logo
Bireysel Başvuru Kararları Kullanıcı Kılavuzu English

(Adomed Medikal İthalat İhracat ve Pazarlama Ltd. Şti. [1.B.], B. No: 2013/7909, 13/4/2016, § …)
Kararlar Bilgi Bankasında yayınlanan karar metni
editöryal düzeltmelere tabi tutulmuş olabilir.
   


 

 

 

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

ADOMED MEDİKAL İTHALAT İHRACAT VE PAZARLAMA LİMİTED ŞİRKETİ BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2013/7909)

 

Karar Tarihi: 13/4/2016

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Burhan ÜSTÜN

Üyeler

:

Nuri NECİPOĞLU

 

 

Erdal TERCAN

 

 

Kadir ÖZKAYA

 

 

Rıdvan GÜLEÇ

Raportör

:

Şermin BİRTANE

Başvurucu

:

Adomed Medikal İthalat İhracat ve Pazarlama Limited Şirketi

Temsilcisi

:

Raif ŞAŞMAZ

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru; ticari sır olduğu düşüncesiyle mahkeme tarafından istenilen ithalat faturalarının gönderilmemesinden dolayı idari yaptırıma tabi tutulması nedeniyle özel hayata saygı hakkının, mahkemece delillerin hatalı değerlendirilerek ret kararı verilmesi ve ilamda aleyhine para cezasına hükmedilmesi nedeniyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru 30/10/2013 tarihinde İzmir 12. Asliye Hukuk Mahkemesi vasıtasıyla yapılmıştır. Başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesi neticesinde başvurunun Komisyona sunulmasına engel teşkil edecek bir eksikliğinin bulunmadığı tespit edilmiştir.

3. Birinci Bölüm İkinci Komisyonunca 30/1/2015 tarihinde, başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

4. Bölüm Başkanıtarafından 25/05/2015 tarihinde, başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.

5. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüşünü 27/7/2015 tarihinde Anayasa Mahkemesine sunmuştur.

6. Bakanlık tarafından Anayasa Mahkemesine sunulan görüş, 5/8/2015 tarihinde başvurucuya tebliğ edilmiştir. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanda bulunmamıştır.

III. OLAY VE OLGULAR

A. Olaylar

7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili olaylar özetle şöyledir:

8. Başvurucu Şirketin taraf olmadığı, başka bir kişi tarafından Sosyal Güvenlik Kurumuna (SGK) karşı, piyasadan temin edilen tıbbi malzeme bedelinin eksik ödenmesi nedenine dayalı olarak açılan davanın yargılaması sırasında Ankara 5. İş Mahkemesi tarafındanbaşvurucuya ait ithalat faturaları istenilmiş, başvurucunun bu bilgilerin ticari sır niteliğinde bulunduğundan bahisle söz konusu faturaları mahkemeye göndermemesi üzerine Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı Kabahatler Bürosunun 16/6/2011 tarihli ve 2011/2990 sayılı kararıyla 30/3/2005 tarihli ve 5326 sayılı Kabahatler Kanunu'nun 32. maddesi uyarıncabaşvurucuya 155 TL idari para cezası verilmiştir.

9. Başvurucunun söz konusu idari yaptırıma itirazı, Ankara 6. Sulh Ceza Mahkemesinin 19/8/2011 tarihli ve E.2011/701 Değişik İş sayılı kararıyla kesin olarak reddedilmiştir. Kararın gerekçesinin ilgili kısmı şöyledir:

“...yargılama faaliyetinin Türk Milleti adına yapıldığı, tüm kamu kurum ve kuruluşları ile gerçek veya tüzel kişilerin yargılama faaliyetine yardımcı olma zorunluluğunun bulunduğu ve mahkemece istenilen belgelerin gönderilmesinin zorunlu olduğu, kaldı ki…gerektiğinde devlete ait sırların dahi yargılamalarda dosya içerisine konulduğu ve delil olarak değerlendirildiği göz önüne alındığında, ilgili firma temsilcisinin istenilen faturaların ticari sır niteliğinde olduğundan mahkemeye gönderilmeyeceğine ilişkin itirazı yerinde görülmemiş(tir).”

