logo
Bireysel Başvuru Kararları Kullanıcı Kılavuzu English

(Erol Güler [2.B.], B. No: 2013/8173, 14/4/2016, § …)
Kararlar Bilgi Bankasında yayınlanan karar metni
editöryal düzeltmelere tabi tutulmuş olabilir.
   


 

 

 

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

EROL GÜLER BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2013/8173)

 

Karar Tarihi: 14/4/2016

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

 

Başkan

:

Engin YILDIRIM

Üyeler

:

Serdar ÖZGÜLDÜR

 

 

Osman Ali Feyyaz PAKSÜT

 

 

Celal Mümtaz AKINCI

 

 

Muammer TOPAL

Raportör

:

Yakup MACİT

Basvurucu

:

Erol GÜLER

Vekili

:

Av. Oğuzhan YILMAZ

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru; sebepsiz zenginleşmeden doğan alacak davasında esasa ilişkin itirazların mahkeme ve Yargıtay kararlarında değerlendirilmemesi nedeniyle gerekçeli karar hakkının, aynı konuda mahkemelerce farklı kararlar verilmesi nedeniyle eşitlik ilkesinin ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru 11/10/2013 tarihinde Gaziantep 1. Sulh Hukuk Mahkemesi vasıtasıyla yapılmıştır. Başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesi neticesinde başvurunun Komisyona sunulmasına engel teşkil edecek bir eksikliğinin bulunmadığı tespit edilmiştir.

3. İkinci Bölüm Birinci Komisyonunca 23/2/2015 tarihinde, başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

4. Bölüm Başkanı tarafından 17/12/2015 tarihinde, başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.

5. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüşünü 15/1/2016 tarihinde Anayasa Mahkemesine sunmuştur.

6. Bakanlık tarafından Anayasa Mahkemesine sunulan görüş 1/2/2016 tarihinde başvurucuya tebliğ edilmiştir. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanda bulunmamıştır.

III. OLAY VE OLGULAR

A. Olaylar

7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili olaylar özetle şöyledir:

8. Sağlık Kurumları İşletmeciliği Bölümü mezunu olan başvurucu, Gaziantep Çocuk Hastanesinde radyoloji teknisyeni olarak görev yapmaktadır.

9. 2008 yılında Kurumda yapılan mali denetim sırasında Maliye Bakanlığı Muhasebat Başkontrolörü İ.K. tarafından düzenlenen 17/8/2009 tarihli raporda, Anadolu Üniversitesi Açık Öğretim Fakültesi Sağlık Kurumları İşletmeciliği Programı'nın sağlıkla ilgili yüksek öğrenim olduğunun kabul edilmesine ilişkin 14/2/2008 tarihli Yüksek Öğretim Kurulu Kararı'ndan önce bu bölümden mezun olan personelin mesleki yüksek öğrenim görmüş sağlık personeli gibi değerlendirilmemesi ve özel hizmet tazminatları ile yan ödemelerinin buna göre belirlenmesi gerektiği belirtilerek söz konusu personelden fazla ve yersiz ödenen miktarın tahsil edilmesi yönünde görüş bildirilmiştir.

10. Rapor doğrultusunda yersiz ödendiği belirtilen 3.283,30 TL, Gaziantep İl Sağlık Müdürlüğünün 25/11/2009 tarihli yazısı doğrultusunda 3/2/2010 tarihli tebliğ ilmühaberi ile başvurucudan talep edilmiş; başvurucunun itirazı, idarenin 24/2/2010 tarihli kararı ile reddedilmiştir.

11. Sağlık Bakanlığı bu miktarın tahsili amacıyla 4/3/2010 tarihinde Gaziantep 1. Sulh Hukuk Mahkemesinin E.2010/320 sayılı dosyasında sebepsiz zenginleşme nedenine dayalı alacak davası açmıştır.

12. Bunun üzerine başvurucu iade talebine ilişkin işlemin iptali ve maaşından yapılan kesintilerin iadesi talebiyle 27/4/2010 tarihinde Gaziantep 2. İdare Mahkemesine dava açmış, Mahkeme 30/6/2010 tarihli ve E.2010/448, K.2010/712 sayılı kararı ile söz konusu idari işlemi iptal ederek başvurucunun maaşından yapılan kesintinin yasal faizi ile birlikte başvurucuya iadesine karar vermiştir. Karar, itiraz edilmeksizin kesinleşmiştir. Gerekçeli kararın ilgili kısımları şöyledir:

"...

