TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
ABDULLAH ÖCALAN BAŞVURUSU (2)
|
(Başvuru Numarası: 2013/7816)
|
|
(Karar Tarihi: 16/12/2015)
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Burhan ÜSTÜN
|
Üyeler
|
:
|
Serruh KALELİ
|
|
|
Hicabi DURSUN
|
|
|
Erdal TERCAN
|
|
|
Hasan Tahsin GÖKCAN
|
Raportör
|
:
|
Hüseyin TURAN
|
Başvurucu
|
:
|
Abdullah ÖCALAN
|
Vekilleri
|
:
|
Av. Cengiz YÜREKLİ
|
|
|
Av. Mazlum DİNÇ
|
|
|
Av. Rezan SARICA
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, yapılan yasal düzenlemeler çerçevesinde daha önceden
kesinleşmiş ancak Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine (AİHM) yapılan başvuru
sonunda başta adil yargılanma hakkı olmak üzere bazı hakların ihlal edildiğine
yönelik karar verilen yargılamaya ilişkin olarak yargılamanın
yenilenmesi talebinin reddedilmesinin eşitlik, suç ve cezaların kanuniliği
ilkeleri ve adil yargılanma haklarının ihlal edildiği iddiaları ile ilgili
kanun maddesinin iptali talebine ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 1/11/2013 tarihinde Anayasa Mahkemesine doğrudan yapılmıştır.
Dilekçe ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesi neticesinde başvurunun
Komisyona sunulmasına engel teşkil edecek bir eksikliğinin bulunmadığı tespit
edilmiştir.
3. Birinci Bölüm İkinci Komisyonunca 23/12/2013 tarihinde,
başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar
verilmiştir.
4. Bölüm Başkanı tarafından 9/1/2014 tarihinde, başvurunun kabul
edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına ve başvuru
belgelerinin bir örneğinin görüş için Adalet Bakanlığına (Bakanlık)
gönderilmesine karar verilmiştir.
5. Başvuru konusu olay ve olgular 13/1/2014 tarihinde Bakanlığa
bildirilmiştir. Bakanlık tanınan ek süre sonunda görüşünü 17/3/2014 tarihinde
Anayasa Mahkemesine sunmuştur.
6. Bakanlık tarafından Anayasa Mahkemesine sunulan görüş,
başvurucuya 24/3/2014 tarihinde tebliğ edilmiştir. Başvurucu, karşı görüşlerini
8/4/2014 tarihinde Anayasa Mahkemesine sunmuştur.
III. OLAY VE OLGULAR
A. Olaylar
7. Başvuru formu ve ekleri ile Bakanlık görüşünde ifade edildiği
şekliyle ilgili olaylar özetle şöyledir:
8. Başvurucunun, Ankara 2 No.lu Devlet Güvenlik Mahkemesinin
(DGM) 29/6/1999 tarihli kararı ile ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası ile
cezalandırılmasına karar verilmiştir.
9. AİHM, başvurucu hakkında yapılan yargılamada başta Avrupa
İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (Sözleşme) 6. maddesi olmak üzere bir dizi
hakların ihlal edildiğine karar vermiştir (Öcalan/Türkiye
[BD], B. No: 46221/99, 12/5/2005).
10. 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun
311. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (f) bendi uyarınca başvurucu 2/2/2006
tarihinde Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesinden yargılamanın yenilenmesi talebinde
bulunmuştur.
11. Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi 5/5/2006 tarihli ek kararında
“Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin ihlal
tespitlerinin bu aşamada geriye dönük olarak telafisinin mümkün olmadığına,
ayrıca başvuru tarihi 4/2/2003 tarihinden önce olduğundan ve Avrupa İnsan
Hakları Mahkemesinin kararı 4/2/2003 tarihinden önce kesinleştiğinden 5271
sayılı CMK’nun 311/2 ve 318/3 maddeleri uyarınca
yargılamanın yenilenmesi talebinin kabule şayan olmadığı noktasında reddine” gerekçesi
ile yargılamanın yenilenmesi talebini usulden reddetmiştir.
12. Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesinin yargılamanın yenilenmesi
talebinin reddi kararına yapılan itirazı kabul eden İstanbul 14. Ağır Ceza
Mahkemesi 21/7/2006 tarihli kararı ile yargılamanın yenilenmesi talebini bu kez
esastan reddetmiştir.
