TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
BİRİNCİ BÖLÜM
KARAR
MUSTAFA DEMİR BAŞVURUSU
(Başvuru Numarası: 2013/7749)
Karar Tarihi: 31/3/2016
Başkan
:
Burhan ÜSTÜN
Üyeler
Hicabi DURSUN
Erdal TERCAN
Kadir ÖZKAYA
Rıdvan GÜLEÇ
Raportör
Fatma KARAMAN ODABAŞI
Başvurucu
Mustafa DEMİR
Vekili
Av. Rıfat Mahmut EKMEN
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru 17/7/2004 tarihli ve 5233 sayılı Terör ve Terörle Mücadeleden Doğan Zararların Karşılanması Hakkında Kanun kapsamında yapılan başvurunun reddedilmesi nedeniyle adil yargılanma ve mülkiyet haklarının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 11/10/2013 tarihinde Batman İdare Mahkemesi vasıtasıyla yapılmıştır. Başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesi neticesinde başvurunun Komisyona sunulmasına engel teşkil edecek bir eksikliğinin bulunmadığı tespit edilmiştir.
3. Birinci Bölüm Birinci Komisyonunca 22/12/2015 tarihinde, başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
4. Bölüm Başkanı tarafından 18/2/2016 tarihinde, başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
5. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlığın 11/3/2016 tarihli yazısında Anayasa Mahkemesinin önceki kararlarına ve bu kapsamda sunulan görüşlerine atfen başvuru hakkında görüş sunulmayacağı bildirilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
A. Olaylar
6. Başvuru formu ve ekleri ile Ulusal Yargı Ağı Projesi (UYAP) aracılığıyla erişilen bilgi ve belgeler çerçevesinde ilgili olaylar özetle şöyledir:
7. Başvurucu, Batman ili Kozluk ilçesi Duygulu köyü Yolbaşı mezrasında ikamet etmekte iken köy ve mezrada yaşanan terör olaylarından kaynaklanan güvenlik kaygısıyla köyü ve mezrayı terk etmek zorunda kaldığını, mezranın güvenlik gerekçesiyle boşaltıldığını iddia etmiştir.
8. Başvurucu 15/12/2007 tarihinde, 5233 sayılı Kanun kapsamına giren zararlarının karşılanması talebiyle Batman Valiliği Zarar Tespit Komisyonuna (Komisyon) başvurmuştur.
9. Komisyon 27/8/2010 tarihli 2010/2-181 sayılı kararında, Duygulu köyü Yolbaşı mezrası boşaltılmamış olduğundan, şahıslara yönelik doğrudan bir saldırı ve tehdit bulunmadığından bahisle talebin reddine karar vermiştir.
10. Başvurucu, 5233 sayılı Kanun kapsamında zararlarının karşılanması gerektiğini belirterek yapılan başvurunun reddine ilişkin Komisyonun 27/8/2010 tarihli ve 2010/2-181 sayılı kararının iptali istemiyle Batman Valiliği (İdare) aleyhine 13/12/2010 tarihinde Diyarbakır İdare Mahkemesinde dava açmıştır.
11. Diyarbakır 1. İdare Mahkemesi 20/9/2011 tarihli ve E.2010/3376, K.2011/2358 sayılı kararıyla davanın yetki yönünden reddine, dosyanın yetkili Batman İdare Mahkemesine gönderilmesine karar vermiştir.
12. Batman İdare Mahkemesinin 15/12/2011 tarihli ve E.2011/3852, K.2011/1705 sayılı kararı ile davanın reddine karar verilmiştir. İlgili gerekçe şöyledir:
"...5233 sayılı Yasanın ... değerlendirilmesinden; ... bir yerleşim yerinin güvenlik nedeniyle idarece veya güvenlik kaygısıyla o yerleşim yerinde yaşayan halk tarafından "tamamen" boşaltılmış olması halinde, yerleşim yerinin boşaltılmasından yerleşim yerine dönüşün başladığı tarihe kadar Yasada tek tek sayılmak suretiyle belirlenen maddi zararın idarece karşılanması mümkündür. Sosyal güvenlik kaygısına dayanılarak bir yerleşim yerinin kısmen boşalmış olması nedeniyle malvarlığına ulaşılamamasından kaynaklanan maddi zararın idarece ödenmesine yasal olanak bulunmamaktadır.
