logo
Bireysel Başvuru Kararları Kullanıcı Kılavuzu English

(Mukaddes Özen ve diğerleri [2.B.], B. No: 2013/7740, 8/5/2014, § …)
Kararlar Bilgi Bankasında yayınlanan karar metni
editöryal düzeltmelere tabi tutulmuş olabilir.
   


 

 

 

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

MUKADDES ÖZEN VE DİĞERLERİ BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2013/7740)

 

Karar Tarihi: 8/5/2014

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Alparslan ALTAN

Üyeler

:

Serdar ÖZGÜLDÜR

 

 

Osman Alifeyyaz PAKSÜT

 

 

Muammer TOPAL

 

 

M. Emin KUZ

Raportör

:

Murat AZAKLI

Başvurucular

:

1. Mukaddes ÖZEN

 

 

2. Dilek ALTINIŞIK

 

 

3. Alper ÖZEN

Vekilleri

:

Av. Devrim KARAKÜLAH

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvurucular, 29/6/2004 tarihinde İskenderun 1. Asliye Hukuk Mahkemesinde açtıkları tazminat davasında ihtiyati tedbir kararının kaldırıldığını, yargılamanın makul sürede sonuçlanmadığını belirterek tazminat talep etmişlerdir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru, 30/10/2013 tarihinde Anayasa Mahkemesine doğrudan yapılmıştır. Dilekçe ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinde Komisyona sunulmasına engel bir eksikliğin bulunmadığı tespit edilmiştir.

3. İkinci Bölüm Üçüncü Komisyonunca, 29/11/2013 tarihinde, kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına, dosyanın Bölüme gönderilmesine karar verilmiştir.

 4. İkinci Bölümün 19/12/2013 tarihli ara kararı gereğince, başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.

5. Başvuru konusu olay ve olgular ile başvurunun bir örneği görüş için Adalet Bakanlığına gönderilmiş, Adalet Bakanlığınca 10/1/2014 tarihli yazı ile görüş sunulmayacağı bildirilmiştir.

III. OLAY VE OLGULAR

A. Olaylar

6. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar özetle şöyledir:

7. Başvurucuların murisi 27/4/2004 tarihinde meydana gelen trafik kazası sonucu vefat emiştir.

8. a) İskenderun Cumhuriyet Başsavcılığınca, trafik kazasına sebebiyet veren sürücü İsmet Güneş hakkında İskenderun Ağır Ceza Mahkemesine açılan dava sonunda Mahkemece, 12/12/2006 tarih ve E.2005/439, K.2006/558 sayılı kararla; sürücünün 4/8 oranında kusurlu, müteveffanın kusursuz olduğu gerekçesiyle 26/9/2004 tarih ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 85. maddesinin (2) numaralı fıkrası gereği neticeten 1 yıl 8 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına karar verilmiştir.

 b) Temyiz üzerine, Yargıtay 12. Ceza Dairesinin 15/3/2012 tarih ve E.2012/12953, K.2012/7375 sayılı ilamıyla; 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 231. maddesinde düzenlenen hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına dair düzenlemenin değerlendirilmesi gerektiği belirtilerek hüküm bozulmuştur.

 c) Mahkemece bozma kararına uyularak yapılan yargılama sonunda, 14/8/2012 tarih ve E.2012/125, K.2012/158 sayılı kararla; sanığın 30/7/2011 tarihinde vefat etmesi nedeniyle kamu davasının düşmesine karar verilmiştir.

9. Başvurucular, murisin anne ve babası ile kardeşleri, 29/6/2004 tarihinde araç sürücüsü İsmet Güneş, aracın tescil sahibi İbrahimoğulları Oto Lastik İth. İhr. Ltd. Şti. ve aracın kiralayanı Özgüneyler Taşımacılık A.Ş. aleyhine İskenderun 3. Asliye Hukuk Mahkemesinde açtıkları tazminat davasında, davalıların kazanın meydana gelmesinde tam kusurlu olduklarını ve zararlarının doğduğunu ileri sürerek, maddi ve manevi zararlarının tazminini, davalılara ait araçlar üzerine ihtiyati tedbir konulmasını talep emişlerdir.

10. İskenderun 3. Asliye Hukuk Mahkemesinin 14/9/2004 tarih ve 2004/465 esas sayılı yazısı ile davalılara ait araçlar üzerine ihtiyati tedbir konulmuştur.

11. İskenderun 3. Asliye Hukuk Mahkemesinin kapatılması üzerine yargılamaya İskenderun 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2011/9 esas numarasında devam edilmiştir.

12. Davalıların talebi üzerine, İskenderun 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 30/4/2013 tarih ve 2011/9 esas sayılı kararıyla araçlar üzerine konulan ihtiyati tedbir kararı kaldırılmıştır.

