TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
İKİNCİ BÖLÜM
KARAR
K.M. VE M.M. BAŞVURUSU
(Başvuru Numarası: 2013/8183)
Karar Tarihi: 18/2/2016
Başkan
:
Engin YILDIRIM
Üyeler
Serdar ÖZGÜLDÜR
Osman Alifeyyaz PAKSÜT
Muammer TOPAL
M. Emin KUZ
Raportör
Okan TAŞDELEN
Başvurucular
1. K.M.
2. M.M.
Vekili
Av. Vahap VELİMEHMETOĞLU
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru; hukuka aykırı biçimde üst ve çanta aranması ve elde edilen delillerin yargılamada kullanılması, yargılama süresince tercüman atanmaması, savunma hazırlanmasına izin verilmeksizin ilk duruşmada hüküm kurulması, bazı müştekilerin Mahkeme huzurunda dinlenilmemesi ve cezanın belirlenmesinde hata yapılması nedenleriyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 4/11/2013 tarihinde İzmir 10. Asliye Ceza Mahkemesi vasıtasıyla yapılmıştır.Başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesi neticesinde başvurunun Komisyona sunulmasına engel teşkil edecek bir eksikliğinin bulunmadığı tespit edilmiştir.
3. İkinci Bölüm İkinci Komisyonunca 31/3/2014 tarihinde, başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
4. Bölüm Başkanı tarafından 5/9/2014 tarihinde, başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
5. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüşünü 30/9/2014 tarihinde Anayasa Mahkemesine sunmuştur.
6. Bakanlık tarafından Anayasa Mahkemesine sunulan görüş 10/10/2014 tarihinde başvuruculara tebliğ edilmiştir. Başvurucular, Bakanlığın görüşüne karşı beyanlarını 27/10/2015 tarihinde ibraz etmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
A. Olaylar
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve Ulusal Yargı Ağı Projesi (UYAP) aracılığıyla erişilen bilgi ve belgeler çerçevesinde ilgili olaylar özetle şöyledir:
8. Başvurucular, öğrenim amacıyla Türkiye'de bulunmaktadırlar.
9. Başvurucular 11/11/2012 tarihinde İzmir’deki bir alışveriş merkezinde bulunan mağazadan ellerindeki poşetlere koydukları eşyaların ücretini ödemeksizin çıkış yapmaları üzerine polis tarafından saat 22:30'ta durdurulmuşlar ve ellerindeki çantanın içindekiler göstermeleri başvuruculardan istenmiştir. Çanta içinde bir mağazadan alınan eşyaların görülmesi üzerine çanta kontrol edilmiş ve dört farklı mağazadan daha alındığı anlaşılan ve faturası olmayan eşyalar bulunmuştur.
10. Başvurucu K.M. müdafii huzurunda 12/11/2012 tarihinde polise verdiği ifadesinde, beş yıldır Türkiye’de yaşadığını ve yüksek lisans yapmakta olduğunu, Türkçeyi konuşup anlayabildiğinden tercüman istemediğini söylemiştir. Başvurucu M.M. ise Türkiye’ye yeni geldiğini ve Türkçeyi tam olarak anlayamadığını belirtmiş, talebi üzerine başvurucu K.M.nin yardımıyla ifade vermiştir. Her iki başvurucu da kullanmış oldukları bir ilacın etkisiyle ne yapmış olduklarını hatırlamadıklarını ileri sürmüştür. Başvurucu M.M.nin ifade tutanağını, tercüme eden olarak diğer başvurucu da imzalamıştır.