Yerleşim yerinin kısmen boşalmış olması, o yerleşim yerinde güvenli bir şekilde, yaşayabilme olanağını sağlayan asgari güvenlik şartlarının idarece yerine getirilmiş olduğunun nesnel bir göstergesidir. Güvenlik kaygısının, yerleşim yerinde sürekli yaşayan kişilere ve sözü edilen kaygı nedeniyle aynı yerleşim yerini terk eden kişilere göre değişmemesi gerekmektedir. Terör olayları nedeniyle toplumda oluşan korku ve endişe karşısında her bireyin farklı tepki göstermesi mümkündür. Bu nedenle, kişiden kişiye değişebilen bir duygu olan güvenlik kaygısının yukarıda belirtildiği şekilde nesnel bir ölçüte dayandırılması zorunludur.
Bu itibarla, bir yerleşim yerinde asgari güvenlik düzeyinin gerçekleştirilmiş olmasına karşın, yerleşim yerinde yaşayan kişilerin bir kısmının, yerleşim yerini terk etmeleri sonucunda uğranıldığı ileri sürülen maddi zararın, güvenlik kaygısından kaynaklandığından bahisle 5233 sayılı Yasa hükümlerine göre idarece karşılanmasına olanak bulunmamaktadır.
Olayda, Batman İli, Kozluk İlçesi, Duygulu Köyü'ne ait dava dosyasında bulunan bilgi ve belgeler ile aynı köye ilişkin olarak Mahkememizin E:2011/699 sayılı dosyasında bulunan bilgi ve belgelerin birlikte incelenmesinden; Duygulu Köyü’nün ve Mezralarının “Boşalan, Kısmen Boşalan ve Boşalmayan Köyler“ listesinde adının yer almadığı, genel nüfus sayımlarına göre nüfusun 1990 yılında 532, 1997 yılında 376, 2000 yılında ise 766 kişi olduğu, Kozluk İlçe Seçim Kurulu’nun 07.08.2009 tarih ve 174 sayılı yazısında, 1990-2000 yılları arasında Kozluk İlçesine bağlı tüm köylerde muhtarlık seçimlerinin yapıldığı ve seçim yapılmayan köy olmadığı ayrıca Batman İl Jandarma Alay Komutanlığı tarafından hazırlanan listeye göre Duygulu köyünde koruculuk sisteminin olmadığı hususları vurgulanmıştır.
Bu durumda; aralarında davacının da bulunduğu Duygulu Köyü Yolbaşı Mezrası halkının bir kısmının, ekonomik, sosyal ve güvenlik nedenleriyle de olsa mezradan göç etmelerinden dolayı uğradıkları zararın, anılan mezranın tamamen boşalmamış olması diğer bir ifadeyle anılan mezrada nesnel güvenlik kaygısının yaşanmamış olması ve davacıya yönelik bir terör tehdidi ya da saldırısının bulunmaması nedenleriyle, uğradıldığı ileri sürülen zararın, 5233 sayılı Yasa hükümlerine göre idarece karşılanmasına hukuki olanak bulunmamaktadır."
13. Temyiz üzerine Danıştay Onbeşinci Dairesinin 21/9/2012 tarihli ve E.2012/2974, K.2012/5653 sayılı ilamıyla hüküm onanmasına karar verilmiştir.
14. Karar düzeltme istemi ise aynı Dairenin 27/6/2013 tarihli ve E.2013/9009, K.2013/5248 sayılı ilamıyla reddedilmiştir.