13. Anılan karara yapılan itiraz, Mahkemece 17/9/2013 tarihli duruşmada reddedilmiştir.

14. Yargılama İskenderun 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin E.2011/9 sayılı dava dosyasında devam etmekte olup, duruşmanın 1/7/2014 tarihine ertelendiği belirlenmiştir.

B. İlgili Hukuk

15. 12/1/2011 tarih ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun “Usul ekonomisi ilkesi” kenar başlıklı 30. maddesi şöyledir:

“Hâkim, yargılamanın makul süre içinde ve düzenli bir biçimde yürütülmesini ve gereksiz gider yapılmamasını sağlamakla yükümlüdür.”

16. 6100 sayılı Kanun’un 394. maddesinin (3) ve (4) numaralı fıkraları şöyledir:

“…

 İhtiyati tedbir kararının uygulanması sebebiyle menfaati açıkça ihlal edilen üçüncü kişiler de ihtiyati tedbiri öğrenmelerinden itibaren bir hafta içinde ihtiyati tedbirin şartlarına ve teminata itiraz edebilirler.

İtiraz dilekçeyle yapılır. İtiraz eden, itiraz sebeplerini açıkça göstermek ve itirazının dayanağı olan tüm delilleri dilekçesine eklemek zorundadır. Mahkeme, ilgilileri dinlemek üzere davet eder; gelmedikleri takdirde dosya üzerinden inceleme yaparak kararını verir. İtiraz üzerine mahkeme, tedbir kararını değiştirebilir veya kaldırabilir.

…”

17. 6100 sayılı Kanun’un 396. maddesi şöyledir:

“(1) Durum ve koşulların değiştiği sabit olursa, talep üzerine ihtiyati tedbirin değiştirilmesine veya kaldırılmasına teminat aranmaksızın karar verilebilir.

(2) İtiraza ilişkin 394 üncü maddenin üçüncü ve dördüncü fıkrası, kıyas yoluyla uygulanır.”

18. 13/10/1983 tarih ve 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu'nun 85. maddesinin birinci fıkrası şöyledir

“Bir motorlu aracın işletilmesi bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına yahut bir şeyin zarara uğramasına sebep olursa, motorlu aracın bir teşebbüsün unvanı veya işletme adı altında veya bu teşebbüs tarafından kesilen biletle işletilmesi halinde, motorlu aracın işleteni ve bağlı olduğu teşebbüsün sahibi, doğan zarardan müştereken ve müteselsilen sorumlu olurlar.”

19. 2918 sayılı Kanun'un 90. maddesi şöyledir:

“Maddi tazminatın biçimi ve kapsamı ile manevi tazminat konularında Borçlar Kanununun haksız fiillere ilişkin hükümleri uygulanır.”

20. 22/4/1926 tarih ve 818 sayılı mülga Borçlar Kanunu'nun 41. maddesi şöyledir:

“Gerek kasten gerek ihmal ve teseyyüp yahut tedbirsizlik ile haksız bir surette diğer kimseye bir zarar ika eden şahıs, o zararın tazminine mecburdur.

Ahlaka mugayir bir fiil ile başka bir kimsenin zarara uğramasına bilerek sebebiyet veren şahıs, kezalik o zararı tazmine mecburdur.”

21. 818 sayılı mülga Kanun'un 46. maddesi şöyledir:

“Cismani bir zarara düçar olan kimse külliyen veya kısmen çalışmağa muktedir olamamasından ve ileride iktisaden maruz kalacağı mahrumiyetten tevellüt eden zarar ve ziyanını ve bütün masraflarını isteyebilir.

Eğer hükmün suduru esnasında, kafi derecede kanaat ile cismani zararın neticelerini tayin etmek mümkün değil ise; hükmün tefhimi tarihinden itibaren iki sene zarfında hakimin, tetkik salahiyetini muhafaza etmeğe hakkı vardır.”

22. 818 sayılı mülga Kanun'un 47. maddesi şöyledir:

Hakim, hususi halleri nazara alarak cismani zarara düçar olan kimseye yahut adam öldüğü takdirde ölünün ailesine manevi zarar namiyle adalete muvafık tazminat verilmesine karar verebilir.”

