TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
İKİNCİ BÖLÜM
KARAR
MEHMET EMİN ARKAL BAŞVURUSU
(Başvuru Numarası: 2013/7984)
Karar Tarihi:7/7/2015
Başkan
:
Alparslan ALTAN
Üyeler
Serdar ÖZGÜLDÜR
Osman Alifeyyaz PAKSÜT
Muammer TOPAL
M. Emin KUZ
Raportör Yrd.
Yusuf Enes KAYA
Başvurucu
Mehmet Emin ARKAL
Vekili
Av. Efkan GÜNAYDINOĞLU
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, tutukluluğun uzun bir süredir devam ettiği ve kanunda öngörülen süreyi aştığı gerekçesiyle kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkının ihlal edildiği iddiası hakkındadır.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru, 23/10/2013 tarihinde Bakırköy 4. Ağır Ceza Mahkemesi vasıtasıyla yapılmıştır. Dilekçe ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesi neticesinde, başvurunun Komisyona sunulmasına engel bir eksikliğinin bulunmadığı tespit edilmiştir.
3. İkinci Bölüm Birinci Komisyonunca 24/3/2014 tarihinde kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına, dosyanın Bölüme gönderilmesine karar verilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
A. Olaylar
4. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar özetle şöyledir:
5. Başvurucu, uyuşturucu veya uyarıcı madde ticareti yapma veya sağlama ve suç işlemek amacıyla kurulan örgüte üye olma suçlarını işlediği iddiasıyla 15/9/2009 tarihinde gözaltına alınmış ve İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesince 18/9/2009 tarihinde tutuklanmıştır.
6. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığının 7/10/2009 tarihli ve E.2009/990 sayılı iddianamesiyle başvurucu hakkında, uyuşturucu veya uyarıcı madde ticareti yapma ve suç işlemek amacıyla kurulan örgüte üye olma suçlarından cezalandırılması talebiyle kamu davası açılmıştır. Bu dava İstanbul 9. Ağır Ceza Mahkemesinin E.2009/226 sayılı dosyasına kaydedilmiştir.
7. İstanbul 9. Ağır Ceza Mahkemesinin 18/10/2012 tarihli ve E.2009/226, K.2012/268 sayılı kararıyla başvurucunun suç işlemek amacıyla kurulan örgüte üye olma suçundan beraatine, uyuşturucu veya uyarıcı madde ticareti yapma suçundan 10 yıl hapis ve 10.000 TL adli para cezası ile cezalandırılmasına ve tutukluluk halinin devamına karar verilmiştir.
8. Başvurucu 9/7/2013 tarihinde Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığından tahliye talebinde bulunmuştur. Bireysel başvuru dosyasına sunulan belgelerden başvurucunun bu talebi hakkında herhangi bir karar verilmediği anlaşılmıştır.
9. İlk Derece Mahkemesi kararının temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 10. Ceza Dairesi 3/4/2014 tarihli ve E.2014/1389, K.2014/2332 sayılı ilâmıyla başvurucu hakkında verilen hükmü onamıştır.
10. Başvurucu, 23/10/2013 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
B. İlgili Hukuk
11. 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 188. maddesinin (3) ve (4) numaralı fıkraları şöyledir:
“(3) Uyuşturucu veya uyarıcı maddeleri ruhsatsız veya ruhsata aykırı olarak ülke içinde satan, satışa arz eden, başkalarına veren, sevk eden, nakleden, depolayan, satın alan, kabul eden, bulunduran kişi, on yıldan az olmamak üzere hapis ve yirmibin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır.(1)(2) (Ek cümle: 18/6/2014 – 6545/66 md.) Ancak, uyuşturucu veya uyarıcı madde verilen veya satılan kişinin çocuk olması hâlinde, veren veya satan kişiye verilecek hapis cezası on beş yıldan az olamaz.
(4) (Değişik: 27/3/2015-6638/11 md.) a) Yukarıdaki fıkralarda belirtilen uyuşturucu veya uyarıcı maddelerin eroin, kokain, morfin, sentetik kannabinoid ve türevleri veya bazmorfin olması, b) Üçüncü fıkradaki fiillerin; okul, yurt, hastane, kışla veya ibadethane gibi tedavi, eğitim, askerî ve sosyal amaçla toplu bulunulan bina ve tesisler ile bunların varsa çevre duvarı, tel örgü veya benzeri engel veya işaretlerle belirlenen sınırlarına iki yüz metreden yakın mesafe içindeki umumi veya umuma açık yerlerde işlenmesi, hâlinde verilecek ceza yarı oranında artırılır.”
12. 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 100. maddesi şöyledir:
“(1) Kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren olguların ve bir tutuklama nedeninin bulunması halinde, şüpheli veya sanık hakkında tutuklama kararı verilebilir. İşin önemi, verilmesi beklenen ceza veya güvenlik tedbiri ile ölçülü olmaması halinde, tutuklama kararı verilemez.
