TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
NUR BİLGİLİ BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2013/8795)
|
|
Karar Tarihi: 3/2/2016
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Engin
YILDIRIM
|
Üyeler
|
:
|
Serdar
ÖZGÜLDÜR
|
|
|
Osman Alifeyyaz PAKSÜT
|
|
|
Muammer
TOPAL
|
|
|
M. Emin KUZ
|
Raportör
|
:
|
Bahadır
YALÇINÖZ
|
Başvurucu
|
:
|
Nur BİLGİLİ
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, görevde yükselme sınavına ilişkin sınav kurulu
kararının iptali istemiyle sivil memur tarafından açılan davanın, üyeleri
arasında subay sınıfından hâkimlerin de bulunduğu Askeri Yüksek İdare Mahkemesi
(AYİM) tarafından görülmesi nedeniyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiği
iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 5/12/2013 tarihinde İzmir Bölge İdare Mahkemesi
vasıtasıyla yapılmıştır. Başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesi neticesinde başvurunun Komisyona sunulmasına engel teşkil edecek bir
eksikliğinin bulunmadığı tespit edilmiştir.
3. İkinci Bölüm İkinci Komisyonunca 15/1/2015 tarihinde,
başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar
verilmiştir.
4. Bölüm Başkanı tarafından 26/3/2015 tarihinde, başvurunun
kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar
verilmiştir.
5. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüşünü 16/4/2015 tarihinde Anayasa
Mahkemesine sunmuştur.
6. Bakanlık tarafından Anayasa Mahkemesine sunulan görüş
7/5/2015 tarihinde başvurucuya tebliğ edilmiştir. Başvurucu, Bakanlık görüşüne
karşı beyanda bulunmamıştır.
III. OLAY VE OLGULAR
A. Olaylar
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili
olaylar özetle şöyledir:
8. Başvurucu, Türk Silahlı Kuvvetlerinde (TSK) sivil memur
olarak görev yapmakta olup 2012 yılında yapılan görevde yükselme ve unvan
değişikliği sınavına katılarak 80 puan ile ikinci olmuş; başvurucunun müracaat
ettiği kadroya aynı sınavda 82 puan alan başka bir aday atanmıştır.
9. Başvurucu, yapılan sınavda bir sorunun şıkkının yanlış
olduğuna yönelik itirazı sonucunda 25. sorunun iki doğru cevabı olduğu kabul
edilerek tüm adaylara bu sorudan iki puan verilmiştir.
10. Başvurucu tarafından sınav kurulu kararının iptali istemiyle
açılan davada,AYİM İkinci
Dairesinin 13/2/2013 tarihli ve E.2012/525, K.2013/180 sayılı kararı ile
davanın reddine karar vermiştir. Karar gerekçesi şöyledir:
“Dava dosyasının incelenmesi sonucunda;
davacının 2012 yılında yapılan görevde yükselme ve unvan değişikliği sınavına
katıldığı anılan sınavda 80 puan alarak ikinci olduğu, müracaat ettiği kadroya
aynı sınavda 82 puan alan başka bir adayın atandığı davacının anılan sınavdaki
25 nci sorunun doğru şıkkının (C) seçeneği olduğu
oysa ki cevap anahtarına göre (E) seçeneğinin doğru şık olarak gösterildiği
gerekçesiyle sınava itiraz ettiği, yapılan incelemede anılan sorunun hem (C)
hem de (E) şıkkı olmak üzere iki doğru seçeneği olduğu gerekçesiyle bu sorunun
iptal edilerek tüm adaylara bu sorudan 2 puan verildiği, böylece davacının puanının
82'ye diğer adayın puanının 84'e yükseltildiği, sınav sonucuna göre sıralama
değişmediğinden diğer adayın atamasının yapılması üzerine iş bu davanın
açıldığı anlaşılmıştır.
Mahkememizin ara kararı üzerine davalı idarece
gönderilen davacıya ve diğer adaya ait orijinal cevap anahtarı ve soru
kitapçığının incelenmesi sonucunda, gönderilen soru kitapçığının "A"
Grubu olduğu, davacının cevap anahtarının soru grubu kısmının da "A"
Grubu olarak işaretlendiği, davacının iddiasının aksini davacının 25'nci soruda
(B) şıkkını diğer adayın (D) şıkkını işaretlediğinin görüldüğü, bu durumda her
iki adayın da bu soruda yanlış şıkkı işaretlediği, sadece (C) şıkkı veya (C)
şıkkı ile birlikte (E) şıkkının doğru cevap olarak kabul edilmesinin bu sonucu
değiştirmediği, dolayısıyla anılan sınavda davacı aleyhine bir durum
oluşmadığından, yapılan sınavda hukuka aykırılık bulunmadığı sonuç ve kanaatine
varılmıştır.”
