TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
AHMET YURDUSEVEN BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2013/8571)
|
|
Karar Tarihi: 18/11/2015
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Burhan
ÜSTÜN
|
Üyeler
|
:
|
Serruh KALELİ
|
|
|
Nuri
NECİPOĞLU
|
|
|
Hasan
Tahsin GÖKCAN
|
|
|
Rıdvan
GÜLEÇ
|
Raportör
|
:
|
Bahadır
YALÇINÖZ
|
Başvurucu
|
:
|
Ahmet
YURDUSEVEN
|
Vekili
|
:
|
Av.
Cavit ÇALIŞ
|
I.
BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, vazife malullüğü
aylığı bağlanmaması işleminin iptali istemiyle açılan davanın Askeri Yüksek
İdare Mahkemesi (AYİM) tarafından reddedilmesi nedeniyle Anayasa’nın 2.
maddesinde düzenlenen hukuk devleti ilkesinin 36. maddesinde düzenlenen adil
yargılanma hakkının sosyal güvenlikle ilgili 61. maddesinin ihlal edildiği
iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU
SÜRECİ
2. Başvuru, 26/11/2013
tarihinde Anayasa Mahkemesine doğrudan yapılmıştır. Dilekçe ve eklerinin idari
yönden yapılan ön incelemesi neticesinde başvurunun Komisyona sunulmasına engel
teşkil edecek bir eksikliğinin bulunmadığı tespit edilmiştir.
3. Birinci Bölüm İkinci Komisyonunca
30/6/2014 tarihinde, başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
4. Bölüm Başkanı tarafından
2/10/2014 tarihinde, başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin
birlikte yapılmasına ve başvuru belgelerinin bir örneğinin görüş için Adalet
Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmesine karar verilmiştir.
5. Başvuru konusu olay ve
olgular Bakanlığa bildirilmiş, Bakanlık 27/10/2014 tarihli beyanı ile görüş
vermeyeceğini bildirmiştir.
III. OLAY
VE OLGULAR
A. Olaylar
6. Başvuru formu ve
eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili olaylar özetle şöyledir:
7. Türk Silahlı
Kuvvetlerinde (TSK) 1995 yılında uzman erbaş statüsüyle göreve başlayan
başvurucu, 14/4/2004 tarihinde askerî aracın kaza yapması sonucunda sol
kulağından yaralandığını ve 5/1/2009 tarihinde ise görev sırasında bir askerî
aracın kendisine çarpmasıyla beton zemine düştüğünü, sağ ayağında kırık meydana
geldiğini ifade etmiştir.
8. Başvurucu, bu
yaralanmalara bağlı olarak gelişen rahatsızlıklar sonucunda 3/11/2011 tarihli
sağlık kurulu raporuyla TSK’da görev yapamayacağına karar verildiğini,
maluliyetine yol açan rahatsızlıkların görev sırasında ve görev sebebiyle
meydana gelmesinden dolayı vazife malullüğü hükümlerinden yararlandırılması
için 24/4/2012 tarihinde Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığına (SGK) başvurduğunu
ancak 27/4/2012 tarihli işlemle başvurusunun reddedildiğini belirtmiştir.
9. Başvurucu 17/5/2012
tarihinde malulen emekli edilerek 15/6/2012 tarihinden itibaren kendisine (adi)
malullük aylığı bağlanmıştır.
10. Başvurucunun vazife
malullüğü aylığı bağlanmaması işleminin iptali istemiyle SGK’ya
karşı açtığı davada, AYİM Üçüncü Dairesi duruşmalı yaptığı yargılama sonucunda
7/3/2013 tarihli ve E.2012/1927, K.2013/328 sayılı kararıyla davanın reddine
karar vermiş ve Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca 2.640 TL maktu
avukatlık ücretinin başvurucudan alınarak davalı idareye verilmesine karar
vermiştir. Karar gerekçesi şöyledir:
“Yukarıdaki pozitif norm dikkate alındığında bir kimseye
vazife malulü olarak aylık bağlanabilmesinin iki koşulu bulunmakla bunlardan
biri hadisenin görev esnasında olması, diğeri de görevin neden ve etkisi ile
vuku bulmuş olmasıdır. Davacı 24.10.1995 tarihinde uzman erbaş olarak göreve
başlamış, bu görevi en son 17.05.2012 tarihine kadar devam etmiş olup kendisine
hakkındaki rapora nazaran T.C. Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığınca 26.531,41
TL. emekli ikramiyesi ödenmiş 15.06.2012 tarihinden itibaren 4'üncü derece 1’inci
kademe karşılığı olarak 1.042,37 TL. (adi) maluliyet emekli aylığı
bağlanmıştır. Davacı taraf, meydana gelen maluliyetin 2004 ve 2009 yılında olan
kazalardan kaynaklandığını belirterek kendilerine "vazife malulü"
aylığı bağlanması iddiasıyla bu davayı açmışlardır.
