TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
KAMURAN REŞİT BEKİR BAŞVURUSU (4)
|
(Başvuru Numarası: 2013/7644)
|
|
Karar Tarihi: 20/4/2016
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Burhan ÜSTÜN
|
Üyeler
|
:
|
Erdal TERCAN
|
|
|
Hasan Tahsin
GÖKCAN
|
|
|
Kadir ÖZKAYA
|
|
|
Rıdvan GÜLEÇ
|
Raportör
|
:
|
Abuzer
YAZICIOĞLU
|
Başvurucu
|
:
|
Kamuran
REŞİT BEKİR(Suriye Arap Cumhuriyeti Vatandaşı)
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, ceza infaz kurumu tarafından Azadiya
Welat gazetesinin (gazete) 8/8/2013 tarihli nüshasının
teslim edilmemesi ve hükümlü olan başvurucunun haber ve fikirlere erişiminin
engellenmesi nedeniyle ifade özgürlüğü ile haberleşme özgürlüğünün ihlal
edildiği iddialarına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 7/10/2013 tarihinde Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı
vasıtasıyla yapılmıştır. Başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesi neticesinde başvurunun Komisyona sunulmasına engel teşkil edecek bir
eksikliğinin bulunmadığı tespit edilmiştir.
3. Birinci Bölüm Üçüncü Komisyonunca 30/9/2015 tarihinde,
başvurucunun adli yardım talebinin kabulüne karar verilmiştir.
4. Birinci Bölüm Üçüncü Komisyonunca 30/9/2015 tarihinde,
başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar
verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından 22/11/2015 tarihinde, başvurunun
kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar
verilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
A. Olaylar
6. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili
olaylar özetle şöyledir:
7. Başvurucu, başvuru tarihinde Ankara 2 No.lu F Tipi Yüksek
Güvenlikli Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda hükümlü olarak bulunmaktadır.
8. Başvurucuya gelen Azadiya Welat gazetesinin 8 Ağustos 2013 tarihli nüshasının birinci
ve beşinci sayfasında ceza infaz kurumlarında yapılması düşünülen eylemlerle
ilgili yazılar bulunduğu tespit edilmiştir. Yazı içeriklerinin bir bölümü
şöyledir:
"... Deniz Kaya yaptığı açıklamada: Demek
ki, önderliğimizin sağlık sorunları görmezlikten geliniyor. Türkiye'nin tüm
cezaevlerindeki tutsaklar, ölüm orucuna hazırdır ve başlayabilir.
...
Deniz Kaya, tüm özgürlük tutsakları adına
yaptığı açıklamada, Abdullah Öcalan'ın sağlık sorunları için eğer bir çare
aranmazsa Türkiye ve Kürdistandaki cezaevlerinde biz
ölüm oruçlarına başlayacağız."
9. Ankara 2 No.lu F Tipi Yüksek Güvenlikli Kapalı Ceza İnfaz
Kurumu Eğitim Kurulu (Eğitim Kurulu) anılan gazetenin başvurucuya verilmesini
uygun görmemiştir. Kararın ilgili kısmı şöyledir:
"... 08 Tebax-in
2013 tarihli Azadiya Welat
isimli gazete ile ilgili olarak yapılan tercüman çevirisi çerçevesinde,
gazetenin birinci ve beşinci sayfasında; ceza infaz kurumlarında yapılması
düşünülen eylemler ile ilgili yazılara yer verildiği ve örgütü destekleyen
kitleye yönelik olarak yürütülecek kışkırtma faaliyetlerinde kullanılabileceği
kurulumuzca değerlendirilmiş ve 5275 sayılı Kanun'un 62/3 ile Tüzük'ün 87/3 maddeleri gereğince söz konusu gazetenin
hükümlü/tutuklulara verilmemesine ... "
10. Eğitim Kurulunun yukarıda belirtilen kararı başvurucuya
tebliğ edilmiş ve başvurucu, karara karşı Sincan İnfaz Hâkimliğine şikâyetçi
olmuştur. Şikâyeti inceleyen Hâkimlik 2/9/2013 tarihli ve E.2013/4626,
K.2013/4528 sayılı kararı ile başvurucunun şikâyetinin reddine karar vermiştir.
Kararın ilgili kısımları şöyledir:
"Hükümlü dilekçesi ile "adına gelen Azadiya Welat isimli gazetenin
08/ Tebax-in 2013 sayısının verilmemesine " dair
karara karşı şikayet yoluna başvurmuştur.