 10. Başvurucu, tarafına idari yaptırım uygulanması nedeniyle zarara uğradığını; benzer konuda Ankara 1. Sulh Ceza Mahkemesine yaptığı itirazın, ithalat belgelerinin ticari sır kapsamında olduğu, bu nitelikteki belgelerin verilip verilmemesinin belgesahibinin takdirinde olduğu gerekçesiyle kabul edilmesine rağmen Ankara 6. Sulh Ceza Mahkemesi tarafından davanın reddine karar verildiğini; buna göre davasının reddinde hâkimlik görevinin kötüye kullanılması veya ihmalinin söz konusu olduğunu ileri sürerek devlet aleyhine Yargıtay 4. Hukuk Dairesinde 155 TL maddi ve 1.000 TL manevi tazminata hükmedilmesi talebiyledava açmıştır.

 11. İlk derece mahkemesi sıfatıyla yargılama yapan Yargıtay 4. Hukuk Dairesi, 1/10/2013 tarihli ve E.2012/56, K.2013/68 sayılı ilamıyla davanın reddine karar vermiştir. Kararın gerekçesi şöyledir:

"...Dava, hâkimlerin hukuki sorumluluğuna dayalı olarak maddi ve manevi tazminat istemlerine ilişkindir. Hâkimlerin yargısal faaliyetleri nedeniyle sorumlulukları, Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 46. ve devamı maddelerinde düzenlenmiş bulunmaktadır. Yasa’da gösterilen sorumluluk nedenleri, örnek niteliğinde olmayıp sınırlı ve sayılı durumları ifade etmektedir. Somut olayda, sorumluluğa dayanak yapılan olgular, ticari sır niteliğinde bulunduğu düşüncesiyle mahkemeye gönderilmeyen faturalar nedeniyle verilen idari yaptırım kararına yapılan itirazın reddedilmiş olmasına ve aynı konuda farklı kararlar verilmiş bulunmasına ilişkindir. Dosya kapsamından, tıbbi malzeme bedelinin eksik ödenmesi nedeniyle dava dışı gerçek kişi ile Sosyal Güvenlik Kurumu arasındaki davanın yargılaması sırasında, davacı firma tarafından ithal edilen malzemelerin faturalarının gönderilmesinin istenildiği, ticari sır gerekçesiyle istemin yerine getirilmediği, bunun üzerine, idari yaptırım kararı verildiği ve itirazın da reddedildiği, aynı konuda bir başka mahkeme tarafından ise, itiraz isteminin yerinde görüldüğü anlaşılmaktadır. Dava konusu edilen olgular, yargı yetkisinin ve takdir hakkının kullanılmasına ilişkindir. Mahkeme kararlarına karşı, olağan ve olağanüstü yargı yolları açık olup, derece mahkemeleri tarafından farklı kararlar verilmesi de, yargı yetkisinin ve bu bağlamda takdir hakkının kullanılması olarak değerlendirilmelidir. Şu durumda, hukuki sorumluluk nedenlerinin bulunduğundan söz edilemez. Davanın reddi gerekir. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 49. maddesi uyarınca, davanın esastan reddi halinde disiplin para cezasının takdir edilerek hüküm altına alınması gerekir. Bu konuda, para cezasında yeniden değerleme oranında yapılması gereken artırım miktarı ile dava konusu olayın gelişim biçimi ve dosyaya yansıyan olgular göz önünde tutulmuştur. Diğer yandan, 6110 sayılı Yasa'nın 12. maddesi ile düzenlenen 2802 sayılı Hakimler ve Savcılar Kanunu'nun 93/A maddesindeki kanun yoluna başvurulması için miktar veya değere ilişkin olarak öngörülen sınırlamalar, hâkim ve savcıların işlem, faaliyet veya kararlarına dayanılarak açılan her türlü tazminat ve rücu davalarında uygulanamaz hükmü uyarınca, dairemiz kararına karşı, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu nezdinde temyiz yasa yolu açık bulunmaktadır..."

12. Başvurucunun temyizi üzerine karar, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 16/4/2014 tarih ve E.2014/4-375, K.2014/522 sayılı ilamıyla onamıştır. Onama ilamının gerekçesi şöyledir:

"...Hukuk Genel Kurulundaki görüşmeler sırasında 2802 sayılı Kanun’un 93/A maddesinin inceleme tarihi itibariyle yürürlükten kaldırıldığı, bu nedenle miktar itibariyle temyiz yolunun açık olup olmadığı önsorun olarak incelenmiş, azınlıkta kalan bir kısım üyelerce usul kurallarının kamu düzenine ilişkin olduğu ve derhal uygulanması gerektiği ileri sürülmüş ise de, gerek karar tarihi, gerekse de kararın temyiz edildiği tarih gözetildiğinde 93/A maddesinin yürürlükte olması nedeniyle temyiz yolunun açık olduğuna oyçokluğu ile karar verilmiştir.

Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin ilk derece mahkemesi sıfatıyla verdiği kısa kararda, miktar itibariyle kararın kesin olduğu belirtilmiş, ancak karar gerekçesinde 2802 sayılı Hakimler ve Savcılar Kanunu'nun 93/A maddesi uyarınca bu tür davalarda yasa yolu için miktar ve değer sınırlaması bulunmadığından, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu nezdinde temyiz yasa yolunun açık bulunduğunun belirtilmesi karşısında, kısa karar gerekçeli karar çelişkisinin bulunup bulunmadığı hususu başka bir önsorun olarak öncelikle ele alınıp tartışılmış, kararın kesin olduğu yönündeki ifadenin açık olan yasa yolu hakkını ortadan kaldırmayacağı, bu nedenle de anılan hususun bir çelişki oluşturmayacağı gerekçesiyle kısa karar gerekçeli karar çelişkisi bulunmadığına oyçokluğu ile karar verilerek işin esasının incelenmesine geçilmiştir.

Dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bilgi ve belgelere, Daire kararında açıklanan gerektirici nedenlere ve dava konusu edilen olguların, yargı yetkisinin ve takdir hakkının kullanılmasına ilişkin olmasına ve sorumluluk şartlarının bulunmamasına göre, usul ve yasaya uygun olduğu tespit edilen Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin ilk derece mahkemesi sıfatıyla verdiği kararın onanması gerekir."

 13. Başvurucu, Dairenin 1/10/2013 tarihinde tefhim edilen kısa kararında kararın kesin olduğu belirtildiği için 30/10/2013 tarihinde başvuruda bulunmuş olup başvurunun süresinde olduğu anlaşılmıştır.

B. İlgili Hukuk

14. 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun "Devletin sorumluluğu ve rücu" kenar başlıklı 46. maddesi şöyledir:

“(1) Hâkimlerin yargılama faaliyetinden dolayı aşağıdaki sebeplere dayanılarak Devlet aleyhine tazminat davası açılabilir:

a) Kayırma veya taraf tutma yahut taraflardan birine olan kin veya düşmanlık sebebiyle hukuka aykırı bir hüküm veya karar verilmiş olması.

b) Sağlanan veya vaat edilen bir menfaat sebebiyle kanuna aykırı bir hüküm veya karar verilmiş olması.

c) Farklı bir anlam yüklenemeyecek kadar açık ve kesin bir kanun hükmüne aykırı karar veya hüküm verilmiş olması.

ç) Duruşma tutanağında mevcut olmayan bir sebebe dayanılarak hüküm verilmiş olması.

d) Duruşma tutanakları ile hüküm veya kararların değiştirilmiş yahut tahrif edilmiş veya söylenmeyen bir sözün hüküm ya da karara etkili olacak şekilde söylenmiş gibi gösterilmiş ve buna dayanılarak hüküm verilmiş olması.

e) Hakkın yerine getirilmesinden kaçınılmış olması.

(2) Tazminat davasının açılması, hâkime karşı bir ceza soruşturmasının yapılması yahut mahkûmiyet şartına bağlanamaz.

(3) Devlet, ödediği tazminat nedeniyle, sorumlu hâkime ödeme tarihinden itibaren bir yıl içinde rücu eder.”

15. 6100 sayılıKanun’un "Davaların açılacağı mahkeme" kenar başlıklı 47. maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:

 “Devlet aleyhine açılan tazminat davası, ilk derece ve bölge adliye mahkemesi hâkimlerinin fiil ve kararlarından dolayı, Yargıtay ilgili hukuk dairesinde; Yargıtay Başkan ve üyeleri ile kanunen onlarla aynı konumda olanların fiil ve kararlarından dolayı Yargıtay Hukuk Genel Kurulunda açılır ve ilk derece mahkemesi sıfatıyla görülür. Yargıtay ilgili hukuk dairesinin tazminat davası sonucunda vermiş olduğu kararlara ilişkin temyiz incelemesi Yargıtay Hukuk Genel Kurulunca; bu Kurulun ilk derece mahkemesi sıfatıyla tazminat davası sonucunda vermiş olduğu kararlara ilişkin temyiz incelemesi ise Yargıtay Büyük Genel Kurulunca yapılır.”

