TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
BEDİR AYAZ BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2013/835)
|
|
Karar Tarihi: 28/5/2014
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Alparslan ALTAN
|
Üyeler
|
:
|
Serdar ÖZGÜLDÜR
|
|
|
Osman Alifeyyaz PAKSÜT
|
|
|
Muammer TOPAL
|
|
|
M. Emin KUZ
|
Raportör
|
:
|
Yunus HEPER
|
Başvurucu
|
:
|
Bedir AYAZ
|
Vekili
|
:
|
Av. Yaşar AYDIN
|
I. BAŞVURUNUN
KONUSU
1. Başvurucu, aleyhine açılan
ceza davasının makul sürede bitirilmemesi nedeniyle adil yargılanma hakkının
ihlal edildiğini ileri sürmüş ve tazminat talebinde bulunmuştur.
II. BAŞVURU
SÜRECİ
2. Başvuru, 25/1/2013 tarihinde
Anayasa Mahkemesine doğrudan yapılmıştır. Dilekçe ve eklerinin idari yönden
yapılan ön incelemesi neticesinde Komisyona sunulmasına engel bir eksikliğin
bulunmadığı tespit edilmiştir.
3. İkinci Bölüm İkinci Komisyonunca,
1/10/2013 tarihinde, kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından
yapılmasına, dosyanın Bölüme gönderilmesine karar verilmiştir.
4. Bölüm tarafından 4/12/2013
tarihinde yapılan toplantıda kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte
yapılmasına karar verilmiştir.
5. Başvuru konusu olay ve
olgular ile başvurunun bir örneği görüş için Adalet Bakanlığına gönderilmiş,
Adalet Bakanlığınca 3/1/2014 tarihli yazı ile görüş sunulmayacağı
bildirilmiştir.
III. OLAY VE
OLGULAR
A. Olaylar
6. Başvuru formu ve eklerinde
ifade edildiği şekliyle olaylar özetle şöyledir:
7. Başvurucu, 14/5/2004
tarihinde sarı-lacivert renk bayrak satmaya çalıştığı iddiasıyla gözaltına
alınmıştır.
8. İstanbul Cumhuriyet
Başsavcılığının 22/7/2004 tarihli iddianamesiyle, başvurucunun, Fenerbahçe Spor
Kulübünün marka hakkına tecavüz suçunu işlediği iddiasıyla cezalandırılması
için İstanbul 2. Fikri ve Sınai Haklar Ceza Mahkemesinde kamu davası
açılmıştır.
9. İstanbul 2. Fikri ve Sınai
Haklar Ceza Mahkemesi, 7/6/2006 tarihli kararıyla başvurucunun 29/6/1956 tarih
ve 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunun haksız rekabete ilişkin hükümlerini ihlal
ettiği gerekçesiyle 2 ay 15 gün hapis cezası ile cezalandırılmasına ve cezanın
ertelenmesine karar verilmiştir.
10. Temyiz üzerine karar
Yargıtay 7. Ceza Dairesinin 15/5/2008 tarihli ilamıyla bozularak dosya
mahkemesine iade edilmiştir. Yargıtay ilamında “5271 sayılı CMK’nun 5560 sayılı yasa ile
değişik 231. maddesinin 5 ve 14. fıkralarında değişiklik yapan 5728 sayılı
Yasanın 562. maddesi uyarınca hükmün açıklanmasının geri bırakılması uygulaması
olanaklı hale geldiğinden, 5237 sayılı TCK.nun 7.
maddesi gözetilerek, yasal koşullarının oluşup oluşmadığının saptanması ve
sonucuna göre uygulama yapma görevinin de yerel mahkemeye ait bulunması”
gerekçesine dayanmıştır.
11. Bozma üzerine davaya yeniden
bakan İstanbul 2. Fikri ve Sınai Haklar Ceza Mahkemesi 24/3/2009 tarihli
kararıyla başvurucunun beraatine karar vermiştir.
Mahkeme, isnat edilen eylemin kanunlarda suç olarak tanımlanmamış olması
gerekçesine dayanmıştır.
12. Temyiz üzerine ilk derece
mahkemesinin kararı Yargıtay 7. Ceza Dairesinin 26/12/2012 tarihli kararı ile
onanmıştır.