IV. İNCELEME VE GEREKÇE

23. Mahkemenin 8/5/2014 tarihinde yapmış olduğu toplantıda, başvurucuların 30/10/2013 tarih ve 2013/7740 numaralı bireysel başvuruları incelenip gereği düşünüldü:

A. Başvurucuların İddiaları

24. Başvurucular, 27/4/2004 tarihinde meydana gelen trafik kazası sonucu murislerinin vefat ettiğini, 29/6/2004 tarihinde sürücü, araç sahibi ve aracı kiralayanlar aleyhine İskenderun 3. Asliye Hukuk Mahkemesinde tazminat davası açtıklarını, Mahkemece davalılara ait araçlar üzerine tedbir konulduğunu, 3. Asliye Hukuk Mahkemesinin kapatılmasından sonra yargılamaya İskenderun 1. Asliye Hukuk Mahkemesinde devam edildiğini, 30/4/2013 tarihinde araçlar üzerindeki ihtiyati tedbirin kaldırıldığını, uzun süre dosyanın bilirkişiye verilmediğini, bu sürede bir davalının vefat ettiğini, yargılamanın uzun sürmesinde kusurlarının olmadığını, davalıların kusuru sonucu kazanın meydana geldiği sabit olmasına rağmen karar verilmediğini, yargılamanın halen devam ettiğini belirterek, adil yargılanma haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüşler, ihlalin tespiti ile tazminat ödenmesini talep etmişlerdir.

B. Değerlendirme

25. Başvuru dilekçesi ve ekleri incelendiğinde başvurucuların, ihtiyati tedbir kararının kaldırılması ve yargılamanın makul sürede tamamlanmaması nedeniyle adil yargılanma haklarının ihlal edildiğini ileri sürdükleri anlaşılmaktadır. Dolayısıyla başvurucuların anılan iddiaları ayrı ayrı değerlendirilmiştir.

1. Kabul Edilebilirlik Yönünden

a. İhtiyati Tedbir Kararının Kaldırılması Nedeniyle Adil Yargılanma Hakkının İhlal Edildiği İddiaları

26. Anayasa’nın 148. maddesinin üçüncü fıkrası şöyledir:

“…Başvuruda bulunabilmek için olağan kanun yollarının tüketilmiş olması şarttır.”

27. 30/3/2011 tarih ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 45. maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:

“İhlale neden olduğu ileri sürülen işlem, eylem ya da ihmal için kanunda öngörülmüş idari ve yargısal başvuru yollarının tamamının bireysel başvuru yapılmadan önce tüketilmiş olması gerekir.”

28. Anılan Anayasa ve Kanun hükümleri uyarınca Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru, “ikincil nitelikte bir kanun yolu” olup bu yola başvurulmadan önce kural olarak olağan kanun yollarının tüketilmiş olması şarttır.

29. Temel hak ve özgürlüklere saygı, devletin tüm organlarının uyması gereken bir ilke olup bu ilkeye uygun davranılmadığı takdirde, ortaya çıkan ihlale karşı öncelikle yetkili idari mercilere ve derece mahkemelerine başvurulmalıdır.

30. Bireysel başvurunun ikincil niteliği gereği, başvurucunun, temel hak ve özgürlüklerin ihlal edildiği iddialarını öncelikle yetkili idari mercilere ve derece mahkemelerine usulüne uygun olarak iletmesi, bu konuda sahip olduğu bilgi ve kanıtları zamanında bu mercilere sunması, aynı zamanda bu süreçte dava ve başvurusunu takip etmek için gerekli özeni göstermiş olması gerekir. Bu şekilde olağan denetim mekanizmaları önünde ileri sürülüp takip edilmeyen temel hak ve özgürlüklerin ihlaline ilişkin iddialar, Anayasa Mahkemesi önünde bireysel başvuru konusu yapılamaz (B. No: 2012/946, 26/3/2013, § 19).

31. Bireysel başvurunun ikincil niteliğinin bir sonucu olarak olağan kanun yollarında ve genel mahkemeler önünde dayanılmayan iddialar Anayasa Mahkemesi önünde şikâyet konusu edilemeyeceği gibi genel mahkemelere sunulmayan yeni bilgi ve belgeler de Anayasa Mahkemesine sunulamaz (B. No: 2012/946, 26/3/2013, § 20).

32. Başvuru konusu olayda başvurucular, trafik kazasına dayalı olarak açtıkları tazminat davasında Mahkemece, 14/9/2004 tarihinde davalılara ait araçlar üzerine konulan ihtiyati tedbirin 30/4/2013 tarihinde kaldırıldığını belirterek, mülkiyet haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüşlerdir.

33. Başvurucular tarafından açılan tazminat davasından davalılara ait araçlar üzerine 14/9/2004 tarihinde konulan ihtiyati tedbir kararı, 30/4/2013 tarihinde, para alacakları için ihtiyati tedbir kararı verilemeyeceği gerekçesiyle kaldırılmıştır.