Davacı 2004 ve 2009 yıllarında iki adet kaza geçirmiş olup,
2009 yılındaki kazada görev esnasında forklift aracı
ayağının üstünden geçmiştir. Bilindiği üzere TSK Sağlık Yeteneği Yönetmeliği
hükümlerine göre davacının sınıf ve statüsündeki bir uzman erbaş hakkında,
elverişsiz kararı verilebilmesi için TSK Sağlık Yeteneği hükümlerine göre B
kodunun verilmesi gerekmektedir. Davacı hakkında en son GATA tarafından verilen
ve emeklilik işlemine dayanak teşkil eden 03.11.2011 gün ve 9260 numaralı sağlık
kurulu raporunda "29/A/1, 30/A/2, 19/B/1 yapamaz özür oranı % 19" denmiştir. Davacı hakkında "elverişsiz"
raporunun verilmesine neden teşkil eden rahatsızlık 2009 yılındaki ayak kırığı
olmayıp, "B" kodu ile tanımlanan “Sensoninöral
işitme kaybı, bilateral" şeklindeki
rahatsızlıktır. Bu maluliyetin de 2004 yılındaki kazadan kaynaklandığı
belirtilmektedir.
Davacı 14.04.2004 tarihinde araç komutanı olarak görevli
iken Sincan'da bulunduğu askeri araca 06RSK47 plaka numaralı sivil araç çarpmış
ve davacı ile sürücü hafif yaralanmıştır. Davacı hakkında müteakiben ayaktan
tedavi uygulanmış, ilk sevk notunda olay "hasta sert zemine düşmüş"
şeklinde izah edilmiş, ilk grafiler normal bulunmuş
ve ortopediye sevk edilmiştir. Daha sonra sol omzundaki bulgu nedeniyle grafi ve MR çekilmiş ve 5 gün istirahat 3 hafta ağır spor
yapmaması önerilmiştir. Hasta bu tedavi sürecinde 27.04.2004 tarihinde
Etimesgut Asker Hastanesinde KBB ve Beyin Cerrahi uzmanı tarafından muayene
edilmiş, KBB tarafından beyin cerrahiye sevk edilmiş burada da vertigo şüphesi ile "Beyin BT" istenmiş, sonuç
normal bulunmuş, aynı gün "radyodiagnostik
servisinde "bilateral temporal
kemik BT incelemesinde" aynen "Sağda dış kulak kanalı ve kulak zarı
normaldir. Orta kulak kavitesi havalılığı ve kemikçik
zincir normaldir. İç kulak yapıları ve internal
akustik kanal normaldir. Fasial sinir seyri ve juguler bulbus yerleşimi
normaldir. Mastoid hücre havalılıkları açıktır. Solda
dış kulak kanalı ve kulak zarı normaldir. Orta kulak kavitesi
havalılığı ve kemikçik zincir normaldir. İç kulak yapıları ve internât akustik kanal normaldir. Fasial
sinir seyri normal olup juguler bulbus
hafif yüksek yerleşimlidir' Mastois hücre
havalılıkları açıktır." şeklinde rapor verilmiştir. Görüldüğü üzere hasta
bu tarihte her türlü tetkiki yaptırmış ve kulağında da kayda değer bir
rahatsızlık tespit edilmemiştir. Öte yandan kazadan sonra yukarıdaki tıbbi
tetkik ve görüşlerin dışında Etimesgut Asker Hastanesi Baştabipliğinin
17.09.2004, 25.08.2006 tarihli sağlık kurulu raporlarında davacının
"sağlam" olup uzman çavuşluk görevine devam edeceği belirtilmiştir.
Tüm bu sayılan nedenlerle davacının "TSK'nde görev yapamaz" raporuna
neden olan rahatsızlığının görev esnasında ve görevden kaynaklanmadığı sonucuna
varılarak davanın reddine karar verilmiştir.”
11. Başvurucunun bu karar
üzerine yaptığı karar düzeltme talebi de aynı Dairenin 3/10/2013 tarihli ve
E.2013/1250, K.2013/1185 sayılı kararı ile reddedilmiş ve karar 31/10/2013
tarihinde başvurucuya tebliğ edilmiştir.
