TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
EMİNE EREN VE DİĞERLERİ BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2013/8765)
|
|
Karar Tarihi: 27/12/2017
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Engin
YILDIRIM
|
Üyeler
|
:
|
Serdar
ÖZGÜLDÜR
|
|
|
Osman Alifeyyaz PAKSÜT
|
|
|
Recep
KÖMÜRCÜ
|
|
|
M. Emin KUZ
|
Raportör Yrd.
|
:
|
Tuğba YILDIZ
|
Başvurucular
|
:
|
1. Emine
EREN
|
|
|
2. Basri
EREN
|
|
|
3. Bahri
EREN
|
|
|
4. Abdurrezak EREN
|
|
|
5. Süleyman
EREN
|
|
|
6. Meryem
EREN
|
|
|
7. Heyhet MÜJDE
|
|
|
8. Tecrübe
EREN
|
|
|
9. Leyla
MUBAH
|
|
|
10. Hişriye BİLGİÇ
|
|
|
11. Gülistan
YALMAN
|
|
|
12. Munasip EREN
|
|
|
13. Ayşe
EREN
|
|
|
14. Süheyle MUBAH
|
|
|
15. Berivan
IŞIK
|
|
|
16. Faniye
EREN
|
|
|
17. Suzan
EREN
|
|
|
18. Nezir
EREN
|
|
|
19. Sinan
EREN
|
|
|
20. Suphi
EREN
|
Vekili
|
:
|
Av. Kadri
AKGÜN
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru 17/7/2004 tarihli ve 5233 sayılı Terör ve Terörle
Mücadeleden Doğan Zararların Karşılanması Hakkında Kanun kapsamında yapılan
maddi tazminat başvurusunun kabul edilmemesi üzerine açılan davanın
reddedilmesi nedeniyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddiasına
ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvurular 3/12/2013 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formları ve eklerinin idari yönden yapılan
ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. İkinci Bölüm Birinci Komisyonunca başvuruların kabul
edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve
esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Anayasa Mahkemesi tarafından 2013/8766 başvuru numaralı
dosyanın konu yönünden hukuki irtibat nedeniyle 2013/8765 başvuru numaralı
dosya ile birleştirilmesine, incelemenin 2013/8765 başvuru numaralı dosya
üzerinden yürütülmesine karar verilmiştir.
7. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık tarafından Anayasa Mahkemesinin önceki
kararlarına ve bu kapsamda sunulan görüşlerine atfen başvuru hakkında görüş
sunulmayacağı bildirilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
8. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar
özetle şöyledir:
9. Başvurucular; murisleri Z.E. ve S.E.nin
terör örgütü mensupları tarafından 8/8/1993 tarihinde Şırnak'ın İdil ilçesi
Yörük köyüne yapılan baskında öldürüldüğünü, bu özel durumundan kaynaklı güvenlik
kaygısı nedeniyle köylerini terk etmek zorunda kaldıklarını iddia etmişlerdir.
10. Başvurucular 5233 sayılı Kanun kapsamına giren zararlarının
karşılanması talebiyle Şırnak Valiliği Zarar Tespit Komisyonuna (Komisyon)
başvurmuşlardır.
11. Komisyon 5/2/2007 tarihli kararlarında S.E.nin
mirasçılarına ölüm nedeniyle 16.444,75 TL, Z.E.nin
mirasçılarına 14.903,10 TLtazminat ödenmesine karar
vermiştir.
12. Başvurucular ayrıca mal varlığı zararları için Komisyana başvurmuş ve Komisyon tarafından 18/2/2011
tarihli kararlar ile jandarma tutanaklarına göre köy boşaltılmadığından
taleplerin reddine karar verilmiştir.
13. Başvurucular tarafından belirtilen ret işlemleri aleyhine
Mardin İdare Mahkemesinde dava açılmıştır.
14. Mardin İdare Mahkemesinin 28/12/2011 tarihli kararları ile
davaların reddine hükmedilmiştir. Kararların gerekçesinde Yörük köyünün
güvenlik gerekçesiyle boşaltılan köylerden olmadığı vurgulanmış ve köyde
sürekli olarak yaşayan bir nüfusun bulunduğuna işaret edilmiştir. Köyde olağan
yaşamın devam ettiğinin altını çizen Mahkeme, başvurucuların mal varlıklarına
erişmesine engel teşkil eden bir durumun mevcut olmadığını belirtmiştir.