(2) Aşağıdaki hallerde bir tutuklama nedeni var sayılabilir:
a) Şüpheli veya sanığın kaçması, saklanması veya kaçacağı şüphesini uyandıran somut olgular varsa.
b) Şüpheli veya sanığın davranışları;
1. Delilleri yok etme, gizleme veya değiştirme,
2. Tanık, mağdur veya başkaları üzerinde baskı yapılması girişiminde bulunma,
Hususlarında kuvvetli şüphe oluşturuyorsa.
(3) Aşağıdaki suçların işlendiği hususunda kuvvetli şüphe sebeplerinin varlığı halinde, tutuklama nedeni var sayılabilir:
a) 26.9.2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanununda yer alan;
…
8. Uyuşturucu veya uyarıcı madde imal ve ticareti (madde 188),
(4) Sadece adlî para cezasını gerektiren veya hapis cezasının üst sınırı iki yıldan fazla olmayan suçlarda tutuklama kararı verilemez.”
IV. İNCELEME VE GEREKÇE
13. Mahkemenin 7/7/2015 tarihinde yapmış olduğu toplantıda, başvurucunun 23/10/2013 tarihli ve 2013/7984 numaralı bireysel başvurusu incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
14. Başvurucu, uzun bir süredir tutuklu olarak bulundurulduğunu ve tutukluluğunun kanuni süreyi aştığını belirterek makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüş ve tahliye talebinde bulunmuştur.
B. Değerlendirme
15. Başvurucu, uzun bir süredir tutuklu olarak bulundurulduğunu, tutukluluğunun kanuni süreyi aştığını belirterek makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğini iddia etmiş ise de dosya kapsamından başvurucunun şikâyetlerinin adil yargılanma hakkının kapsamında olan makul sürede yargılanma hakkına ilişkin olmadığı, tutukluluğun makul süreyi ve kanunda öngörülen azami süreyi aştığına ilişkin olduğu anlaşılmıştır. Bu nedenle başvurucunun şikâyetlerinin Anayasanın 19. maddesinde düzenlenen kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkı yönünden incelenmesi gerekir.
16. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un “Bireysel başvuru usulü” kenar başlıklı 47. maddesinin (5) numaralı fıkrası şöyledir:
“Bireysel başvurunun, başvuru yollarının tüketildiği tarihten; başvuru yolu öngörülmemişse ihlalin öğrenildiği tarihten itibaren otuz gün içinde yapılması gerekir. …”.
17. Devam eden tutukluluğun hukuka aykırı olduğu iddiasıyla yapılan bireysel başvurularda şikâyetlerin temel amacı, tutukluluğun hukuka aykırı olduğunun ya da devamını haklı kılan sebep veya sebeplerin bulunmadığının tespitidir. Bu tespit yapıldığı takdirde buna bağlı olarak ilgilinin tutukluluk halinin devamına gerekçe olarak gösterilen hukuki sebeplerin varlığı sona erecek ve böylece kişinin serbest kalmasının yolu açılabilecektir. Dolayısıyla belirtilen nedenlerle ve serbest bırakılmayı temin edebilecek bir karar alma amacıyla yapılacak bireysel başvuruların, olağan kanun yolları tüketilmek şartıyla, tutukluluk hali devam ettiği sürece yapılabilmesi mümkündür (Korcan Pulatsü, B. No: 2012/726, 2/7/2013, § 30).
18. Ancak başvurucu hakkında ilk derece mahkemesinde mahkûmiyet kararı verilmiş ise, bireysel başvuru açısından talep hukuka aykırılığın tespiti ve tazminatla sınırlı kalacaktır. Dolayısıyla bu tür ihlal iddiaları bakımından varsa başvuru yolları denendikten sonra bireysel başvuru yapılmalıdır (Korcan Pulatsü, § 31).
19. Kişi serbest bırakılmadan yargılandığı davada ilk derece mahkemesinin kararıyla mahkûm olmuşsa, mahkûmiyet tarihi itibarıyla tutukluluk hali sona erer. Çünkü bu durumda kişinin hukuki durumu “bir suç isnadına bağlı olarak tutuklu” olma kapsamından çıkmaktadır. Bireysel başvuru incelemesi açısından, tutuklamanın şartları ile mahkûmiyete hükmedilmesi arasındaki esaslı fark bunu gerektirir. Zira mahkûmiyete karar verilmiş olmakla, isnat olunan suçun işlendiği, bundan failin sorumlu olduğunun sübuta erdiği kabul edilmekte ve bu nedenle sanık hakkında hürriyeti bağlayıcı cezaya ve/veya para cezasına hükmedilmektedir. Mahkûmiyetle birlikte kişinin kuvvetli suç şüphesi ve bir tutuklama nedenine bağlı olarak tutukluluk hali sona ermektedir. Bu açıdan mahkûmiyet kararının kesinleşmiş olması ayrıca gerekmez. Nitekim Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) ve Yargıtay, mahkûmiyet kararı sonrası tutulma halini tutukluluk olarak nitelendirmemektedir. AİHM, ilk derece mahkemesi kararıyla mahkûm olan bir sanığın, söz konusu mahkûmiyet kararından sonraki tutulmasını Sözleşme’nin 5. maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi hükmü uyarınca “mahkûmiyet sonrası tutma” olarak değerlendirmekte ve tutukluluk süresinin hesabında dikkate almamaktadır (Korcan Pulatsü, § 33).
