logo
Bireysel Başvuru Kararları Kullanıcı Kılavuzu English

(Musa Özkan [1.B.], B. No: 2013/8478, 18/6/2014, § …)
Kararlar Bilgi Bankasında yayınlanan karar metni
editöryal düzeltmelere tabi tutulmuş olabilir.
   


 

 

 

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

MUSA ÖZKAN BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2013/8478)

 

Karar Tarihi: 18/6/2014

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Serruh KALELİ

Üyeler

:

Zehra Ayla PERKTAŞ

 

 

Burhan ÜSTÜN

 

 

Erdal TERCAN

 

 

Zühtü ARSLAN

Raportör

:

Murat AZAKLI

Başvurucu

:

Musa ÖZKAN

Vekili

:

Av. Murat KARAN

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvurucu, 24/8/2005 tarihinde Adana 6. İş Mahkemesinde açtığı malul olduğunun tespitine ilişkin davanın makul sürede sonuçlanmadığını belirterek, adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüş ve tazminat talep etmiştir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru, 21/11/2013 tarihinde Adana 8. Asliye Hukuk Mahkemesi vasıtasıyla yapılmıştır. Dilekçe ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinde Komisyona sunulmasına engel bir eksikliğin bulunmadığı tespit edilmiştir.

3. Birinci Bölüm İkinci Komisyonunca, 31/12/2013 tarihinde, kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına, dosyanın Bölüme gönderilmesine karar verilmiştir.

I.4. Birinci Bölümün 14/1/2014 tarihli ara kararı gereğince başvurunun, kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.

5. Başvuru konusu olay ve olgular ile başvurunun bir örneği görüş için Adalet Bakanlığına gönderilmiş, Adalet Bakanlığınca 5/2/2014 tarihli yazı ile görüş sunulmayacağı bildirilmiştir.

III. OLAY VE OLGULAR

A. Olaylar

6. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar özetle şöyledir:

7. Başvurucu, 24/8/2005 tarihinde Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) aleyhine Adana 2. İş Mahkemesinde açtığı davada, Bağ-Kur sigortalısı olduğunu, ağır kalp ameliyatları geçirmesi ve ellerinin titremesi nedeniyle demircilik mesleğini ifa edemediğini belirterek malul olduğunun tespitini talep etmiştir.

8. Mahkemece, 29/5/2008 tarih ve E.2005/1438, K.2008/661 sayılı kararla; 9/2/2007 tarihli Adli Tıp Kurumu raporu gereği başvurucunun 8/10/2004 tarihi itibarıyla beden ve çalışma gücünü 2/3 oranında kaybettiğinin tespitine karar verilmiştir.

9. Davalının temyizi üzerine Yargıtay 21. Hukuk Dairesinin 15/10/2009 tarih ve E.2008/13792, K.2009/12940 sayılı ilamıyla; Bağ-Kur Genel Müdürlüğü Sağlık İşleri Daire Başkanlığının kararı ile Adli Tıp Kurumu 3. Adli Tıp İhtisas Kurulu raporu arasında çelişki olduğu, bu çelişkiyi gidermek için başvurucunun işe başlama tarihinde 2/3 oranında maluliyetinin bulunup bulunmadığı ve hangi tarihten itibaren 2/3 oranında maluliyete girdiğini tespit etmek için Adli Tıp Kurumu Genel Kurulundan rapor alınması ve sonucuna göre karar verilmesi gerektiği belirtilerek hüküm bozulmuştur.

10. Adana 6. İş Mahkemesince bozma kararına uyularak yapılan yargılama sonunda, 9/4/2013 tarih ve E.2012/261, K.2013/194 sayılı kararla; başvurucucun Adli Tıp Kurumu Genel Kurulunun raporuna göre meslekte kazanma gücünü %80 oranında kaybettiği ve 2/3 oranında maluliyetinin bulunduğu gerekçesiyle davanın kabulüne, 9/5/2005 tarihi itibarıyla başvurucunun malul olduğunun tespitine karar verilmiştir.