11. İzmir 11. Sulh Ceza Mahkemesinin 12/11/2012 tarihli sorgu tutanağına göre susma, delillerin toplanmasını isteme ve müdafi yardımından faydalanma hakları başvuruculara hatırlatılmış; başvurucular, haklarını anladıklarını belirtmeleri üzerine baro tarafından görevlendirilen müdafi huzurunda savunmalarını vermişlerdir. Başvurucu K.M. dizlerinin ağrıması, başvurucu M.M. ise epilepsi hastası olması nedeniyle olay günü ağrı kesici ilaçtan dört tane aldıklarını, ilacın etkisiyle üzerlerine atılı eylemi yapmış olabileceklerini, hangi mağazalara girdiklerini hatırlamadıklarını söylemişlerdir. Mahkeme aynı gün, başvurucuların tutuklanmasına karar vermiştir.
12. İzmir Cumhuriyet Başsavcılığı 14/11/2012 tarihinde başvurucuların beş ayrı hırsızlık eyleminden cezalandırılmaları talebiyle iddianame düzenlemiştir. İddianamede, başvurucuların gece vakti dört mağazada hırsızlık yaptıktan sonra diğer bir mağazaya girdikleri ve buradan çıkarken yakalandıkları belirtilmiştir.
13. İzmir 10. Asliye Ceza Mahkemesi 23/11/2012 tarihli tensip tutanağında, başvurucuların tutuklu olmaları nedeniyle müştekilerin zorla getirilmelerine karar vermiştir.
14. Mahkeme 20/12/2012 tarihli duruşmada iddianame ve eklerini başvuruculara okumuş, çıkarken yakalandıkları mağazadan sorumlu Müdür E.E.yi ve diğer iki mağdur Ö.Ö. ve S.A.yı dinlemiştir. Mağdur E.E., başvuruculardan şikâyetçi olmuş; diğer iki mağdur ise şikâyetçi olmamıştır. Mağdur Ö.Ö., hırsızlığın gece olduğunu fakat kendilerinin bunu sabahleyin fark ettiklerini; mağdur S.A. ise sabahleyin hırsızlık olayından haberdar edildiklerini söylemiştir. Mahkeme, toplanan delillerle olayın yeterince açıklığa kavuştuğunu belirterek duruşmada hazır edilemeyen diğer iki mağdurun dinlenmesinden vazgeçmiştir. Esasa ilişkin savunmaları sorulan başvurucu vekilleri; başvurucuların suç işleme kastının olmadığını, kullandıkları ilacın etkisiyle bu olayı gerçekleştirdiklerini, çalınan eşyaların iade edildiğini, başka zarar varsa onu da gidereceklerini ileri sürerek başvurucuların beraatına hükmedilmesini ya da lehe hükümlerin uygulanmasını talep etmiştir. Başvurucular, önceki savunmalarını tekrar etmiş ve pişman olduklarını söylemişlerdir.
15. İzmir 10. Asliye Ceza Mahkemesinin 20/12/2012 tarihli ve E.2012/1366, K.2012/1398 sayılı kararıyla gece vakti kilitli bir bina içinde hırsızlık veya hırsızlığa teşebbüs suçundan her iki başvurucunun beş kez mahkûmiyetine ve toplamda 9 yıl 7 ay hapis cezası ile cezalandırılmalarına hükmetmiştir. Mahkeme, ceza miktarını dikkate alarak başvurucuların tutukluluk hâllerinin devamına karar vermiştir.
16. Başvurucular; aramanın hukuka aykırı yapıldığı, tercüman hakkından faydalandırılmadıkları, hastalıklarından kaynaklı bilinç kaybına ilişkin hususun dikkate alınmadığı, hırsızlığın gece vakti gerçekleşip gerçekleşmediğine dair yeterli araştırma yapılmadığı, cezanın belirlenmesinde hataya düşüldüğü, tutukluluğun devamına karar verilmesinin hatalı olduğu gerekçeleriyle bu kararıtemyiz etmiştir.
17. Yargıtay 13. Ceza Dairesi 28/5/2013 tarihli ve E.2013/9911, K.2013/16003 sayılı ilamı ile İlk Derece Mahkemesinin kararını onamıştır.
