TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
GENEL KURUL
|
|
KARAR
|
|
AYLA AKAT ATA BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2014/221)
|
|
Karar Tarihi: 30/11/2017
|
Resmi Gazete
Tarih ve Sayı: 12/1/2018-30299
|
|
GENEL KURUL
|
|
KARAR
|
Başkanvekili
|
:
|
Burhan ÜSTÜN
|
Başkanvekili
|
:
|
Engin
YILDIRIM
|
Üyeler
|
:
|
Serdar
ÖZGÜLDÜR
|
|
|
Serruh KALELİ
|
|
|
Osman Alifeyyaz PAKSÜT
|
|
|
Recep
KÖMÜRCÜ
|
|
|
Nuri
NECİPOĞLU
|
|
|
Hicabi DURSUN
|
|
|
Celal Mümtaz
AKINCI
|
|
|
Muammer
TOPAL
|
|
|
M. Emin KUZ
|
|
|
Hasan Tahsin
GÖKCAN
|
|
|
Kadir ÖZKAYA
|
|
|
Rıdvan GÜLEÇ
|
|
|
Recai AKYEL
|
|
|
Yusuf Şevki
HAKYEMEZ
|
Raportör
|
:
|
Murat ŞEN
|
Başvurucu
|
:
|
Ayla AKAT
ATA
|
Vekili
|
:
|
Av. Cihan
AYDIN
|
|
|
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, protesto eylemi esnasında polis tarafından yapılan
müdahalenin ölçüsüz olduğuna dair şikâyetin sonuçsuz kalmasının insan haysiyeti
ile bağdaşmayacak muamele yasağı ile toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme
hakkını ihlal ettiği iddialarına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 6/1/2014 tarihinde yapılmıştır. Başvuru formu ve
eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesi neticesinde başvurunun Komisyona
sunulmasına engel teşkil edecek bir eksikliğinin bulunmadığı tespit edilmiştir.
3. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
4. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve
esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
5. İkinci Bölümün 17/6/2016 tarihinde yaptığı toplantıda,
niteliği itibarıyla Genel Kurul tarafından karara bağlanması gerekli görülen
başvurunun Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü'nün (İçtüzük) 28. maddesinin (3) numaralı
fıkrası uyarınca Genel Kurula sevkine karar verilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
6. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili
olaylar özetle şöyledir:
7. Başvurucu, başvuru tarihinde Barış ve Demokrasi Partisi (BDP)
Batman milletvekilidir. Başvurucu, Yüksek Seçim Kurulunun 12 Haziran 2011
tarihli 24. Dönem Milletvekili Genel Seçimi'ne
ilişkin almış olduğu bazı kararlarını protesto etmek amacıyla 21 Nisan 2011
tarihinde BDP Batman İl Teşkilatının organize ettiği protesto yürüyüşüne katılmıştır.
8. Polis Batman Belediyesi önünde başlayan gösteri yürüyüşü
bilgisini haber alarak yürüyüş güzergâhında gerekli güvenlik önlemlerini
almıştır. Güvenlik gerekçesiyle yürüyüşe izin vermeyen polis, kendisine
taşlarla saldıran gruba gaz bombalarıyla müdahale etmiştir. Başvurucu, içinde
bulunduğu topluluğa yönelik olarak polis tarafından gerçekleştirilen müdahalede
orantısız güç kullanılması sonucunda yaralandığını ileri sürerek sorumlu polis
amiri ve memurlarından şikâyetçi olmuştur.
9. Batman Cumhuriyet Başsavcılığınca ilgililer hakkında görevi
kötüye kullanma suçundan soruşturma izni talep edilmiş, Batman Valilik
Makamının 16/4/2012 tarihli ve 2418 sayılı görevlendirme emri ile alınan ön
inceleme raporuna dayanılarak Batman İl İdare Kurulu tarafından 4/5/2012
tarihli kararıyla soruşturma izni verilmemesine karar verilmiştir.
10. Anılan karara karşı yapılan itiraz, Diyarbakır Bölge İdare
Mahkemesinin (BİM) 5/10/2012 tarihli kararı ile reddedilmiştir. Bu kararın
başvurucunun vekiline tebliğ edilip edilmediği başvuru dosyasından
anlaşılamamıştır.