Dava dosyasının incelenmesinden; Muhasebat Genel Müdürlüğü Başkontrolorü tarafından yapılan denetim sonucunda, Gaziantep Çocuk Hastanesinde Hastane Müdür Yardımcısı olarak görev yapan davacıya 2008 yılına kadar 3.283,30-TL fazla döner sermaye ödendiğinin tespit edildiği, bu rapor uyarınca da 3.283,30-TL'nin tahsil edileceği hususunun 05.02.2010 tarihli tebliğ ilmuhaberi ile davacıya bildirildiği, davacı tarafından yapılan itirazın 24.02.2010 tarihli işlemle reddedilmesi üzerine bakılmakta olan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.

Bu açıklamalardan anlaşılacağı üzere, davacıya fazladan yapılan yan ödemelerin hatalı olduğunun basit bir inceleme ile fark edilmeyip denetim sonucu ortaya çıkarıldığı hususu dikkate alındığında, bu ödemenin açık hata kapsamında değerlendirilmesine hukuken olanak bulunmamaktadır.

Bu durumda; Danıştay İçtihatları Birleştirme Kurulu Kararı'nda yer verilen ilkeler gözetildiğinde, kamu görevlilerine ilgililerin yalan beyan ve hilesi olmaksızın ödenen fazladan ödemelerin idari dava açma süresi olan 60 gün içinde geri alınabileceği açık olup, davacıya 2008 yılına kadar fazladan ödenen yan ödeme tutarının geri istenilmesine ilişkin işlemde hukuka uygunluk görülmemiştir.

İşlemin hukuka aykırı olduğunun saptanması nedeniyle, davacının hakedişinden yapılan kesintinin davalı idare tarafından davacıya ödenmesi Anayasanın 125.maddesi gereğidir.

Açıklanan nedenlerle, dava konusu işlemin iptaline, davacının hakedişinden yapılan kesintinin dava açma tarihi olan 27.4.2010 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalı idare tarafından davacıya ödenmesine,

..."

13. Sağlık Bakanlığının açtığı alacak davasında Gaziantep 1. Sulh Hukuk Mahkemesi 17/4/2012 tarihli ve E.2010/320, K.2012/472 sayılı kararıyla davayı kabul etmiştir. Kararın ilgili kısmı şöyledir:

"...

Yargıtay'ın 26.01.2012 tarih ve 2011/19413 Esas 2012/1802 Karar sayılı içtihadı uyarınca bu durum ve haksız yapılan ödemeler davalı tarafın mal varlığında sebepsiz zenginleşme yaratacağı bildirildiğinden ve son çıkan içtihatlarda aynı yönde bulunduğundan mahkememizce Ankara 9. Sulh Hukuk Mahkemesi'ne talimat yoluyla yaptırılan 31/01/2012 tarihli üçlü bilirkişi heyeti raporuna itibar edilmemiştir. Söz konusu heyet raporunda Danıştay İdari Dava Daireleri Hukuk Genel Kurulu'nun 22/12/1973 tarihli İçtihadı Birleştirme Genel Kurulu kararı gerekçe gösterilerek davanın kaynaklandığı işlem terfi, intibak gibi idarenin şart tasarrufu ise yoklukla butlan halleri hariç işlemden yararlananın hilesi gerçek dışı beyanı işlem yapılmasına sebebiyet vermemiş ise geri alınma işleminin ancak idari dava açma süresi içerisinde ya da konuya ilişkin özel bir yasal düzenleme var ise bu süre içinde yapılabileceği dosya kapsamına göre yanlış intibakın söz konusu olduğu ve haksız zenginleşme hükümlerine göre geri istemenin yapılamayacağı bildirilmiştir, ancak mahkememizce Yargıtay'ın 26.1.2012 tarih ve 2011/19413 Esas 2012/1802 Karar sayılı içtihadı dikkate alınarak davalı tarafa her ne kadar davalının herhangi bir kusuru olmasa da fazla ödeme yapıldığı, olayda sebepsiz zenginleşmenin söz konusu olduğu, davalı tarafça da açıkça zamanaşımı itirazında bulunulmadığı göz önünde bulundurularak dosya yeniden Mali Müşavir Bilirkişiye tevdii olunmuş 09/04/2012 tarihli raporda asıl alacak miktarının 3.330,00 TL olduğu bildirilmiştir.