13. Yargıtay kararı başvurucuya
tebliğ edilmeden önce başvurucu, 25/1/2013 tarihinde Anayasa Mahkemesine
bireysel başvuruda bulunmuştur.
B. İlgili
Hukuk
14. 24/6/1995 tarih ve 556
sayılı Markaların Korunması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname’nin 61/A ve 6762
sayılı Kanun’un 56., 57. ve 64. maddeleri.
IV. İNCELEME VE
GEREKÇE
15. Mahkemenin 28/5/2014
tarihinde yapmış olduğu toplantıda, başvurucunun 25/1/2013 tarih ve 2013/835
numaralı bireysel başvurusu incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun
İddiaları
16. Başvurucu, aleyhine açılan
ceza davasının uzun sürmesi nedeniyle makul sürede yargılanma ve etkili başvuru
hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüş ve manevi tazminata karar verilmesini
talep etmiştir.
B. Değerlendirme
1. Kabul
Edilebilirlik Yönünden
17. Başvurucu, 8 yıl 7 ayı aşan
bir süre yargılanması ve bu süre boyunca hakkında bir hüküm kurulmaması
nedeniyle Anayasa’nın 36. ve 40. maddelerinin ihlal edildiğini ileri sürmüş ise
de başvurucunun, etkili başvuru hakkının ihlali iddiasının esas olarak makul
sürede yargılanma hakkı çerçevesinde ve bu hakla bağlantılı olarak ele alınması
gerekir.
18. Açıkça dayanaktan yoksun
olmayan ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden
de görülmeyen başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
19. Başvurucu, hakkındaki
yargılamanın makul süre içinde sonuçlanmadığından şikâyet etmiştir.
20. Makul sürede yargılanma
hakkının amacı, tarafların uzun süren yargılama faaliyeti nedeniyle maruz
kalacakları maddi ve manevi baskı ile sıkıntılardan korunması ile adaletin
gerektiği şekilde temini ve hukuka olan inancın muhafazası olup, hukuki
uyuşmazlığın çözümünde gerekli özenin gösterilmesi gereği de yargılama
faaliyetinde göz ardı edilemeyeceğinden, yargılama süresinin makul olup
olmadığının her bir başvuru açısından münferiden değerlendirilmesi gerekir (B.
No: 2012/673, 19/12/2013, § 27).
21. Yargılama süresinin makul
olup olmadığı incelenirken davanın karmaşıklığı, başvurucunun yargılama
süresince gösterdiği tavır ve davranışlar, kamu otoritelerinin ve özellikle de
yargılama makamlarının tutumları, davanın başvurucu açısından taşıdığı önem ve
söz konusu yargılama bir ceza yargılaması ise başvurucunun tutuklu olup
olmadığı gibi hususların dikkate alınması gerekir (B. No: 2012/13, 2/7/2013, §
41; aynı yönde AİHM kararı için bkz. Kudla/Polonya [BD], B. No: 30210/96, 26/10/2000, § 124).
22. Yargılamaya intikal eden
maddi vakıalar ve ispat araçlarından oluşan dava malzemesinin veya uygulanacak
hukuk kurallarının karmaşık olması, yargılama faaliyetinin süresi üzerinde
etkili olabilir. Bu nedenle her bir başvuru açısından sürenin değerlendirilmesi,
çoğu zaman hem niteliğe hem niceliğe ilişkin bir inceleme yapılmasını
gerektirir (B. No: 2012/13, 2/7/2013, § 42).
23. Yargılama faaliyetinin
süresine ilişkin değerlendirmede, ilgili makamların tutumunun da göz önünde
bulundurulması gerekir. Bu kapsamda sadece yargı makamları değil, Devletin kamu
gücü kullanan tüm organlarına atfedilebilir bir gecikme olup olmadığı
incelenmelidir. Yetkili makamlara atfedilecek gecikmeler, yargılamanın süratle
sonuçlandırılması hususunda gerekli özenin gösterilmemesinden
kaynaklanabileceği gibi, yapısal sorunlar ve organizasyon eksikliğinden de
ileri gelebilir. Anayasa’nın 36. maddesi, hukuk sisteminin, mahkemelerin
davaları makul bir süre içinde karara bağlama yükümlülüğü de dâhil olmak üzere
adil yargılama koşullarını yerine getirebilecek biçimde düzenlenmesini
gerektirir (B. No: 2012/13, 2/7/2013, § 44).
