TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
TAHİR CANAN BAŞVURUSU (2)
|
(Başvuru Numarası: 2013/839)
|
|
Karar Tarihi: 5/11/2014
|
R.G. Tarih-Sayı: 30/1/2015-29252
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
Başkan
|
:
|
Serruh
KALELİ
|
Üyeler
|
:
|
Nuri NECİPOĞLU
|
|
|
Hicabi
DURSUN
|
|
|
Erdal TERCAN
|
|
|
Hasan Tahsin GÖKCAN
|
Raportör
|
:
|
Murat ŞEN
|
Başvurucu
|
:
|
Tahir CANAN
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvurucu, hakkındaki koşullu salıverilme kararının geri
alınmasına esas gösterilen mahkûmiyet kararının ortadan kaldırılmasına rağmen
geri alma kararının infazına devam edilmesinin anayasal haklarını ihlal
ettiğini ileri sürmüş, tahliye ve tazminat talebinde bulunmuştur.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru, 21/1/2013 tarihinde Bandırma Cumhuriyet
Başsavcılığı vasıtasıyla yapılmıştır. Dilekçe ve eklerinin idari yönden yapılan
ön incelemesi neticesinde başvurunun Komisyona sunulmasına engel bir durumun
bulunmadığı tespit edilmiştir.
3. Birinci Bölüm Üçüncü Komisyonunca, 25/2/2014 tarihinde
kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına, dosyanın Bölüme
gönderilmesine karar verilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
A. Olaylar
4. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle
olaylar özetle şöyledir:
5. Başvurucu, başvuru tarihinde Bandırma M Tipi Kapalı Ceza
İnfaz Kurumunda hükümlü olarak bulunmaktadır.
6. Başvurucu, Adana 1 No.lu Sıkıyönetim Mahkemesinin
3/10/1980 tarih ve E.1980/306, K.1980/630 sayılı kararı ile kasten öldürme,
kasten öldürmeye teşebbüs ve 6136 sayılı Kanun’a muhalefet suçlarından
neticeten 36 yıl ağır hapis cezasına ve Gaziantep 2. Ağır Ceza Mahkemesinin
17/2/1987 tarih ve E.1984/132, K.1987/7 sayılı kararı ile 20 yıl ağır hapis
cezasına mahkûm edilmiştir.
7. Adana 1 No.lu Sıkıyönetim Mahkemesinin 30/12/1987 tarih
ve E.1980/306, K.1987/264 sayılı içtima kararı ile anılan hapis cezalarının 36
yıl ağır hapis cezası olarak infazına karar verilmiştir.
8. Anılan hapis cezalarının infazı sırasında Gaziantep 2.
Ağır Ceza Mahkemesinin 13/4/1991 tarih ve 1991/125 Değişik İş sayılı kararı ile
başvurucunun koşullu salıverilmesine karar verilmiştir.
9. Başvurucu serbest bırakıldıktan sonra deneme süresi
içinde yasadışı silahlı örgüte üye olmak suçundan Malatya 1 No.lu Devlet
Güvenlik Mahkemesinin 14/11/1994 tarih ve E.1993/175, K.1994/374 sayılı kararı
ile 12 yıl 6 ay ağır hapis cezasına mahkûm edilmiştir.
10. Gaziantep 2. Ağır Ceza Mahkemesi 29/8/1995 tarih ve
1995/139 Değişik İş sayılı kararı ile deneme süresi içinde suç işlediği
kesinleşen başvurucunun, koşullu salıverildiği 16/5/1993 ile 20/5/2016
tarihleri arasındaki bakiye cezasının aynen infazına karar vermiştir. Anılan
karara itiraz Gaziantep 1. Ağır Ceza Mahkemesinin 29/8/1995 tarih ve 1995/139
Değişik İş sayılı kararı ile reddedilmiştir.
11. Başvurucu hakkında verilen Malatya 1 No.lu Devlet
Güvenlik Mahkemesinin 12 yıl 6 ay süreli hapis cezasının infazına başlanmış ve
Gebze Ağır Ceza Mahkemesinin 27/9/2002 tarih ve 2006/216 Müteferrik sayılı
kararı ile başvurucu hakkında koşullu salıverilme kararı verilmiştir. Ancak
başvurucu serbest bırakılmayarak Adana 1 No.lu Sıkıyönetim Mahkemesinin koşullu
salıverilme nedeniyle geri alınan cezasının infazına başlanmıştır.