13. Anılan kararın gerekçesinde şu hususlar belirtilmiştir:
“... Avrupa İnsan hakları Mahkemesi’nin savunma hakkı ile
ilgili olarak kararında belirttiği ihlaller (savunmanın yeterli süre ve gerekli
olanaklar kullanılmak suretiyle hazırlanmamış ve gerekli avukat yardımından
yararlanılmamış olması) adı geçenin mahkûmiyetini etkileyecek nitelikte
değildir. Zira söz konusu ihlaller gerçekleşmemiş olsaydı bile, suçun niteliği
itibariyle, anılan kanıtlarla aynı sonuca varılması kaçınılmazdır.”
14. Söz konusu karar, AİHM kararlarının icrasını denetleyen
Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesine sunulmuş; 14/2/2007 tarihli nihai karar ile
Bakanlar Komitesi AİHM’nin (Öcalan/Türkiye,
B.No: 46221/99, [BD]
12/5/2005) sayılı kararının icra edildiğini kararlaştırarak dosyayı nihai bir
şekilde kapatmıştır.
15. Başvurucu 14. Ağır Ceza Mahkemesinin kararının tebliğinden
itibaren süresi içinde yargılamanın yenilenmesine ilişkin benzer şikâyetlerini
bu kez 2007 yılında AİHM önünde dile getirmiş ve Mahkeme, şikâyetleri konu
yönünden Sözleşme’nin 6. maddesi kapsamında görmeyerek reddetmiştir (Öcalan/Türkiye (k.k),
B. No: 5980/07, 6/7/2010).
16. AİHM ret gerekçesini, başvurucu hakkında 2005 tarihinde
verdiği kararın Bakanlar Komitesi tarafından 2007 yılında yerine getirilmiş
olmasına ve başvurucunun dile getirdiği hususun kesinleşmiş bir cezanın iptali
niteliğinde veya buna benzer bir nitelikte olması nedeniyle 6. maddenin
öngördüğü yeni bir cezai isnat olarak değerlendirilemeyeceğine dayandırmıştır.
17. Başvurucu 11/4/2013 tarihli ve 6459 sayılı Kanun’un 21.
maddesi ile 5271 sayılı Kanun’a eklenen geçici 2. madde hükmü çerçevesinde
yeniden yargılanma önündeki kanuni engellerin ortadan kalktığını ileri sürerek
26/7/2013 tarihinde Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesine yargılamanın yenilenmesi
talebinde bulunmuştur. Başvurucu, ayrıca söz konusu Kanun hükmünde yer alan “15.6.2012 tarihi itibarıyla Avrupa Konseyi Bakanlar
Komitesi önünde denetlenmekte bulunanlar bakımından” ibaresinin
iptali için Anayasa Mahkemesine itiraz yolu ile başvurulması talebinde
bulunmuştur.
18. Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi 2/8/2013 tarihli kararında
infazın geri bırakılması veya durdurulması taleplerini reddettiği gibi
Anayasa’ya aykırılık itirazını Anayasa’nın 152. maddesi uyarınca ciddi
görmediğinden kabul etmemiştir. Mahkeme ayrıca yargılanmanın yenilenmesi
talebini reddetmiştir. Mahkemenin gerekçesi şöyledir:
“Mahkememizin aynı konuda vermiş olduğu
05.05.2006 tarihli ek kararında belirtildiği üzere "Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesinin ihlal tespitlerinin bu aşamada geriye dönülerek telafisinin mümkün
olmadığı gibi başvuru tarihinin 04.02.2003 tarihinden önce olduğundan ve Avrupa
İnsan Hakları Mahkemesinin kararı 04.02.2003 tarihinden sonra kesinleştiğinden
5271 sayılı CMK'nun 311/2 ve 318/3. maddeleri
uyarınca yargılanmanın yenilenmesi talebinin kabule şayan olmadığı, yine itiraz
mercii olan İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi 21.07.2006 gün 2006/275 D.İş. sayılı kararında da belirtildiği gibi; hükümlünün sübûta eren mahkûmiyete konu suçu, mülga 765 Sayılı TCK'nun 125. maddesinde yer alan "bölücülük" suçu
olup söz konusu maddede "tehlike suçu" olarak düzenlendiği, Abdullah
Öcalan'ın amaç ve eylemleri ülkenin bölünmesi için yeterli bir tehlike
oluşturan PKK adlı terör örgütünün sorumlu lideri olduğu, adı geçenin kendi
itirafları ve dava dosyasında mevcut diğer belgelerle herhangi bir tereddüde
yer bırakmayacak şekilde kanıtlanmış olması karşısında, soruşturmanın