24. Yargılama faaliyetinin makul
sürede gerçekleşip gerçekleşmediğinin saptanması için, öncelikle uyuşmazlığın
türüne göre değişebilen, başlangıç ve bitiş tarihlerinin saptanması gereklidir(B. No: 2012/1198, 7/11/2013, § 43). Ceza
muhakemesinde yargılama süresinin makul olup olmadığı değerlendirilirken
sürenin başlangıcı, bir kişiye suç işlediği iddiasının yetkili makamlar
tarafından bildirilmesi veya isnattan ilk olarak etkilendiği arama ve gözaltı
gibi bir takım tedbirlerin uygulanması anıdır (Benzer
yöndeki AİHM kararı için bkz. Eckle/Almanya,
B. No: 8130/78, 15/07/1982, § 73–75). Ceza yargılamasında sürenin sona erdiği
tarih, suç isnadına ilişkin nihai kararın ilgilisi tarafından öğrenildiği,
yargılaması devam eden davalar açısından ise Anayasa Mahkemesinin makul süre
şikâyetleriyle ilgili kararını verdiği tarihtir.
25. Bununla birlikte, suç
isnadının tarihi ile Anayasa Mahkemesinin bireysel başvuruların incelenmesi ile
ilgili zaman bakımından yetkisinin başladığı tarih farklı olabilir. İsnat
tarihi Anayasa Mahkemesinin zaman bakımından yetkisinin başladığı 23/9/2012
tarihinden önce olan ancak bu tarihte yargılaması devam eden ya da verilen
nihai karar henüz kesinleşmemiş olan ceza davaları ile ilgili olarak, makul
sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği yönündeki şikayetler bakımından
dikkate alınacak süre, 23/9/2012 tarihinden sonra geçen süre değil, suçun isnat
edildiği tarihten itibaren geçen süredir. Dolayısıyla, ceza muhakemesinde
yargılama süresinin makul olmadığı yönündeki şikayetlerde, 23/9/2012 tarihinde
derdest olmak şartıyla, suç isnadının gerçekleştiği tarih ile suç isnadına
ilişkin nihai kararın ilgilisi tarafından öğrenildiği tarihe veya devam eden
davalarda Anayasa Mahkemesinin başvuruyu karara bağladığı tarihe kadar geçen
süre dikkate alınmalıdır (B. No: 2012/142, 9/1/2014, § 45).
26. Somut olayda başvurucu
14/5/2004 tarihinde gözaltına alınmış ve ifadesinin alınmasının ardından serbest
bırakılmıştır. Başvurucu hakkında İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Ekonomik
Suçlar Bürosunun 22/7/2004 tarihli iddianamesiyle taklit bayrak satmak
suretiyle Fenerbahçe Spor Kulübünün marka hakkına tecavüz suçunu işlediği
iddiasıyla cezalandırılması için İstanbul 1. Fikri ve Sınai Haklar Ceza
Mahkemesine kamu davası açılmıştır. İlk Derece Mahkemesi tensip zaptını
13/8/2004 tarihinde yapmış ve yargılamanın ilk celsesi 13/6/2005 tarihinde
yapılmıştır. İlk celsede, başvurucunun savunması alınmış ve başvurucuya uzlaşma
teklif edilmiş; Mahkeme, suça konu bayraklar üzerinde bilirkişi incelemesi
yapılmasına ve duruşmanın 14/12/2005 tarihine bırakılmasına karar vermiştir.
21/6/2005 tarihinde resen duruşma açılarak dosyanın, Hâkimler ve Savcılar
Yüksek Kurulunun kararı uyarınca açılan 2. Fikri ve Sınai Haklar Ceza
Mahkemesine devredilmesine karar verilmiştir.