11. Davalının temyizi üzerine, Yargıtay 21. Hukuk Dairesinin 30/9/2013 tarih ve E.2013/10703, K.2013/17286 sayılı kararıyla hüküm onanmıştır.

12. Karar düzeltme yolu kapalı olan hüküm 30/9/2013 tarihinde kesinleşmiştir.

13. Karar, başvurucu tarafından 25/10/2013 tarihinde öğrenilmiş, gerekçeli karar 6/11/2013 tarihinde başvurucuya tebliğ edilmiştir.

B. İlgili Hukuk

14. 12/1/2011 tarih ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun “Usul ekonomisi ilkesi” kenar başlıklı 30. maddesi şöyledir:

“Hâkim, yargılamanın makul süre içinde ve düzenli bir biçimde yürütülmesini ve gereksiz gider yapılmamasını sağlamakla yükümlüdür.”

15. 6100 sayılı Kanun’un “Diğer kanunlardaki yargılama usulü ile ilgili hükümler” kenar başlıklı 447. maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:

“Diğer kanunların sözlü yahut seri yargılama usulüne atıf yaptığı hâllerde, bu Kanunun basit yargılama usulü ile ilgili hükümleri uygulanır.”

16. 30/1/1950 tarih ve 5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu’nun 1. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:

 İş Kanununa göre işçi sayılan kimselerle (o kanunun değiştirilen ikinci maddesinin Ç, D ve E fıkralarında istisna edilen işlerde çalışanlar hariç) işveren veya işveren vekilleri arasında iş akdinden veya iş Kanununa dayanan her türlü hak iddialarından doğan hukuk uyuşmazlıklarının çözülmesi ile görevli olarak lüzum görülen yerlerde iş mahkemeleri kurulur.”

17. 5521 sayılı Kanun’un 7. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:

 “İş mahkemelerinde şifahi yargılama usulü uygulanır. İlk oturumda mahkeme tarafları sulha teşvik eder. Uzlaşamadıkları ve taraflar veya vekillerinden birisi gelmediği takdirde yargılamaya devam olunarak esas hakkında hüküm verilir.”

18. 5521 sayılı Kanun’un 15. maddesi şöyledir:

 “Bu Kanunda sarahat bulunmıyan hallerde Hukuk Muhakemeleri Usulü Kanunu hükümleri uygulanır.”

19. 31/5/2006 tarih ve 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun “Malûl sayılma” kenar başlıklı 25. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:

“Sigortalının veya işverenin talebi üzerine Kurumca yetkilendirilen sağlık hizmeti sunucularının sağlık kurullarınca usûlüne uygun düzenlenecek raporlar ve dayanağı tıbbî belgelerin incelenmesi sonucu, 4 üncü maddenin birinci fıkrasının (a) ve (b) bentleri kapsamındaki sigortalılar için çalışma gücünün veya iş kazası veya meslek hastalığı sonucu meslekte kazanma gücünün en az % 60’ını, (c) bendi kapsamındaki sigortalılar için çalışma gücünün en az % 60’ını veya vazifelerini yapamayacak şekilde meslekte kazanma gücünü kaybettiği Kurum Sağlık Kurulunca tespit edilen sigortalı, malûl sayılır.”