11. Batman Cumhuriyet Başsavcılığının 9/1/2013 tarihli kararı
ile BİM'in anılan kararı gerekçe gösterilerek kamu
adına inceleme yapılmasına yer olmadığına itiraz yolu açık olmamak üzere karar
verilmiştir.
12. Kesin olarak verilen Cumhuriyet Başsavcılığı kararına karşı
başvurucu 13/2/2013 tarihinde itirazda bulunmuştur. Diyarbakır 1. Ağır Ceza
Mahkemesi 4/4/2013 tarihli kararı ile Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından
verilen incelemeye yer olmadığına dair kararın usul ve yasaya uygun olduğu
gerekçesiyle itirazı reddetmiştir. Anılan ret kararı başvurucuya 10/12/2013
tarihinde tebliğ edilmiştir.
13. Başvurucu 6/1/2014 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
IV.İLGİLİ HUKUK
14. 2/12/1999 tarihli ve 4483 sayılı Memurlar ve Diğer Kamu
Görevlilerinin Yargılanması Hakkında Kanun'un 3. maddesinin birinci fıkrasının
(b) bendi ve (2) numaralı fıkrası şöyledir:
"Soruşturma izni yetkisi;
...
b) İlde ve merkez ilçede görevli memurlar ve
diğer kamu görevlileri hakkında vali,
....
Yokluklarında ise vekilleri tarafından bizzat
kullanılır.
Yetkili
mercilerin saptanmasında, memur veya kamu görevlisinin suç tarihindeki görevi
esas alınır."
15. 4483 sayılı Kanun'un 4. maddesinin (1) numaralı fıkrası
şöyledir:
"Cumhuriyet başsavcıları, memurlar ve
diğer kamu görevlilerinin bu Kanun kapsamına giren suçlarına ilişkin herhangi
bir ihbar veya şikâyet aldıklarında veya böyle bir durumu öğrendiklerinde
ivedilikle toplanması gerekli ve kaybolma ihtimali bulunan delilleri tespitten
başka hiçbir işlem yapmayarak ve hakkında ihbar veya şikâyette bulunulan memur
veya diğer kamu görevlisinin ifadesine başvurmaksızın evrakın bir örneğini
ilgili makama göndererek soruşturma izni isterler."
16. 4483 sayılı Kanun'un 9. maddesi şöyledir:
"Yetkili merci, soruşturma izni
verilmesine veya verilmemesine ilişkin kararını Cumhuriyet başsavcılığına,
hakkında inceleme yapılan memur veya diğer kamu görevlisine ve varsa
şikâyetçiye bildirir.
Soruşturma
izni verilmesine ilişkin karara karşı hakkında inceleme yapılan memur veya
diğer kamu görevlisi; soruşturma izni verilmemesine ilişkin karara karşı ise
Cumhuriyet başsavcılığı veya şikâyetçi itiraz yoluna gidebilir. İtiraz süresi,
yetkili merciin kararının tebliğinden itibaren on gündür.
İtiraza,
3 üncü maddenin (e), (f), (g) (Cumhurbaşkanınca
verilen izin hariç) ve (h) bentlerinde sayılanlar için Danıştay İkinci Dairesi,
diğerleri için yetkili merciin yargı çevresinde bulunduğu bölge idare mahkemesi
bakar. İtirazlar, öncelikle incelenir ve en geç üç ay içinde karara bağlanır.
Verilen kararlar kesindir."
17. 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 257.
maddesi şöyledir:
"(1) Kanunda ayrıca suç olarak tanımlanan
hâller dışında, görevinin gereklerine aykırı hareket etmek suretiyle, kişilerin
mağduriyetine veya kamunun zararına neden olan ya da kişilere haksız bir
(Değişik ibare: 08/12/2010-6086 S.K./1.mad.) menfaat ,
sağlayan kamu görevlisi, (Değişik ibare: 08/12/2010-6086 S.K./1.mad.) altı
aydan iki yıla kadar, hapis cezası ile cezalandırılır.
