TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
SIDIK KIRAN VE DİĞERLERİ BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2013/7774)
|
|
Karar Tarihi: 20/4/2016
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Burhan ÜSTÜN
|
Üyeler
|
:
|
Erdal TERCAN
|
|
|
Hasan Tahsin
GÖKCAN
|
|
|
Kadir ÖZKAYA
|
|
|
Rıdvan GÜLEÇ
|
Raportör
|
:
|
Fatma
KARAMAN ODABAŞI
|
Başvurucular
|
:
|
1. Sıdık
KIRAN
|
|
|
2. Sadiye ALAS
|
|
|
3. Reyhan
KIRAN
|
Vekili
|
:
|
Av. Dursun
ÖZDOĞAN
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru 17/7/2004 tarihli ve 5233 sayılı Terör ve Terörle
Mücadeleden Doğan Zararların Karşılanması Hakkında Kanun kapsamında yapılan
başvurunun reddedilmesi nedeniyle Anayasa'nın 17., 19., 21., 23., 35. ve 36.
maddelerinin ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 10/10/2013 tarihinde Diyarbakır Bölge İdare Mahkemesi
vasıtasıyla yapılmıştır. Başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesi neticesinde başvurunun Komisyona sunulmasına engel teşkil edecek bir
eksikliğin bulunmadığı tespit edilmiştir.
3. Birinci Bölüm İkinci Komisyonunca 30/9/2015 tarihinde,
başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar
verilmiştir.
4. Bölüm Başkanı tarafından, 18/2/2016 tarihinde, başvurunun
kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar
verilmiştir.
5. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için 18/2/2016
tarihinde Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, başvuru
hakkında görüş sunmamıştır.
III. OLAY VE OLGULAR
A. Olaylar
6. Başvuru formu ve ekleri ile Ulusal Yargı Ağı Projesi (UYAP)
bilişim sistemi aracılığıyla erişilen bilgi ve belgeler çerçevesinde ilgili
olaylar özetle şöyledir:
7. Başvurucular, Mardin ili Mazıdağı ilçesi Atalar köyünde
ikamet etmekte iken 24/6/1993 tarihinde biri başvurucuların murisi M.K.ya ait dört evin ateşe
verildiğini, aynı gün muris M.K.nın darp edildiğini
ve bu kapsamda 1993 yılında köyden göç etmek zorunda kaldıklarını iddia
etmişlerdir.
8. Başvurucular 21/8/2006 tarihinde, 5233 sayılı Kanun kapsamına
giren zararlarının karşılanması talebiyle Mardin Valiliği Zarar Tespit
Komisyonuna (Komisyon) başvurmuşlardır.
9. Komisyon 27/6/2011 tarihli ve 2011/1-20230 sayılı kararıyla
Mardin ili Mazıdağı ilçesi Atalar köyünde 1990, 1997, 2000 tarihlerinde yapılan
nüfus sayımında köyde 329, 201, 100 nüfusun bulunduğu, olağan sosyal yaşamın
sürdüğü, 1989, 1994, 1999 ve 2004 yıllarında köy muhtarı ve heyetinin seçiminin
yapıldığı, köy sakinlerinin siyasi haklarını serbetsçe
kullandığı, köyde olağan siyasal yaşamın sürdüğü, köyün boşaltılan köyler için
uygulanan köye dönüş ve rehabilitasyon projesi kapsamında olmadığı, köyün
boşaldığı veya boşaltıldığı hususunda herhangi bir kayda rastlanmadığı gibi
başvurucuların şahsına yönelik bir terör eylemi veya tehdidinin mevcut
olmadığının tespit edildiği, teknik bilirkişi raporunda da köyün boşalan
yerleşim yeri olmadığının belirtildiği, başvurucuların iddialarının
doğrulanamadığı ve 5233 sayılı Kanun kapsamında herhangi bir zararlarının
olmadığının tespit edildiği, başvurucuların köyden ayrılış nedeninin
kendilerinin irade ve isteği doğrultusunda 5233 sayılı Kanun kapsamı dışındaki
ekonomik ve sosyal sebepler nedeniyle gerçekleştiği gerekçesiyle talebin
reddine karar verilmiştir.