Yapılan incelemede Ankara 2 No.lu F Tipi
Yüksek Güvenlikli Ceza İnfaz Kurumu Eğitim Kurulu'nun 27/08/2013 tarihli ve
2013/128 sayılı kararı ile "08 Tebax-in 2013
tarihli Azadiya Welat
isimli gazete ile ilgili olarak yapılan tercüman çevirisi çerçevesinde,
gazetenin birinci ve beşinci sayfasında; ceza infaz kurumlarında yapılması
düşünülen eylemler ile ilgili yazılara yer verildiği ve örgütü destekleyen
kitleye yönelik olarak yürütülecek kışkırtma faaliyetlerinde
kullanılabileceği" gerekçesi ile hükümlü/tutuklulara verilmemesine karar
verilmiştir.
5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin
İnfazı Hakkında Kanun'un 62/1. maddesinde "Hükümlü, mahkemelerce
yasaklanmamış olması koşuluyla süreli ve süresiz yayınlardan bedelini ödeyerek
yararlanma hakkına sahiptir" düzenlemesi yer almaktadır. Kanundaki bu
düzenlemeye göre hükümlünün adına gelen yayından yararlanabilmesi için yayının
mahkemelerce yasaklanmamış olması şarttır. Kanundaki düzenleme gözetildiğinde
Eğitim Kurulu'nun kararında hukuka aykırılık söz konusu değildir. Bu nedenle şikayetin reddine karar vermek gerekmiştir. "
11. Başvurucu, Hâkimliğin ret kararına karşı itiraz yoluna
başvurmuştur. İtirazı inceleyen Sincan 2. Ağır Ceza Mahkemesi, İnfaz
Hâkimliğinin kararının "... usul ve
yasaya uygun olduğu ..." gerekçesiyle başvurucunun itirazının
reddine karar vermiştir.
12. Nihai karar başvurucuya 2/10/2013 tarihinde tebliğ
edilmiştir.
13. Başvurucu 7/10/2013 tarihinde bireysel başvuruda
bulunmuştur.
B. İlgili Hukuk
14. 9/6/2004 tarihli ve 5187 sayılı Basın Kanunu'nun "El koyma, dağıtım ve satış yasağı"
kenar başlıklı 25. maddesi şöyledir:
"Soruşturma için sübut vasıtası olarak
her türlü basılmış eserin en fazla üç adedine Cumhuriyet savcısı, gecikmesinde
sakınca bulunan hallerde de kolluk el koyabilir.
Soruşturma veya kovuşturmanın başlatılmış
olması şartıyla 25.7.1951 tarihli ve 5816 sayılı Atatürk Aleyhine İşlenen
Suçlar Hakkında Kanunda, Anayasanın 174 üncü maddesinde yer alan inkılap
kanunlarında, 765 sayılı Türk Ceza Kanununun 146 ncı
maddesinin ikinci fıkrasında, 153 üncü maddesinin birinci ve dördüncü
fıkralarında, 155 inci maddesinde, 311 inci maddesinin birinci ve ikinci
fıkralarında, 312 nci maddesinin ikinci ve dördüncü
fıkralarında, 312/a maddesinde ve 12.4.1991 tarihli ve 3713 sayılı Terörle
Mücadele Kanununun 7 nci maddesinin ikinci ve beşinci
fıkralarında öngörülen suçlarla ilgili olarak basılmış eserlerin tamamına hâkim
kararıyla el konulabilir.
Hangi dilde olursa olsun Türkiye dışında
basılan süreli veya süresiz yayın ve gazetelerin ikinci fıkrada belirtilen
suçları içerdiklerine dair kuvvetli delil bulunması halinde, bunların
Türkiye'de dağıtılması veya satışa sunulması, Cumhuriyet Başsavcılığının talebi
üzerine sulh ceza hâkiminin kararı ile yasaklanabilir. Gecikmesinde sakınca
bulunan hallerde Cumhuriyet Başsavcılığının kararı yeterlidir. Bu karar en geç yirmidört saat içinde hâkimin onayına sunulur. Kırksekiz saat içinde hâkim tarafından onaylanmaması
halinde Cumhuriyet Başsavcılığının kararı hükümsüz kalır.
Yukarıdaki fıkra uyarınca yasaklanmış yayın
veya gazeteleri bilerek dağıtanlar veya satışa sunanlar bu yayınlar yoluyla
işlenen suçlardan eser sahibi gibi sorumludurlar."