15. Karar, başvurucuya 12/9/2013 tarihinde tebliğ edilmiştir.
16. Başvurucu 11/10/2013 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
B. İlgili Hukuk
17. 5233 sayılı Kanun’un 1., 2., 4., 6., 7., 8., geçici 1., geçici 3., geçici 4. maddeleri, 24/6/2013 tarihli ve 2013/5034 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı Eki Karar’ın 1. maddesi, Danıştay Onuncu Dairesinin 30/12/2008 tarihli ve E.2008/4141, K.2008/9584 sayılı kararı, Danıştay Onuncu Dairesinin 31/12/2008 tarihli ve E.2008/5548, K.2008/9733 sayılı kararı, Danıştay Onuncu Dairesinin 20/2/2009 tarihli ve E.2008/6679, K.2009/1227 sayılı kararı (Celal Demir, B. No: 2013/3309, 6/2/2014, §§ 15-28).
IV. İNCELEME VE GEREKÇE
18. Mahkemenin 31/3/2016 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
19. Başvurucu; 5233 sayılı Kanun kapsamında yaptığı başvurunun ve akabinde açtığı davanın reddedildiğini, Komisyon tarafından yapılan incelemede dinlenen köy muhtarı ve tanık beyanları ile köyde yaşanan terör olayları ile ilgili olarak Kozluk İlçe Jandarma Komutanlığınca tutulan 2/5/2008 tarihli tutanağın dikkate alınmadığını, kendisi tarafından sunulan belge ve deliller göz ardı edilerek davalı idarenin belgelerinin nazara alınarak karar verildiğini, bu hususun Yolbaşı mezrası ilkokulunun 1993 ile 2001 yılları arasında kapalı olduğuna dair Kozluk ilçe Milli Eğitim Müdürlüğünden alınan yazı ile sabit olduğunu, köyü ve mezrayı terk etmek zorunda kaldığından maddi zararlarının bulunduğunu belirterek Anayasa'nın 35. ve 36. maddelerinde güvence altına alınan mülkiyet ve adil yargılanma haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüş; ihlalin tespiti ile sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere dosyanın Mahkemesine gönderilmesi talebinde bulunmuştur.
B. Değerlendirme
20. Başvuru dilekçesi ve ekleri incelendiğinde başvurucunun, 5233 sayılı Kanun kapsamındaki zararlarının tazmini amacıyla açtığı davanın reddedilmesi nedeniyle Anayasa’nın 35. ve 36. maddelerinde tanımlanan haklarının ihlal edildiğini iddia ettiği anlaşılmıştır. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun ihlal iddiaları adil yargılanma hakkı kapsamında aşağıdaki başlıklar altında incelenmiştir:
1. Çelişmeli Yargılama ve Silahların Eşitliği İlkelerinin İhlal Edildiğine İlişkin İddia
21. Başvurucu, kendisinin dayandığı tüm deliller göz ardı edilerek sadece İdare tarafından sunulan bilgi ve belgeler dikkate alınmak suretiyle İlk Derece Mahkemesi tarafından davanın reddine karar verildiğini belirtmiş; yargılamanın tek taraflı olarak yürütülmesi nedeniyle çelişmeli yargılama ve silahların eşitliği ilkelerinin ihlal edildiğini iddia etmiştir.