Dosya kapsamındaki belgeler, Mali Müşavir Bilirkişi Mehmet OVAYOLU'nun raporu, Yargıtay'ın ... tarihli içtihadı dikkate alınarak davanın kabulüne ilişkin aşağıdaki hüküm kurulmuştur.

..."

14. Başvurucunun temyizi üzerine karar, Yargıtay 3. Hukuk Dairesinin 6/12/2012 tarihli ve E.2012/20199, K.2012/25208 sayılı ilamı ile onanmıştır. Onama ilamının ilgili kısmı şöyledir:

"...

Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre, yerinde bulunmayan bütün temyiz itirazlarının reddi ile usul ve kanuna uygun olan hükmün ONANMASINA,

..."

15. Yargıtay ilamı 23/9/2013 tarihinde başvurucuya tebliğ edilmiş, başvurucu 11/10/2013 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

B. İlgili Hukuk

16. 22/4/1926 tarihli ve 818 sayılı mülga Borçlar Kanunu'nun 61. maddesi şöyledir:

"Haklı bir sebep olmaksızın aharın zararına mal iktisabeden kimse, onu iadeye mecburdur. Hususiyle muteber olmayan veya tahakkuk etmemiş bulunan bir sebebe yahut vücudu nihayet bulmuş olan bir sebebe müsteniden ahzolunan şeyin, iadesi lazımdır."

17. 818 sayılı mülga Kanun'un 62. maddesi şöyledir:

"Borçlu olmadığı şeyi ihtiyariyle veren kimse hataen kendisini borçlu zan ederek verdiğini ispat etmedikçe onu istirdat edemez. Müruru zamana uğramış olan bir borcu eda yahut ahlaki bir vazifeyi ifa için verilen şey, geri alınamaz."

18. Danıştay İçtihatları Birleştirme Kurulunun 22/12/1973 tarihli ve E.1968/8, K.1973/14 sayılı kararının ilgili kısmı şöyledir:

"...

Kurulumuzda yapılan konuşmalarda; istikrar, kanunilik ve kamu yararı kuralları yanında iyi niyet kuralı üzerinde de önemle durulmuştur. İdarenin sakat ve dolayısiyle hukuka aykırı terfi veya intibak işlemine idare edilenin gerçek dışı beyanı veya hilesi sebep olmuşsa veyahut geri alman idarî tasarruf yok denilebilecek bir illetle malülse yahut bir terfi veya intibakta idare edilenin kolayca anlıyabileceği kadar açık bir hata mevcutsa ve idareyi haberdar etmemişse, memurun iyi niyetinden söz etmeye imkân yoktur. Binaenaleyh bu kararlara dayanılarak yapılan kanunsuz ödemeler için süre düşünülemez ve her zaman istirdat olunabilir.

Ancak, bunun dışında kalan hatalı ödemeler için memurun iyi niyeti istikrar ve kanuniyet kadar önemli bir kural olduğundan yukarda yazılı istisnalar dışında kalan hatalı ödemeler 90 gün içinde istirdat edilebilir ve 90 günlük sürenin başlangıcı da hatalı ödemeninilk yapıldığı tarihtir

SONUÇ :

1-İdarenin, hatalı terfi veya intibak işlemine dayanarak ödediği meblâğın istirdadına, bir mahkeme kararma lüzum olmadan karar verebileceğine ve bu karara karşı açılacak davaların çözümünün Danıştay'ın görevi içinde olduğuna 21/12/1973 gününde yapılan müzakerede oy çokluğuyla,

2-İdarenin, yokluk, açık hata, memurun gerçek dışı beyanı veya hilesi hallerinde, süre aranmaksızın kanunsuz terfi veya intibaka dayanarak ödediği meblağı her zaman geri alabileceğine 22/12/1973 günü yapılan müzakerede oy birliğiyle,

3-Yukarıda belirtilen istisnalar dışında kalan hatalı ödemelerin istirdadının, hatalı ödemenin i lk yapıldığı tarihten başlamak üzere 90 gün içinde kabil olduğuna ve 90 günlük süre geçtikten sonra istirdat edilemeyeceğine 22/12/1973 günü yapılan müzakerede esasta ve gerekçede oy çokluğuyla, karar verildi.

..."

