logo
Bireysel Başvuru Kararları Kullanıcı Kılavuzu English

(Bülent Kurt [1.B.], B. No: 2013/7408, 20/1/2016, § …)
Kararlar Bilgi Bankasında yayınlanan karar metni
editöryal düzeltmelere tabi tutulmuş olabilir.
   


 

 

 

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

BÜLENT KURT BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2013/7408)

 

Karar Tarihi: 20/1/2016

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Burhan ÜSTÜN

Üyeler

:

Serruh KALELİ

 

 

Hicabi DURSUN

 

 

Erdal TERCAN

 

 

Hasan Tahsin GÖKCAN

Raportör

:

Hüseyin PATIRAMAN

Başvurucu

:

Bülent KURT

Vekili

:

Av. Ercan KANAR

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru; müdafilik görevini ifa etmek üzere gelinen polis karakolunda memurların kötü muamelesine maruz kalınması, sözlü ve fiilî müdahale ile mağdur edilmesi ve olaya ilişkin şikâyet dolayısıyla Cumhuriyet başsavcılığı tarafından etkili soruşturma yapılmadan kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verilmesi nedenleriyle eşitlik ilkesi, kötü muamele yasağı, etkili başvuru hakkı ile kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru, 26/9/2013 tarihinde İstanbul 19. Ağır Ceza Mahkemesi vasıtasıyla yapılmıştır. Başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesi neticesinde başvurunun Komisyona sunulmasına engel teşkil edecek bir eksikliğinin bulunmadığı tespit edilmiştir.

3. Birinci Bölüm Birinci Komisyonunca 31/12/2014 tarihinde, başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

4. Bölüm Başkanı tarafından 5/6/2015 tarihinde, başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.

5. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, tanınan ek süre sonunda görüşünü 6/8/2015 tarihinde Anayasa Mahkemesine sunmuştur.

6. Bakanlık tarafından Anayasa Mahkemesine sunulan görüş 18/8/2015 tarihinde başvurucuya tebliğ edilmiştir. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanda bulunmamıştır.

III. OLAY VE OLGULAR

A. Olaylar

7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve Ulusal Yargı Ağı Projesi (UYAP) aracılığı ile erişilen bilgi ve belgeler çerçevesinde ilgili olaylar özetle şöyledir:

8. İstanbul Barosuna kayıtlı Avukat olan başvurucu, 22/9/2011 tarihinde saat 14.02’de kendisinden hukuki yardım talep edilmesi üzerine müdafilik görevini ifa etmek amacı ile Aksaray Şehit Vedat Ulusoy Polis Merkezine gelmiştir. Polis Merkezi içerisinde kendisini bekleyen şahıslarla görüşen başvurucu, dışarı çıkarak telefon görüşmesi yaptıktan sonra tekrar Polis Merkezine girerken giriş kapısında görevli polis memuru ile kimlik gösterme meselesi nedeni ile münakaşa yaşamıştır.

9. Başvurucu ile Polis Merkezinin girişindeki memur arasındaki sözlü tartışmaya diğer polis memurlarının da dâhil olması üzerine taraflar arasındaki sözlü tartışma şiddetlenmiştir. Başvurucu bu olayda göğsünden iteklendiğini, yumruklandığını ve daha sonra bir süre nezarethaneye alındığını ifade etmiştir.

10. Başvurucunun, görevli polis memurları hakkında aynı gün şikâyette bulunması üzerine İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından olaya ilişkin soruşturma başlatılmıştır.

11. Soruşturma kapsamında başvurucu hakkında aynı tarihte saat 16.52 de Adli Tıp Kurumu tarafından hazırlanan raporda "sağ ön kol iç alt kısımda 2x0,2 cm’lik beş adet, orta dış kısımda 2x0,2 cm’lik bir adet sıyrık, çene ucu sol kısmında palpasyonla hafif hassasiyet saptandığı, yumuşak doku lezyonlarına neden olan yaralanmanın kişinin yaşamını tehlikeye sokan bir durum olmadığı, kişi üzerindeki etkisinin basit tıbbi müdahale ile giderilebilir nitelikte hafif olduğu" tespitlerine yer verilmiştir. Başvurucu hakkında 26/9/2011 tarihinde hazırlanan Adli Tıp Kurumu raporunda ise önceki rapora ek olarak "sol kol 1/3 orta kısım arkada 4x3 cm’lik etrafı sararmış mor renkli ekimoz " görüldüğü belirtilmiştir.