22. 5233 sayılı Kanun kapsamında yapılan başvurularda, çelişmeli yargılama ve silahların eşitliği ilkelerinin ihlal edildiği iddiası daha önce bireysel başvuruya konu olmuş ve Anayasa Mahkemesinin bu konuda verdiği kararlarında, başvurulara konu tazminat taleplerinin 5233 sayılı Kanun kapsamında karşılanıp karşılanmayacağı noktasında Danıştay tarafından ihdas edilen içtihadi kriter olan “yerleşim yerinin tamamen boşalmış/boşaltılmış olması” ölçütünden yararlanıldığı, bu hususun tespiti için de bir kısım idari birimden gelen tahkikat sonuçlarına dayanıldığı, bu belgelerin ve içeriklerinin Komisyon ya da İlk Derece Mahkemesi kararlarına aktarıldığı, bu suretle ilgili belgeler ve içeriklerine en geç İlk Derece Mahkemesi kararıyla başvurucuların vakıf olduğu tespit edilmiştir. Başvurucuların, temyiz ve karar düzeltme talep dilekçelerinde bu belgeler ışığında yapılan tespitlere karşı itiraz ve savunmalarını ileri sürme imkânlarının bulunduğu, başvurucular tarafından ibraz edilen delil ve beyan dilekçeleri kapsamında Mahkemelerce idare ve başvurucular tarafından sunulan belgeler değerlendirilerek başvuruculara dava malzemesine ilişkin olarak tetkik ve beyanda bulunma olanağının tanındığı, bu çerçevede başvuru dosyaları kapsamından, başvurucuların yargılamanın sonucunu etkileyecek usule ilişkin bir imkândan mahrum bırakılmadığı anlaşılmakla başvuruların bu kısmının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmiştir (Mesude Yaşar, B. No: 2013/2738, 16/7/2014, §§ 74-76; Cahit Tekin, B. No: 2013/2744 , 16/7/2014, §§ 70-72).
23. Somut başvuruda, yukarıda değinilen ilkeler ışığında yapılan incelemede başvurucunun usuli bir imkandan mahrum bırakılmadığı ve başvurucu açısından farklı karar verilmesini gerektiren bir yön bulunmadığı sonucuna varılmıştır.
24. Açıklanan nedenlerle başvurucunun çelişmeli yargılama ve silahların eşitliği ilkelerinin ihlal edildiği iddiasının diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Hakkaniyete Uygun Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
25. Başvurucu, Komisyon tarafından yapılan incelemede dinlenen köy muhtarı ve tanık beyanları ile Kozluk İlçe Jandarma Komutanlığınca tutulan 2/5/2008 tarihli tutanak kapsamında terör olayları sebebiyle köyü terk ettiğinin tespit edilmesine, Yolbaşı mezrası ilkokulunun 1993 ile 2001 yılları arasında kapalı bulunmasına ve yaşadığı mezranın boşalmış olmasına rağmen Mahkemece mukim olduğu mezranın tamamen boşaltılmamış olduğu şeklindeki nesnel ölçütten ve başvurucuya yönelik bir terör tehdidi ya da saldırısının bulunmamasından hareketle davanın reddedildiğini belirterek Anayasa’nın 36. maddesinde tanımlanan hakkaniyete uygun yargılanma hakkının ihlal edildiğini iddia etmiştir.
26. İlke olarak derece mahkemeleri önünde dava konusu yapılmış maddi olay ve olguların kanıtlanması, delillerin değerlendirilmesi, hukuk kurallarının yorumlanması ve uygulanması ile derece mahkemelerince uyuşmazlıkla ilgili varılan sonucun esas yönünden adil olup olmaması bireysel başvuru incelemesine konu olamaz. Bunun tek istisnası, derece mahkemelerinin tespit ve sonuçlarının adaleti ve sağduyuyu hiçe sayan tarzda bariz takdir hatası içermesi ve bu durumun kendiliğinden bireysel başvuru kapsamındaki hak ve özgürlükleri ihlal etmiş olmasıdır. Bu çerçevede kanun yolu şikâyeti niteliğindeki başvurular, derece mahkemesi kararları bariz takdir hatası veya açık keyfîlik içermedikçe Anayasa Mahkemesince esas yönünden incelenemez (Necati Gündüz ve Recep Gündüz, B. No: 2012/1027, 12/2/2013, § 26).