Mahkeme, sonuç olarak başvurucuların tazmini gerektiren bir zararlarının
bulunmadığı kanaatini açıklamıştır.
15. Başvurucuların temyizi üzerine Danıştay Onbeşinci
Dairesinin 6/11/2012 tarihli kararları ile Mahkeme kararlarının usul ve hukuka
uygun olduğu, dilekçede ileri sürülen temyiz nedenlerinin kararların
bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmediği belirtilerek hükmün onanmasına
karar verilmiştir.
16. Başvurucuların karar düzeltme talebi, aynı Dairenin
10/9/2013 tarihli kararları ile reddedilmiştir. Karar düzeltme kararı,
başvuruculara 4/11/2013 tarihinde tebliğ edilmiştir.
17. Başvurucular 3/12/2013 tarihinde bireysel başvuruda
bulunmuşlardır.
IV. İLGİLİ HUKUK
18. 5233 sayılı Kanun’un 1., 2., 4., 6., 8., geçici 1., geçici
3., geçici 4. maddeleri, 24/6/2013 tarihli ve 2013/5034 sayılı Bakanlar Kurulu
kararı eki kararın 1. maddesi, Danıştay Onuncu Dairesinin 30/12/2008 tarihli ve
E.2008/4141, K.2008/9584 sayılı kararı, Danıştay Onuncu Dairesinin 31/12/2008
tarihli ve E.2008/5548, K.2008/9733 sayılı kararı, Danıştay Onuncu Dairesinin
20/2/2009 tarihli ve E.2008/6679, K.2009/1227 sayılı kararı (Celal Demir, B. No: 2013/3309, 6/2/2014,
§§ 15-28).
19. 5233 sayılı Kanun’un 7. maddesi şöyledir:
Bu Kanun hükümlerine göre sulh yoluyla
karşılanabilecek zararlar şunlardır:
a) Hayvanlara, ağaçlara, ürünlere ve diğer taşınır ve taşınmazlara
verilen her türlü zararlar.
b) Yaralanma, engelli hâle gelme ve ölüm hâllerinde uğranılan zararlar
ile tedavi ve cenaze giderleri.
c) Terörle mücadele kapsamında yürütülen faaliyetler nedeniyle
kişilerin mal varlıklarına ulaşamamalarından kaynaklanan maddî zararlar.
20. 5233 sayılı Kanun’un 25/4/2013 tarihli ve 6462 sayılı
Kanun’un 1. maddesiyle değişik 9. maddesinin birinci ve üçüncü fıkraları
şöyledir:
“Yaralanma, engelli hâle gelme ve ölüm
hâllerinde (7000) gösterge rakamının memur aylık katsayısı ile çarpımı
sonucunda bulunan miktarın;
a) Yaralananlara altı katı tutarını geçmemek
üzere yaralanma derecesine göre,
b) Çalışma gücü kaybı, yetkili sağlık
kuruluşları tarafından üçüncü derece olarak tespit edilenlere dört katından yirmidört katı tutarına kadar,
c) Çalışma gücü kaybı, yetkili sağlık
kuruluşları tarafından ikinci derece olarak tespit edilenlere yirmibeş katından kırksekiz katı
tutarına kadar,
d) Çalışma gücü kaybı, yetkili sağlık
kuruluşları tarafından birinci derece olarak tespit edilenlere kırkdokuz katından yetmişiki katı
tutarına kadar,
e) Ölenlerin mirasçılarına elli katı
tutarında,
Nakdî ödeme yapılır.
…
Birinci fıkranın (e) bendine göre belirlenen
nakdî ödemenin mirasçılara intikalinde 4721 sayılı Türk Medenî Kanununun mirasa
ilişkin hükümleri uygulanır.”
V. İNCELEME VE GEREKÇE
21. Mahkemenin 27/12/2017 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucu Heyhet Müjde Yönünden
22. Anayasa
Mahkemesi İçtüzüğü'nün (İçtüzük) 80. maddesinin (1)
numaralı fıkrasının (ç) bendine göre başvurunun incelenmesinin sürdürülmesini
haklı kılan bir sebebin olmadığı kanaatine varılması hâlinde başvurunun
düşmesine karar verilebilir. Bununla birlikte İçtüzük'ün
80. maddesinin (2) numaralı fıkrası gereği Anayasa'nın uygulanması ve
yorumlanması veya temel hakların kapsamının ve sınırlarının belirlenmesi ya da
insan haklarına saygının gerekli kıldığı hâllerde başvurunun incelenmesine
devam edilebileceği öngörülmüştür.