IV. İNCELEME VE GEREKÇE

20. Mahkemenin 18/6/2014 tarihinde yapmış olduğu toplantıda, başvurucunun 21/11/2013tarih ve 2013/8478 numaralı bireysel başvurusu incelenip gereği düşünüldü:

A. Başvurucunun İddiaları

21. Başvurucu, 8/10/1984 tarihinden beri Bağ-Kur sigortalısı olarak soğuk demircilik işi yaptığını, iki defa kalp ameliyatı geçirmesi üzerine Bağ-Kur’a başvurarak malulen emekli olmak istediğini, bu talebinin reddedilmesi üzerine, 24/8/2005 tarihinde Adana 2. İş Mahkemesinde malul olduğunun tespiti davası açtığını, Mahkemece 9/4/2013 tarihinde davanın kabulüne karar verildiğini, temyiz üzerine 30/9/2013 tarihinde hükmün onandığını, yargılamanın 8 yıl sürdüğünü, bu sürenin makul olmadığını belirterek, adil yargılanma hakkı ve eşitlik ilkesinin ihlal edildiğini ileri sürmüş, ihlalin tespitini ve manevi tazminat ödenmesini talep etmiştir.

B. Değerlendirme

22. Başvuru dilekçesi ve ekleri incelendiğinde, başvurucunun, açtığı davada yapılan yargılamanın uzun sürmesinin adil yargılanma hakkı ile eşitlik ilkesini ihlal ettiğini ileri sürdüğü anlaşılmıştır. Anayasa Mahkemesi başvurucunun ihlal iddialarına ilişkin nitelendirmesi ile bağlı olmayıp hukuki nitelendirmeyi bizzat yapar. İhlal iddiaları, temelinde, yargılama sürecinin uzunluğuna yönelik olup, bu iddia da adil yargılanma hakkının ihlali iddiası kapsamında değerlendirilmiştir.

1. Kabul Edilebilirlik Yönünden

23. Başvurucunun yargılamanın uzunluğuyla ilgili şikâyeti açıkça dayanaktan yoksun olmadığı gibi, bu şikâyet için diğer kabul edilemezlik nedenlerinden herhangi biri de bulunmamaktadır. Bu nedenle, başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

2. Esas Yönünden

24. Başvurucu, maluliyetinin tespiti amacıyla açtığı tespit davasının yaklaşık 8 yıllık makul olmayan bir sürede tamamlandığını belirterek, adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

25. Anayasa’nın 148. maddesinin üçüncü fıkrası ile 30/3/2011 tarih ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 45. maddesinin (1) numaralı fıkrası hükümlerine göre, Anayasa Mahkemesine yapılan bir bireysel başvurunun esasının incelenebilmesi için, kamu gücü tarafından müdahale edildiği iddia edilen hakkın Anayasa’da güvence altına alınmış olmasının yanı sıra Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (AİHS) ve Türkiye’nin taraf olduğu ek protokollerinin kapsamına da girmesi gerekir. Bir başka ifadeyle, Anayasa ve Sözleşme’nin ortak koruma alanı dışında kalan bir hak ihlali iddiasını içeren başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi mümkün değildir (B. No: 2012/1049, 26/3/2013, § 18).

26. Anayasa’nın “Hak arama hürriyeti” kenar başlıklı 36. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:

“Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir.”

27. Anayasa’nın “Duruşmaların açık ve kararların gerekçeli olması” kenar başlıklı 141. maddesinin dördüncü fıkrası şöyledir:

“Davaların en az giderle ve mümkün olan süratle sonuçlandırılması, yargının görevidir.”

28. Sözleşme’nin “Adil yargılanma hakkı” kenar başlıklı 6. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:

“Herkes medeni hak ve yükümlülükleri ile ilgili uyuşmazlıklar ya da cezai alanda kendisine yöneltilen suçlamalar konusunda karar verecek olan, kanunla kurulmuş bağımsız ve tarafsız bir mahkeme tarafından davasının makul bir süre içinde, hakkaniyete uygun ve açık olarak görülmesini isteme hakkına sahiptir.”

29. Anayasa Mahkemesi, Anayasa’nın 36. maddesine dayanarak inceleme yaptığı birçok kararında, AİHS’in 6. maddesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) içtihadı ışığında yorum yaparak Sözleşme’nin lâfzî içeriğinde yer alan alt ilke ve hakları adil yargılanma hakkı kapsamında kabul etmektedir (AYM, E.2011/43, K.2012/10, 19/1/2012).