15. 13/12/2004 tarihli ve 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik
Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun'unun "Süreli
veya süresiz yayınlardan yararlanma hakkı" başlıklı 62. maddesi
şöyledir:
"(1) Hükümlü, mahkemelerce yasaklanmamış
olması koşuluyla süreli ve süresiz yayınlardan bedelini ödeyerek yararlanma
hakkına sahiptir.
(2) Resmî kurumlar, üniversiteler, kamu kurumu
niteliğindeki meslek kuruluşları ile mahkemelerce yasaklanmamış olması
koşuluyla Bakanlar Kurulunca vergi muafiyeti tanınan vakıflar ve kamu yararına
çalışan dernekler tarafından çıkartılan gazete, kitap ve basılı yayınlar,
hükümlülere ücretsiz olarak ve serbestçe verilir. Eğitim ve öğretimine devam
eden hükümlülerin ders kitapları denetime tâbi tutulamaz.
(3) Kurum güvenliğini tehlikeye düşüren veya
müstehcen haber, yazı, fotoğraf ve yorumları kapsayan hiçbir yayın hükümlüye
verilmez."
16. 6/4/2006 tarihli ve 26131 sayılı Resmî Gazete'de
yayımlanarak yürürlüğe giren Ceza İnfaz Kurumlarının Yönetimi İle Ceza ve
Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Tüzük'ün
(Tüzük) "Eğitim kurulunun görev ve
yetkileri" başlıklı 43. maddesinin (1) numaralı fırkasının (ı)
bendi şöyledir:
"(1) Eğitim kurulu aşağıda sayılan işleri
yapmakla görevli ve yetkilidir;
…
ı) Kuruma gelen her türlü yayının, kurum
güvenliğini tehlikeye düşüren veya müstehcen haber, yazı, fotoğraf ve yorumları
kapsayan nitelikte olup olmadığına karar vermek,
..."
17. 12/7/2005 tarihli Adalet Bakanı oluru ile yürürlüğe giren
Ceza İnfaz Kurumları Kütüphane ve Kitaplık Yönergesi'nin
(Yönerge) "Kuruma kabul edilmeyecek
yayınlar" başlıklı 11. maddesi şöyledir:
"a) Mahkemelerce yasaklanmış olan,
b) Mahkemelerce yasaklanmamış olsa bile, kurum
güvenliğini tehlikeye düşürdüğü veya müstehcen haber, yazı, fotoğraf ve
yorumları kapsadığı eğitim kurulu kararıyla tespit edilen,
hiçbir yayın kuruma kabul edilmez."
IV. İNCELEME VE GEREKÇE
18. Mahkemenin 20/4/2016 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
19. Başvurucu, gazetede ceza infaz kurumlarında yapılması
düşünülen eylemlerle ilgili yazılar bulunmasına rağmen anılan yayınlar hakkında
herhangi bir yasaklama kararı olmadığını, ortada herhangi bir eylemin veya
eylem hazırlığının bulunmadığını belirtmiş; Eğitim Kurulunun kararı nedeniyle
iletişim araçlarına ulaşma hakkının engellenerek Anayasa’nın 22. ve 26.
maddelerinde düzenlenen haberleşme ve ifade özgürlüğünün ihlal edildiğini ileri
sürmüş; ihlallerin giderilmesi talebinde bulunmuştur.
B. Değerlendirme
20. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan
hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini
kendisi takdir eder (Tahir Canan,
B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Somut olayda gazetenin ilgili sayfalarında
ceza infaz kurumlarında yapılması düşünülen eylemlerle ilgili yazıların
yayımlanması gerekçesiyle gazetenin başvurucuya verilmesi engellenmiş ve buna
ilişkin olarak yaptığı şikâyetler de sonuçsuz kalmıştır. Başvurucu her ne kadar
anılan müdahale nedeniyle haberleşme özgürlüğünün de ihlal edildiğini ileri
sürmüşse de anılan iddianın özü, ifade özgürlüğüne ilişkin olduğundan bu başlık
altında inceleme yapılmıştır.
21. Anayasa’nın 26. maddesinde düşünceyi açıklama ve yayma
özgürlüğünün kullanımında başvurulabilecek araçlar “söz, yazı, resim veya başka yollar” olarak ifade edilmiş ve
“başka yollar” ifadesiyle her
türlü ifade aracının anayasal koruma altında olduğu gösterilmiştir (Emin Aydın, B. No: 2013/2602, 23/1/2014, §
43).