12. Soruşturma kapsamında olayın meydana geldiği Polis Merkezine ait kamera kayıtları incelenerek bilirkişi raporu tanzim edilmiş ve Savcılık tarafından başvurucunun mağdur olarak ifadesine, memurların şüpheli olarak ifadelerine ve tanık ifadelerine başvurulmuştur.

13. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yürütülen soruşturma sonunda 13/6/2013 tarihli S.2011/133847 sayılı karar ile şüpheliler İ.A., S.Y., E.C., R.S. ve A.V.E. hakkında ek kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verilmiştir.

14. Başvurucunun anılan karara itirazı, Bakırköy 15. Ağır Ceza Mahkemesinin 5/8/2013 tarihli ve 2013/1583 Değişik İş sayılı kararı ile reddedilmiştir. İtirazın reddine ilişkin bu karar başvurucuya 27/8/2013 tarihinde tebliğ edilmiştir.

15. Aksaray Şehit Vedat Ulusoy Polis Merkezinde görevli Polis Memurları E.A. ve R.S.nin başvuru konusu olaydan dolayı başvurucudan şikâyetçi olması üzerine İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı 9/1/2011 tarihli ve 2011/29097 sayılı ön soruşturma raporu ile 19/3/1969 tarihli ve 1136 sayılı Avukatlık Kanunu'nun 58. maddesinin (1) numaralı fıkrası uyarınca Adalet Bakanlığından soruşturma izni verilmesini talep etmiştir. Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğünün 2/2/2012 tarihli oluru ile yapılan soruşturma sonunda 29/11/2012 tarihli ve S.2012/31867, F.2012/177 sayılı karar ile 1136 sayılı Kanun'un 59. maddesinin (1) numaralı fıkrası uyarınca kovuşturma izni verilmemesi düşüncesi ile hazırlanan fezleke Adalet Bakanlığına gönderilmiş, Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğünün 2/12/2012 tarihli ve 2012/40416 sayılı yazısı ile başvurucu hakkında kovuşturma izni verilmiştir.

16. UYAP kayıtlarının incelenmesi neticesinde Polis Memurları E.A. ve R.S.nin başvurucu hakkındaki şikâyeti üzerine İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yürütülen soruşturma sonunda 25/1/2013 tarihli ve S.2013/10937, E.2013/4095 sayılı iddianame ile görevi yaptırmamak için direnme suçundan açılan kamu davasının İstanbul 19.Ağır Ceza Mahkemesinin E.2013/152 sayılı dosyası üzerinden devam ettiği tespit edilmiştir.

17. Başvuru dosyasına gelen mahkeme yazısı ve eklerinden, başvurucunun şikâyeti üzerine yapılan soruşturma sonunda Polis Merkezinde görevli memurlar E.A.ve F.E. hakkında İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığının 13/6/2013 tarihli ve S.2011/133847, E.2013/35274 sayılı iddianamesiyle zor kullanma yetkisine ilişkin sınırın aşılması suretiyle kasten yaralama suçundan cezalandırılmaları talebi ile kamu davası açıldığı ve İstanbul 28. Sulh Ceza Mahkemesinin E.2013/595 sayılı dosyası üzerinden devam eden yargılamada Mahkemece aralarında şahsi, hukuki ve fiilî irtibat bulunduğu gerekçesi ile dosyanın İstanbul 19.Ağır Ceza Mahkemesinin E.2013/152 sayılı dosyası ile birleştirilmesine karar verildiği anlaşılmaktadır.