derinleştirilerek başka kanıt toplanmasına ve terör eylemleri için Abdullah
Öcalan'ın emir vermiş olup olmadığının araştırılmasına gerek bulunmadığı, bu
nedenle Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin savunma hakkı ile ilgili olarak
kararında belirttiği ihlaller (savunmanın yeterli süre ve gerekli olanaklar
kullanılmak suretiyle hazırlanmamış ve gerekli avukat yardımından
yararlanılmamış olması) adı geçenin mahkûmiyetini etkileyecek nitelikte
olmadığı, söz konusu ihlaller gerçekleşmemiş olsa bile, suçun niteliği
itibariyle, anılan kanıtlarla aynı sonuca varılmasının kaçınılmaz olduğu,
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin kararında belirttiği "gözaltı süresinin
uzunluğu, gözaltına alma işlemine itiraz imkanının bulunmadığı, DGM heyetinde
askeri yargıç bulunması" ise, Abdullah Öcalan'ın suçunun kanıtlanması ve
mahkûmiyeti ile ilgili hukukî durumu etkilemeyeceğinin açık ve net olduğu gibi
ileri sürülen ihlallerin hiçbirisi gerçekleşmemiş olsaydı bile, suçun niteliği
ve dosyada mevcut kanıtlar karşısında başkaca kanıt toplanmasına gerek
duyulmadan aynı sonuca varılacağının kesin olduğu, Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesi'nin saptadığı yukarıda belirtilen hususlar ve AİHM'nin adil
yargılanma ve kötü muamele yasağının (AİHM. mad. 3.) bu aşamada geriye
dönülerek telafisi mümkün görülmediği hususları kesinlik kazanmıştır".
6459 Sayılı İnsan Hakları ve İfade Özgürlüğü Bağlamında Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un 21. maddesi ile eklenen Geçici 2. madde
ile CMK.nun 311. maddenin ikinci fıkrası hükmünün
uygulanamayacağı ve bu durumda olanların, bu maddenin yürürlüğe girdiği
tarihten itibaren üç ay içinde yargılamanın yenilenmesi talebinde
bulunabilecekleri belirtilmiş olup her ne kadar hükümlü müdafilerinin
başvuruları üç aylık süre içerisinde yapılmışsa da aynı AİHM.nin
tespit etmiş olduğu hususlara dair yargılamanın yenilenmesi talebinin önceden
yukarıda belirtilen gerekçelerle reddedildiği, yeniden hükümlünün
yargılanmasını gerektirir sebeplerin aynı mahiyette olduğu ve CMK.nun 321. maddesinin 1. fıkrası uyarınca, esassız olması
nedeniyle, hükümlü müdafilerinin yargılamanın yenilenmesi talebinin ve
itirazlarının reddine karar verilmiştir. Ayrıca kararın müzakere aşamasında
başvurucu vekilleri 1/8/2013 tarihli dilekçe ile tüm girişimlerine rağmen
başvurucu ile görüşemediklerini bu durumun açık bir şekilde adil yargılanma
hakkına aykırı olduğunu ileri sürmüşler ve Mahkemeden başvurucu ile
görüşmelerinin sağlanması talebinde bulunmuşlardır.”
19. Başvurucu vekilleri, Mahkemeden ayrıca başvurucu ile
görüşmelerinin sağlanmasını talep etmişlerdir. Mahkeme bu talebi şu
gerekçelerle reddetmiştir:
“… itirazın mahiyeti icabı yargılamanın yenilenmesi
talebinin CMK’nun 321/1. maddesi gereği ‘Yargılamanın
yenilenmesi isteminde ileri sürülen iddialar, yeterli derecede doğrulanmaz veya
311 inci maddenin birinci fıkrasının (a) ve (b) bentleri ile 314 üncü
maddesinin birinci fıkrasının (a) bendinde yazılı hâllerde işin durumuna göre
bunların önce verilmiş olan hükme hiçbir etkisi olmadığı anlaşılırsa,
yargılamanın yenilenmesi istemi esassız olması nedeniyle duruşma yapılmaksızın
reddedileceği’ belirtilmiş olup dosya üzerinden yapılan incelemede, hükümlü
müdafilerinin hükümlüyle görüşme taleplerinin idari bir tasarruf olup bu konuda
idareye emir ve talimat verilmesinin Mahkememizin görevi cümlesinden olmadığı,
hükümlü müdafilerinin yargılanmanın yenilenmesi taleplerinin niteliği dikkate
alındığında savunma hakkının kısıtlanmasının söz konusu olmadığı, dolayısıyla
silahların eşitliği prensibinin ihlal edilmediği kanaatine varılmıştır.”