22. İfade özgürlüğü; insanın haber, bilgi ve başkalarının
fikirlerine serbestçe ulaşabilmesi, edindiği düşünce ve kanaatlerden dolayı
kınanmaması ve bunları tek başına veya başkalarıyla birlikte çeşitli yollarla
serbestçe ifade edebilmesi, anlatabilmesi, savunabilmesi, başkalarına
aktarabilmesi ve yayabilmesi anlamına gelir (Emin
Aydın, § 40).
23. Haber ve fikirlere ulaşma özgürlüğünün, ifade özgürlüğünün
norm alanı içinde olduğu konusunda hiçbir tereddüt bulunmamaktadır. Bu bağlamda
Anayasa’da ifade özgürlüğüne ilişkin olarak daha ayrıntılı düzenlemeler de yer
almakla birlikte mevcut koşullar altında başvurunun, iletişim araçlarına ulaşım
hakkının engellenmesi nedeniyle ifade özgürlüğünün ihlal edildiği iddiası
yönünden ifade özgürlüğüne ilişkin temel düzenleme olan ve madde metninde
düşünceyi açıklama ve yayma özgürlüğünün haber veya fikir almak özgürlüğünü de
kapsadığının açıkça düzenlendiği Anayasa’nın 26. maddesi kapsamında
incelenmesinin gerektiği değerlendirilmiştir.
1. Kabul Edilebilirlik Yönünden
24. Somut olayda başvurucunun abonesi olduğu gazeteye
ulaşamadığı, bu şekilde haber ve fikir alma özgürlüğüne müdahalede
bulunulduğuna ilişkin iddiaların açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul
edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı
anlaşıldığından başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
25. Başvurucu; abonesi olduğu gazetenin hükümlü olarak bulunduğu
Ceza İnfaz Kurumundan tarafına teslim edilmediğini, gazete içeriğinde eylem
yapılması hususunda yazıların bulunduğuna ilişkin değerlendirmenin yorumdan
ibaret olduğunu, gerçekte herhangi bir eylem bulunmadığını, cezaevinde olsa da
dış dünyadan haberdar olmak ve gazeteye ulaşmak istediğini belirtmiştir.
26. Anayasa’nın “Düşünceyi
açıklama ve yayma hürriyeti” kenar başlıklı 26. maddesi şöyledir:
“Herkes, düşünce ve kanaatlerini söz, yazı,
resim veya başka yollarla tek başına veya toplu olarak açıklama ve yayma
hakkına sahiptir. Bu hürriyet resmi makamların müdahalesi olmaksızın haber veya
fikir almak ya da vermek serbestliğini de kapsar. Bu fıkra hükmü, radyo,
televizyon, sinema veya benzeri yollarla yapılan yayımların izin sistemine
bağlanmasına engel değildir.
Bu hürriyetlerin kullanılması, millî güvenlik,
kamu düzeni, kamu güvenliği, Cumhuriyetin temel nitelikleri ve Devletin ülkesi
ve milleti ile bölünmez bütünlüğünün korunması, suçların önlenmesi, suçluların
cezalandırılması, Devlet sırrı olarak usulünce belirtilmiş bilgilerin
açıklanmaması, başkalarının şöhret veya haklarının, özel ve aile hayatlarının
yahut kanunun öngördüğü meslek sırlarının korunması veya yargılama görevinin
gereğine uygun olarak yerine getirilmesi amaçlarıyla sınırlanabilir.
Haber ve düşünceleri yayma araçlarının
kullanılmasına ilişkin düzenleyici hükümler, bunların yayımını engellememek
kaydıyla, düşünceyi açıklama ve yayma hürriyetinin sınırlanması sayılmaz.
Düşünceyi açıklama ve yayma hürriyetinin
kullanılmasında uygulanacak şekil, şart ve usuller kanunla düzenlenir.”
27. Hükümlü ve tutuklular, Anayasa'nın ve Avrupa İnsan Hakları
Sözleşmesi'nin (Sözleşme) ortak alanı kapsamında kalan temel hak ve
hürriyetlerin tamamına kural olarak sahiptir (Hirst/Birleşik Krallık (No. 2), B. No: 74025/01, 6/10/2005, §
69). Bu bağlamda hükümlü ve tutukluların ifade özgürlüğü de (Yankov/Bulgaristan, B. No: 39084/97, 11/12/2003;
T./Birleşik Krallık, B. No:
8231/78, 12/10/1983) Anayasa ve Sözleşme kapsamında koruma altındadır. Hükümlü
ve tutukluların süreli veya süresiz yayınlara ulaşabilmesi hususu da bilgi ve
kanaatlere ulaşma özgürlüğünün somut yansıması olarak ifade özgürlüğünün norm
alanı kapsamında kalmaktadır (Kamuran Reşit
Bekir [GK], B. No: 2013/3614, 8/4/2015, § 43).