18. Başvuruya konu olay nedeniyle başvurucu ile iki polis memurunun karşılıklı şikâyetlerine ilişkin İstanbul 19.Ağır Ceza Mahkemesinin E.2013/152 sayılı dosyası üzerinden devam eden yargılamada son olarak duruşmanın 30/12/2015 tarihine bırakılmasına karar verilmiştir.

B. İlgili Hukuk

19. 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanun'un ''Kasten yaralama'' başlıklı 86. maddesi şöyledir:

“(1) Kasten başkasının vücuduna acı veren veya sağlığının ya da algılama yeteneğinin bozulmasına neden olan kişi, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

(2) Kasten yaralama fiilinin kişi üzerindeki etkisinin basit bir tıbbi müdahaleyle giderilebilecek ölçüde hafif olması halinde, mağdurun şikayeti üzerine, dört aydan bir yıla kadar hapis veya adli para cezasına hükmolunur.

(3) Kasten yaralama suçunun;

 a) Üstsoya, altsoya, eşe veya kardeşe karşı,

 b) Beden veya ruh bakımından kendisini savunamayacak durumda bulunan kişiye karşı,

 c) Kişinin yerine getirdiği kamu görevi nedeniyle,

d) Kamu görevlisinin sahip bulunduğu nüfuz kötüye kullanılmak suretiyle,

...

İşlenmesi hâlinde, şikayet aranmaksızın, verilecek ceza yarı oranında artırılır.”

20. 5237 sayılı Kanun'un ''Görevi yaptırmamak için direnme'' başlıklı 265. maddesi şöyledir:

 “ (1) Kamu görevlisine karşı görevini yapmasını engellemek amacıyla, cebir veya tehdit kullanan kişi, altı aydan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

 (2) Suçun yargı görevi yapan kişilere karşı işlenmesi hâlinde, iki yıldan dört yıla kadar hapis cezasına hükmolunur .

 ....”

21. 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanun'un ''Kovuşturmaya yer olmadığına dair karar'' başlıklı 172. maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:

“Cumhuriyet savcısı, soruşturma evresi sonunda, kamu davasının açılması için yeterli şüphe oluşturacak delil elde edilememesi veya kovuşturma olanağının bulunmaması hâllerinde kovuşturmaya yer olmadığına karar verir. Bu karar, suçtan zarar gören ile önceden ifadesi alınmış veya sorguya çekilmiş şüpheliye bildirilir. Kararda itiraz hakkı, süresi ve mercii gösterilir.”

22. 1136 sayılı Kanun'un ''Soruşturmaya yetkili Cumhuriyet Savcısı'' başlıklı 58. maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:

“Avukatların avukatlık veya Türkiye Barolar Birliği ya da baroların organlarındaki görevlerinden doğan veya görev sırasında işledikleri suçlardan dolayı haklarında soruşturma, Adalet Bakanlığının vereceği izin üzerine, suçun işlendiği yer Cumhuriyet savcısı tarafından yapılır. Avukat yazıhaneleri ve konutları ancak mahkeme kararı ile ve kararda belirtilen olayla ilgili olarak Cumhuriyet savcısı denetiminde ve baro temsilcisinin katılımı ile aranabilir. Ağır ceza mahkemesinin görev alanına giren bir suçtan dolayı suçüstü hali dışında avukatın üzeri aranamaz.”

23. Anılan Kanun'un ''Kovuşturma izni, son soruşturmanın açılması kararı ve duruşmanın yapılacağı mahkeme'' başlıklı 59. maddesi şöyledir:

“58 inci maddeye göre yapılan soruşturmaya ait dosya Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğüne tevdi olunur. İnceleme sonunda kovuşturma yapılması gerekli görüldüğü takdirde dosya, suçun işlendiği yer ağır ceza mahkemesine en yakın bulunan ağır ceza mahkemesi Cumhuriyet Savcılığına gönderilir.

Cumhuriyet Savcısı beş gün içinde, iddianamesini düzenliyerek dosyayı son soruşturmanın açılmasına veya açılmasına yer olmadığına karar verilmek üzere ağır ceza mahkemesine verir.

