TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
BİRİNCİ BÖLÜM
KARAR
MURAT GÜL BAŞVURUSU
(Başvuru Numarası: 2013/8037)
Karar Tarihi: 20/1/2016
Başkan
:
Burhan ÜSTÜN
Üyeler
Serruh KALELİ
Hicabi DURSUN
Erdal TERCAN
Hasan Tahsin GÖKCAN
Raportör
Akif YILDIRIM
Başvurucu
Murat GÜL
Vekili
Av. Cemşit TABAK
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru; tutuklanma nedenlerinin yazılı veya sözlü olarak bildirilmemesi ve tutuklama kararının yakınlarına iletilmemesi nedenleriyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının, gizli tanığın ifadeleri ile mahkûmiyete karar verilmesi nedeniyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 1/11/2013 tarihinde Adana 4. Asliye Ceza Mahkemesi vasıtasıyla yapılmıştır. Başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesi neticesinde başvurunun Komisyona sunulmasına engel teşkil edecek bir eksikliğinin bulunmadığı tespit edilmiştir.
3. Birinci Bölüm Üçüncü Komisyonunca 18/4/2013 tarihinde, başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
A. Olaylar
4. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili olaylar özetle şöyledir:
5. Başvurucu, terör örgütü üyesi olduğu iddiasıyla 1/8/2009 tarihinde gözaltına alınmış; 3/8/2009 tarihinde tutuklanmıştır.
6. Adana Cumhuriyet Başsavcılığı 31/8/2009 tarihli ve E.2009/399 sayılı iddianamesi ile başvurucunun “silahlı terör örgütü adına suç işleme, silahlı terör örgütünün propagandası yapma, terör örgütünün faaliyeti kapsamında kamu malına zarar verme” suçlarından başvurucunun cezalandırılması talebiyle Adana 8. Ağır Ceza Mahkemesinde kamu davası açmıştır.
7. Mahkemenin 31/3/2011 tarihli ve E.2009/148, K.2011/101 sayılı kararıyla terör örgütü adına suç işleme suçundan başvurucunun 6 yıl 3 ay hapis cezasıyla cezalandırılmasına karar verilmiştir.
8. Anılan kararın temyiz incelemesi sonucunda Yargıtay 9. Ceza Dairesinin 16/3/2012 tarihli ve E.2012/701, K.2012/3479 sayılı ilamıyla “[o]layın delili, bir tanığın açıklamalarından ibaret ise, bu tanık duruşmada mutlaka dinlenir. Daha önce yapılan dinleme sırasında düzenlenmiş tutanağın veya yazılı bir açıklamanın okunması dinleme yerine geçmez.” gerekçesiyle karar bozulmuştur.
9. Bozma üzerine yeniden yapılan yargılama sonucunda Mahkemenin 11/10/2012 tarihli ve E.2012/161, K.2012/203 sayılı kararı ile terör örgütü adına suç işlemek suçundan başvurucunun 6 yıl 3 ay hapis cezasıyla cezalandırılmasına karar verilmiştir.
10. Anılan karar, Yargıtay 9. Ceza Dairesinin 21/5/2013 tarihli ve E.2013/3836, K.2013/7874 sayılı ilamıyla onanmıştır.
11. Onama sonrasında yürütülen uyarlama yargılamasında, 12/9/2013 tarihinde başvurucu müdafiinin yüzüne karşı, cezada uyarlama yapılmasına yer olmadığına dair karar verilmiştir. Anılan kararda onama kararından bahsedilmiş, lehe olduğu iddia olunan yasal düzenlemelerin Yargıtayca değerlendirildiği belirtilmiştir.
12. Bireysel başvuru 1/11/2013 tarihinde yapılmıştır.
B. İlgili Hukuk
13. 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 220. ve 314. maddeleri, 12/4/1991 tarihli ve 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu'nun 5. maddesi.
IV. İNCELEME VE GEREKÇE
14. Mahkemenin 20/1/2016 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvurucunun 1/11/2013 tarihli ve 2014/8037 numaralı bireysel başvurusu incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
15. Başvurucu; terör örgütü adına suç işleme ve terör örgütü propagandası yapma suçlarından hakkında yapılan yargılamada tutuklama nedenlerinin kendisine yazılı olarak bildirilmediği gibi sözlü bir açıklama da yapılmadığını, tutuklama kararının yakınlarına bildirilmediğini, Adana 8. Ağır Ceza Mahkemesinin kararına esas olan gizli tanık X’in kendisinin katılmadığı bir duruşmada dinlenerek savunma hakkının kısıtlandığını, soruşturma aşamasındaki tutuklama kararının ve sonrasındaki mahkûmiyetin aynı Mahkeme tarafından verildiğini, bunun kanuni hâkim güvencesinin ihlali niteliğinde olduğunu belirterek Anayasa’nın 19., 36., 37. ve 40. maddelerinde belirtilen haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüş ve manevi tazminat talebinde bulunmuştur.