19. Yargıtay İçtihadı Birleştirme Genel Kurulunun 27/1/1973 tarihli ve E.1972/6, K.1973/2 sayılı kararının ilgili kısmı şöyledir:

"...

Yerleşmiş, kazanılmış durum kavramı ise, hukuka aykırı bir işlemin belirli süre geçtikten sonra geri alınması üzerine artık ilerisi için işlemin hüküm ifade etmeyeceğini, fakat geçmişte kalan durumun da tanınması gerektiğini ifade eder, yani işlemin ilerisi için değiştirildiği, düzeltildiği anlamına gelir. Onun için, hukuka aykırı ( yanlış ) işlem, yukarıda açıklanan süreler geçtikten sonra geri alınırsa sonrası için kişiye bir hak bahşetmez, yalnızca geçmişteki durumun, parasal da olsa, tanınması sonucunu doğurur. Fakat, yukarıda varılan sonuç ve kabul edilen kural ancak iyi niyetli kişiler içindir. Eğer, idarenin yanlış işlem yapmasına kişinin gerçek dışı beyanı veya hilesi sebebiyet vermiş ise, bu yanlış idare işlemi her zaman, bir süre şartına bağlı olmaksızın, geriye yürür şekilde geriye alınabilir.

Yukarıdan beri yapılan açıklama ve incelemelerden anlaşılacağı gibi, yanlış bir şart tasarrufun idare tarafından geri alınmasından dolayı ödenmiş fazla paraların geri istenmesi davalarında, kamu yararı ile kişisel yararı uzlaştıracak, kamu ve hukuk düzenini sarsmayacak, aksine, bunlara güven ve devamlılık sağlayacak nitelikte en adil ve hukuki bir norm olarak iptal davası süresini, genel olarak yanlış şart tasarrufu, geriye yürü şekilde geri almak için bir sınır olarak kabul etmek, bu süre geçtikten sonra tasarrufun ancak ilerisi için hüküm ifade edecek şekilde geri alınabileceği, daha doğrusu ilerisi için değiştirilebileceği, tarzında bir sonuca varmak gerektir. Belirtilen süreler geçtikten sonra idare yanlış tasarrufunu geri alsa bile, geçmişteki durumlar artık kazanılmış durum niteliğinde olacağından, yanlış işleme dayanılarak yapılmış ödemelerin sebepsiz olduğu da ileri sürülemeyecek ve geri istenmesi mümkün olmayacaktır.

SONUÇ : 1- Yokluk ile mutlak butlan halleri hariç ve kişinin gerçek dışı beyanı veya hilesi de sebebiyet vermemiş olmak kaydıyla, idarenin yanlış şart tasarrufunu ( özellikle yanlış intibak işlemini ), ancak iptal davası süresi veya kanunlarda özel bir süre varsa bu süre içinde yahut iptal davası açılmışsa dava sonuna kadar, geriye yürür şekilde geri alabileceğine,

2- Bu süreler geçtikten sonra yanlış tasarrufun geriye yürür şekilde geri alınamayacağına,

3- Bu süreler geçtikten sonra yanlış tasarrufun geri alınması halinde geri alma gününe kadar doğmuş durumların, parasal sonuçları da dahil olmak üzere, hukuken kazanılmış durum olarak tanınması gerektiğine,

4- Bu nedenle yanlış işlemin ( intibakın ) bu süreler geçtikten sonra geri alınması durumunda geri alma gününe kadar ödenmiş bulunan fazla paraların ( aylıkların ) hukuken geçerli bir nedenle ödenmiş bulunduğunun kabulü gerekmesi karşısında artık sebepsiz zenginleşme söz konusu olamayacağından, sebepsiz zenginleşme hükümlerine dayanılarak geri istenemeyeceğine ve içtihatların bu yolda birleştirilmesine, ilk toplantı günü olan 27.1.1973 tarihinde üçte ikiyi aşan çoğunlukla karar verildi.

..."

20. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun (HGK) 5/12/1984 tarihli ve E.1982/13-387, K.1984/997 sayılı ilamının ilgili kısımları şöyledir:

"ÖZET: 27/1/1973 tarihli ve 6/2 sayılı içtihadı birleştirme kararının kapsamı dışında kalan ve her hangi bir şart tasarrufa dayanmayan salt hatalı ödemelerin idare tarafından borçlar hukukunun haksız iktisap kurallarına dayanılarak geri istenebileceğinin kabulü gerekir.

...