16. 6100 sayılıKanun’un "Dava dilekçesi ve davanın ihbarı" kenar başlıklı 48. maddesi şöyledir:

“(1) Tazminat davası dilekçesinde hangi sorumluluk sebebine dayanıldığı ve delilleri açıkça belirtilir; varsa belgeler de eklenir.

(2) Mahkeme, açılan tazminat davasını, ilgili hâkime resen ihbar eder.”

17. 6100 sayılıKanun’un "Davanın reddi hâlinde verilecek ceza" kenar başlıklı 49. maddesi şöyledir:

"Dava esastan reddedilirse davacı, beşyüz Türk Lirasından beşbin Türk Lirasına kadar disiplin para cezasına mahkûm edilir.”

18. 6100 sayılıKanun’un 195. maddesi şöyledir:

"Tarafların ellerinde bulunmayan ve incelenmesine karar verilen delillerin getirtilmesi için, mahkemece ilgili resmî makam ve mercilerle üçüncü kişilere bu husus bildirilir. Mahkemeye getirtilmesi mümkün olmayan deliller, bulunduğu yerde incelenebilir veya dinlenebilir”

19. 6100 sayılıKanun’un "Mahkemece belge aslının istenmesi ve geri verilmesi" kenar başlıklı 216. maddesinin ikinci ve üçüncü fıkraları şöyledir:

"(2) Belgenin aslını elinde bulunduran taraf, üçüncü kişi veya resmî makamlar, istenmesi hâlinde bunu mahkemeye vermek zorundadır.

(3) Mahkeme, belge aslının verilmesi durumunda, belgenin saklanması için gerekli tedbirleri alır veya istendiğinde tekrar verilmek üzere belgeyi ibraz edene geri verebilir.”

20. 5326 sayılı Kanun'un 27. maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:

"İdarî para cezası ve mülkiyetin kamuya geçirilmesine ilişkin idarî yaptırım kararına karşı, kararın tebliği veya tefhimi tarihinden itibaren en geç onbeş gün içinde, sulh ceza mahkemesine başvurulabilir. Bu süre içinde başvurunun yapılmamış olması halinde idarî yaptırım kararı kesinleşir."

21. 5326 sayılı Kanun'un 28. maddesinin (10) numaralı fıkrası şöyledir:

"Üçbin Türk Lirası dahil idarî para cezalarına karşı başvuru üzerine verilen kararlar kesindir."

IV. İNCELEME VE GEREKÇE

22. Mahkemenin 13/4/2016 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Başvurucunun İddiaları

23. Başvurucu; kendisine ait ithalat faturalarının Mahkeme tarafından istenilmesi üzerine bunların ticari sır niteliğinde olduğu gerekçesiyle paylaşılamayacağının bildirildiğini, bunun üzerine Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından hakkında idari yaptırım kararı uygulandığını, bu karara yaptığı itirazın Ankara 6. Sulh Ceza Mahkemesince reddedildiğini, benzer istemin Ankara 1. Sulh Ceza Mahkemesi tarafından ise kabul gördüğünü, Anayasa'nın 20. maddesinden doğan hakkını korumasından dolayı idari yaptırıma tabi tutulmasınınanılan maddededüzenlenen özel hayata saygı hakkını ihlal ettiğini; ilgili hâkimin kusurlu davranışı nedeniyle devlet aleyhine açtığı tazminat davasının Yargıtay tarafından reddedildiğini, söz konusu kararların yanlış olduğunu, delillerin ve hukuk kurallarının hatalı olarak yorumlandığını, ayrıca talebinin reddine dair Yargıtay ilamında aleyhine para cezasına hükmedildiğini belirterek adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüş; 755 TL maddi, 1.000 TL manevi tazminata hükmedilmesini talep etmiştir.

B. Değerlendirme

1. Kabul Edilebilirlik Yönünden

a. Özel Hayata Saygı Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

24. Başvurucu, yargı makamınca istenilen ithalat faturalarını ticari sır olduğundan bahisle vermemesi üzerine idari yaptırım cezasıyla karşılaşması nedeniyle Anayasa'nın 20. maddesinde düzenlenen özel hayata saygı hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

25. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un geçici 1. maddesinin (8) numaralı fıkrası uyarınca Anayasa Mahkemesinin zaman bakımından yetkisinin başlangıcı 23/9/2012 tarihi olup Mahkeme, ancak bu tarihten sonra kesinleşen nihai işlem ve kararlar aleyhine yapılan bireysel başvuruları inceleyebilir (Zafer Öztürk, B. No: 2012/51, 25/12/2012, § 17).