34. Başvuruya konu davanın temel konusu, başvurucuların murislerinin vefatı nedeniyle maddi ve manevi zararlarının tazminine ilişkindir. Davalılara ait araçlar davanın konusu olmayıp, araçlar üzerine konulan ihtiyati tedbir kararı, asıl dava sonucunda verilen kararın uygulanmasını kolaylaştırmaya yöneliktir. Başvurucular lehine tazminata hükmedildiği takdirde, icra takibi yapılarak tazminatların tahsil edilmesi mümkündür. Mahkemece verilen ihtiyati tedbir kararı, tazminat davasının esasının çözümleneceği yargı kararı ile birlikte değerlendirilebilir. Tazminat davası ise halen Derece Mahkemesinde devam etmektedir. Tazminat davası devam ettiği sırada, davanın esasına ilişkin başvuru yolları tüketilmeden ve hükmedilebilecek tazminatın tahsiline yönelik başvuru yolları bitirilmeden, anılan davada verilen ve sadece dava sonucunda başvurucular lehine hükmedilebilecek tazminatın tahsilini sağlamaya yönelik ihtiyati tedbir kararının kaldırılmasının bu aşamada değerlendirilmesi mümkün değildir.

35. Açıklanan nedenlerle, ihtiyati tedbir kararının amacı dikkate alındığında, hukuk sisteminde düzenlenen başvuru yolları usulüne uygun olarak tüketilmeden temel hak ve özgürlüklerin ihlal edildiği iddiasının bireysel başvuru konusu yapıldığı anlaşıldığından, başvurunun, diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin “başvuru yollarının tüketilmemiş olması” nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

b. Yargılamanın Makul Sürede Tamamlanmadığı İddiası Yönünden

36. Başvurucuların yargılamanın uzunluğuyla ilgili şikâyetleri açıkça dayanaktan yoksun olmadığı gibi, bu şikâyet için diğer kabul edilemezlik nedenlerinden herhangi biri de bulunmamaktadır. Bu nedenle, başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

2. Esas Yönünden

37. Başvurucular, murislerinin trafik kazası sonucu vefat ettiğini, kusurları bulunan kişiler aleyhine açtıkları tazminat davasının halen sonuçlanmadığını, makul sürede yargılama yapılmadığını belirterek, adil yargılanma haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüşlerdir.

38. Anayasa’nın 148. maddesinin üçüncü fıkrası ile 6216 sayılı Kanun’un 45. maddesinin (1) numaralı fıkrası hükümlerine göre, Anayasa Mahkemesine yapılan bir bireysel başvurunun esasının incelenebilmesi için, kamu gücü tarafından müdahale edildiği iddia edilen hakkın Anayasa’da güvence altına alınmış olmasının yanı sıra Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (Sözleşme) ve Türkiye’nin taraf olduğu ek protokollerinin kapsamına da girmesi gerekir. Bir başka ifadeyle, Anayasa ve Sözleşme’nin ortak koruma alanı dışında kalan bir hak ihlali iddiasını içeren başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi mümkün değildir (B. No: 2012/1049, 26/3/2013, § 18).

39. Anayasa’nın “Hak arama hürriyeti” kenar başlıklı 36. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:

“Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir.”

40. Anayasa’nın “Duruşmaların açık ve kararların gerekçeli olması” kenar başlıklı 141. maddesinin dördüncü fıkrası şöyledir:

“Davaların en az giderle ve mümkün olan süratle sonuçlandırılması, yargının görevidir.”

41. Sözleşme’nin “Adil yargılanma hakkı” kenar başlıklı 6. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:

“Herkes medeni hak ve yükümlülükleri ile ilgili uyuşmazlıklar ya da cezai alanda kendisine yöneltilen suçlamalar konusunda karar verecek olan, kanunla kurulmuş bağımsız ve tarafsız bir mahkeme tarafından davasının makul bir süre içinde, hakkaniyete uygun ve açık olarak görülmesini isteme hakkına sahiptir.”

42. Sözleşme metni ile AİHM kararlarından ortaya çıkan ve adil yargılanma hakkının somut görünümleri olan alt ilke ve haklar, Anayasa’nın 36. maddesinde yer verilen adil yargılanma hakkının da unsurlarıdır. Anayasa Mahkemesi de Anayasa’nın 36. maddesi uyarınca inceleme yaptığı birçok kararında, ilgili hükmü Sözleşme’nin 6. maddesi ve AİHM içtihadı ışığında yorumlamak suretiyle, gerek Sözleşme’nin lafzi içeriğinde yer alan gerek AİHM içtihadıyla adil yargılanma hakkının kapsamına dâhil edilen ilke ve haklara, Anayasa’nın 36. maddesi kapsamında yer vermektedir (B. No: 2012/13, 2/7/2013, § 38).

43. Somut başvurunun dayanağını oluşturan makul sürede yargılanma hakkı da yukarıda belirtilen ilkeler uyarınca adil yargılanma hakkının kapsamına dâhil olup, ayrıca davaların en az giderle ve mümkün olan süratle sonuçlandırılmasının yargının görevi olduğunu belirten Anayasa’nın 141. maddesinin de, Anayasa’nın bütünselliği ilkesi gereği, makul sürede yargılanma hakkının değerlendirilmesinde göz önünde bulundurulması gerektiği açıktır (B. No: 2012/12, 17/9/2013, § 43).