11. Başvurucunun bu karara karşı yaptığı karar düzeltme istemi
de aynı Dairenin 11/9/2013 tarihli ve E.2013/480, K.2013/1039 sayılı kararıyla
reddedilmiştir.
12. Karar, başvurucuya 5/11/2013 tarihinde tebliğ edilmiştir.
13. Başvurucu 5/12/2013 tarihinde bireysel başvuruda
bulunmuştur.
B. İlgili Hukuk
14. Anayasa’nın157. maddesi şöyledir:
“Askerî Yüksek İdare Mahkemesi, askerî olmayan
makamlarca tesis edilmiş olsa bile, asker kişileri ilgilendiren ve askerî
hizmete ilişkin idarî işlem ve eylemlerden doğan uyuşmazlıkların yargı
denetimini yapan ilk ve son derece mahkemesidir. Ancak, askerlik
yükümlülüğünden doğan uyuşmazlıklarda ilgilinin asker kişi olması şartı
aranmaz.
Askerî Yüksek İdare Mahkemesinin askerî hâkim
sınıfından olan üyeleri, mahkemenin bu sınıftan olan başkan ve üyeleri
tamsayısının salt çoğunluğu ve gizli oy ile birinci sınıf askerî hâkimler
arasından her boş yer için gösterilecek üç aday içinden; hâkim sınıfından
olmayan üyeleri, rütbe ve nitelikleri kanunda gösterilen subaylar arasından,
Genelkurmay Başkanlığınca her boş yer için gösterilecek üç aday içinden
Cumhurbaşkanınca seçilir.
Askerî hâkim sınıfından olmayan üyelerin görev
süresi en fazla dört yıldır.
Mahkemenin Başkanı, Başsavcı ve daire
başkanları hâkim sınıfından olanlar arasından rütbe ve kıdem sırasına göre
atanırlar.
(Değişik fıkra: 7/5/2010-5982/21 md.)Askerî
Yüksek İdare Mahkemesinin kuruluşu, işleyişi, yargılama usulleri, mensuplarının
disiplin ve özlük işleri mahkemelerin bağımsızlığı ve hâkimlik teminatı
esaslarına göre kanunla düzenlenir.”
15. 4/7/1972 tarihli ve 1602 sayılı Askeri Yüksek İdare
Mahkemesi Kanunu’nun 4. maddesi şöyledir:
“Askeri Yüksek İdare Mahkemesinin Başkanı,
Başsavcı, Daire Başkanları ve üyeleri; Askeri Yüksek İdare Mahkemesi hakimleri
olarak Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının kendilerine sağladığı teminat altında
hizmet görürler.”
16. 1602 sayılı Kanun’un 8., 9. ve 10. maddeleri şöyledir:
“Üyelerin seçimi:
Madde 8 – (Değişik: 25/12/1981
- 2568/1 md.)
Askeri Yüksek İdare Mahkemesinin askeri hakim sınıfından olan üyeleri, bu sınıftan olan başkan ve
üyeler tam sayısının salt çoğunluğu ile her boş yer için gösterilecek üç aday
arasından,
Hakim sınıfından olmayan üyeleri, Genelkurmay Başkanlığınca her boş yer için
gösterilecek üç aday arasından,
Cumhurbaşkanınca seçilir.”
“Atanma:
Madde 9 – (Değişik: 25/12/1981
- 2568/1 md.)
Seçilenler arasından rütbe ve kıdem sırasına
göre Askeri Yüksek İdare Mahkemesi Başkanlığına, Başsavcılığına, daire
başkanlıklarına ve üyeliklere, Milli Savunma Bakanı ve Başbakanın imzalayacağı,
Cumhurbaşkanının onaylayacağı Kararname ile atama yapılır. Atamalar Resmi Gazete'de yayımlanır.
Başkan, Başsavcı ile daire başkanlarının
askeri hakim sınıfından olması şarttır.”
“Görev süresi:
Madde 10 – (Değişik: 25/12/1981
- 2568/1 md.)
Askeri Hakim
sınıfından olmayan üyelerin görev süresi en fazla dört yıldır.”