28. Öte yandan cezaevinde bulunmanın kaçınılmaz sonucu olarak
suçun önlenmesi ve disiplinin sağlanması gibi cezaevinde güvenliğin ve düzenin
korunmasına yönelik kabul edilebilir gerekliliklerin olması durumunda
mahkûmların sahip olduğu haklara sınırlama getirilebilecektir. Ancak bu durumda
dahi hükümlü ve tutukluların haklarına yönelik herhangi bir sınırlandırma makul
ve ölçülü olmalıdır (Silver ve
diğerleri/Birleşik Krallık, B. No: 5947/72 ..., 23/3/1983, §§
99-105). Ancak hükümlü ve tutukluların ifade özgürlüğüne yapılacak bir
sınırlamada cezaevinde suçun önlenmesi, düzenin ve disiplinin sağlanması
açısından idarenin takdir marjı daha geniştir (Kamuran
Reşit Bekir, § 44).
29. 5275 sayılı Kanun'un 62. maddesinde mahkemelerce
yasaklanmamış olan süreli veya süresiz yayınların bedel karşılığı hükümlü ve
tutuklulara verilebileceği ve kurum güvenliğini tehlikeye düşüren veya
müstehcen haber, yazı, fotoğraf ve yorumları kapsayan hiçbir yayının hükümlü ve
tutuklulara verilmeyeceği belirtilmiştir. Dolayısıyla hükümlü ve tutuklulara
verilecek yayınların incelenmesinde cezaevi idaresi, herhangi bir mahkeme
kararı ile yasaklı olmayan yayının kurum güvenliğini tehlikeye düşürüp
düşürmeyeceğini veya müstehcen olup olmadığını değerlendirilecek ve bu yöndeki
meşru amaçlar çerçevesinde engel olabilecektir.
30. Başvuru konusu olayda, gazetede yayımlanan bazı yazıların
ceza infaz kurumlarında yapılması düşünülen eylemlerle ilgili olması nedeniyle
Eğitim Kurulu tarafından gazetenin başvurucuya verilmemesinin haber ve bilgiye
ulaşma hakkı bağlamında ifade özgürlüğüne yönelik bir müdahale oluşturup oluşturmadığını
belirlemektir. Sonraki aşamalarda varlığı kabul edilen müdahalenin meşru
amaçlara dayanıp dayanmadığının, söz konusu hakkın özü zedeleyecek ölçüde
kısıtlanıp kısıtlanmadığının, kısıtlamanın demokratik toplumda gerekli olup
olmadığının ve kullanılan araçların orantısız olup olmadığının tespit edilmesi
gerekir.
a. Müdahalenin Varlığı
31. Ceza İnfaz Kurumunda hükümlü olan başvurucunun abonesi
olduğu gazetenin bazı sayfalarında ceza infaz kurumlarında yapılması düşünülen
eylemlerle ilgili yazıların yer aldığı gerekçesiyle gazete nüshasının
başvurucuya teslim edilmemesinin, başvurucunun bilgi ve kanaatlere ulaşma
özgürlüğüne yönelik bir müdahale oluşturduğu açıktır.
b. Müdahalenin İhlal Oluşturup Oluşturmadığı
32. Anayasa’nın 26. maddesinin ikinci fıkrası uyarınca ifade
özgürlüğüne “kanunla öngörülmedikçe”
ve madde metninde belirtilen meşru amaçlar dışında müdahale edilemez. Aynı
zamanda ifade özgürlüğüne getirilecek bir sınırlamanın; Anayasa’nın 13.
maddesinde öngörülen öze dokunmama, Anayasa’nın ilgili maddesinde belirtilmiş
olma, kanunlar tarafından öngörülme, Anayasanın sözüne ve ruhuna, demokratik
toplum düzeninin ve laik Cumhuriyet'in gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı
olmama koşullarına uygun olup olmadığının belirlenmesi gerekir.