30. Somut başvurunun dayanağını oluşturan makul sürede yargılanma hakkı da yukarıda belirtilen ilkeler uyarınca adil yargılanma hakkının kapsamına dâhil olup, ayrıca davaların en az giderle ve mümkün olan süratle sonuçlandırılmasının yargının görevi olduğunu belirten Anayasa’nın 141. maddesinin de, Anayasa’nın bütünselliği ilkesi gereği, makul sürede yargılanma hakkının değerlendirilmesinde göz önünde bulundurulması gerekir (B. No: 2012/13, 2/7/2013, § 39).

31. Anayasa’nın 36. maddesi ve Sözleşme’nin 6. maddesi uyarınca, medeni hak ve yükümlülükler ile cezai alanda yöneltilen suçlamalara ilişkin uyuşmazlıkların makul sürede karara bağlanması gerekmektedir. Başvuru konusu olayda, malul olduğunu ileri süren başvurucunun, maluliyetinin tespiti amacıyla açtığı bir tespit davası bulunmakta olup, bu sorunun çözümüne yönelik olarak 5521 ve 6100 sayılı Kanunlarda yer verilen usul hükümlerine göre yürütülen somut yargılama faaliyetinin, medeni hak ve yükümlülükleri konu alan bir yargılama olduğunda kuşku bulunmamaktadır.

32. Makul sürede yargılanma hakkının amacı, tarafların uzun süren yargılama faaliyeti nedeniyle maruz kalacakları maddi ve manevi baskı ile sıkıntılardan korunması ile adaletin gerektiği şekilde temini ve hukuka olan inancın muhafazası olup, hukuki uyuşmazlığın çözümünde gerekli özenin gösterilmesi gereği de yargılama faaliyetinde göz ardı edilemeyeceğinden, yargılama süresinin makul olup olmadığının her bir başvuru açısından münferiden değerlendirilmesi gerekir (B.No: 2012/13, 2/7/2013, § 40).

33. Davanın koşulları ve karmaşıklığı, yargılamanın kaç dereceli olduğu, başvurucunun yargılama süresince gösterdiği tavır ve davranışlar, ilgili kamu makamlarının yargılama sürecindeki tutumu ve başvurucunun davanın hızla sonuçlandırılmasındaki menfaati ile davanın başvurucu açısından taşıdığı önem ve değer gibi hususlar bir davanın süresinin makul olup olmadığının tespitinde göz önünde bulundurulması gereken unsurlardır (B. No: 2013/772, 7/11/2013, § 57).

34. İş mahkemelerinin görevi 5521 sayılı Kanun’un 1. maddesinde düzenlenmiştir. Anılan maddede, işçiyle işveren veya işveren vekili arasında iş akdinden veya İş Kanunu’na dayanan her türlü hak iddialarından doğan hukuk uyuşmazlıklarının iş mahkemelerinde çözümleneceği hüküm altına alınmıştır.

35. Bu şekilde kanun koyucu, iş hukukunun çalışanı koruyucu niteliğini ve iş davalarının özelliklerini dikkate alarak genel mahkemelerin dışında özel bir iş yargılaması sistemi oluşturmuş ve iş davalarının, konunun uzmanı mahkemelerce mümkün olduğunca hızlı, basit ve ucuz bir biçimde sonuçlandırılmasını amaçlamıştır.

36. Adil yargılanma hakkı Devlete, uyuşmazlıkların makul süre içinde nihai olarak sonuçlandırılmasını garanti edecek bir yargı sistemi kurma ödevi yükler. Çalıştığı sırada mesleğini yerine getiremeyecek şekilde malul olan bir çalışanın, gelir bağlanması amacıyla maluliyetinin tespit edilmesi için derhal bir yargı kararı verilmesinde önemli bir kişisel yararı bulunmaktadır. Zira çalışma gücünü kısmen veya tamamen kaybeden bir bireyin hukuki durumunun ivedilikle açıklığa kavuşturulması gerekir. Çalışanın, geçim kaynağı olmaksızın hukuki durumunun uzun süre belirsiz bırakılması halinde, çalışan bu durumdan olumsuz etkilenecektir. Bu nedenle iş uyuşmazlıklarının ivedilikle çözülmesi hususunda yargı organlarının özel bir itina göstermesi gerekir.