İddianamenin bir örneği, Ceza Muhakemeleri Usulü Kanununun hükümleri uyarınca, hakkında kovuşturma yapılan avukata tebliğ olunur. Bu tebliğ üzerine avukat, kanunda yazılı süre içinde bazı delillerin toplanmasını ister veya kabule değer bir istemde bulunursa nazara alınır, gerekirse soruşturma başkan tarafından derinleştirilir.

Haklarında son soruşturmanın açılmasına karar verilen avukatların duruşmaları, suçun işlendiği yer ağır ceza mahkemesinde yapılır. (Ek cümle: 02/05/2001 - 4667/38. md.) Durum avukatın kayıtlı olduğu baroya bildirilir.”

IV. İNCELEME VE GEREKÇE

24. Mahkemenin 20/1/2016 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Başvurucunun İddiaları

25. Başvurucu; müdafilik görevini ifa etmek üzere gittiği Polis Merkezinde kötü muameleye maruz kaldığını, sözlü ve fiilî müdahale ile mağdur edildiğini, herhangi bir gözaltı kararı olmadan bir süre nezarethaneye alındığını, olay nedeni ile şikâyetçi olması üzerine yapılan soruşturmada tanığının dinlenmediğini, kamera görüntülerinin çözümünün yapıldığı bilirkişi raporlarında kendisinin beyanlarının doğruluğu anlaşılmış olmasına rağmen bu hususların göz ardı edildiğini, polis lehine ayrımcılık yapılarak gerekçeden yoksun ve keyfî bir kararla soruşturmanın kapatıldığını, etkin bir soruşturma yapılmadığını, silahların eşitliği ilkesinin ihlal edildiğini, etkili bir başvuru yolu olmayan itiraz merciinin de dosyayı incelemeden karar verdiğini, takipsizlik itirazında kendisine savunma yapma olanağı tanınmadığını ve duruşma açılmaksızın karar verildiğini belirterek Anayasa’da düzenlenen eşitlik ilkesi, kötü muamele yasağı, kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkı, adil yargılanma hakkı ve etkili başvuru hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüş; maddi ve manevi tazminat talebinde bulunmuştur.

B. Değerlendirme

26. Başvuru formu ve ekleri incelendiğinde başvurucunun, kötü muamele yasağı ile kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkı dışında ayrıca eşitlik ilkesi, adil yargılanma hakkı ve etkili başvuru hakkının ihlal edildiğini ileri sürdüğü anlaşılmaktadır. Başvuruda, avukat olarak görevi gereği hukuki yardımda bulunmak üzere Polis Merkezine giden başvurucunun Polis Merkezinde görevli memurların kötü muamelesine maruz kaldığı ve haksız olarak bir süre gözaltına alındığı ve olay nedeni ile etkili soruşturma yapılmadığına ilişkin iddiaları yer almaktadır.

27. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun yukarıda ayrıntılı olarak belirtilen iddialarının özü, Polis Merkezinde görevli memurların kötü muamelesine maruz kalması ve haksız olarak bir süre gözaltına alınması ve olay nedeni ile etkili soruşturma yapılmaması nedeni ile kötü muamele yasağı ile kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkindir. Başvurucunun, şikâyeti hakkında etkili soruşturma yapılmadığına yönelik iddialarının temel olarak kötü muamele yasağının usul yükümlülükleri kapsamında incelenmesi gerekmektedir. Başvurucunun iddiaları, yukarıda açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 17. maddesinin üçüncü fıkrasında tanımlanan kötü muamele yasağı ve Anayasa’nın 19. maddesinde düzenlenen kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı kapsamında değerlendirilmiştir.