17. 1602 sayılı Kanun’un başlıklı 20. maddesi şöyledir:
“Askeri Yüksek İdare Mahkemesi Türk Milleti
adına; askeri olmayan makamlarca tesis edilmiş olsa bile, asker kişileri
ilgilendiren ve askeri hizmete ilişkin idari işlem ve eylemlerden doğan
uyuşmazlıkların ilk ve son derece mahkemesi olarak yargı denetimini ve diğer
kanunlarda gösterilen, görevleri yapar. Ancak, askerlik yükümlülüğünden doğan
uyuşmazlıklarda; ilgilinin asker kişi olması şartı aranmaz.
Bu Kanunun uygulanmasında asker kişiden
maksat; Türk Silahlı Kuvvetlerinde görevli bulunan veya hizmetten ayrılmış olan
subay, askeri memur, astsubay, askeri öğrenci, uzman jandarma, uzman erbaş,
sözleşmeli erbaş ve er, erbaş ve erler ile sivil memurlardır.”
18. 1602 sayılı Kanun’un başlıklı 21. maddesinin birinci fıkrası
şöyledir:
“20 nci
maddede belirtilen kişileri ilgilendiren ve askeri hizmete ilişkin idari işlem
ve eylemlerden dolayı; yetki, sebep, şekil, konu ve maksat yönlerinden biri ile
hukuka aykırı olduklarından bahisle menfaatleri ihlal edilenler tarafından
açılacak iptal davaları, aynı idari işlem ve eylemlerin haklarını ihlal etmesi
halinde açılacak tam yargı davaları, doğrudan doğruya ve kesin olarak Askeri
Yüksek İdare Mahkemesinde çözümlenir ve karara bağlanır.”
IV. İNCELEME VE GEREKÇE
19. Mahkemenin 3/2/2016 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
20. Başvurucu, TSK’da görevli sivil memurların askerî hizmete
ilişkin işlem ve eylemlerde "asker
kişi" kabul edilmesi nedeniyle AYİM'de dava
açtığını oysa Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin (AİHM) verdiği İçen/Türkiye (B. No: 45912/06, 31/05/2011,
§§ 39-45) kararında bu durumun
adil yargılanma hakkının ihlali sayıldığını, sivil bir kişi olarak ordu mensubu
hâkimlerce yargılanmasından dolayı Anayasa’nın 36. maddesinde düzenlenen adil
yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
B. Değerlendirme
21. Başvurucu, TSK’da sivil memur olmasına karşın açtığı davanın
AYİM’de bakılmasının adil yargılanma hakkını ihlal
ettiğini ileri sürmüştür.
22. Bakanlık görüş yazısında, AYİM'in
bağımsız ve tarafsız mahkeme olmadığına gerekçe olarak somut herhangi bir husus
ileri sürülmediği, AYİM'in tarafsızlığını kuşkulu
hâle koyacak bir durum veya yargılamanın bağımsız ve tarafsız olmadığına
ilişkin bir durumun bulunmadığı, başvurucunun açtığı iptal davasının AYİM'de görülmesinin onu sivil mahkemelerde yargılanan
vatandaşların durumlarından belirgin biçimde farklı bir konuma getirdiği
yönünde herhangi bir emareye rastlanılmadığı belirtilerek başvurucunun
iddiaları incelenirken bu hususların dikkate alınması gerektiği yönünde beyanda
bulunulmuştur.
23. Anayasa’nın "Hak
arama hürriyeti" kenar başlıklı 36. maddesinin birinci fıkrası
şöyledir:
“Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak
suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile
adil yargılanma hakkına sahiptir.”
24. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (Sözleşme) “Adil yargılanma hakkı” kenar başlıklı 6.
maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
“Herkes medeni hak ve yükümlülükleri ile
ilgili uyuşmazlıklar ya da cezai alanda kendisine yöneltilen suçlamalar
konusunda karar verecek olan, kanunla kurulmuş bağımsız ve tarafsız bir mahkeme
tarafından davasının makul bir süre içinde, hakkaniyete uygun ve açık olarak
görülmesini isteme hakkına sahiptir.”
25. Anayasa’nın 138. maddesinin birinci fıkrasında, hâkimlerin
görevlerinde bağımsız oldukları ve Anayasa’ya, kanuna ve hukuka uygun olarak
vicdani kanaatlerine göre hüküm verecekleri; ikinci fıkrasında ise hiçbir
organ, makam, merci veya kişinin yargı yetkisinin kullanılmasında mahkemelere
ve hâkimlere emir ve talimat veremeyeceği, genelge gönderemeyeceği, tavsiye ve
telkinde bulunamayacağı belirtilerek hukuk devleti olmanın zorunlu bir gereği
olan mahkemelerin bağımsızlığı teminat altına alınmıştır (Mehmet Fatih Yiğit ve diğerleri, B. No:
2014/16838, 9/9/2015, § 90).