44. Makul sürede yargılanma hakkının amacı, tarafların uzun süren yargılama faaliyeti nedeniyle maruz kalacakları maddi ve manevi baskı ile sıkıntılardan korunması olup, hukuki uyuşmazlığın çözümünde gerekli özenin gösterilmesi gereği de yargılama faaliyetinde göz ardı edilemeyeceğinden, yargılama süresinin makul olup olmadığının her bir başvuru açısından münferiden değerlendirilmesi gerekir (B. No:2012/13, 2/7/2013, § 40).

45. Davanın karmaşıklığı, yargılamanın kaç dereceli olduğu, tarafların ve ilgili makamların yargılama sürecindeki tutumu ve başvurucunun davanın hızla sonuçlandırılmasındaki menfaatinin niteliği gibi hususlar, bir davanın süresinin makul olup olmadığının tespitinde göz önünde bulundurulması gereken kriterlerdir (B. No: 2012/13, 2/7/2013, §§ 41–45).

46. Ancak, belirtilen kriterlerden hiçbiri makul süre değerlendirmesinde tek başına belirleyici değildir. Yargılama sürecindeki tüm gecikmelerin ayrı ayrı tespiti ile bu kriterlerin toplam etkisi değerlendirilmek suretiyle, hangi unsurun yargılamanın gecikmesi açısından daha etkili olduğu saptanmalıdır (B. No: 2012/13, 2/7/2013, § 46).

47. Anayasa’nın 36. maddesi ve Sözleşme’nin 6. maddesi uyarınca, medeni hak ve yükümlülüklere ilişkin uyuşmazlıkların makul sürede karara bağlanması gerekmektedir. Başvuru konusu olayda, başvurucuların murisinin trafik kazası sonucu vefat etmesi nedeniyle İskenderun 1. Asliye Hukuk Mahkemesinde açtıkları tazminat davasında, 1086 sayılı mülga Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’na ve 6100 sayılı Kanun’da yer alan usul hükümlerine göre yürütülen somut yargılama faaliyetinin, medeni hak ve yükümlülükleri konu alan bir yargılama olduğunda kuşku yoktur (B. No: 2012/13, 2/7/2013, § 49).

48. Yargılama faaliyetinin makul sürede gerçekleşip gerçekleşmediğinin saptanması için, öncelikle uyuşmazlığın türüne göre değişebilen, başlangıç ve bitiş tarihlerinin belirlenmesi gerekir.

49. Medeni hak ve yükümlülüklerle ilgili uyuşmazlıklara ilişkin makul süre değerlendirmesinde, sürenin başlangıcı kural olarak, uyuşmazlığı karara bağlayacak yargılama sürecinin işletilmeye başlandığı, somut tazminat davasında başvurucuların Mahkemeye dilekçeyle başvurarak dava sürecini başlattığı 29/6/2004 tarihidir.

50. Sürenin bitiş tarihi ise, yargılamanın sona erme tarihidir. Ancak devam eden yargılamalara ilişkin makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği iddiasını içeren başvuruların yargılama faaliyetinin devamı sırasında da yapılabilmesi olanağı bulunduğundan, değerlendirmeye esas alınacak sürenin bitiş anı başvurunun karara bağlandığı tarihtir (B. No: 2012/13, 2/7/2013, § 52).

51. Davanın ikame edildiği tarih ile Anayasa Mahkemesinin bireysel başvuruların incelenmesi hususundaki zaman bakımından yetkisinin başladığı tarihin farklı olması halinde dikkate alınacak süre, 23/9/2012 tarihinden sonra geçen süre değil, uyuşmazlığın başlangıç tarihinden itibaren geçen süredir (B. No: 2012/13, 2/7/2013, § 51).

52. Adil yargılanma hakkı Devlete, uyuşmazlıkların makul süre içinde nihai olarak sonuçlandırılmasını garanti edecek bir yargı sistemi kurma ödevi yükler. Trafik kazası sonucu vefat eden kişinin mirasçılarının, bu fiil sonucu ortaya çıkan zararlarının karşılanması için makul sürede yargı kararı verilmesinde kişisel yararlarının olduğunda kuşku bulunmamaktadır.

53. Somut başvuruda makul süre incelemesi yapılırken, trafik kazası sonucu vefat eden kişinin mirasçıları tarafından açılan tazminat davasının, başvurucular için taşıdığı değer ve başvurucuların kişisel yararı göz önünde bulundurularak, yargılama sürecindeki gecikmelerin her biri belirlenerek gecikmeye neden olan unsurlar ve bunların gecikmedeki etkisinin tespiti ve bahsedilen makul süre kriterlerinin toplam etkisinin değerlendirilmesi gerekmektedir.