 28. Başvurucu; müdafilik görevini ifa etmek üzere gittiği Polis Merkezinde kimlik gösterme meselesinden dolayı polis memurları ile yaşadığı sözlü tartışmanın büyümesi üzerine memurların kötü muamelesine maruz kaldığını, hakarete uğradığını, göğsünden itildiğini ve çenesine yumruk atıldığını, herhangi bir gözaltı kararı olmadan bir süre nezarethaneye alındığını ve olay nedeniyle yaptığı şikâyetin etkin şekilde soruşturulmaması nedeniyle sonuçsuz kaldığını belirterek kötü muamele yasağı ile kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

 29. Bakanlık, başvurunun kabul edilebilirliğine dair herhangi bir açıklamada bulunmamıştır. Öte yandan başvurucunun kötü muamele iddiaları konusunda esas bakımından polis memurlarının fiillerinin orantılılık içerisinde gerçekleşip gerçekleşmediğinin ve başvurucunun yaralanmasının derece itibarıyla asgari ciddiyet seviyesine ulaşıp ulaşmadığının incelenmesi gerektiği, usul bakımdan taraflar arasında karşılıklı şikâyetler hususunda yargılamanın devam ettiği, özgürlük ve güvenlik hakkının ihlali iddialarına ilişkin ise başvurucunun tazminat yoluna başvurmadığı ve işleme karşı serbest bırakmayı sağlayacak itiraz başvurusunda bulunmadığı belirtilmiştir.

 30. Anayasa’nın 17. maddesinin birinci ve üçüncü fıkraları şöyledir:

"Herkes, yaşama, maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahiptir.

...

Kimseye işkence ve eziyet yapılamaz; kimse insan haysiyetiyle bağdaşmayan bir cezaya veya muameleye tabi tutulamaz.”

 31. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (Sözleşme) “İşkence Yasağı” kenar başlıklı 3. maddesi şöyledir:

“Hiç kimse işkenceye, insanlık dışı ya da onur kırıcı ceza veya muamelelere tabi tutulamaz.”

 32. Herkesin maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkı Anayasa’nın 17. maddesinde güvence altına alınmıştır. Anılan maddenin birinci fıkrasında insan onurunun korunması amaçlanmıştır. Üçüncü fıkrasında da kimseye “işkence” ve “eziyet” yapılamayacağı, kimsenin “insan haysiyetiyle bağdaşmayan” ceza veya muameleye tabi tutulamayacağı belirtilmiştir (Cezmi Demir ve diğerleri, B. No: 2013/293, 17/7/2014, § 80).

 33. Devletin, bireyin maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına saygı gösterme yükümlülüğü, öncelikle kamu otoritelerinin bu hakka müdahale etmemelerini yani anılan maddenin üçüncü fıkrasında belirtilen şekillerde kişilerin fiziksel ve ruhsal zarar görmelerine neden olmamalarını gerektirir. Bu, devletin vücut ve ruh sağlığını korumadan kaynaklanan negatif ödevidir (Cezmi Demir ve diğerleri, § 81). Diğer taraftan devletin -pozitif bir yükümlülük olarak- yetki alanında bulunan tüm bireylerin maddi ve manevi varlığını koruma hakkını gerek kamusal makamların ve diğer bireylerin gerekse kişinin kendi eylemlerinden kaynaklanabilecek risklere karşı koruma yükümlülüğü bulunmaktadır. Devlet, bireyin maddi ve manevi varlığını her türlü tehlikeden, tehditten ve şiddetten korumakla yükümlüdür (Serpil Kerimoğlu ve diğerleri, B. No: 2012/752, 17/9/2013, § 51).

 34. Anayasa’nın 148. maddesinin üçüncü fıkrasının son cümlesi şöyledir:

 “Başvuruda bulunabilmek için olağan kanun yollarının tüketilmiş olması şarttır.”

 35. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un “Bireysel başvuru hakkı” kenar başlıklı 45. maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:

“İhlale neden olduğu ileri sürülen işlem, eylem ya da ihmal için kanunda öngörülmüş idari ve yargısal başvuru yollarının tamamının bireysel başvuru yapılmadan önce tüketilmiş olması gerekir.”

36. Anılan Anayasa ve Kanun hükümleri uyarınca Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru, “ikincil nitelikte bir kanun yolu” olup bu yola başvurulmadan önce kural olarak olağan kanun yollarının tüketilmiş olması şarttır.