37. 6100 sayılı Kanun’un 30. maddesinde uyuşmazlıkların makul sürede çözümlenmesi gerektiği belirtilmiş, bu amaçla 6100 sayılı Kanun’un 447. maddesiyle 5521 sayılı Kanun’un 7. maddesinde olduğu gibi daha önce yürürlüğe girmiş olan kanunlarda yer alan sözlü ve seri yargılama usulleri kaldırılmış ve bunun yerine iş hukuku uyuşmazlıklarına da uygulanmak üzere basit yargılama usulü getirilmiştir. Dolayısıyla iş kazası nedeniyle tazminat davalarında da takip edilmesi gereken yargılama usulü, 6100 sayılı Kanun’un yürürlüğe girdiği 1/10/2011 tarihinden itibaren basit yargılama usulü olmuştur.

38. Basit yargılama usulü, 6100 sayılı Kanun’un 316. maddesinde yer alan davalar ile kanunlarda açıkça belirtilen bazı davalarda uygulanan ve yazılı yargılama usulünden daha basit ve çabuk işleyen, daha kısa bir incelemeye ihtiyaç duyan ve daha kolay bir inceleme ile sonuçlandırılabilecek dava ve işler için kabul edilmiş bir yargılama usulüdür (B. No: 2013/772, 7/11/2013, § 65).

39. 6100 sayılı Kanun’un 317. maddesi ve devamı maddelerinde yer alan bu usulde davalar, mahkemeye sunulan dilekçe ile açılmakta ve davalının, dava dilekçesinin kendisine tebliğinden itibaren 2 hafta içinde cevap dilekçesini mahkemeye sunması gerekmektedir. Bu süre bir defaya mahsus olmak üzere en fazla iki hafta uzatılabilmektedir. Basit yargılama usulünde cevaba cevap ve ikinci cevap aşamaları bulunmamaktadır. Mahkemeler, 6100 sayılı Kanun’un 320. maddesine göre mümkünse tarafları duruşmaya davet etmeden dosya üzerinden karar verirler. Duruşmalı yargılamada aynı maddeye göre mahkemelerin, tahkikatı ilk duruşma hariç, kural olarak iki duruşmada tamamlaması ve duruşmalar arasındaki sürenin de bir aydan uzun olmaması gerekmektedir. Ancak istisnai hallerde ikiden fazla duruşma yapılabileceği gibi, duruşma araları da bir aydan fazla tutulabilmektedir.

40. Somut başvuruda makul süre incelemesi yapılırken, maluliyetin tespiti davasının başvurucu için taşıdığı değer ve başvurucunun kişisel yararı göz önünde bulundurularak yargılama sürecindeki gecikmelerin her biri belirlenerek gecikmeye neden olan unsurlar ve bunların gecikmedeki etkisinin tespiti ve bahsedilen makul süre kriterlerinin toplam etkisinin değerlendirilmesi gerekmektedir.

41. Medeni hak ve yükümlülüklerle ilgili uyuşmazlıklara ilişkin makul süre değerlendirmesinde, sürenin başlangıcı kural olarak, uyuşmazlığı karara bağlayacak yargılama sürecinin işletilmeye başlandığı, somut maluliyetin tespiti davasında başvurucunun mahkemeye dilekçeyle başvurarak dava sürecini başlattığı tarihtir. Sürenin bitiş tarihi ise, çoğu zaman icra aşamasını da kapsayacak şekilde uyuşmazlığın kesin olarak sona erme tarihidir (B. No: 2013/772, 7/11/2013, § 69).