12. Başvurucu 26/11/2013
tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
B. İlgili
Hukuk
13. 8/6/1949 tarihli ve 5434
sayılı mülga Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanunu’nun mülga 44. maddesinin
birinci fıkrası şöyledir:
"Her ne sebep ve suretle olursa olsun vücutlarında
hasıl olan arızalar veya düçar oldukları tedavisi imkansız hastalıklar yüzünden vazifelerini yapamıyacak duruma giren iştirakçilere (Malül)
denir ve haklarında bu kanunun malüllüğe ait
hükümleri uygulanır."
14. 5434 sayılı mülga
Kanun’un 45. maddesi şöyledir:
"44 üncü maddede yazılı malüllük;
a) İştirakçilerin vazifelerini yaptıkları sırada
vazifelerinden doğmuş olursa;
b) Vazifeleri dışında kurumların verdiği her
hangi bir kuruma ait başka işleri yaparken, bu işlerden doğmuş olursa;
c) Kurumların menfaatini korumak maksadiyle
bir iş yaparken o işten doğmuş olursa (Maksadın ilgili kurumlarca kabul
edilmesi şartiyle);
ç) Fabrika, atelye ve
benzeri işyerlerinde, işe başlamadan evvel iş sırasında veya işi bitirdikten
sonra, o işyerinde husule gelen ve yine o işyerinin mahiyetinden veya çalışma
konusundan ileri gelen kazadan doğmuş olursa;
Buna (Vazife malüllüğü) ve bunlara
uğrıyanlara da (Vazife malülü)
denir."
15. 2013 yılı Avukatlık
Asgari Ücret Tarifesi’nin ikinci kısım ikinci
bölümünde, AYİM’in ilk derece olarak baktığı ve
duruşmalı görülen davalarda avukatlık ücretinin 2.640 TL olduğu kural altına
alınmıştır.
IV.
İNCELEME VE GEREKÇE
16. Mahkemenin 18/11/2015
tarihinde yapmış olduğu toplantıda, başvurucunun 31/10/2013 tarihli ve
2013/8571 numaralı bireysel başvurusu incelenip gereği düşünüldü:
A.
Başvurucunun İddiaları
17. Başvurucu, 2004 ve 2009
yıllarında geçirdiği iki iş kazası dışında işitme ile ilgili bir şikâyetinin
bulunmadığını, kulaklarından tedavi olmadığını, işitme kaybının ilk kazadan
sonra başlayıp ikinci kazada beton zemine çarpması nedeniyle zaman içinde
arttığını, işitme kaybının bu iki kaza ile bir ilgisinin olup olmadığının tıbbi
bilirkişi raporuyla tespiti gerekmekteyken AYİM tarafından bilirkişi incelemesi
yaptırılmadan eksik inceleme sonucunda hüküm verilmesinin ve aleyhine avukatlık
ücretine karar verilmesinin ölçüsüz olduğunu belirterek Anayasa'nın 2.
maddesinde düzenlenen hukuk devleti ilkesinin, 36. maddesinde düzenlenen adil
yargılanma hakkının, 61. maddesinde düzenlenen ve maluller lehine devlete
yükümlülükler getiren sosyal güvenlikle ilgili hükmün ihlal edildiğini ileri
sürmüş; yeniden yargılama yapılmasına, 153.108 TL maddi ve 20.000 TL manevi
tazminat ödenmesine karar verilmesini talep etmiştir.
B.
Değerlendirme
18. Anayasa Mahkemesi,
olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp
olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, §
16). Bu kapsamda başvurucunun iddialarının, yargılamanın sonucu itibarıyla adil
olmadığı ve avukatlık ücreti nedeniyle mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiği
başlıkları altında incelenmesi uygun görülmüştür.
1. Yargılamanın Sonucu İtibarıyla Adil
Olmadığı İddiası
19. Başvurucu, açtığı
davanın reddedilmesinin adil yargılanma hakkını ihlal ettiğini ileri sürmüştür.
20. Anayasa’nın 148.
maddesinin dördüncü fıkrası şöyledir:
“Bireysel başvuruda, kanun yolunda gözetilmesi gereken
hususlarda inceleme yapılamaz.”
21. 30/3/2011 tarihli ve
6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında
Kanun’un 48. maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:
“Mahkeme, … açıkça dayanaktan yoksun başvuruların kabul
edilemezliğine karar verebilir.”
22. 6216 sayılı Kanun’un 49.
maddesinin (6) numaralı fıkrası şöyledir:
“Bölümlerin, bir mahkeme kararına karşı yapılan bireysel
başvurulara ilişkin incelemeleri, bir temel hakkın ihlal edilip edilmediği ve
bu ihlalin nasıl ortadan kaldırılacağının belirlenmesi ile sınırlıdır.