20. Anılan karara itiraz üzerine Ankara 12. Ağır Ceza Mahkemesi
20/9/2013 tarihli kararında “yargılamanın
yenilenmesi talebinin reddine dair kararında belirtilen gerekçelerde usul ve
yasaya aykırı bir husus bulunmadığı” gerekçesiyle itirazı
reddetmiştir. Karar başvurucu vekiline 3/10/2013 tarihinde tebliğ edilmiştir.
21. Başvurucu 1/11/2013 tarihinde bireysel başvuruda
bulunmuştur.
B. İlgili Hukuk
22. 5271 sayılı Kanun’un geçici 2. maddesi şöyledir:
“(Ek madde: 11/4/2013 tarih ve 6459 sayılı Kanun’un 21.
maddesi) (1) İnsan Haklarını ve Ana Hürriyetleri Korumaya Dair Sözleşmenin veya
eki protokollerin ihlali suretiyle bir ceza hükmünün verildiğini tespit eden
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin kesinleşmiş kararlarından, 15.6.2012 tarihi
itibarıyla Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi önünde denetlenmekte bulunanlar
bakımından bu Kanunun 311 inci maddesinin ikinci fıkrası hükmü uygulanmaz. Bu
durumda olanlar, bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren üç ay içinde
yargılamanın yenilenmesi talebinde bulunabilirler.”
23. 5271 sayılı Kanun’un “Hükümlü
lehine yargılamanın yenilenmesi nedenleri” başlıklı 311. maddesi
şöyledir:
“(1) Kesinleşen bir hükümle sonuçlanmış bir dava, aşağıda
yazılı hâllerde hükümlü lehine olarak yargılamanın yenilenmesi yoluyla tekrar
görülür:
a) Duruşmada kullanılan ve hükmü etkileyen bir belgenin
sahteliği anlaşılırsa.
b) Yemin verilerek dinlenmiş olan bir tanık veya
bilirkişinin hükmü etkileyecek biçimde hükümlü aleyhine kasıt veya ihmal ile
gerçek dışı tanıklıkta bulunduğu veya oy verdiği anlaşılırsa.
c) Hükme katılmış olan hâkimlerden biri, hükümlünün neden
olduğu kusur dışında, aleyhine ceza kovuşturmasını veya bir ceza ile
mahkûmiyetini gerektirecek biçimde görevlerini yapmada kusur etmiş ise.
d) Ceza hükmü hukuk mahkemesinin bir hükmüne dayandırılmış
olup da bu hüküm esinleşmiş diğer bir hüküm ile
ortadan kaldırılmış ise.
e) Yeni olaylar veya yeni deliller ortaya konulup da bunlar
yalnız başına veya önceden sunulan delillerle birlikte göz önüne alındıklarında
sanığın beraatini veya daha hafif bir cezayı içeren
kanun hükmünün uygulanması ile mahkûm edilmesini gerektirecek nitelikte olursa.
f) Ceza hükmünün, İnsan Haklarını ve Ana Hürriyetleri Korumaya
Dair Sözleşmenin veya eki protokollerin ihlâli suretiyle verildiğinin ve hükmün
bu aykırılığa dayandığının, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin kesinleşmiş
kararıyla tespit edilmiş olması. Bu hâlde yargılamanın yenilenmesi, Avrupa
İnsan Hakları Mahkemesi kararının kesinleştiği tarihten itibaren bir yıl içinde
istenebilir.
(2) Birinci fıkranın (f) bendi hükümleri, 4.2.2003 tarihinde
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin kesinleşmiş kararları ile, 4.2.2003
tarihinden sonra Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine yapılan başvurular üzerine
verilecek kararlar hakkında uygulanır.”