54. Başvuru konusu olayda, başvurucuların murisinin sevk ve idaresindeki araca, karşı yönden gelen aracın çarpması sonucu muris vefat etmiştir. Başvurucular, murisin anne ve babası ile kardeşleri, toplam yedi davacı, 29/6/2004 tarihinde, çarpışmaya neden olan aracın sürücüsü, tescil sahibi ve aracı kiralayan aleyhine İskenderun 3. Asliye Hukuk Mahkemesinde maddi ve manevi tazminat davası açmışlardır. Mahkemece düzenlenen tensip zaptı sonrasında tarafların sosyal ve ekonomik durumları araştırılmış, delilleri toplanmıştır. 2/3/2005 tarihli duruşmada dosyanın incelemeye alınmasına karar verilmiştir. Tanık beyanının alınması için Ankara Nöbetçi Asliye Hukuk Mahkemesine talimat yazılmış, iki duruşmada talimat cevabı beklenmiştir. 16/11/2005 tarihli duruşmada Ankara Nöbetçi Asliye Hukuk Mahkemesine talimat yazılarak aktüerya bilirkişisinden rapor alınmasına karar verilmiş, ancak kararın gereği yapılmamıştır.

55. Yine yargılama sırasında, kusur oranlarının tespiti amacıyla İskenderun Ağır Ceza Mahkemesindeki dava dosyasında yaptırılan bilirkişi incelemesinin sonucu beklenilmiştir. Anılan raporun okunmasından sonra Mahkemece, Ankara Nöbetçi Asliye Hukuk Mahkemesine talimat yazılmasına ve üç kişilik bilirkişi heyetinden maddi tazminatın miktarı konusunda rapor düzenlenmesine karar verilmiştir. Bir duruşma sonra rapor gelmiş ve 20/9/2006 tarihli duruşmada başvurucular vekilinin ıslah dilekçesi verdiği anlaşılmıştır.

56. Mahkemece tüm bu işlemlerin gerçekleştirilmesinden sonra 8/11/2006 tarihli duruşmada, İskenderun Ağır Ceza Mahkemesindeki dava dosyasının sonuçlanmasının beklenilmesine karar verilmiş, 30/11/2012 tarihli duruşmaya kadar anılan dava dosyasının sonucu beklenilmiş, bu duruşmada, İskenderun Ağır Ceza Mahkemesindeki dava dosyasında düşme kararı verildiği gerekçesiyle bekleme kararından rücu edilmesi yönünde hüküm kurulmuştur.

57. Mahkemece, 30/4/2013 tarihli duruşmada davalı tarafın bilirkişi raporuna yaptığı itiraz nedeniyle maddi tazminatın hesaplanması için Hatay Asliye Hukuk Mahkemesine talimat yazılmasına karar verilmiştir. Başvurucular tarafından bilirkişi ücretinin 6/5/2013 tarihinde yatırılmasına rağmen 17/9/2013 tarihli duruşmaya kadar bilirkişi incelemesi için talimat yazılmadığı ve dosyanın bilirkişiye tevdi edilmediği anlaşılmıştır. Mahkemece 17/9/2013 tarihli duruşmada, dosyanın bilirkişiye gönderilmemesi nedeniyle kalem denetimi yapılmasına ve katip hakkında yazılı savunma istenilmesine karar verilmiştir. Bilirkişi raporunun gelmesinden sonra, davacı ve davalılardan ölenler olduğu için taraf teşkili sağlanması amacıyla dosyanın incelemeye alınması yönünde hüküm kurulmuştur. Davalı İsmet Güneş’in 30/7/2011 tarihinde vefat etmesi üzerine mirasçıları davaya dâhil edilmişlerdir.

58. Davanın açıldığı İskenderun 3. Asliye Hukuk Mahkemesinin kapatılması üzerine, 9/3/2011 tarihinden itibaren yargılamaya İskenderun 1. Asliye Hukuk Mahkemesinde halen devam edilmektedir.

59. Yargılama sürecinde başvurucular vekilinin bir duruşmaya gelmediği ve dava dosyasının işlemden kaldırıldığı, yenileme talebi üzerine davanın kaldığı yerden devamına karar verildiği anlaşılmıştır. Bunun dışında, başvurucular vekilinin mazeret bildirdiği farklı duruşmaların bulunduğu, ancak anılan duruşmalarda Ağır Ceza Mahkemesindeki dava dosyasının sonuçlanması beklenildiği için başvurucuların davanın uzamasına sebebiyet vermedikleri anlaşılmıştır.

60. Mahkemece İskenderun Ağır Ceza Mahkemesinde açılan kamu davasının sonuçlanmasının beklenmesi yargılama sürecini uzatmıştır.