Bölümlerce kanun yolunda gözetilmesi gereken hususlarda inceleme yapılamaz.”
23. 6216 sayılı Kanun’un 48.
maddesinin (2) numaralı fıkrasında açıkça dayanaktan yoksun başvuruların
Mahkemece kabul edilemezliğine karar verilebileceği belirtilmiştir. Anayasa’nın
148. maddesinin dördüncü fıkrasında ise açıkça dayanaktan yoksun başvurular
kapsamında değerlendirilen kanun yolunda gözetilmesi gereken hususlara ilişkin
şikâyetlerin bireysel başvuruda incelenemeyeceği kurala bağlanmıştır.
24. Anayasa’nın 36.
maddesinin birinci fıkrasında herkesin meşru vasıta ve yollardan faydalanmak
suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile
adil yargılanma hakkına sahip olduğu belirtilmiştir. Maddede geçen “adil yargılanma hakkının” kapsamı
Anayasa’da açık bir şekilde düzenlenmediğinden bu hakkın kapsam ve içeriğinin,
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (Sözleşme)“Adil
yargılanma hakkı” kenar başlıklı 6. maddesi çerçevesinde
belirlenmesi gerekir (Onurhan Solmaz, B. No: 2012/1049, 26/3/2013, §
22).
25. Anılan kurallar uyarınca
ilke olarak derece mahkemeleri önünde dava konusu yapılmış maddi olay ve
olguların kanıtlanması, delillerin değerlendirilmesi, hukuk kurallarının
yorumlanması ve uygulanması ile derece mahkemelerince uyuşmazlıkla ilgili
varılan sonucun esas yönünden adil olup olmaması bireysel başvuru incelemesine
konu olamaz. Bunun tek istisnası, derece mahkemelerinin tespit ve sonuçlarının
adaleti ve sağduyuyu hiçe sayan tarzda bariz takdir hatası veya açık keyfîlik içermesi ve bu durumun kendiliğinden bireysel
başvuru kapsamındaki hak ve özgürlükleri ihlal etmiş olmasıdır. Bu çerçevede
kanun yolu şikâyeti niteliğindeki başvurular, bariz takdir hatası veya açık keyfîlik bulunmadıkça Anayasa Mahkemesince incelenemez (Necati Gündüz ve Recep Gündüz, B. No:
2012/1027, 12/2/2013, § 26).
26. Adil yargılanma hakkı,
bireylere dava sonucunda verilen kararın değil; yargılama sürecinin ve usulünün
adil olup olmadığını denetletme imkânı verir. Bu nedenle bireysel başvuruda
adil yargılanmaya ilişkin şikâyetlerin incelenebilmesi için başvurucunun
yargılama sürecinde haklarına saygı gösterilmediğine, bu çerçevede yargılama
sürecinde karşı tarafın sunduğu deliller ve görüşler hakkında bilgi sahibi
olamadığı veya bunlara etkili bir şekilde itiraz etme fırsatı bulamadığına,
kendi delillerini ve iddialarını sunamadığı ya da uyuşmazlığın çözüme
kavuşturulmasıyla ilgili iddialarının derece mahkemesi tarafından
dinlenmediğine, kararın gerekçesiz olduğu gibi mahkeme kararının oluşumuna
sebep olan unsurlardan değerlendirmeye alınmamış eksiklik, ihmal ya da açık keyfîliğe ilişkin bir bilgi ya da belge sunmuş olması
gerekir (Nadi Karakoç, B. No:
2013/2767, 2/10/2013, § 22).
27. Başvurucu, 2004 ve 2009
yıllarında geçirdiği iki iş kazası dışında işitme ile ilgili bir şikâyetinin
bulunmadığını, kulaklarından tedavi olmadığını, işitme kaybının ilk kazadan
sonra başlayıp ikinci kazada beton zemine çarpması nedeniyle zaman içinde
arttığını, işitme kaybının bu iki kaza ile bir ilgisi olup olmadığının tıbbi
bilirkişi raporuyla tespitinin yapılması gerektiğini ileri sürmüştür.