23. Başvuru tarihinden sonra ölen başvurucuların mirasçılarının
makul bir süre içinde başvuruyu devam ettirme yönündeki iradelerini Anayasa
Mahkemesine bildirmemeleri hâlinde anılan İçtüzük hükümleri uyarınca başvurunun
incelenmesinin sürdürülmesini haklı kılan bir sebebin olmadığı kanaatine
varılabilir (İskender Kaya ve diğerleri,
B. No: 2014/7674, 23/3/2017, §§ 18-21). Somut olayda başvurucu Heyhet Müjde, başvuru tarihinden sonra 18/7/2016 tarihinde
vefat etmiş ancak mirasçıları makul bir süre içinde başvuruya devam etme
yönünde iradelerini bildirmemişlerdir. Başvurunun incelenmesine devam etmeyi
gerekli kılan ve İçtüzük'ün 80. maddesinin (2)
numaralı fıkrasında öngörülen nedenlerden biri de bulunmamaktadır.
24. Açıklanan nedenlerle Heyhet Müjde
açısından başvurunun düşmesine karar
verilmesi gerekir.
B. Diğer Başvurucular Yönünden
1. Başvurucuların İddiaları
25. Başvurucular, murisleri Z.E. ve S.E.nin
terör örgütünce öldürülmesinin Komisyonca kabul edildiğini belirtmiş; ölüme
ilişkin tazminat aldıklarını ifade etmişlerdir. Ancak ölüm olayı neticesinde
köyden ayrılmalarına rağmen mal varlığı zararlarının karşılanmadığını iddia
etmişlerdir. Mal varlığı zararlarına ilişkin 5233 sayılı Kanun kapsamında
yaptıkları başvuruların ve açtıkları davaların murislerinin terör örgütünce
öldürülmesine dair özel durumları dikkate alınmaksızın reddedildiğini ifade etmişlerdir.Köyde olağan yaşamın devam ettiği ve terörden
kaynaklanan herhangi bir zararlarının bulunmadığı gerekçesiyle davalarının
Mahkemece reddedildiğini belirterek Anayasa’nın 35. maddesinde düzenlenen
mülkiyet hakkı ve 36. maddesinde tanımlanan hakkaniyete uygun yargılanma
haklarının ihlal edildiğini iddia etmişlerdir.
2. Değerlendirme
26. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucular tarafından yapılan
hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini
kendisi takdir eder (Tahir Canan,
B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucular, Mahkemece verilen ret kararı
neticesinde idarenin can ve mal güvenliğini sağlama yükümlülüğünü yerine
getirmemesi sonucu maruz kaldıkları mülkiyet hakkından yoksun kalma durumu
karşısında bir giderim sağlanması imkânının kendilerine tanınmadığını
belirterek Anayasa’nın 35. maddesinde tanımlanan mülkiyet hakkının ihlal
edildiğini iddia etmişlerdir. Anılan ihlal iddiaları, adil yargılanma hakkının
ihlali iddiasının incelenmesi sonucu verilen karara bağlı olarak
değerlendirileceğinden bu ihlal iddiası yönünden ayrıca inceleme yapılmamıştır.
Ayrıca başvurucular eşitlik ilkesinin ihlal edildiğini iddia etmiş ise de
yapıldığı iddia edilen ayrımcılığın hangi temele dayalı olduğuna dair bir
beyanda bulunulmadığı, belirtilen iddiaları temellendirecek herhangi bir somut
bulgu ve kanıt sunulmadığı dikkate alındığında ayrıca bu konuda da inceleme yapılmamıştır.
a. Kabul Edilebilirlik Yönünden
27. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine
karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan
hakkaniyete uygun yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddiaların kabul
edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
b. Esas
Yönünden
28. 5233 sayılı Kanun’un 2. maddesinde terör dışındaki ekonomik
ve sosyal sebeplerle uğranılan zararlar ile güvenlik kaygıları dışında kendi
istekleriyle bulundukları yerleri terk edenlerin bu sebeple uğradıkları
zararların kapsam dışında olduğu açıkça belirtilmiştir.
