5. Asliye Hukuk
Mahkemesi vasıtasıyla yapılmıştır. Dilekçe ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinde Komisyona sunulmasına engel bir eksikliğin bulunmadığı tespit edilmiştir.
3. Birinci Bölüm İkinci Komisyonunca, 18/2/2014 tarihinde,
kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına, dosyanın Bölüme
gönderilmesine karar verilmiştir.
III. OLAY VE
OLGULAR
A. Olaylar
4. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle
olaylar özetle şöyledir:
5. Başvurucuların çocukları, 3/10/2004 tarihinde meydana
gelen trafik kazası sonucu vefat etmiştir.
6. Başvurucular, 10/10/2005 tarihinde aracın sürücüsü İ.A.
ve aracın sahibi Gürsan Tekstil San. Tic. A.Ş.
aleyhine Bakırköy 2. Asliye Hukuk Mahkemesinde açtıkları davada, maddi ve
manevi zarara uğradıkları iddiasıyla toplam 23.000,00 TL maddi, 70.000 TL
manevi tazminat talep etmişlerdir.
7. Mahkemece, 15/12/2011 tarih ve E.2005/285, K.2011/444
sayılı kararla; başvurucu Adnan Akdemir için 2.759,43 TL maddi, 15.000,00 TL
manevi tazminatın, başvurucu Hülya Akdemir için ise 4.813,47 TL maddi,
15.000,00 TL manevi tazminatın davalılardan alınarak davacılara verilmesine
karar verilmiştir.
8. Temyiz üzerine, Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin 12/2/2013
tarih ve E.2012/3791, K.2013/2332 sayılı ilamıyla; başvurucuların diğer ve
davalıların tüm temyiz itirazları reddedilerek, davanın açılmasından sonra
ödenen tazminatlar üzerinden hesaplanan yargılama giderlerinin başvuruculardan
tahsiline karar verilmesi doğru görülmemiş, bu yönden hüküm bozulmuştur.
9. Mahkemece bozma kararına uyularak yapılan yargılama
sonunda, 27/6/2013 tarih ve E.2013/235, K.2013/251 sayılı kararla; davanın
kısmen kabulüne, başvurucu Adnan Akdemir için 2.759,43 TL maddi, 15.000,00 TL
manevi tazminatın, başvurucu Hülya Akdemir için 4.813,47 TL maddi, 15.000,00 TL
manevi tazminatın davalılardan alınarak davacılara verilmesine karar
verilmiştir.
10. Karar, başvurucular vekilinin yüzüne karşı verilmiş,
25/7/2013 tarihinde başvurucular vekiline tebliğ edildiği kararın arkasına
yazılmıştır.
11. Başvurucular, 25/7/2013 tarihinde kararı tebliğ
aldıklarını bildirmişlerdir.
12. Karar, 10/9/2013 tarihinde kesinleşmiştir.
13. Başvurucular, 20/9/2013 tarihinde bireysel başvuruda
bulunmuşlardır.
B. İlgili Hukuk
14. 13/10/1983 tarih ve 2918
sayılı Karayolları Trafik Kanunu'nun 85. maddesinin birinci fıkrası şöyledir
“Bir motorlu aracın işletilmesi bir kimsenin ölümüne veya
yaralanmasına yahut bir şeyin zarara uğramasına sebep olursa, motorlu aracın
bir teşebbüsün unvanı veya işletme adı altında veya bu teşebbüs tarafından
kesilen biletle işletilmesi halinde, motorlu aracın işleteni ve bağlı olduğu teşebbüsün
sahibi, doğan zarardan müştereken ve müteselsilen
sorumlu olurlar.”
15. 2918 sayılı Kanun'un 90.
maddesi şöyledir:
“Maddi tazminatın biçimi ve kapsamı ile manevi tazminat
konularında Borçlar Kanununun haksız fiillere ilişkin
hükümleri uygulanır.”
16. 22/4/1926 tarih ve 818
sayılı mülga Borçlar Kanunu'nun 41. maddesi şöyledir:
“Gerek kasten gerek ihmal ve teseyyüp yahut tedbirsizlik ile
haksız bir surette diğer kimseye bir zarar ika eden şahıs, o zararın tazminine
mecburdur.