12. Başvurucunun geri kalan cezası infaz edilirken 29/7/2003
tarih ve 4959 sayılı Topluma Kazandırma Kanunu’nun 4. maddesinin (a) bendi
uyarınca Malatya 1 No.lu Devlet Güvenlik Mahkemesi, 21/10/2003 tarih ve
E.2003/132, K.2003/113 sayılı kararı ile koşullu salıverme kararının geri
alınmasına neden olan 14/11/1994 tarihli mahkûmiyet kararının tüm sonuçları ile
ortadan kaldırılmasına karar vermiştir.
13. Başvurucu, ortadan kaldırma kararı üzerine Gebze Ağır
Ceza Mahkemesinden, Malatya 1 No.lu Devlet Güvenlik Mahkemesinin 12 yıl 6 ay
hapis cezasına ilişkin 27/9/2002 tarihli koşullu salıverilme kararının
kaldırılmasını talep etmiştir. Mahkeme, 8/12/2010 tarih ve 2010/852 Müteferrik
sayılı kararı ile talebi reddetmiştir. Karara yapılan itiraz üzerine Kartal 3.
Ağır Ceza Mahkemesi 26/1/2011 tarih ve 2011/60 Değişik İş sayılı kararı ile
Gebze Ağır Ceza Mahkemesinin itiraza konu kararını gerekçelendirilmediği
nedeniyle karar verilmesine yer olmadığına karar vermiştir.
14. Başvurucu 21/2/2011 tarihli dilekçesi ile tekrar Malatya
1 No.lu Devlet Güvenlik Mahkemesinin koşullu salıverilme kararının
kaldırılmasını talep etmiş ve Gebze Ağır Ceza Mahkemesi, 23/3/2011 tarih ve
2011/16 Değişik İş sayılı kararı ile Malatya 1 No.lu Devlet Güvenlik
Mahkemesinin ortadan kaldırma kararı ile koşullu salıverilme kararının
uygulanamaz olduğundan kaldırılmasına karar vermiştir.
15. Bandırma Cumhuriyet Başsavcısı, 4959 sayılı Kanun’un
topluma kazandırmaya ilişkin bir yasa olduğu ve başvurucunun eylemini suç
olmaktan çıkarmadığını belirterek 6/4/2011 tarihinde anılan karara itiraz
etmiştir. Kartal 3. Ağır Ceza Mahkemesi 6/5/2011 tarih ve 2011/397 Değişik İş
sayılı kararı ile itirazı kabul ederek Gebze Ağır Ceza Mahkemesinin kararını
kaldırmıştır.
16. Başvurucunun anılan karara ilişkin kanun yararına bozma
başvurusu Adalet Bakanlığının 4/10/2011 tarihli kararı ile reddedilmiştir.
17. Öte yandan başvurucu, Gaziantep 2. Ağır Ceza
Mahkemesinden, Malatya 1 No.lu Devlet Güvenlik Mahkemesinin 12 yıl 6 ay hapis
cezasının infaz ettiği kısmının koşullu salıverilme kararı geri alınan cezadan
mahsubunu talep etmiştir. Mahkeme, 31/3/2004 tarih ve 2004/78 Müteferrik sayılı
kararı ile talebi reddetmiştir. Anılan karara yapılan itiraz da Gaziantep 3.
Ağır Ceza Mahkemesinin 3/5/2004 tarih ve 2004/101 Müteferrik sayılı kararı ile
reddedilmiştir.
18. Anılan karara karşı Adalet Bakanlığı 27/2/2012 tarihinde
kanun yararına bozma talebi ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına
başvurmuştur. Başsavcılık 12/3/2012 tarih ve 2012/67278 sayılı tebliğnamesi ile bozma talebiyle dosyayı Yargıtay 1. Ceza
Dairesine göndermiştir.