18. Dosyanın en geç 9/7/2013 tarihinde Mahkeme kalemine döndüğü anlaşılmaktadır.
19. Hazırlanan müddetnameler 2/8/2013 tarihinde başvuruculara tebliğ edilmiştir.
20. Başvurucu vekiline onama kararı 8/10/2013 tarihinde Mahkeme kaleminde elden tebliğ edilmiştir.
21. Başvurucular 4/11/2013 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
B. İlgili Hukuk
22. Başvurucuların mahkûmiyetine hükmedilen hırsızlık suçu 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanun'un 142. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (b) bendinde ve 143. maddesinin (1) numaralı fıkrasında düzenlenmiştir.
IV. İNCELEME VE GEREKÇE
23. Mahkemenin 18/2/2016 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
24. Başvurucular; muhakemenin tüm aşamalarında tercüman yardımından yararlandırılmadıklarını, Türk vatandaşlarının yararlandırıldığı cezai indirimlerden yararlandırılmayarak ayrımcılığa maruz kaldıklarını, ilk duruşmada hüküm verilerek savunmalarını hazırlamaları için gereken imkân ve kolaylıklardan mahrum bırakıldıklarını, süre taleplerinin reddedildiğini, arama işleminin kanuna aykırı olarak karar veya emir alınmaksızın yapıldığını, hukuka aykırı delillere dayanılarak mahkûm edildiklerini, bazı şikâyetçilerin dinlenmediğini, olay yerinde keşif yapılmadığını, epilepsi hastası olmalarına rağmen buna ilişkin hastane kayıtlarının dikkate alınmadığını, dört eylemin gece vakti işlendiği sonucuna varılırken gerekli araştırmanın yapılmadığını, suça konu eşyanın değer azlığı ve etkin pişmanlık olgularının dikkate alınmadığını belirterek adil yargılanma haklarının ve ayrımcılık yasağının ihlal edildiğini ileri sürmüşlerdir. Başvurucular, iddialarını Anayasa'nın 19. ve 36. maddelerine dayandırmışlar; yeniden yargılanma talebinde bulunmuşlar ve tazminat taleplerini saklı tutmuşlardır.
B. Değerlendirme
25. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucuların iddialarının adil yargılanma hakkı kapsamında incelenmesi uygun görülmüştür.
26. Başvurucular, adil yargılanma haklarının çeşitli yönlerden ihlal edildiğini ileri sürmüşlerdir.
27. Bakanlık görüş yazısında, başvurucuların tercüman yardımından faydalandırılmadıkları haricindeki iddialarının kanun yolu şikâyeti niteliğinde olduğu ve Lokman Sapan (B. No: 2013/723, 21/11/2013) kararında belirtilen ilkeler dikkate alındığında ayrı bir görüş sunulmasına gerek görülmediği belirtilmiştir. Tercüman hakkı bakımından ise duruşma tutanaklarında başvurucuların Türkçe bilmediklerine dair bir beyanlarının bulunmadığı, haklarını anladıklarını ve savunma yapmak istediklerini söyledikleri, vekillerinin de duruşmada hazır olduğu ifade edilmiştir.
28. Başvurucular, Bakanlık görüşüne katılmadıklarını beyan etmişlerdir.
29. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un “Bireysel başvuru usulü” kenar başlıklı 47. maddesinin (5) numaralı fıkrası şöyledir:
"Bireysel başvurunun, başvuru yollarının tüketildiği tarihten; başvuru yolu öngörülmemişse ihlalin öğrenildiği tarihten itibaren otuz gün içinde yapılması gerekir. Haklı bir mazereti nedeniyle süresi içinde başvuramayanlar, mazeretin kalktığı tarihten itibaren onbeş gün içinde ve mazeretlerini belgeleyen delillerle birlikte başvurabilirler…"
30. Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü'nün (İçtüzük) "Başvuru süresi ve mazeret" kenar başlıklı 64. maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:
"Bireysel başvurunun, başvuru yollarının tüketildiği tarihten, başvuru yolu öngörülmemişse ihlalin öğrenildiği tarihten itibaren otuz gün içinde yapılması gerekir."