10. Başvurucular, 24/6/1993 tarihinde gerçekleştiğini iddia
ettikleri olaydan da bahsetmek suretiyle 5233 sayılı Kanun kapsamında
zararlarının karşılanması gerektiğini belirterek yapılan başvurunun reddine
ilişkin Komisyonun 27/6/2011 tarihli ve 2011/1-20230 sayılı kararının iptali
istemiyle Mardin Valiliği (İdare) aleyhine 16/9/2011 tarihinde Mardin İdare
Mahkemesinde dava açmışlardır.
11. Mardin İdare Mahkemesinin 28/12/2011 tarihli ve E.2011/1863,
K.2011/2699 sayılı kararı ile davanın reddine karar verilmiştir. İlgili gerekçe
şöyledir:
"... 5233 sayılı Yasa ile,3713 sayılı Terörle Mücadele Kanununun 1 inci, 3 üncü ve 4 üncü
maddeleri kapsamına giren eylemler veya terörle mücadele kapsamında yürütülen
faaliyetler nedeniyle zarar gören gerçek kişiler ile özel hukuk tüzel
kişilerinin maddî zararlarının karşılanması amaçlandığından, söz konusu Kanun
kapsamında tazminat ödenebilmesi için her şeyden önce uğranılan bir zararın
bulunması gerekmektedir.
...
Dava konusu olayda, davacının ikamet ettiği
yerin terör olayları nedeniyle boşaltıldığı iddiasıyla 5233 sayılı Kanun
kapsamında yaptığı başvurunun, ikamet edilen yerin boşalmadığından bahisle
reddedilmesinden anlaşılacağı üzere, esas uyuşmazlığın davacının ikamet ettiği
yerin terör olayları nedeniyle boşaltılıp boşaltılmadığı iddiasına ilişkin olduğu
anlaşılmaktadır.
Dosyadaki bilgi ve belgelerden, Atalar köyünün terör nedeniyle
boşaltılan yerler arasında bulunmadığı, Köyün terör olaylarından dolayı
boşaltılmadığı, Köyde 1990-1997-2000 tarihlerinde Devlet İstatistik Enstitüsü
Başkanlığınca yapılan nüfus sayımında 329-201-100 kişinin bulunduğu,
1989-1994-1999-2004 yıllarında muhtarlık seçimlerinin
yapıldığı, köyde 1992-1996 yılları arasında imam bulunduğu, 1990-2003 yılları
arasında köye öğretmen görevlendirmesi yapıldığı, köyde olağan yaşamın sürdüğü,
davacının malvarlığına ulaşımını engelleyen bir durumun bulunmadığı, bu durumda
terör olayları nedeniyle boşalmayan köyde davacının terörden kaynaklanan
herhangi bir zararının bulunmadığı, dolayısıyla, davacının 5233 sayılı Yasaya
göre ödenmesi gerekli bir zararının olmadığı ..."
12. Temyiz üzerine Danıştay Onbeşinci
Dairesinin 5/12/2012 tarihli ve E.2012/3524, K.2012/12931 sayılı ilamıyla temyizen incelenen kararın usul ve hukuka uygun olduğu,
ileri sürülen temyiz nedenlerinin kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte
görülmediği gerekçesiyle hükmün onanmasına karar verilmiştir.
13. Karar düzeltme istemi ise aynı Dairenin 12/6/2013 tarihli ve
E.2013/8534, K.2013/4402 sayılı ilamıyla öne sürülen hususların karar düzeltme
nedenlerinden hiçbirisine uymadığı gerekçesiyle reddedilmiştir.