24. 5271 sayılı Kanun’un 321. maddesi şöyledir:
“(1) Yargılamanın yenilenmesi isteminde ileri sürülen
iddialar, yeterli derecede doğrulanmaz veya 311 inci maddenin birinci
fıkrasının (a) ve (b) bentleri ile 314 üncü maddesinin
birinci fıkrasının (a) bendinde yazılı hâllerde işin durumuna göre bunların
önce verilmiş olan hükme hiçbir etkisi olmadığı anlaşılırsa, yargılamanın
yenilenmesi istemi esassız olması nedeniyle duruşma yapılmaksızın reddedilir.
(2) Aksi hâlde mahkeme, yargılamanın yenilenmesine ve
duruşmanın açılmasına karar verir.
(3) Bu madde gereğince verilen kararlara karşı itiraz yoluna
gidilebilir.”
IV. İNCELEME VE GEREKÇE
25. Mahkemenin 16/12/2015 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvurucunun
1/11/2013 tarihli ve 2013/7816 numaralı bireysel başvurusu incelenip gereği
düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
26. Başvurucu; hakkında daha önceden kesinleşmiş ancak AİHM’e yapılan başvuru sonunda başta adil yargılanma hakkı
olmak üzere bazı hakların ihlal edildiğinin tespit edildiği yargılamaya ilişkin
olarak 6459 sayılı Kanun’un ile 5271 sayılı Kanun’a eklenen geçici 2. madde
kapsamında yargılanmanın yenilenmesi ve anılan maddenin Anayasa’ya aykırı
olduğundan iptali için Anayasa Mahkemesine gönderilmesi talebi ile ilgili
olarak;
i. Mahkemenin; dilekçelerindeki temel argümanları dikkate
almadığını, yargılanmanın yenilenmesi talebinin reddi kararında gerekçesinin
yeterli olmadığını, gerekçede yargılamanın yenilenmesi hâlinde dahi sonucun
değişmeyeceğini ifade etmek suretiyle yetkisinin ve görevinin dışına çıkarak
karar verdiğini belirterek Anayasa’nın 37. maddesinde tanımlanan kanuni hâkim
güvencesinin ve Anayasa’nın 141. maddesinde tanımlanan gerekçeli karar hakkının
ihlal edildiğini,
ii. AİHM’in ihlal kararı üzerine
yargılamanın yenilenmesi talebinin değerlendirilmesinde 5271 sayılı Kanun’un
geçici 2. maddesi ile aynı Kanun’un 321. maddesinin (1) numaralı fıkrasının
uygulanma kabiliyetinin olayda ortadan kalktığını, başvuruda 311. maddenin (1)
numaralı fıkrasının (f) bendinin uygulanması gerektiğini, karar tarihinde
uygulanmaması gereken 311. maddenin (2) numaralı fıkrasına dayanılmak suretiyle
Anayasa’nın 38. maddesinde düzenlenen suç ve cezada kanunilik ilkesine aykırı
davranıldığını,
iii. Yargılamanın yenilenmesi talebinin görüşüldüğü sırada
Adalet Bakanı’nın ulusal televizyonlarda talep hakkında olumsuz görüşler ileri
sürmesinin Anayasa’nın 9. ve 138. maddelerinde düzenlenen bağımsız ve tarafsız
bir mahkemede yargılanma hakkını ihlal ettiğini,
iv. Başvuru sürecinde başvurucu ile vekillerinin
görüştürülmemesinin, yargılamanın yenilenmesi talebine karşı Cumhuriyet
savcısının mütalaasının kendilerine tebliğ edilmemesinin ve savcılık görüşüne karşı
beyanlarının alınmamasının savunma hakkını kısıtladığını belirterek Anayasa’nın
36. maddesinde yer alan adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini,
v. 5271 sayılı Kanun’un geçici 2. maddesinde yer alan “15.6.2012 tarihi itibarıyla Avrupa Konseyi Bakanlar
Komitesi önünde denetlenmekte bulunanlar bakımından” ibaresinin
eşitlik ilkesi ve ayrımcılık yasağına aykırı olması nedeniyle Anayasa’nın 10.
maddesine aykırı olduğunu ve Anayasa’ya aykırılık itirazının herhangi bir
gerekçe olmaksızın yerinde görülmeyerek Anayasa Mahkemesine başvurulmamış
olunmasının Anayasa’nın 36. ve 141. maddelerinde yer alan adil yargılanma ve
gerekçeli karar hakkını ihlal ettiğini ileri sürmüştür.