61. Hukuk ve ceza davalarının konuları, tarafları ve amaçları farklı olduğundan, ceza mahkemesi kararları, hukuk davaları için kural olarak kesin hüküm oluşturmaz. Haksız fiil nedeniyle açılan tazminat davalarını çözmek bütünüyle hukuk hâkiminin görevi içindedir. Bir “bekletici sorun” iddiası karşısında kalan hâkimin, görevi dışındaki bu iddianın mutlaka görevli mahkemede çözülmesini bekleme yükümlülüğü yoktur. Kendisi de birçok durumda ileri sürülen hususu karara bağlayabilir. Kaldı ki, mülga 818 sayılı Kanun’un 53. maddesi gereğince hukuk hâkimi, ceza mahkemesinin mahkûmiyet kararıyla bağlı ise de, maddi olayı tespit etmeyen beraat kararı hukuk hâkimini bağlamaz. Onun için hukuk hâkimi, topladığı deliller doğrultusunda karar verebilir. Ceza mahkemesinin delilleri tespit ve takdiri ile hukuk mahkemesinin delilleri tespit ve takdirinin farklı olmasının bir sonucu olarak, bir olayda sebep sonuç bağı bulunmadığına dair ceza mahkemesi kararı dahi hukuk hâkimini bağlamayabilir (B. No: 2013/7123, 6/2/2013, § 62).

62. Somut davada Mahkemece, İskenderun Ağır Ceza Mahkemesi dava dosyasının akıbetinin uzun süre beklenildiği anlaşılmıştır. Yargılama faaliyetinin süresine ilişkin değerlendirmede ilgili makamların tutumu kapsamında sadece yargı makamlarının tutumu dikkate alınmayıp, Devletin kamu gücü kullanan tüm organlarına atfedilebilir bir gecikme olup olmadığı üzerinde durulmalıdır. Yetkili makamlara atfedilecek gecikmeler, yargılamanın süratle sonuçlandırılması hususunda gerekli özenin gösterilmemesinden kaynaklanabileceği gibi, yapısal sorunlar ve organizasyon eksikliğinden de ileri gelebilir. Zira Anayasa’nın 36. maddesi ile Sözleşme’nin 6. maddesi, hukuk sisteminin, mahkemelerin davaları makul bir süre içinde karara bağlama yükümlülüğü de dâhil olmak üzere adil yargılama koşullarını yerine getirebilecek biçimde düzenlenmesi sorumluluğunu yüklemektedir (B. No: 2013/7123, 6/2/2013, § 63). Belirtilen ceza davası sonucunun beklenilmesi noktasındaki takdir ilgili usul hükümleri uyarınca derece Mahkemelerine ait olmakla beraber, belirtilen ceza davası akıbetinin uzun süre beklenilmesinin somut yargılamaların süresi üzerinde etkili olduğu anlaşılmaktadır.

63. Yargılama sürecinde davanın taraflarının yargılamayı geciktirici yöndeki işlem ve davranışları kural olarak, yargılamanın uzamasında taraf kusuru olarak kabul edilmekte ise de, yargılama makamlarının ilgili usuli imkânları kullanmak suretiyle bu girişimleri engelleme sorumluluğu bulunmaktadır (B. No: 2012/13, 2/7/2013, § 59).

64. Mahkemece davanın açıldığı tarihten itibaren yargılamanın 9 yıl 10 ay 9 günden beri devam ettiği, bu sürede 46 duruşma yapıldığı, duruşmaların ortalama 2,5 ay aralıklarla gerçekleştiği ve son duruşmada, davanın 1/7/2014 tarihine ertelendiği görülmüştür.

65. Başvurunun değerlendirilmesi neticesinde, başvuruya konu tazminat davası; hukuki meselenin çözümündeki güçlük, maddi olayların karmaşıklığı, delillerin toplanmasında karşılaşılan engeller, taraf sayısı gibi kriterler dikkate alındığında karmaşık olmaktan uzaktır. Başvurucuların tutum ve davranışlarıyla ve usuli haklarını kullanırken özensiz davranmalarıyla yargılamanın uzamasına önemli ölçüde sebep olduğu da söylenemez.

66. Başvurunun konusu olan tazminat davasında yargılama sürecindeki gecikmeler ayrı ayrı değerlendirildiğinde, farklı tarihlerde bilirkişi raporlarının alındığı, İskenderun Ağır Ceza Mahkemesi dava dosyasının sonuçlanmasının beklendiği, yargılamanın 9 yıl 10 ay 9 günden beri devam ettiği anlaşılmaktadır. Tazminat davasının niteliği, başvurucular açısından taşıdığı değer ve başvurucuların davadaki menfaati dikkate alındığında, bu sürenin makul olmadığı açıktır.

67. Belirtilen nedenlerle, başvurucuların Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede yargılanma haklarının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.