19. Yargıtay 1. Ceza Dairesi, 9/7/2012 tarih ve E.2012/3513,
K.2012/5599 sayılı kararı ile “Malatya 1
No.lu Devlet Güvenlik Mahkemesinin 14/11/1994 tarih ve E.1993/175, K.1994/374
sayılı kararıyla 12 yıl 6 ay ağır hapis cezasına dair hükmünün 4959 sayılı
Topluma Kazandırma Kanunu’nun 4/a maddesi gereğince 21/10/2003 tarih ve
E.2003/132, K.2003/13 sayılı kararı ile sonuçları ile birlikte ortadan
kaldırılmasına karar verilmiş olup ortada suç nedeniyle infaz edilecek bir
mahkûmiyet kararı bulunmadığından” Gaziantep 3. Ağır Ceza
Mahkemesinin 3/5/2004 tarihli kararında mahsup talebinin kabulü yerine reddine
karar verilmiş olmasını kanuna aykırı kabul ederek bozulmasına karar vermiştir.
Bunun üzerine Mahkeme, 6/11/2012 tarih ve 2012/1037 Değişik İş sayılı kararı
ile başvurucunun, Malatya 1 No.lu Devlet Güvenlik Mahkemesinin mahkûmiyet
kararı kapsamında infazda geçirdiği sürenin halihazırda koşullu salıverilmenin
geri alınması nedeniyle yatması gereken süreden mahsubuna karar vermiştir.
20. Başvurucu, Yargıtay 1. Ceza Dairesinin anılan kararını da
gerekçe göstererek koşullu salıverilme kararının geri alınması kararının
dayanaksız kaldığını belirterek Bandırma Cumhuriyet Başsavcılığının, koşullu
salıverme kararının geri alınması üzerine belirlenen bakiye cezaya ilişkin
hazırladığı müddetnameye itiraz etmiştir. Bandırma
Ağır Ceza Mahkemesi 30/11/2012 tarih ve 2012/702 Değişik İş sayılı kararı ile müddetnamenin Yargıtay 1. Ceza Dairesinin kararı
gözetilerek ve mahsup yapılarak düzenlendiği ve bu sebeple usul ve yasaya uygun
olduğu kanaatine varılarak itirazı reddetmiştir.
21. Anılan karara yapılan itiraz da Balıkesir 2. Ağır Ceza
Mahkemesinin 31/12/2012 tarih ve 2012/1148 Değişik İş sayılı kararı ile
reddedilmiştir.
22. Başvurucu, karardan 16/1/2013 tarihinde haberdar olmuş ve
21/1/2013 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
B. İlgili Hukuk
23. 4959 sayılı Kanun’un 4. maddesinin (a) bendi şöyledir;
"Terör örgütü mensubu olup da;
a) Terör örgütü tarafından işlenen suçlara
iştirak etmemiş ve bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten sonra silahlı
mukavemet göstermeksizin kendiliklerinden veya vasıtalı olarak teslim olmuş
veya kendiliklerinden örgütten çekildiği anlaşılmış olanlardan, bu Kanundan
yararlanmak istediğini beyan edenler hakkında ceza verilmez.”
24. 1/3/1926 tarih ve 765 sayılı mülga Türk Ceza Kanunu'nun
97. maddesi şöyledir;
“Umumi af, hukuku amme davasını ve hükmolunan
cezaları bütün neticeleri ile birlikte ortadan kaldırır.”
25. 765 sayılı mülga Kanun’un 98. maddesi şöyledir;
“Hususi af, havi olduğu sarahate göre cezayı
ortadan kaldırır veya azaltır veya değiştirir ve daha ağır bir cezadan mübeddel olan cezaya kanunen ilave edilmemiş bulunmak şartiyle mahkumun kanuni mahcuriyetini de ref eder. Ancak
kanun veya kararnamesinde hilafı yazılı olmadıkça feri ve mütemmim cezalara
tesir etmez. Hususi affı tazammun eden kanun veya kararnamede sarahat bulunan
ahval müstesnadır.”
26. 26/9/2004 tarih ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 65.
maddesi şöyledir;
(1) Genel af hâlinde, kamu davası düşer,
hükmolunan cezalar bütün neticeleri ile birlikte ortadan kalkar.