37. Temel hak ve özgürlüklere saygı, devletin tüm organlarının uyması gereken bir ilke olup bu ilkeye uygun davranılmadığı takdirde ortaya çıkan ihlale karşı öncelikle yetkili idari mercilere ve derece mahkemelerine başvurulmalıdır (Bayram Gök, B. No: 2012/946, 26/3/2013, § 17). Bu kapsamda temel hak ve hürriyetlerle ilgili hukuk sisteminin koruma mekanizmalarının öncelikle işletilmesi gerekmektedir. Bu nedenle ihlal iddialarına ilişkin olarak öncelikle olağan kanun yollarının tüketilmesi gerekmektedir. Ancak somut olayın koşulları itibarıyla başvuru yollarının tüketilmesinin yarar sağlamayacağı veya etkili olmadığının anlaşılması hâlinde anılan yollar tüketilmeden yapılan bir başvuru incelenebilir (Şehap Korkmaz, B. No. 2013/8975, 23/7/2014, § 33).

38. Somut olayda başvurucu, yaralanmasına ve özgürlüğünün kısıtlanmasına neden olduğunu iddia ettiği olaya ilişkin olarak 22/9/2011 tarihinde İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığına şikâyet dilekçesi vermiş ve aynı gün alınan ifadesinde kendisinin yaralanmasına doğrudan sebep olan polis memurlarından şikâyetçi olmuştur. Bunun üzerine başlatılan adli soruşturmada başvurucu hakkında adli tıp raporu tanzim edilmiş ve olayı aydınlatmak ve fail veya failleri tespit etmek amacıyla bazı polis memurlarının şüpheli sıfatı ile ifadeleri alınmış, Polis Merkezine ait kamera kayıtları incelenerek bilirkişi raporu hazırlanmıştır (bkz. §§ 11, 12). Savcılık tarafından yürütülen soruşturma sonunda 13/6/2013 tarihli S.2011/133847 sayılı kararı ile şüpheli Polis Memurları İ.A., S.Y., E.C., R.S. ve A.V.E. hakkında ek kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verilirken Polis Merkezinde görevli E.A. ve F.E. hakkında aynı tarihli ve E.2013/35274 sayılı iddianame ile zor kullanma yetkisine ilişkin sınırın aşılması suretiyle kasten yaralama suçundan cezalandırılmaları talebi ile kamu davası açılmıştır. Ayrıca başvuru konusu olay nedeniyle başvurucu hakkında İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yürütülen soruşturmada görevi yaptırmamak için direnme suçundan açılan kamu davası İstanbul 19.Ağır Ceza Mahkemesinin E.2013/152 sayılı dosyası üzerinden devam ederken Polis Memurları E.A. ve F.E. hakkında açılan davada İstanbul 28. Sulh Ceza Mahkemesince aralarında irtibat bulunduğu gerekçesi ile dosyanın İstanbul 19.Ağır Ceza Mahkemesinin E.2013/152 sayılı dosyası ile birleştirilmesine karar verilmiştir.

39. Başvurucunun kötü muamele yasağının ihlal edildiğine ilişkin iddialarının temelinde kendisine doğrudan müdahale ettiğini ileri sürdüğü polislerin eylemi yer almaktadır. Dolayısıyla başvurucunun iddiaları doğrudan müdahaleyi gerçekleştiren polisler hakkında yapılan soruşturmaya dayanmaktadır ve bu soruşturma netleştirilmeden iddiaların değerlendirilmesi mümkün değildir. Başka bir ifade ile başvurucunun yaralanmasına neden olan müdahale aydınlığa kavuşturulmadan ya da buna ilişkin soruşturma veya kovuşturma sonuçlanmadan kötü muamele yasağının ihlal edildiği iddialarının esaslı biçimde incelenebileceği söylenemez. Bunun istisnası kötü muamele iddialarının soruşturulması veya kovuşturulmasında süre veya yargılamanın seyrinin soruşturmanın veya kovuşturmanın etkisiz kabul edilmesine yol açacak nitelikte olması hâlinde soruşturmanın veya kovuşturmanın nihayete ermesi beklenemez (Onur Cinğil, B. No. 2013/7836, 16/4/2015, § 51).

