TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
ALİ KARA BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2013/7887)
|
|
Karar Tarihi: 17/11/2014
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Serruh
KALELİ
|
Üyeler
|
:
|
Nuri NECİPOĞLU
|
|
|
Hicabi
DURSUN
|
|
|
Erdal TERCAN
|
|
|
Hasan Tahsin GÖKCAN
|
Raportör
|
:
|
Murat AZAKLI
|
Başvurucu
|
:
|
Ali KARA
|
Vekili
|
:
|
Av. Mehmet Ali ASLAN
|
I. BAŞVURUNUN
KONUSU
1. Başvurucu, 25/8/2003 tarihinde Ankara 5. İş Mahkemesinde
açtığı tazminat davasında yargılamanın makul sürede sonuçlanmadığını
belirterek, adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüş ve tazminat
talep etmiştir.
II. BAŞVURU
SÜRECİ
2. Başvuru, 5/11/2013 tarihinde Anayasa Mahkemesine doğrudan
yapılmıştır. Dilekçe ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinde
Komisyona sunulmasına engel bir eksikliğin bulunmadığı tespit edilmiştir.
3. Birinci Bölüm İkinci Komisyonunca, 28/11/2013 tarihinde,
kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına, dosyanın Bölüme
gönderilmesine karar verilmiştir.
4. Bölüm Başkanı tarafından 12/12/2013
tarihinde, kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar
verilmiştir.
5.
Başvuru konusu olay ve olgular ile başvurunun bir örneği, görüş için Adalet
Bakanlığına gönderilmiştir. Adalet Bakanlığının 16/1/2014 tarihli yazısında,
Anayasa Mahkemesinin önceki kararlarına ve bu kapsamda sunulan görüşlerine
atfen, başvuru hakkında görüş sunulmayacağı bildirilmiştir.
III. OLAY VE
OLGULAR
A. Olaylar
6. Başvuru formu ve ekleri ile başvuruya konu yargılama
dosyası içeriğinden tespit edilen ilgili olaylar özetle şöyledir:
7. Başvurucu, 27/9/2000 tarihinde, S.S. Çayırhan Nergis
Konut Yapı Kooperatifine ait işyerinde meydana gelen iş kazası sonucu yaralanmıştır.
8. Başvurucu, anılan kooperatif aleyhine 25/8/2003 tarihinde
Ankara 5. İş Mahkemesinde açtığı davada, kaza sonucu iş göremez hale geldiğini
ve iyileşemediğini belirterek, maddi ve manevi zararlarının tazminini talep
etmiştir.
9. Mahkemece, 18/3/2010 tarih ve E.2003/1541, K.2010/91
sayılı kararla başvurucunun kaza sonucu malul kalmadığı gerekçesiyle manevi
tazminat isteminin kısmen kabulü ile 2.000,00 TL’nin davalıdan tahsiline, maddi
tazminat isteminin reddine karar verilmiştir.
10. Temyiz üzerine, Yargıtay 21. Hukuk Dairesinin 13/2/2012
tarih ve E.2010/6543, K.2012/1530 sayılı kararıyla; başvurucunun Adli Tıp
Kurumu raporuna göre %8,20 oranında meslekte daimi
kazanma gücü kaybının oluştuğu, buna göre bir hesaplama yaptırılarak maddi ve
manevi tazminatın hesaplanması gerektiği belirtilerek hüküm bozulmuştur.
11. Mahkemece bozma kararına uyularak yapılan yargılama
sonunda, 13/6/2012 tarih ve E.2012/303, K.2012/378 sayılı kararla; hükme esas
alına raporda Adli Tıp Kurumunun %8,20 oranında meslekte kazanma gücü kaybına
göre hesaplama yapıldığı gerekçesiyle manevi tazminat isteminin kısmen kabulü
ile 2.000,00 TL’nin davalıdan tahsiline, maddi tazminat talebinin reddine karar
verilmiştir.
12. Temyiz üzerine, Yargıtay 21. Hukuk Dairesinin 15/10/2012
tarih ve E.2012/17704, K.2012/17357 sayılı ilamıyla; ilk bozma kararında
belirtilen doğrultuda %8,20 oranındaki meslekte kazanma gücü kaybı dikkate
alınarak maddi ve manevi tazminat miktarlarının hesaplanması gerektiği
belirtilerek hüküm bozulmuştur.