20. “Bir suç isnadına bağlı olarak” tutuklulukta geçen sürenin başlangıcı, başvurucunun ilk kez yakalanıp gözaltına alındığı durumlarda bu tarih, doğrudan tutuklandığı durumlarda ise tutuklama tarihidir. Sürenin sonu ise kural olarak kişinin serbest bırakıldığı ya da ilk derece mahkemesince hüküm verildiği tarihtir (Murat Narman, B. No: 2012/1137, 2/7/2013, § 66). Belirtilen tarihler arasında geçen süre esas alınarak “bir suç isnadına bağlı olarak” tutuklulukta geçen sürenin makul olup olmadığı değerlendirmesi yapılacaktır.
21. Bu kapsamda “bir suç isnadına bağlı olarak tutuklu olma” durumunda, tutukluluk süresinin makul olmadığı iddiasıyla yapılacak bireysel başvurunun ilk derece yargılaması devam ederken tutukluluğun devamına karar verilen her aşamada başvuru yolları tüketildikten sonra ve serbest bırakılma dışında, nihayet bu durumun ortadan kalktığı mahkûmiyet kararından itibaren süresi içinde yapılması gerekir. AİHM de, mahkumiyet kararından itibaren altı ay içerisinde yapılmayan “bir suç isnadına bağlı” tutma kapsamındaki başvurunun süresinde olmadığını belirtmiştir (Öztürk / Türkiye (kk.), B. No: 54890/09, 7/1/2014, §§ 37-41).
22. Somut olayda başvurucu, isnat edilen suçlar nedeniyle 15/9/2009 tarihinde gözaltına alınmış ve 18/9/2009 tarihinde tutuklanmıştır. Başvurucu hakkında yürütülen yargılama neticesinde İstanbul 9. Ağır Ceza Mahkemesi 18/10/2012 tarihli ve E.2009/226, K.2012/268 sayılı kararıyla başvurucunun suç işlemek amacıyla kurulan örgüte üye olma suçundan beraatine, uyuşturucu veya uyarıcı madde ticareti yapma suçundan 10 yıl hapis ve 10.000 TL adli para cezası ile cezalandırılmasına ve hükümle birlikte tutukluluk halinin devamına karar vermiştir. Söz konusu karar başvurucu ve müdafii huzurunda tefhim edilmiştir. Derece Mahkemesinin kararı başvurucu tarafından temyiz edilmiştir.
23. Başvurucunun, isnat edilen suçlarla ilgili yargılama kapsamında ilk derece mahkemesince mahkûmiyet kararının verildiği tarihe kadar geçen sürede “bir suç isnadına bağlı olarak” özgürlüğünden yoksun bırakıldığı, mahkûmiyet kararından sonra geçen sürenin “mahkûmiyet sonrası tutma” kapsamında olduğu anlaşılmaktadır.
24. Hükümle birlikte verilen tutukluluk halinin devamı kararına itiraz edildiğine ilişkin başvurucu tarafından herhangi bir bilgi ve belge sunulmadığı tespit edilmiştir. Bu belirlemeler karşısında, “bir suç isnadına bağlı olarak” tutuklulukla ilgili şikayetleri içeren bireysel başvuruda, ilk derece mahkemesinin nihai kararını verdiği 18/10/2012 tarihinden itibaren otuz gün içinde başvuru yapılması gerekirken 23/10/2013 tarihinde yapılan başvuruda süre aşımı olduğu sonucuna varılmıştır. Bu noktada başvurucunun Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına yaptığı tahliye talebinin başvuru süresi üzerinde bir etkisi olmayacaktır.
25. Açıklanan nedenlerle, başvuru yollarının tüketildiği tarihten itibaren otuz gün içinde yapılmayan bireysel başvurunun bu kısmının “süre aşımı” nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
Başvurucunun,
A. Kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkının ihlal edildiği yönündeki şikâyetlerinin “süre aşımı” nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde bırakılmasına,
7/7/2015 tarihinde OY BİRLİĞİYLE karar verildi.