31. Bireysel başvurunun ön şartlarından biri de otuz günlük süre kuralıdır. Süre, başvurunun her aşamasında dikkate alınması gereken bir usul hükmüdür (Deniz Baykal, B. No: 2013/7521, 4/12/2013, § 32).
32. 6216 sayılı Kanun'un 47. maddesinin beşinci fıkrasında bireysel başvurunun, başvuru yolları açık olan kararlar için bu yolların tüketildiği tarihten itibaren otuz gün içinde yapılması gerektiği düzenlenmiştir.
33. Her ne kadar İçtüzük'ün 64. maddesinin birinci fıkrasında bireysel başvuru süresinin başlangıcına ilişkin olarak “başvuru yollarının tüketildiği” tarihten söz edilmekte ise de bu ibarenin nihai kararın başvurucuya tebliğ edildiği ya da tebliğ zorunluluğu bulunmayan yargılamalar bakımından kararın başvurucunun erişimine açıldığı ve kararın içeriğini kesin olarak öğrenebildiği tarih olarak anlaşılmalıdır (Mehmet Mercan, B. No: 2013/2001, 16/5/2013, § 16; Taner Kurban, B. No: 2013/1582, 7/11/2013, § 21).
34. Başvurucu ve/veya vekilinin tebligat yoluyla, Yargıtayda duruşma yapılmış ise tefhimle, hakkındaki cezanın infazı için başvurucunun yakalanmasıyla, müddetnamenin/çağrı kâğıdının/ödeme emrinin tebliği suretiyle, dosyadan fotokopi alınmasıyla veya başka bir yargılama vesilesiyle, nihai karardan belirli bir tarihte haberdar olduğunun kesin olarak tespit edilmesi hâlinde ise bireysel başvuru süresi en geç bu tarihten başlayarak işler (Aydın Selçuk, B. No: 2014/3194, 20/11/2014, § 24; Özgür Çapkın, B. No: 2014/2546, 30/12/2014, § 24; Halil Aslan, B. No: 2014/3038, 10/12/2014, § 38).
35. Mevcut başvuruya konu olayda, Yargıtay 13. Ceza Dairesinin nihai kararı en geç 9/7/2013 tarihinde Mahkeme Kalemine dönmüş ve hazırlanan müddetnameler 2/8/2013 tarihinde başvuruculara tebliğ edilmiştir. Başvurucular vekili, Yargıtay kararını 8/10/2013 tarihinde Kalemden aldığını, bu tarihten itibaren otuz gün içinde bireysel başvuruda bulunduğunu belirtmektedir.
36. Mevzuatta, Yargıtayın ceza davalarında verdiği onama kararlarının taraflara tebliğ edilmesine dair bir hüküm bulunmadığı dikkate alındığında başvurucuların en geç müddetnamenin tebliğ edildiği 2/8/2013 tarihinde nihai karardan haberdar oldukları kabul edilmelidir. Bununla birlikte bu tarihten itibaren işleyen otuz günlük başvuru süresi geçtikten sonra 4/11/2013 tarihinde bireysel başvuruda bulunulduğu anlaşılmıştır.
37. Başvurucular vekiline daha sonraki bir tarihte Yargıtay kararının kalemde elden tebliğ edilmesi başvurucular açısından sona ermiş olan bireysel başvuru süresinin tekrar başlaması sonucunu doğurmaz.
38. Açıklanan nedenlerle otuz gün içinde yapılmayan bireysel başvurunun diğer kabul edilebilirlik şartları yönünden incelenmeksizin süre aşımı nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Kamuya açık belgelerde başvurucuların kimliklerinin gizli tutulması talebinin KABULÜNE,
B. Adil yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddiaların süre aşımı nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
C. Yargılama giderlerinin başvurucular üzerinde BIRAKILMASINA,
18/2/2016 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.