26. Anayasa Mahkemesine yapılacak bireysel başvurudan önce tüketilmesi zorunlu olan olağan kanun yolunun; Anayasa Mahkemesi önündeki başvuruya konu olan duruma çözüm getirme, başka bir ifadeyle Anayasa’yı ihlal ettiği iddia edilen hususun düzeltilmesini ve ihlalin ortadan kaldırılmasını sağlayabilme özelliğine sahip olması gerekir. Mahkeme, başvuru konusu olaya etkin bir çözüm sunacak yetkisi olmayan kurum ve organlara başvurularak davanın canlandırılmasına ve başvurunun zaman bakımından yetki kapsamına alınmasına izin vermemektedir (İbrahim Oğuz Yapar, B. No: 2012/829, 5/3/2013, § 32).

28. Başvuru konusu olayda başvurucu hakkında tesis edilen idari para cezasına karşıitirazı, Ankara 6. Sulh Ceza Mahkemesinin 19/8/2011 tarihli ve E.2011/701 Değişik İş sayılı kararıyla kesin olarak reddedilmiş; olağan kanun yolu bu tarihte tamamlanmıştır.

29. Başvurucunun, idari yaptırım kararına yapılan itirazın reddedilmesinden sonra hâkimlerin hukuki sorumluluğundan kaynaklanan maddi ve manevi tazminat davası açtığı görülmekle birlikte söz konusu dava, idari yaptırıma karşı başvurulabilecek olağan yargı yolu olmadığı gibi dava sebepleri ve inceleme koşulları da ilk davadan farklı bir dava olup idari para cezasına ilişkin kesin nitelikteki karar üzerinde bir etkisi de bulunmamaktadır.

30. Bu nedenle somut olayda başvuru konusu karar 23/9/2012 tarihinden önce kesinleştiğinden başvurunun bu kısmı Anayasa Mahkemesinin zaman bakımından yetkisi dışında kalmaktadır.

31. Açıklanan nedenlerle başvurunun bu kısmının zaman bakımından yetkisizlik nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

b. Yargılamanın Sonucu İtibarıyla Adil Olmadığına İlişkin İddia

32. Başvurucu ilgili hâkimin kusurlu davranışı nedeniyle devlet aleyhine açtığı tazminat davasının Yargıtay tarafından reddedildiğini, söz konusu kararların yanlış olduğunu, delillerin ve hukuk kurallarının hatalı olarak yorumlandığını belirterek adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

33. Anayasa’nın 148. maddesinin dördüncü fıkrası şöyledir:

“Bireysel başvuruda, kanun yolunda gözetilmesi gereken hususlarda inceleme yapılamaz”

34. 6216 sayılı Kanun'un 48. maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:

“Mahkeme, …açıkça dayanaktan yoksun başvuruların kabul edilemezliğine karar verebilir.”

35. Anayasa’nın 148. maddesinin dördüncü fıkrası ile 6216 sayılı Kanun’un 49. maddesinin (6) numaralı fıkrasında bireysel başvurulara ilişkin incelemelerde kanun yolunda gözetilmesi gereken hususların incelemeye tabi tutulamayacağı, 6216 sayılı Kanun’un 48. maddesinin (2) numaralı fıkrasında ise açıkça dayanaktan yoksun başvuruların Mahkemece kabul edilemezliğine karar verilebileceği belirtilmiştir.

36. Anılan kurallar uyarınca ilke olarak derece mahkemeleri önünde dava konusu yapılmış maddi olay ve olguların kanıtlanması, delillerin değerlendirilmesi, hukuk kurallarının yorumlanması ve uygulanması ile derece mahkemelerince uyuşmazlıkla ilgili varılan sonucun esas yönünden adil olup olmaması bireysel başvuru incelemesine konu olamaz. Bunun tek istisnası derece mahkemelerinin tespit ve sonuçlarının adaleti, hukuku ve sağduyuyu hiçe sayan tarzda açık keyfîlik içermesi ve bu durumun kendiliğinden bireysel başvuru kapsamındaki hak ve özgürlükleri ihlal etmiş olmasıdır. Bu çerçevede kanun yolu şikâyeti niteliğindeki başvurular açık keyfîlik bulunmadıkça Anayasa Mahkemesince esas yönünden incelenemez (Necati Gündüz ve Recep Gündüz, B. No: 2012/1027, 12/2/2013, § 26).