42. Başvuru konusu olayda, maluliyetin tespiti amacıyla başvurucu tarafından 24/8/2005 tarihinde Adana 6. İş Mahkemesi nezdinde açılan davada, Mahkemece davanın kabulüne karar verilmiş, temyiz edilen karar Yargıtay 21. Hukuk Dairesi tarafından 30/9/2013 tarihinde onanmıştır. Bu durumda iki dereceli yargılama sisteminde davanın sekiz yılı aşkın bir süre devam ettiği anlaşılmaktadır.

43. İlk Derece Mahkemesindeki ilk karar tarihi olan 29/5/2008 tarihine kadar 2 yıl 9 ay 5 gün süren yargılama sürecinde toplam 9 duruşma yapılmıştır. Mahkemece 29/5/2008 tarihinde verilen davanın kabulüne dair kararın temyizi üzerine Yargıtay 21. Hukuk Dairesince 15/10/2009 tarihli kararla hüküm bozulmuştur. Bozma kararı sonrası 5/2/2010 tarihinde yeniden kayda alınan davada 11 duruşma yapılmış ve 9/4/2013 tarihinde davanın kabulüne karar verilmiştir. Adana 6. İş Mahkemesinde 5 yıl 11 ay 9 gün süren yargılama sürecinde toplam 20 duruşma yapılmıştır. Duruşmaların ortalama üç aylık aralıklarla gerçekleştiği görülmüştür. Dava tarihinden 9/4/2013 tarihine kadar Mahkeme, tarafların sundukları delilleri incelemiş, başvurucuya ait raporları toplamış, Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesinden, Adli Tıp Kurumu 3. İhtisas Kurulu ile Adli Tıp Kurumu Genel Kurulundan raporlar almıştır. Adli Tıp Kurumu Genel Kuruluna 18/4/2011 tarihinde, başvurucu hakkında rapor düzenlenmesi için yazılan talimata, Mahkemece yazılan tekit yazıları üzerine 6/9/2012 tarihinde cevap verildiği anlaşılmıştır.

44. Davalı Kurum tarafından temyiz edilen 29/5/2008 tarihli karar, Yargıtay 21. Hukuk Dairesince 15/10/2009 tarihinde bozulmuştur. Dava dosyasının temyiz incelemesi için 1 yıl 4 ay Yargıtayda kaldığı anlaşılmıştır. Kararın bozulması üzerine Mahkemece, 5/2/2010 tarihinde, dosya yeniden esasa kaydedilmiş ve 11 duruşma sonrasında 9/4/2013 tarihinde davanın kabulüne karar verilmiştir. Anılan kararın davalı Kurum tarafından temyizi üzerine, Yargıtay 21. Hukuk Dairesinin 30/9/2013 tarihli ilamıyla hüküm onanmıştır. İş mahkemesi kararlarının temyizi üzerine verilen kararlara karşı karar düzeltme yolu kapalı olduğu için hüküm, 30/9/2013 tarihi itibarıyla kesinleşmiştir.

45. Başvurucunun, mazeret dilekçesiyle katılmadığı duruşmanın ve yargılamanın uzun sürmesi üzerinde bir etkisinin bulunmadığı belirlenmiştir. Başvuruya konu derece mahkemesi önündeki davaya altı farklı hâkimin baktığı görülmüştür. Hâkimlerin görevlerinin sık aralıklarla değiştirilmesi nedeniyle farklı hâkimlerin aynı dosyayı tekrar incelemek zorunda kalmalarının, yargılama sürecini uzattığı göz önünde tutulmalıdır.