Ahlaka mugayir bir fiil ile başka bir kimsenin
zarara uğramasına bilerek sebebiyet veren şahıs, kezalik o zararı tazmine
mecburdur.”
17. 818 sayılı mülga Kanun'un
47. maddesi şöyledir:
“Hakim, hususi halleri nazara
alarak cismani zarara düçar olan kimseye yahut adam
öldüğü takdirde ölünün ailesine manevi zarar namiyle
adalete muvafık tazminat verilmesine karar verebilir.”
IV. İNCELEME VE
GEREKÇE
18. Mahkemenin 30/6/2014
tarihinde yapmış olduğu toplantıda, başvurucuların 20/9/2013 tarih ve 2013/7309
numaralı bireysel başvuruları incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucuların
İddiaları
19. Başvurucular, 3/10/2004
tarihinde meydana gelen trafik kazası sonucu çocuklarının vefat ettiğini,
10/10/2005 tarihinde Bakırköy 2. Asliye Hukuk Mahkemesinde araç sürücüsü ve
sahibi aleyhine açtıkları maddi ve manevi tazminat davası sonunda verilen
15/12/2011 tarihli kararın Yargıtay 4. Hukuk Dairesince yargılama giderleri
yönünden bozulduğunu, Mahkemece bozma kararına uyularak 27/6/2013 tarihinde davanın
kısmen kabulüne karar verildiğini, manevi tazminatın düşük takdir edildiğini,
temyiz yoluna başvurmaları hiçbir yarar sağlamayacağı için bu yola
başvurmadıklarını ve bireysel başvuru haklarını kullandıklarını, yargılamanın
makul sürede sonuçlanmadığını belirterek, adil yargılanma haklarının ihlal
edildiğini ileri sürmüşler, tazminat talep etmişlerdir.
B. Değerlendirme
20. 30/3/2011 tarih ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve
Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un “Bireysel
başvuru usulü” kenar başlıklı 47. maddesinin (5) numaralı
fıkrası şöyledir:
“Bireysel başvurunun,
başvuru yollarının tüketildiği tarihten; başvuru yolu öngörülmemişse ihlalin
öğrenildiği tarihten itibaren otuz gün içinde yapılması gerekir.”
21. Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü’nün
“Başvuru süresi ve mazeret”
başlıklı 64. maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:
“Bireysel başvurunun, başvuru yollarının tüketildiği
tarihten, başvuru yolu öngörülmemişse ihlalin öğrenildiği tarihten itibaren
otuz gün içinde yapılması gerekir.”
22. Bireysel başvurunun ön şartlarından
birisi de başvuru süresidir. Süre, başvurunun her aşamasında dikkate alınması
gereken bir usul hükmüdür.
23. Bireysel başvuruların, 6216 sayılı Kanun'un 47.
maddesinin (5) numaralı fıkrası ile İçtüzük'ün 64.
maddesinin (1) numaralı fıkrası uyarınca, başvuru yollarının tüketildiği
tarihten, başvuru yolu öngörülmemiş ise ihlalin öğrenildiği tarihten itibaren
otuz gün içinde Anayasa Mahkemesine doğrudan veya diğer mahkemeler yahut yurt
dışı temsilcilikler vasıtasıyla yapılması gerekmektedir (B. No: 2012/1075,
12/2/2013, §§ 18-19).
24. Başvuru konusu olayda,
başvurucular, Bakırköy 2. Asliye Hukuk Mahkemesinde açtıkları dava sonunda
manevi tazminatın düşük takdir edildiğini ve makul sürede yargılama yapılmadığını
belirterek, adil yargılanma haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüşlerdir.
25. Bireysel başvuruda bulunulmadan önce, ihlal iddiasının
dayanağı olan işlem, eylem ya da ihmal için kanunda öngörülmüş olan idari ve
yargısal başvuru yollarının tamamının tüketilmiş olması gerekmekle birlikte,
hukuk sistemimizde, yargılamanın uzamasını önleyici etkiye sahip olan veya
yargılamanın makul sürede yapılmaması sonucunda oluşan zararları tespit ve
tazmin edici nitelik taşıyan bir idari veya yargısal başvuru yolunun
bulunmadığı anlaşıldığından başvuru, kanun yollarının tüketilmesi yönünden
kabul edilebilir niteliktedir (B. No: 2012/13, 2/7/2013, §§ 28-30).