Bu içtihadı birleştirme kararının idare tarafından yapılan bütün ödemelere uygulanması halinde idarenin haksız iktisap kurallarından hiçbir zaman yararlanamaması ve memurların yapmış oldukları bütün hatalı ödemelerin idare tarafından gerek ödeme yapılan kişilerden gerekse ödemeyi yapın görevlilerden geri alınamaması gibi bir sonuç doğurur ki idareyi işlemez ve iş göremez duruma sokacak böyle bir sonucun hukukça savunulması mümkün değildir. Bu nedenle içtihadı birleştirme kararının kapsamı dışında kalan ve her hangi bir şart tasarrufa dayanmayan salt hatalı ödemelerin idare tarafından Borçlar Hukukunun haksız iktisap kurallarına dayanılarak geri istenebileceğinin kabulü gerekir.

..."

21. 20/2/2004 tarihli ve 25379 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan Maliye Bakanlığı Muhasebat Genel Müdürlüğünün 16 Numaralı Genel Tebliği şöyledir:

"...

Kişilerden alacakların sürüncemede bırakılmadan ve zaman aşımına uğratılmadan takip edilerek, kanuni faizi ile birlikte tahsil edilmesi esastır.

Kişilerden alacaklar konusunu oluşturan yersiz, fazla ve haksız ödemelerin geri alınmasına ilişkin olarak tesis edilen işlemlerin borçlular tarafından dava konusu edilmemesi veya idare aleyhine sonuç doğuracak işlem tesis edilmemesi bakımından, Danıştay İçtihatları Birleştirme Kurulunun, 14/6/1974 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan 22/12/1973 tarihli ve E. No. 1968/8, K.No.1973-14 sayılı kararının göz önünde bulundurulması gerekmektedir.

Anılan kararda;

- İdarenin, hatalı terfi veya intibak işlemine dayanarak ödediği meblağın geri istenmesine bir mahkeme kararına lüzum olmadan işlem tesis edebileceği ve bu işleme karşı açılacak davaların çözümünün Danıştay’ın görevi içinde olduğu,

- İdarenin, yokluk, açık hata, memurun gerçek dışı beyanı veya hilesi hallerinde, süre aranmaksızın kanunsuz terfi veya intibaka dayanarak ödediği meblağı her zaman geri alabileceği,

- Yukarıda belirtilen istisnalar dışında kalan hatalı ödemelerin geri alınmasının, hatalı ödemenin yapıldığı tarihten başlamak üzere 60 gün içinde mümkün olduğu, 60 günlük süre geçtikten sonra geri istenmesinin mümkün olamayacağı,

belirtilmiştir.

İçtihatlar, hukukun yazılı kaynakları arasında sayılmakta ve içtihadı birleştirme kararları, benzer olaylarda mahkemeleri bağlayıcı bir nitelik kazanmış bulunmaktadır. Bu nedenle, idarelerin yapacakları işlemlerde, bu kararlarda belirtilen hususlara uymaları gerekmektedir.

Buna göre;

1- a) Kanuna aykırı şekilde yapılan terfi veya intibak işlemine ya da başka usulde yapılan yersiz veya fazla ödemeye o memurun gerçek dışı beyanı veya hilesi ya da idareyi aldatıcı belge ibraz etmesi sebep olmuşsa,

b) İdarece yapılan işlem, yapıldığı tarih itibarıyla, idare hukuku yönünden yoklukla malûl (sakat) ise ve özel hukuk yönünden de mutlak butlan ile sakat olmuşsa,

c) Yapılan terfi ve intibakta memurun kolayca anlayabileceği kadar açık bir hata mevcut olduğu halde idareyi haberdar etmemişse,

yapılan fazla ödemelerin dayanağı olan hukuka aykırı işlemlerin, 60 günlük süreye bağlı kalınmaksızın her zaman geri alınması mümkün bulunmaktadır. Ancak, bu hukuka aykırı işlem sebebiyle yapılan fazla, yersiz ve haksız ödemelerin geri alınmasında genel hükümlere göre zaman aşımı süresinin dikkate alınması gerekmektedir.