14. Karar, başvuruculara 16/9/2013 tarihinde tebliğ edilmiştir.
15. Başvurucular 10/10/2013 tarihinde bireysel başvuruda
bulunmuşlardır.
B. İlgili Hukuk
16. 5233 sayılı Kanun’un 1., 2., 4., 6., 7., 8., geçici 1.,
geçici 3., geçici 4. maddeleri, 24/6/2013 tarihli ve 2013/5034 sayılı Bakanlar
Kurulu Kararı Eki Karar’ın 1. maddesi, Danıştay Onuncu Dairesinin 30/12/2008
tarihli ve E.2008/4141, K.2008/9584 sayılı kararı, Danıştay Onuncu Dairesinin
31/12/2008 tarihli ve E.2008/5548, K.2008/9733 sayılı kararı, Danıştay Onuncu
Dairesinin 20/2/2009 tarihli ve E.2008/6679, K.2009/1227 sayılı kararı (Celal Demir, B. No: 2013/3309, 6/2/2014,
§§ 15-28).
17. 5233 sayılı Kanun'un 25/4/2013 tarihli ve 6462 sayılı
Kanun'un 1. maddesiyle değişik 9. maddesinin birinci ve üçüncü fıkraları
şöyledir:
"Yaralanma, engelli hâle gelme ve ölüm
hâllerinde (7000) gösterge rakamının memur aylık katsayısı ile çarpımı
sonucunda bulunan miktarın;
a) Yaralananlara altı katı tutarını geçmemek
üzere yaralanma derecesine göre,
b) Çalışma gücü kaybı, yetkili sağlık
kuruluşları tarafından üçüncü derece olarak tespit edilenlere dört katından yirmidört katı tutarına kadar,
c) Çalışma gücü kaybı, yetkili sağlık
kuruluşları tarafından ikinci derece olarak tespit edilenlere yirmibeş katından kırksekiz katı
tutarına kadar,
d) Çalışma gücü kaybı, yetkili sağlık
kuruluşları tarafından birinci derece olarak tespit edilenlere kırkdokuz katından yetmişiki katı
tutarına kadar,
e) Ölenlerin mirasçılarına elli katı
tutarında,
Nakdî ödeme yapılır.
...
Birinci
fıkranın (e) bendine göre belirlenen nakdî ödemenin mirasçılara intikalinde
4721 sayılı Türk Medenî Kanununun mirasa ilişkin hükümleri uygulanır."
IV. İNCELEME VE GEREKÇE
18. Mahkemenin 20/4/2016 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucuların İddiaları
19. Başvurucular 5233 sayılı Kanun kapsamında yaptıkları
başvurunun ve akabinde açtıkları davanın reddedildiğini, 24/6/1993 tarihinde
biri murisleri M.K.ya ait dört adet evin ateşe
verilmesi, aynı gün muris M.K.nın darp edilmesi ve bu
kapsamda köyden göç etmek zorunda kalmalarına dair özel durumlarının
değerlendirilmediğini, söz konusu olayla ilgili olarak ispat külfetinin
mağdurlara yüklenmesinin adil olmadığını, ilk derece Mahkemesi kararında
dayanak olan gösterilen köyün tamamen boşaltılmadığına ilişkin listenin resmî
bir liste olmayıp zararın tespitinde delil olarak değerlendirilemeyeceğini, köy
tamamen boşaltılmamış olsa dahi artan şiddet olayları sebebiyle köy
sakinlerinin önemli bir kısmının köyü terk ettiğini, bu durumun özellikle 1990
ve 1997 yıllarındaki nüfus sayımı sonuçlarından anlaşılabileceğini, Derece
Mahkemelerince 5233 sayılı Kanun'un dar yorumlandığını, 5233 sayılı Kanun'da
köyün tamamen boşaltılmış olması şartının aranmadığını, temyiz ve karar
düzeltme ilamlarının gerekçesiz olduğunu belirterek Anayasa'nın 17., 19., 21.,
23., 35. ve 36. maddelerinde güvence altına alınan kişinin dokunulmazlığı,
maddi ve manevi varlığı, kişi hürriyeti ve güvenliği, konut dokunulmazlığı,
yerleşme ve seyahat hürriyeti, mülkiyet ve adil yargılanma haklarının ihlal
edildiğini ileri sürmüşler; maddi ve manevi tazminat ödenmesi talebinde bulunmuşlardır.