3. 6216 Sayılı Kanun’un 50. Maddesi Yönünden

68. Başvurucular, uzun süren yargılama nedeniyle adil yargılanma haklarının ihlal edildiğinin tespitini, ayrı ayrı 30.000,00 TL manevi, 20.000,00 TL maddi tazminatın ödenmesini talep etmişlerdir.

69. 6216 sayılı Kanun’un “Kararlar” kenar başlıklı 50. maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:

“Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir.”

70. Başvurucular tarafından maddi tazminat talebinde de bulunulmuş olup, mevcut başvuruda Anayasa’nın 36. maddesinin ihlal edildiği tespit edilmiş olmakla beraber, tespit edilen ihlalle iddia edilen maddi zarar arasında illiyet bağı bulunmadığı anlaşıldığından, başvurucuların maddi tazminat taleplerinin reddine karar verilmesi gerekir.

71. Başvurucuların, murislerinin trafik kazası sonucu vefat etmesi nedeniyle açtıkları tazminat davası, makul olmayan bir süre olan 9 yıl 10 ay 9 günden beri devam etmektedir. Dolayısıyla başvurucuların kişisel yararları ve aralarındaki birliktelik göz önünde bulundurulduğunda başvuruculara yalnızca ihlal tespitiyle giderilemeyecek olan manevi zararları karşılığında takdiren ayrı ayrı 2.200,00 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesi gerekir.

72. Başvurucular tarafından yapılan ve dosyadaki belgeler uyarınca tespit edilen 198,35 TL harç ve 1.500,00 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 1.698,35 TL yargılama giderinin başvuruculara ödenmesine karar verilmesi gerekir.

73. Başvuruya konu yargılamanın 9 yıl 10 ay 9 günden beri sürdüğü ve bu hususun makul sürede yargılanma hakkını ihlal ettiği gözetilerek, anayasal bir hakkın ihlal edildiği açık olan bir yargılama dosyasında, hukuka, adalete ve mahkemeye güven ilkesinin gördüğü zararın devam etmesinin önlenmesi amacıyla, yargılamanın mümkün olan en kısa sürede sonuçlandırılmasını teminen, kararın bir örneğinin ilgili Mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerekir.

V. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Başvurunun,

1. İhtiyati tedbir kararının kaldırılmasına ilişkin adil yargılanma hakkının ihlali iddiası yönünden “başvuru yollarının tüketilmemiş olması” nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

2. Yargılamanın uzunluğuyla ilgili şikâyet yönünden KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

B. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede yargılanma hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,

C. Başvuruculara ayrı ayrı 2.200,00 TL manevi TAZMİNAT ÖDENMESİNE, başvurucuların tazminata ilişkin diğer taleplerinin REDDİNE,

D. Başvurucular tarafından yapılan 198,35 TL harç ve 1.500,00 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 1.698,35 TL yargılama giderinin BAŞVURUCULARA ÖDENMESİNE,

E. Ödemelerin, kararın tebliğini takiben başvurucuların Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına; ödemede gecikme olması halinde, bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal faiz uygulanmasına,

F. Kararın bir örneğinin 6216 sayılı Kanun’un 50. maddesinin (1) ve (2) numaralı fıkraları uyarınca, ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması amacıyla İskenderun 1. Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmesine,

8/5/2014 tarihinde OY BİRLİĞİYLE karar verildi.

I. KARAR KİMLİK BİLGİLERİ

Kararı Veren Birim İkinci Bölüm
Karar Türü (Başvuru Sonucu) Esas (İhlal)
Künye
(Mukaddes Özen ve diğerleri [2.B.], B. No: 2013/7740, 8/5/2014, § …)
   
Başvuru Adı MUKADDES ÖZEN VE DİĞERLERİ
Başvuru No 2013/7740
Başvuru Tarihi 30/10/2013
Karar Tarihi 8/5/2014

II. BAŞVURU KONUSU


Başvurucular, 29/6/2004 tarihinde İskenderun Asliye Hukuk Mahkemesinde açtıkları tazminat davasında ihtiyati tedbir kararının kaldırıldığını, yargılamanın makul sürede sonuçlanmadığını belirterek tazminat talep etmişlerdir.

III. İNCELEME SONUÇLARI


Hak Müdahale İddiası Sonuç Giderim
Adil yargılanma hakkı (Medeni Hak ve Yükümlülükler) Makul sürede yargılanma hakkı (hukuk) İhlal Manevi tazminat
Mahkemeye erişim hakkı (hukuk) Başvuru Yollarının Tüketilmemesi

IV. İLGİLİ HUKUK



Mevzuat Türü Mevzuat Tarihi/Numarası - İsmi Madde Numarası
Kanun 6100 Hukuk Muhakemeleri Kanunu 30
394
396
2918 Karayolları Trafik Kanunu 85
90
818 Borçlar Kanunu 41
46
47
  • pdf
  • word
  • whatsapp
  • yazdir
T.C. Anayasa Mahkemesi