46. Başvurunun değerlendirilmesi neticesinde, başvuruya konu maluliyetin tespiti davası; hukuki meselenin çözümündeki güçlük, maddi olayların karmaşıklığı, delillerin toplanmasında karşılaşılan engeller, taraf sayısı gibi kriterler dikkate alındığında karmaşık olmaktan uzaktır. Başvurucunun tutum ve davranışlarıyla ve usuli haklarını kullanırken özensiz davranmasıyla yargılamanın uzamasına önemli ölçüde sebep olduğu da söylenemez.

47. Başvurunun konusu olan maluliyetin tespiti davasında yargılama sürecindeki gecikmeler ayrı ayrı değerlendirildiğinde ve maluliyetin tespiti davasının niteliği, başvurucu açısından taşıdığı değer ve başvurucunun davadaki menfaati dikkate alındığında, sekiz yılı aşkın yargılama süresinin makul olmadığı anlaşılmaktadır.

48. Belirtilen nedenlerle, başvurucunun Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.

3. 6216 Sayılı Kanun’un 50. Maddesi Yönünden

49. Başvurucu, uzun süren yargılama nedeniyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiğinin tespitini ve 20.000,00 TL manevi tazminat ödenmesini talep etmiştir.

50. 6216 sayılı Kanun’un “Kararlar” kenar başlıklı 50. maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:

“Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir.”

51. Başvurucu tarafından açılan maluliyetin tespiti davası, makul olmayan bir süre olan sekiz yılı aşkın süre sonra sonuçlanmıştır. Dolayısıyla uyuşmazlığın niteliği ve başvurucunun kişisel yararı göz önünde bulundurulduğunda başvurucuya yalnızca ihlal tespitiyle giderilemeyecek olan manevi zararı karşılığında takdiren7.650,00 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesi gerekir.

52. Başvurucu tarafından yapılan ve dosyadaki belgeler uyarınca tespit edilen 198,35 TL harç ve 1.500,00 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 1.698,35 TL yargılama giderinin başvurucuya ödenmesine karar verilmesi gerekir.

V. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Başvurunun;

1. Makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği yönündeki iddiasının KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

2. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede yargılanma hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,

B. Başvurucuya 7.650,00 TL manevi TAZMİNAT ÖDENMESİNE, başvurucunun tazminata ilişkin diğer taleplerinin REDDİNE,

C. Başvurucu tarafından yapılan 198,35 TL harç ve 1.500,00 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 1.698,35 TL yargılama giderinin BAŞVURUCUYA ÖDENMESİNE,

D. Ödemelerin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına; ödemede gecikme olması halinde, bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal faiz uygulanmasına,

18/6/2014 tarihinde OY BİRLİĞİYLE karar verildi.

I. KARAR KİMLİK BİLGİLERİ

Kararı Veren Birim Birinci Bölüm
Karar Türü (Başvuru Sonucu) Esas (İhlal)
Künye
(Musa Özkan [1.B.], B. No: 2013/8478, 18/6/2014, § …)
   
Başvuru Adı MUSA ÖZKAN
Başvuru No 2013/8478
Başvuru Tarihi 21/11/2013
Karar Tarihi 18/6/2014

II. BAŞVURU KONUSU


Başvurucu, 24/8/2005 tarihinde Adana 6. İş Mahkemesinde açtığı malul olduğunun tespitine ilişkin davanın makul sürede sonuçlanmadığını belirterek, adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüş ve tazminat talep etmiştir.

III. İNCELEME SONUÇLARI


Hak Müdahale İddiası Sonuç Giderim
Adil yargılanma hakkı (Medeni Hak ve Yükümlülükler) Makul sürede yargılanma hakkı (hukuk) İhlal Manevi tazminat

IV. İLGİLİ HUKUK



Mevzuat Türü Mevzuat Tarihi/Numarası - İsmi Madde Numarası
Kanun 6100 Hukuk Muhakemeleri Kanunu 447
30
5521 İş Mahkemeleri Kanunu 1
7
15
  • pdf
  • word
  • whatsapp
  • yazdir
T.C. Anayasa Mahkemesi