(2) Özel af ile hapis cezasının infaz
kurumunda çektirilmesine son verilebilir veya infaz kurumunda çektirilecek
süresi kısaltılabilir ya da adlî para cezasına çevrilebilir.
(3) Cezaya bağlı olan veya hükümde belirtilen
hak yoksunlukları, özel affa rağmen etkisini devam ettirir.
IV. İNCELEME VE GEREKÇE
27. Mahkemenin 5/11/2014 tarihinde yapmış olduğu toplantıda,
başvurucunun 21/1/2013 tarih ve 2013/839 numaralı bireysel başvurusu incelenip
gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
28. Başvurucu, koşullu salıverildikten sonra denetim
süresinde tekrar suç işlediğinden bahisle Malatya 1 No.lu Devlet Güvenlik
Mahkemesi tarafından 12 yıl 6 ay hapis cezasına mahkûm edildiğini ve bu nedenle
koşullu salıverilme kararının kaldırılmasına karar verildiğini, 12 yıl 6 ay
hapis cezasının infazından sonra 4959 sayılı Kanun uyarınca Mahkemenin
hükmettiği cezanın tüm sonuçları ile ortadan kaldırılmasına karar verildiğini,
12 yıl 6 ay hapis cezasının infaz edilen kısmının koşullu salıverilme kararının
geri alınması kararı nedeniyle infaz ettiği bakiye cezadan mahsup edildiğini,
ancak mahsup kararının yeterli olmayıp koşullu salıverilme kararının
kaldırılması kararına esas 12 yıl 6 ay hapis cezasının tüm sonuçları ile
ortadan kaldırılması nedeniyle koşullu salıverilme kararının geri alınması
kararının da kaldırılması gerektiğini, bu sebeple haksız olarak cezaevinde
tutulduğunu belirterek anayasal haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüş,
salıverilme ve tazminat talebinde bulunmuştur.
B. Değerlendirme
29. Anayasa Mahkemesi hükümlülerin, ceza infaz kurumlarında
kalacağı süreyi doğrudan veya dolaylı olarak etkileyen durumların Anayasa’nın
19. maddesinde tanımlanan kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı kapsamında
değerlendirilmesi gerektiğini kabul etmiştir (Benzer kararlar için bkz. B.No: 2013/4682, 17/9/2014; B.No: 2014/1711, 23/7/2014; B.No:
2013/8114, 17/9/2014). Başvurucunun şikâyet biçimi dikkate alındığında,
iddialarının özü, koşullu salıverilme kararının geri alınması kararına esas
kararın ortadan kalkması nedeniyle haksız olarak cezaevinde tutulmasına ilişkin
olduğundan başvurucunun bütün iddiaları
aşağıda kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkı çerçevesinde değerlendirilmiştir.
30. Anayasa’nın 19. maddesi şöyledir:
“Herkes, kişi hürriyeti ve güvenliğine
sahiptir.
Şekil ve şartları kanunda gösterilen:
Mahkemelerce verilmiş hürriyeti kısıtlayıcı
cezaların ve güvenlik tedbirlerinin yerine getirilmesi; … halleri dışında kimse
hürriyetinden yoksun bırakılamaz.”
31. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (Sözleşme) 5.
maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
“1. Herkes özgürlük ve güvenlik hakkına
sahiptir. Aşağıda belirtilen haller dışında ve yasanın öngördüğü usule uygun
olmadan hiç kimse özgürlüğünden yoksun bırakılamaz:
(a) Kişinin, yetkili bir mahkeme tarafından
verilmiş mahkûmiyet kararı sonrasında yasaya uygun olarak tutulması;
…”
32. Anayasa'nın 19. maddesinin birinci fıkrasında herkesin
kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkına sahip olduğu ilke olarak ortaya konduktan
sonra, ikinci ve üçüncü fıkralarında şekil ve şartları kanunda gösterilmek
şartıyla kişilerin özgürlüğünden mahrum bırakılabileceği durumlar sınırlı
olarak sayılmıştır. Dolayısıyla kişinin özgürlük ve güvenlik hakkının
kısıtlanması ancak Anayasa'nın anılan maddesi kapsamında belirlenen durumlardan
herhangi birinin varlığı halinde söz konusu olabilir (B.No: 2012/1137, 2/7/2013, § 42).