26. Sözleşme’nin 6. maddesinde adil yargılanma hakkının bir
unsuru olarak davanın bağımsız ve tarafsız bir mahkemede görülmesini isteme
hakkından açıkça söz edilmiştir. Anayasa’nın 36. maddesinde ise mahkemelerin
tarafsızlığından açıkça bahsedilmemekle beraber Anayasa Mahkemesi içtihadı
uyarınca bu hak da adil yargılanma hakkının zımni bir unsurudur. Ayrıca
mahkemelerin tarafsızlığı ve bağımsızlığının birbirini tamamlayan iki unsur
olduğu nazara alındığında Anayasa’nın bütünselliği ilkesi gereği, Anayasanın
138., 139. ve 140. maddelerinin de tarafsız bir mahkemede yargılanma hakkının
değerlendirilmesinde dikkate alınması gerektiği açıktır (Tahir Gökatalay,
B. No: 2013/1780, 20/3/2014 § 60).
27. Bir mahkemenin idareye ve davanın taraflarına karşı bağımsız
olup olmadığının belirlenmesinde üyelerinin atanma şekli ve görev süreleri, dış
baskılara karşı teminatların varlığı ve mahkemenin bağımsız olduğu yönünde bir
görüntü sergileyip sergilemediği önem arz etmektedir (Yaşasın Aslan, B. No: 2013/1134,
16/5/2013, § 28).
28. Tarafsızlık ise davanın çözümünü etkileyecek bir ön yargı,
tarafgirlik ve menfaate, davanın tarafları karşısında ve onların leh ve aleyhlerinde bir düşünce veya menfaate sahip
olunmamayı ifade eder. Tarafsızlığın öznel ve nesnel olmak üzere iki boyutu
bulunmakta olup bu kapsamda hâkimin birey olarak mevcut davadaki kişisel
tarafsızlığının yanı sıra kurum olarak mahkemenin kişide bıraktığı izlenimin de
dikkate alınması gerekmektedir (Tahir Gökatalay, §§ 61, 62).
29. AYİM’e atanan askerî hâkimlerin
bağımsızlığının Anayasa ve ilgili kanun hükümleri ile garanti altına alındığı,
atanma ve çalışma usulleri yönünden askeri hâkimlerin bağımsızlıklarını
zedeleyecek bir hususun olmadığı, kararlarından dolayı idareye hesap verme
durumunda bulunmadıkları, disipline ilişkin konuların AYİM Yüksek Disiplin
Kurulunca incelenip karara bağlandığı görülmektedir. Diğer yandan sınıf subayı
üyelerin en fazla dört yıl görev yapmaları, disiplin konularında yukarıda
bahsedilen Disiplin Kuruluna tabi kılınmaları, görev süreleri zarfında idari
veya askerî yetkililerce herhangi bir değerlendirmeye tabi tutulmamaları, bu
subayların idareye karşı bağımsızlıklarını güçlendirmiştir (Yaşasın Aslan, §§ 29, 30).
30. Anayasa’nın 157. maddesinde, AYİM’in
askerî olmayan makamlarca tesis edilmiş olsa bile asker kişileri ilgilendiren
ve askerî hizmete ilişkin idari işlem ve eylemlerden doğan uyuşmazlıkların ilk
ve son derece mahkemesi olarak yargı denetimini yapacağı belirtilmiştir. 1602
sayılı Kanun’un 20. maddesinde ise asker kişinin, Türk Silahlı Kuvvetlerinde
görevli bulunan veya hizmetten ayrılmış olan subay, askerî memur, astsubay,
askerî öğrenci, uzman jandarma, uzman erbaş, sözleşmeli erbaş ve er, erbaş ve
erler ile sivil memurlar olduğu kural altına alınmıştır.
31. 1602 sayılı Kanun’un 21. maddesi uyarınca AYİM, yukarıda
sayılan kişileri ilgilendiren ve askerî hizmete ilişkin idari işlem ve
eylemlerden dolayı yetki, sebep, şekil, konu ve maksat yönlerinden biri ile
hukuka aykırı olduklarından bahisle menfaatleri ihlal edilenler tarafından açılacak
iptal davalarını, aynı idari işlem ve eylemlerin haklarını ihlal etmesi hâlinde
açılacak tam yargı davalarını çözmek ve karara bağlamakla görevlendirilmiştir.