27. 2. Fikri ve Sınai Haklar
Ceza Mahkemesindeki ilk duruşma 14/12/2005 tarihinde yapılmış ve suç vasfının
değişme ihtimali bulunduğundan bahisle başvurucunun ek savunmasının alınmasına
karar verilmiştir. İstanbul 2. Fikri ve Sınai Haklar Ceza Mahkemesinin 7/6/2006
tarihli duruşmasında ek savunması alınmayarak başvurucunun 2 ay 15 gün hapis
cezası ile cezalandırılmasına karar verilmiştir. Temyiz üzerine Yargıtay 7.
Ceza Dairesi 15/5/2008 tarihli ilamıyla, sonradan yürürlüğe giren kanunların
göz önünde bulundurulması gerektiği gerekçesiyle kararı bozmuştur. İstanbul 2.
Fikri ve Sınai Haklar Ceza Mahkemesine gönderilen dava dosyasının ilk duruşması
24/3/2009 tarihinde yapılmış ve Mahkeme bu duruşmada başvurucunun beraatine karar vermiştir. Mahkeme, isnat edilen eylemin
kanunlarda suç olarak tanımlanmamış olması gerekçesine dayanmıştır. Temyiz
üzerine ilk derece mahkemesinin kararı Yargıtay 7. Ceza Dairesinin 26/12/2012
tarihli kararı ile onanmıştır.
28. Başvurucu yönünden yargılama
sürecinin başvurucunun gözaltına alındığı 14/5/2004 tarihi itibarıyla
başladığının kabulü gerekmektedir. Başvurucunun gözaltına alınması ile Yargıtay
7. Ceza Dairesinin 26/12/2012 tarihli ilamı arasında 8 yıl 7 ayı aşan bir
sürenin geçtiği görülmektedir. Bu sürenin geçirilmesinde başvurucu veya müdafiine yüklenebilecek bir kusur bulunmadığı
anlaşılmaktadır. Yargılamanın yürütülmesindeki izlenen yöntem dikkate
alındığında, 14/5/2004 tarihinde gözaltına alınmakla başlayıp 26/12/2012
tarihli Yargıtay ilamı ile sonuçlanan davadaki yargılama süresi makul olarak
değerlendirilemez.
29. Açıklanan nedenlerle,
Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan “makul sürede yargılanma hakkı”nın ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
3. 6216 Sayılı Kanunun 50. Maddesi Yönünden
30. 6216 sayılı Kanun’un 50.
maddesinin (1) numaralı fıkrasında, esas inceleme sonunda ihlal kararı
verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması
gerekenlere hükmedileceği belirtilmiş; ancak yerindelik denetimi
yapılamayacağı, idari eylem ve işlem niteliğinde karar verilemeyeceği hüküm
altına alınmıştır.
31. Başvuruda, Anayasa'nın 36.
maddesinin ihlal edildiği sonucuna varılmıştır. Başvurucu 30.000 TL manevi
tazminat talep etmiştir. Başvurucunun makul sürede yargılanma hakkına yönelik
müdahale ve yalnızca ihlal tespitiyle telafi edilemeyecek ölçüdeki manevi
zararın varlığı nedeniyle somut olayın özellikleri dikkate alınarak başvurucuya
takdiren 6.650,00 TL manevi tazminat ödenmesine karar
verilmesi gerekir.
32. Başvurucu tarafından yapılan
ve dosyadaki belgeler uyarınca tespit edilen 198,35 başvuru harcı ve 1.500,00
TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 1.698,35 TL yargılama giderinin başvurucuya
ödenmesine karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan
nedenlerle;
A. Başvurunun KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Yargılamanın
makul süreyi aşması nedeniyle Anayasa’nın 36. maddesinin İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Başvurucuya takdiren 6.650,00 TL
manevi tazminat ÖDENMESİNE, başvurucunun fazlaya ilişkin tazminat talebinin
REDDİNE,
D. Başvurucu tarafından yapılan 198,35 TL başvuru harcı ve 1.500,00
TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 1.698,35 TL yargılama giderinin BAŞVURUCUYA
ÖDENMESİNE,
E. Ödemelerin, kararın tebliğinden sonra Maliye Bakanlığına
yapılacak başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına; ödemede
gecikme olması halinde, bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar
geçen süre için yasal faiz uygulanmasına,
28/5/2014
tarihinde OY BİRLİĞİYLE karar
verildi.