33. Anayasa’nın 19. maddesinde tanımlanan kişi hürriyeti ve
güvenliği hakkının ilk istisnası “Mahkemelerce
verilmiş hürriyeti kısıtlayıcı cezaların ve güvenlik tedbirlerinin yerine
getirilmesi” olarak belirlenmiştir. Bu kapsamda yargı organlarınca
verilecek mahkûmiyet kararlarının sonucu olarak hapis cezası veya güvenlik
tedbirlerinin uygulanması kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlali kabul
edilmeyecektir. Diğer taraftan “suç şüphesine bağlı
tutma” kapsamında olan durumdan farklı olarak anılan istisna “bir mahkûmiyet kararına bağlı olarak tutmayı” ifade
etmektedir. (Benzer kararlar için bkz. B.No: 2012/338, 2/7/2013, § 41, B.No:
2014/912, 6/3/2014, § 70). Sözleşme’ye göre,
özgürlüğe getirilen sınırlamanın meşru kabul edilebilmesi için mahkûmiyet
kararı sonrası “tutma” hali veya
hapsedilmenin, “yetkili mahkeme” kararına dayalı ve hukuka
(kanuna) uygun olması şartları aranmaktadır. Kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkı
yönünden “tutma” hali, geniş
anlamda kullanılmakta olup; gözaltı, tutuklama, mahkûmiyet sonrası tutukluluk
ve hükümlülük hallerini içine almaktadır. Sözleşme maddesindeki “yetkili mahkeme” vurgusu, kişinin
özgürlüğünden yoksun bırakılması sonucunu doğuran ceza veya güvenlik tedbiri
uygulama konusunda kanun gereği yetkilendirilmiş, yürütme organı ve taraflardan
bağımsız ve yeterli güvencelere sahip yargısal organı ifade etmektedir (B.No: 2013/8114, 17/9/2014, § 18; benzer AİHM kararları
için bkz. De Wilde,
Ooms And Versyp/Belçika, B. No: 2832/66, 2835/66, 2899/66,
18/6/1971, § 78; Engel ve Diğerleri/Hollanda,
B. No: 5100/71, 5101/71, 5102/71, 5354/72, 5370/72, 8/6/1976, § 68).
Anayasa’nın 19. maddesinin ikinci fıkrası ve Sözleşme’nin 5. maddesinin (1)
numaralı fırkasının (a) bendi kapsamına, mahkemelerce verilmiş mahkûmiyet
hükmünün yerine getirilmesi hallerinde ortaya çıkan özgürlükten yoksun bırakma
halleri dâhil ise de anılan kurallar, mahkûmiyet kararının değil, tutmanın
hukuka uygun olmasını güvence altına almaktadır. Dolayısıyla bu güvence
kapsamında, kişi hakkında hükmedilen hapis cezasının yerindeliği veya
orantılılığı incelemeye tabi tutulamaz (B.No:
2013/8114, 17/9/2014, § 18).
34. Bir mahkûmiyet kararının infazına ilişkin olarak
Anayasa’nın 19. maddesi ve Sözleşme’nin 5. maddesi açık bir hüküm içermemektedir.
Bununla birlikte herkesin, kişi hürriyeti ve güvenliği hakkına sahip olması ve
bu hakka getirilebilecek sınırlamaların ayrıntılı olarak madde metinlerinde
belirtilmesi, “keyfi bir biçimde”
bu haktan kimsenin mahrum bırakılmamasını amaçlamaktadır. Yetkili bir mahkeme
tarafından verilen bir mahkûmiyet kararının infazının sağlanması ve ceza infaz
kurumunda tutma süresi de bu hak kapsamında değerlendirilmelidir. Ceza
mahkemelerinin kararına uygun hareket edilmesi de hakkın korunması açısından
bir zorunluluktur. Dolayısıyla hükümlülerin ceza infaz kurumunda kalacakları
sürenin mahkûmiyet kararına ve ilgili yasal mevzuata uygun olması Anayasa’nın
19. maddesinin üçüncü fıkrasının birinci cümlesi ve Sözleşme’nin 5. maddesi
birinci fıkrasının (a) bendi kapsamında güvence altına alınmıştır B.No: 2014/1711, 23/7/2014, § 32).