B. Değerlendirme
20. Başvuru formu ve ekleri incelendiğinde başvurucular, 5233
sayılı Kanun kapsamındaki zararlarının tazmini amacıyla yaptıkları başvurunun
ve açtıkları davanın reddedilmesi nedeniyle Anayasa'nın 17., 19., 21., 23., 35.
ve 36. maddelerinde tanımlanan haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüşlerdir.
Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucular tarafından yapılan hukuki
nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi
takdir eder (Tahir Canan, B. No:
2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucuların ihlal iddiaları bir bütün olarak
adil yargılanma hakkı kapsamında gerekçeli karar hakkı yönünden incelenmiştir.
1. Kabul Edilebilirlik Yönünden
21. Başvuru formu
ile eklerinin incelenmesi sonucunda açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul
edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı
anlaşılan başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
22. Başvurucular, murislerinin evinin yakılması ile darp edilmesi
şeklindeki özel durumlarının değerlendirilmesi gerektiğini, bu iddianın ispatı
külfetinin kendilerine yüklenmesinin adil olmadığını, delillerin Mahkemece
hatalı ve eksik değerlendirildiğini, 5233 sayılı Kanun'un dar yorumlandığını,
temyiz ve karar düzeltme ilamlarının gerekçesiz olduğunu iddia etmişlerdir.
23. Gerekçeli karar hakkı adil yargılanma hakkının somut
görünümlerinden biridir. Anayasa Mahkemesi de Anayasa'nın 36. maddesi uyarınca
inceleme yaptığı birçok kararında, ilgili hükmü Avrupa İnsan Hakları
Sözleşmesi'nin (Sözleşme) 6. maddesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM)
içtihadı ışığında yorumlamak suretiyle Sözleşme’nin lafzi içeriğinde yer alan
ve AİHM içtihadıyla adil yargılanma hakkının kapsamına dâhil edilen gerekçeli
karar hakkı ve silahların eşitliği ilkesi gibi ilke ve haklara Anayasa'nın 36.
maddesi kapsamında yer vermektedir (Güher
Ergun ve diğerleri, B. No: 2012/13, 2/7/2013, § 38).
24. Anayasa’nın 36. maddesinin birinci fıkrasında, herkesin
yargı organlarına davacı veya davalı olarak başvurabilme ve bunun doğal sonucu
olarak da iddia, savunma ve adil yargılanma hakkı güvence altına alınmıştır.
Maddeyle güvence altına alınan hak arama özgürlüğü, kendisi bir temel hak
niteliği taşımasının ötesinde diğer temel hak ve özgürlüklerden gereken şekilde
yararlanılmayı ve bunların korunmasını sağlayan en etkili güvencelerden
birisidir. Bu bağlamda Anayasa’nın, bütün mahkemelerin her türlü kararlarının
gerekçeli olarak yazılmasını ifade eden 141. maddesinin de hak arama
hürriyetinin kapsamının belirlenmesinde gözetilmesi gerektiği açıktır (Vedat Benli, B. No: 2013/307, 16/5/2013, §
30).