37. Adil yargılanma hakkı bireylere dava sonucunda verilen kararın değil, yargılama sürecinin ve usulünün adil olup olmadığını denetletme imkânı verir. Bu nedenle bireysel başvuruda adil yargılanmaya ilişkin şikâyetlerin incelenebilmesi için başvurucunun yargılama sürecinde haklarına saygı gösterilmediğine, bu çerçevede yargılama sürecinde karşı tarafın sunduğu deliller ve görüşler hakkında bilgi sahibi olamadığı veya bunlara etkili bir şekilde itiraz etme fırsatı bulamadığı, kendi delillerini ve iddialarını sunamadığı ya da uyuşmazlığın çözüme kavuşturulmasıyla ilgili iddialarının derece mahkemesi tarafından dinlenmediği veya kararın gerekçesiz olduğu gibi mahkeme kararının oluşumuna sebep olan unsurlardan değerlendirmeye alınmamış eksiklik, ihmal ya da açık keyfîliğe veya bariz takdir hatasına ilişkin bir bilgi ya da belge sunmuş olması gerekir (Naci Karakoç, B. No: 2013/2767, 2/10/2013, § 22).

38. Başvuru konusu olayda başvurucunun ticari sır niteliğinde bulunduğu düşüncesiyle mahkemeye gönderilmeyen faturalar nedeniyle verilen idari yaptırım kararına yapılan itirazın reddedilmiş olmasına ve aynı konuda farklı kararlar verilmiş bulunmasına dayanarak hâkimlerin hukuki sorumluluğundan kaynaklanan maddi ve manevi tazminat davası açtığı, Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin,dava konusu edilen olguların, yargı yetkisinin ve takdir hakkının kullanılmasına ilişkin olduğu, Derece Mahkemeleri tarafından farklı kararlar verilmesinin de yargı yetkisinin ve bu bağlamda takdir hakkının kullanılması olarak değerlendirilmesi gerektiği, bu durumda olayda hukuki sorumluluk nedenlerinin bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verdiği anlaşılmıştır. Anılan karar, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu tarafından onanmıştır. Anayasa Mahkemesinin, derece mahkemelerinin hukuk kurallarının olay ve olgulara uygulanması sırasındaki takdir ve yorumlarına müdahale etmesi, kendisini onların yerine koyarak değerlendirme yapması mümkün değildir. Başvurucunun ileri sürdüğü iddiaların kanun yolu incelemesinde ele alınabilecek olan ve Anayasa Mahkemesinin değerlendirme yetkisi dışında kalan hususlara ilişkin olduğu anlaşılmaktadır.

39. Başvurucu; yargılama sürecinin hakkaniyete aykırı olduğuna dair bir bilgi ya da belge sunmamış olup iddiaların özünün, Derece Mahkemelerince delillerin değerlendirilmesinde ve hukuk kurallarının yorumlanmasında isabet olmadığına ve esas itibarıyla yargılamanın sonucuna ilişkin olduğu anlaşılmaktadır.

40. Başvurucu; yargılama sürecinde karşı tarafın sunduğu deliller ve görüşler hakkında bilgi sahibi olamadığına, kendi delillerini ve iddialarını sunma olanağı bulamadığına, karşı tarafça sunulan delillere ve iddialara etkili bir şekilde itiraz etme fırsatı bulamadığına ya da uyuşmazlığın çözüme kavuşturulmasıyla ilgili iddialarının Derece Mahkemesi tarafından dinlenmediğine ilişkin bir bilgi ya da kanıt sunmadığı gibi yukarıda izah edildiği üzere Yargıtay kararlarında bariz takdir hatası veya açık keyfîlik oluşturan herhangi bir durum da tespit edilmemiştir

41. Açıklanan nedenlerle başvurucunun belirtilen iddialarının kanun yolunda gözetilmesi gereken hususlara ilişkin olduğu, Derece Mahkemesi kararlarının açık keyfîlik veya bariz takdir hatası da içermediği anlaşıldığından başvurunun bu kısmının diğer kabul edilebilirlik şartları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

c. Mahkemeye Erişim Hakkınınİhlal Edildiğine İlişkin İddia

42. Başvurucu Yargıtayda açtığı davanınreddine dair ilamda aleyhine para cezasına hükmedildiğini belirterek adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

43. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin (Sözleşme) 6. maddesi mahkemeye başvurma hakkını açıkça düzenlememekle beraber Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) tarafından,mahkemeye başvurma hakkının hukukun temel prensibi olduğu, mahkemeye başvurma hakkı olmaksızın hakkaniyete uygun, aleni bir yargılamadan söz edilemeyeceği ve adil yargılanma hakkının içerdiği güvencelerden yararlanmanın olanaksız hâle geleceği kabul edilmektedir (Golder/Birleşik Krallık, B. No: 4451/70, 21/2/1975, § 35). Bununla birlikte AİHM; mahkemeye erişim hakkının mutlak bir hak olarak görülemeyeceğini belirterek bu hakka yönelik sınırlamaların meşru bir amaç gütmesini, hakkın özünü zedeleyecek şekilde olmamasını ve güdülen amaçla orantılı olmasını aramaktadır (Ashingdane/Birleşik Krallık, B. No: 8225/78, 28/5/1985, § 57).

44. Anayasa'nın 36. maddesi herkesin, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma hakkına sahip olduğunu belirtmek suretiyle Sözleşme'den farklı olarak mahkemeye başvurma hakkını açıkça düzenlemekte bunun yanı sıra Anayasa Mahkemesi de AİHM içtihadına paralel şekilde,mahkemeye başvurma hakkının adil yargılanma hakkının önkoşulu olduğunu ifade etmektedir (AYM, E. 2010/41, K. 2012/19, 9/2/2012; Tahir Gökatalay, B. No: 2013/1780, 20/3/2014, § 37).

45. Mahkemeye erişim hakkı, bir uyuşmazlığı mahkeme önüne taşıyabilmeyi ve uyuşmazlığın etkili bir şekilde karara bağlanmasını talep edebilmeyi ifade etmekte olup kişinin mahkemeye başvurmasını engelleyen veya mahkeme kararını anlamsız hâle getiren, bir başka ifadeyle mahkeme kararını önemli ölçüde etkisizleştiren sınırlamalar mahkemeye erişim hakkını ihlal edebilir (Özkan Şen, B. No: 2012/791, 7/11/2013, § 52).

46. Anayasa'nın 36. maddesinde, mahkemeye erişim hakkı açısından herhangi bir sınırlama nedeni öngörülmemiş olmakla birlikte bunun hiçbir şekilde sınırlandırılması mümkün olmayan mutlak bir hak olduğu söylenemez. Özel sınırlama nedeni öngörülmemiş olan hakların da hakkın doğasından kaynaklanan bazı sınırları bulunduğu kabul edilmektedir. Ayrıca hakkı düzenleyen maddede herhangi bir sınırlama nedenine yer verilmemiş olsa da Anayasa'nın diğer maddelerinde yer alan kurallara dayanarak bu hakların sınırlandırılması da mümkün olabilir. Bu noktada Anayasa'nın 13. maddesinde yer alan güvence ölçütleri işlevsel niteliği haizdir.

47. Anayasa'nın "Temel hak ve hürriyetlerin sınırlanması" kenar başlıklı 13. maddesi şöyledir:

 "Temel hak ve hürriyetler, özlerine dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, Anayasanın sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve lâik Cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz."

48. Belirtilen Anayasa hükmü, hak ve özgürlükleri sınırlama ve güvence rejimi bakımından temel öneme sahip olup Anayasa'da yer alan bütün hak ve özgürlüklerin yasa koyucu tarafından hangi ölçütler göz önünde bulundurularak sınırlandırılabileceğini ortaya koymaktadır. Anayasa'nın bütünselliği ilkesi çerçevesinde, Anayasa kurallarının bir arada ve hukukun genel kuralları gözönünde tutularak uygulanması zorunlu olduğundan belirtilen düzenlemede yer verilen güvence ölçütlerinin, Anayasa'nın 36. maddesinde yer verilen hakkın kapsamının belirlenmesinde de gözetilmesi gerektiği açıktır (Tahir Gökatalay, § 41).