29. Esasen taleplerin yapıldığı bölge itibarıyla özellikle
ekonomik ve sosyal nedenlerle yaşanan göç olayları ve bundan kaynaklanan
zararların yoğunluğu karşısında 5233 sayılı Kanun kapsamında tazmin
edilebilecek zararların tespitinde temel alınacak objektif bir ölçütün ihdas
edilmesi zorunlu gözükmektedir. Bu kapsamda güvenlik kaygısının yerleşim
yerinde sürekli yaşayan kişilere ve sözü edilen kaygı nedeniyle aynı yerleşim yerini
terk eden kişilere göre değişmemesi gerçeğinden, terör olayları nedeniyle
toplumda oluşan korku ve endişe karşısında her bireyin farklı tepki
göstermesinin mümkün olduğu gerçeğinden hareket eden yargısal makamlar; kişiden
kişiye değişebilen bir duygu olan güvenlik kaygısının “köyün ya da mezranın
tamamen boşalmış/boşaltılmış olması veya anılan yerleşim yerlerinde sadece
geçici köy korucularının kalması” şeklinde nesnel bir ölçüte dayandırılmasını
zorunlu görerek, güvenlik kaygısına dayanılarak bir yerleşim yerinin kısmen
boşalmış olması hâlinde o yerleşim yerinde güvenli bir şekilde yaşayabilme
olanağını sağlayan asgari güvenlik şartlarının idarece oluşturulduğundan
hareket ederek 5233 sayılı Kanun kapsamında maddi zararların idarece ödenmesine
yasal olanak bulunmadığı ilkesini benimsemiştir (Mesude Yaşar, B. No: 2013/2738, 16/7/2014, §§ 89, 90; Cahit Tekin, B. No: 2013/2744, 16/7/2014,
§§ 84, 85).
30. 5233 sayılı Kanun uyarınca ileri sürülen taleplerin;
belirtilen Kanun kapsamında değerlendirilip değerlendirilmeyeceği hususu ve
Kanun’un kapsamının belirlenmesi noktasındaki mevzuat hükümlerinin yorumu ile
bu hususta içtihadi bir ölçütün belirlenmesi ve somut
olayın bu ölçüt uyarınca değerlendirilmesi noktasındaki takdir, esasen derece
mahkemelerine ait olup 5233 sayılı Kanun’un uygulanması bağlamında daha önce
bireysel başvuru konusu yapılmış olan taleplere ilişkin olarak Anayasa
Mahkemesi tarafından yapılan değerlendirmeler neticesinde de belirtilen
hususlara ilişkin iddiaların maddi olayın ve hukukkurallarının
yorumlanması ve uygulanması bağlamında kanun yolu mahkemelerince
değerlendirilmesi gereken hususlara ilişkin olduğu belirtilerek açıkça
dayanaktan yoksun olduğu sonucuna varılmıştır (Sabri
Çetin, B. No: 2013/3007, 6/2/2014, §§ 45-50). Bu konudaki takdir
esasen derece mahkemelerine ait olmakla beraber derece mahkemesi kararlarının
bariz bir takdir hatası içermesi durumunda anayasal bir temel hak veya
özgürlüğün ihlal edilip edilmediğinin tespiti noktasında farklı bir
değerlendirme yapılması gerekebilecektir (Mesude
Yaşar,§
93; Cahit Tekin, § 88).
31. Başvurucuların, murisleri Z.E. ve S.E.nin
terör örgütü mensuplarınca öldürülmesinden kaynaklanan güvenlik kaygısıyla
köylerini terk ettiklerini ve bu çerçevede oluşan mal varlığı zararlarının 5233
sayılı Kanun kapsamında değerlendirilmesi gerektiğini belirittikleri;
ölüm olayına ilişkin Komisyon tarafından tazminat ödendiğini ancak bu ölüm
olayı neticesinde güvenlik kaygısıyla köyden ayrılmalarıyla mal varlıklarına
ulaşamadıklarını ve zararlarının olduğunu, yerleşim yerlerini terör
olaylarından kaynaklanan güvenlik kaygısı nedeni ile terk ettikleri
noktasındaki özel durumlarının nazara alınmasını talep ettikleri
anlaşılmaktadır.