13. Mahkemece bozmaya uyularak yapılan yargılama sonunda,
25/4/2013 tarih ve E.2012/1136, K.2013/371 sayılı kararla; davanın kısmen
kabulüne, 40.988,57 TL maddi tazminatın, 4.000 TL manevi tazminatın olay
tarihinden itibaren yasal faiziyle davalıdan tahsiline karar verilmiştir.
14. Davalının temyizi üzerine, Yargıtay 21. Hukuk Dairesinin
30/9/2013 tarih ve E.2013/13156, K.2013/17305 sayılı ilamıyla hüküm onanmıştır.
15. Karar, 8/10/2013 tarihinde başvurucu tarafından
öğrenilmiştir.
16. Başvurucu, 5/11/2013 tarihinde bireysel başvuruda
bulunmuştur.
B. İlgili Hukuk
17. 12/1/2011 tarih ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri
Kanunu’nun 30. maddesi ile 447. maddesinin (1) numaralı fıkrası, 30/1/1950
tarih ve 5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu’nun 1. maddesinin birinci fıkrası
ile 7. maddesinin birinci fıkrası ve 15. maddesi, 22/5/2003 tarihli ve 4857
sayılı İş Kanunu’nun mülga 77. maddesi.
IV. İNCELEME VE
GEREKÇE
18. Mahkemenin 17/11/2014 tarihinde
yapmış olduğu toplantıda, başvurucunun 5/11/2013 tarih ve 2013/7887 numaralı
bireysel başvurusu incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
19. Başvurucu, 27/9/2000
tarihinde meydana gelen iş kazası sonucu yaralandığını, 25/8/2003 tarihinde
işyeri sahibi Kooperatif aleyhine açtığı tazminat davasında verilen kararların
Yargıtay tarafından bozulması üzerine Mahkemece bozma kararına uyularak,
25/4/2013 tarihinde maddi ve manevi tazminatın kısmen kabulüne karar
verildiğini, hükmün Yargıtay 21. Hukuk Dairesince 30/9/2013 tarihinde
onandığını, makul sürede yargılama yapılmadığını belirterek, adil yargılanma
hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
B. Değerlendirme
1. Kabul
Edilebilirlik Yönünden
20. Başvuru formu ile eklerinin
incelenmesi sonucunda, açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul
edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı
anlaşılan başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
21. Başvurucu, Ankara 5. İş Mahkemesinde açtığı tazminat
davasının makul sürede sonuçlanmadığını belirterek, adil yargılanma hakkının
ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
22. Anayasa ve Avrupa İnsan
Hakları Sözleşmesi’nin (Sözleşme) ortak koruma alanı dışında kalan bir hak
ihlali iddiasını içeren başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi
mümkün olmayıp (B. No: 2012/1049, 26/3/2013, § 18), Sözleşme metni ile Avrupa
İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararlarından ortaya çıkan ve adil yargılanma
hakkının somut görünümleri olan alt ilke ve haklar, Anayasa’nın 36. maddesinde
yer verilen adil yargılanma hakkının da unsurlarıdır. Anayasa Mahkemesi de
Anayasa’nın 36. maddesi uyarınca inceleme yaptığı birçok kararında, ilgili
hükmü Sözleşme’nin 6. maddesi ve AİHM içtihadı ışığında yorumlamak suretiyle,
Sözleşme’nin lafzi içeriğinde yer alan ve AİHM içtihadıyla adil yargılanma
hakkının kapsamına dâhil edilen ilke ve haklara, Anayasa’nın 36. maddesi
kapsamında yer vermektedir. Somut başvurunun dayanağını oluşturan makul sürede
yargılanma hakkı da yukarıda belirtilen ilkeler uyarınca adil yargılanma
hakkının kapsamına dâhil olup, ayrıca davaların en az giderle ve mümkün olan
süratle sonuçlandırılmasının yargının görevi olduğunu belirten Anayasa’nın 141.
maddesinin de Anayasa’nın bütünselliği ilkesi gereği, makul sürede yargılanma
hakkının değerlendirilmesinde göz önünde bulundurulması gerektiği açıktır (B.
No: 2012/13, 2/7/2013, §§ 38–39).
23. Davanın karmaşıklığı, yargılamanın kaç dereceli olduğu,
tarafların ve ilgili makamların yargılama sürecindeki tutumu ve başvurucunun
davanın hızla sonuçlandırılmasındaki menfaatinin niteliği gibi hususlar, bir
davanın süresinin makul olup olmadığının tespitinde göz önünde bulundurulması
gereken kriterlerdir (B. No: 2012/13, 2/7/2013, §§ 41–45).