(2)
Kanunda ayrıca suç olarak tanımlanan hâller dışında, görevinin gereklerini
yapmakta ihmal veya gecikme göstererek, kişilerin mağduriyetine veya kamunun
zararına neden olan ya da kişilere haksız bir (Değişik ibare: 08/12/2010-6086
S.K./1.mad.) menfaat, sağlayan kamu görevlisi, (Değişik ibare: 08/12/2010-6086
S.K./1.mad.) üç aydan bir yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır."
V. İNCELEME VE GEREKÇE
18. Mahkemenin 30/11/2017 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
19. Başvurucu; katıldığı protesto eylemine kolluk tarafından
gerçekleştirilen müdahalede keyfî, aşırı ve orantısız güç kullanıldığını,
atılan gaz fişeği nedeniyle yaralandığını, milletvekili olması nedeniyle temsil
ettiği kişilerin önünde küçük düşürüldüğünü, sorumluların eyleminin işkence ya
da kötü muamele olarak değerlendirilmesi gerektiğini, bu tür suçların
soruşturulmasının soruşturma iznine bağlanamayacağını, ayrıca soruşturma izni
istenen kurulun yapısı nedeniyle bağımsız ve tarafsız bir karar vermesinin
beklenemeyeceğini belirterek Anayasa’nın 17., 34. ve 36. maddelerinin ihlal
edildiğini ileri sürmüş ve tazminat talebinde bulunmuştur.
B. Değerlendirme
20. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 47. maddesinin (5) numaralı
fıkrası ile İçtüzük'ün 64. maddesinin (1) numaralı
fıkrası uyarınca bireysel başvurunun başvuru yollarının tüketildiği, başvuru
yolu öngörülmemiş ise ihlalin öğrenildiği tarihten itibaren otuz gün içinde
yapılması gerekir.
21. Başvurucunun şikâyetleri kapsamında Batman Cumhuriyet
Başsavcılığı 14/10/2011 tarihinde Batman Valiliğinden soruşturma izni talep
etmiş ve Batman İl İdare Kurulunun 4/5/2012 tarihli soruşturma izni
verilmemesine yönelik kararına yapılan itiraz BİM'in
5/10/2012 tarihli kararı ile reddedilmiştir. Bunun üzerine Batman Cumhuriyet
Başsavcılığı 9/1/2013 tarihli kararı ile incelemeye yer olmadığına karar vermiş
ve bu karara yapılan itiraz Diyarbakır 1. Ağır Ceza Mahkemesinin 4/4/2013
tarihli kararı ile reddedilmiştir.
22. 4483 sayılı Kanun, kapsamında bulunan görevliler ve suçlar
bakımından ceza soruşturması açılabilmesi için "izin koşulunu" kabul
etmiştir. İzin süreci sonucunda soruşturma izni alınamaması durumunda ceza
soruşturması başlamadığı için suç işlendiğine yönelik ihbar ve şikâyetler
hakkında Cumhuriyet başsavcılığı "inceleme/işlem yapılmasına yer olmadığı"
kararı verebilecektir. Ancak başsavcılığın aldığı bu karar 4/12/2004 tarihli ve
5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 172. ve 173. maddeleri kapsamında bir