32. Bu çerçevede başvurucuların en yakın aile fertlerinden olan
murislerinin terör örgütü mensuplarınca öldürülmesi hakkında tespit tutanakları
ve Komisyon kararı nazara alındığında belirtilen olay akabinde başvurucuların
yerleşim yerlerinden ayrıldıkları iddiası karşısında başvurucuların
taleplerinin 5233 sayılı Kanun kapsamında değerlendirilebilmesi için nesnel
ölçütten yararlanılması tek başına yeterli olmayıp yerleşim yerlerini terör
eylemleri veya terörle mücadele kapsamında yürütülen faaliyetler nedeniyle terk
edip etmedikleri noktasında farklı bir karine veya ölçüt arayışına girilmesi
gerekmesine rağmen derece mahkemesince anılan incelemelerin yapılmadığı tespit
edilmiştir. Talepler hakkında değerlendirme yapılırken başvurucuların özel
durumlarının incelenmesi, Kanun’un amacının yanı sıra murisleri terör örgütü
mensuplarınca öldürülen başvurucuların yerleşim yerini terör olaylarından
kaynaklanan güvenlik kaygısı ile terk edip etmediği konusundaki maddi vakıanın
tespitine de uygun görülmektedir.
33. Açıklanan nedenlerle başvurucuların Anayasa'nın 36.
maddesinde güvence altına alınan hakkaniyete uygun yargılanma haklarının ihlal
edildiği sonucuna varılmıştır.
C. 6216 Sayılı Kanun’un
50. Maddesi Yönünden
34. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 50. maddesinin (1) ve (2)
numaralı fıkraları şöyledir:
“(1) Esas inceleme sonunda, başvurucunun
hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı
verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması
gerekenlere hükmedilir…
(2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından
kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama
yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında
hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya
genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama
yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı
ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar
verir.”
35. Başvurucular, maddi ve manevi tazminat ödenmesi talebinde
bulunmuşlardır.
36. Mevcut başvuruda Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına
alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki hakkaniyete uygun yargılanma hakkının
ihlal edildiği sonucuna varılmıştır.
37. Hakkaniyete uygun yargılanma hakkının ihlalinin sonuçlarının
ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar
bulunduğundan ihlal kararının bir örneğinin yeniden yargılama yapılmak üzere
Mardin İdare Mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerekir.
38. Yeniden yargılama yapılmasına karar verilmesi neticesinde
mahkemece maddi tazminatın değerlendirilmesi yapılacağından maddi tazminat
taleplerinin reddine karar verilmesi gerekir.
39. İhlalin tespitine ve yeniden yargılama yapılmasına karar
verilmesinin yeterli tatmin sağladığı değerlendirildiğinden başvurucuların
manevi tazminat taleplerinin reddine karar verilmesi gerekir.
40. Başvurucular tarafından yapılan ve dosyadaki belgeler
uyarınca tespit edilen 198,35 TL harç ve 1.800 TL vekâlet ücretinden oluşan
toplam 1.998,35 TL yargılama giderinin başvuruculara müştereken ödenmesine
karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Başvurucu Heyhet Müjde yönünden
başvurunun DÜŞMESİNE,
B. Diğer başvurucular yönünden hakkaniyete uygun yargılanma
hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
C. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil
yargılanma hakkı kapsamındaki hakkaniyete uygun yargılanma hakkının başvurucu Heyhet Müjde dışında diğer başvurucular açısından İHLAL
EDİLDİĞİNE,
D. Kararın bir örneğinin hakkaniyete uygun yargılanma hakkının
ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak
üzere Mardin İdare Mahkemesine (E.2011/1335, K.2011/2693 ve E.2011/1333,
K.2011/2694) GÖNDERİLMESİNE,
E. Başvurucuların tazminata ilişkin taleplerinin REDDİNE,
F. 1. Başvurucu Heyhet Müjde tarafından yapılan yargılama giderlerinin
üzerinde BIRAKILMASINA,
2. Başvurucu Heyhet Müjde dışında diğer başvurucular tarafından
yapılan ve dosyadaki belgeler uyarınca tespit edilen 198,35 TL harç ve 1.800 TL
vekâlet ücretinden oluşan toplam 1.998,35 TLyargılama
giderinin BAŞVURUCULARA MÜŞTEREKEN ÖDENMESİNE,
G. Ödemelerin, kararın tebliğini takiben başvurucuların Maliye
Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına; ödemede
gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar
geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
H. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE
27/12/2017 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.