25. Mahkeme kararlarının gerekçeli olması adil yargılanma
hakkının unsurlarından birisi olmakla beraber bu hak, yargılamada ileri sürülen
her türlü iddia ve savunmaya ayrıntılı şekilde yanıt verilmesi şeklinde
anlaşılamaz. Bu nedenle gerekçe gösterme zorunluluğunun kapsamı, kararın
niteliğine göre değişebilir. Bununla birlikte başvurucunun ayrı ve açık bir
yanıt verilmesini gerektiren usul veya esasa dair iddialarının cevapsız
bırakılmış olması, bir hak ihlaline neden olacaktır (Muhittin Kaya ve Muhittin Kaya İnşaat Taahhüt Madencilik Gıda Turizm
Pazarlama Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi, B. No: 2013/1213,
4/12/2013, § 26).
26. Kanun yolu mahkemelerince verilen karar gerekçelerinin
ayrıntılı olmaması, ilk derece mahkemesi kararlarında yer verilen gerekçelerin
onama kararlarında kabul edilmiş olduğu şeklinde yorumlanmakla beraber (Aziz Turhan, B. No: 2012/1269, 8/5/2014, §
53) başvurucuların dile getirmesine rağmen ilk derece mahkemesinin de
tartışmadığı esaslı hususlara ilişkin temyiz başvurularıyla başvurucuların usul
haklarının ihlal edildiğine yönelik somut şikâyetlerinin temyiz incelemesinde
tartışılmaması veya yargı mercileri tarafından resen dikkate alınması gereken
hükümlerin gerekçesi açıklanmaksızın uygulanmaması gerekçeli karar hakkının
ihlali olarak görülebilir (Mustafa Kahraman,
B. No: 2014/2388, 4/11/2014, § 37).
27. AİHM’e göre mahkemeler ve yargı
mercileri, verdikleri kararlarda yeterli gerekçe göstermelidir. Gerekçe
gösterme yükümlülüğünün kapsamı, kararın niteliğine göre değişir ve davaya konu
olayın şartları ışığında değerlendirilir (Higgins ve diğerleri/Fransa, B. No: 134/1996/753/952,19/2/1998, §
42).
28. Bir mahkeme kararının gerekçesi o davaya konu maddi
olguların mahkemece nasıl nitelendirildiğini, kurulan hükmün hangi nedenlere ve
hukuksal düzenlemelere dayandırıldığını ortaya koyar; maddi olgular ile hüküm
arasındaki mantıksal bağlantıyı gösterir. Tarafların hangi nedenle haklı veya
haksız görüldüklerini anlayıp değerlendirebilmeleri ve hukuka uygunluk
denetimini yapabilmeleri için ortada usulüne uygun şekilde oluşturulmuş, hükmün
hangi nedenle o içerik ve kapsamda verildiğini kuşkuya yer vermeyecek açıklıktagösteren bir gerekçe bölümünün bulunması
zorunludur (Nurten Esen, B. No:
2013/7970, 10/6/2015, § 56).
29. Somut olayda başvurucular 24/6/1993 tarihinde biri murisleri
M.K.ya ait dört evin ateşe
verildiğini, aynı gün murislerinin darp edildiğini ve bu kapsamda 1993 yılında
köyden göç etmek zorunda kaldıklarını, yargılama mercilerince anılan iddiaları
hakkında değerlendirme yapılmaksızın eksik incelemeyle karar verildiğini iddia
etmişlerdir.
30. İdare Mahkemesi kararında (bkz. § 11) başvurucuların
murisinin evinin ateşe verildiği ve darp edildiği yönündeki iddiaları hakkında
herhangi bir değerlendirme yapılmayarak davanın reddine karar verilmiş, kanun
yolu merciince de İlk Derece Mahkemesi kararı onanarak (bkz. § 12), karar
düzeltme istemi reddedilmiştir (bkz. § 13).