i. Kanunilik
33. Yapılan müdahalede Anayasa'nın 26. maddesinde yer alan
müdahalenin "kanun"la yapılması şartına
aykırılık bulunduğuna ilişkin bir iddiada bulunulmamıştır. Yapılan
değerlendirmeler neticesinde 5275 sayılı Kanun'un "Süreli veya süresiz yayınlardan yararlanma hakkı"
kenar başlıklı 62. maddesi ile Tüzük ve Yönerge hükümlerinin "kanunilik" ölçütünü karşıladığı
sonucuna varılmıştır.
ii. Meşru Amaç
34. Ceza İnfaz Kurumu "ceza
infaz kurumlarında yapılması düşünülen eylemler ile ilgili yazılara yer
verildiği ve örgütü destekleyen kitleye yönelik olarak yürütülecek kışkırtma
faaliyetlerinde kullanılabileceği …" gerekçesi ile müdahalenin
kamu düzeni ve suç işlenmesinin önlenmesi amacı güttüğünü belirtmiştir.
Başvurucu; hakkındaki uygulamanın yasanın öngördüğü amaçla uyumlu olmadığını,
ortada herhangi bir eylem belirtisi olmadığını ileri sürmüştür.
35. İfade özgürlüğüne yapılan bir müdahalenin meşru olabilmesi
için bu müdahalenin Anayasa'nın 26. maddesinin ikinci fıkrasında belirtilen
millî güvenliğin ve kamu düzeninin korunması, suç işlenmesinin önlenmesi, genel
sağlık, genel ahlak ile başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması
sebepleriyle ve kanunla yapılmış olması gerekir.
36. Başvuru konusu olayda, başvurucunun hükümlü olması nedeniyle
belirlenen meşru amaçların cezaevinin kendi koşulları açısından
değerlendirilmesi gerekir. Bu çerçevede, Kürtçe yayın yapan ve içerisinde örgüt
faaliyetlerinin ceza infaz kurumunu ilgilendiren bölümlerinin yer aldığı
değerlendirilen yayınların hükümlülere verilmesi açısından ceza infaz
kurumlarında hükümlü ve tutukluların hak ve özgürlüklerinin
sınırlandırılmasında temel meşru amaç, kamu düzeni ve suçların önlenmesi genel
amacı temelinde cezaevinde güvenliğin ve disiplinin sağlanmasıdır. Başvurucunun
abonesi olduğu ve teslim almak istediği gazete nüshasının Yönetmelik'te
belirtilen şartları taşımadığı gerekçesiyle başvurucunun talebinin
reddedilmesi; cezaevi düzeninin, güvenliğinin sağlanması ve suçun önlemesi
amacıyla yapıldığı, bunun da Anayasa’nın ifade özgürlüğüne ilişkin 26.
maddesinin ikinci fıkrası kapsamında meşru bir amaç taşıdığı sonucuna
varılmıştır.
iii. Demokratik Toplum Düzeninde Gerekli Olma
ve Ölçülülük
37. İfade özgürlüğü norm alanında bulunan bilgi ve kanaatlere
ulaşma özgürlüğü mutlak olmadığından bazı sınırlandırmalara tabi tutulabilir.
İfade özgürlüğüne ilişkin olarak Anayasa'nın 26. maddesinin ikinci fıkrasında
sayılan sınırlandırmaların Anayasa'nın 13. maddesinin güvencesinde olan
demokratik toplum düzeninin gerekleri ve ölçülülük ilkeleriyle bağdaşıp
bağdaşmadığı konusunda bir değerlendirme yapılması gerekmektedir.
38. Anayasa'da belirtilen "demokratik
toplum" kavramı, çağdaş ve özgürlükçü bir anlayışla
yorumlanmalıdır. "Demokratik
toplum" ölçütü, Anayasa’nın 13. maddesi ile Sözleşme’nin “demokratik
toplum düzeninin gerekleri” ölçütünün bulunduğu 8., 9., 10. ve 11.
maddelerindeki paralelliği açıkça yansıtmaktadır. Bu itibarla demokratik toplum
ölçütü, çoğulculuk, hoşgörü ve açık fikirlilik temelinde yorumlanmalıdır (Mehmet Ali Aydın [GK], B. No: 2013/9343,
5/6/2015, § 65).