2- Yukarıda belirtilen istisnai haller dışında kalan ve idarenin kendi ihmali ve bilgi azlığı gibi nedenlerden kaynaklanan idari işlemlere dayanılarak yapılan fazla ve yersiz ödemelerin ise (Örneğin; bir memura, memurun bilgisi dışında idarece fazla ve yersiz maaş, ücret, tazminat ... ödenmesi gibi), ödemenin yapıldığı tarihten başlamak üzere 60 günlük dava açma süresi içinde geri istenmesi mümkündür. Bu durumda kamu görevlilerinin herhangi bir tazmin kararıyla karşı karşıya kalmamaları için, fazla ödenen paraların genel hükümlere göre zaman aşımı süresi içinde tahsili gerekmektedir.

..."

22. 12/6/1979 tarihli ve 2247 sayılı Uyuşmazlık Mahkemesinin Kuruluş ve İşleyişiHakkında Kanun'un 1. maddesinin birincifıkrası şöyledir:

"Uyuşmazlık Mahkemesi; Türkiye Cumhuriyeti Anayasası ile görevlendirilmiş, adli, idari ve askeri yargı mercileri arasındaki görev ve hüküm uyuşmazlıklarını kesin olarak çözmeye yetkili ve bu kanunla kurulup görev yapan bağımsız bir yüksek mahkemedir."

23. 2247 sayılı Kanun'un 24. maddesinin ilgili kısımları şöyledir:

"1 nci maddede gösterilen yargı mercilerinden en az ikisi tarafından, görevle ilgili olmaksızın kesin olarak verilmiş veya kesinleşmiş, aynı konuya ve sebebe ilişkin, taraflarından en az biri aynı olan ve kararlar arasındaki çelişki yüzünden hakkın yerine getirilmesi olanaksız bulunan hallerde hüküm uyuşmazlığının varlığı kabul edilir.

...

İlgili kişi veya makam Uyuşmazlık Mahkemesine başvurarak hüküm uyuşmazlığının giderilmesini istiyebilir. Bu halde olumsuz görev uyuşmazlığının çıkarılması ile ilgili 15 ve 16 ncı maddelerdeki usul kuralları uygulanır."

IV. İNCELEME VE GEREKÇE

24. Mahkemenin 14/4/2016 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Başvurucunun İddiaları

25. Başvurucu; yersiz ödeme yapıldığı iddiasıyla iadesi talep edilen para ile ilgili İdare Mahkemesine açtığı davanın kabul edildiğini, buna karşılık idare tarafından sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre Sulh Hukuk Mahkemesinde açılan davanın da kabulüne karar verildiğini, böylelikle tarafları ve konusu aynı olan davalarda birbiriyle çelişkili kararlar ortaya çıktığını, kendisi gibi hastanede çalışan ve aynı konumda olan bir kişinin Gaziantep 2. Sulh Hukuk Mahkemesine açtığı davada Mahkemenin idarenin alacak talebini reddettiğini, dava konusu paranın şart tasarruf işlemi olan intibaktan dolayı kendisine ödendiğini, ödemenin Danıştay İçtihadı Birleştirme Kararı kapsamında kaldığını, yapılan ödemenin niteliğinin şart tasarruf olup olmadığı hususunun Mahkeme ve Yargıtay kararlarında değerlendirilmediğini, Yargıtay HGK'nın 5/12/1984 tarihli ilamında Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kurulunun 27/1/1973 tarihli kararına atıf yapılarak bu karar gereği idarece yapılan ödemenin bir şart tasarruf işlemi olması hâlinde bu ödemenin ancak altmış günlük dava açma süresi içinde istenebileceği, şart tasarrufa dayanmayan bir ödemenin ise haksız iktisap kuralları gereği geri istenebileceğinin belirtildiğini, bu açıdan Mahkeme ve Yargıtayın İçtihadı Birleştirme Kararı'na aykırı karar verdiğini, bunun yanında davada sebepsiz zenginleşme kuralları uygulansa bile ödenen tutarın bir yıllık zamanaşımı süresi içinde iadesinin talep edilebileceğini ancak somut olay için bu sürenin de geçtiğini, buna yönelik itirazının da Mahkemece dikkate alınmadığını, aynı alacak için adli yargıda görevli Mahkeme ile idari yargıda görevli Mahkemenin farklı kararlar vermesinin hukuki güvenlik ve eşitlik ilkesini zedelediğini belirterek Anayasa'nın 2., 10. ve 36. maddelerinde düzenlenen haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüş; yeniden yargılanma ve tazminata karar verilmesitalebinde bulunmuştur.