karar olmadığından bu karara yapılan itirazda, itiraz merciinin
"incelemeye yer olmadığına" karar
vermesi gerekir (Yargıtay 4. Ceza Dairesinin 28/5/2006 tarihli ve E.2006/4098,
K.2006/13142 sayılı kararı). Bu kapsamda idarenin soruşturma izni verilmemesine
yönelik kararına yapılan itirazın BİM tarafından reddedilmesi hâlinde
Cumhuriyet başsavcılığının vereceği karar, şikâyet veya ihbar ile başlayan
sürecin bitirilmesine yönelik olup bölge idare mahkemesinin kararına aykırılık
içeremeyecektir (Günnur Coşkun,
B. No: 2012/836, 20/3/2014, § 23).
23. Somut olayda BİM'in 5/10/2012
tarihli kararı ile sorumlu kolluk görevlileri hakkında soruşturma izni
verilmemesi hususu kesin olarak karara bağlanmıştır. Batman Cumhuriyet
Başsavcılığının 9/1/2013 tarihli incelemeye yer olmadığına dair kararının BİM
kararı üzerinde herhangi bir etkisi bulunmamaktadır. Dolayısıyla başvuru
yolları 5/10/2012 tarihinde BİM'in kararı ile
tüketilmiş olup başvurucunun anılan nihai karardan en geç Cumhuriyet
Başsavcılığının incelemeye yer olmadığına dair kararın itiraz tarihi olan
13/2/2013 tarihinde haberdar olduğunun kabulü gerekmektedir. BİM kararına karşı
da Anayasa Mahkemesine bireysel başvurunun en son 15/3/2013 tarihine kadar
yapılması gerekirken yaklaşık on ay sonra 6/1/2014 tarihinde yapılmış olduğu
görülmektedir. İtiraz yolu kapalı olan incelemeye yer olmadığına dair karara
karşı Ağır Ceza Mahkemesine başvurucu tarafından itiraz edilmiş olması bireysel
başvuru için öngörülen otuz günlük sürenin yeniden başlaması sonucunu
doğurmayacaktır.
24. Ayrıca başvurucu, kendisine karşı gerçekleştirilen kolluk
eylemlerinin görevi kötüye kullanma suçunun yanı sıra işkence ve zor kullanma
yetkisine ilişkin sınırın aşılması suçlarını oluşturduğundan bahisle ilgililer
hakkında yapılacak soruşturmada 4483 sayılı Kanun'un 2. maddesinin beşinci
fıkrası uyarınca izin prosedürünün uygulanmaması gerektiğini ileri sürmüştür.
Başvurucunun açıkça temelsiz olmayan bu iddialarının ele alınabilmesi,
soruşturma izni ile ilgili sürecin incelendiği BİM'in
nihai kararının tebliği ya da öğrenilmesi üzerine otuz günlük süre içinde
bireysel başvuru yapılması durumunda mümkün olabilecektir. Bu kapsamda somut
başvuruda bireysel başvuru için öngörülen süre kuralından sapmayı gerektiren
farklı bir husus belirlenmemiş ve başvurunun süresinde yapılmadığı sonucuna
ulaşılmıştır.
25. Açıklanan nedenlerle başvuru yollarının tüketildiği tarihten
itibaren otuz gün içinde yapılmayan bireysel başvurunun diğer kabul
edilebilirlik şartları yönünden incelenmeksizin
süre aşımı nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi
gerekir.
Muammer TOPAL ve Hasan Tahsin GÖKCAN bu görüşe katılmamışlardır.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Başvurunun süre aşımı
nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA Muammer TOPAL ve Hasan Tahsin GÖKCAN'ın karşıoyu ve
OYÇOKLUĞUYLA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA
30/11/2017 tarihinde karar verildi.
KARŞIOY GEREKÇESİ
Bireysel başvurunun konusu, toplantı ve gösteri yürüyüşü eylemi
sırasında gaz fişeği atarak keyfi ve orantısız güç kullandığı ileri sürülen
polis memuru hakkında soruşturma izni verilmemesi nedeniyle Anayasa'nın 17/3.
maddesinin ihlal edildiği iddiası hakkındadır.
4483 sayılı Memurlar ve Diğer Kamu Görevlilerinin Yargılanması
Hakkında Kanunun 9. maddesinde, yetkili merciin soruşturma izni vermeme kararı
üzerine yerine göre Danıştay veya bölge idare mahkemesine itiraz edilebileceği
ve itiraz üzerine verilen kararın kesin olduğu belirtilmektedir. Öncelikle
olayın, önleyici kolluk hizmetlerinin yürütüldüğü sırada polisin silah kullanma
eylemi şeklinde meydana geldiğine ve 2559 sayılı PVSK’nın
Ek 9/1-A maddesi uyarınca 4483 sayılı Kanun gereği izne tabi bulunduğuna
ilişkin çoğunluk görüşüne katılmaktayız. Buna karşın Mahkeme çoğunluğu 4483
sayılı Kanunun 9. maddesinin, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu öncesindeki
olaylar bakımından uygulanmasına ilişkin yorumundan hareketle, C.