35. Anayasa’nın 19. maddesinin ikinci fıkrası gereğince,
kural olarak tutma hali, mahkûmiyet kararına bağlı olmalıdır. Koşullu
salıverilme kararının geri alınması nedeniyle kişinin yeniden hapsedilmesi
durumunda da infazına karar verilen ceza ile önceki mahkûmiyet arasındaki
nedensellik bağının kesilmemiş olması gerekir. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine
(AİHM) göre Sözleşme’nin 5. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (a) bendinde
geçen “mahkûmiyet kararı sonrasında” ibaresi
ile kastedilen, sadece “tutma”nın
zaman bakımından mahkûmiyet kararından sonra olması değil, aynı zamanda
mahkûmiyet nedeniyle olmasıdır (Bkz. B.No: 2013/8114,
17/9/2014, § 19; Van Droogenbroeck/Belçika,
B. No: 7906/77, 24/6/1982; Weeks/Birleşik Krallık, B. No: 9787/82,
2/3/1987, § 42; Stafford/Birleşik Krallığı, [BD], B. No: 46295/99,
§ 64; M./Almanya, B. No:
19359/04, 17/12/2009, § 88).
36. Koşullu salıverilme, cezanın çektirilmesinin
kişiselleştirilmesi, başka bir deyişle cezaevindeki tutum ve davranışlarıyla
(iyi haliyle) topluma uyum sağlayabileceği izlenimini veren hükümlünün şarta
bağlı olarak ödüllendirilmesidir. Suçlunun kendisine verilen cezadan daha kısa
bir sürede uslanması, eyleminden pişmanlık duyması ve bunu iyi davranışıyla
kanıtlaması durumunda, cezaevinde daha fazla kalması gereksiz olabilir. Bu
durumda koşullu salıverilme, infaz sistemindeki en etkili araçtır. Koşullu
salıverilmenin en önemli öğeleri, cezanın belirli bir süre çekilmiş olması,
hükümlünün bu süre içinde iyi durum göstermesi, koşullu salıverildikten sonra
gözetim altında kalması ve koşullu salıverilmenin gereklerine uyulmaması
durumunda koşullu salıverilme kararının geri alınabilmesidir (B.No: 2013/8114, 17/9/2014, § 20;
AYM, E.2001/4, K.2001/332, K.T. 18/7/2001).
37. Koşullu salıverilmeden yararlanabilmek için hükümlünün,
infaz süresinin kanunda belirlenen kısmını “iyi
halli” olarak geçirmesi gerekir. Hal ve tavırları gözlemlenen
hükümlünün, işlemiş olduğu suçtan dolayı pişmanlık duyduğunun belirlenmesinin
koşullu salıverilmede “iyi halli”
olmanın bir şartı olduğu anlaşılmaktadır. Koşullu salıverilen hükümlünün,
denetim süresinde hapis cezasını gerektiren kasıtlı bir suç işlemesi veya
kendisine yüklenen yükümlülüklere, hâkimin uyarısına rağmen, uymamakta ısrar
etmesi halinde koşullu salıverilme kararı geri alınır. Koşullu salıverilme
kararının geri alınması hâlinde hükümlünün; sonraki suçu işlediği tarihten
itibaren hak ederek tahliye tarihine kadar kalan cezasının aynen infazına karar
verilir. Koşullu salıverilme kararının geri alınmasından sonra aynı hükmün
infazı ile ilgili bir daha koşullu salıverilme kararı verilemez. Buna karşılık,
hükümlünün denetim süresini yükümlülüklere uygun ve iyi hâlli olarak geçirmesi
halinde, ceza infaz edilmiş sayılır (B.No:
2013/8114, 17/9/2014, § 25).