24. Anayasa’nın 36. maddesi ve Sözleşme’nin 6. maddesi
uyarınca, medeni hak ve yükümlülüklere ilişkin uyuşmazlıkların makul sürede
karara bağlanması gerekmektedir. Başvuru konusu olayda, iş kazasından
kaynaklanan zararların tazmini amacıyla açılan davada, 5521 sayılı Kanun ve
6100 sayılı Kanun’da yer alan usul hükümlerine göre yürütülen somut yargılama
faaliyetinin, medeni hak ve yükümlülükleri konu alan bir yargılama olduğunda
kuşku yoktur (B. No: 2012/13, 2/7/2013, § 49).
25. Medeni hak ve yükümlülüklerle ilgili uyuşmazlıklara
ilişkin makul süre değerlendirmesinde, sürenin başlangıcı kural olarak,
uyuşmazlığı karara bağlayacak yargılama sürecinin işletilmeye başlandığı, başka
bir deyişle davanın ikame edildiği tarih olup, bu tarih somut başvuru açısından
25/8/2003 tarihidir.
26. Sürenin bitiş tarihi ise, çoğu zaman icra aşamasını da
kapsayacak şekilde yargılamanın sona erme tarihidir (B. No: 2012/13, 2/7/2013,
§ 52). Somut başvuru açısından bu tarih, Mahkemece verilen kararın Yargıtay
tarafından onanarak kesinleştiği 30/9/2013 tarihidir.
27. İşverenin, işyerinde işçilerin sağlığını ve iş
güvenliğini sağlamak için gerekli olanı yapmak ve bu husustaki şartları
sağlamak ve araçları noksansız bulundurmakla yükümlü olduğu, 4857 sayılı
Kanun’un mülga 77. maddesinde açıkça düzenlenmiştir. İş kazalarında işverenin
sorumluluğu, kusur sorumluluğu esasına dayanır. İşverenin, kendisine bağımlı
olarak çalışan işçisini koruma ve gözetme borcuna aykırı hareket etmesi
sonucunda iş kazası veya meslek hastalığına maruz kalan işçi, tüm zararlarının
tazminini talep etme hakkına sahiptir (B. No: 2013/4701, 23/1/2013, § 45).
28. İş mahkemelerinin görevi 5521 sayılı Kanun’un 1.
maddesinde düzenlenmiştir. Anılan maddede, işçiyle işveren veya işveren vekili
arasında iş akdinden veya İş Kanunu’na dayanan her türlü hak iddialarından
doğan hukuk uyuşmazlıklarının iş mahkemelerinde çözümleneceği hüküm altına
alınmıştır.
29. Bu şekilde kanun koyucu, iş hukukunun çalışanı koruyucu
niteliğini ve iş davalarının özelliklerini dikkate alarak genel mahkemelerin
dışında özel bir iş yargılaması sistemi oluşturmuş ve iş davalarının, konunun
uzmanı mahkemelerce mümkün olduğunca hızlı, basit ve ucuz bir biçimde
sonuçlandırılmasını amaçlamıştır (B. No: 2013/4701, 23/1/2013, § 47).
30. Bunun yanı sıra 6100 sayılı Kanun’un 447. maddesiyle daha
önce yürürlüğe girmiş olan kanunlarda yer alan sözlü ve seri yargılama usulleri
kaldırılmış ve bunun yerine iş hukuku uyuşmazlıklarına da uygulanmak üzere
basit yargılama usulü getirilmiştir. Basit yargılama usulü yazılı yargılama
usulünden daha basit ve çabuk işleyen, daha kısa bir incelemeye ihtiyaç duyan
ve daha kolay bir inceleme ile sonuçlandırılabilecek dava ve işler için kabul
edilmiş bir yargılama usulüdür (B. No: 2013/772, 7/11/2013, § 64-65).
31. Başvuruya konu yargılama sürecinin İş Mahkemesi önünde
sürdüğü görülmekle, yukarıda bahsedildiği üzere, 5521 sayılı Kanun’da yer alan
özel usul hükümleri ile 6100 sayılı Kanun’un 30. ve 447. maddelerinin
uyuşmazlıkların makul sürede çözümlenmesi gerekliliğini ortaya koyduğu
anlaşılmaktadır (§ 17).