B. Değerlendirme
1. Adli Yardım Talebi Yönünden
16. Anayasa Mahkemesinin Mehmet Şerif Ay (B. No: 2012/1181, 17/9/2013) kararında belirtilen adli yardım talebinin değerlendirilmesine ilişkin ilkeler temelinde somut olayda, hükümlü olarak Ceza İnfaz Kurumunda bulunan başvurucunun sosyal güvenlik kapsamında bir geliri, adına kayıtlı taşıtı veya taşınmaz malı olmadığı, geçimini önemli ölçüde güçleştirmeksizin yargılama giderlerini ödeme gücünden yoksun olduğu anlaşılmaktadır. Dolayısıyla başvurucunun açıkça dayanaktan yoksun olmayan adli yardım talebinin kabulü gerekir.
2. Kabul Edilebilirlik Yönünden
17. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un “Bireysel başvuru usulü” kenar başlıklı 47. maddesinin (5) numaralı fıkrası şöyledir:
“Bireysel başvurunun, başvuru yollarının tüketildiği tarihten; başvuru yolu öngörülmemişse ihlalin öğrenildiği tarihten itibaren otuz gün içinde yapılması gerekir...”
18. Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü’nün (İçtüzük) “Başvuru süresi ve mazeret” kenar başlıklı 64. maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:
“Bireysel başvurunun, başvuru yollarının tüketildiği tarihten, başvuru yolu öngörülmemişse ihlalin öğrenildiği tarihten itibaren otuz gün içinde yapılması gerekir.”
19. Bireysel başvuruların, 6216 sayılı Kanun'un 47. maddesinin (5) numaralı fıkrası ile İçtüzük'ün 64. maddesinin (1) numaralı fıkrası uyarınca başvuru yollarının tüketildiği tarihten; başvuru yolu öngörülmemiş ise ihlalin öğrenildiği tarihten itibaren otuz gün içinde Anayasa Mahkemesine doğrudan veya diğer mahkemeler ya da yurt dışı temsilcilikler vasıtasıyla yapılması gerekmektedir (Yasin Yaman, B. No: 2012/1075, 12/2/2013, §§ 18, 19).
20. Bireysel başvurunun ön şartlarından biri başvuru süresi olup bu durum başvurunun her aşamasında dikkate alınması gereken bir usul hükmüdür. Başvurucunun nihai kararın bir örneğini alma hakkının bulunduğu hâllerde otuz günlük süre, karar örneğinin tebliği tarihinden itibaren başlar. İç hukukta kararın tebliğ edilmesi öngörülmüyorsa tarafların kararın içeriğini kesin olarak öğrenebilecekleri tarihi, otuz günlük başvuru süresinin başlangıcı olarak almak gerekir (Özgür Çapkın, B. No: 2014/2546, 30/12/2014, § 21).
21. Hukukumuzda Yargıtay ceza dairelerinin kararlarının taraflara tebliğine ilişkin bir düzenleme bulunmamaktadır. Bu bakımdan başvurucuların nihai kararın içeriğini kesin olarak öğrenebilecekleri tarihi, bireysel başvuru süresinin başlangıcı olarak almak gerekecektir. Nihai karar çeşitli şekillerde öğrenilebilir. Başvurucu veya vekili tarafından nihai karar; tebligat yoluyla, Yargıtayda duruşma yapılmış ise tefhimle, hakkındaki cezanın infazı için başvurucunun yakalanmasıyla, müddetnamenin/çağrı kâğıdının/ödeme emrinin tebliği suretiyle, dosyadan fotokopi alınmasıyla öğrenilebilir (Özgür Çapkın, B. No: 2014/2546, 30/12/2014, § 22).
22. Somut başvuruda Adana 8. Ağır Ceza Mahkemesinin 11/10/2012 tarihli kararı, Yargıtay 9. Ceza Dairesinin 21/5/2013 tarihli ilamı ile onanarak aynı tarihte kesinleşmiştir. Lehe düzenlemeler yapıldığı gerekçesiyle yürütülen uyarlama yargılamasında mahkûmiyet kararının onandığından bahsedilmiştir. Uyarlama yapılmasına yer olmadığına dair karar, 12/9/2013 tarihinde başvurucu müdafiinin yüzüne karşı verilmiştir. Uyarlama yargılaması talep üzerine yapılmadığından başvurucu, nihai kararı en geç hakkındaki uyarlama yapılmasına yer olmadığı kararıyla öğrenmiştir. Bu nedenle başvuru konusu nihai kararın 12/9/2013 tarihinde öğrenildiği ve bireysel başvurunun da 1/11/2013 tarihinde yapıldığı gözetildiğinde otuz günlük başvuru süresinin geçtiği anlaşılmaktadır.
23. Açıklanan nedenlerle başvuru yollarının tüketildiği tarihten itibaren otuz gün içinde yapılmayan bireysel başvurunun diğer kabul edilebilirlik şartları yönünden incelenmeksizin süre aşımı nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Adli yardım talebinin KABULÜNE,
B. Başvurunun süre aşımı nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
C. 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 339. maddesinin (2) numaralı fıkrası uyarınca tahsil edilmesi mağduriyetine neden olacağından başvurucunun yargılama giderlerini ödemekten TAMAMEN MUAF TUTULMASINA
20/1/2016 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.