27. Diğer taraftan başvurucu, Anayasa ihlallerinin tespiti ile
5271 sayılı Kanun’un geçici 2. maddesinde yer alan “15.6.2012 tarihi itibarıyla Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi önünde
denetlenmekte bulunanlar bakımından” ibaresinin iptalini talep
etmiştir.
B. Değerlendirme
28. Başvuru konusu dosya ve ekleri incelendiğinde başvurucu;
yargılamanın yenilenmesi talebinin reddedilmesi temelinde adil yargılanma
hakkı, eşitlik ile suç ve cezada kanunilik ilkelerinin ihlal edildiğini ileri
sürmüş ve yargılamanın yenilenmesine dair ilgili kanun maddesinin iptalini
talep etmiş ise de başvurucu tarafından aynı nedenle daha önce yargılamanın
yenilenmesi talebiyle başvuruda bulunulduğu ve şartları oluşmadığı gerekçesiyle
yargılamanın yenilenmesi talebinin reddine karar verildiği anlaşıldığından
başvurunun öncelikle zaman bakımından Anayasa Mahkemesinin yetkisi kapsamında
olup olmadığının değerlendirilmesi gerekir.
29. Bakanlık; Sözleşme’nin 6. maddesinin “medeni hak ve yükümlülüklere ilişkin uyuşmazlıklar”
ile “kişiye karşı yöneltilmiş suçlamalara
ilişkin [ceza] yargılamalarını” kapsamakta olduğunu, AİHM’in olağanüstü kanun yollarına ilişkin yargılamaları
Sözleşme’nin 6. maddesi kapsamında kabul etmediğini ve dolayısıyla AİHM’in bu tür olağanüstü kanun yollarına ilişkin
yargılamalara dair şikâyetleri “konu
yönünden uyuşmaz” (incompatibility ratione materiae) niteliğinde bularak usulden
reddettiğini belirtmiştir. Bununla birlikte Bakanlık Öcalan/Türkiye kararına atıf yaparak kesinleşmiş bir
cezanın, iptali prosedürü niteliğinde veya ona benzer nitelikte olması
nedeniyle 6. maddenin öngördüğü “yeni bir
cezai isnat” olarak değerlendirilemeyeceğini ifade etmiştir.
30. Bakanlık ayrıca başvurucu hakkındaki AİHM kararının icra
sürecine ilişkin verilen bilgiler gözetilerek Türkiye Cumhuriyeti’nin söz
konusu AİHM kararının icrası açısından gerekli (bireysel ve genel) bütün
tedbirleri aldığını, kararın icra sürecinin de Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi
tarafından usule uygun icra edildiği gerekçesiyle nihai olarak kapatıldığını ve
böylelikle başvurucunun 11/4/2013 tarihli yasal değişiklikten çok önce 2006
yılında “yargılamanın yenilenmesi” müessesesinden etkili bir şekilde
yararlandığı hususunun dikkate alınması gerektiğini belirtmiştir.
31. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı verdiği beyanda atıfta
bulunulan başvurucu ile ilgili AİHM kararına esas Mahkeme kararının,
yargılamanın yenilenmesi sonucu verilmiş bir karar olmadığını ileri sürmüştür.
Başvurucu, başvurunun kabul edilemezliğine ilişkin olarak Bakanlığın ileri
sürdüğü diğer görüşlere karşı beyanda bulunmamış; esasa ilişkin beyanda bulunmuştur.
32.
30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı
Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un geçici 1.
maddesinin (8) numaralı fıkrası şöyledir:
“Mahkeme, 23/9/2012 tarihinden sonra kesinleşen nihai işlem
ve kararlar aleyhine yapılacak bireysel başvuruları inceler.”
33. Bu hüküm gereğince Anayasa
Mahkemesi 23/9/2012 tarihinden sonra kesinleşen nihai işlem ve kararlar
aleyhine yapılacak bireysel başvuruları inceler. Dolayısıyla Mahkemenin zaman
bakımından yetkisi ancak bu tarihten sonra kesinleşen nihai işlem ve kararlar
aleyhine yapılan bireysel başvurularla sınırlıdır. Kamu düzenine ilişkin bu
düzenleme karşısında anılan tarihten önce kesinleşmiş nihai işlem ve kararları
da içerecek şekilde yetki kapsamının genişletilmesi mümkün değildir (G.S., B. No: 2012/832, 12/2/2013, § 14).