39. Demokrasiler, temel hak ve özgürlüklerin en geniş ölçüde
sağlanıp güvence altına alındığı rejimlerdir. Demokratik bir hukuk devletinde,
temel hak ve özgürlüklerin özüne dokunup tümüyle kullanılamaz hale getiren
sınırlamalara yer verilemez. Anayasa’nın, temel hak ve hürriyetlerin
sınırlanmasını düzenleyen 13. maddesinde de temel hak ve özgürlüklerin özlerine
dokunulmaksızın yalnızca Anayasa’da öngörülen sebeplerle ve ancak kanunla
sınırlanabileceği kabul edilmiştir. Anayasal açıdan dokunulamayacak öz, her
temel hak ve özgürlük açısından farklılık gösterir. Bununla birlikte kanunla
getirilen sınırlamanın hakkın özüne dokunmadığının kabulü için temel hakların
kullanılmasını ciddi surette güçleştirip, amacına ulaşmasına engel olmaması ve
etkisini ortadan kaldırıcı bir nitelik taşımaması gerekir (Kamuran Reşit Bekir, § 62).
40. Temel hak ve özgürlüklerin özlerine dokunulmaksızın yapılan
sınırlamalar yönünden ise bu sınırlamaların, demokratik toplum düzeninin
gerekleri ile ölçülülük ilkesine aykırı olamayacağı belirtilmiştir. Bir başka
deyişle öze dokunan sınırlamalar “demokratik
toplum düzeni gerekleri” ve “ölçülülük
ilkesi”ne
evleviyetle aykırı olacağından Anayasa koyucu, temel hak ve özgürlüklerin özüne
dokunan sınırlamalar yönünden “demokratik
toplum düzeni gerekleri” ve “ölçülülük
ilkesi” bakımından ayrıca inceleme yapılmasına gerek görmemiştir (Mehmet Ali Aydın, § 67).
41. Öze dokunma yasağını ihlal etmeyen müdahaleler yönünden
gözetilmesi öngörülen “demokratik toplum
düzeninin gerekleri” kavramı, öncelikle ifade özgürlüğü üzerindeki
sınırlamaların zorunlu ya da istisnai tedbir niteliğinde olmalarını,
başvurulabilecek en son çare ya da alınabilecek en son önlem olarak kendilerini
göstermelerini gerektirmektedir. “Demokratik
toplum düzeninin gerekleri”nden
olma, bir sınırlamanın demokratik bir toplumda zorlayıcı bir toplumsal
ihtiyacın karşılanması amacına yönelik olmasını ifade etmektedir.Buna göre sınırlayıcı tedbir, bir
toplumsal ihtiyacı karşılamıyorsa ya da başvurulabilecek en son çare
niteliğinde değilse demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun bir tedbir
olarak değerlendirilemez (Mehmet Ali Aydın,
§ 68).
42. Hak ve özgürlüklere yapılacak her türlü sınırlamada devreye
girecek bir başka güvence de Anayasa'nın 13. maddesinde ifade edilen "ölçülülük ilkesi"dir. Bu ilke, temel hak ve
özgürlüklerin sınırlandırılmasına ilişkin başvurularda öncelikli olarak dikkate
alınması gereken bir güvencedir. Anayasa'nın 13. maddesinde demokratik toplum
düzeninin gerekleri ve ölçülülük kriterleri iki ayrı ölçüt olarak düzenlenmiş
olmakla birlikte bu iki ölçüt arasında ayrılmaz bir ilişki vardır. Nitekim
Anayasa Mahkemesi amaç ile araç arasında makul bir ilişki ve dengenin bulunup
bulunmadığını inceler (Tayfun Cengiz,
B. No: 2013/8463, 18/9/2014, § 53).
43. Anayasa Mahkemesi müdahalenin demokratik bir toplumda
gerekli olup olmadığını, müdahalede bulunulurken hakkın özüne dokunulup
dokunulmadığını, ölçülü davranılıp davranılmadığını davanın bütününe ve her
olayın kendine has özelliklerine göre takdir edecektir. (Yaman Akdeniz ve diğerleri, B. No:
2014/3986, 2/4/2014, § 43). Bu bağlamda başvurucunun Ceza İnfaz Kurumundaki
konumu, talebin içeriği, Ceza İnfaz Kurumunun niteliği gibi hususlar
değerlendirilecektir. Ayrıca yapılacak değerlendirmede cezaevinin kaçınılmaz
şartları çerçevesinde suçun önlenmesi, kurum güvenliğinin ve cezaevi
disiplininin sağlanması açısından devletin takdir marjının daha geniş
yorumlanması gerektiği göz önünde tutulacaktır (Kamuran Reşit Bekir, § 65).