31. Başvurucular, murislerinin evinin ateşe verilmesi ve darp
olayına ilişkin olarak başvuru dosyası kapsamında Mazıdağı Kaymakamlığı İlçe
İdare Kurulunun 27/9/1994 tarihli ve 1994/8 sayılı "men'i
muhakeme" kararını sunmuşlardır. Söz konusu kararda 24/6/1994 tarihinde
meydana geldiği iddia edilen olayla ilgili olarak olay tarihinde Evciler
Jandarma Karakol Komutanlığınca Atalar köyüne devriye çıkarılmadığı, asker
görevlendirilmediği, karakol hizmet defterine göre herhangi bir
görevlendirmenin yapılmadığı, M.K.nın
olay günü köye gelen şahısları tanımadığını belirttiği, suçu işleyenlerin köy
civarında dolaşan asker üniforması giymiş terörist kişiler olabileceği
belirtilerek men'i muhakeme kararı verilmiştir.
32. Mardin İl Jandarma Komutanlığından temin edilen men'i muhakeme kararına konu soruşturma dosyasının
incelenmesi neticesinde başvurucuların murisi M.K.nın
24/6/1993 tarihinde darp edildiği iddiası ile Diyarbakır Devlet Hastanesi acil
servisine müracaat etmesi üzerine adli rapor düzenlendiği, raporda M.K.nın ikamet ettiği ve olayın gerçekleştiği yerin Mardin
ili Mazıdağı ilçesi Atalar köyü olarak gösterildiği, olay sebebiyle yapılan
soruşturma kapsamında M.K.nın Mazıdağı Cumhuriyet
Başsavcılığında hazır edilmesinin istenmesi üzerine Evciler Jandarma Karakol
Komutanlığında görevli askerlerce tutulan 21/9/1993 tarihli tutunakta
"Atalar köyünün boş olduğu, köy
halkının köyü terk ederek çeşitli il ve ilçelere göç ettiği, M.K.nın ise köyden adresi meçhule gittiğinin"
belirtildiği, bu arada 24/6/1993 tarihli adli rapora istinaden Adli Tıp Kurumu
Diyarbakır Şube Müdürlüğünce düzenlenen 8/2/1994 tarihli ve 578 sayılı raporda,
hayati tehlike yaratmamakla birlikte M.K.nın
yaralanmasının on beş gün mutad iştigale engel teşkil
edeceği ifade edilmiştir.
33. Yine Mazıdağı Cumhuriyet Başsavcılığınca Mazıdağı İlçe
Jandarma Komutanlığına gönderilen 2/6/1994 tarihli yazıda olay yeri krokisi ve
zarar tespitine ilişkin tutanak düzenlenerek gönderilmesi talep edilmiş,
Evciler Jandarma Karakol Komutanlığında görevli askerlerce 19/6/1994 tarihinde
tutulan tutunak ve Mazıdağı İlçe Jandarma Komutanlığı
tarafından gönderilen 22/6/1994 tarihli yazıda "Atalar
köyünün 1993 yılında boşaldığı, köy halkının çeşitli il, ilçe ve köylere
dağıldıkları, araştırma yapmak için köyde kimsenin bulunamadığı, olay tarihinin
eski oluşu nedeniyle olayın mahiyetinin bilinemediği"
belirtilmiştir.
34. Toplanan bilgi ve belgeler ile başvurucuların murisi M.K.nın ve Evciler Jandarma Karakol Komutanlığında görevli
askerlerin de ifadeleri alınmak suretiyle hazırlanan soruşturma dosyasına
istinaden Mazıdağı Kaymakamlığı İlçe İdare Kurulunca verilen 27/9/1994 tarihli men'i muhakeme kararı Diyarbakır Bölge İdare Mahkemesine
gönderilmiş, Mahkemenin 23/11/1994 tarihli ve E.1994/317, K.1994/311 sayılı
kararı ile kamu davası açılmasını gerekli kılacak yeterli delil elde
edilemediğinden men'i muhakeme kararının onanmasına
karar verilmiştir.