27. Terör eylemleri ve terörle mücadele kapsamında yürütülen faaliyetler sebebiyle maddi zarara uğrayan kişilerin bu zararlarının karşılanması amacından hereketle 5233 sayılı Kanun’un 2. maddesinde hangi zararların kanun kapsamı dışında bulunduğu belirtilmiştir. Başvurucunun iddiaları ile beraber Komisyonun başvuruyu ret kararı ve Derece Mahkemelerinin karar gerekçeleri incelendiğinde iddiaların özünün 5233 sayılı Kanun'un 2. maddesinin (d) bendinde yer verilen "Terör dışındaki ekonomik ve sosyal sebeplerle uğranılan zararlar ile güvenlik kaygıları dışında kendi istekleriyle bulundukları yerleri terk edenlerin bu sebeple uğradıkları zararlar." ifadesinin Komisyon ve Derece Mahkemeleri tarafından yorumlanmasında isabet olmadığına ve esas itibarıyla yargılamanın sonucuna ilişkin olduğu anlaşılmaktadır.
28. Esasen taleplerin yapıldığı bölge itibarıyla özellikle ekonomik ve sosyal nedenlerle yaşanan göç olayları ve bundan kaynaklanan zararların yoğunluğu karşısında 5233 sayılı Kanun kapsamında tazmin edilebilecek zararların tespitinde temel alınacak objektif bir ölçütün ihdas edilmesi zorunlu gözükmektedir. Bu kapsamda güvenlik kaygısının yerleşim yerinde sürekli yaşayan ve sözü edilen kaygı nedeniyle aynı yerleşim yerini terk eden kişilere göre değişmemesi gereğinden, terör olayları nedeniyle toplumda oluşan korku ve endişe karşısında her bireyin farklı tepki göstermesinin mümkün olduğu gerçeğinden hareket eden yargısal makamlar, kişiden kişiye değişebilen bir duygu olan güvenlik kaygısının “köyün ya da mezranın tamamen boşalmış/boşaltılmış olması veya anılan yerleşim yerlerinde sadece geçici köy korucularının kalması” şeklinde nesnel bir ölçüte dayandırılmasını zorunlu görerek ve güvenlik kaygısına dayanılarak bir yerleşim yerinin kısmen boşalmış olması hâlinde o yerleşim yerinde güvenli bir şekilde yaşayabilme olanağını sağlayan asgari güvenlik şartlarının idarece oluşturulduğundan hareket ederek 5233 sayılı Kanun kapsamında maddi zararların idarece ödenmesine yasal olanak bulunmadığı ilkesini benimsemişlerdir (Mesude Yaşar, §§ 89, 90; Cahit Tekin, §§ 84, 85).
29. 5233 sayılı Kanun uyarınca ileri sürülen taleplerin belirtilen Kanun kapsamında değerlendirilip değerlendirilmeyeceği hususu ve Kanun’un kapsamının belirlenmesi noktasındaki mevzuat hükümlerinin yorumu ile bu hususta içtihadi bir ölçütün belirlenmesi ve somut olayın bu ölçüt uyarınca değerlendirilmesi noktasındaki takdir, esasen derece mahkemelerine ait olup 5233 sayılı Kanun’un uygulanması bağlamında daha önce bireysel başvuru konusu yapılmış olan taleplere ilişkin olarak Anayasa Mahkemesi tarafından yapılan değerlendirmeler neticesinde de belirtilen hususlara ilişkin iddiaların maddi olayın ve hukuk kurallarının yorumlanması ve uygulanması bağlamında kanun yolu mahkemelerince değerlendirilmesi gereken hususlara ilişkin olduğu belirtilerek açıkça dayanaktan yoksun olduğu sonucuna varılmıştır (Sabri Çetin, B. No: 2013/3007, 6/2/2014, §§ 45-50; benzer yöndeki AİHM kararı için bkz. Akbayır ve diğerleri/Türkiye (k.k.), B. No: 30415/08, 28/6/2011, § 88). Bu konudaki takdir esasen derece mahkemelerine ait olmakla beraber derece mahkemesi kararlarının bariz takdir hatası içermesi durumunda anayasal bir temel hak veya özgürlüğün ihlal edilip edilmediğinin tespiti noktasında farklı bir değerlendirme yapılması gerekebilecektir (Mesude Yaşar, § 93; Cahit Tekin, § 88).