38. Yukarıda yapılan açıklamalar çerçevesinde başvurucu,
koşullu salıverilme kararının geri alınmasına esas olan mahkûmiyet kararının
4959 sayılı Kanun uyarınca ortadan kaldırılması üzerine, koşullu salıverilme
kararının geri alınması kararının da dayanaksız kaldığını ileri sürmüştür.
Başka bir ifade ile başvurucu, hakkında verilen 12 yıl 6 ay hapis cezasının
Malatya 1 No.lu Devlet Güvenlik Mahkemesinin kararı ile ortadan kaldırmasının
sonucu olarak koşullu salıverilme kararının geri alınması kararının dayanaksız
kaldığını ve bu sebeple koşullu salıverilme kararının kaldırılması kararının da
ortadan kaldırılması gerektiğini iddia etmiştir.
39. Başvuru konusu olaya ilişkin olarak hapis cezasını
ortadan kaldıran 4959 sayılı Kanun’un bir af yasası olup olmadığı ve af yasası
olduğunun kabulü halinde genel veya özel nitelikte bir af yasası olup
olmadığının tespit edilmesi gerekmektedir.
40. Anayasa’nın Türkiye Büyük Millet Meclisinin (TBMM) görev
ve yetkilerini düzenleyen 87. maddesi şöyledir:
“Türkiye Büyük Millet Meclisinin görev ve
yetkileri, … , Türkiye Büyük Millet Meclisi üye
tamsayısının beşte üç çoğunluğunun kararı ile genel ve özel af ilanına karar
vermek ve Anayasa’nın diğer maddelerinde öngörülen yetkileri kullanmak ve
görevleri yerine getirmektir.”
41. Anayasa’nın 87. maddesi bir af teklif veya tasarısının
kanunlaşabilmesi için özel bir karar yeter sayısı öngörmüştür. Bir kanunun, af
kanunu olup olmadığının şekli olarak değerlendirilmesinde kanunlaşma sürecinde
özel bir karar yeter sayısının aranıp aranmadığı tespit edilebilir. TBMM Genel
Kurulunun 29/7/2003 tarihli 112. Birleşiminde 4959 sayılı Kanun’un tasarısına
ait görüşme tutanaklarında açık bir şekilde tasarının af niteliğinde olduğu ve
karar yeter sayısında beşte üç çoğunluğun aranacağı belirtilmiş ve gerekli
karar yeter sayısı ile tasarı kanunlaşmıştır. Dolayısıyla 4959 sayılı Kanun’un
af niteliğinde olduğu açıktır.
42. Öte yandan bir af kanununun genel mi yoksa özel af
niteliğinde mi olduğu Türk Ceza Kanunu’nda uygulanacak maddeler ve affın
sonuçları açısından önemlidir. Affa ilişkin 765 ve 5237 sayılı Kanunların
ilgili maddelerinde (bkz. §§ 24-26) genel af halinde kamu davasının düşeceği ve
hükmolunan cezaların bütün neticeleri ile ortadan kalkacağı düzenlenmiştir.
Özel affa ilişkin ise cezanın sonlandırılması, kısaltılması veya başka seçenek
yaptırımlara çevrilmesi esas alınmıştır. Ayrıca özel af durumunda cezaya bağlı
olan ve hükümde belirtilen hak yoksunluklarının da devam edeceği
belirtilmiştir. Dolayısıyla genel af suç ve cezaya, özel af ise sadece cezaya
ilişkin muafiyet sağlamaktadır.
43. Başvurucu hakkında verilen mahkûmiyet kararına ilişkin
olarak Malatya 1 No.lu Devlet Güvenlik Mahkemesinin uyguladığı 4959 sayılı
Kanun’un 4. maddesinin (a) bendinde terör örgütü mensuplarına belirli şartları
sağlaması durumunda ceza verilmeyeceği hususu düzenlenmiştir. Başvurucunun
madde metninde belirtilen şartları taşıdığı değerlendirilerek ve kendi talebi
ile 12 yıl 6 ay hapis cezasının ortadan kaldırılmasına karar verilmiştir.