26. Temyiz yolu açık olan bir hükme yönelik olarak, etkili
görmedikleri veya hukuki yararları olmadığı için bu yola başvurmayan
başvurucular, Mahkemece verilen kararı öğrendikleri tarihte ihlale neden
olduğunu ileri sürdükleri kararı öğrenmiş olup, temyiz yoluna başvurmayarak,
Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru hakkını kullanmışlarsa, buna ilişkin
süreye riayet etmeleri beklenir. Her ne kadar derece mahkemesi kararı, temyiz
başvuru süresi sonunda kesinleşmekte ise de başvurucular bu yola
başvurmadığında, Mahkemece verilen kararın tebliği ile ihlale neden olduğunu
ileri sürdükleri kararı öğrendiklerine göre, bu tarihten itibaren otuz gün
içinde başvuruda bulunmaları gerekir. Temyiz yolunu etkili bir yol olarak
görmeyen başvurucular bireysel başvuruda bulunma yolunu tercih etmişlerse
bireysel başvuruya ilişkin süreye riayet etmelidirler (B. No: 2013/1936,
17/9/2013, § 23).
27. Başvuru konusu olayda, Mahkemece Yargıtay 4. Hukuk
Dairesinin bozma kararına uyularak yapılan yargılama sonunda, 27/6/2013
tarihinde davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir. Karar başvurucular
vekilinin yüzüne karşı verilmiş, 25/7/2013 tarihinde gerekçeli karar
başvurucular vekiline tebliğ edilmiştir. Başvurucular başvuru dilekçesinde,
25/7/2013 tarihinde kararın tebliğ edildiğini, 10/9/2013 tarihinde hükmün
kesinleştiğini, Yargıtay 4. Hukuk Dairesince yalnızca yargılama giderleri
konusunda bozma kararı verildiği için yeniden temyiz yoluna başvurmadıklarını
belirtmişlerdir.
28. Bakırköy 2. Asliye Hukuk Mahkemesince verilen 27/6/2013
tarihli kararın, 25/7/2013 tarihinde başvurucular vekiline tebliğ edildiği ve 10/9/2013
tarihinde temyiz edilmeksizin kesinleştiği hükmün arkasına yazılarak
imzalanmıştır.
29. Temyiz yolu açık olan ve
hukuki yarar görülmediği için temyiz yoluna başvurulmayan bireysel başvurularda
otuz günlük başvuru süresinin hangi tarihten itibaren başlayacağı hususunun
açıklığa kavuşturulması gerekir.
30. Yukarıda anılan Kanun ve
İçtüzük hükümleri uyarınca bireysel başvurunun, başvuru yollarının tüketildiği
tarihten, başvuru yolu öngörülmemişse ihlalin öğrenildiği tarihten itibaren
otuz gün içinde yapılması gerekir. Ancak başvurucular, etkili yol olarak
görmedikleri temyiz yoluna başvurmamışlarsa, mahkemece verilen kararın
öğrenilmesinden itibaren otuz gün içinde bireysel başvuruda bulunmaları
gerekir.
31. Başvuru konusu olayda
başvurucular, ihlale neden olduğunu düşündükleri Bakırköy 2. Asliye Hukuk
Mahkemesinin gerekçeli kararını 25/7/2013 tarihinde öğrendikleri halde, bu
tarihten itibaren otuz günlük başvuru süresinin geçmesinden sonra 20/9/2013
tarihinde bireysel başvuruda bulunmuşlardır. Dolayısıyla başvuruda süre aşımı
bulunduğu sonucuna varılmaktadır.
32. Açıklanan nedenlerle, ihlale
neden olduğu ileri sürülen karara ilişkin olarak otuz gün geçtikten sonra
yapılan başvurunun, diğer kabul edilebilirlik şartları yönünden incelenmeksizin “süre aşımı” nedeniyle kabul edilemez
olduğuna karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle başvurunun, “süre aşımı” nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA, yargılama giderlerinin başvurucular
üzerinde bırakılmasına, 30/6/2013 tarihinde OY
BİRLİĞİYLE karar verildi.