49. Bu noktada özellikle AİHM içtihadında da vurgulanan ölçülülük ve öze dokunma ölçütlerinin denetlenmesi büyük önem taşımaktadır. Zira mahkemeye erişim hakkı açısından genel olarak yargılama giderleri ve hüküm sonucuna bağlanan para cezaları ile amaçlanan kamusal menfaat ile başvurucunun mahkeme kanalıyla iddiasını ispat etme menfaati arasında iyi bir denge sağlanması gerekmekte olup çok yüksek yargılama giderleri ve hüküm sonucuna bağlı para cezaları mahkemeye ulaşma hakkının özünü zedeleyerek bu hakka ölçüsüz bir sınırlama teşkil edebilecektir (AYM, E. 2012/54, K. 2011/42, 20/10/2011; Tahir Gökatalay, § 42; benzer yöndeki AİHM kararları için bkz. Kreuz/Polonya, B. No: 28249/95, 19/6/2001, §§ 62-67; Toyaksi ve diğerleri/Türkiye, B. No: 43569/08, 20/10/2010, § 1).

50. Başvuruya konu yargılama faaliyetinde, başvurucunun talebinin reddedilmesi üzerine 6100 sayılı Kanun'un 49. maddesi uyarınca 600 TL para cezasına hükmedildiği anlaşılmaktadır.

51. İddiaya konu düzenlemenin, verilen yargı hizmeti karşılığında bireylerin az da olsa bu hizmetin maliyetine katkı sağlamasını temin ederek gereksiz yere hâkimlerin hukuki sorumluluğundan kaynaklanan tazminat davası açılması yoluna başvurulmasının önlenmesi ve sonucu itibarıyla temelden yoksun ihtilafların ve aşırı masrafların önünün alınmasıyla yargının aşırı yoğun iş yükünden kurtarılarak adaletin doğru yönetimi ve yargı hizmetinin daha iyi verilmesinin sağlanması, genel olarak adaletin uygun bir biçimde yerine getirilmesi ile de tüm bireylerin haklarının korunmasının temin edilmesi meşru amacına yönelik olduğu,başvuru dosyası kapsamından talebinin reddi neticesinde hükmedilen para cezasının başvurucu üzerinde önemli bir ekonomik yük teşkil ettiğine dair bir kanaate ulaşılmadığı, bu suretle başvurucu aleyhine hükmedilen para cezasının mahkemeye başvurma hakkının gerçekten, fiilen ve etkili bir biçimde kullanılmasını engellemediği sonucuna varılmakla başvurucunun mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiği yönündeki iddiasının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

V. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. 1. Özel hayata saygı hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın zaman bakımından yetkisizlik nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

2. Yargılamanın sonucu itibarıyla adil olmadığına ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

3. Mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA

13/4/2016 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.

I. KARAR KİMLİK BİLGİLERİ

Kararı Veren Birim Birinci Bölüm
Karar Türü (Başvuru Sonucu) Kabul Edilemezlik vd.
Künye
(Adomed Medikal İthalat İhracat ve Pazarlama Ltd. Şti. [1.B.], B. No: 2013/7909, 13/4/2016, § …)
   
Başvuru Adı ADOMED MEDİKAL İTHALAT İHRACAT VE PAZARLAMA LTD. ŞTİ.
Başvuru No 2013/7909
Başvuru Tarihi 30/10/2013
Karar Tarihi 13/4/2016

II. BAŞVURU KONUSU


Başvuru, ticari sır olduğu düşüncesiyle mahkeme tarafından istenilen ithalat faturalarının gönderilmemesinden dolayı idari yaptırıma tabi tutulması nedeniyle özel hayata saygı hakkının, mahkemece delillerin hatalı değerlendirilerek ret kararı verilmesi ve ilamda aleyhine para cezasına hükmedilmesi nedeniyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.

III. İNCELEME SONUÇLARI


Hak Müdahale İddiası Sonuç Giderim
Özel hayatın ve aile hayatının korunması hakkı Kişisel verilerin korunması Zaman Bakımından Yetkisizlik
Adil yargılanma hakkı (Medeni Hak ve Yükümlülükler) Kanun yolu şikâyeti (hukuk) Açıkça Dayanaktan Yoksunluk
Mahkemeye erişim hakkı (hukuk) Açıkça Dayanaktan Yoksunluk

IV. İLGİLİ HUKUK



Mevzuat Türü Mevzuat Tarihi/Numarası - İsmi Madde Numarası
Kanun 6100 Hukuk Muhakemeleri Kanunu 46
47
48
49
195
216
5326 Kabahatler Kanunu 27
28
  • pdf
  • udf
  • word
  • whatsapp
  • yazdir
T.C. Anayasa Mahkemesi