B. Değerlendirme

26. Anayasa’nın 148. maddesinin üçüncü fıkrasının son cümlesi şöyledir:

“Başvuruda bulunabilmek için olağan kanun yollarının tüketilmiş olması şarttır.”

27. 30/11/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 45. maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:

“İhlale neden olduğu ileri sürülen işlem, eylem ya da ihmal için kanunda öngörülmüş idari ve yargısal başvuru yollarının tamamının bireysel başvuru yapılmadan önce tüketilmiş olması gerekir.”

28. Anılan Anayasa ve Kanun hükümlerine göre bireysel başvuru yoluyla Anayasa Mahkemesine başvurabilmek için olağan kanun yollarının tüketilmiş olması gerekir. Temel hak ve özgürlüklere saygı, devletin tüm organlarının anayasal ödevi olup bu ödevin ihmal edilmesi nedeniyle ortaya çıkan hak ihlallerinin düzeltilmesi idari ve yargısal makamların görevidir. Bu nedenle temel hak ve özgürlüklerin ihlal edildiği iddialarının öncelikle derece mahkemeleri önünde ileri sürülmesi, bu makamlar tarafından değerlendirilmesi ve bir çözüme kavuşturulması esastır (Ayşe Zıraman ve Cennet Yeşilyurt, B. No: 2012/403, 26/3/2013, § 16).

29. Bireysel başvuru yolunun ikincil niteliği gereği Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunabilmek için öncelikle olağan kanun yollarının tüketilmesi zorunludur. Bu ilke uyarınca başvurucunun Anayasa Mahkemesi önüne getirdiği şikâyetini öncelikle ve süresinde yetkili idari ve yargısal mercilere usulüne uygun olarak iletmesi, bu konuda sahip olduğu bilgi ve kanıtlarını zamanında bu makamlara sunması ve aynı zamanda bu süreçte dava ve başvurusunu takip etmek için gerekli özeni göstermiş olması gerekir (Ayşe Zıraman ve Cennet Yeşilyurt, § 17).

30. Somut olayda Gaziantep Çocuk Hastanesinde radyoloji teknisyeni olarak görev yapan başvurucuya 2004 ile 2006 yılları arasındaözel hizmet tazminatları ile yan ödemelerin fazla ödendiği iddia edilerek ödenen miktarın iadesinin talep edildiği, başvurucunun itirazı üzerine Sağlık Bakanlığı tarafından bu paranıntahsili amacıyla 4/3/2010 tarihinde Gaziantep 1. Sulh Hukuk Mahkemesinin E.2010/320 sayılı dosyasında alacak davası açıldığı, Mahkemenin 17/04/2012 tarihinde, fazladan ödenen 3.283,30 TL'nin başvurucudan tahsiline karar verdiği anlaşılmıştır.

31. Öte yandan başvurucunun da 27/04/2010 tarihinde, yersiz ödendiği iddia edilen paranın iadesi talebine yönelik işlemin iptali için Gaziantep 2. İdare Mahkemesinin E.2010/448 sayılı dosyasında dava açtığı; Mahkemenin 30/6/2010 tarihli kararı ile dava konusu işlemin iptaline, başvurucunun hakedişinden yapılan kesintinin davalı İdare tarafından alınarak davacıya ödenmesine hükmettiği; kararın itiraz edilmeksizin kesinleştiği anlaşılmıştır.

32. İdare Mahkemesi ve Sulh Hukuk Mahkemesinin gerekçelerinde (§§ 12, 13) tartışılan konunun başvurucuya yapılan dava konusu ödemenin niteliği ve bu bağlamda paranın idare tarafından geri istenilip istenilmeyeceği hususuna ilişkin olduğu, her iki Mahkemenin gerekçesi ve hüküm sonucunun birbiriyle çeliştiği anlaşılmaktadır.

33. 2247 sayılı Kanun'un 24. maddesinin birinci fıkrasında adli, idari ve askerî yargı mercilerinden en az ikisi tarafından görevle ilgili olmaksızın kesin olarak verilmiş veya kesinleşmiş, aynı konuya ve sebebe ilişkin, taraflarından en az biri aynı olan ve kararlar arasındaki çelişki yüzünden hakkın yerine getirilmesinin imkânsız olduğu hâllerde hüküm uyuşmazlığının varlığının kabul edileceği, aynı maddenin üçüncü fıkrasında ise ilgili kişi veya makamın Uyuşmazlık Mahkemesine başvurarak hüküm uyuşmazlığının giderilmesini isteyebileceği belirtilmiştir.