32. Başvuruya konu olayda başvurucu, katıldığı görevde yükselme
sınavında bir sorunun hatalı olduğu gerekçesiyle sınav sonucuna itiraz etmiş,
yapılan değerlendirme sonucunda (A) grubu sınav kitapçığında yer alan 25.
sorunun iki doğru yanıtının olduğu tespit edildikten sonra anılan soru için
sınava katılan tüm adaylara iki puan verilmiş, bu durum itibarıyla başvurucu ve
sınavda başvurucudan daha yüksek puan alarak atanan diğer aday arasında puan
yönünden bir farklılık olmaması nedeniyle sınav kurulu kararına karşı açılan
dava AYİM tarafından reddedilmiştir.
33. Başvurucu tarafından sınav kurulu kararının iptali istemiyle
AYİM’de açılan davada, 1602 sayılı Kanun hükümlerinin
uygulanarak dava dosyasının tekemmül ettirildiği ve karar verildiği, başvurucu
tarafından 6/1/1982 tarihli ve İdari Yargılama Usulü Kanunu’nda yer alıp da
1602 sayılı Kanun’da yer almayan hangi usule ilişkin güvencelerden
yararlandırılmadığı hakkında ise bir açıklamada bulunulmadığı görülmüştür.
34. Başvurucu, TSK’da görevli sivil memurların askerî hizmete
ilişkin işlem ve eylemlerden doğan uyuşmazlıklar için AYİM’de
dava açmalarının adil yargılanma hakkına aykırı olduğunu ileri sürmekte ise de AYİM’in bağımsız ve tarafsız bir mahkeme niteliğinde
olduğu, Anayasa’da yüksek mahkemeler arasında sayıldığı, yasa ile kurulduğu,
yargılamaya ilişkin usul kurallarının açık ve öngörülebilir nitelikte olduğu,
bu kuralların 2577 sayılı Kanun’da yer alan düzenlemeler ile benzerlik
taşıdığı, 2577 sayılı Kanun’a göre dava açanlara kıyasla 1602 sayılı Kanun'a
göre dava açanlara farklı ve belirgin bir yük getirilmediği, 1602 sayılı
Kanun’da yer alan kuralların demokratik bir toplumda uyandırması gereken güven
duygusuna zarar vermediği, başvurucunun TSK’da görev yapmasından dolayı diğer
sivil memurlar ile arasında farklı bir uygulamaya gidilmediği sonucuna
varılmıştır.
35. AİHM; TSK bünyesinde sivil memur olarak görev yapan ve "emre itaatsizlikte ısrar" ve
"hiyerarşik üste sürekli hakaret" nedeniyle toplam 10 ay hücre
hapsine mahkûm edilen başvurucunun yaptığı başvuruya ilişkin verdiği İçen/Türkiye (§§ 39-45) kararında askerî
disiplin mahkemelerince öngörülen disiplin cezalarının 10 gün ve 2 ay oda veya
göz hapsi olarak değişmesine karşın sivil mahkemelerde aynı tür suçlar için
öngörülen cezanın kınama veya aylıktan kesme olarak değiştiğini tespit ettikten
sonra böyle bir ayrımın sivil şahıs olarak başvurucuyu, sivil mahkemelerde
yargılanan vatandaşların durumlarından belirgin biçimde farklı bir konuma
getirdiğini ve bu ayrımın gerekçesinin somut olarak ortaya konulamadığından
hareketle Sözleşme'nin 6. maddesinin ihlal edildiğini değerlendirmiştir (İçen/Türkiye, B. No: 45912/06, 31/05/2011,
. Somut başvuru ise sivil memurun açtığı idari davanın AYİM’de
görülmesine ilişkin olup başvurunun İçen/Türkiye
kararı ile bağlantısının bulunmadığı anlaşılmıştır.
36. Açıklanan nedenlerle adil yargılanma hakkına yönelik bir
ihlalin olmadığı açık olduğundan başvurunun diğer kabul edilebilirlik şartları
yönünden incelenmeksizin "açıkça
dayanaktan yoksun olması" nedeniyle kabul edilemez olduğuna
karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Başvurunun "açıkça
dayanaktan yoksun olması" nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde bırakılmasına
3/2/2016 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.