40. Somut olayda başvurucu, şikâyeti hakkında Polis Merkezinde görevli beş polis memuru için kovuşturmaya yer olmadığına dair karara yapılan itirazın reddedilmesi üzerine bireysel başvuruda bulunmuştur. Bununla birlikte şikâyet üzerine Savcılıkça yapılan soruşturma tamamlanmış, eylemi gerçekleştirdiği iddia edilen polisler hakkında ceza davası açılmış ve bu dava dosyasının, aynı olaydan dolayı başvurucu hakkında yapılan soruşturma sonunda açılan ceza davası ile birleştirilmesine karar verilmiştir. Bu kapsamda sağlık raporları tanzim edilmiş, bilirkişi raporları hazırlanmış, sanık ve tanık ifadeleri alınmıştır. Bu aşamada başvurucunun ihlal iddialarına ilişkin yargılamanın Derece Mahkemesinde devam ettiği tespit edilmiştir. Bu kapsamda Derece Mahkemesinde devam eden yargılamada gelinen aşamaya kadar geçen süre ve bu sürede soruşturma ve yargılama makamlarınca yapılan işlemler dikkate alındığında yargılama tamamlanmadan iddiaların bireysel başvuruda incelenmesini gerektirecek bir durumun varlığından söz edilemez. Dolayısıyla başvuru konusu olayla ilgili yürütülen yargılamanın devam ettiği ve geçen süre ile yargılamanın seyrinin soruşturmanın etkisiz kabul edilmesine neden olacak belirtiler göstermediği dikkate alındığında somut başvuruya ilişkin başvuru yollarının tüketilmediği görülmektedir. (Şehap Korkmaz, B. No. 2013/8975, 23/7/2014, § 32; Şehap Korkmaz ve diğerleri/Türkiye, B. No. 64200/13, 25/3/2014, §§ 25-27).

41. Açıklanan nedenlerle başvurucunun kötü muamele yasağı ile özgürlük ve güvenlik hakkının ihlaline ilişkin iddialarının başvuru yollarının tüketilmemiş olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

V. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Başvurunun, başvuru yollarının tüketilmemiş olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA

20/1/2016 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.

I. KARAR KİMLİK BİLGİLERİ

Kararı Veren Birim Birinci Bölüm
Karar Türü (Başvuru Sonucu) Kabul Edilemezlik vd.
Künye
(Bülent Kurt [1.B.], B. No: 2013/7408, 20/1/2016, § …)
   
Başvuru Adı BÜLENT KURT
Başvuru No 2013/7408
Başvuru Tarihi 26/9/2013
Karar Tarihi 20/1/2016

II. BAŞVURU KONUSU


Başvuru, müdafilik görevini ifa etmek üzere gelinen polis karakolunda memurların kötü muamelesine maruz kalınması, sözlü ve fiilî müdahale ile mağdur edilmesi ve olaya ilişkin şikâyet dolayısıyla Cumhuriyet başsavcılığı tarafından etkili soruşturma yapılmadan kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verilmesi nedenleriyle eşitlik ilkesi, kötü muamele yasağı, etkili başvuru hakkı ile kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.

III. İNCELEME SONUÇLARI


Hak Müdahale İddiası Sonuç Giderim
Kötü muamele yasağı Yakalama ve/veya gözaltı sırasında güç kullanımı Başvuru Yollarının Tüketilmemesi
Diğer kötü muamele iddiaları Başvuru Yollarının Tüketilmemesi
Kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkı Yakalama, gözaltı Başvuru Yollarının Tüketilmemesi

IV. İLGİLİ HUKUK



Mevzuat Türü Mevzuat Tarihi/Numarası - İsmi Madde Numarası
Kanun 5237 Türk Ceza Kanunu 86
265
5271 Ceza Muhakemesi Kanunu 172
1136 Avukatlık Kanunu 58
59
  • pdf
  • word
  • whatsapp
  • yazdir
T.C. Anayasa Mahkemesi