35. Bu çerçevede başvurucuların Komisyona başvuru dilekçesi,
dava dilekçesi, temyiz ve karar düzeltme dilekçelerinde ileri sürdükleri
murisleri M.K.nın darp edildiği ve bu olaydan sonra
güvenlik kaygısıyla köyü terk etmek zorunda kaldıkları iddiasıyla ilgili olarak
soruşturma dosyası içeriği ve soruşturma evrakları incelenerek iddialar
yönünden değerlendirmede bulunulması gerekirken başvurucuların iddiaları hakkında
hiçbir inceleme yapılmaksızın hüküm kurulması nedeniyle kararların yeterli
gerekçe ihtiva etmediği sonucuna varılmıştır.
36. Öte yandan İlk Derece Mahkemesi kararında köyün tamamen
boşaltılmamış olduğu şeklindeki nesnel ölçütten hareketle davanın reddine karar
verilmiş ise de soruşturma dosyası kapsamında yer alan ve Jandarma Karakol
Komutanlığında görevli askerlerce tutulduğu anlaşılan 21/9/1993 ve 19/6/1994
tarihli resmi tutunaklarda "Atalar köyünün 1993 yılında boşaldığı/boş olduğu, köy halkının köyü
terk ederek çeşitli il ve ilçelere göç ettiği, araştırma yapmak için köyde
kimsenin bulunmadığı" tespitlerine yer verilmiştir. Bu durumda,
İlk Derece Mahkemesinin kararının gerekçesi ile belirtilen resmî tutanaklar
arasındaki farklılık sebebiyle oluşan tereddüt giderilmeksizin başvurucuların
talebinin reddine karar verilmesi de adil yargılanma hakkı kapsamında gerekçeli
karar hakkının ihlal edilmesi sonucunu ortaya çıkarmaktadır.
37. Açıklanan nedenlerle başvurucuların Anayasa’nın 36.
maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki gerekçeli
karar haklarının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
3. 6216 Sayılı Kanun’un 50. Maddesi Yönünden
38. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 50. maddesinin (1) ve (2)
numaralı fıkraları şöyledir:
“(1) Esas inceleme sonunda, başvurucunun
hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı
verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması
gerekenlere hükmedilir. …
(2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından
kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama
yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında
hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya
genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama
yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı
ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar
verir.”
39. Başvurucular 147.000 TL maddi ve 50.000 TL manevi tazminatın
ödenmesi talebinde bulunmuşlardır.
40. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil
yargılanma hakkı kapsamındaki gerekçeli karar hakkının ihlal edildiği sonucuna
varılmıştır.
41. Gerekçeli karar hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan
kaldırılması için yeniden yargılamasında hukuki yarar bulunduğundan ihlal
kararının bir örneğinin yeniden yargılama yapılmak üzere Mardin İdare
Mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerekir.
42. Anayasa Mahkemesinin maddi tazminata hükmedebilmesi için başvurucularınuğradıklarını iddia etttikleri
maddi zarar ile tespit edilen ihlal arasında illiyet bağı bulunmalıdır.
Başvurucuların bu konuda herhangi bir belge sunmamış olması nedeniyle maddi
tazminat taleplerinin reddine karar verilmesi gerekir.
43. Dosya kapsamında tespit edilen 198,35 TL harç ve 1.800 TL
vekâlet ücretinden oluşan toplam 1.998,35 TL yargılama giderinin başvuruculara
müşterek olarak ödenmesine karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddiaların
KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil
yargılanma hakkı kapsamındaki gerekçeli karar hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Kararın bir örneğinin gerekçeli karar hakkının ihlalinin
sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere Mardin
İdare Mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
D. Başvurucuların tazminat taleplerinin REDDİNE,
E. 198,35 TL harç ve 1.800 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam
1.998,35 TL yargılama giderinin başvuruculara MÜŞTEREKENÖDENMESİNE,
F. Ödemenin, kararın tebliğini takiben başvurucuların Maliye
Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede
gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar
geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE
20/4/2016 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.