Başsavcılığının sonraki aşamada aksi yönde bir karar veremeyeceği gerekçesiyle,
30 günlük başvuru süresini bu kararın öğrenilmesinden başlatmış ve sürenin geçtiğini
kabul etmiştir. Fakat bu kabul, anayasal haklar dolayısıyla devletin etkili
soruşturma yükümlülüğü kapsamında kanun koyucunun 5271 sayılı CMK hükümlerinde
öngördüğü hukuk düzenini gözardı etmek anlamına
gelmektedir.
Gerçekten, çoğunluk gerekçesinde belirtilen yorum 5271 sayılı
Kanun hükümleri ve uygulamasıyla çelişmektedir. Yürürlükten kaldırılan CMUK
döneminde aksini öngören bir düzenlemenin bulunmaması nedeniyle ‘memur
soruşturması’ tümüyle 4483 sayılı Kanun hükümleri uyarınca yürütülmekte ve bunun
için C. Savcılığına şikayette bulunulması dahi
gerekmemekte, soruşturma izni verilmediğinde de ‘soruşturmanın’ başlamamış
olduğu kabul edilerek, C. Savcısının ‘kovuşturmaya yer olmadığı’ kararı
veremeyeceği ve yalnızca ‘incelemeye yer olmadığı’ kararı verebileceği kabul
edilmekteydi. Böylece anılan karara karşı kanun yoluna da gidilemiyordu. Fakat
5271 sayılı CMK’nın 158/4. maddesinde ilk kez yapılan
düzenleme ile; “Bir kamu görevinin
yürütülmesiyle bağlantılı olarak işlendiği iddia edilen bir suç nedeniyle,
ilgili kurum ve kuruluş idaresine yapılan ihbar ve şikayet
gecikmeksizin ilgili Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilir.” hükmü
yer almıştır. Bu yükümlülüğün yaptırımı TCK’nın “kamu görevlisinin suçu
bildirmemesi” başlıklı 279. maddesinde düzenlenmiştir. Bir suç ihbarını alan C.
Savcısı, soruşturma izne tabi olsa dahi “ivedilikle toplanması gerekli ve
kaybolma ihtimali bulunan delilleri tespit” ettikten sonra yetkili merciden
izin ister (4483/m.4/1). Böylece, izne tabi olsa dahi soruşturmayı başlatma,
fiili niteleme ve yapılmasında zorunluluk bulunan acil soruşturma tedbirlerini
aldıktan sonra yetkili idari merciden izin isteme (ve idari ön inceleme
sürecini başlatma) yetkisi C. savcısına verilmiştir. Bununla paralel olarak
aynı Kanunun 172/1. maddesinde ise “Cumhuriyet
savcısı soruşturma evresi sonunda … kovuşturma olanağının bulunmaması
hallerinde kovuşturmaya yer olmadığı kararı verir. Bu karar, suçtan zarar gören
ile önceden ifadesi alınmış veya sorguya çekilmiş şüpheliye bildirilir. Kararda
itiraz hakkı, süresi ve mercii gösterilir.” hükmü düzenlenmiştir.
Cumhuriyet savcısının kovuşturmama kararına karşı da CMK’nın 73. maddesi uyarınca tebliğden itibaren 15 gün
içerisinde sulh ceza hakimliğine itiraz yolu bulunmaktadır. Şu halde mevcut yasal hükümlere göre, izni gerektiren bir suçta
dahi soruşturma konusunda C. Savcısı baştan sona kadar yetkilidir. Soruşturma
izni verilmese dahi sonradan elde edilen (bunun içerisinde idarenin ön inceleme
dosyasındakiler de dahildir) delillere göre fiilin izni gerektirmeyen bir suç
olduğu görüşünde ise soruşturmayı tamamlayıp kamu davası açması mümkündür. C.