30. Başvurucunun; yaşanan terör olaylarından kaynaklanan güvenlik kaygısıyla yaşadığı mezrayı terk ettiği ve mezranın boşaldığı, bu çerçevede oluşan zararlarının 5233 sayılı Kanun kapsamında değerlendirilmesi gerektiğini ileri sürdüğü, köy muhtarının beyanı ve tanık beyanları ile Kozluk İlçe Jandarma Komutanlığınca tutulan 2/5/2008 tarihli tutanağı dayanak göstererek terör olaylarından kaynaklanan güvenlik kaygısı nedeni ile yerleşim yerini terk ettiği hususunun dikkate alınmasını talep ettiği anlaşılmaktadır.
31. Başvurucunun Komisyona müracaatı üzerine Kozluk İlçe Jandarma Komutanlığınca tutulan ve Duygulu köyü muhtarı ile Duygulu köyü halkından M.S.Ö. ve M.E.T.nin de imzaları bulunan 2/5/2008 tarihli tutanakta 1992 ile 1996 yılları arasında Duygulu köyü ile Yolbaşı mezrasının kırsal arazi kesiminde biri güvenlik güçleri ile çatışma, ikisi silah ve malzeme ele geçirme, ikisi terörist yakalama olmak üzere toplam beş adet terör ile ilgili olay meydana geldiği, köy muhtarı ile köy halkından M.S.Ö. ve M.E.T.nin beyanına göre, başvurucunun 1993 ile 2001 yılları arasında yaşanan terör olayları nedeniyle mezrayı terk ettiği, 2001 yılında ise geri döndüğünün anlaşıldığı belirtilmiştir. Kozluk İlçe Milli Eğitim Müdürlüğünün 1/10/2012 tarihli yazısında ise gerekçe belirtilmeksizin Yolbaşı mezrası ilkokulunun 1993-2001 yılları arasında kapalı olduğu belirtilmiştir.
32. Batman İdare Mahkemesinin 15/12/2011 tarihli kararı ile Batman ili Kozluk ilçesi Duygulu köyünün ve mezralarının "Boşalan, Kısmen Boşalan ve Boşalmayan KöylerListesi"nde adının yer almadığı, genel nüfus sayımlarına göre nüfusun 1990 yılında 532, 1997 yılında 376, 2000 yılında ise 766 kişi olduğu, 1990 ile 2000 yılları arasında Kozluk İlçesine bağlı tüm köylerde muhtarlık seçimlerinin yapıldığı ve seçim yapılmayan köy olmadığı, ayrıca Duygulu köyünde koruculuk sisteminin olmadığına ilişkin bilgi ve belgeler kapsamında aralarında davacının da bulunduğu Duygulu köyü Yolbaşı mezrası halkının bir kısmının ekonomik, sosyal ve güvenlik nedenleriyle de olsa mezradan göç etmesinden dolayı uğradığını iddia ettiği zararın anılan mezrada nesnel güvenlik kaygısının yaşanmamış olması ve davacıya yönelik bir terör tehdidi ya da saldırısının bulunmaması nedeniyle 5233 sayılı Kanun kapsamında İdarece karşılanmasına hukuki olanak bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
33. 5233 sayılı Kanun uyarınca ileri sürülen taleplerin belirtilen Kanun kapsamında değerlendirilip değerlendirilmeyeceği hususu ve Kanun’un kapsamının belirlenmesi noktasındaki mevzuat hükümlerinin yorumu ve somut olayın belirlenen nesnel ölçütuyarınca değerlendirilmesi noktasındaki takdir derece mahkemelerine aittir. Mahkemenin bu kararı 5233 sayılı Kanun'un 2. maddesinin yorumu kapsamında başvurucunun zararlarının tazmin edilebilmesi için "köyün veya mezranın tamamen boşalmış/boşaltılmış olması" şartını arayan Danıştayın yerleşik içtihatlarına uygun olup herhangi bir keyfîlik içermemektedir.