34. Başvurunun kabul edilebilmesi için ihlal iddiasına dayanak
teşkil eden nihai işlem veya kararların 23/9/2012 tarihinden önce kesinleşmemiş
olması gerekmektedir. Nihai işlem veya kararların anılan tarihten önce
kesinleştiği tespit edildiği takdirde ilgili şikâyetler bakımından başvurunun
kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir (Korcan Pulatsü, B. No: 2012/726,
2/7/2013, § 32).
35. Başvurucunun yargılamanın yenilenmesi talebinin karara
bağlanması sürecine ilişkin şikâyetleri açısından Anayasa Mahkemesinin zaman
bakımından yetkisi konusunda bir sonuca varabilmek için bu konuda verilen nihai
karar tarihinin tespiti gerekmektedir. Başvurucu, yargılamanın yenilenmesi
sürecine ilişkin nihai karar tarihinin 2/8/2013 tarihinde yapılan yargılamanın
yenilenmesi talebinin reddine ilişkin karara yapılan itirazın reddedildiği
2/9/2013 tarihi olduğunu ileri sürmektedir. Ancak başvuru dilekçesi ve ekindeki
belgeler incelendiğinde 5271 sayılı Kanun’un 311.maddesinin (2) numaralı
fıkrasına dayanılarak daha önce de Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesine 2/2/2006
tarihinde yargılamanın yenilenmesi talebinde bulunulduğu görülmektedir (bkz. §§
10, 11).
36. 2/2/2006 tarihinde yapılan ilk yargılamanın yenilenmesi
başvurusu, 5271 sayılı Kanun’un 311. maddesin (2) numaralı ve 318. maddesinin
(3) numaralı fıkraları uyarınca şartları oluşmadığı için yargılamanın
yenilenmesi talebinin kabule değer olmadığı gerekçesiyle 5/5/2010 tarihinde
reddedilmiştir.
37. Daha önce başvurulduğu ve reddedildiği için başarılı
olunmayacağı belli olan başvuru yoluna, yeni bir delil ileri sürmeksizin aynı
kanun maddesi ileri sürülerek bireysel başvuruların incelenmeye başlandığı
tarih olarak belirlenen 23/9/2012 tarihinden sonra tekrar başvurulması sonucu
verilen ret kararı üzerine yapılan bireysel başvurunun, Anayasa Mahkemesinin
zaman bakımından yetkisi kapsamında olduğunun kabul edilmesi mümkün değildir (İbrahim Oğuz Yapar, B. No: 2012/829,
5/3/2013, § 32).
38. Nitekim başvuru konusu olayda ikinci defa yapılan
yargılamanın yenilenmesi başvurusunda, yargılamanın yenilenmesi nedenlerinin
bulunup bulunmadığı konusunda bir değerlendirme yapılmamış olup yalnızca 2013
yılında yapılan ve 5271 sayılı Kanun’un 311. maddesinin (2) numaralı fıkrasında
yer alan istisnanın, 15.6.2012 tarihi itibarıyla Avrupa Konseyi Bakanlar
Komitesi önünde denetlenmekte bulunan kesinleşmiş AİHM kararları bakımından
uygulanmayacağını öngören geçici 2. madde hükmünün şartlarını taşımadığından
başvurucunun talebine uygulanamayacağı belirtilmiş; bununla birlikte esas
itibarıyla talebin daha önce reddedilmiş olması nedeniyle talebin reddine karar
verilmiştir.
39. Açıklanan nedenlerle yargılamanın yenilenmesi talebinin
reddine ilişkin karara yönelik şikâyetler yönünden başvuru konusu kararın
23/9/2012 tarihinden önce kesinleşmiş olduğu anlaşıldığından başvurunun diğer kabul edilebilirlik şartları yönünden
incelenmeksizin zaman bakımından yetkisizlik
nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan
gerekçelerle;
A.
Başvurunun zaman bakımından yetkisizlik nedeniyle
KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B.
Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde bırakılmasına
16/12/2015
tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar
verildi.