34. Nitekim başvuru konusu olaya benzer bir davada yersiz ödenen denetim tazminatıyla ilgili Edirne İdare Mahkemesinin, idarece fazla ödenen tutarların istenilmesine ilişkin işlemin iptali ile tahsil edilen tutarın davacıya ödenmesine karar verdiği; Edirne Sulh Hukuk Mahkemesinin ise aynı konuya ilişkin sebepsiz zenginleşme nedenine dayalı olarak yersiz ödenen paranın davacıdan alınarak idareye ödenmesine hükmettiği, kararların kesinleşmesinin ardından ilgili tarafça Uyuşmazlık Mahkemesine başvurulduğu, Uyuşmazlık Mahkemesinin ilk incelemede 2247 sayılı Kanun'un 24. maddesinde açıklandığı üzere tarafları, konusu ve dava sebebi aynı olan ve kesinleşmiş kararlar arasında hüküm uyuşmazlığı doğduğunu; kararlar arasında çelişki nedeniyle hakkın yerine getirilmesinin imkansız hâle geldiğini tespit ederek esas yönünden inceleme yaptığı anlaşılmıştır (Uyuşmazlık Mahkemesinin 13/10/2014 tarihli ve E.2013/1607, K.2014/887 sayılı kararı).

35. Yukarıda açıklanan tespitler ışığında İdare Mahkemesi ile Sulh Hukuk Mahkemesi kararları arasındaki çelişkinin hüküm uyuşmazlığı niteliğinde olduğu,tarafların süre sınırı olmaksızın hüküm uyuşmazlığına ilişkin olarak Uyuşmazlık Mahkemesine başvurabilmelerinin mümkün olduğu nitekim benzer konuda Yüksek Mahkemenin olayı bu kapsamda değerlendirerek hüküm uyuşmazlığını giderdiği anlaşılmış; bu yönüyle öngörülen yolun fiilen ve etkin bir şekilde kullanılabildiği sonucuna ulaşılmıştır.

36. Buna göre başvurucunun ihlal iddiası ile ilgili olarak etkili bir giderim yolu olan Uyuşmazlık Mahkemesine başvurmadan bireysel başvuru yoluyla ihlal iddialarını Anayasa Mahkemesinin gündemine getirmesi mümkün değildir.

37. Açıklanan nedenlerle başvurucunun ihlal iddiaları ile ilgili olarak kanunda öngörülmüş yargısal başvuru yollarının tamamı tüketilmeden bireysel başvuru yapıldığı anlaşıldığından başvurunun diğer kabul edilebilirlik şartları yönünden incelenmeksizin "başvuru yollarının tüketilmemesi" nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

V. HÜKÜM

Açıklanan nedenlerle;

A. Başvurunun "başvuru yollarının tüketilmemesi" nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA

14/4/2016 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.

I. KARAR KİMLİK BİLGİLERİ

Kararı Veren Birim İkinci Bölüm
Karar Türü (Başvuru Sonucu) Kabul Edilemezlik vd.
Künye
(Erol Güler [2.B.], B. No: 2013/8173, 14/4/2016, § …)
   
Başvuru Adı EROL GÜLER
Başvuru No 2013/8173
Başvuru Tarihi 11/10/2013
Karar Tarihi 14/4/2016

II. BAŞVURU KONUSU


Başvuru, sebepsiz zenginleşmeden doğan alacak davasında esasa ilişkin itirazların mahkeme ve Yargıtay kararlarında değerlendirilmemesi nedeniyle gerekçeli karar hakkının, aynı konuda mahkemelerce farklı kararlar verilmesi nedeniyle eşitlik ilkesinin ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.

III. İNCELEME SONUÇLARI


Hak Müdahale İddiası Sonuç Giderim
Adil yargılanma hakkı (Medeni Hak ve Yükümlülükler) Kanun yolu şikâyeti (hukuk) Başvuru Yollarının Tüketilmemesi

IV. İLGİLİ HUKUK



Mevzuat Türü Mevzuat Tarihi/Numarası - İsmi Madde Numarası
Kanun 818 Borçlar Kanunu 61
62
2247 Uyuşmazlık Mahkemesinin Kuruluş ve İşleyişi Hakkında Kanun 1
24
  • pdf
  • udf
  • word
  • whatsapp
  • yazdir
T.C. Anayasa Mahkemesi