34. Başvurucunun Mahkemece değerlendirilmediğini ileri sürdüğü belge ve beyan içeriklerinde Yolbaşı mezrasına ilişkin olarak nesnel güvenlik kaygısının yaşandığına dair bir bilgi bulunmamaktadır. Bu hususta başvurucu tarafından başka bilgi, belge ve delil sunulmadığı gibi doğrudan başvurucuya veya yakınlarına yönelik bir terör tehdidi veya saldırısında bulunulması gibi öznel bir durumun varlığı da iddia edilmemiştir. Batman İl Jandarma Komutanlığınca hazırlanan terör olayları veya değişik sebeplerden dolayı tamamen/kısmen boşalan veya boşalmayan köy ve mezraları gösteren listede Kozluk ilçesi Duygulu köyü Yolbaşı mezrasının terör olaylarından etkilenmediği bilgisinin bulunduğu görülmektedir. Bu kapsamda başvurucunun talebinin 5233 sayılı Kanun kapsamında değerlendirilebilmesi için terör eylemleri ve terörle mücadele kapsamında yürütülen faaliyetler nedeniyle yerleşim yerlerini terk edip etmediği noktasında nesnel ölçütten farklı bir karine veya ölçüt arayışına girilmesini gerektirecek boyuta ulaşmadığı anlaşılmaktadır.
35. Açıklanan nedenlerle başvurucu tarafından ileri sürülen iddiaların kanun yolu şikâyeti niteliğinde olduğu, Derece Mahkemeleri kararlarının bariz takdir hatası veya açık keyfîlik de içermediği anlaşıldığından başvurunun bu kısmının diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
36. Başvurucu ayrıca adil olmayan bir şekilde yürütülen yargılama neticesinde maddi zararlarının 5233 sayılı Kanun kapsamında İdarece karşılanmasına hukuki olanak bulunmadığına ilişkin olarak verilen kararın sonucu itibarıyla mülkiyet hakkını ihlal ettiğini iddia etmektedir.
37. Başvuru dilekçesinin incelenmesi neticesinde başvurucunun Anayasa’nın 35. maddesinin ihlal edildiğini ileri sürdüğü bölümde, 5233 sayılı Kanun kapsamında tanzim edilen belgelerde maddi zararın olduğunun belirtildiği, bu zararın teknik bilirkişi tarafından hesaplanarak tespit edildiği belirtilerek köyü ve mezrayı terk etmek zorunda kalınması nedeniyle Anayasa’nın 35. maddesinin ihlal edildiğinin ileri sürüldüğü tespit edilmiştir.
38. Başvurucu tarafından, mülkiyet hakkının ihlal edildiği hususundaki iddianın yargılamanın sonucuna dayandırıldığı ve yargılama sürecine ilişkin olarak yukarıda yapılan değerlendirme neticesinde (bkz. §§ 26-34) başvurucunun delillerini ve iddialarını sunma fırsatı bulamadığına ve yargılamaya etkin olarak katılma imkânının elinden alındığına dair bir bulgu da saptanmadığı anlaşılan somut yargılama faaliyetinin adil yargılanma hakkının gereklerine uygun şekilde yerine getirildiği tespit edilmiş olduğundan mülkiyet hakkının ihlal edildiği yönündeki iddianın ayrıca değerlendirilmesine gerek görülmemiştir (Ülkü Özgür, B. No: 2013/2263, 26/6/2014, § 43).
V. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Çelişmeli yargılama ve silahların eşitliği ilkelerinin ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Hakkaniyete uygun yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA
31/3/2016 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.