44. Ceza infaz kurumlarında, hükümlü ve tutuklulara verilecek
süreli veya süresiz yayınlarda idarenin temel alacağı referansın 5275 sayılı
Kanun'un 62. maddesinde belirtilen kurum güvenliğini tehlikeye düşürme ve
müstehcen nitelikteki haber, yazı, fotoğraf ve yorumları kapsayan yayınlar
çerçevesinde cezaevinde suçun önlenmesi, güvenliğin ve disiplinin sağlanması
olduğu açıktır. Ancak bu durumda dahi yapılacak değerlendirmede ifade
özgürlüğüne müdahalenin Eğitim Kurulu ve İnfaz Hâkimliği kararlarının bileşkesinden
ortaya çıktığı gözetilerek müdahalenin bir bütün olarak değerlendirilmesi
gereklidir (Kamuran Reşit Bekir,
§ 66).
45. Cezaevlerinde düzenin, güvenliğin ve disiplinin sağlanması
açısından hükümlü ve tutuklulara verilecek süreli ve süresiz yayınların
denetlenmesi önemlidir. Özellikle başvurucunun da tutulduğu, hükümlü ve
tutukluların işlediği suçun niteliğine göre yerleştirildikleri F tipi yüksek
güvenlikli ceza infaz kurumlarında bu husus daha da ehemmiyet arz etmektedir.
Başvuru konusu olayda Eğitim Kurulu, başvurucunun PKK terör örgütünün bir üyesi
olarak işlediği suçlardan dolayı mahkûm edildiğini gözetmek suretiyle terör
örgütünün ceza infaz kurumlarında gerçekleştirmeyi planladığı eylemlerle ilgili
olarak kışkırtma ve organize etme içeriği taşıyan yazıların yer aldığı bir
gazete nüshasının içeri alınmasının güvenlik ve disiplin açısından bir risk
oluşturup oluşturmayacağını değerlendirebilir. Nitekim bu risk kapsamında 5275
sayılı Kanun'un 62. maddesi gereğince alınacak tedbirleri ve sınırlamaları da
belirleyebilecektir. Ancak bu durumda dahi hakka yapılacak müdahalenin
gerekçelerinin ilgili ve yeterli bir şekilde ortaya konulması gerekir.
46. Bu bağlamda Ankara 2 No.lu F Tipi Yüksek Güvenlikli Kapalı
Ceza İnfaz Eğitim Kurulu ve Sincan İnfaz Hâkimliğinin kararlarında, gazetenin
birinci ve beşinci sayfalarındaki yazıların; cezaevinde suçun önlenmesi,
güvenliğin ve disiplinin sağlanması açısından bir değerlendirmeye tabi tutulmuş
ve başvurucuya gazete verilmemiştir. Dolayısıyla yetkili kurul ve mahkemece şikayete konu yazı içeriklerinin yasa dışı örgütsel
haberleşme ve örgütü destekleyecek kitlelere yönelik kışkırtıcı faaliyet
niteliğinde olduğu değerlendirilerek gazete nüshasının alıkonulması şeklinde
İnfaz Kurumunun tedbir alması, tek başına ifade özgürlüğünün ihlali sonucunu
doğurmayacaktır.
47. Buna göre başvurucunun ifade özgürlüğüne yönelik
kısıtlamanın, Anayasa’nın 26. maddesi anlamında demokratik toplumda kamu
düzeninin korunması ve suç işlenmesinin önlenmesi için gerekli olan demokratik
toplum düzenin gereklerine aykırı olduğu düşünülemez.
48. Açıklanan nedenlerle söz konusu gazete nüshası yönünden
getirilen kısıtlamanın bir ihlal içermediği anlaşıldığından Anayasa’nın 26.
maddesinde güvence altına alınan ifade hürriyetinin ihlal edilmediğine karar
verilmesi gerekir
V. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Adli yardım talebinin KABULÜNE,
B. İfade özgürlüğünün ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL
EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
C. Anayasa’nın 26. maddesinde güvence altına alınan ifade
özgürlüğünün İHLAL EDİLMEDİĞİNE,
D. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE,
E. 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri
Kanunu’nun 339. maddesinin (2) numaralı fıkrası uyarınca tahsil edilmesi
mağduriyetine neden olacağından başvurucunun yargılama giderlerini ödemekten
TAMAMEN MUAF TUTULMASINA
20/4/2016 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.