Savcısı, fiilin yine izne tabi bulunduğu görüşünde ise bu kez CMK’nın 172/1. maddesi gereği dava şartı olan izin
koşulunun ve dolayısıyla kovuşturma olanağının bulunmaması nedeniyle
kovuşturmaya yer olmadığına karar vermelidir. Bu karara karşı itiraz yolu açık
olup, kanun koyucu tarafından kovuşturmama kararının itiraz mercii tarafından
incelenerek ‘etkili soruşturma yükümlülüğüne’ riayetin denetlenmesi
istenilmiştir. Dolayısıyla bireysel başvuru süresi bakımından kanunda öngörülen itiraz kanun yolunun dikkate alınması
gerekir. Tersi yöndeki yorum ile iç hukukta tanınmış olan olağan yasa yolu gözardı edilmiş olacağı gibi Kanunda kurulmuş olan hukuk
düzeni de bozulmuş olacaktır.
Nitekim, kamu görevlisi hekimin taksirle ölüme neden olma fiili
hakkında 4483 sayılı Kanun kapsamında soruşturma izni verilmemesi ve itirazın
da bölge idare mahkemesince reddi nedeniyle C. Başsavcılığınca “işlem
yapılmasına yer olmadığı” kararı verilmesi üzerine Yargıtay 4. Ceza Dairesinin
16.6.2010 tarihli ve 2010/12165 E. – 2010/11886 K. sayılı kararında; “yetkili
idari makamca soruşturma izni verilmemesi durumunda soruşturma ve kovuşturma
şartı niteliğindeki iznin bulunmaması dolayısıyla ve 5271 sayılı CYY’nın 172/1. maddesi gereği ‘kovuşturma olanağının
bulunmaması’ nedeniyle kovuşturmaya yer olmadığı kararı verilmesinin yasal
zorunluluk olduğu…” değerlendirmeleri yapılmıştır. Yargıtay 4. Ceza Dairesinin
4.11.2009 tarihli ve 23011/18510 E/K sayılı ve 1.5.2007 tarihli ve 3609/4141
E/K sayılı kararlarında da aynı görüş açıklanmıştır. Böylece Yargıtay da 5271
sayılı CMK hükümlerinden sonra izin verilmese dahi C. Savcısının CMK sistemine
uygun biçimde kovuşturmaya yer olmadığı kararı vermesi ve bu kararında aynı
Kanunun 173. maddesinde yazılı itiraz kanun yolu denetimine tabi kılınması
gerektiği görüşündedir.
Çoğunluk görüşünün, CMK’daki itiraz yolunun etkili bulunmadığı gerekçesinden
hareketle benimsendiği savunulabilir. Fakat Anayasa'nın 148/3. maddesinde
başvuru için “olağan kanun yollarının tüketilmesi” şartı getirilmesi
karşısında, iç hukukta tanınan olağan kanun yolunun etkili bulunmaması hali AYM
tarafından re’sen dikkate alınamamalıdır. Nitekim
Anayasa Mahkemesince, hukuk davalarında temyiz kanun yolundan sonra geçerli
olan karar düzeltme yolunun etkili olacağı düşüncesinde olan başvuranların
anılan yola müracaat etmeleri durumunda 30 günlük başvuru süresi, bu yol
sonunda verilecek kararın öğrenilmesinden itibaren başlatılmaktadır. Aksi durumda,
başvuran karar düzeltme yolunu etkisiz görmüşse süre, temyiz sonucunda verilen
kararın öğrenilmesinden başlatılmaktadır. Nitekim incelenen dosyada C.
Başsavcılığının aslında kovuşturmaya yer olmadığı kararı niteliğindeki
‘incelemeye yer olmadığı kararı’ hakkında başvuran, mahkemeye itirazda bulunmuş
olup merciin itirazı reddeden kararının tebliğ tarihine göre başvuru süresi
geçmemiştir. Diğer yandan Mahkememizin süre başlangıcını öne alan yorumu,
mevcut hukuk kurallarına göre itiraz sonucunu bekleyen başvurucuları da
yanıltıcı bir işlev görmektedir.
Açıklanan hukuki nedenlerle başvuru süresinin geçmediği
düşüncesinde olduğumuzdan, çoğunluğun süre aşımı nedeniyle başvurunun kabul
edilemezliğine ilişkin görüşüne katılamamaktayız.
Üye
Muammer TOPAL
|
Üye
Hasan Tahsin GÖKCAN
|