28. AYİM Üçüncü Dairesi ise
5434 sayılı Kanun’un 44. ve 45. maddelerinin birlikte değerlendirilmesi
neticesinde bir kimseye vazife malullüğü aylığı bağlanabilmesi için hadisenin
görev sırasında ve görevin neden ve etkisiyle oluştuğunun kanıtlanmış olması,
davacının sınıf ve statüsündeki bir uzman erbaşın elverişsiz sayılabilmesi için
de ayrıca TSK Sağlık Yeteneği Yönetmeliği hükümlerine göre (B) kodunda
değerlendirilmesi gerektiği, Gülhane Askeri Tıp Akademisinin 3/11/2011 tarihli
sağlık kurulu raporunda davacı için “29/A/1,
30/A/2 ve 19/B/1 TSK'da Görev Yapamaz, Özür Oranı % 19” denildiği,
davacı hakkında ''elverişsiz'' raporunun verilmesine neden olan rahatsızlığın
2009 yılındaki ayak kırığı olmayıp (B) kodu ile tanımlanan sensorinöral işitme kaybı, bilateral
şeklindeki rahatsızlık olduğu, bu maluliyetin 2004 yılındaki kazadan
kaynaklandığı belirtilmekle birlikte araç komutanı olarak içinde görevli
bulunduğu askerî araca, sivil bir aracın çarpması sonucu davacının 14/4/2004
tarihli kazada hafif yaralandığı, ayakta tedavi gördüğü, 27/4/2004 tarihindeki
muayene sonucu yapılan tetkikte dış ve iç kulak bulgularının normal olduğu,
Etimesgut Asker Hastanesi Baştabipliğinin 17/9/2004 ve 25/8/2006 tarihli sağlık
kurulu raporlarında da sağlam görülüp uzman çavuşluk görevine devam
edebileceğinin belirtildiği, bu durumda başvurucunun “TSK'da Görev Yapamaz” raporuna neden olan rahatsızlığının
görev esnasında ve görevden kaynaklanmadığının anlaşıldığı gerekçesiyle davanın
reddine karar vermiştir.
29. Mahkemenin gerekçesi ve
başvurucunun iddiaları incelendiğinde iddiaların özünün Derece Mahkemesi
tarafından delillerin değerlendirilmesinde ve yorumlanmasında isabet olmadığına
ve esas itibarıyla yargılamanın sonucuna ilişkin olduğu görülmektedir.
30. Başvurucu, yargılama
sürecinde karşı tarafın sunduğu deliller ve görüşler hakkında bilgi sahibi
olamadığına, kendi delilleriyle iddialarını sunma olanağı ve karşı tarafça
sunulan delillere ve iddialara etkili bir şekilde itiraz etme fırsatı
bulamadığına ya da uyuşmazlığın çözüme kavuşturulmasıyla ilgili iddialarının
Derece Mahkemesi tarafından dinlenmediğine veya kararın gerekçesiz olduğuna
ilişkin bir bilgi ya da kanıt sunmadığı gibi Mahkemenin kararında bariz takdir
hatası ve açık keyfîlik oluşturan herhangi bir durum
da tespit edilmemiştir.
31. Açıklanan nedenlerle
başvurucu tarafından ileri sürülen iddiaların kanun yolu şikâyeti niteliğinde
olduğu, Derece Mahkemesi kararının bariz takdir hatası veya açık keyfîlik de içermediği anlaşıldığından başvurunun bu kısmının
diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle
kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Aleyhe
Hükmedilen Avukatlık Ücreti Nedeniyle Mahkemeye Erişim Hakkının İhlal Edildiği
İddiası
32. Başvurucu, idare lehine
maktu vekâlet ücretine hükmedilmesi nedeniyle adil yargılanma hakkının ihlal
edildiğini ileri sürmüştür (bkz. § 17).
33. Aynı kapsamdaki bireysel
başvurular Anayasa Mahkemesince incelenmiş ve başvuruya konu maktu vekâlet ücretinin
mahkemeye erişim hakkına müdahale oluşturduğu, bu müdahalenin meşru olduğu
tespit edilerek her somut başvurunun özel koşulları çerçevesinde müdahalenin
orantılılığı değerlendirilmiş; orantılı görülen müdahaleleri konu alan
başvuruların, açıkça dayanaktan yoksun olduğuna karar verilmiştir (Ş.Ç., B. No: 2012/1061, 21/11/2013, §§
28-33; Serkan Acar, B. No:
2013/1613, 2/10/2013, §§ 38, 39).
34. Somut olayda, hükmedilen
vekâlet ücretinin dava açmayı imkânsız kılacak veya aşırı derecede
zorlaştıracak ağır bir ekonomik yük getirdiğine dair somut herhangi bir bulgu
tespit edilememiş olması itibarıyla somut başvuru açısından farklı karar
verilmesini gerektiren bir yön bulunmadığından başvurunun bu kısmının diğer
kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle
kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan
gerekçelerle;
A.
Başvurunun açıkça dayanaktan yoksun olması
nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B.
Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde bırakılmasına
18/11/2015
tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.