Dolayısıyla başvurucu açısından mahkûmiyet kararı değil verilen cezanın ortadan
kalkması söz konusudur. Cezayı ortadan kaldıran anılan düzenleme özel affı
düzenleyen 765 sayılı mülga Kanun’un 98. maddesi ile 5237 sayılı Kanun’un 65. maddesinin
ikinci ve üçüncü fıkrası kapsamında değerlendirilmelidir. Bu açıklamalar
çerçevesinde 4959 sayılı Kanun’un 4. maddesinin (a) bendi özel af niteliğinde
olduğu kabul edilmelidir. Yargıtay 1. Ceza Dairesi de kanun yararına bozma
talebini değerlendirirken aynı değerlendirmeyi yaparak Malatya 1 No.lu Devlet
Güvenlik Mahkemesinin 21/10/2003 tarih ve E.2003/132, K.2003/13 sayılı
kararında 4959 sayılı Kanun gereğince mahkûmiyet kararının sonuçları ile
birlikte ortadan kaldırılmasına karar verildiğini ve bu sebeple ortada suç
nedeniyle infaz edilecek bir mahkûmiyet kararı bulunmadığını belirterek suçun
değil cezanın ortadan kaldırıldığını belirtmiştir (Bkz. § 19).
44. 30/3/2011 tarih ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 'Bireysel başvuruların kabul edilebilirlik şartları ve incelenmesi'
kenar başlıklı 48. maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:
“Mahkeme, ... açıkça dayanaktan yoksun
başvuruların kabul edilemezliğine karar verebilir.”
45. 6216 sayılı Kanun'un 48. maddesinin (2) numaralı
fıkrasında açıkça dayanaktan yoksun başvuruların Mahkemece kabul edilemezliğine
karar verilebileceği belirtilmiştir. Bu bağlamda başvurucunun ihlal iddialarını
kanıtlayamadığı, temel haklara yönelik bir müdahalenin olmadığı veya
müdahalenin meşru olduğu açık olan başvurular ile karmaşık veya zorlama
şikâyetlerden ibaret başvurular açıkça dayanaktan yoksun kabul edilebilir (B.
No: 2012/1334, 17/9/2013, § 24).
46. Somut olayda, başvurucunun koşullu salıverilme kararının
geri alınmasına esas Malatya 1 No.lu Devlet Güvenlik Mahkemesinin 12 yıl 6 ay
süreli mahkûmiyet kararı ortadan kaldırılmıştır. Ancak bu karar, 4959 sayılı
Kanun’un 4. maddesinin (a) bendi uyarınca suçu veya mahkûmiyeti genel affın
sonuçları gibi tüm sonuçları ortadan kaldıran değil, metindeki “ceza verilmez” hükmü uyarınca sadece
cezayı ortadan kaldıran bir karardır. Dolayısıyla başvurucunun mahkûmiyetine
esas suçun değil cezanın kaldırılması söz konusudur. Bu nedenle ortadan
kaldırma kararına rağmen koşullu salıverilme kararının geri alınması kararının
infazına devam edilmesinin kanuna uygun olduğu kabul edilmelidir.
47. Diğer taraftan, Yargıtay 1. Ceza Dairesi infazı
tamamlanan 12 yıl 6 ay hapis cezasının özel af niteliğindeki 4959 sayılı Kanun
ile ortadan kalkması üzerine cezanın infaz edilen kısmının koşullu salıverilme
kararının geri alınması üzerine infaz edilen cezadan mahsubuna karar verilmesi
gerektiğine hükmetmiştir. Böylelikle başvurucunun infaz ettikten sonra ortadan
kaldırılan hapis cezasının hali hazırdaki infaz ettiği cezadan mahsubu
sağlanarak hak kaybının önüne geçilmiştir.
48. Açıklanan nedenlerle, başvurucunun iddialarına ilişkin
açık ve görünür bir ihlal olmadığı anlaşılmakla başvurunun “açıkça dayanaktan yoksun olması” nedeniyle
kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan
gerekçelerle başvurunun, “açıkça dayanaktan
yoksun olması” nedeniyle KABUL
EDİLEMEZ OLDUĞUNA, yargılama
giderlerinin başvurucu üzerinde bırakılmasına, 5/11/2014 tarihinde OY BİRLİĞİYLE karar verildi.