32. Başvuruya konu yargılama sürecinin incelenmesinde,
başvurucunun 25/8/2003 tarihinde Ankara 5. İş Mahkemesinde açtığı tazminat
davası sonunda 18/3/2010 tarihinde davanın kısmen kabulüne karar verilmiş,
temyiz üzerine Yargıtay 21. Hukuk Dairesinin 13/2/2012 tarihli ilamıyla hüküm
bozulmuştur. Mahkemece bozma kararına uyularak yapılan yargılama sonunda
13/6/2012 tarihinde davanın kısmen kabulüne karar verilmiş, temyiz üzerine
Yargıtay 21. Hukuk Dairesinin 15/10/2012 tarihli ilamıyla hüküm yeniden
bozulmuştur. Mahkemece bozma kararına uyularak, 25/4/2013 tarihinde davanın
kısmen kabulüne karar verilmiş, davalının temyizi üzerine, Yargıtay 21. Hukuk
Dairesinin 30/9/2013 tarihli ilamıyla hüküm onanarak aynı tarihte
kesinleşmiştir. Bu durumda iki dereceli yargılama sisteminde davanın on yıl bir
ay beş gün sürdüğü anlaşılmaktadır.
33. 5521 ve 4857 sayılı Kanun’un öngördüğü yargılama
usullerine tabi mahkemeler nezdindeki yargılamaların makul sürede
tamamlanmadığı yönündeki iddialar daha önce bireysel başvuru konusu yapılmış ve
Anayasa Mahkemesi tarafından, özellikle yargılamada sürati temin etmeye hizmet
eden özel usul hükümlerinin nazara alınmadığı göz önünde bulundurularak makul
sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği yönünde kararlar verilmiştir (B. No:
2013/772, 7/11/2013, §§ 59-82; B. No: 2013/4701, 23/1/2014, §§ 35-51).
34. Başvuruya konu iş hukukuna
dayalı tazminat davasının incelenmesinde; hukuki meselenin çözümündeki güçlük,
maddi olayların karmaşıklığı, delillerin toplanmasında karşılaşılan engeller,
taraf sayısı gibi kriterler dikkate alındığında, somut başvuru açısından farklı
bir karar verilmesini gerektirecek bir yön bulunmadığı ve söz konusu on yılı
aşkın yargılama sürecinde makul olmayan bir gecikmenin olduğu sonucuna varılmıştır.
35. Açıklanan nedenlerle, başvurucunun Anayasa’nın 36.
maddesinde güvence altına alınan makul sürede yargılanma hakkının ihlal
edildiğine karar verilmesi gerekir.
3. 6216 Sayılı Kanun’un 50. Maddesi Yönünden
36. Başvurucu, uzun süren yargılama nedeniyle adil yargılanma
hakkının ihlal edildiğinin tespitini, 10.000,00 TL manevi tazminatın ödenmesini
talep etmiştir.
37. 6216
sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un “Kararlar” kenar başlıklı 50. maddesinin (2) numaralı fıkrası
şöyledir:
“Tespit edilen ihlal
bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak
için yeniden yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden
yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine
tazminata hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu
gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa
Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan
kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir.”
38. Başvurucunun tarafı olduğu
uyuşmazlığa ilişkin on yılı aşkın yargılama süresi nazara alındığında,
yargılama faaliyetinin uzunluğu sebebiyle, yalnızca ihlal tespitiyle giderilemeyecek
olan manevi zararları karşılığında başvurucuya, talep ettiği tazminat miktarı
da nazara alınmak suretiyle net 10.000,00 TL manevi tazminat ödenmesine karar
verilmesi gerekir.
39. Başvurucu tarafından yapılan
ve dosyadaki belgeler uyarınca tespit edilen 198,35 TL harç ve 1.500,00 TL
vekâlet ücretinden oluşan toplam 1.698,35 TL yargılama giderinin başvurucuya
ödenmesine karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan
gerekçelerle;
A. Başvurucunun,
1. Makul
sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği yönündeki iddiasının KABUL EDİLEBİLİR
OLDUĞUNA,
2. Anayasa’nın
36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede yargılanma hakkının İHLAL
EDİLDİĞİNE,
B. Başvurucuya net 10.000,00 TL manevi TAZMİNAT ÖDENMESİNE,
C. Başvurucu tarafından yapılan 198,35 TL harç ve 1.500,00 TL
vekâlet ücretinden oluşan toplam 1.698,35 TL yargılama giderinin BAŞVURUCUYA
ÖDENMESİNE,
D. Ödemenin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Maliye
Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına; ödemede
gecikme olması halinde, bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar
geçen süre için yasal faiz uygulanmasına,
17/11/2014
tarihinde OY BİRLİĞİYLE karar verildi.